İÇİndekiler insanin kendiSİNİ okumasi nefs-nefis-nefes ne demektir ziKİr nediR 4 Âdem risalesi AÇiklamasi



Yüklə 334,56 Kb.
səhifə5/8
tarix27.10.2017
ölçüsü334,56 Kb.
#16250
1   2   3   4   5   6   7   8

ARIYA VAHİ EDİLMESİ NE DEMEKTİR

Kuranı kerimin Nahl suresi ayet 68 de Senin Rabbın, Bal arısınada vahi etti buyurulmuştur.dikkat edilecek olursa, eşek arısına değil, kızıl arıya değilde, yalnız bal arısına vahi olunmuştur. Peygamberden başkasına vahi olunmadığı halde, hayvan cinsinden bir arıya vahi olunması ne manaya gelmektedir.


Cenabı Allah, Arıyı dağların arkasındaki çiçeklerin kokusunu alabilecek hasletlerle yaratmiştır. çeşitli çiçeklerden pollen tozlarını toplıyarak,gıda deposunda biriktirmesi, sonrada kendi butununda, onu Rabbının verdiği ilhamla bal olarak kusar. petekteki 6 gen olarak Mühendislerin bile hayret duyduğu peteklere yerleştirerek sırlar. İşte hem kendisi için, hemde bütün insanlık için şifa kaynağı olan bal, imal edilmiş olur. Arıya bal imal etmesini Cenabı Allah ayetinde vahi olarak belirtmiştir. zahirde vahi ifadesi ilham edildi anlamındadır.batınında ise, aynen Ayeti kerimede geçen vahi olarak mütala edilir.


Vahiy 4 türlüdür.


1 - Vahiy. Peygamberlere Cebrail vasıtası ile olur.
2 - İlham. Evliyalara gönül tecellileriyle olur.
3 - Mürşidi kamilin sohbetleri, saliklere vahidir.
4 - Furganı kitabı okumakla. (kesret alemindeki sıfatların tecellisi)

Bütün mahlükata, kendi istidat ve kabiliyetlerinin yaratılma yeri olarak ilham olunmuştur. Arınında istıdatında, böyle bir bal yapma hasleti ile yaratılması onun bu ilhamlara mazhar olduğunu göstermektedir. bu ayeti kerimenin esas taşıdığı mana, müteşabihat ayetlerinden oluşudur. Nahl, Arı demektir.



N = Nuru Muhammediye
H = Hidayeti Muhammediye
L = Lutuf, ihsan demektir

Şu halde bir salikte, Mürşidi kamilin sohbetlerinde elde ettiği ilmi ledün diye bildiğimiz, pollen tozlarını toplayıp, kendi fikir labaratuvarında süzgeçten geçirir. tefekkür süzgeçinden geçtikten sonra, şuhut ve müşahade haline dönüşmesine bal denir.o kişi hem kendisi için, hemde bütün inananlar için bal imal eden bal arısı demektir. vahi Cebrail vasıtası ile Peygamberlere gelir. ilham ise, Ariflerin gönlündeki tecellilerdir. bir salikin Mürşidi kamili onun Cebrailidir. Cebrailden aldığı irfaniyet ve kemalat sohbetlerini, kendi idrak ve şuhut etmeye başlayınca o bal arısı durumunda olan kişi, 6 gen petekleri depo ederek, hem kendisi için hemde bütün insanlık için şifa dağıtan bir hale gelmiş olur. herkeze şifa dağıtmaya başlar. Allahin Nuru Muhammediyesi, hidayet ettiği kimlerse bu lutuf ve ihsana onlar mazhar olurlar. Eşref oğlu Rumi Hz.leri bir ilahisinde:




Şeyhim Baldir ben onun Arısıyım
İlahi Arıyı baldan ayırma

diye niyazda bulunmuşlardır. burada Arı salik,Balda Mürşidi kamildir.onun için bu ayeti kerime bizlere, bilhassa Arı olan bir salik ile, Mürşidi kamilin sohbet çiçeklerinden elde ettiği pollen tozlarını kendi idrak tefekkürleriyle tatlı ve şifa olan Bal haline dönüştürmesini bildiriyor. onunla yaşama geçtiğinde hem kendisi için mutluluk ve saadet meydana getirmekte, hemde insanlik için gönüllere şifa dağıtmaktadır. Bu balla ilgili ayeti kerime bizlere,inanan ve ilmiyle amil olmak için insanı kamillerden elde edilen ilmi ledünü, yaşam içinde uygulamak ve zevk etmemizi istemektedir. Allah cümlemize bal Arısı olmayı nasip etsin. Amin.


CUMA NAMAZININ FARZININ 2 SÜNNETLERİNİN 8 REKAT OLMASINDAKİ HİKMET NEDİR

Cuma günü, Cuma Namazının Farzı 2 Rekat,sünneti ise 8 Rekat olup,hepsi 10 Rekattan ibarettir. Cuma günü bu 10 Rekattan başkada hiçbir Namaz yoktur. Cuma vaktinde,vakit Namazı olan öğlenin Farz ve sünnetleri de iptal edilir. Cuma Namazı, vaktin Farzını iptal ederse, öğlenin son sünneti ve zuhru Evvel veya zuhru Ahir diye kılınan Namazlar, kılınırmı. Tabiiki kılınması mümkün değildir. günümüzde maalesef camilerimizde, taklit Namaz kılanlar için bu kişilerin Camiye ve Namaza ısınmalarını sağlamak gayesiyle, fıkıh alimlerimiz, bunu fıkıh kitablarına koymuşlardır. Yoksa Tevhidde, zanlarla kılınan bir ibadet yoktur.


Haftanın ilk günü cumartesidir. Yahudilerin bayram günüdür. Haftanın ikinci günü, pazar günüdür. Hiristiyanların bayram günüdür. Haftanın son günü ise; Cumadır. Müslümanların Bayram günüdür. Buna Tevhid ilminde, Tenzih, Teşbih, ve Tevhid günleri olarak ifade edebiliriz. ikilikteki kesret zevki Yahudilerin, Teşbih Bayramı, Tenzihteki vahdet, Hiristiyanların Bayrami, kesret ve vahdeti Cem yaparak Tevhid dini olan müslümanların Tevhid Cuma bayramı oluyor.


Cuma Namazında üç Bayram zevki vardır.

1 - Ramazan Bayramı zevki
2 - Kurban Bayramı zevki
3 - Cuma Bayramı zevki dir

Malumunuz Bayramlar dost ile buluşmak,ve konuşmaktır. Ramazan Bayramı zevkinde kulun ayrı,Hakkın ayrı idrakından; Recep, Şaban, Ramazan aylarının tahsili ile, Fenafillah olan bir kişi, Şevvel ayının birinde, Ramazan ayının zevkiyle Bayram yapar. Ruhullah mertebesinden, Nevafil mertebesine tenezzül ederek, kurbiyet yani, teslimiyeti ile, Kurban Bayrami zevkinide elde eder. Cuma Bayrami olan, Kalp mertebesinde, vahdet ve kesreti cem ederek, evvel, ahir, zahir, batın zevkleriyle zevkidar olarak, evvel ve batını Celal, zahir ve ahiri Cemal olarak zevk edip iki Rekatlik Cumayi kılmış olur.


Bu 2 Rekat Cuma Namazının kılınabilmesi için, Cuma Farzından evvel, kılınan 4 Rekatlık Cumanın ilk sünnet idrakına vakıf olması gerekir. Cumanın ilk 4 Rekatlık sünnetinin idrakı ile bu Namazı kılmayanlar, Farz olan 2 Rekatlık Farz Namazı kılamazlar. Biz kılıyoruz ve oluyorda diyenlere,siz taklit Cumayı kılmışsınız derim. Zira Cumanın 4 Rekatlık sünnetinin idrakı ve şuhudu olmazsa, onun 2 Rekatlık Farz olan Cuma Namazını kılması ve zevk etmesi,mümkün değildir. Bir kişi,bu idrak ve zevke sahip olduktan sonra, işi gereği zaman, zaman Cumanın ilk sünnetine yetişememesi, veya mahsuriyetinden mütevellit kılamaması mahzur sayılmaz. Çünkü o kişi zaten bu izah edilen irfaniyete sahipti. Cumanın ilk 4 Rekat sünnetinin idrakı nedirki, 2 rekat Cumanın Farzı o zaman kılmış olsun. Sünnet Peygamber Efendimizin yaptığı ve ben nasıl Namaz kılıyorsam, sizlerde öyle Namaz kılınız,diye tarif ettiğidir. şu halde,zahir de Peygamberimiz her türlü Namazın kaç Rekat olduğunu, ve şekillerini bizlere göstermiştir. Bizlerde bunu ayni şekilde yaparız. fakat sünnet olan 4 Rekat Cumanın ilk sünnetinin Tevhid idrakı ise; Hadid suresi ayet 3 Evvel benim,Ahir benim, Zahir benim, Batın benim ifadesinin Resulullah Efendimizden veya varislerinden öğrenilmesidir. Bu gün Cenabı Hakkın 4 yerdeki tecellilerini bizlere insanı kamiller öğretmektedir. Onun için sünnet denmiştir. Bu 4 yerdeki Allahın tecellilerini, o Resulullah Efendimiz, veya onun varisleri bizlere bunları öğretmemiş olsalar, Allahın zahir ve batındaki 2 Farz olan şuhut ve müşahadesini nasıl yapabiliriz. Onun için bu 4 yerdeki tecellilerini, Resulullahtan öğrenemiyenler, Evvel ve Batın Celal yüzü olarak, Zahir ve Ahir Cemal yüzü olarak şuhut ve müşahade olunamaz. Dolayısıylada 4 Rekat sünnete vakıf olmıyanlar, Cenabı Hakkın, delilleri olan ayeti,2 Rekat Cuma Farzı olarak müşahade ve zevk edemez. onun için Cuma günü, öğle Namazı bile iptal edilir. Bizlerde, günümüzde Resulullah Efendimizin varislerinden, kalp mertebesindeki, iki kulakcık ve iki karıncık olarak ifade edilen, vahdet ve kesret tecellilerini öğrenmek, Resulullahtan olduğu için sünnet denmiştir. Tecellilerde, Cenabı Hakkın olması nedeniyle Farz denmiştir.


Sonunda 4 Rekatte yine sünnet kılarız. zira bu kadar büyük bir nimete vakıf olan kullar, Cenabı Hakka teşekkür etmesinlermi. Onun için bu aciz kuluna her şeyi yerli yerinde görmek ve zevk etmek nasip ettiği için,şükür olarak teşekkür ediyorum demektir. Neden 4 Rekattır denecek olursa, hakkın 4 yerde tecellisinin müşahede ve zevkide 4 rekat olur, derim.
İşte Cuma günü: Cumanın Farzından evvel, 4 Rekat sünnet, Cuma Namazının Farzından sonrada, 4 Rekat sünnet kılınarak, 8 Rekat sünnet ve 2 Rekatta Farz olarak 10 Rekat olarak Cuma ifa edilmiş olunur.

Cuma günü Cuma Namazından başkada hiçbir Namaz yoktur. Zira bu zevke sahip olanlar, 3 Bayram zevkinide kendilerinde cem ederek, zevk ettikleri için, başkaca bir Namazın olmadığını bilirler. Kavseyin mertebesinin zevki ile kılınan bu Cuma Namazı bütün kardeşlerime mübarek olsun.




ABDEST DEKİ TEMİZLİK NASILDIR

Biz Müslümanlar, zahir ve batın temizliğimizi sağlamak için, Abdest alırız. Su ile alınan Abdest, etkenliklerinden temizlenmesini sağlamaktır. Kalbin Abdestide zikirdir. Zikir batın abdesti olarak gönlümüzü, vehim, vesvese ve çeşitli havaturlardan kurtararak, daima Cenabı Hakla beraber olmamızı sağlamaktadır Abdest ne demektir. Abd kul demektir. Dest ise,bir Mürşidi kamil eliyle zahir ve batınımızın temizliğini sağlamak anlamına gelir. Yalnız su ile zahir Abdest alsak, Abdest azalarımızın temizliği sağlansa bile,kalbimizin temizliği sağlanmadığı için,tam temizlenmiş sayılamayız. Yalnız zikirle batın Abdesti alsak,yinede tek taraflı olduğu için tam temizlenmiş olunamaz. Hem zahir, ve hemde batın Abdesti bir Mürşidi kamilden alırsak, o zaman tam temizlenmiş oluruz. Kamilden öğrendiklerimizi yaşama geçirememişsek o zaman yinede temizlenmiş olunmaz. Vücudumuz Ruhsuz,ayakta nasıl duramıyorsa, Ruhta vücutsuz kendini isbat edemez. Bir Elektiriğin, eksi kutbu yalnız başına parlaklık ve ziya veremediği gibi,artı kutbuda, parlaklık ve ziya veremez. Ne zaman ikisi bir olursa o zaman ondan istifade edilir.


İşte bizlerde, temizliği yalnız suda değil, yalnız Ruhla da değil, her ikisini yaşama geçirerek, aile hayatımızda temizlik,alış verişimizde temizlik,komşu ve bütün dostlarla temizlik sağlamış oluruz.Cenabı Hak temiz olduğu için, idrak ve şuhutlarımızda, ondan başkasını bırakmamak, en güzel temizlik olacaktır.


Toplum ve cemiyetlerdeki Ahlak ve edep temizliğini sağlayamıyorsak, konuşma Adabına riayet etmiyorsak, bilhassa dinlemesini bilmiyorsak, senelerce su ile abdest alsak yine temizlenmiş olamayız.zira Abdesten gaye, Ahlakta, Edepte, ffette, Hayada, İlimde, Kültürde, Sanaatta ve her türlü icraatta temizlenmeyi sağlamaktır. Bu saydıklarımız bizde yoksa, almış olduğumuz Abdestler alınmamış demektir.


Günde beş vakit Namaz kılıyoruz. fakat Namazın idrakında olmadığımız için, maalesef Namaz kılan kardeşlerimin yaşantılarında, Namazın sağladığı faydalari göremiyoruz. Namaz yalnız seccade üzerinde, veya camilerde icra edilen bir olay değildir. Namaz, müminin miracıdır. Miracda, hakla konuşmak ve beraber olmaktır. Şimdi soruyorum. Cenabı Hakla, yalnız seccade üzerinde veya camidemi konuşulur, ve beraber olunur. Cenabı Hak yalnız oralardamı vardır. Bu soruların cevabı verildiğinde, anlamış olacağızki; Nur suresi ayet 35 Allah yerlerin ve göklerin Nurudur. Bakara suresi ayet 115 Doğu ve batı Allahındır. yüzünüzü her nereye dönerseniz, Allahın yüzü ile karşılaşırsınız gibi bir çok ayeti kerimeler, bizlere yaşamamız müddetince, her nerede olursak olalım, o bizimle beraber olduğunu söylemektedir.

Şu halde,Namaz ve her türlü ibadetlerimiz, bizlerinde daima onunla birlikte olma zevk idrakı ile,ona göre Ahlakta, muamelede,onunla beraber olduğumuzu zevk etmektir. bir kişi her varlıkta onu şuhut ederse, ona karşı takınacağı hal ve tavur, halka değil, hakka olacağı için daima Hakla beraber olma zevkini ona verecektir. halka hizmetin ve her türlü mamelenin Hakla olmasi onu hem mutlu edecek, hemde daima Mirac hali zuhur etmiş olacaktir. Cenabı Hakkın her varlıktaki Cemal yüzünü görmek, ve bütün icraatını bu minval üzere uygulayıp, Kuranı kerimin yapın diye emrettiklerini yapmak, yasak ettiklerinden uzak durarak yapmamak, bir kişi için Dünya ve Ahiret mükafatı olarak yetmezmi. onun için, her türlü zahir ve batın Abdestimiz ile kendimizi temizleyip, yaşam içinde bunu uygulamalıyız. yapılan bu Abdest ve Namaz gibi bütün ibadet ve taatlar, hakiki yaşamımızda gayenin tahakkuku için, birer araç ve gereçtir. Bu aletlerle, sanatımızın mahsulu olan eserimizi meydana getiremiyorsak, bu araç ve gereçler, ne kadar çok olursa olsun, hiçbir faydasının olmadığını görürüz. İslamiyet bizlere, her şeyde peşin alış veriş yapmamızı öneriyor. Sen burada bol bol ibadet ve taat yap, Cenabı Hak inşaallah Ahirette mükafatını verecektir. Diyenlere inanmayınız. Kuranı kerim isra suresi ayet 72 kimki dünyada kör olursa, o Ahirettede kördür buyuruluyor. Şu halde, yaptığımız ibadet ve taatlarımızla hicaplarımızı açıp, Cehalet ve gayriyet temizliğini yaptığımızda, dünyada körlükten kurtulduğumuz için, Ahirettede körlükten kurtulmuş oluruz. Burada bilinçli olarak Cehalet temizliğini sağlayamamışsak, Ahirette Cenabı Hak bize Cemalini gösterecek diye boşuna beklemiyelim. Çünkü, biraz evvelki Ayet, Net ve kesin olarak bunu ifade etmiştir. sen Ayetleri bırakır da, falancının, feşmancının sözüne bakarsan, sende öyle olursun. Hoca efendiler bizlere bu güne kadar, manasını bilmedende, kuranı oku, ibadetlerinide yap dediler. dersen; bende sana derimki, seni o eski cehaletinden ve ibadetsizliğinden kurtarmak için, o demde onların sözleri doğrudur. Ama sen artık ibadet edebilen, yüzünü Hakka çevirmiş bir kişi olarak, daha iyiyi, daha güzeli yapmak mecburiyetinde kendini hissetmelisin. Peygamberimiz, iki günü denk olan aldanmiştır buyurmuşlardır. Yaptığın ibadet ve taatlarının, sana fayda sağlayıp sağlamadığını, her zaman muhasebe yapmalısın. Yoksa aldananlardan olursun. bunlar bilmiyorsan, git bir bilene sor öğren. Yoksa taklit içinde, uğraşır durursun. temizliğinide sağlayamazsın. Cenabı Hak zahir ve Batın Abdest alarak,Dünya ve Ahiret yaşamımızda, her türlü temizliği zevk ettirmek nasip etsin amin.



                  CİN NEDİR

Cin örtmek, gizlemek anlamlarına gelir. Cinler,latif varlıklar oldukları için, gözle görünmemeleri nedeniyle örtülü denmiştir. Peri farscada Cin demektir. Kuranı kerim Hicir suresi ayet 27 Cin yaratığını daha önce,şiddetli Ateşten yarattık buyurulmuştur. Bu Cinler, sünnü Cinler süflü Cinler diye iki kısımda mütela edilir. Sünnü Cinler, latif varlıklar olup, Akıl ve şuurları ile, ibadet ve isyan yapabilirler. Çünkü, zariyet suresi ayet 56 İns ve Cinleri ancak bana ibadet etmeleri için yarattım buyuruluyor.


Onlar Asrı saadette, Resulullah Efendimiz kuran okurken,Kuran dinlemeye gelmişlerdir. hatta bazı sahabelerden bunları görenler dahi vardır.zira latafet Alemine geçen bazı Arifler bile, Camide,Caddede ve her yerde bunları görmekte ve bunlarla konuşmaktadırlar. Bunlar sünnü oldukları için, zararsız ve taklidi ibadet içindedirler. ikinci sınıf süfli Cinlerse; İnsanların süfli olanlarına kötülük yapmaları ve zarar vermeleri mümkündür. bunlara Şeytani Cinlerde denilir. Bu saydığım ister sünnü Cinler, isterse süfli Cinler olsun, ayeti kerimede belirtildiği gibi, Ateşten yaratılmışlardır. latıf varlıklar oldukları için, insanların süfliyet vadisinde olan Nefs sahiblerine, Nüfus edebilirler. Onları, vehim ve hayal gibi görüntülere bağlıyarak, Ulviyet vadisine geçmelerine engel olurlar. Hatta,kuranı kerimin Nas suresi ayet 6 da,Cinlerin ve süfli insanların,kişilere vesvese verdiğinden bahsetmektedir. Ateşten yaratılan bu Cinler,her şekle girebilirler. Meleklerde latif varlıklardır ama,onlar Nurani dir. Ateşte iki haslet vardır.




1 - Yakıcı ve sıcaklık yönü
2 - Ziya, aydınlık ve Nur olan parlaklık yönü

İşte Melekler, bu Nur ve ziya yönünden yaratılmıştır. Cinlerin Ateşin yakıcı ve sıcaklık tarafından yaratıldığını, Meleklerinde, Nur ve parlaklık yönünden yaratıldığını karıştırmamak lazımdır.


Bu Alemde evvela Can kavmi vardı. sonra Ateşten Cin kavmi yaratıldı. Ondan sonrada, Melek dediğimiz Nurani varlıklar yaratıldı.en sonda İnsan yaratıldı. onun için insan, Meleklerden üstündür. Cinlerde Akıl ve şuur olduğu içinde hayvanlardan üstündür. Cinlerin süfli olanlarında Ateş fazla, sünni olanlarında hava fazladır. Süfli olan şeytani Cinler, çoğunlukta Hava ve Rüzgar gibi her yere girebildiği gibi, insanın kalbine ve damarlarına kadar sirayet edebilirler. Ayrıca yerdeki hayvan şeklinde bile görülebilirler. Sünnileri, insan şeklinde ibadet ve taat yaparlar. Hatta, sureten hacı ve hoca kisvesinde görünmeleride mümkündür. İnsanların çoğalmaları meni ile olduğu halde, Cinlerin çoğalmaları gaz (Hava) iledir. İnsanların,Cin ile evlenmesi, bir hayalle olmaktadır. (Gençlerimizin rüyalarında ihtilam olduğu gibi) Süfli Cinlerden korunmak için, onların bulunduğu süfliyet vadisinden çıkmak lazımdır. Süfliyet vadisinden çıkmak içinde,daimi zikir gereklidir. Gafleti yok eden tek çare, zikirdir. Sabit bazı şeyleri düşünmek, Hak ve hakikatten gafil olmak, kişileri o süfliyet vadisinden uzaklaştırmaz. o vadide kalındığı müddetcede, onlardan kurtulmak mümkün olmıyacaktır. onlardan kurtulmanın tek çaresi,bir Mürşidi kamile tabi olup onun talimatı olan daimi zikirden hiçbir zaman ayrılmamaktır. Adeti veya zaman, zaman hatırlanarak yapılmakta olan zikirler o kişiyi tam kurtaramaz. Daimi zikir olmalıdır. İnsanların bütün hücrelerine kadar, sirayet eden bu varlıklar, bizlerle yaşamaktadırlar.


Bizleri daima Nefs istek ve arzularıyla bağlamakta, Hak ve hakikat vadisi olan Ulviyete çıkmamıza engel olmaktadır. Kişi kendine iyi baksın. Nefsani istek ve arzularla yaşamakta ise,bilsinki Cinlerin az veya çok onun üzerinde etkisi vardır. Böyle değilde, iyiliğe, doğruluğa, Hak ve hakikata doğru, edep ve Ahlak güzelliği mevcutsa, Meleki yönü ağır bastığı için doğru yoldadır. Allah mübarek etsin.


Cinler, Akıl ve şuur sahibi olduğu için, latif olmalarından istifade ederek, bazı gizli mevcut sırları bizlere getirebilirler. Cinler gelecekten haber veremezler. Yalnız geçmişten bazı şeyleri bilirler ve haber verirler. onun için bazı Arifler, onları emrinde kullanmak suretiyle, onlardan istifade ederler. Fakat bunlara aldanmamak lazımdır. çünkü onlar her şeyi bilemezler. Bilmiş olsalardı; Sebe suresi ayet 14. Eğer Cinler gaybı bilmiş olsalardı,o zilletli azap içinde bekleyip durmazlardı buyurulmaktadır.


Süleyman a.s.'ın ölümüne hükmedildiğinde, asasına dayanan Süleyman a.s.ın öldüğünü Cinler bilemediler. Bilmiş olsalardı, bu azaba katlanırlarmıydı. diye kuranı kerim, onlara meydan okuyarak bizlere,Cinlerin her şeyi bilmediklerini söyliyor.


Onlardan istifade etmek yerine, zikir ve fikre sarılıp, gönlümüzü aydınlatmak lazımdır. Vehim ve hayal gibi vesvese hallerinde,durmamağa özen göstermeliyiz.
Cin suresi ayet 6 insanlardan bazı kişiler, Cinlerin bazılarına sığınıyorlarda, Cinlerin kibir ve azgınlıklarını artırıyorlar buyuruluyor. görüldüğü gibi fazla itibar edilen kişiler, kendilerini bir şey sanarak, gurur ve kibire kaptırarak azgınlaşı verirler. onun için bazı Nefs vadisindeki kişilerin,Cinleri çıkış yolu kabul etmesi, onların insanlar üzerindeki ilgisini artırmaktadır. dolayısıylada bizleri,hiçbir zaman yalnız bırakmıyorlar.
Bizleri daima Nefs vadisine çekerek, Hak ve hakikattan uzaklaştirmak için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar. Onun için bizler mutlaka bir Mürşidi Kamile gidip,daimi zikirle kendimizi manevi bir sigorta yaptırıp o süfliyet vadisinden kurtulmalıyız. Şunu çok iyi bilmemiz lazımkı; Zikir ve fikirsiz, onların süfliyet vadisinden kendimizi kurtarmamız mümkün değildir.

İnsanlara verilmiş hasletler, Cinlerden çok üstün olduğu için,bu üstünlüklerini kullananlara,Cinlerin kötülük yapması değil, yaklaşması bile mümkün değildir.


Ne yazıkki günümüzde zikir ve fikirsiz, hayal ve vehim ile yaşayan bazı kişiler, Allah tarafından kendilerine verilmiş nimetleri kullanmayı bilmedikleri için bu süfli Cinlerin oyuncağı olmaktadırlar. Mana ve idrakına vakıf olmadıkları Ayetül kürsü gibi bazı ayetleri kelami olarak okusalar bile. çok zaman onlara fayda sağlamamaktadır.onları çok iyi bilmek ve onlarla ,ona göre mücadele etmek lazımdır.


Resulullah Efendimizin : Küçük Cihattan büyük Cihata, yani Cihatı Ekbere geçtik buyurmaları işte bunun içindir. Küçük Cihat, belli olan düşmanlarla harp etmektir. Bedir Muharebesi ve Uhut maharebesi gibi. Büyük cihat ise;Nefsle mücadeledir. latif olan süfli güçlerle muharebedir.
Allah inanan bütün kardeşlerimi süfliyet vadisinden kurtararak, Ulviyet vadisinde daim kılsın Amin.

    SEVMEK VE SEVİLMEK


İnsanlar bu Dünyaya, sevmek, sevilmek ve sevdirmek için gönderilmişlerdir. Yoksa üç günlük yaşamları müddetince, bir birleriyle kavga etmek, geçimsizlik ve mutsuzluk için gelmemişlerdir. Neden insanlar birbirlerini sevmiyorlar. Neden bütün yaşamını Dünyadaki cehennemde geçirmekten kurtulamıyorlar. Aklını, fikrini ve bütün zihinsel düşünüşlerini, ekonomik meselelerden, üzüntü ve Dünya debdebelerinden kendini Hakka doğru döndüremiyor. İşte bu soruların Cevabı Tevhidde mevcuttur. Ne yazikki bunlarıda bilmediğimiz için, maalesef bu Cehennemden kurtulmamız mümkün olmıyor. Kuranı kerimin Araf suresi 179 Cin ve insin çoğunu Cehennem için yarattık. onların kalpleri vardır tefekkür etmezler, gözleri vardır Hakikatı görmez, kulakları vardır Hakikatı duymaz, işte bunlar Hayvan gibidirler buyurulmuştur. Şu halde çoğunluktaki insanların, mutsuz ve azapta oldukları anlaşılmaktadır. Dünyada cehennem, kişilerin haktan kendilerini uzak hissetmeleri, ve Cenabı Hakkın tecelli mazharlarını Haktan ayrı imiş gibi görüp, itilaftan kurtulamayıp azap çekmeleridir. Her tecelli Hakkın olduğu halde, nedir bu kavgalar, ve itilaflar diye soracak olursanız, her tecellinin failinin Allah olduğunu bilmeme cehaletidir. Zira kişideki Cehennem azabı cehaletinden ve Haktan uzak oluşundan başkası değildir. Cenabı Allah, 18 bin Alemde, zerreden kürreye kadar, zatını ilan etmiştir. İlan etmesi demek, her varlıkta zuhura gelmesidir. demektir. şu halde sevmeyip itilaf ettiğimiz, kişi veya varlıkların, kendilerine ait hiçbir güç ve kuvveti yoktur. Onların mazharından bizlerdeki, malumata göre Cenabı Hak,o aletleri, bizlere kullanmaktadır. Neden o eksik mazharları başkalarına değilde, bize kullanıyor. Çünkü bizlerde eksiklik var. onları bize kullanmasa başkalarına kullanaçak.onun için her türlü olayda, başkaların suçlamak değilde; kendimizi gözden geçirip düzeldiğimizde, bir daha bu eksik tecellinin olmadığını görürüz. Çünkü Allah bizlere,hiçbir mahlukata vermediği, Akıl, fikir, irade ve ilim gibi yüce Emanetler vermiştir. Bunları yerinde, doğru kullanırsak, o zaman azabımız azalacaktır. Surette kalanlar ve suret için ömrünü bitirenler, azap ve mutsuzluktan kurtulamamışlardır. Suretlerin hiçbir hükmünün olmadığını bilenler, siyret için çalışıp onun bilincine erenler, mutluluk ve saadet içinde, Dünyada iken Cennetlerini yaşayacaklardir. Dünyada Cennet ve Cehennem vardır. Ahirette de Cennet ve Cehennem vardır. Dünyadaki Cehennem Haktan uzak olmak,ve her türlü izdirab ve kederleri onların Cehennemi olmaktadır. Dünyadaki Cennetleri ise; Hakla beraber olup, huzur ve mutluluk ve saadet içinde zevkleridir.


Dünya zahir 5 duygumuzla algıladığımız kesafet Alemidir. Ahiret ise; Batın duygularımız diye vasıflandırdığımız, hissi müşterekimiz olan batın duygularla algılanan bir Alemdir. Zahir duyguların bu Alemde gecerliliği yoktur.
Dünyada iken Hakka olan yakınlığından (ilmel yakınlık,aynel yakınlık, hakkal yakınlık)la aldığı zevkler, sıfatlara bürünerek karşısına çıkacaktır. Dünya (Ahiretin tarlasıdır). hadisi bize bunu bildirmektedir. Dünyada ama olan Ahirettede amadır ayeti kerimesi bizlere Dünyada iken, bütün fiillerin failini çok iyi tanımamızı,her varlığı sevdiğimizde onların özünün, Cenabı Hakkın bir tecellisi olması nedeniyle bizzat Rabbımızı sevdiğimizi anlamış olacağız. Cenabı Hak kendinden başka bir varlık yaratmamışki, seven ve sevilen olsun. Sevende kendisi,sevilende kendisidir. Yeterki biz bu irfaniyete sahip olup mutluluk içinde yaşayalım.yoksa kendi azabımızı kendimiz hazırlamış oluruz.

Aşkınla sararıp soldum
Kah yanıp kül oldum
Seni her yerde aradım
Sonunda kendimde buldum.

Aşk Ateşini yanar sandım
Gönlümde hep seni andım
Ananda sen, anılanda sen olduğunu bildim
Ahmetteki aşkın ve Aşıkın özünü gördüm

Herkez bu gün kendine sorsun. Stres, üzüntü, keder ve mutsuz bir halde,Dünya ile ilgili,alamadım, veremedim diyorsa, Dünyada, bu Cehennem azabından başka bir azabmı bekliyor. Bu azab ona yetmiyormu. ondaki gayriyet ve Hakkın, her türlü tecellilerine vakıf olmadığı için, Cehennem azabından bir türlü kurtulamıyor. Tevhid ehlide,Hakkın bütün tecellilerine, vakıf olduğu için, fiillerin failini görüyor. hangi mazharı nerede kullandığını, bu olaya karşı nasıl hareket gerektiğini bildiği için, Mutluluk, Saadet ve Refah içinde yaşıyor. Dünyada o kişiye bundan güzel Cennetmi olur. Hasan Fehmi Hz. leri bir ilahisinde:



Yüklə 334,56 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin