D. İLETİŞİMİN İLETİSİ: MESAJ VE MASAJ
İleti egemenliğin ve mücadelenin iz yaptığı beynimizde hepimizin bildiği "mesajdır". Mesaj, önce teknoloji sonra insan sıralamasıyla gelen Marshall McLuhan isimli bilim adamına göre, masajdır. Mesajın masaj olması kitle iletişim araçları gibi "iyilikle, uyutarak, güldürerek, sevindirerek, umutlandırarak, seksi bakımdan iştahlandırarak" olduğu iletişim biçiminde oldukça doğrudur. Bu masaj, iletişim biçimi savaş iletişimine, grevcilere saldırı iletişimine, çalışanları ezme iletişimine dönüştüğünde, aletli, edavatlı, kanlı, canlı, kurşunlu, tehditli, hapisli, işkenceli, şantajlı bir masaja dönüştürülür. Masajlıkla ilgisi insan haklarını çiğneyen bir iletişim biçimine dönüşür.
Normal koşullarda (yani direnişin egemenliği pek rahatsız edemediği koşullarda), mesaj-Masaj kapitalist pazarın tatlı dille satış iletisidir. Tatlı dil çalışmayınca ve direniş olunca, mesaj-ileti, örneğin "bölücü var, öcü var, hortlak var, özgürlüğe saldırı var" iletişimleriyle baskı ve kafa kırma iletisi olur. İletişimin iletisi, materyal ilişkilerden bağımsız kendi başına özgür bir varlığa sahip değildir.
İletişimde belli bir ileti vardır dedik. İleti iletenin amacını ve arzuladığı sonucu taşır. Örneğin, özel teşebbüs sisteminin televizyon programlarında olduğu gibi, ileti, bazen, daha önemli iletileri iletmek için kullanılan "yem"dir.
İleti (mesaj) amacın sadece paketlenip sunulanı değil, aynı zamanda aracın kendisidir: Kişinin kendi kendine mırıldandığı özlemci bir türkü, özlemi ifade eden bir iletidir ve aynı zamanda özlemi gideren bir araç; Bir şaka iletişiminde, şaka güldürmeyi amaçlayan bir iletidir. Bu iletiyi gülen kullandığında gülme ihtiyacı için kullanılan bir araç olur; Eğer bu şakayı yapan bir televizyon kanalıysa veya parayla girilen kapalı bir eğlence yeriyse, şaka\güldürü\mesaj, akılcı iletiden öte, örgütlü iletişim ağı içinde alınıp satılan bir maldır. Bir bilet alıp sinemaya veya tiyatroya giden, veya bir otobüse binen kişinin girdiği ilişki ağındaki iletiler somut alışverişleri anlatır.
İletişimde alışverişin karakterini (içeriğini, nasıl yapılacağını, yapılması için nelerin gerektiğini, alışverişin yapısal özelliklerini) belirleyen özgürce ve arzulandığı biçimde iletilen mesaj değildir, somut ilişkilerin somut çıkarlar düzenidir. Sinemaya biletsiz giremezsin, evde her zaman her istediğin anda istediğin televizyonu seyredip istediğini yapamazsın, sana sarkıntılık yapan patronuna ancak "çek elini elimden, ben sevgilin değilem" ötesinde "hey, eline koluna dikkat et" diye ultimatom veremezsin; "ulan, nasıl oluyor da, fiyatlar iki günde bir fırlayıp gidiyor, satın almıyorum, lan, hadi satabilirsen sat" diyemezsin (çünkü bu örgütlü mücadeleyi gerektirir). Kısaca, iletişim, ileti ve mesaj denince, lütfen, hemen aklımıza "ben özgürüm, ben benim" diyen laflar, sözler, imajlar, kısaca ussal birimler yerine "bende bir ben var benden içeri, o da benim somut ilişkilerdeki somut amaçlarım" gelsin. Kısaca, yüzeydeki görünümü, "alınıp satılanın" ne olduğu sorusuyla anlamlandırmaya çalışalım. Bu özellikle, arkadaşlık, aile, dostluk ilişkileri dışına çıkıldığında, çok daha ciddi bir "anlama, bilme ve ilişkilerini düzenleme" gereksinmesidir. İlginç olan, içine girdiğimiz veya sokulduğumuz ilişkilerde, ilişkiler ve iletişimlerle yaptığımız somutluğu ve somutluğun ussal soyutluğunu günlük yeniden-üretmedir; Fakat bunu "anlama ve anlatma" girişimine girdiğimizde, genellikle, görünüler, imajlar, ussal ve hissel yüzeydelikler ötesine pek az gidilir.
Lütfen şu örnekler üzerinde düşünelim: Sevgiyle dokunan bir el; Bir tokat; "işine son verdim" diyen bir çift söz; fabrika bacalarından ve araba eksozlarından fışkıran zehirli gazlar; "Ben hepinizin başbakanıyım" diyen bir başbakanın grevcileri uyutmaca-iletisi çalışmayınca, hırsından kudurup, "isteseniz de istemeseniz de özelleştireceğiz" tehdit-deyişi; "iş yapmayarak ve zorluk çıkararak doyum sağlamak ve böylece ezilmişliğinin acısını bir başka ezilmiş üzerinden çıkartma" hasta iletişim biçiminin egemen olduğu devlet kurumlarına herhangi bir iş için giden halka çektirilen; her gün televizyonlarda arkası dönük teşhir edilen "teroristler; ücret politikaları ve kalkınma planlarındaki "kalkınma amaç ve projeleri" mesaj\iletilerin, duygular ve hislerin ötesinde, düzenlenmiş gerçekler dünyasının belli, elle tutulur somutluklarını anlatmıyor mu?
En geniş anlamıyla iletişimin iletisi (1) ya kendisi alınıp-satılan maldır,(2) ya da alınıp-satılana yapısal bakımdan bağımlıdır.
E. İLETİŞİMİN ÜRETTİĞİ: MESAJ VE MASAJIN ÖTESİ
Sırtımı kaşır mısın?
Tırnağım kırılır. Yeni yaptırdım.
İletişim hem maddi hem de ideolojik yapıların sürdürülmesi ve değiştirilmesi için zorunludur: İletişim, bu zorunluluk nedeniyle, insan hayatının üretim gereğidir.
iletişimin ürettiklerini sayarak bitiremeyiz: İletişim aşk, sevgi ve nefret üretir; Dayanışma ve rekabet; dostluk ve düşmanlık; savaş ve barış; ortak yaşam ve sömürü; saygı ve saygısızlık; adalet ve adaletsizlik; eşitlik ve eşitsizlik; ezme ve ezilme; egemenlik ve başkaldırı; boyun sunma ve mücadele; giyecek, yiyecek ve içecek; çevre bozulması ve talanı; zenginlik ve yoksulluk.. Kısaca, İletişimin ürettiği hayatın, yaşamın biçimlerinin kendisidir. Burada, büyük bir anlama hatasına düşmeyelim: Aşkı, nefreti, rekabeti, dayanışmayı, ezmeyi ve ezilmeyi üreten, "iletişim" denen ussal bir "karar verici ve uygulayıcı" bağımsız bir varlık değildir. Aşk, ezme ve boyun sunma somut gerçekler ve ilişkiler biçimlerini ifade eder ve her ilişki kendini üreten ve yeniden üreten iletişim biçimlerini getirir. Dolayısıyla iletişim somut ilişkiyi anlatır ve insan faaliyetiyle bu ilişkinin yürümesidir. Aşkı, sevgiyi, kapitalisti ve işçiyi üreten ilişkinin özelliğidir. iletişim bu ilişkileri, hem ilişkiler olurken hem de yorumlanırken anlamlandırır. Aşkın nefrete dönüşünü veya kapitalistin iflas edip intihar etmesini belirleyen, iletişimle yürütülen somut faaliyetler yapısı ve biçimidir. Değişimi yapan veya olanı destekleyen "iletişim" denen büyülü bir varlık değil, düzenlenmişi faaliyetlerle iletişen insanlardır. Kısaca, burada ikaz etmek istediğim şudur: iletişimi özgürce karar verme, kendi geleceğini kendi tayin etme, değişimi veya biçimi arzu ettiği bir şekilde yapma gibi "bağımsız saptayıcı" bir varlık veya etken olarak almayalım. Onun yerine, yapısal gerçekler ve ilişkiler içinde değerlendirelim. Aksi taktirde, iletişimin akıl almaz şeyler yaptığına, örneğin modernleşmeye, kalkınmaya, gelişmeye (veya aksine) neden olduğu vb. "havadan" iddialara inanmaya başlarız. Ama iletişimi yapısal ilişkiler gerçeği içinde alırsak, örneğin "toprak reformuna ve bunun iletişimine" mülkiyet ilişkilerindeki güç ilişkileri içinde yaklaşırsak, toprak reformunun gerçekleşmemesinin nedenini "iletişimin çökmesine, köylülerin inanç ve tutumlarına, geleneksel değerlerine, cahilliklerine" değil, materyal ilişkiler düzenindeki egemenlik uygulamalarına bağlayarak anlamlandırırız. Lütfen bu son cümleyi bir kez daha okuyalım ve şu sonucu çıkartalım: İletişim bütün yukarda saydıklarımı üretmez; bütün yukarda saydıklarım iletişimle üretilir. İletişim ekmek üretmez. Ekmek iletişimle üretilir. Bu üretme de materyal ilişkilerin egemenlik ve mücadele yapısı içinde kendine özgü biçimini bulur.
Mumby'a göre (1989), iletişim sadece anlam yaratmayı içermez, fakat aynı zamanda anlamla egemenlik ilişkileri üretilir. İdeoloji, iletişim ve güç arasında, bu ilişkileri belli biçimlerde anlamlandıran mental kavramlama bağıdır. İletişimle üretilen sadece ussal kavramlar ve anlamlandırmalar ve ilişkiler değil, tekrarlayım, daha önemli olarak, materyal hayatın kendisi ve desteklenmesi, geliştirilmesi, değiştirilmesidir: Günlük somut ilişkilerle ifade edilen egemenlik ve mücadeledir.
İletişimin ürettiği özgür iradenin bir sonucundan daha çok, örgütlü faaliyetlerin yapısına bağımlıdır. Bugün tarihin en sömürgen döneminde yaşayan insanların çoğu, örneğin işyerinde ekonomik sömürü yanında, her gün huzursuz ve baskıcı ve hatta büyük gaddarlıkla karşılaşmaktadır. Çoğu çalışan insan hiç değilse, psikolojik huzur elde etmek için didinir. Fakat huzur ve barış, parazitin\sülüğün yapıştığı vücuda sahiplik yanında ruhunu da rahatsız ettiği sömürgenlik hastalığında, asla elde edilemez. Dolayısıyla, iletişim basit bir mesaj dahil sayısız şeyler üretir. Fakat üretilenin anlamı ancak iletişimin materyal koşulları içinde gerçek, asıl anlamını bulur. İletişimle gerçekleşen insan ilişkilerinin insan yaşamını, hayatını ve değişimi ürettiğine toplumsal yaşamın çeşitli bölümlerinden bazı örnekler verelim:
Aile kurumunu ele alırsak sevmekten evlenmeye ve çocuk yetiştirip ölmeye kadar çeşitlenen aile örgütünün iletişim ilişkilerinde, toplumun aile gelenekleri ve kültürü yeniden üretilir; Bu yeniden üretim sürecinde aynı zamanda çelişkiler ve mücadeleler de yeniden üretilir. Dolayısıyla, iletişimle olan ilişkilerde hem egemen ideoloji hem de karşıtı dinamik güç mücadelelerinin sonucuna uygun bir biçimde yeniden-üretilir.
İş çevresindeki yatay ve dikey iletişim ilişkileri, o çevredeki sömürü ve mücadele biçiminin üretimini yapar.
Adalet sistemindeki suç ve ceza ilişkisi hem genel sosyal egemenliği hem de adalet sistemini suç ve cezayla yeniden-üretir.
Egemen anlayışa göre, İletişimin ürünü mesajdır, bir program, bir haber, bir film, reklamdır. İletişimin ürününü mesaja indirgemek, bazen buna "etkiyi" katmak, iletişimi çok sınırlı anlam içine hapsetmektir. Bu tür anlamlandırma elbette cehaletten değildir, fakat kapitalist ilişkiler düzeninde toplum gerçeklerini sunma biçimlerinin tipik bir örneğidir.
Televizyonun ürününün çeşitli programlar olduğu ileri sürülür. Böyle bir niteleme toplumsal üretimdeki iletişim sürecinin belli bir kesimini bir başlangıcı ve sonucu olan bir bütün olarak sunmaktır ki böyle bir sunum bu kesiti bile doğru bir şekilde anlatmaktan yoksundur: Televizyonla iletişimde, istersek sürecin kesimini daha da kısaltabiliriz ve bu kısaltma sonucu karşımıza bir başka gerçek çıkar:Örneğin, stüdyodaki kameranın ürettiği ürün nedir? Resim veya görüntüler silsilesi. Kesimi genişletelim: Evde televizyonu izleyenin aldığı ne? Görüntüler ve sesler silsilesi.. Stüdyoya geri dönelim: Stüdyodaki kamera nedir? Görüntünun alınmasının gerçekleşmesini sağlayan, yani kitle iletişimini üreten ana araçlardan biridir. iletişim üreten araç olan kamera aynı zamanda bir ürün değil mi? Eğer iletişim sürecinin kesitini daha geniş alırsak, kamerayı üreten teknolojilerle göresellik içinde, kamera bu teknolojilerin ürünüdür. Televizyonla iletişimde, örneğin haftanın belli günleri tekrarlanan Çarkı Felek programının ürettiği "eğlence veya oyun mudur?" Programı yapan ve yürütenler için yarattıkları şey bir üründür. Çarkı Feleğe stüdyoda katılan misafirler bir ürünün üretimine katılmakla kalmaz aynı zamanda bu ürünün entegral, vazgeçilemez bir parçası olurlar. Televizyonlarının başındaki izleyiciler programı izlediklerinde hem canlı eğlence\oyun ürününün üretilmesine ve hem de aynı anda ürünü tüketerek bu tüketim sırasında sosyal-siyasal-ekonomik ve kültürel BEN'in (KENDİNİN) yeniden üretilmesine katılırlar. Televizyonla olan bu iletişimde, izleyiciyi kattığımızda, ürün, aynı zamanda, ne oluyor? İzleyici oluyor. Peki bu güdümlü ürünün (=izleyicinin) fonksiyonu ne? Çarkı Felek örneğinde, program boyu reklamı yapılan malların tüketicisi olmak ve böylece sosyo-ekonomik düzenin yeniden-yaratılmasında belli ürünlerin tüketimine katılarak hem ekonomik-sosyali hem de "sosyal-kendini" üretmek. Bu kadar mı? hayır, dahası var: Reklama dayanan televizyon gibi iletişim örgütlenme biçiminde, gelirin sağlanması öncelikle reklam endüstrisine bağımlılık getirir; Reklamcılar televizyon şirketlerinden belli nitelik ve nicelikteki izleyici-tüketici talep ederler. Televizyon örgütleri sunumlarıyla çektikleri izleyicileri kendi-malı\ürünü olarak reklamcılara satar ve kazanç sağlar, Bu anlamda izleyiciler TV'nun ürettiği ve reklam pazarında sattığı mal-üründür (Bu tür tartışma için, bkz: Smythe.)
Gazete bayilerini dolduran gazeteler ve mecmualar kendileri iletişim teknolojisinin ürünüdür. Bu ürün basınla iletişim biçiminde yazı ve resimlerle iletilen iletilerin taşıyıcısı araç olarak görev yaptığında, gene karşımıza ürün olarak mesajlar çıkar. Fakat, televizyon gibi, ticari reklamcı basının da yarattığı en önemi ürün izleyicidir\okuyucudur. Bu izleyici-ürün bir gazetenin tirajı biçiminde niceliksel önem kazanarak, gazetenin sahibi için sermayenin üretilmiş-ürünü olur; Bu ürün kendi içinde sermayenin-değerini ve artık değerini taşıyan mal olarak kullanılır: Bu ürün-mal tiraj değeriyle anlamlandırılır ve reklamcılara ve reklam veren firmalara satılır.
Buraya kadarki örneklerde, iletişimin ürettiği ürünü sosyo-ekonomik anlamda açıklamaya çalıştım. Bu açıklama iletişimin yarattığı ürünün ne olduğunu açıklamada gerçeğin az bilinen ve az üzerinde durulan materyal ilişkiler temelli boyutudur. Bu anlamda, örneğin kitle iletişimi sosyo-ekonomik alt-yapıdaki ilişkilerde, her safhasında, her kesiminde, pazarlanabilir ve pazarlanan bir ürün yaratır. İletişimin en çok üzerinde durulan ürünü fikirler, tutumlar, davranışlar, görüşlerle ilgili olan ve ekonomik yapıyla çoğu kez kopuk olarak, soyutlanmış olarak, ele alınan ideolojik (ve kültürel) yandır. Bu yanda, iletişimin ürünü ekonomik pazar değeri olmadığı varsayılan eğlence, spor, haber, eğitim, yorum adlarıyla anlamlandırılan çeşitli mesaj (veya metin) biçimleridir. Aslında, her mesajın, örneğin enformasyonun, doğrudan pazar değeri vardır ve alınıp satılan oldukça pahalı bir emtiadır. Mesaj biçimlerinin hepside ideolojik ve kültürel bir üründür. Sosyal iletişimin ideolojik üst yapısal faaliyetleri sistem tutma ve sürdürme faaliyetleridir. Bu faaliyetler aynı zamanda sistem geliştirme ve değiştirmeyi de içerir.
İletişimin ürünü ideoloji ve ideolojinin çıkıp geldiği ve geri-dönerek desteklediği materyal ilişkiler ve sosyal üretim tarzıdır. İletişimin ürünü toplumsallaşmış kendimizdir; Sosyalin, siyasalın, ekonomiğin ve kültürelin çeşitli biçimlerdeki "mesajlarla" paketlenmiş ussal-sembolsel anlatımından öte, sosyalin, siyasalın, ekonomiğin ve kültürelin kendisidir
F. ARAÇ GEREKLİLİĞİ
Fizik dersinde hocamız bize: "Bana bir dayanak ver, dünyayı yerinden oynatırım" demişti de gülmüştük.
Şimdi de gülüyorum: Dayanak verdik diyelim, o kadar uzun bir sırığı nereden bulacak. Sırığı da buldu diyelim, ayağını nereye basacak?
Dünyaya basarak dünyayı oynatamayız.
O zaman yolu yok mu yani?
Nükleer silahlar var.
İletişim belli bir zamanda, belli bir yerde, belli bir iletinin belli bir veya birden fazla araçla iletilmesidir: Örneğin bir patron çaycısıyla konuşurken, sadece sözler değil, duruşlar, el, yüz ve göz hareketleri belli bir biçimde düzenlenmiş bir dünyanın insanlık durumunun bir görüntüsünü iletir. Bu iletişimde birçok doğal iletişim aracı kullanılmaktadır: Ses, el, kol, göz, kulak, vücut... Bu araçların kullanımlarının hiç birisi de, sosyal ilişkilerin dikey veya dikeye yakın biçimlerinde, iletişiye giren tarafların özgürce istediği bir biçimde olmaz, olamaz: Egemenlik ilişkisinin durumuna göre, hiç kullanamamaktan arzu ettiği gibi kullanma biçimine kadar değişir.
İletişimin olabilmesi için iletişimi taşıyan bir (veya birden fazla) araç olması gerekir. Kulak olmazsa, iletişim diğer duyularla yapılır. Göz olmazsa, görmeyle iletişim olmaz. Dil olmayınca veya ses telleri çalışmayınca, ses dalgaları olmayınca, sözlü iletişim olanağı ortadan kalkar. Konuşma ile iletişimin olabilmesi için insanın ağız yapısından, diline ve ses tellerinden ciğerlerini ve kulağını kullanmasına kadar değişen fiziki araçlar ve ses farklılaşmalarını algılayıp anlamlandıran kulak ve beyin gerektirir. Tel yapan teknoloji olmadan telgraf olanaksızdır. Elektrik olmadan hemen hemen bütün modern iletişim biçimleri olamaz. Benzin kullanımına dayanan otomobil teknolojisinin benzinsizliğinin anlamını düşünün. Osmanlı "menzil" sistemi Tatarlarının kullandığı "atlar" olmasaydı, "ulaklık" iki ayağın hızına bağlı kalırdı.
İnsanın dilini kullanması ancak kendini kendine ve dışa ifade etme gereği duymasıyla çıkar. Bu hem ilkel insan için doğrudur hem de şimdi için: Konuşma bir gereksinmenin sonucu yapılır. Bu gereksinme, günümüzün insanının artan bir biçimde yabancılaştığı koşullarda sadece konuşmak için bile olabilir. Dilin gelişmesi iletişim insanın ihtiyaçları ve ihtiyaçlarını karşılama biçimlerine göre karakter alır. Bir nehir boyunda tek tür balık avlayan bir faaliyet biçiminde, bu balığı ve faaliyeti tanımlayan tek bir kavram vardır. Fakat hem nehir hem de gölde on tür balık avlayan bir toplumsal birimde, on tanımlamayla ve balık tutulan yerin özellikleriyle birlikte gelen daha farklılaşmış ve zengin iletişim içeriği vardır. Bir balık içine sınırlanmış ilişkiler sistemindeki bir kişi çok balıklı bir iletişim ortamıyla yüz yüze geldiğinde sudan çıkmış balığa döner: Gördüğü balık farklılığı için tanım üretmesi gerekir, üretemez çünkü bu balık ne kendi tecrübelerinin, ne kendi üretiminin, ne kendi ortamının ürünüdür. O zaman önünde en kolay seçenek on balıklı çevrede kullanılan tanımlamayı kulağına geldiği biçimde tekrarlayarak benimsemesidir (ya da "balık çorbası da mı olurmuş!" diyerek dışa karşı-direnişle kendine-dönüşü ve kendinin-geçerliliğini savunarak kendi üretim yapısının sürekliliğini sağlamaya çalışmadır.). Örneğin Radio, Radyo olur; television, televizyon; freekick frikik; touch taç atışı; Police, polis olur.
Diyelim ki, tek tür balık tutan toplulukta tutulan balıkların tüketimi ve ilerisi için kurutularak saklanması ortaklaşa yapılmaktadır. Bu tür ilişkiler dünyasında dayanışma ile ilgili kavramlar ve iletişim biçimi vardır. On tür balık tutan grupta ise, herkes kendi tuttuğunu yiyor, tutamayan ise herhangi bir servis veya takas karşılığı çok balık tutandan balık satın alıyorsa, bu grup içinde sahiplik, takas, borç, mülkiyet, zenginlik ve fakirlik gibi kavramlar günlük ilişki biçimlerini iletişimde gelişir. Bu gruptan biri tek balıklı grupla karşılaştığında, Kristof Kolomb Amerika’yı keşfeder: Zenginlikler gasp edilir, insanlar esir alınarak Avrupa pazarlarında satılır.
Sosyal ilişkilerde karşılıklı-değiştirilebilen, takas edilebilen, el-değiştirilebilen araçların hepsi aynı zamanda iletişim aracıdır. örneğin alışverişteki, bankaya yatırıp bankacı denen modern tefecileri zenginleten para, ekonomik alışverişte değer birimi olmasıyla iletişim aracıdır.
İletişim araçları:
(a) İletişimi üretmek için gerekli teknolojiyi: kağıt, kalem, mürekkep, orman ürünleri, kılıç, balistik füzeler, kimyasal silahlar, nükleer enerji, kadının makineli tüfek gibi çalışan çenesi ve çeneyi kapatan çene-kapatma araçları ve elbette parayı...
(b) İletişimin işlenecek ham maddelerini: olaylar; oluşumlar; moda, soda, maç ve seksi saç peşindeki tüketici bilincini...
(c) Üretimin yapıldığı fiziksel konum: Okuldaki dershane, ev, meyhane ve kerhane, televizyon ve radyo binaları, parlamento, hapishane, işkence odasını...
Diyelim ki, bunların hepsi var, ama insanlar birden bire ortadan kayboldu; Mesela, kitle iletişiminde çalıştırılacak ücretli-köleler yok, o zaman kitle iletişimin yapmak yönetici sınıfların kendisine düşer ki, bu da yönetici sınıfları yönetici sınıf olma özelliğinden alır çıkarır. İnsansız iletişim olmaz. Olur da, diğer canlılar içinde ve arasındaki iletişim olur. İnsansız iletişim, sömürülen, talan edilen ve öldürülen dünyanın kendisi ve bütün diğer canlılar için özgürlük ve kurtuluş bayramıdır. İnsan, iletişimin hem aracı hem amacı, hem üreticisi hem taşıyıcısı hem de tüketicisi olarak merkezde yer alır.
İletişim araçlarındaki nitelik ve nicelik gelişmeleri toplumların gelişmeleriyle paralel gider. Bu gelişmeler (a) hem araç çeşitliliği, (b) hem araçlı iletişimin üretimi ve ürün dağılımı ve tüketiminde, (c) hem de, sadece yönetim aracı sınırlarını aşıp mücadele aracı da olması yönünde olmuştur.
İletişimin aracı, kaynak sahipliği ve kullanımından ayrı düşünülemez.
İletişim aracı (veya araçlar) iletişimin gerçekleşmesini sağlarlar. Araçlar doğal veya yapay olabilir. Doğal araçlar insanın (a) vücut organları (göz, kulak, el, ses telleri, akciğer gibi) ve (b) kendi dışındaki diğer varlıklardır (güvercin, at, eşek, deve gibi). Yapay araçlar insanın (elinin ve beyninin) uzantısı olarak insan tarafından biçimlendirilenlerdir: Keser, kürek, oklava, kağıt, kalem, bıçak, kılıç, ok ve yay, füzeler, hava, su, ağaç, tel, kablo, televizyon, gramofon, plak, film, yapay-uydular vs. gibi.
Yakın tarihlere kadar Anadolu’da katır, eşek, öküz uzun mesafe taşımalarında kullanılıyordu. Kağnılar kısa ve orta mesafede kullanıldı. Savaşla iletişimde hayvan, özellikle at, ve araba eski imparatorluklarından beri kullanılmıştır. Avrupa’da M.Ö. 8. yüzyılda zırhlı süvariler buna eklenmiştir. Arap dünyasında develer kuşamlarında yapılan ayarlamalarla savaşta etken bir biçimde kullanıldılar.
Hayvanın "arabaya" koşularak ulaşım ve iletişime nitelik katılması da oldukça eskidir. Eski imparatorluklarda savaş ve sivil hayatta arabalar yaygın olarak kullanılmıştır. Osmanlılarda ve daha elli yıl öncesine kadar Cumhuriyet devrinde arabalar çok önemli bir iletişim ve ulaşım aracıydı. Kentlerdeki at pazarları yanında araba pazarları da gelişmişti.
İletişim araçlarının bazıları pasiftir ve her amaçlı kullanıma açıktırlar: Örneğin hava, su, kablo, kalem, kağıt. Bazılarıysa onu yaratan teknolojik yapının ihtiyaçları ve amaçları ötesinde kullanılma olasılıklarını oldukça sınırlarlar: Örneğin televizyon simetrik olmayan bir iletişimin, savaş teknolojisinin araçları saldırganlığın ve adaletsiziliğin barışının iletişim aracıdır.
Beş tane veya on tane koyunu olan bir hayvancı için koyunlarının hesabını bir yere kaydetme gereği yoktur. Veresiyeyle çalışan bir dükkancı, çeşitli perakendecilere satış yapan ve parasını kısım kısım alan bir tüccar, perakendeciye güvense bile hafızasına güvenemez. Hesap tutma ve kaydetme zorunluluğu çıkar. Dolayısıyla, belli koşullarda yükselen yeni ihtiyaçlar insanları bu ihtiyaçları karşılamak için çareler icat etmeye iter. Bunun önemli bir diğer anlamı şudur: Eğer yazı icat edildiyse, keşif peşindeki meraklı bir kaşifin keşfinin sonucu değildir. Bu bir.
İkincisi, icat edilen yazıyı bütün insanlığa mal etmek hoş bir his verir, fakat gerçekleri yansıtmaz. Yazı, diğer her iletişim aracı gibi, herkesin ihtiyacını karşılamak için değil, ihtiyacı duyanlarınkini karşılamak içindir.
Üçüncüsü: Bu ihtiyacı duyanlar da tüccarlar, köle sahipleri, sürü sahipleri olduğu için, yazı yönetimin, yürütmenin, kontrol etmenin, egemenliğin bir parçasıdır. Güçsüz bırakılmış için yazı, güçsüzün üzerinde kurulan egemenliğin aracıdır.
Dördüncüsü: Yazının kullanılışı sadece yönetimin ve egemenliğin gerekleri ötesine gitmiş ve üstünlük-psikolojisinin ifadecisi olarak kullanılır: Piramitler ve yöneticilerin isimlerini ve başarılarını anlatan yazıt biçimleri insanlığın veya medeniyetin ihtişamını değil, hunhar bir insan kullanımı ve sömürüsünü ifade ederler. Piramitlerin her taşı insan emeğinin, terinin ve canının ne denli amaçlarla ve ne denli ucuza kullanıldığını öyküler. New York'ta yükselen gökdelenler de...
Bilgiyi veya enformasyonu mekaniksel süreçten geçirme (örneğin hesabı akıldan yapma yerine aletle yapma) ihtiyacı ticarette ve yönetimde, niceliksel çoğunluk ve farklılaşmayla belirdi. Enformasyonun çokluğu ve kısa zamanda süreçten geçirilmesi gereği önce sayım ve hesap makinelerini, ardından bilgisayarların gelişmesiyle sonuçlandı. Amerikan istatistikçisi H. Hallerith ilk sayım makinesini yaptı ve 1890 nüfus sayımında kullanıldı. Hollerith Tabulating Machines Corporation 1896'dan sonra kullanılmaya başlandı. Bu 1924'de IBM oldu. IBM öncelikle küçük iş çevresi ve benim gibi evde bilgisayar kullananların ihtiyaçlarıyla değil, büyük firmaların ve savaş endüstrilerinin ihtiyaçlarına cevap vermekle uğraşır. Küçük firmaların ve ev ekonomisinin bilgisayar kullanmasının yaygınlaşması IBM'i bu pazara da itti, fakat egemenlik kuramadı.
Araç insan kaynağının ve dolayısıyla zenginliğinin\mal varlığının ifadesidir. Toplumsal zenginlikler de toplum yapısına göre bölüşülmüştür. Bu bölüşümde de genellikle küçük bir azınlık büyük bir payı elinde tutarken, büyük bir çoğunluk küçük bir parça üzerinde rekabete sokulur. Bu küçük parça da sadece yasamın temel gereksinmeleri sınırından öte çok az gider.
Dostları ilə paylaş: |