İÇİndekiler I ŞEKİller diZİNİ V GİRİŞ 1 genel ve tekniK İletiŞİM 2



Yüklə 480,7 Kb.
səhifə5/14
tarix27.01.2018
ölçüsü480,7 Kb.
#40753
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   14

1.11. Öğrenme-Öğretme Aktiviteleri


Dil, becerileri kullanarak geliştirilir. Birinin dinlemesi, konuşması, okuması ya da yazması diğerlerinin dinleme, konuşma, okuma ya da yazma becerileri geliştirmez. Bunun için, kullanılacak öğretim yöntemleri, öğrencilerin öğretme-öğrenme sürecine etkin katılımını sağlamalıdır. Oysa Balcı (2002, 70) öğrenci görüşlerine dayalı olarak yaptığı çalışmada Türk Dili ve Edebiyatı dersinde öğretmenlerin daha çok düz anlatım yöntemini kullandıkları, tartışma, soru-yanıt, problem çözme, rol yapma ve drama gibi yöntem ve teknikleri ise çok az kullandıklarını belirtmiştir.

Kompozisyon günlük hayatta çok başvurulan becerilerin kazanıldığı bir ders olmasına rağmen, müfredatta ve şu andaki uygulamalarda, en az zaman ayrılan, klasik konuların ötesine pek geçilemeyen, diğer derslerde yetiştirilemeyen konuların tamamlanması için uygun zaman olarak görülen, öğretmenlerin pek severek uygulamadıkları, öğrencilerin ise katılmada ve uygulamada en çok sıkıntı çektikleri bir derstir (Yalçın, 2003, 118; Gökalp-Alpaslan, 2000, 186). Yine aynı araştırmanın sonuçlarına göre de (Yalçın, 2003, 118) Millî Eğitim Yayınevi’ne ait kompozisyon kitabında uygulamaya yönelik aktiviteler çok azdır.

Öğrenme ve öğretme aktiviteleri düzenlenirken seçilecek yöntem ve teknikler öğrencilerin ilgilerini çekmeli; onları katılmaya teşvik etmelidir. Gelenekselleşmiş yöntemlerin yanında, grupla öğretim, drama yöntemi, rol yapma tekniği, beyin fırtınası tekniği, yaratıcı drama, örnek olay yöntemi, bilgisayar destekli öğrenme yöntemi, proje çalışması, gösteri tekniği, gösterip yaptırma yöntemi, benzetim tekniği, iş birliğine dayalı öğretim ya da bireyselleştirilmiş öğretim yöntemleri ve teknikleri kullanılmalıdır.

Programda belirlenen hedeflere ve kazanımlara ulaşmada öğrenenlere hangi öğrenme yaşantılarını kazandırmamız söz konusu olduğunu belirlememiz gerekmektedir. Şu anda yürürlükte olan programda böyle bir ayrıntı yoktur (Soysal, 2012, 35-44). Bunun için öğrenenlere zengin öğrenme yaşantıları kazandırmada, ortamın nasıl düzenleneceğini, hangi öğrenme modellerini, stratejilerini kullanılacağını belirlemek faydalı olacaktır.

Sözlü ve yazılı anlatım edebiyat dersinin olmazsa olmazıdır. Eğer her derste bilgilerin, düşüncelerin, yorumların nasıl ifade edileceği üzerinde durulmaz ve bugün olduğu gibi sözlü ve yazılı anlatım dersinin sorumluluğunda olduğu düşünülürse çok fazla bir başarı elde edilemez. Bunun için diğer branş öğretmenleri tarafından da, sözlü anlatım becerilerinin geliştirilmesine katkıda bulunulmalı; bu amaçla öğrenci merkezli aktif yöntemler izlenerek öğrencilerin sınıf içi tartışmalara katılmalarına ve düşüncelerini sergilemelerine daha fazla olanak verilmelidir. Öğrenci merkezli öğretim uygulamaları geleneksel uygulamalara göre daha fazla zaman alacağından kompozisyon ve dil derslerinin edebiyat derslerinden ayrılarak “Dil ve Anlatım” adı altında ve haftada en az üç saat olarak yeniden ele alınması daha yararlı olacaktır. Buradaki diğer bir sorun da gerekli aktivitelerin yapılabileceği “Dil derslikleri”nin olmamasıdır.

1.12. İletişim Becerileri


İnsan yaradılışı nedeni ile tek başına yaşayamaz. Varlığını sürdürebilmek için geçmişten bu yana sürekli diğer insanlara ihtiyaç duymuştur. Diğer insanlarla birlikte olabilmenin en önemli aracı ise iletişimdir. Bu nedenle iletişim, varolmak ve yaşamak için beslenmek kadar doğal ve kaçınılmazdır. Kendimizi, çevremizi, ait olduğumuz toplumu anlamamız için etkin iletişim şarttır. Günümüzde ortaya çıkan başta kişiler arası ilişkilerdeki sorunlar ve bu sorunlara bağlı ortaya çıkan pek çok psikolojik bozukluğun temelinde iletişim becerilerindeki eksikliğin yattığı söylenebilir.

Temel iletişim becerileri üç kısımdan oluşur:


1.12.1. Dinleme


Dinlemek, yeni ilişkiler kurmak ve var olan ilişkilerimizi sürdürmek için gerekli bir beceridir.

Karşınızdaki kişiyi dinliyorsanız onların ne istediğini ve onların neyin incittiğini ya da neyin sinirlendirdiğini biliyorsunuzdur. Dinlemek bir sorumluluk ve saygı belirtisidir. Diğer kişilerin nasıl hissettiğini ve dünyayı nasıl gördüğünü anlama sorumluluğudur. Dinlediğiniz kişiye şu mesajı verirsiniz: “Sana ne olduğunu umursuyorum, hayatın ve yaşantıların önemli.” Böylece dinlediğiniz insanlar genellikle sizi severek ve size değer vererek karşılık verirler.

Gerçek dinleme konuşurken sessiz kalmaktan ibaret değildir. Gerçek dinleme şu 4 niyete dayanır:

1. Birini anlamak

2. Birini eğlendirmek

3. Bir şey söylemek

4. Yardım etmek ya da avutmak


1.12.1.1. Dinlemenin Önündeki Engeller


1. Karşılaştırma: Karşılaştırma konuşma esnasında sürekli kimin daha gösterişli, daha yetenekli, duygusal olarak daha sağlıklı olduğu gibi birtakım kişisel özellikleri değerlendirmedir- siz mi yoksa diğer kişi mi? Konuşulanlardan fazla bir şey anlamazsınız çünkü daha iyi olup olmadığınızı anlamaya çalışmakla meşgulsünüzdür.

2. Akıl okuma: Akıl okuyan kişi insanların ne dediğine dikkat etmekten ziyade diğer kişinin gerçekten ne hissettiğini ve düşündüğünü görmeye çalışır. Genellikle söylenenlere güvenmez. Sözcüklerden çok ses tonuna ve gizli işaretlere dikkat eder. “Bahse girerim ki benim salak olduğumu düşündü.”, “Utangaçlığım yüzünden pes etti.” gibi.

3. Tekrarlama: Ne söyleyeceğimizi içimizden tekrar etmektir. Böylece kişinin dinlemeye vakti olmaz. Kişi bütün dikkatini bir sonraki yorumunu hazırlamaya yönelir.

4. Süzgeçten Geçirme: Bazı şeyleri dinlemek bazılarını ise dinlememektir. Sadece öğrenmek istediğiniz konu ile ilgili şeyi anlamaya yetecek kadar dinlersiniz. Bir kadın oğlunun okulda kavga edip etmediğini öğrenecek kadar oğlunu dinler, etmediğini duyduğunda rahatlar ve dinlemeye devam etmez.

5. Yargılama: Bir kişiye ilişkin aptal ya da yetersiz olduğuna ilişkin önyargınız var ise onun ne söylediğine dikkat etmezsiniz. Dinlemenin temel kurallarından biri yargılamaların, dinlendikten ve iletinin içeriğini değerlendirdikten sonra yapılması gerektiğidir.

6. Düşüncelere Dalma: Yarı dinleme anında iken karşıdakinin söylediği bir şeyin aniden bir özel çağrışımlar zincirine yol açmasıdır. Söylenen tek bir kelime sizi geçmişe götürebilir bu da karşıdakini duymanızı engeller. Sıkıldığınızda ya da kaygılı olduğunuzda bu eğilim artar.

7. Özdeşleştirme: Bir kişinin size söylediği her şeyi alır ve kendi deneyimlerinizle bağlantısını kurarsınız. Onlar size diş ağrısından söz eder ama siz kendi diş ameliyatınızı hatırlar ve onunla meşgul olursunuz.

8. Öğüt Verme: Dinleyenin her zaman yardıma ve önerilere hazır olmasıdır. Kişi “büyük sorun çözücüdür”.

Doğru öğüdü bulmadan önce birkaç cümle duymak yeterlidir. Bu noktada dinleyen duyguları gözden kaçırır, bu da kişiyi yeterince anlamasını engeller.

9. Ağız Kavgası Yapma: Bu engelde insanlarla atışır ya da tartışırsınız. Söylenilenlere çok çabuk karşı çıkarsınız. Aslında dikkatinizin büyük kısmı karşı koyacak şeyler bulmaya yönelmiştir.

10. Haklı Çıkma: Haklı çıkma hatalı duruma düşmemek için her şeyi yapacağınız anlamına gelir (bağırmak, bahaneler bulmak, çarpıtmak gibi).

11. Konu Değiştirme: Aniden konunun değiştirilmesidir. Konudan sıkıldığınızda ya da rahatsız olduğunuzda konunun yönünü değiştirirsiniz.

12. Rahatlatma: “haklısın”, “doğru”, “kesinlikle”, “inanılmaz” gibi ifadeler kullanılarak destekleyici, nazik ve cana yakın davranılmasıdır. İnsanların sizi sevmesini istersiniz, o yüzden herkesi onaylarsınız. Genel anlamı görecek kadar dinliyor olabilirsiniz ama gerçekten ilgilenmiyorsunuzdur.

1.12.1.2. Etkili Dinleme İçin 4 Adım

1.12.1.2.1. Etkin Dinleme

Dinlemek ağzınızı hiç açmadan sessizce oturmak değildir. Dinlemek sizin katılımızı gerektiren aktif bir süreçtir. Konuşmanın anlamını tam olarak kavrayabilmeniz için sorular sormanız ve geri bildirim almanız gereklidir. Etkin bir şekilde dinlemenin yolları ise şunlardır:

Açımlama: Birinin söylediklerinden ne anladığınızı kendi sözcüklerinizle ifade etmektir. Açımlama için şu sözler kullanılabilir: “Şunu söylediğini duyuyorum….”, “Başka bir deyişle…”, “Yani temel olarak şunları hissetin…” gibi.

Açıklık getirme: Resmin bütününü görene kadar sorular sormak anlamına gelir. Ne kadar çok bilgi edinirseniz konu ile ilgili o denli karşıdaki kişiyi anlarsınız. Açıklık getirme de dinleme sırasındaki odak noktanızı netleştirir. Şu mesajı verir: “Seni tanımak ve anlamak için çaba göstermeye istekliyim.”

Geribildirim: Söylenenleri anladınız, onlara açıklık getirdiniz ve anladığınızı umuyorsunuz. Bu noktada konu ile ilgili yargılamadan ne hissettiğinizi ne düşündüğünüzü karşı tarafa iletebilirsiniz.

Geribildirim, diğer kişinin kurduğu iletişimin etkisini anlamasını sağlar. Geribildirimde önemli olan anında, dürüstçe ve destekleyici olmasıdır.

1.12.1.2.2. Empati Kurarak Dinleme

Empati, bir kişinin kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun gözleri ile dünyaya bakabilmesidir. Karşıdaki kişinin duygu ve düşüncelerinin anlaşılması da diyebiliriz. Burada önemli bir nokta karşıdaki kişiyi anladıktan sonra kişiye bunu iletebilmektir. Bunu gerek sözel gerekse beden duruşu, mimik sözsüz tepkilerimizle gösterebiliriz.
1.12.1.2.3. Açıklıkla Dinleme

Hata bulmaya çalışmadan yargılamadan dinlemektir.
1.12.1.2.4. Farkında Olarak Dinleme

İki yolu vardır. Birincisi söylenenleri tarih, insanlar ve yöntemlerle ilgili olan kendi bilgilerinizle karşılaştırmaktır. İkinci yolu ise uygunluğu dinlemek ve gözlemlemektir. Yani kişinin ses tonu, vurguları, yüz ifadesi ve duruşu konuşmanın içeriğine uygun mudur? Örneğin birisi size babasının öldüğünü gülümseyerek söylüyorsa burada bir uyuşmama durumu söz konusudur. Böyle bir durumda bu uyumsuzluk hakkında geribildirim vermek gerekir. Görmezlikten gelmek çelişkili ve eksik bir mesajı kabul ediyorsunuz demektir.

1.12.1.3. Tam Bir Dinleyici Olmanın Yolları


Göz temasını iyi koruyun

Hafifçe öne doğru eğilin

Başınızı sallayarak ve ya açımlayarak konuşmacıyı takviye edin

Sorular sorarak konuya açıklık getirin

Dikkat dağıtıcı şeylerden etkin bir şekilde uzaklaşın

Kızgın yada yıkılmış olsanız da söyleneni anlamak için çabalayın


1.12.2. Kendini Açma


Kendini açma kısaca karşıdaki kişiye kendinizle ilgili bilgi iletmektir. Çoğu kişi için kendini açma korkutucu gelebilir. Çünkü reddedileceğinizi ya da onaylanmayacağınızı düşünürsünüz. Oysaki kendini açma ilişkileri heyecanlı hale getirir ve yakınlık sağlar. Açıklık getirir ve hareketlendirir.

1.12.2.1. Kendini Açmanın Ödülleri


Kendinizi daha iyi tanırsınız: Düşünceleriniz, duygularınız ve gereksinimleriniz genellikle siz onları sözcüklere dökene kadar belirsiz ve üstü kapalı kalır. Kendinizi sözcüklerle ifade etmek duygu ve düşüncelerinize renk ve şekil verir.

Daha yakın kişisel ilişkiler kurarsınız: Kendiniz ve diğer kişi için gerçek benliklerinizi açığa çıkarmak ilişkiyi derinleştirir.

İletişiminizi geliştirir: Açığa vurma açığa vurmayı besler. Kendinizi başkalarına açarsanız onlar da karşılık olarak size açılmaya cesaret ederler.

Daha hafif suçluluk duygusu yaşarsınız: Yaptığınız yada düşündüğünüz şeyi açığa vurmak suçluluk duygusunu iki şekilde hafifletir: 1. suçunuzu gizli tutmak için daha fazla enerji harcamak zorunda kalmazsınız. 2. suçluluk hissettiğiniz şey açığa çıktığında ona daha tarafsız şekilde bakabilirsiniz.

Daha fazla enerji: Kendinizle ilgili bilgileri gizli tutmak enerji gerektirir.

1.12.2.2. Kendini Açmanın Önündeki Engeller


Toplumsal önyargı, toplum tarafından hoş karşılanmaması

Reddedilme korkusu

Cezalandırılma korkusu

Arkanızdan konuşulması korkusu

Birilerinin sizi kullanacağı korkusu

Kendinizi tanıma korkusu


1.12.3. İfade Etme


Diğer insanlarla iletişimimiz 4 alt sınıfa ayrılabilir:

1. Gözlemler: Duyularınızın size söylediklerini bildirmek anlamına gelir. Hiçbir tahmin, çıkarım yada yargı yoktur. Gözlemler kişinin ne gördüğüne, ne okuduğuna ya da kişisel olarak ne yaşadığına bağlıdır. Örnek: “eski adresim cumhuriyet caddesiydi.”, “bu sabah tost makinesini bozdum.”

2. Düşünceler: Duyduklarınızdan, okuduklarınızdan ve gözlemlerinizden çıkardığınız sonuçlar ve çıkarımlardır. Örnek: “başarılı bir evlilik için bencil olmamak gerekir.” (inanç), “onunla görüşmeyi bırakmakla hata ettin.” (yargı), “bence evren sonsuza dek patlamaya ve çökmeye devam edecek.” (kuram).

3. Duygular: İletişimin en zor kısmı duyguları ifade etmektir. Bazı kişiler duygularını anlamak istemezler. Duyguları ortaya çıktığı zaman rahatsız olurlar. Kızgınlık en çok engellenen duygudur, çünkü dinleyicinin benlik saygısını tehdit eder. Oysaki duygular sizi eşsiz ve özel kılan şeylerin en büyük parçasını oluşturur. Paylaşılan duygular yakınlığın temelidir.

Örnek: “seni hayal kırıklığına uğrattığımı hissediyorum be bu beni gerçekten üzüyor.” “seni gördüğümde mutlu oluyorum. Bu inanılmaz duygu telaşını hissediyorum.”.

4. Gereksinimler: Sizin ne istediğinizi sizden başka kimse bilemez. Ancak gereksinimlerinizi ifade etmeye karşı olan ciddi kararlarınız olabilir. Çevrenizdekilerin sizin isteklerinizi önceden tahmin edecek duyarlılığa sahip olmasını ümit edersiniz. “beni sevseydin neyin yanlış gittiğini görürdün.” İfadesi çok yaygın bir varsayımdır. Her iki kişi açık bir şekilde ifade ettiği zaman ilişkiler değişir, uyum gösterir be büyür. Örnek: “saat 7’den önce evde olur musun? Sinemaya gitmeyi çok istiyorum.” “bana biraz sarılır mısın?”




1.12.4. Tam İletiler


Tam iletiler dört çeşit ifadenin hepsini içerir: gördükleriniz, düşündükleriniz, hissettikleriniz ve gereksinim duyduklarınız. Yakın ilişkiler tam iletiler üzerine kurulur. Siz bütün yaşadıklarınızı paylaşmadığınız sürece insanlar sizi gerçekten tanıyamaz.

1.12.5. Etkili İfadenin Kuralları


◊ İletiler dolaysız olmalı. Kendini etkili bir şekilde ifade etmenin ilk koşulu neyin ne zaman söyleneceğini bilmektir. Bu da insanların sizin ne düşündüğünüzü ya da ne istediğinizi bildiklerini varsaymamak demektir.

◊ İletiler anında olmalı. İncinmiş ya da kızgın iseniz ya da bir ihtiyaç içindeyseniz iletişimi ertelemek genellikle duygularınızı şiddetlendirecektir. O an ertelediğiniz ifade daha sonra saldırgan bir şekilde iletilecektir. Yaşadığınız öfke patlaması ilişkinizi zedeleyecektir.

◊ İletiler açık olmalı. Açık bir ileti düşüncelerinizin, duygularınızın, gereksinimlerinizin ve gözlemlerinizin eksiksiz ve doğru bir yansımasıdır.

◊ İletiler dürüst olmalı. İletişimin gerçek amacı ile belirtilen amacının birbiriyle aynı olması anlamına gelir. Gizli niyetler yakınlığı engeller.

◊ İletiler destekleyici olmalı. Destekleyici olmak karşınızdaki insanın sizden uzaklaşmadan sizi dinleyebilmesini istemek anlamına gelir (McKay v.d. 2012:1-12).

En uzun süre havada kalan uçurtmanın tam 169 saat havada kaldığını biliyor muydunuz? Will Yolen öncülüğündeki Sunrise Inn ekibi 30 Nisan’da uçurmaya başladıkları uçurtmayı 4 Mayıs 1977 tarihine kadar havada tutmayı başararak rekor kırdılar.

İletişim, konuşan bireyin (gönderici) sahip olduğu güdü, gereksinim, algı ve tutumların oluşturduğu duygu, düşünce veya bilgilerin her türlü yolla dinleyici(alıcı) bireye veya bireylere aktarılması sürecidir. Eğer iletişim etkili ise bir kimseden diğer kimseye iletilen düşünce ve duygular bozulmadan diğer kişi tarafından olduğu gibi anlaşılır. Burada anlamların yaratılması, ortaklaştırılması ve paylaşılması süreci vurgulanmaktadır.

Toplum içinde yaşayan bireyler birbirleri ile etkileşim içindedirler ve iletişimi kolaylaştıran unsurlar yerine iletişimi zorlaştıran unsurları kullanıyorlarsa aralarında gerginlik ve çatışmalar yaşarlar. Sağlıklı bir toplumun oluşmasında temel olan etkili iletişim kullanıldığında gereksiz gerginlik ve çatışmalar azaldığı gibi zaman kaybı da azalır.

Etkili iletişim öğrenme sonucu oluşur ve her türlü okulda ders olarak okutulabileceği gibi psikolojik danışma yardımı alındığında süreç içinde öğrenilir. Etkili iletişimde göndericinin yolladığı mesaja alıcı kişi geri iletişim yolu ile tepki gösterir. İletişim sürecinde geri bildirim sağlanmıyorsa iletişim tek yönlüdür ve bu durumda gelen mesajın anlamının doğru anlaşılıp anlaşılmadığı kontrol edilmediği için mesajın doğruluğu tartışılır. Etkili iletişimin içerisinde bulunan sözel ve sözel olmayan davranışlar ve bu davranışlar ile birlikte iletişim donanımlarının fark edilip algılanması çok önemlidir. Böylece, etkili iletişimde bulunup bulunulmadığının fark edilmesi mümkün olur ve iletişim konusunda birey kendisini geliştirmek isteyip istemediğine karar verebilecek duruma gelir. Kendini olumlu, yapıcı ve uygun bir şekilde karşısındakilere nasıl ifade edebileceğini öğrenme isteği bir amaç olarak ortaya çıkabilir.

İletişimin sağlıklı olabilmesi için bireylerin benimseyip kullanmaları gereken bazı ilişki ilkeleri vardır. Bu ilkeler şu şekilde özetlenebilir:

1. Her bireyin kendine has özellikleri ile değerli olduğuna inanması ve ona iletişim sürecinde koşulsuz olumlu ilgi göstermesi,

2. Karşısındaki bireyi koşulsuz kabul etmesi ,

3. Her bireyin kendi problemini kendisinin çözebilme gücüne inanması ,

4. Maske takmadan kendini olduğu gibi gösterebilmesi,

5. Duygu,düşünce ve davranışlarının tutarlı olması,

6. Kendini karşısındaki kişinin yerine koyup nesnelliğini yitirmeden onun sorunlarına onun gibi bakabilmesi, onun hissettiklerini yaşayabilmesi.

7. Yukarıda sözü geçen tüm ilkelerin herhangi bir iletişim durumunda bir arada olması ve karşısındaki kişiye iletilebilmesidir.

Böylece, iyi bir iletişim ortamı hazırlanmış olur. İletişim kurulacak olan birey rahatlar, kendini ifade etmesi kolaylaşır, kendini daha iyi tanıma olanağı bulur ve sağlıklı ilişki kurmak için temel atılmış olur.


1.12.6. İletişimi Engelleyen ve Kolaylaştıran Bazı Yaklaşımlar


Her an birileri ile iletişim hâlinde olan bireyler iletişimleri sırasında çeşitli davranışlarda bulunurlar ve birbirlerinin davranışlarından etkilenirler.

Sorunlarını anlatan veya kendini açan birey, nasıl bir yaklaşım gösterildiğinde ve bu gösterilen yaklaşımın iletişimi engelleyici veya kolaylaştırıcı özelliklerine göre farklı şekillerde etkilenmektedir. Sorunlara, yaklaşım türleri genel olarak 5 başlık altında toplanabilir. Bunlar:

1-Yargılama,

2-Çözümleme,

3-Rahatlatma,

4-Soru sorma ve

5-Açımlı yaklaşımdır. (Psikolojik danışma yaklaşımıdır.)

Yargılanma, çözümleme, rahatlatma ve soru sorma iletişimi engelleyici, açımlı yaklaşım ise ilişkiyi kolaylaştırıcı unsurlar taşır.

Sorunlara müdahale şekillerini kısaca şöyle özetleyebiliriz.

Yargılama: Birey olumlu veya olumsuz yargılandığı zaman yargılayan bireyin belirli yönlerde daha üstün olduğu için kendi davranışını olumlu ya da olumsuz yönde değerlendirebildiği kanısına varmaktadır.

Her söylediğinin olumlu veya olumsuz olarak değerlendirilebileceğini düşünerek savunucu bir tutum içine girmektedir. Gerçek sorununu gizlemekte ve olumlu değerlendirme almasına sebep olacak şekilde konuşmaya başlamaktadır.

Çözümleme: Kendisine sorunlarını anlatan bir bireyin sorununun çözümünü söyleyen birey “Ben seni senden daha iyi bilirim.” mesajını vermektedir. Böylece sorununu söyleyen birey büyük bir olasılıkla savunucu bir duruma geçecektir. Ayrıca verilen çözüm şekli çözümü verene uygun olup, sorunlu bireyin değer yargılarına, ilgi ve yeteneklerine uygun olmayabilmekte ve daha sonra bazı sakıncalar doğurabilmektedir.

Rahatlatma: Birey kendisi için çok önemli olan bir durumu söylediğinde karşısındaki insan “Boşver, üzülme her şey düzelir.” derse, senin sorununu ciddiye almıyorum mesajını verir.

Böylece, sorunu olan bireyin savunucu duruma geçmesine ve sorununun önemli olduğuna karşısındakini inandırma çabalarına girmesine sebep olabilmektedir.

Soru Sorma: Soru sormak karşımızdaki insanın düşüncelerini anlamak için bir yol olmakla beraber karşımızdakinin düşüncelerini yönlendirmede de sık sık kullanılan bir araçtır. Geçmişimizden hatırlarsak büyüklerimiz veya bir başka otorite bizi belirli bir yöne götürmek, sonra da kıskıvrak yakalamak için sorular sormuştur. Böyle bir stratejiye karşı doğal olarak savunucu bir tutum ortaya çıkabilmektedir. Böylece ilişki engellenebilmektedir.

Açımlı Yaklaşım: İlişkiyi kolaylaştırıcı bir müdahale şekli olarak açımlı yaklaşım ortaya çıkmaktadır. Sorununu anlatan önce dinlenir ve işitilenler geri iletim süreci ile devamlı olarak karşısındakine yansıtılır. Böylece dinleyici bu davranışıyla konuşana kendisiyle ilgilenildiği izlenimini verir. Konuşanın kendisini ifade etmesinde bir artış olmaktadır, kendini daha iyi tanıma ve anlama fırsatı bulabilmektedir.

Sorunlara yaklaşım türleri tek başlarına ele alındıklarında iyi ya da kötü diye nitelendirilemez.

Genellikle uygun olmayan durumlarda kullanıldıkları için veya bir davranış türünün bütün iletişim durumlarında kullanılması sonucu iletişimi engelleyici unsur hâline gelirler. Her davranış türünün gerektirdiği belirli uygun bir zaman ve yer vardır.

Önemli olan da bu uygun zaman ve yeri algılayabilmek ve ona göre uygun davranışlarda bulunabilmektir.

Yeni bir mesleğin kapısını aralıyorsunuz. Pek çoğunuz “satış” ın bütün ticari faaliyetlerin merkezinde, asıl amaç olduğunu bugüne dek belki de hiç düşünmemiş, hatta satış yapmayı basit, tek düze, mağaza yaşamındaki iş bölümü açısından önem sıralamasında belki de aşağılarda görmüştünüz.

Hatta ‘bir meslek edinemedi, bari tezgahtar olsun!’ cümlesini pek çok ailede ana- babanın ağzından duymuşsunuzdur.

Şimdi artık; yeni işinizin bu hazırlık evresinde, toplumum meslekleri birbirine tokuşturan saplantılı yargısına, inanışına tamamen ters bir şeyler öğrenmeye hazır olun.

İnanıp inanmamak sizin elinizde

Başlayacağınız meslekle ilgili uzmanların aktaracağı sınanmış bilgilere inanmak ve uygulamaya geçmek, göreceksiniz ki bütün işletme yöneticilerinin birlikte çalışmak istediği satış danışmanı pozisyonunun yolunu açacaktır.

Tekrar edelim: Satış tüm ticari faaliyetlerin varoluş sebebidir.

Öyle ise; firmanın başarısının en önemli nedeni de satış yapmayı bir bardak su içer gibi doğallıkla gerçekleştirebilen usta satışçılardır.

Başlayacağınız iş, size başarılı bir meslek yaşamı ve kariyer getirebilir. Bunun karşılığında ise tüm diğer sektörlerdeki gibi kendisi ile ve yaptığı işle barışık bir insan olmanızı sizden bekler.

Artık bir ekonomik faaliyete katılacaksınız ve kendinizle baş başa olduğunuz zamanların aksine iş ortamındaki herkes sizden bir şeyler talep edecek..

İhtiyaç ve beklentileri ile size yönelen insanlara yardım ederken belirli bir iş planınız olacak mı?

Enerjinizi harcarken bir öncelikler sistemine sahip olacak mısınız? Yoksa günler ne getirir ise sorgulamadan kabul edip, ‘yuvarlanıp gidecek’ misiniz?

İş çevrenizdekilerin beklentilerini, müşteri ve iş arkadaşlarınızın ihtiyaçlarını karşılamaya kendinizi hazır hissediyor musunuz? Doğru bir yöntemle insanlara destek olmayı başarabiliyor musunuz? Yoksa; farkında olmadığınız ama bugüne dek kullana geldiğiniz “kendi stilinizin” size işyeri ilişkilerinde ve satış eyleminde başarı getireceğine inanıyor musunuz?

İletişim bilgisi bu noktada size yardım edecek. Size hem farkında olmadan uygulamakta olduğunuz kalıplarla ilgili bilgi, hem de sağlam bir iletişim yöntemi kazandıracak.



1.12.7. Yönetimde İletişim


İletişim, bir bireyden diğerine bilgi ve anlayışın aktarılması, anlamın paylaşılmasıdır. İletişim, insanların birbiriyle ilişki kurma aracıdır. İletişim eyleminde bir gönderici bir de alıcı öğe vardır.

Göndericinin mesajı alındığında iletişim tamamlanmış olur. Ancak; alıcıdan göndericiye geri besleme yapıldığında bu iki yönlü iletişimi oluşturur.

İletişim tüm insan ve grup ilişkilerinde önemli. Onların kişiliklerini, değer yargılarını, düşüncelerini anlamamızı sağlar. Temas kurmazsak anlayamayız.

İletişim, duygu, düşünce, bilgi aktarmaktır. Fark etmeyle başlar ve geri dönüşü yoktur. Tek yanlı bilgi iletimi de iletişim olarak tanımlanamaz.

Bir diğer kural da, iletişimin kişiye değil, kişiyle yapıldığıdır.

Birisi bize bir şey anlatırken, bu eyleminin ardındaki amaç anlaşılmaktır. Buradan şöyle bir sonuca varabiliriz: İletişimin en önemli hedefi anlaşılmaktır. Yapılan araştırma sonuçlarına göre başkasına bir ileti gönderdiğimizde bu iletinin alınması esnasında oransal büyüklükler şöyle:

Kelimeler %10

Ses tonu %30

Beden dili %60

Buradan iletişimin temel yasalarından birine geçebiliriz: Biri ile iletişim halinde iken bizden giden mesajların büyük çoğunluğu ses tonu, yüz ifadesi, mimikler, el hareketleri, bedenimizin duruşu ile taşınır.

Konuşmamızın taşıdığı anlam diğer faktörlerle taşınan esas mesaj ile çelişiyor ise, karşımızdaki sözlerimize değil asıl mesajı taşıyan göz, yüz ve beden ifadesine bakar.. O halde, iletişimin kişiye değil kişiyle yapıldığı kuralını işletmezsek, konuşmalarımızla karşımızdakine hitap etmiş olabiliriz, ancak bu gerçek bir iletişim işlemi oluştuğu anlamına gelmez. İşte bu noktada OKEY olmak ve birlikte OKEY olmak kavramlarından bahsedeceğiz.

OKEY olmak, ben ben olarak şimdi- şu an iyiyim anlamında kullanılacaktır. Birlikte OKEY olmak ise ; Ben de iyiyim, sen de iyisin ..Sağlıklı iletişim kurmamız ve birlikte bir şeyler yapmamızın önünde sorun yok anlamında kullanılacaktır.

İlk basamak Ben OKEY´ im : Kendi iç iletişimimiz yani iç konuşmalarımız “Geri Çekilme” olarak adlandırılan zaman kullanma biçimidir. Hepimiz geçmişte (dün, birkaç saat önce yada yıllar önce..) olup bitenlerle ilgili sesleri hafızamızda taşırız. Bu seslerden kendimiz için anlamlı, önemli bulduklarımızı ise kendimizle baş başa olduğumuz anlarda farkına bile varmadan çağırır ve adeta o anı tekrar yaşarız. Bu iç seslere daha sonra kendi iç konuşmalarımız katılır. İçimizdeki bir ses bu olanlardan ötürü bizi destekler över ya da aksine eleştirir, azarlar.

O geçmiş zamanda olan bitenlerden ötürü iç konuşmalar bize takdir mesajları gönderdiğinde yaşadığımız duygu “Ben OKEY´im ” dir. Ya da “Ben kendimle OKEY´im”..

İşyerinde, sevdiklerimizin yanında ve kendi kendimizle iç iletişimimizde, ben kendimle OKEY´im hissedişi sağlıklı bir iletişimin veya halk deyimi ile işlerin yolunda gitmesinin ön koşuludur. Peki bunu nasıl sağlarız? Bu hissedişi her an aralıksız yaşamamız -çok istense de- mümkün değildir. Ama gün içinde bu hissedişi daha sık ve derinden yaşamak, kuşkusuz işlerimizi kolaylaştıracaktır.

Kendimizi bazen OKEY hissetmeyiz.. Bu durum kimilerinde çok sık, kimilerinde ise hemen hemen bütün yaşamları boyunca hissedilen bir ruh halidir. Peki bu hissedişle iç dünyasında sıkça yüz yüze kalan bir iş yaşamında verimli olabilir mi?

Eğer kendimle OKEY değil isem, iş arkadaşlarımla ilişkimde ya da müşterilerle diyalogumda da bir dengesizlik , benim aleyhime pozisyonların sık yaşanılması kaçınılmaz olmaz mı? Benim kendimle OKEY olmamam; ilişkiye daha baştan mağlup başlamakla eş anlamlıdır.

O halde gün içinde bana yönelik yıkıcı, kişiliğime ve özlük haklarıma yönelik tepkiler aldığımda çok zaman geçirmeden bu davranışa makul bir tepki geliştirmem gerekir. Bunu yapabildiğim zaman o sözler ya da davranışlar daha sonraları beni iç konuşmalarım esnasında meşgul edip - can sıkıcı olmaktan çıkar. Öyle ise işyerinde birlikte çalıştığım ya da birlikte olmayı sürdürmek istediğim insanlarla ilişkimde onlar karşısında kendimi OKEY´ de tutundurmak ve bunu daha sık yaşamak için bir iletişim aracına, yönteme ihtiyacım var demektir. Biz bu yönteme ben dili diyoruz.




1.12.8. Beden Dili


Karşımızdaki bize bir rahatsızlık yaşattığında başvurduğumuz yol, kendi benliğimizde kayıtlı tepki kodlanmaları ve otomatik davranışlar ile tepki vermektir.

Bu durumda sıklıkla geçici iletişim kopukluğu yaşanır. Yaşanan rahatsızlığı bu şekilde ifade ederken kullanılan üslup SUÇLAYICI ÜSLUP´ tur. Suçlayıcı üslup

Karşımızdakinin kişiliğinin bütününü hedef alır,

Genelleme (Sen zaten.. her zaman.. hep.. vb. terimler) içerir,

İletişimi koparır ya da geçici olarak keser,

Savunucu tavırları ve karşı saldırıyı başlatabilir. Dolayısı ile ihtiyacımızın anlaşılmasını sağlamaz.

İletişim uzmanları ; “Suçlayıcı Üslup” un yerine, ihtiyaç ve sıkıntımızın duyurulmasını sağlayacak bir yöntem geliştirmiştir. Bu yöntem BEN DİLİ´ dir.

Ben dili; her bireyle ve rahatsızlık yaşadığımız her durumda kullanılmaz.

Ben dili yalnızca ilişki bizim için önemli ise, sürmesini istiyor isek devreye sokulur. Bu sayede de gündelik ilişkimiz söz konusu bireyle kesintiye uğramadan rahatsızlığımızı ifade etmiş, kısmen rahatlamış oluruz.

Ben dili ayrıca, muhataba “amacım ve uğradığım zarar önemli, öte yandan sen de benim için önemlisin, ilişkimizi korumaya özen gösteriyorum” mesajını ulaştırır.

Ben dili özetle Kamera Etkisi şeklinde tanımlanabilir.

Bir video kamera çalışır durumdayken nereye yöneltilir ise o bölgenin görüntü ve sesini kaydeder. Hangi nesneye yakın çekim uygulanır ise görüntüde de o nesne yakınlaşır.

Ben dilinde de , karşımızdakinin kişiliğine değil; bizi rahatsız eden davranışına yakın çekim yapılır. Yalnızca bir tek davranış büyüteç altına tutulur. Ve o davranışın bizde yarattığı “maddi” etki, bizden götürdükleri açıklanır. Maddi etki: Para, zaman, enerji, dikkat, sağlık yitimlerinden biri ya da birkaçı dır.

Rahatsız edici D A V R A N I Ş + Davranışın B A N A E T K İ S İ + Bu davranışın yaşattığı D U Y G U M

Örnek Olay

Arkadaşınız mağaza işbölümü toplantısının yapıldığı odaya geç geldi ve bir açıklamada bulunmadı. Siz toplantıyı yönetiyorsunuz..

Suçlayıcı Dille: Bu sorumsuz davranışa çok kızdım.

Ben Dili Cümlesi ile: Toplantıya 25 dakika geç kaldın (Davr.). Benim iş planım toplantının zamanında başlaması üzerine kuruluydu Şimdi her şey zincirleme olarak sarkacak(Bana etki). Bu durum benim canımı sıktı (Duygu).

Örnek Olay

Çalışma arkadaşınızla iş yeri temizliğini dönüşümlü olarak yapıyorsunuz. Sıra onda iken bulaşığı ve yer temizliğini özensiz yapıyor.

Suçlayıcı dille: Ben bu düzensizliği çekmek zorunda değilim, sen buna temizlik mi diyorsun!

Ben Dili cümlesi ile: Yıkadığın bardaklarda yağ izleri kalmış, yerde de çöpler var (Davr.). İdareci durumu görecek olursa ters konuşuyor.. Müşteriler ya da konuklara içecek ikram ederken bu bardakları temizdir diye çıkardığımda mahcup oluyorum (Bana etki). Bu da beni sinirlendiriyor(Duygu). .

İkinci basamak Karşımdakini OKEY yapmak: Son yıllarda mağazacılık sektörüne yeni bir terim girdi ve çok hızlı kabul gördü : Müşteri memnuniyeti.. Bunun iletişimdeki karşılığı karşımızdakini anlamak ve bunu onun hissetmesi. Bizler karşımızdaki kim olursa olsun onu dinlemek adına çokluk yanlış yöntemlere başvuruyoruz. Hiçbir art niyetimiz olmadığı halde, karşımızdaki genellikle anlaşılmadığı hissi ile konuşmayı yarım kesiyor. Birini (bir yakınımızı işyeri arkadaşımızı ya da müşteriyi) anlama çabası; her şeyden önce gündelik yaşamda sık sık farkında olmadan kullandığımız iletişim engellerinden kaçınmamızı zorunlu kılar. Bu iletişim engellerini ezberlemeli ve yavaş yavaş onları yaşamımızın dışına çıkarmalıyız.

1.12.9. İletişim Engelleri


Kendimizi OKEY hissettiğimiz, ancak karşımızdakinin (-) de olduğu, kendini iyi ve OKEY hissetmediği durumlar vardır. Bir diğer deyişle karşımızdaki kişinin sorun yaşadığı durumlar vardır. Bu durumda -eğer bu kişi ile ilişki bizim için önemli ise- önceliği ve asıl dikkati İLETİŞİM ENGELİ KULLANMAMAYA vermeliyiz.

İletişim engelleri:

Çoklukla kodlanmış otomatik davranışlardır. Bir insanla ilişkiniz yolunda giderken bile öyle davranış kalıpları vardır ki ilişkiyi aniden kesiverir. Ve bu kesinti bazen kısa, bazen de uzun (yıllarca) sürebilir. Bu türden kesinlikle kullanılmaması gereken davranış kalıpları aslında karşımızdakinin kişiliğini hedefleyen ataklardır ve bu yüzden de er- geç bozucu bir karşılık gelir. Şayet ilişki sizin için önemli ve değerli ise ve kopmasını istemiyorsanız hiçbir zaman kullanılmaması gereken iletişim engelleri şunlardır:

Emir vermek, yönetmek:

Aktif direnç yaratabilir.

Söylenenin tersini yapmaya davet edebilir.

İsyankâr davranışa ve misillemeye yol açabilir.

Muhatabımıza saygı duymadığımız kanısının oluşmasına neden olabilir.

Vaaz / Ahlak dersi vermek:

Zorunluluk ve suçluluk duygusu yaratır.

Karşımızdakinin pozisyonunu daha da şiddetle savunmasına yol açabilir.

Onun değerlerinin değil bizim değerlerimizin geçerli ve önemli olduğu mesajını karşı tarafa empoze eder.

Tehdit ve Gözdağı: Korku ve boyun eğme davranışına yol açmanın yanı sıra; söz konusu sonuçların oluşup oluşmayacağını test için denemeyi kışkırtır.

Yargılamak, Suçlamak, Eleştirmek: -Karşımızdakinin benlik saygısını aşındırır.

Kıyaslamak: -Benlik saygısını aşındırır. —Kıyaslamayı yapandan ve kıyaslanan kişiden bireyi uzaklaştırır. Onlara karşı öfke oluşturur.

Nasihat vermek, sorgulayıcı tavır, beyin okuyuculuk, tanı koyuculuk ise karşımızdaki rahatsızken, sorun yaşıyorken hiçbir işe yaramayacak ve iletişimin kopması riskini getiren türden iletişim engelleridir.

Gerek mesleğinizi icra ederken, gerekse özel ilişkilerinizde sizi fark edilir ve insanları kendinize çekecek biri haline getirecek asıl yöntem ise etkin dinlemedir. Dinleme yapmanız gereken durumlarda iletişim engeli tuzağından uzak kalmak ön koşuluyla dinlemeye geçmeniz halinde göreceksiniz ki; karşınızdaki kişiye gerçek bir iletişim yaşatmış olacaksınız.

Özellikle işyeri arkadaşlarınızdan birinin sizinle ya da bir başkası ile yaşadığı bir sorun var ise zamanını birlikte kararlaştırarak onu dinlemeniz ona iyi gelecek ve yaşadığı sorun her ne ise bir çözüm geliştirmeye çok yaklaşacaktır. İşyerini sorun üreten bir canlı organizma gibi düşünmek pek de yanlış olmaz. Alışveriş için gelenlerin karşılaştığı sorunlar, müşterilere mağaza çalışanlarının yaşattığı sorunlar, çalışanların kendi aralarındaki problemler.. Bu döngü aralıksız devam edecektir.

O halde böyle bir ortam için donanımlı olmak ve sağlıklı bir başa çıkma yöntemi ile işe başlamak önemli bir kazanımdır diyebiliriz. Yeter ki siz bu bilgileri ezberlenmiş doğrular olmaktan çıkarın ve öğrendiklerinizin nasıl iş göreceğine tanık olmak için uygulama yapın. Şimdi artık karşımızdakini OKEY yapmanın temel yöntemine geçebiliriz.

1.12.10. Etkin Dinleme


İlişkimizin sürmesini istediğimiz, bizim için değerli birinin kendini OKEY hissetmediği bir durumda ona destek olmanın ve onu (+)´ya taşımanın ilk koşulu iletişim engelleri uygulamaktan kaçınmak, diğer yolu “dinleme eylemi”dir.

Bütün duyular açık yapılan bir dinleme, karşımızdakinin “Varlığını kabul ettiğimizi gösteren” bir eyleme dönüşür ve bu davranışımızın etkisi eylemin finalde mutlaka görülür.

Kaybetmek istemediğimiz, üstelik içinde bulunduğu durumdan kendini ifade edip- farkındalık yaşayarak uzaklaşsın, çözüme yönelsin diye destek olmak istediğimiz bir ilişkiyi; yalnızca Dinleme Eylemi ile güçlendirip, destekleyebiliriz.

Karşımızdaki duygusal olarak dolu ve sorunlu iken; ona dönük, onun için başlattığımız dinleme dışındaki tüm girişimlerimiz iletişim engeline dönüşür.

Dinleme eylemi, karşımızdakinin varlığını, var oluşunu benimsediğimiz ona yönelik alt mesajlarımızdan da hissedilen ve ona var olma enerjisi aktaran bir eylemdir.

Dolayısı ile bu katkımız öncelikle ona yönelik destekleyici enerjiye ve iyimserliğe sahip olmamızı gerektirir.


1.12.10.1. Pasif Dinleme


Açılma ihtiyacı duyanın karşısında duygusal olarak ona açık ve orada onun için bulunulduğu sezgisini yaratacak bizim katılımımızı gerektirmeyen dinleme biçimidir.

Söylediğimiz yalnızca: Anlıyorum, Evet, Hııı hı benzeri devam ettirici sözcükler dir.

Sık kurulan göz temasına, baş sallayarak onay ve vücudun anlatana dönük duruşu destek olur.

Dinleme eylemi süresince yalnızca anlatanla ilgilenilir. Göz teması, başların aynı seviyede (yükseklikte) oluşu ile sağlanır.

Dinlemenin yapaylaşması tehlikesinden uzak durmak için; dikkat dağılmaya başladığında, dinlemenin zorlaştığı karşı tarafa bildirilir, gerekiyor ise dinleme kesilir ve birkaç dakikalığına izin istenir ya da ileriki bir zamana randevu verilir.

1.12.10.2. Etkin Dinleme


Destek olanın dinlemeye kendi katkısı ile sözel olarak karışıp, açıcı olduğu dinleme biçimidir. Bu karışma, anlatana yön verme ve kendi önerimize kazanmaya yönelik öğütler biçiminde kesinlikle değildir. Karışmadan kasıt, anlatılan süreci anladığımızı gösterir yansıtma cümleleridir. Bu yansıtma hem olayın iç örgüsünü kavradığımızı ve ilgimizi koruduğumuzu gösterir konu ile ilgili yansıtmalardır, hem de destek alanın duyguları ile ilgili yansıtmalardır.

İçerik Yansıtması: Destek alan, içinde bulunduğu durumun nasıl oluştuğunu kavratma kaygısı ile bir dizi olayı peş peşe aktarır. Destekleyen ise; uygun boşluklarda araya girerek olanları anladığını ve dinlemeye devam ettiğini içerik yansıtıcı tepkilerle karşıdakine bildirir. Bu geri bildirimler anlatılan olayın eylemsel örgüsü ile ilgilidir.

Duygu Yansıtması: Destek alanın kendini ifade edişine eşlik eden duyguları yakalamak ve ona göstermek olarak özetlenebilir. Bahsettiği olay onda öfke yaratmış ise öfkeyi, üzüntü ise üzüntüyü algıladığımızı ona yansıtmaktır. Bu tür yansıtma eylemi, duygusal olarak onun yanında ve ona dönük oluşumuzun ifadesidir ve katılımcı- devam ettirici bir tepkidir.

1.12.11. Destekleyiciler


Yaşamınızdaki biri ile sizden kaynaklanmayan bir sorun yaşadığınız olmuştur. Böyle zamanlarda sizi rahatsız eden şey onun bir davranışı ise ve bu süreklilik arz ediyor ise, o davranışın yerine sizi hoşnut edecek, rahatlatacak yeni bir davranış geliştirmesi için yardımcı yöntemlerden bahsedeceğiz.

1.12.12. Tavır değişikliği


Karşımızdakinin kişiliğini bütün olarak kabul etmekle başlar. Ben :OKEY , Karşımdaki: OKEY pozisyonuna geçip, bu yeni pozisyonu korumaya dikkati gerektirir. Eski alışkanlıklarla iletişime başlamayı reddetmek ve bu otomatik davranışın tuzağından kendini korumak anlamında tavır değişikliğinden bahsediyoruz.

1.12.13. Davranışla örnek olmak


Karşımızdakinden beklediğimiz ve de bize iyi gelecek davranışı ilk fırsatta bizim ona karşı geliştirmemiz olarak özetlenebilir. Yeni bir davranışı karşımızdakinde geliştirmek istiyor isek, ona ilgili davranışın yerine koyabileceği bir şeyi “göstermemiz” yani model oluşturmamız uygulanacak yöntemlerden biridir. Ona bu yeni davranışı göstermek ise sadece “davranmak” ile mümkündür. Ona nasıl davranması gerektiğini anlatınca her zaman olumlu sonuç elde edemeyebiliriz. O davranışı kendimiz de geliştirir isek yani model oluşturur isek kalıcı değişiklik yaratabiliriz.

1.12.14. Önleyici Açıklamalar Yapmak


Ortalık sakinken yani karşımızdakinin bizi rahatsız eden davranışı o an uygulanmıyor iken, bu davranış gerçekleştiğinde neler hissettiğimizi, bana ne tür zararlar (duygusal veya maddi) yaşattığını sakin bir üslupla ben OKEY, karşımdaki OKEY pozisyonunu koruyarak ifade etmek doğru bir yöntemdir. Ben dili tekniğini kullanmayı gerektirir. Bu, beni rahatsız eden davranışın ilerde ortaya çıkmasını ve tekrar benzer olumsuz duygular yaşamamızı önlemeye yönelik bir çalışmadır.

Şayet önceden planlanır, karşımızdaki için de uygun bir zamanda konu oturulup konuşulur ise sonuç alıcıdır.


1.12.15. Davranışın Nedenini Düşünmek


Zor bir seçenektir. Her şeyden önce Ben OKEY, karşımdaki OKEY iletişim pozisyonunu korumayı gerektirir. Bu değerlendirmeye başlarken, (Tabii ki kendi kendimize ve iç konuşmalar biçiminde değerlendirme yapılmalıdır.

Dışarı ile temas halinde yüksek sesli düşünceler ilişkiyi zedeler, hatta koparır.) değer yargılarımızdan uzak durmalıyız. Sakin ve meraklı bir pozisyonda kalarak karşımdakini davranışının nedenlerini öğrenmek istediğime inandırabilir isem, ona sorular sorarak beni rahatsız eden tekrarlı davranışın sebebini bulabilirim. Bu davranışın arkasında benim bir tavrıma duyduğu tepki yatıyor olabilir. İlişkimi sürdürmek istiyor isem, bu tavrın ne olduğunu da öğrenmem ve gerekiyor ise değiştirmem gerekir. O halde, davranışın nedenini düşünmek ve ardından açıcı sorular sorarak dinlemeye geçmek birlikte kullanılması doğru olacak iki yöntemdir.


1.12.16. Görmezden gelme ve takdir


Beni rahatsız eden davranışın gerçekleştiği anda otomatik davranışa geçip tepki vermek yerine, bu rahatsız edici davranışın tersi, ya da hoşnut edici olanı gerçekleştiğinde gördüğümü, fark ettiğimi göstermek ve takdir etmek.. Alışageldiğimiz davranış genellikle anında eleştirel tepki vermektir. Ancak bu tepkinin bir plan dahilinde saklanması ve olumlu davranış için beklenmesi kuşkusuz zor bir alıştırmadır.

Ancak karşımızdakinde davranış değişikliği bekliyor isek, onun bizi rahatsız eden davranışı tekrar ettiğinde hiç düşünmeden, otomatik olarak tepki verirsek bu değişikliği sağlayamayız.

Böyle davranmayıp, görmezden gelme yöntemini uygularsak,

Tepki beklediği değil de beklemediği davranışının bizim için önemli olduğunun altını çizmiş ve bu davranışın tekrarının önünü açmış

İstemediğimiz – rahatsızlık verici davranışını yinelediğinde de bizim gözümüzde OKEY olduğunu ona yaşatmış,

Onu eski davranışının tersi olan ve beni hoşnut edecek yeni davranışa özendirmiş oluruz.


1.12.17. Teşvik Ve Takdir


Karşımızdaki bireyde, örneğin birlikte çalışmaya devam edeceğimiz iş arkadaşımızda yerleşmesini arzu ettiğimiz bir yeni davranış söz konusu olduğunda bu davranışa alt yapı oluşturacak bir tutum değişikliği ile başlanması gerekir.

Tutum değişikliğimiz : eleştirmek yerine destek olmaya başlamak olmalıdır. Karşımızdakine destek olmak: yeni davranışın her görülüşünde onu yüreklendirmek, cesaretlendirmek, özcesi teşvik etmek demektir. Tıpkı yeni yazmaya başlayan bir çocuğa iyi oluyor, devam et demek gibi. Ya da felçten sonra tekrar yürümeye başlayan birinin ilk adımlarında, ha gayret bir adım daha.. der gibi. Burada aslolan “sen yaparsın, sen başarırsın” alt mesajlarının yüzümüzden okunmasıdır. Teşvik eden mimikler, ses tonu, bakış ya da bir hareket ardından, özendirici bir takdir cümlesi eklenmelidir.

Takdir etmede ölçüt: Bir şey çok önemlidir. Takdirimizin karşıdakince alınması, yani inandırıcılığı. İnandırıcı olmayan ve karşıdakine hitap etmeyen tek düze takdir iletileri genellikle reddedilir. Takdir iletisi kabul için bir tek şeyi doğrulamalı: Bende yarattığı olumlu ruh halinin sebebini.. Neden onun bu davranışı beni mutlu etti? Kendi kendimize makul bir gerekçe bulamıyor isek laf olsun diye takdir iletisi vermiş oluruz ve işe yaramaz. Söz konusu davranışın bende yarattığı hoşluk duygusunun sebebini, bende yol açtığı değişikliği, bana yaptığı somut ve olumlu katkıyı mutlaka göstermek gerekir.

1.12.18. Farklı İhtiyaçların Doğal Sonucu Çatışma


İster iki- üç kişinin çalıştığı bir mağaza, isterse onlarca personel istihdam eden bir alış veriş merkezi olsun, iki insanın yan yana olduğu bir yerde -isterse bu iki kişi can ciğer dost olsun- zaman zaman çatışma yaşanması anlaşılır bir şeydir. Çünkü her insan başlı başına bir organizmadır ve kendine has fiziksel ve psikolojik ihtiyaçları vardır. Tek yumurta ikizleri bile aynı ailede aynı terbiye ve yaşam alışkanlıkları ile yetiştirildikleri halde daha çocukken çatışmaya başlarlar ve bu durum yan yana yaşadıkları müddetçe sürer gider.. O halde, çatışmayı yaşamımızdan silmeye çalışmak ve çatışmasız bir hayat hayal etmek yerine daha gerçekçi bir hedefle yaşamak bizi çatışma yaşanması stresinden uzaklaştırır. Kabul edelim: Çatışma değil çatışmasız bir hayat anormal olurdu. Peki ihtiyaçlarımızın karşı karşıya geldiği ve itişmenin başladığı o anlarda bir orta yol bulunamaz mı?

Çatışma durumunda: Konuşacağımız yöntem adım adım kullanılarak çatışmadan her iki taraf da kendi payına kazançla ayrılabilir.


Çatışma çözme yöntemi:

Tam olarak nerede anlaşamadığınızı saptayın.

Bu anlaşmazlığı çözmek için önce karşı tarafın önerilerini dinle.

Kendi ihtiyaçların doğrultusunda kendi önerilerini ifade et.

Her iki tarafı da hoşnut edecek orta yolu partnerinle birlikte bul.

Üzerinde anlaşılan çözümün her iki tarafa da uyup uymadığı konusunda zaman zaman oturup konuşun.

Bu yöntemi yalnızca iş ortamında değil, aile içi bir çatışmayı ya da bir dostunuzla yaşadığınız anlaşmazlığı kalıcı biçimde çözmek için de kullanabilirsiniz. Çalışma hayatında bazı işyeri yöneticileri bu yöntemi “Kontrat oluşturmak” olarak tanır ve uygularlar. Ancak ülkemizde yaygın olarak kullanıldığını söyleyemeyiz (http://yeniumutlar.kadikoy.bel.tr 2012).


Yüklə 480,7 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   14




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin