İÇİndekiler insanin kendiSİNİ okumasi nefs-nefis-nefes ne demektir ziKİr nediR 4 Âdem risalesi AÇiklamasi


"Kahrı lutfu bilmeyen hiçbir dem rahat olmaz"



Yüklə 334,56 Kb.
səhifə6/8
tarix27.10.2017
ölçüsü334,56 Kb.
#16250
1   2   3   4   5   6   7   8

"Kahrı lutfu bilmeyen hiçbir dem rahat olmaz"

Buyuruyor. Kahrında lutfundaki,fiilin faili Allahtır. Kime, ve ne için kullandığında Tefekkür ettiğimizde, her şeyin yerinde ve doğru olduğunu görerek Cennete girmiş oluruz. Cenabı Allah, cümlemizi iki Cihanda seven ve sevilen mutlu kişilerden eylesin Amin.



İNSANIN DÖRT TÜRLÜ GIDAYA İHTİYACI VARDIR

İnsan oğlunun 4 türlü gıdaya ihtiyacı vardır. Bu gıdalardan her hangi birinin verilmemesi halinde, kişinin o yönünün eksikliğinden mütevellit,yaşam ve hayatı alt üst olur. Bunlar şunlardır.




1 - Ruhun Gıdası
2 - Nefsin Gıdası
3 - Vücudun Gıdası
4 - Cismin Gıdası'dır


1 - RUHUN GIDASI :

Kuran okumak, ibadet etmek, ilim ve irfaniyet öğrenmektir. Bir kişi manevi olan bu gıdaları almadığı zaman, mutlu olamaz. Streslerden, ve bazı asabi huzursuzluklardan kurtulamaz. İnsanın yaratılışında, mutlaka cenabı Hakka sığınmak, ve kişinin siyret yönünün bazı ibadet ve taatlarla, Ruhani gıdasını alması olarak yaratılması vardır. Kişi bazı zamanlar, şiddetle kendisinden üstün güçlere ihtiyaç duyduğu hepimizin malumudur.onun için, vücuttaki Ruhani ihtiyaç eksikliğini gidermek için, mutlaka onun doğrultusunda, ibadet ve taat yapılması lazımdır. Vücut ülkesinde ibadet ve taat yaparak, Ruhun gıdasını verdiğimizde, Ruhun söz sahibi olması onu mutlu kılacaktır. Ruh, gıdasını almassa, Asabiyet, stres, ve çeşitli üzüntü ve kederler kişiyi istila ederek, mutsuzluk, baş gösterecektir. o kişiye Dünya meyyallığı istila ettiği için, vehim, hayal ve vesvese rüzgarları haktan uzaklaştırarak, helakına vesile olur.onun için Ruhun gıdası mutlaka verilmelidir.




2 - NEFSİN GIDASI :

Kişilerin, yemesi, içmesi ve her türlü Nefsin istek ve arzularını verilmesi olarak mutala edilir. Yalnız kendine ayrı bir varlık veren Nefsin değil, Hakkın sıfatları olan, subut sıfatların tecellilerine yardımcı olan, yemek içmek ve diğer isteklerdir. Yoksa süfli istek ve arzular değildir.




3 - VÜCUDUN GIDASI :

Uyumaktır. vücut Ruhun taşıyıcısı olması nedeniyle, istirahat ederse, kişinin Dünya ve Ahiret için çalışmalarında sekte olmaz. Her günün başlangıcında, dinamik ve zinde olarak işine ve ibadetine başlayabilir. Uyumayıp istirahat etmediği taktirde, yarındası günü, iş ve ibadetinde zevk ve Randuman alamaz. vücut dinlenmediği için sendelemeye başlar. onun için mutlaka vücudun gıdasınıda vermek lazımdır.




4 - CİSMİN GIDASI :

Çalışmaktır. çalışmayan demir pas tutar. Hem paslanmamak için çalışmalı, hemde Allahın çalış emrine binaen çoluğumuzun, çocuğumuzun rızkı için çalışmalıyız. yoksa çalışmayan kişide, hımbıllık, tembellik zuhur eder. tembellikte, uyuşukluk ve marazlık getirir. marazlıkta hastalık getirir. hastalıkta ölüm getirir. denmiştir. onun için, bu insan oğlu, 4 türlü gıdayı, yerinde mutlaka vermelidir. bunlardan her hangi birisinin gıdasını eksik verirsek, o eksik verdiğimiz tarafın arzalandığını görürüz. dolayısıylada, o kişinin eksik gıdalanmasından mütevellit yaşantısının arzalı olduğu görülür. bunlar daima göz önünde bulundurmaya dikkat edelim.her hangi bir rahatsızlığımızda, bu gıda eksikliğinden meydana geldiğini unutmayalım. zahir rahatsızlıklarda, batın rahatsızlıklarda hep bunlardan meydana gelmektedir. Allahın insanlara verdiği en büyük nimetlerden biriside sıhattir. Sıhati bozuk olanlar, ne kadar Allahın maddi nimetlerine sahip olurlarsa olsunlar,yinede azap içndedirler. Cenabı hak bu 4 gıdayı yerli yerinde kullananlardan eylesin amin.


 İMAMIN CEMAATINI SELAMETE ÇIKARMASI

Camilerimizde Ezanla birlikte toplandığımızda, Farz olan Namazlarımızı imamla kılarız.imam önder demektir. Lider demektir. O imam Resulullah Efendimizi temsil etmektedir. Onun vekilidir. Hal lisanıyla, imam derki; Ey Cemaatım bana tabi olursanız, sizi ikilikten kurtarıp birliğe çıkarmaya söz veriyorum. Bütün mutsuzluk ve huzursuzluklar, Allahtan uzak kalmaktan meydana gelir. Selamete çıkmak, ve Hakla beraber olmak istiyorsanız, bana tabi olunuz. Saadet ve Refaha o zaman kavuşabilirsiniz. Kulluğunuzun idrakı ile, daima Ahiret mutluluğuna ermeniz mümkündür diyor.

Cemaatta, Hal lisanıyla biz bu mükafatlara sahip olmak için geldik, diye cevap veriyorlar. İmam Cemaatıyla birlikte kılacağı farz namaza niyet ederek, hep beraber Allahu ekber diyerek,Namaza başlıyorlar. Allahu ekber demek, Allah büyüktür. Allah yücedir. Allah her şeyi ihate etmiştir. Demektir. Allahın her şeyi ihate eden, Uluhiyetine doğru, imam önde, Cemaat arkada, kendilerinden kendilerine vuslat yolculuğuna çıkıyorlar.


İmam kurtulmuşlardan olduğu için, Cemaatını gaflet ve gayriyet ikiliğindeki, varlık beldesinden alarak, Ayakta durmakla, Efali ilahi beldesine, Rükuyu yaptırmakla sıfatı ilahiye beldesine, secdeyi yaptırmaklada, zatı ilahi beldelerini geçirerek, Hakkın vahdaniyet deryasına vuslat buldurup mola veriyorlar.


İmam efendi Cemaatına yat deyince, hepsinin onunla birlikte yatması, kalk deyince,bütün Cemaatın kalkması ile Cemaatın imama uymasının bir delili olmuş oluyor. Namazın içindeki kıyam, Rüku ve Secde de,tecellisiyle, Cenabı Hakla konuşan bu Cemaat, oturduğunda, Ettehiyatüyü okumaklada, Cenabı Hakla konuşup, selamete çıkmaya hak kazanıyor. Ondan sonra sağa, sola selam vererek, Nefsimizinde selametini istemekle, selamete çıkmış olunuyor.

İmam efendi Namazın sonunda yüzünü Cemaatına dönerek, siz benim kıblem, bende sizlerin kıblesi oldum. Ben kendimi zat olarak, siz sıfatlarımda görüyorum. Sizde, temiz ve pak olarak, kendinizde tecelli edenin zatımı görüyor,ve zevk ediyorsunuz. Çünkü selamete çıkanların zatın yönünü, sıfatlara kıble ettiğini, ve her an ayrı şanda sıfatlardan tecellilerini bilinmek istediğini görecektir. Sıfatlarda zatın tecellileriyle ayakta durduğunu, daima kemalat tecellilerini istemeleri nedeniyle kıblelerinin zata doğru dönük olduğunu göreceklerdir. İmam efendi, haydi hep beraber ellerimizi gök yüzüne değil, kendimizin gönül semasına açarak, mazharlarımızdan Cenabı Hakkın, Cemal ve kemalat tecellilerinin daim olmasını isteyelim diyerek, istek ve arzularımızı kelama getirip yalvaralım demektedir. Cemaatta hep beraber her türlü dünya ve Ahiret isteklerini kelama getirmektedirler. Ondan sonrada, Camiden günahsız ve temiz olarak çıkıyoruz. Hatta Caminin dışında, Cemaat birbirleriyle musafalaşarak, birbirlerinin miraçlarını kutluyorlar. Allah miraçınızı, mübarek olsun diye, tebrik ediyorlar.


Ne yazıkki, Dünya diye vasıflandırdığımız gaflet, ve bedenimize ait hizmet ve çalışmalar, bizleri Ruhumuzun hizmetinden bizleri hem uzaklaştırıyor, hemde, latif olan manevi zevkimizin ateşini söndürüyor. Her gün, günde 5 vakit bu hatırlamayı ve hakla beraber olma zevklerini, laikiyle tadamadığımız için, ikilikten her nedense bir türlü kurtulamıyoruz. Stres ve huzursuzluk, yaşam boyunca devam ediyor.
İşte zahir olan bu imama, tabi olma böyle olduğu gibi; bütün saliklerinde imamı, Mürşidi kamilleridir. Onlar ahseni takvim, yani en üstün bir biçimde yaratıldıkları için,istidatlarında nasibi olanların, imamıdırlar. Bu Kainat Mescidinde, ilim ve irfaniyetleriyle, talib olanlara Miraç yaptırmaktadırlar. Allah ayrı kendileri ayrı olan bu Cemaatları, bu kamiller, evvela zikirle Abdest aldırıp, Namaza başlatırlar. Kıyamda Efalini, Rükuda sıfatlarını, secdede kendi vücutlarının olmadığını anlayarak zevk ederler. Namazın ikinci Rekatında da; kıyamda, efalinin efali ilahi olduğunu, Rükuda sıfatların sıfatı ilahiye olduğunu, secdede, vücudun vücudu ilahiye olduğunu zevk ederler. yani Cenabı Hakkın kendi mazharlarından nasıl tecelli ettiğini seyrederler. Namazda oturulduğunda, Rabbının kulundan memnuniyet konuşmasını yaparak, selam vermeklede selamete çıkmış olur.

İşte bütün Namazların aslı 2 Rekat tan ibaret olduğu gibi, bir salikinde bütün tahsili, 2 Rekatlık fena ve beka Namaz zevklerine sahip olmaktan ibarettir. Gelin kardeşler, Cemaatin Camide imama tam ve eksiksiz tabi olduğu gibi, bizlerde manevi imamimiz Mürşidimize tam ve eksiksiz tabi olalım. Günde 5 defa Rabbımızla konuşmamız daimi selat olsun. yaşamamızdada her an ve her zaman, Cenabı Hakkın tecellileri zuhur etmeye başlayacaktır. Allaha gönül verenlerin elbette yardımcısı Allah olacaktır. Yaşamında bir Miraç olduğunu unutmayalım.bütün kardeşlerimin, vücut ülkelerinde de Ruhlarını imam, sıfat ve azalarini Cemaat yaparak, yaşamlarında hiçbir zaman Miraç halinden ayırmasın.amin.




KURANI KERİME VARİS OLANLAR

Kuranı kerimin Fatır suresi ayet 32 Kuranı seçtiklerimize, varis kıldık. onlardan kimi Nefislerine zulum edicidir. kimi, Nefsini kısanlar, kimide, hayırda yarış yapanlardır buyurulmaktadır.




1 - Nefsine zulmedenler
2 - Nefsini kısanlar (Muktesitler)(orta halliler)
3 - Hayırda yarış yapanlar

Olarak üç bölümde zikredilmiştir.




Nefsine zulmedenler:

Nefislerini Ahiret Aleminde mutlu kılmaları için kendilerine nisbet ettiği, Efal, Sıfat ve Vücudundan geçerek (Muti kable ente muti ) ölmeden evvel ölünüz, sırrına vakıf olup, Hakkın vahdaniyet zevkiyle zevklenenlerdir. Bunlar Nefis ehli olarak, ikilikten birliğe vuslat bulmuşlardır. Fenayı efal, fenayı sıfat ve fenayı vücut yaparak Resulullah efendimizin, fakirliğimle iftihar ederim dediği, varlık fakirliğine erenlerdir. 



Nefsini kısanlar:

Yani orta halli olanlar; Muhammediliğini idrak etmiş, Cenabı Hakkın bütün tecellilerini, Muhammedi olan mazharlarından zuhura getirenlerdir. Bunların kendi varlıkları olmadığı için, Nefisleri Mutmain olmuş, gerçek Mümin Nefis sahibi kişilerdir. Bunlar hakkında kuranı kerim Enfal suresi ayet 2 Gerçek Müminler, yalnız o kimselerdirki; Allah anıldığı zaman, kalpleri korkarak ürperir, onlara ayetler okunduğu zaman, imanları artar ve yalnız Rablarına tevekkül ederler buyurulmuştur.


İşte gerçek Mümin, her an ayrı, ayrı mazharlardan ayrı olarak ayetleri okumakta,ve bu sıfatlardan Cenabı Hakkın tecellilerini tenzih ederek imanları artmaktadır.Hakkın kemalat tecellilerine Mazhar olmaları nedeniyle Muhammedidirler.
Bu kişiler, Adem ve Aleme nazar ettiklerinde, her şeyi farkı ile müşahade ederek Cemalullahı görürler.Cenabı Hakkın 4 yerdeki tecellisini, Ruhaniyetleri ile şuhut ederek, onlarla her türlü mamelelerini ona uygun olarak yaparlar. Hakka nevafil ile yaklaştiklari için, onların görmesine göz, Duymasına Kulak, konuşmasına dil ve bütün azaları o olmuştur. Bu yerde Misri niyazi Hz.leri bir yerine şöyle diyor.


Hak yüzü insan yüzünden görünür
Zatını Rahman şeklini insan eylemiş.

Hayırdaki yarış yapanlarda:

Kalp sahibi insanı kamillerdir. Kabe kavseyin sahibidirler. onun için gece ve gündüz hiç durmadan köy köy, kasaba kasaba gezerek insanların ebedi saadetlerini kazanmaları, ve insani asliyelerini öğretmek için,ilim sadakası, hal sadakası, iffet, haya, edep, ahlak sadakalarını dağıtarak hayırda yarış yaparlar. ömürlerini buna adamışlardır. En hayırlınız insanlığa faydalı olanınızdır Hş.i kendilerine düstur edinmişlerdir. Cenabı Hak onları ilmi ezeliyette, orası için yaratmıştır. onlar insanlığa faydalı olmak için yaratılanlardandır. Kuranı kerim Bakara suresi ayet 1.2.3.de bahsedilen şüphe götürmeyen Elif, Lam, Mim olan canlı kitaptır. Kurana en çok varis olanlar bu zümredir. Bizler kendimize soralım. bu üç zümrenin hangisindeniz.yoksa bu üç zümreden değilmiyiz. Henüz vakit henüz geçmemiştir. Birinci zümre olan Nefis terbiyesi, vadisine hemen girmemiz mümkündür. Allah bu üç zümre zevkinide bizlere nasip etsin. amin.


                 

MİRAÇ KANDİLİ

Miraç yükselmek demektir. Peygamber Efendimiz, Namaz Mümininmiraçıdır. buyurmuşlardır. Miraç ise, ikilikten birliğe doğru yükselerek, Cenabı Hakla beraber olmak, konuşmak demektir. Buda ilim ve irfaniyetle kişinin kendisindeki tecelli eden Hakkı bilmesi ve görmesidir. Bu yerde görmek bilmek demektir. yoksa Allah ikinci bir varlık yaratmadı. Gören ve görünen olsun. Kuranı kerim isra suresi ayet 1 Kulunu bir gece Mescidi haramdan, Mescidi Aksaya kadar götürdü. ona Ayetlerimizin yüceliklerini gösterelim diye yaptık buyurulmuştur. Görüldüğü gibi, gece yolculuğu ile Rabbına vasıl olunuyor. Geceler vahdeti, gündüzler kesreti remzettiği için, Gece yolculuğu denmiştir. Zira Cenabı Hakka vuslat, vahdet zevki ile olur. Resulullah efendimizin Rabbımı Rabbımla bildim, Rabbımı Rabbımla gördüm ifadesi bunu isbat eder. çünkü kulun ilim ve irfaniyeti yoktur. ilim sahibi Allahtır. Bir kişi, kendi varlığının olmadığını, varlık sahibinin Allah olduğunu anladığı zaman, kendisinden bilen ve görenin Rabbı olduğunu anlayınca, elbette Rabbını Rabbı ile bilen ve Rabbını Rabbı ile gören olacaktır. Bir kişide Namazda, subhanekeyi okuyarak, kendi varlığından ifna olup, Cenabı Hakkın kendi mazharında tecelli eden; kıyamdaki Efali ilahiye ayetlerini, Rükuda sıfatı ilahiye ayetlerini, secdede zatı ilahiye ayetlerini okumak suretiyle, hem kulun mazharından Hak, konuşuyor. Hemde, kuluna selam vermek suretiyle, kulunu selamete çıkarmış oluyor.


Zatı anlayınca zevk ile, bu Niyazi nice seyran eyledi.


Niyazi Hz.lerinin ifadesi zuhur etmiş oluyor.


Elbette bir kişi Miraç yapabilmesi için, kendisinden kendisine giden bu Mistik yolculuğunun tahsilini bir Mürşidi kamilden yapması lazımdır. Bu tahsil de, ilmel yakınlık, aynel yakınlık,ve hakkal yakınlık ilimlerini tahsil etmekle mümkün olmaktadır.


Bu ilmin üç mertebesini Mürşidi kamiller, ilmel yakınlıkta; varlık sahibinin Allah olduğunu öğretmekte, Aynel yakınlıkta: zerreden kürreye kadar bütün varlıklardaki tecellilerin Cenabı hak olduğunu şuhut ettirmekte ve göstermekte. hakkal yakınlık mertebesindede: tecelli eden ile tecelli olunan mazharların zuhurunun tenzih,teşbih ve tevhid yapılarak, hiçbir gayriyet bırakılmadan farkı ile yaşama geçmek hakkal yakınlık olarak, tahsil yaptırırlar. Miraçla ilgili tahsil sohbetimizi, Tevhid Deryasından damlalar ikinci kitabımın Miraç bahsinde, uzun, uzun bundan bahsettim. Şimdi ise Miraçın başka bir yönünden bahsetmek istiyorum. Miraçı iki kısımda müteala edeceğim.


1 - Yunus a.s.ın Miracı: (Tahtı sera da Miraçını yaptı).
2 - Resulullah Efendimizin Miracı: (Tahtı üstüvada, yani Arşı alada yaptı).

Şunuda hiç unutmamak lazımkı: Peygamberimiz Benim Miraçım ile Yunus A.s.in Miraçını tefrik etmeyiniz. buyurmuşlardir.




1 - Yunus a.s'ın Miracı :

Yunus a.s. Balığın karnında La ilahe ila ente subhaneke inni küntü minazzalimin Yarabbı beni zalimlerden eyleme diyerek, kendi varlığını hakkın varlığında yok ederek, varlık sahibinin Cenabı Hak olduğunun idrakı ile,bu sözü söyleyip Miraç yapmış oluyor. Bir salikte, Mürşidi kamil olan Yunus balığının butununda, bu idraka vakıf olursa, tahtı serada Yunus a.s.ın miraçını yapmış olur.kişinin kendi varlığının olmadığını, varlık sahibinin Cenabı Hak olduğunu bilmektir. Tasavvufta buna, fenafillah olmak denilmektedir.


Namaz Müminin Miraçıdır. Miraçta, Hakla beraber olmak ve konuşmaktır. Şu halde Namazda, huzu, hudu, huşu halinde, nasıl onunla beraber oluyorsak, aynen onun gibi, Bu babta Miraçıda ele aldığımızda, göreceğizki, yalnız Seccadenin üzerinde, Hakla konuşmak ve beraber olmaktan ibaret olmadığını görmüş oluruz. Mademki Miraç, ikilikten birliğe yükselmektir, o zaman bütün sıfatlarından, Cemalullahını görüp zevk etmekte Miraç olur. Her varlık Cenabı Hakkın bir aletidir. Her sıfattan zatını ilan eden odur. Aletler her neresi için yaratılmışsa Cenabı Hak, onu orada kullanmaktadır. Bunların Muşahadesi, ve cinslerine göre muamele yapmakta o kişinin Miraçı olmuş olur. Bu şekilde irfaniyet ve kemalatla yaşam içinde olanlar, onu hiçbir zaman kendilerinden ayri görmedikleri için, daima Hakla beraber ve konuşma halindedirler. Ayrıca her mesleğin ve sanatında miracı vardır. Bir kişi mesleğinin zirvesine vardı ve mutluluğa erdi ise,o mesleğin Miracını yapmış demektir. Bir sanatkar sanatının zirvesinde ise,o sanatında Miracı odur. Halbuki, insan oğlu diyer yaratıklardan en üstün yaratıldığı için, bütün varlıklar onun emrine verilmiştir. Şu halde insan oğlunun Miracı, tek yönlü değildir. İlimde, Kültürde, Ahlakta, Cenabı Hakkın her an yeni, yeni tecellilerine ayak uydurması lazımdır. 21. asıra hitap eden, Kuranı kerimin yalnız ibadet ve amel yönünü uygulamak değil; itikat,Ameldeki Muamele yönü, Ahlak ve icraat bölümlerinide çok iyi uygulaması lazımdır. Yoksa, Cenabı Hakkı yalnız camilerde veya seccadelerin üzerinde aramaktan öteye geçemeyiz. Zahir ibadet ve taatlarımız gaye değil araç ve gereçtir. Onun için elbette Ahlak güzelliklerine sahip olmak için edep, haya, iffet gibi yüceliklere nail olmak içinde bunları mutlaka yapmalıyız. Yoksa sahip olamayız. Miraç yaparak onunla beraber olmak ve daima onunla konuşmak istiyorsak, ayetlerin yalnız ibadet kısmını uygulamaya çalıştığımız gibi, ilim, kültür, Ahlak, Edep, iffet ve haya gibi bölümlerinide yaşamak lazımdır. Bir talebe ilk okuldan üniversiteye kadar, tahsil yolculuğu yaparak bir mesleğe hak kazanıyorsa, bizlerde Ahiret mutluluğuna erişebilmemiz için,manevi vuslat olan Miraçımızı yapmalıyız.


2-Resulullah efendimizin, Arşı alada yaptığı miraç:

Kuranı kerim Necm suresi ayet 8-9 da Sümme dena fetedalla fekane kabe kavseyn evedna Miraç ayetinin zevkinden ibarettir. Bu zevklerde,Tevhitteki beka mertebelerini zevk edebilenler sonunda bu zevke sahip olurlar. Cenabi Hakkın,batın olan zat tecellilerini zahir olan sıfatlarından görerek, tenzih ve teşbihi tevhid yaparak zerreden kürreye kadar her varlıkta zevk edenler daimi Namazdadırlar. Cenabı Hak bütün kardeşlerime bu zevki tattırsın Amin. Kalplerimizi, Aşkullah, zevkullah ve Muhabbetullah ile doldursun. amin.




CENABI HAKKI TENZİH VE TEŞBİH NASIL YAPILMALIDIR

TENZİH :

Hiçbir şeye benzemez demektir. Cenabı Hak,Zat yönüyle hiçbir şeye benzemez. Cenabı hakkın yanında başka bir varlık olması lazımki,mukayese yapılabilsin. O her şeyden münezzehtir denilir. Zira bir ayeti kerimede; eyse kemislihi şey ün onun misli yoktur.ve hiçbir şeye benzemez. Buyurulmuştur.onun için Tenzih keyfiyeti kalble bilinir.




TEŞBİH:

Benzetmek demektır. Cenabı Hakkın isim ve sıfatlarından Cemalini gösteren odur. Her varlik onunla kaim olduğu için, bu isim ve sıfatlardan tecelli eden, Cenabı Hakkın Cemalidir. Kuranı Kerimin şura suresi ayet 11 Leyse kemislihi şey ün ve hüves-semiy-ul basiyr-u (onun misli yoktur. o hiçbir şeye benzemez. ve o her şeyi işiten ve görendir)buyurulmuştur. Burada, onun misli yoktur. hiçbir şeye benzemez, kısmı tenzihtir. Allah zat yönüyle hiçbir şeye benzemez, Ayetin devamındaki, o her şeyi işiten ve görendir kısmı ise, teşbihtir. Cenabı hak, Tenzih yönüyle yani zat yönüyle bilinmiyor. Cenabı Hakkın künhü zatı bilinmez. fakat, Teşbih, yani isim ve sıfatlarları yönüyle tecellisi olan Cemalini görmekle bilinir demektir. Cenabı Hak Nur suresi ayet 35 de insanın zatının Nurunu miskat yani lamba konan yer olarak vasvetmiştir. Bundan maksatta, insanın sadrı yani göksüdür. zücac dan maksat, kalptir. misbah ise,insanın sırrıdır.secere-i mübareke(mübarek Ağaçtan maksatta, insanlardaki iman ağacıdır) görüldüğü gibi, Kuranı kerim dahi benzetmek suretiyle bizlere tarifler yapmıştır.


İşte bu hakka olan iman, Halk suretinde (Hak olarak) zuhur etmesinden ibarettir. Onun için bir kişi Hakkı zat yönünden Tenzih eder, Teşbih etmezse,zındık olur. yalnız Teşbih ederek Tenzih etmezse, müşrik olur. Bunun Her ikiside yanlıştır.

Tevhid cemdir fark onun gövdesi
Ceme ermişse idrak şirktedir kendisi,
Ceme varsada fark etmezse yanılgıdır bilgisi
Cem farkıyla bilinir gizli hazinesi

Ahmet mazharıdır kuran okur bendesi
Mazharında diridir kelam eder kendisi

Muhiddini Arabi Hz.leri bu mevzuda, Cenabı Hakkı tenzih edecek olursan, onu sınırlamış olursun. Teşbih edecek olursan onu kayıt yapmış olursun.Tenzih ve Teşbihi cem ederek, Tevhid yaparsan gerceği söylemiş ve Allahı bilmede,imam ve seyyid (insanların efendisi) olmuş olursun buyurmuşlardır.


Bir kişide Cenabı Hakkı, his ile Teşbih, Kalp ile tezih etmelidirki makamı Muhammediyeye yükselebilirsin. Bizlerde Cenabı Hakkı, Zat yönüyle Tenzih, yani hiçbir şeye benzetmiyerek, kalbimizle onun her isim ve sıfatlarındaki tecellisi olduğunu tastik edecegiz. Hissimizle, bütün isim ve sıfatlarından görünen onun cemali olduğunu hissederek, tecelli eden ve tecelli olunanı, Tevhid yaparak zevk edeceğiz. Bu zevkimizde, ne zanna ve hayale çıkacağız, nede tecelli olunan mazharların gölgesine takilip kalacağız. Zira zahir tecelli olan mazharlarların hepsi Hakkın gölgesidir. İşte Kalp ile Tenzih, His ile Teşbih zevkine sahip olduğumuzda, bunları Tevhid yaparak seyyitlerden oluruz. Yoksa, Tenzih ve Teşbihi zevk vadisinde değilde, ilim vadisinde müteala edenler aldanmışlardır. Her şeyi zahir olarak isbat etmek her zaman mümkün olmayabilir.

Cenabı Allah, zatı özellikleri itibariyle eşyadan münezzehtir. eşya değil dir. Eşyanın hakikatı Haktır. Vücut itibariylada, Hakkın sıfatları ve mazharlarıdır. İnsanda öyle değilmidir. gölge zatı itibarıyle, onun dışındadır. insana girmemiştir. İnsan onun ayni olmadığı gibi, o gölgeye muhtaçta değildir. İşte gerçekte insanda, hakkın vücudu ile kaim olduğu halde gölge gibidir. İnsanın gölgeside, gölgenin gölgesi olur.


Mevlana Hz.leri mesnevisinde:


Gölge insan ile kaimdir. insan olmasa gölge olmazdı. insanda Allah ile kaimdir .Allah olmasa, insanda olmazdı. lakin insan olmasa, Allah daima bakidir. insandaki vücut Allahındır. kayıtlı olarak görünen insandır. mutlak olan Allahtır buyurmuşlardır.




DÜNYA ALEMİNE NEREDEN GELDİK NEREYE GİDECEĞİZ

İnsanlar kendilerine daima nereden geldik, niye geldik, ve nereye gideceğiz sorusunu sormaktadırlar. Mısrı Nıyazi Hz.leri bir ilahisindede:



Kandan gelir senin yolun ya kanda varır menzilin
Nerden gelip gittiğini Anlamayan hayvan imiş

buyurmuşlardır.

Bakara suresi ayet 156."Biz Allahtan geldik tekrar ona rucu edeceğiz"buyurulmaktadır.

İnsan iki tecelliden meydana gelmiştir.




1 - Allahın eniyeti (beden kısmı)
2 - Allahın hüviyeti (Ruh kısmı)

 
Beden kısmı :



Beden kısmının geliş yeri topraktır. bu Dünyada görevini bitirince, tekrar toprağa dönecektir. fanidir. onun için ölüm mukadderdir.


Ruh kısmı :

Ruh kısmı ise Rabbımızın vahdaniyetinden bu kesret alemine geldik. yine bu kesret aleminde, insanı asliyemizi tahsil ettikten sonra, tekrar Rabbımızın vahdaniyetine dönüş yapacağız. Mekkenin Numan vadisinden Cebrailin, İsrafilin, ve Mikailin getiremediği insanın çamurunu Azrail A.s. Rabbına getirdi. Rabbımda, Ademin şeklini, Celal ve Cemal elleriyle şekillendirdi.  Arta kalan simsime çamuru ilede, hakikat şehri yapıldı. zahir olan Beden; Baba sülbü, Anne sülbü yollarıyla Dünyaya geldi. 13-14 yaşlarına gelince, Akil baliğ oldu. fakat Ruhen akil baliğ olmadığı için Rabbından gafil idi. Araf suresi ayet 172 "Adem oğullarının zürriyetlerini arkalarından çıkartıp Nefslerini şahit tutarak, ben sizin Rabbınız değilmiyim dedik. onlar beli (evet sen bizim Rabbımızsın dediler) buyurulduğu gibi, Ervah Alemi olan Ruhlar aleminden, bedenlere tecelli etti.bir kişi, bedenen Akil baliğ olduğu halde, Ruhen Akil baliğ olamadı ise,isterse 40-50 yaşlarında olsun Rabbını idrak edemez. Bedenen ve hemde Ruhen Akil baliğ olan kişiler,İnsanı kamilin dizinin dibinde, elestü bezmini yaşarlarsa, işte o zaman Ruhumuzdan bir Ruh üfürdük ayeti ile dirilirler. Mukayyet olan bu Alemde, kendi insanı asliyelerini öğrenip Rablarının tekrar vahdaniyet deryasına intikal ederler. işte Rabbımızın vahdaniyet deryasından geldik, bu Alemde insanı asliyemizi öğrenerek imtihan edilmiş olduk. sonunda tekrar Rabbımıza rucu edeceğiz. Azrailin Mekkenin numan vadisinden getirdiği çamuru, Rabbım Celal ve Cemal elleriyle şekillendirdikten sonra, güneşte yüz yıl pişirdi. sen kimsin ben kimim diye sordu. o şekillenmiş olan Adem varlığıda henüz Rabbını idrak edemediği için, sen sensin, ben benim dedi.sonra yine yüz yıl daha güneşte pişirdi. yine ayni soruyu sordu. sen kimsin ben kimim diye. oda sen sensin bende benim diye cevap verdi.üçünçü defa güneşte tekrar pişirerek, sen kimsin ben kimim diye sordu. Adem şeklindeki bu varlık tamamen piştiği için kendini tanıdı ve,ben aciz bir kulum sen ise,beni yaratan Alemlerin Rabbısın dedi. Rabbıda onun kemalata geldiğini görünce; sad suresi ayet 72 "feiza sevvetihü ve nefahtü fihi min Ruhi" ona Ruhumuzdan bir Ruh üfürdük ayeti ile Ruhundan bir Ruh üfürerek onu diriltti. Beden ile Ruh Akil baliğ olunca,Rabbını tanıdı. bu hal kişilerin, Mürşidi kamilin huzurunda Elestü bezmi haliyle zahir oldu. Bu andan itibaren kişi, kendi insaniye asliye tahsiline başlamış oldu. insan denen bu varlık, her ne kadar Beden ve Ruhtan meydana gelmişsede, Beden kısmına hayvanı varlık, Ruh kısmınada insani varlık denilmektedir. çünkü, insanın bedensel yönünü için, bu Alemde et ve ot yediğini görüyoruz. Eti kim yer, yırtıcı hayvanlar yer. peki otu kim yer.onuda insanlara yakınlığı ile bilinen sakin ve mülayım eti yinen hayvanlar yer. kuzu, koyun gibi. bunların her iki cinside hayvandır. Ruhumuzun taşıyıcısı ve hamalı olan bedenimizin gıdasını verip bakmamız elbette tabiidir. ona az baktığımızda, Eşek gibi anıran, çok fazla baktığımızda da, katır gibi teptiğini görürüz. onun için kararlı olmak lazımdır. Birde Ruhaniyet yönümüz vardırki; Tevhid sohbetleri, ibadet ve her türlü Rabbıyla bir olmak için daimi zikir, onun gıdasıdır. onada laikiyle ilgi göstermediğimiz zaman, Hak ve hakikattan uzak olmaktan mütevellit, stres, üzüntü, keder ve asabi haller o kişiyi istila ederek iki yakasının bu Dünyada bile bir araya gelmediğini görürüz. işte Ruhaniyet yönümüzünde, Araf suresi ayet 172 "Ben sizin Rabbınız değilmiyim "hitabına bütün Ruhlar,taklit veya tahkiki olarak evet dediler. ayrı ayrı izahını yaptığımız, bu Beden ve Ruhun Akıl baliğ olması, Rabbını tanıyarak bir insanı kamilin huzurunda, Elestü bezmi haliyle zuhura getirmesi, onun o günü yaşaması olacaktır.

Beşikten mezera kadar tahsil ediniz. hadisi gereğince, kendi insani asliyesini öğrenecektir. işte o zaman, Bedenlerin ölümü ile topraktan gelen kısmının tekrar toprağa döneceğini, Rabbından gelen Ruhaniyet yönününde, ölmiyeceğini öğrenecektir. çünkü Ruha ölüm yoktur. kesefet olan bedensel Alemden, latif olan Ahiret alemi dediğimiz vahdaniyet deryasındaki, Rabbımıza kavuştuğumuzu göreceğiz.


Mevlane Hz.leri



Yüklə 334,56 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin