R. VE ONLAR
İletişimde "onlar" kimlerdir? Onlar tanımlamamıza ve değerlendirmemize göre betimlenen bizim dışımızdakileri anlatır: Bizden olmayan diğer bizler ve bizden olup da bizim konum bakımından yanımızda olmayanlardır. Onlar bizim aile dostumuz, kişisel düşmanlarımız, sınıf arkadaşımız, köylümüz, vatandaşımız, yurttaşımız, sporcumuz, politikacımız, yatırımcımız, televizyonumuz, din veya ırk düşmanımız, kan kardeşlerimiz, kan düşmanımız, olabilir. Biz milliyetçi olabiliriz. Fakat her milliyetçi bizim dostumuz değildir. Düşman ülkenin milliyetçisi "milliyetçi biz"in düşmanıdır. Sermaye sahiplerinin bizliği çıkar düzeninin getirdiği bizliktir. Sermaye\özel teşebbüs düzeninin bizliğinin düşmanı ONLAR, sendikalar ve örgütlü işçi hareketleridir. Sendikalar derken tabi bir eli işçi sınıfının diğeri de kapitalistin cebinde olanlardan bahsetmiyorum, ama ONLAR da dahildir. (Burada bu tür sendikaları ONLAR olarak nitelemekle kendi dışımda ve bana karşı olarak niteliyorum.)
Bizlikle onlarlık her zaman doğru temellere dayanan bir karakter göstermez. Yanlış temellere dayandırılmış bizlik ve onlarlık özellikle 20. yüzyılın kapitalist ideolojisinin getirdiği ve kullandığı bir oluşumdur. Yanlış temellere bağlı olarak birinin kendini kendinin olmayan bir BİZ'le özdeştirmesi çoğunlukla hem kendine hem de ONLAR olarak yanlış nitelediklerine zarar vermesine yol açar.
Bu kitabın amaçlarından biri de birlikte kim olduğumuzu, BİZLER ve ONLARLA ilişkilerimize ve tuttuğumuz yere bakıp anlamaya çalışmaktır. Psikolojik (veya duygusal) olanın ardında, psikolojik olmayan ve psikolojik olanı belirleyen ve yöneten başka nedenler yatar: İlişkiler düzeninin biçimlendirilişi ve günlük iletişimdeki çalışma şekilleri...
II. İLETİŞİM İLİŞKİLERİ
-
İLETİŞİM İLİŞKİLERİNİN ANLAMI
Bilgi, tecrübe, ihtiyaç ve amaçlar ve araçlarla, insanlar birbiriyle ilişkiler içine girerler. Bu ilişkiler, ne adla adlandırılırsa adlandırılsın, belli biçimindeki iletişim ilişkisini içerir. İletişim ilişkileri, sadece iletişim için iletişim ihtiyacını karşılamak gibi dar bir çerçeve içinde olmaz. Toplumsal materyal ve kültürel üretim ilişkilerinin tümü aynı zamanda iletişim ilişkileridir. Nasıl ki, toplumsal üretim ilişkilerinin bütünü bir toplum biçimini belirlerse, iletişim ilişkilerinin bütünü de o toplumdaki iletişim sistemini ve düzenini oluşturur. İletişim ilişkileri sosyal ilişkilerden farklı değildir. Sosyal üretim faaliyetlerinde insanlar bilgi ve tecrübe kazanır ve bunu kullanırlar. İnsanlar kendi sosyal araçlarını da yapar ve kullanırlar: Emperyalist ilişkilerde, teknolojik kontrol üretim araçlarının yapım ve kullanımında egemenlik altındakinin hem kendi araçlarını geliştirmesi hem de araçları genel çıkar için kullanması "geriletilmiştir".
Sosyal üretim ilişkilerinde, iletişimde kullanılan üretim araçları bir kişi veya grup vb. tarafından sahip olunabilir veya bir kişi veya grup adına kullanılabilirler. iletişim ilişkileri, iletişim araçlarının sahipliği ve kullanım potansiyeline ve olanaklarına göre, sadece iletişim ilişkileri değil, aynı zamanda mülkiyet ilişkileri biçimi olarak ortaya çıkar. İletişimde, üretim araçlarına ve ürüne sahiplikle gelen mülkiyet ilişkileri, iletişime girenlerin hem ürün hem de amaç üzerindeki payını saptar. Ürün üzerindeki sahiplik açıktır: O mal iletişimci Hüsnü'nün malıdır. Kopyası ve çoğaltılması yasaktır. Kim için yasaktır? Gücü olmayanlar ve yasaları bükemeyenler için. Güçlü hem çoğaltır, hem çalar çırpar, haberin bile olmaz. Haber olunca da kitle iletişim için sansasyonel haberle o gün tiraj artırma olasılığı ortaya çıkar. Amaç üzerindeki sahiplik oldukça kapalı ve karmaşık bir duruma getirilmiştir. Amaçtaki sahiplik gerçek ve hayali sahiplik olarak ikiye ayrılabilir. Gerçek sahiplik, amacın sadece paketlenmesiyle değil, daha önemli olarak, amacın sonuçlarıyla gelen sahipliktir. Gerçek sahip her ikisine de sahip olan veya gerçek payını alandır. Hayali sahiplik ise, başkasının suyu, kayığı ve rüzgarıyla, başkasının amacını kendi amacı diye, kendinin sandığı başkasının amacı ve sonucu için kürek çekendir. Bu "çekme" galip gelen futbol takımı için sokağa dökülüp benzin, nefes ve kurşun harcamaktan, bilmem ne yolunda cenk etmeye ve bilmem neyi kurtarma için kendini ve başkalarını ezme ve yok etmeye kadar çeşitlilikler gösterir. Böylece, ilişkilerle herkes payını alır. Hak ettiği payını mı? Evet. Ne zamandan beri böyle? Hakkı, doğruyu ve yanlışı, Allah’ı ve Peygamberi egemen güçler ve\veya özel mülkiyet ilişkileri tanımladığından beri.
-
İLETİŞİM VE TOPLUM İLİŞKİSİ
İnsanların nasıl iletiştiği, nerede ne zaman ve hangi koşullarda, kiminle, neyi ve neden iletiştiği tesadüflerden veya kişilerin kendi özgür seçimlerinden çok, kişilerin ve toplumların yaşadığı tarihsel gelişmenin belirlediği biçimler ve görevsellikler içinde anlam bulur. Daha özlüce, insan varlığı ve iletişimini anlama soyutlamalar ve indirgemelerle değil, sosyal gelişme süreci içinde soysal gelişme süreci olarak ele alınarak anlaşılabilir. Hüsnü'nün karısına her öğün dayak çekmesini, Hüsnü'nün yobazlığına, küçük burjuva Mahmut'un işyerlerinde gençleri ve çocukları insafsızca sömürüsünü, Mahmut'un insafsız gözü dönmüşlüğüne bağlayarak, bu ilişkinin açıklamasını böylece sonuçlandırmak, ilişkiler gerçeğinin sadece en alt-birim ve ifadesine kendini sınırlamak demektir. Bu tabi, hem çare sunumlarında hem de politikaların saptanması ve uygulamasında yanlışlıklar, geçersizlikler, çıkmazlar ve, en önemlisi bu belirtilerin oluşturucusu, destekleyicisi ve sürdürücüsü egemen sistemin olduğu göz altı edilerek, sistemin sürekliliği sağlanır.
İletişim tarihsel sosyal gelişme süreçlerinin fonksiyonudur: 1453'de Fatih Sultan Mehmet tahtında otururken internet yoluyla elektronik-mektupla Bizans imparatoruna, "ya İstanbul’u teslim edersin, ya da zorla elinden alacam, zındık" diye mesaj gönderip, ardından, e-posta kutusunda Bizans imparatorunun "zındık senin babandır lan! Erkeksen al da görelim! Tanrı bizledir" cevabını aldıktan sonra, "İstanbul’u ele geçirmek vacip oldu, Allah yoluna cenk edelim şan alalım şan" diyerek Bizans’a saldırmadı. Bu saldırı sırasında, sallanan kılıç, atılan ok ve toplardan kahramanca sakınarak ve "aylığım tükendi" diye Ulubatlı Hasandan borç isteyen kameramanla birlikte, elinde mikrofon cepheden haber toplayan TRT muhabiri Mustafa, ne Bizans imparatoru ne de Fatih Sultan Mehmet'le söyleşi yaptı. Fatih Bizansı "ikna" için füzelerle iletişmedi, kılıç ve toplarla amacında ısrarlı olduğunu anlattı.
Tarihsel sosyal gelişmenin belli bir anında o zamana kadar geliştirilmiş teknolojik araçlar ve ilişkiler ya ortadan kaldırılır ya da egemenlik ilişkileri içinde biçim ve pozisyon değişikliğine uğrarlar: Orta doğu çöllerinde ve Arap kasabalarında geçen Indiana Jones filmlerinden birini seyrediyorum. Araplar Jones'un peşinde, Jones kaçıyor. Birden Arap pazarında Jones'un karşısına elinde büyük kılıcıyla, ne denli maharetli, usta ve profesyonel olduğunu Kung-fu'nun hareketlerine benzer hareketlerle sergileyen bir Arap çıkıyor; bu kılıç ustalığı ve giysi-modası gösterisi karşısında John, hayretle duraklıyor önce, ve ardından sakince tabancasını çekip kılıç teknolojisi ve ilişki dönemini kanlar içinde yere seriyor. Bu sırada bazıları Anadolu'da "bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik" şiirini okuyup coşuyor.
Bizim yaşamımızdaki her şey, geçimimizi sağlama tarzlarımız, araçlarımız ve ustalığımız\profesyonelliğimiz, giysilerimiz, evlerimiz, örgütlerimiz, bilgimiz, fikirlerimiz, inançlarımız, iletişim biçimlerimiz, iletişim araçlarımız ve kullanışlarımız, hepsi de sürekli bir sosyal hareketin ve değişimin öğeleridir. İletişim ve süreçleri insan tarihinin parçalarıdır.
İletişimi ve insan tarihini yapan da iletişimin veya tarihin kendisi değil, iletişim ilişkilerinde bulunan insanlardır. Sosyal yaşamda "bir şey yapan" "iletişim" veya "kendiliğinden tekerrür eden" tarih değil, tarihi ve iletişimi yapan insandır. Eğer, örneğin, televizyonda "900'ü veya 800'ü çevir ve doyum bul" ahlaksızlığı varsa, bu televizyonun ahlaksızlığı değil, egemenlik ilişkilerinde insanlar arasında insanlar tarafından kurulup sürdürülen, örneğin, ticari ahlaksızlığın bir ifadesidir. iletişim "tarihini yapan" insandan öte bir şey değildir. insanın örgütlü sosyal ilişkiler içinde kendini ve amacını ifadesidir. Profesör Korkmaz Alemdar'ın deyimiyle, iletişim "tarihi yapmanın, yemek, içmek, barınmak gibi bir ön koşuludur. Bu yüzdendir ki iletişim maddi hayatın üretilmesine katkıda bulunduktan sonra onun tarafından belirlenir." (1996:11)
-
İLETİŞİM VE GÜÇ İLİŞKİLERİ
Ata sözü: Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.
Ataya bir diğer atanın cevabı: Eski taslar hamam oldu.
Ataya bir başka ata bu cevabı verdikten bilmem kaç yüz yıl sonra, bir iletişim profesörü öğrencilerine, iletişimde alıcıya mesajı doğru ve etkili bir biçimde sunmak için, mesajı çok iyi hazırlamak gerektiğini anlatıyor. Bu profesörün emrinde çalışan bir memur, belli bir istemi için mesajını iyice ölçerek, biçerek, provasını yaparak çok iyi hazırlayıp geliyor. Mesajı incelikle sunuyor, fakat amacıyla birlikte çöpe atılıyor. Memurun gözleri yaşlı. Hani mesajın paketlenmesinin çok güzel ve ince ve zarafetli olması etkiyi yaratırdı? O memur dünyanın en profesyonel reklamcısıyla mesajını hazırlasa ve sunsa, sonuç gene çöp tenekesidir. Neden? Kişinin kendi kendini haklı çıkardığı meşrulaştırılmış güç uygulamasından... Ya bu güç uygulaması gayri-meşruysa, tamimiyle kişinin kendi hislerine dayanıyorsa? Uygulayan için hiç fark etmez, daha da doyurucu ve tatmin edicidir. Ezilen çaresizlik içinde kıvranır ve gözyaşı dökerken, ezen zaferin verdiği zevk içinde dört köşe olur. Ya da ezilen mahkemelere başvurur, kararlar alınır, yeni güç uygulamaları ve yeni mahkemeler derken, çeşitli sonuçlar ortaya çıkabilir: (1) Taraflardan biri vazgeçer, (2) Güç ilişkisini ortadan kaldıran taraflardan birinin pozisyon değişimi olabilir, (3) Taraflardan biri diğerinin gırtlağına çökerek kaba güçle iknaya ve/veya vazgeçirmeye başvurur.
İletişim ilişkileri amaçlı insan faaliyetlerine göre biçimlenen ve çeşitlenen güç uygulamasıdır. İletişim ilişkileri basitçe ortak faaliyete giren tarafların arasındaki ilişki değildir. İletişim ilişkilerinin karakterini, (a) İletişimdeki insanların iletişim araçlarıyla ilişkisi (b) ve iletişimin ürünüyle olan ilişkisi belirler. İletişim ilişkilerinde güç uygulaması iletişimin politikasını saptama (politikada paylaşma, büyük payla egemenlik kurma veya tümüyle dışarıda bırakarak egemenliği perçinleme) sonuçlarıyla gelir ve sonuçlarını destekler.
İletişim ilişkileri güç ilişkilerinden bağımsız olarak gitmez. İlişkinin kapsamı, niteliği ve biçimi, güç ilişkilerinin kapsamı, niteliği ve biçiminin fonksiyonudur. Bir ülkede eşitsizlikler ne kadar yüksek veya derinse, iletişim ilişkileri de benzer özellikler gösterir.
Örneğin, bir taraf iletişim araçlarına sahip olabilir ve diğer taraf bundan yoksun olabilir; bu durumda, taraflar arasındaki iletişim dengesizdir; bir taraf egemenlik kurma araçlarına sahiptir. Yani, iletişim ilişkisinde araçlara sahiplik, araçları kontrol edebilme güç, etkenlik, ve maniple olanaklarını verir ve olasılığını artırır. Kitle iletişimi ilişkisinde kitlelerin "tüketici" izleyici durumuna düşürülmesinin en önde gelen nedenlerinden biri de budur. Bu simetrik olmayan bir iletişim ilişkisini belirler.
İletişim ilişkilerinde simetrik veya demokratik veya eşitcil bir ilişki biçiminin olabilmesi koşullarına eğilelim:
(a) İletişimi başlatma, başlatabilme özgürlüğü: Bir iletişimi bir amaca ulaşmak için başlatabilmedir. iletişimi başlatabilme iletişimi başlatma ve yürütme araçlarına sahiplik veya hiç değilse kullanma olanaklarının olmasını gerektirir. Bunun da yeterliliği, enformasyon toplama olanaklarına ve araçlarına sahip olmayı gerektirir. İletişimi başlatabilme iletişimin örgütlü koşullarına göre belirlenir. Bu koşulların egemen biçimine karşı olarak bir iletişimi başlatma daima belli bir riske katlanmayı, göze almayı gerektirir.
(b) İlişkinin içeriğini saptama özgürlüğü: Neyin iletileşeleceği gündemini yapma iletişim ilişkilerinin biçimini belirleyen önemli bir faktördür. İçerik başkası tarafından hazırlanıyorsa (örneğin ücret, maaş, fiyat politikaları benim dışımda, benim üstümde saptanıyorsa), bu ilişkide benim yerim sadece boyun sunucu veya büyük riskleri göze alıp başkaldırıcı bir yerleşimdedir.
(c) İlişkinin materyal koşullarını kullanma gücüne sahip olma özgürlüğü: Her ilişki belli araç (veya araçların) kullanımını gerektirir. Eğer ilişkide bir taraf ilişkinin materyal koşullarını mülkiyet, yasal veya diğer nedenlerle elinde tutuyorsa (örneğin TV stüdyolarına, radyo istasyonlarına sahipse, ardında dayandığı polis ve ordu varsa, özel timlere sahipse, koruyucuları varsa, silahlıysa), iletişim ilişkilerinde üstünlüğe sahiptir.
(d) İletişimi alma özgürlüğü: Bu özgürlük, ilgi duyulan enformasyonu ve bilgiyi elde etme özgürlüğünü gerekli kılar. Bu da sadece kaynakların var olmasını değil bu kaynakları kullanabilme ve elde edebilme olanaklarının olmasını gerektirir. Bir yazıyı okuduğu için cezalandırılan, bir gazete veya mecmuaya abone olmak isteyen fakat başına bela alacağı nedeniyle olamayan insanın iletişim alma özgürlüğü elinden alınmıştır. Bu özgürlüğün kısıtlanması kaynakların kurutulması, saklanması, bastırılması, sansüre uğratılması yollarıyla da yapılır.
(e) İletişim ilişkisinden kaçınma veya ilişkiyi durdurma (iletişim göndermeme ve almama) özgürlüğü: Bu özgürlük, ilişkiye girmeme hakkını, iletişimi almama ve iletişim göndermeme hakkının olmasını ve uygulanabilmesini gerektirir: Bir iletişimden kaçınma, örneğin enformasyon vermeme, soyut haklar ötesinde, bunun gerçekleşmesini olur yapan yeterli gücün olmasını gerektirir. Aksi taktirde ne iletişimden göndermeyerek, bilgi vermeyerek kaçınabiliriz ne de ilişkiyi durdurabiliriz. Çünkü bu güç ancak eşitcil demokratik bir sosyal yapıda olabilir. Yoksa, örneğin, devletle 'bilgi vermeme' ve iletişimi durdurma gibi özgürlükçü bir ilişkiye girme olanağı işkence odalarında gülünç ve acıklı bir anlam alır. Yönetici sınıflar devletle ve kamuyla olan ilişkilerinde bütün bu olanaklara sahiptir ve bu yasalarla garantilenmiştir. Örneğin basın "enformasyon privacy" (enformasyonun hususiliği) iddiasıyla enformasyon vermez. Özel teşebbüs "privacy\hususilik" yasası altında enformasyon vermeme olanağına sahiptir ve kapitalist ülkelerde özel teşebbüsün işkence edildiğini hiç duymadım. Peki güçsüz bırakılmış kitleler: Bizler resumelerde bütün geçmişimizi çarşaf gibi bilmediğimiz insanların gözleri önüne sereriz; her yerde anketler ve cevaplar doldururuz; polis kayıtlarımız herhangi bir nedenle vardır; telefonlarımız dinlenir; mektuplarımız açılır ve okunur; pasaport alırız ve gene kendimizi anlatırız; bugün Amerikanın her binasında, köprülerinde, sokaklarında, dükkanlarında video kameraları sürekli filmimizi çekmektedir. Polisler, işverenler, kamu kurumları senin farkında olduğun ve olmadığın, istediğin veya istemediğin halde senden enformasyonu koparır alırlar. "Hususi/bana özel" deyip vermesek, kendi paramızla kendimizi soydurduğumuz banka hesabı bile açamayız.
Fikir-reklamları\ilanları, cadde reklâmları, sigara tütünü, araba gürültüsü ve ekzostan fışkıran zehir, çeşitli medyadaki reklamlar, haberlerdeki sunumlardan kaçmak olanakları günlük yaşam süreci içinde, bizim için ortadan kaldırılmıştır.
Yukarda maddeler halinde sıraladığım özgürlükler, simetrik, eşitcil, demokratik bir iletişim ilişkisinin oluşumu ve yürütülmesi için zorunlu koşullardır. Bu koşullardan herhangi birinin taraflardan birinin elinden alınması veya yoksun olması, ilişkiyi egemenlik ve baskı ve hatta terör ilişkisine dönüştürebilir.
1980'lerde çatışma çözümü ve barış iletişimi üzerinde araştırmalar, tartışmalar, konferanslar, toplantılar, workshoplar, şenlikler ve müzik şölenleri çoğalmaya başladı. Barış, kardeşlik, beraberlik, birlik ve dirlik nutukları dinleriz durmadan. Ezilenden dişini ve kemerlerini biraz daha sıkması istenir. Ezenden beklenemez, çünkü feragat etmesi rekabet, özgürlük ve pazar kurallarını çiğneme ve çiğnenmeye adım atmadır. Ezenler zaten durmadan yardımlarla kendilerine düşenleri yapmaktadır: Barış istenir. Barış istemini kitleler yaptığında, kafaları ezilir. Barış çığırtkanlığını yönetici sınıfların sözcüleri yaptığında, gözler barışı bozduğu söylenenlere döner. "Yüksek Fransız" kültürünün egemen güçleri Nükleer test yaparken, eşsiz Amerika dünyanın her köşesinde silahlı güçlerini tutarken, birçok ülkede azınlıklar katledilirken, barış nasıl elde edilebilir? Güç uygulamasıyla elde edilen barış değil egemenliktir. Ancak simetrik ilişkilerin egemen olduğu bir iletişim düzeninde "barıştan" bahsedilebilir. Asimetrik ilişkinin barışı, egemenliğin ve ezmenin baskısı altında inleyişlerin susturulduğu barıştır.
-
İLETİŞİM İLİŞKİLERİNDE ÖZGÜRLÜĞÜN ANLAMI
Bir karikatür düşünün: Hapishanede gardiyanlar ve mahpuslar oturmuş TV seyrediyor. Alt yazı: Yalanistan’da iletişim özgürlüğü var. Karikatürü çizen: Yalan Dolanır. Gazetenin adı: Hap-ı Milli. Gazetenin okuyucusu neden Hap-ı Milli'yi seçtiğini anlatıyor: Enflasyon o kadar arttı ki eczaneden hap alamaz olduk. En büyük Hap-ı Milli'ye!!. Hem yakacak kağıt hem de kelepire haplar.
"Yersen Araştırma Inc." raporuna göre, herkes her zaman yutmuyormuş: Okumuşlukla yutma arasında güçlü bir pozitif ilişki varmış (r=.90 at <0.0ı, two tail = yani çift kuyruklu yalan); Okuma bilmeyen hiç yutmazken, çok okumuş çok yutuyormuş. Bu nedenle, "yoksulluktan kurtulmak ve çok yutmak için okula gidin" önerisiyle geliyor Yersen Raporu. Polisin Sesi ve Ordunun Nesi yayınları da, Yersen'e alternatif olarak, "hiç merak etmeyin, biz yediririz" diye, McDonalds'a, Pizza Hut'a, Renault'a, Doğan'a, IBM'e, Siemens'e güvence veriyorlar. Vermeseler, dış yardım falan alamazlar.
Güç ilişkileri her türlü özgürlük hayallerinin yerini egemenlik ilişkilerinin aldığı ve özgürlük mücadelelerinin başladığı yerdir.
Egemenlik mücadelesinin taşıdığı dengesiz, simetrisiz, baskıcı iletişim ilişkisinde ( "konuşulduğun zaman konuş", "dinle ve uy", "ağzını kapa, denileni yap", "yasaklar soruşturulmak için değil, uymak için vardır", "askerlik mecburiyeti vatan hizmetidir" gibi) bir tarafın elinden kendi yaşamını düzenleme olanakları alınır. Bu tür ilişkilere bakarsak, örneğin, konuşan konuşamayanın, susturulanın üzerinde hakimiyete sahiptir.
Konuşma özgürlüğünün egemen siyasal ve ekonomik sistemi eleştirme nedeniyle (devlete hakaret gibi suçlarla) insanların elinden alınması anti-demokratik bir iletişim düzenini anlatır. Egemenlik ilişkilerinde konuşma özgürlüğüne yönetici sınıfların ve sözcülerinin sahip olmasıyla kurulan baskıcı ilişki düzeni, tarihte bu sınıfların ana dillerinden başka dili kullanmasıyla da perçinlenmiştir. Çarlık devrinde Rus çarlarının Fransızca konuşması, Orta çağ Avrupa yönetici sınıflarının Lâtince konuşması, Osmanlı yönetici sınıfının Arapça, Farsça bilmeleri buna örnektir. Bu tür egemenlik ilişkilerinde, bilgi bir dilde (örneğin divan edebiyatı dilinde) belli yönetici sınıf içinde dolaşırken, insanların cehaleti bir başka dilde (Anadolu Türkçesinde) korunur. Bir okulun sınıfındaki yapısallaşmış ilişki biçimi öğrenciler arasında simetrik bir tarz gösterir. Öğrencilerle öğretmen arasında ise hem sınıfın fiziksel peyzajının düzenlenişi (sıraların, tahtanın, öğretmen masasının yerleştirilişi) hem öğretmenin ve öğrencilerin bu düzen içinde fiziksel yerleşim yeri ve oturuş\ayakta duruş pozisyonu, hem de öğrenci ve öğretmen ilişki geleneği otoriter, tek yönlü, simetrik-olmayan iletişim ilişkisi biçimini yansıtır. Sınıfta öğrencilerin yüzleri birbirine değil öğretmene dönüktür. Öğretmen herkesi görecek ve yönetecek bir yere pozisyonlandırılmıştır. Öğretmen herkesle "anlatma, açıklama, anlattırma, susturma, değerlendirme, geri-iletişime izin verme veya vermeme, soruşturma" gibi egemenlik iletişimi içindedir. Öğrenciler derste birbiriyle iletişim yapamazlar, çünkü bu ders iletişiminin yapısına aykırıdır ve iletişimin akışına "gürültü" sokarak düzeni rahatsız eder. O zaman, düzenin yeniden kurulması için öğretmen "gürültüyü" bastırır. Bastırmada kullanılan iletişim araç ve biçimleri sözle "sus" ikazından, "bağırmaya," el veya cetvel gibi bir aletle dövmeye, kapı ardında tek ayak üzerinde durdurmaya ve sınıftan atmaya kadar çeşitlenir. Öğrenciler "susması ve dinlemesi, izin verilmedikçe kendi düşüncesini ifade etmemesi, kendine anlatılanı doğru olarak öğrenmesi ve bunu da ispat etmek için sınavda geriye anlatması" gibi biçimlerle bağımlı durumdadırlar. Öğretmen öğrencileri hayata (kapitalist firma düzeninin baskı ve sömürüsüne) hazırlar ve öğrenciler de bu hazırlamada kendilerine verilen cebirin, filozofinin, tarihin coğrafyanın hayatla ilişkisini bir türlü kuramazlar. Bu ilişkisizliğin ne demek olduğunu bazıları okul bitirince anlarlar, bazıları da hayat boyu fabrikada matematiğin kendisiyle ilişkisizliğinde ısrar eder. Böylece, bir egemenliğin ileticisi ve genç beyinlerin gerileterek biçimlendiricisi eğitim sistemi toplumsal üretimde görevini yapar. Öğrenci daha ilk okulun birinci sınıfında kendi dışında kendi tarafından saptanmayan iletişim ilişkisi kurallarına uyması öğretilir, direnirse uyması için uydurucu baskı-iletişimi mekanizmaları harekete geçer. Çocuk büyüyüp kazara üniversiteye kapağı attığında, eğitim düzeninin faşist metodu kullanan kurallarını çok iyi benimsemiştir. Hele toplumun genel yapısında faşist baskıcılık "iletişim-sorun-çözüm-iletişim" yapısının temel bir öğesiyse, genç öğrenci barut gibi patlamaya hazır boyun sunuculuğuyla oturur sınıfta. Öğretmen de aynı süreçten geçerek kürsüsüne geldiği için, sınıfta bir barut fıçısı diğer barut fıçılarıyla egemenlik ilişki ve toplumsal egemenliği empoze iletişimine devam eder. Öğrenciler genellikle anlamadıklarını anlamaz geçerler, anladıklarını ya şiddetle kabul ederler ya da dersi geçmek için kabul eder görünür fakat içlerinden şiddetle kabul etmezler. Kişinin egemenlik ilişkileri içine gerileterek yetiştirildiğini diploma vererek tasdikleyen eğitim sistemi, oldukça kontrollü bir mücadele alanıdır: Örneğin Jandarmalar ve tayinler... Jandarmalar\polisler ve tayinler eğitim iletişimi içine girdiğinde, eğitimdeki ilişki düzeni entelektüel gelişmenin ve bilim özgürlüğünün engellendiği ve kontrol edildiği bir yer oluşunu, baskıyla, daha da teminat altına almaya çalışır.
-
GÜÇ VE İLETİŞİM POLİTİKASI
Ne iletişim ilişkileri ne de güç uygulaması gelişigüzel bir biçimde olur: İletişim basitten oldukça karmaşığa kadar değişen amaçlı bir sonuç için güdülen politikalarla gelir. Politika bir anlık tek bir amaçla ilgili olabilir, veya tekrarlanan belli bir süreyi içerebilir. Hatta, ev işi içine hapsedilmiş "ev kadınının" erkek-kocasıyla iletişimindeki "idare etme" politikası gibi, hayat boyu tecrübelerle kazanılmış, sistemli ilişkiler ve tepki biçimlerini içeren ve kuşaktan kuşağa aktarılan bir sürekliliğe sahip olabilir.
Toplumsal iletişim politikası iletişimin ekonomik, siyasal ve kültürel politikası olarak ayrılarak incelenebilir. Önce iletişim politikasının ne olduğunu anlamaya çalışalım: İletişim politikası belli amaçların saptanması, araçların belirlenmesi, planların yapılması, kaynakların tahsisi, uygulamalar, denetim ve etki\sonuç araştırmaları\gözlemleri ile gelen iletişim ilişkilerinin yürütülme biçimidir. İletişim politikasının ille ki makro seviyede planlı olarak hazırlanmış olması gerekmez. Her iletişimde insan bilinçli veya bilinçsiz olarak belli durumlarda belli iletişim politikaları uygular. Buradan iletişim politikasıyla ilgili ilk önemli özellik ortaya çıkar: İletişim politikası her durumda, koşulda ve iletişimde aynı olmayabilir. Politikalar vardır.
Politikalar (1) Belli yapılaşmış ilişkiler içinde saptanır; (2) İnsanın veya hazırlayanların ve uygulayanların özgür arzusuna göre oluşturulmaz; (3) İlişkideki güç durumunu yansıtır; (4) Politikalarda hazırlanma, uygulama ve sonuçlar süreci vardır ve bu süreçler her zaman birbiriyle uyum içinde değildir. Politikaların uygulanması safhasında politikaların hazırlanışı sırasındaki güç mücadelesi devam eder. Hazırlanışta güçlerini (ve amaçlarını) arzu ettikleri gibi gerçekleştiremeyenler, bunu uygulanışta gerçekleştirmeye çalışırlar. Dolayısıyla, planla iletişilen politika (amaç) uygulamaya gelindiğinde egemen faaliyetler ağında amaçlandığı gibi gerçekleşebilir veya uygulanması engellenebilir; Ya da olduğundan ve amaçlandığından başka biçimde uygulanabilir. Bu politikalar, günlük yaşamda, önceden planlanmamış alışkanlıklar ve çeşitli kültürel pratikler, "normal" ilişki biçimleri olarak görünürler. Çoğu kez kafa yorup plan yapma gereği duyulmaksızın yürütülür. Bu, bireylerin "normal koşullarda" güttükleri günlük ilişki ve iletişim politikasıdır. Normal koşullar dışında, örneğin gerginlik durumlarında, gene kişisel alışkanlıkların ve kültürel yapının kısıtlayıcı ve yönetici olarak rol oynadığı, düşünerek ve planlayarak karar vermeyi görürüz.
Toplumsal politikalar gerçek anlamını tasarılanmış ve politika olarak sunulan biçimlerinde değil, daha çok faaliyetler ağı içinde uygulanışı, sonuçları ve sonuçlara tepkiler içinde anlamlandırılmalıdır. Örneğin bir iletişim politikasının birinci maddesinde: "Bu bir demokratik ve özgürlük iletişim kurmayı ve geliştirmeyi ve yürütmeyi amaçlayan politikadır." yazılması, uygulamada bu politikanın dendiği gibi olduğunu veya olacağını anlatmaz. Politikalar anlamını sadece sembolsel iletişimdeki anlatımla bulmaz, sembolsel anlatımın dayandığı, çıkıp geldiği materyal ilişkiler düzeni içindeki günlük faaliyetlerde gerçek anlamını bulur.
Medya politikalarını kim saptar? Özel teşebbüs tarafından sahiplikteki medyanın politikasını mülk sahibi belirler, tabi mülk sahibi medya politikası çizecek kadar eğitime veya neden sonuç ilişkileri kuracak kadar mental kapasiteye sahipse... Çoğunlukla genel politikayı yöneticilerine ileten mülk sahibidir. Mülk sahibinin de "politika" anlayışı, içinde yaşanan düzenin egemen ideolojisinin medya ile ilgili özel bir biçimidir. Medya politikaları çizen ve yürütenler ise ücretli yönetim kadrosudur. Bunların kararlarını da etkileyen ekonomik ve siyasal pazardır. Basının politikası öncelikle ideolojiktir ve gazetenin, mecmuanın içeriği bu politikaya göre ayarlanır. Özel televizyonların program politikası özel teşebbüsün "ne yolla daha fazla gelir sağlayabiliriz" sorusuna cevapta verdikleri pazar-cevabına göre değişir. Eğer bu cevap beli tür filmlerin ve eğlence programlarının satın alınmasıysa, buna göre plan yapılır. Haber politikaları gene ideolojik bir karardır ve sahipliğin anlayış tarzı egemendir. Bu politikayı da çizen ve yürütenler TV kanalı sahipleri değil, sahibinin sesine uymaya çalışan yönetici kadrosudur.
Kamu kurumu sektöründe ise, politikalar toplumsal siyasal kültür geleneklerine göre belirlenir ve saptanır. Bu da, kendini yasal biçimlendirmeler olarak gösterir (örneğin TRT yasası, ceza kanununun özgürlüklerle ve iletişimle ilgili bölümleri, Anayasa, TRT Kurumunun yönetim kadrosu).
Medya politikası medya örgütlerinin kendi amaçlarına ulaşmak için tuttuğu yolu anlatır. Bu özel politikaların bir kaynaşımını, birleşimini ve hatta bazı özel sınıf çıkarıyla uyuşmazlığı ifade eden devlet iletişim politikası vardır. Her ülkenin devlet politikasının saptanışı ve uygulanması dünyada ülkeler arasındaki ilişkilerde, ülkenin tuttuğu yere bağımlı olarak gelen, uluslararası belirleyicilik vardır. Dolayısıyla, politikaların her seviyesi ve biçiminde bağımsızlık ölçüsü güç ilişkilerine göre anlam bulur, belirlenir.
Dostları ilə paylaş: |