/'/^™"5A-- '"; Yi ^~" —-
/
X"~^ , 9091 « w
ı f s \ •<« v, €. I
i. '. 5 ' İ & #T" ~-# i
tanıdığını, kendisinin derneğe üye olmadığını, farklı bir dernek de lider olma düşüncesinde olduğunu, TÜRKELİ gazetesini yayınlamaya başladığını, gazetenin 3. sayısından sonra yazı işleri müdürlüğü görevine başladığını, bu şekilde TANER ÜNAL ile sıkı bir diyoloğa girdiğim,
Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN, Taner ÜNAL, Ahmet CİNALİ, Fuat TURGUT, Halit BOZKURT, Nihat GÜRKAN ve Sevgi ERENEROL'u tanıdığım
GİRDAP operasyonuna konu olan, Veli KÜÇÜK' ü, Muzaffer TEKİN' i TÜRKELİ gazetesinin sahibi Taner ÜNAL yakın görüşmelerinden dolayı tanıdığını,
Taner ÜNAL ile 1998 ılmda TURAN YAPI A.Ş ve TÜRKELİ A.Ş isimli şirketleri kurduklarını, kendisiyle 5 yıl birlikteliklerinin, 2 yıl da ortaklıklarının olduğunu,
Ahmet CİNALİ' nin Taner ÜNAL' m çok yakın dostu olduğunu, hemen hemen her gün üçü birlikte görüştüklerini, kendisinin TÜRKELİ gazetesinin İstanbul dağıtımını organize ettiğini, karanlık bir kişi olduğunu, 1997 yılında Ortadoğu gazetesinin bir sorunu ile ilgili Ankara'dan İstanbul'a geldiklerini, geri dönerken kendisi, Taner ÜNAL ve Ahmet CİNALİ' nin korumalığını yapan ismini Cem olarak bildiği kişi ile Ahmet CİNALİ' nin kullandığı beyaz renkli Mercedes marka plakasını hatırlamadığı otoyu Bolu gişelerinde polisin durduğunu, kimlik sorup arama yapmak istediklerini, Ahmet CİNALİ' nin kendi fotoğrafının yapışık olduğu Jandarma amblemi bulunan bir kimlik gösterdiğini, bu kimliğin JİTEM kimliği olduğunu söylediğini, polisin bagajı açıp kapattığını, çünkü bagajda muhtelif marka ve çapta silahlar ile el bombaları olduğunu görünce şok olduklarını, kendisinin gazeteye emekli askerleri getirip Taner ve kenisiyle tanıştırdığını, Ahmet CİNALİ' nin askerlik yıllarında Hasan KUNDAKÇI' nin terörle mücadele ekibi içersinde yer aldığını anlattığını, bu görev sırasında Şahin YÜKSEL (ŞAHİN BEY) (KOD ADI) kullandığını, Veli KÜÇÜK ile irtibatının askerlikten sonra Hasan KUNDAKÇI vasıtasıyla başladığını, Veli KÜÇÜK ile Giresun da görevli olduğu döneme denk geldiğinden bahsettiğini, Giresun da birçok eylem yaşandığını, yanındaki adamlann çatışmaya katıldığını, bu adamlann teslim olmadan kaçıp Ankara'da gizlendiğini, başkalannm bu olayın faili olarak verildiğini duyduğunu, Veli KÜÇÜK' ün bölge de görev yaptığını öğrendikten sonra ilişkilerinin sadece bir JANDARMA görevlisi ve haber elemanı çerçevesinde kaldığını tahmin ettiğini, Ahmet CİNALİ' nin zaman zaman yaptığı telefon görüşmelerinden sonra Veli KÜÇÜK ile görüşmeye gideceğini söylediğini,
Fuat TURGUT' u 1996-1997 yıllannda Taner ÜNAL vasıtası ile tanıdığnı, Taner ÜNAL' m çok yakın arkadaşım diyerek TURAN YAPI A.Ş ve OSMANLI YAPI A.Ş'ye ait büroda görüştüklerini, kendisini avukat olarak tanıdığını, o dönemde ideolojik nedenlerden dolayı İzmir barosundan atmaya çalışıldığından bahsettiğini, operasyon yapıldıktan sonra ERGENEKON ile bağlantısının olduğunu öğrendiğini,
Nihat GÜRKAN' m Taner ÜNAL' m TÜRKELİ gazetesinin bütün faaliyetlerinde yer olan birisi olduğunu, hatta Ahmet CİNALİ ile birlikte gazetenin İstanbul dağıtımında etkili birisi olduğunu, Ülkü ocaklan ve MHP'nin gazeteye olan tepkisini ortadan kaldırmak için partide ve ocakta sürekli LOBİ çalışmalın yapan bir kişi olduğunu, Taner ÜNAL' ı askerler ve bazı üst düzey yargı mensuplanyla tanıştıranlardan biri olduğunu, Nusret DEMİRAL'in Taner ÜNAL ile tanıştıranların Ahmet CİNALİ ve Nihat GÜRKAN olduğunu, aynı zamanda Nihat GÜRKAN' m dernek çalışmasında da etkili olduğunu,
Sevgi ERENEROL' u Taner ÜNAL vasıtasıyla tanıdığını, Sevgi ERENEROL' un bazı konularda kendisinin görüşünün alınarak gazetede yazılmasını istediğini, özellikle Ermeni meseli, terör konuları ve ekümelik konularında telefon açarak bilgi aldıklarını, yada Ahmet CİNALİ' nin İstanbul'a geldiğinde kendisinden gazete de yayınlanmak üzere yazılar getirdiğini, kendilerinin de Sevgi ERENEROL' un demeç vermiş gibi gazetede yayınladıklarını, kendisiyle AYMA oteldş4jygKŞ£Üz,e görüştüklerini,
X
Yine soruşturma da ismi geçmeyen, ancak yapılanma içersinde olduğunu düşündüğü avukat İbrahim GÜL' ün ülkü ocaklarının bir çok çek senet tahsilatına yönelik olaylarda yer aldığını, 1997 yılı bahar aylarında BİR NUMARANIN ve Taner ÜNAL' m yanında çalışan Mustafa'nın ülkü ocaklarının yönetiminde olduklarını, ülkü ocaklarının yönetim kurulu toplantısını teybe kaydettirdiği süreçten sonra BİR NUMARA ile sık sık gördüğü kişi olduğunu, Mustafa'nın toplantıyı kayda alması durumunda BİR NUMARANIN yardımı ile üniversiteden mezun olacağını, toplantının kayda alındıktan sonra BİR NUMARANIN Taner ÜNAL' a "İŞTE ŞİMDİ OCAĞI KUCAĞIMA ALDIM" ifadesini kullandığını, bu olaydan birkaç gün sonra Taner ÜNAL ile BİR NUMARAYI Ankara Kızılay Mediha Eldem sokaktaki otelde ziyaret ettiklerini, bu ziyarette İbrahim GÜL' ü Danıştay saldırısından sonra gözaltına alman dönemin ülkü ocakları yönetiminde bulunan avukat Tarkan TOPERİ ile toplantı halinde gördüğünü,
Girdap operasyonu kapsamında Koray ÇETİNKAYA' yi da Türkeli gazetesine başlamadan yaklaşık 2 ay sonra tanıdığını, bazı ticari sıkıntılarından ve alacak verecek davalarından dolayı Hadi ÖZCAN ile Taner ÜNAL' m karşı karşıya geldiğini, burada Koray ÇETİNKAYA' nm devreye girerek ikili arasındaki çatışmayı sonlandırdığmı,
TÜRKELİ gazetesine gelen ve emekli tuğgeneral olarak tanıtılan Ahmet CINALİ, Taner ÜNAL ve adını hatırlamadığı bazı astsubayların direk BİR NUMARA diye hitap ettiklerini, bazı görüşmelerde DOĞU BEY, HAYRETTİN BEY ve SADULLAH BEY gibi isimler kullanan şahıslar vasıtasıyla Taner ÜNAL' m gazeteciliğinin yanında bir vakıf yada dernek kurması görüşünün ağırlık kazandığını, BİR NUMARA ve Ahmet CİNALİ' nin etkinlerini ve nerelere nüfuz edebildiklerini özellikle 28 Şubat sürecinde çok iyi gördüğünü, BİR NUMARANIN kendisine bilgisayar ortamında yazdırdığı ve kendi el yazısından çıkma bazı metinlerin o dönem yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantılannda görüşülmüş konular olarak bildiri metnin de yer aldığını, BİR NUMARANIN 60-65 yaşlarında, sarı saçlı, göçmen tipli, saçları seyrek, sert mizaçlı, bıyıksız, sakalsız,nizami her gün traş olan birisi olduğunu, kendilerinin KOMUTANIM diye hitap ettiklerini, hiçbir gazete de resmini görmediğini, telefon kullandığını, ancak kendilerine telefon numarasını vermediğini, telefon makinelerini Taner ÜNAL' m alıp verdiğini, Muzaffer TEKİN' e benzediğini, ancak Muzaffer TEKİN' den daha zayıf olduğunu, 2 kızının olduğunu, 1997 yılında kızlarının birinin üniversite de okuduğunu, ancak hangi bölümde olduğunu bilmediğini, diğer kızının ise Dikmen'de lise 2. sınıf da okudğunu, Dikmen Öveçler'de birapartmanm giriş katında oturduğunu, 1998 yılı Şubat veya Mart ayında evini taşıyacağından dolayı hamal olarak 3 kişiyi araba ile götürüp bıraktığı için bildiğini, evini il dışına taşıyacağını söylediğini,
Yine 1997 yılı Ocak ayında BİR NUMARAYI Ankara Bahçelievler 7. cadde
girişindeki benzin istasyonuna götürdüğünü, 3-5 dakikalık beklemeden sonra telefonundaki
sim kartını değiştirip bir telefon açarak "BEKLİYORUZ PAŞAM" deyip telefonu
kapattığını, kısa bir süre sonra spor giyimli birisinin otoya yaklaştığını, BİR NUMARANIN
hızlı bir şekilde otodan inip karşıladığını, BİR NUMARANIN daha önce kendisine yolda
bazı şeyleri duymaması gerektiğini, ulusal basında çok iyi bir yere gelebileceğini, bunun
için çok büyük bir destek verebileceğini, yapmamış olduğu askerlik mükellefiyetinde
yardımcı olabileceğini, devletin asker istihbaratında görevli gibi gösterip dışarıda
işlerini yürütmesini sağlayacağını, kışlaya gitmeden terhis olabileceğini söylediğini,
otoda PAŞAM diye hitap ettiği şahsa önceden hazırlamış olduğu bir dosya teslim
ettiğini, bu dosyanın TAKUNYALILARIN önüne atıldığında bütün dirençlerinin
kırılacağını söylediğini, daha sonra bu olaylardan aslında gazetecilik değil Taner ÜNAL ve
Ahmet CİNALİ'nin ilişkileri ile o dönem ordu'nun istihbarat değerlendirme birimi gibi
çalışan Batı Çalışma Grubuna raportörlük yaptıklarını, BİR NUMARANIN görüştüğü
kişinin ise DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANySÜV^ERKAYA olduğunu, vermiş
olduğu dosyayı ise daha önceden okuduğunu, içersinde; - -
Dönemin iktidar mensubu olduğu siyasi partinin il ve ilçe teşkilatlarının bazı faaliyetleri ve Milli Gençlik Vakfının muhtelif il ve ilçelerde yaptığı panel ve rapor niteliğinde iktidara atfen kaleme alınmış irticai faaliyet olarak yer aldığını, Ergün POYRAZ' in bazı gazetelerdeki yazılarının yer aldığını, ayrıca o dönem ulusal ve lokal basında iktidar aleyhinde yapılan haber yorumları ve söyleşilerin yer aldığını, bu konuşmaların oto içersinde gerçekleştiğini, Kızılay Bakanlık kavşağına geldiklerinde sola dönmesini istediklerini, Meşrutiyet Caddesi dönüşünü geçer geçmez BİR NUMARA ve Güven ERKAYA' yi indirip gazeteye döndüğünü,
1998 yılında Taner GÜNAL' m kendisiyle ortağı olduğu şirketlerdekimi zaman ekonomik kriz baş gösterdiğini, ancak krizlerin Ahmet CİNALİ ve BİR NUMARA' nm girişimleriyle bertaraf edildiğini, BİR NUMARANIN direktifleri doğrultusunda hareket edilmesi durumunda devletin örtülü ödeneğinden para alınabileceğinin konuşulduğunu, ancak örtülü ödenekten para alınılmasım hiç görmediğini, tanık da olmadığını, ancak Almanya'dan ismini şuanda hatırlamadığı ancak belgesini sunabileceği bir vakıf kanalıyla 1997 yılı Mayıs ayında 10.000 markın üzerinde para yardımı altında Taner ÜNAL' a İstanbul'daki bir bağlantı vasıtasıyla gönderildiğini, hatta dekont da Taner ÜNAL yerine Tamer ÜNAL yazılı olduğunu gördüğünü, bir fotokopisinin de kendisinde mevcut olduğunu,
Ekonomik kriz sürecinde BİR NUMARA' nm ve Ahmet CİNALİ' nin de bulunduğu Taner ÜNAL' in özel olarak götürüldüğü AYMA OTEL deki bazı toplantılar da Veli KÜÇÜK' ün özellikle sıkıntıları ortadan kaldırmak için dernek yada vakıf adı altında yapılanmaya gidilmesi gerektiğini, MHP de aktif bir şekilde siyaset yapılması zorunlu olduğunu dile getirdiğini, 1998-1999 Mayıs ayındaki Türkçülük Bayramına katıldığını, bu toplantıya Veli KÜÇÜK, Ahmet CİNALİ, Taner ÜNAL ve BABA diye hitap ettikleri Nusret DEMİRAL ile birlikte 9-10 kişinin katıldığını, ancak BİR NUMARA' nm toplantıya katılmadığını, bunun sebebinin ise hepsinin üzerinde olmasından dolayı olduğunu, herkesin onun elini öptüğünü, mayıs ayından sonra Haziran ayında da İstanbul da toplantı yapıldığım, Veli KÜÇÜK' ü Taner ÜNAL ile birlikte 20'den fazla gördüğünü, Muzaffer TEKİN' i ise 5-6 defa gördüğünü, hatta Taner ÜNAL' m Dikmen caddesindeki Şekerbank Şubesinin olduğu apartmanda yer alan bürosunda samimi olarak gördüğünü,
AYMA OTEL' in sahibinin Ahmet CİNALİ' nin çok yakın dostu olduğunu, toplantıların gündüz hafta sonları ve öğleden sonra gündüz yapıldığını, genelde otelin lobisinde bir araya geldiklerini, otelde geceleyip gecelemediklerini bilmediğini,
2003 yılı Nisan ayında Dikmendeki bürosuna yakın bir caddedeki sokak da bir dükkan kiralayıp Türkeli dergisini bu ofiste çıkaracağını söylediğini, ofisin alt tarafında yer alan depo halindeki kapalı alan bir anfiye dönüştürüldüğünü, dinleyici ve konuşmacı yerlerinin sabitlendiğini, bu mekanda bir oluşuma başvurduklarını, Taner ÜNAL' in kendisinden bu oluşum içinde yer alması gerektiğini söylediğini, oluşum içersinde HASAN KUNDAKÇI, VELİ KÜÇÜK, DOĞU PERİNÇEK, HİKMET ÇİÇEK' in destek verdiklerini, maddi hiçbir sıkıntılarının olmayacağım, istediği kadar maaş verebileceklerini söylediğini, Hasan KUNDAKÇI, Veli KÜÇÜK'ün de yer aldığını, Ahmet CİNALİ' nin bu ikiliye yakın resimlerinin olduğunu, hatta Muzaffer TEKİN' in de resimlerinin olduğunu gördüğünü,
GİRDAP ve ERGENEKON operasyonlarında ortaya çıkan bulguları bir araya getirdiğinde, bir üst yapılanma olan ERGENEKON örgütünün alt kollarından Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi ile bu yapının içinde bulunduğunu düşündüğünü, Taner ÜNAL' in bu şekilde bir yapılanmaya gitmesi için etkileyenlerin sadece Ahmet CİNALİ ve Veli KÜÇÜK değil, ordu içersinde görev aldığını bildiği isimlerini anımsayamadığı bir çok subay ve astsubayın olduğunu, Taner ÜNAL' m 12 Eylül 1980
askeri müdahalesine zemin oluşturan terör ve anarşi ortamını sık sık anlattığını, Adana Çukurova Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğrencisi iken katıldığı birçok eylemi iştahla anlattığını, hatta dönemin Emniyet Müdürlerinden Cevat YURDAKUL' u ortadan kaldıran süikastin hazırlanmasında yer aldığını söylediğini,
Taner ÜNAL ile yaklaşık 5 yıl birlikte çalıştığını, 1998 Kasım ayında ortak olarak inşaatım yürüttükleri bir kooperatiften doğan alacakları düzenli tahsil edemedikleri için kendisinin keşide ettiği çeklerin Savcılığa intikal ettiğini, çek bedelleri ödenmeyince karşılıksız çek keşide etmek suçundan 6 ay tutuklu kaldığını, bu nedenle Taner ÜNAL ile irtibatının koptuğunu, bir süre sonra Girdap operasyonunda tutuklanan Yasin ALPARSLAN ile karşılaştığını, Taner ÜNAL' m kendisiyle mutlaka görüşmek istediğini söylediğini, kendisinin görüşmek istemediğini söylediğini, Yasin' in Taner'in ekonomik olarak rahatladığını, onun için nerede ne varsa ödemek istediğini, bu nedenle kendisiyle görüşmek istediğini söylediğini, kendisinin de ödenmeyen çeklerden dolayı vicdan azabı çektiğinden dolayı kabul ettiğini, Taner ÜNAL ile Kızılay Fevzi Çakmak 1. sokak da yer alan ofis de ve Dikmen deki ofis de müteakip kereler görüştüğünü, bu görüşmelerde Taner ÜNAL' in bir yapılanma içersinde olduğuna tanık olduğunu,
08.02.2008 günü eski Genel Kurmay Başkanı Org. Hüseyin KIVRIKOGLU' nun Kıbrıs da düzenlenen süikastin ERGENEKON'un SOL KANADI tarafından planlandığı yönünde haberler yayınlandığını, 1998 yılında BİR NUMARA' nın kendisine ORDU İÇERSİNDE BİR MEZHEP YAPILANMASINDAN söz ettiğini, 1997 yılı Ocak ayında TSK' da mezhep yapılanması başlıklı 40 sayfalık rapor getirdiğini, bu raporda tek tek isimlerin yer aldığını, belgeye göre en tepede DOĞU AKTULGA'nın yer aldığını, 1997 yılı Haziran ayında Marmaris AKSAZ Deniz Üs Komutanlığında bir toplantı yapıldığını, bu toplantıya Ordu da komuta kademesi ve istihbarat birimlerinde yer alan bazı isimlerin katıldığını, Güven ERKAYA ve Doğu AKTULGA ile bir tartışmanın yaşandığını BİR NUMARA' nın söylediğini, bu tartışmadan sonra Ankara Çayyolu semtinde bir evde 1998 yılı Ağustos ayında şekillenecek olan komuta kademesini etkileyecek bazı kararlar alındığını, bu kararların 05.11.1997 tarihinde yapılan TOROS-2 tatbikatında uygulanmak istendiğini söyleyerek, Albay Vural BERKAY' a isabet eden kurşunun asıl hedefinin Hüseyin KIVRIKOGLU olduğunu, amacının KIVRIKOGLU' nun yerine aynı mezhepten ve aynı kanada bağlı bir ismin Genelkurmay Başkanı yapılması olduğunu anlattığını, tatbikatta seken kurşun olarak anlatılan merminin bir M-16 dan çıkmış olsa bile etkili menzilinin 500 metre olduğunu, tatbikat alanı ile izleyici çadırlarının ise 1.500 metre olması nedeniyle söz konusu merminin ancak bir suikast silahından çıkmış olabileceğini,
BİR NUMARA' nın 1997 yılında çok gizli bir görev için(dönemin başbakanı Necmettin ERBAKAN' m gizli bir görüşmesini kayda almak amaçlı) Antalya'da bulunması gerektiğini, bunun için bir otel organize edilmesini Taner ÜNAL ve Ahmet CİNALP nin kendisinden istediğini, Antalya Side Karagöl mevkiinde bulunan KAYA OTEL' de muhasebede çalışan tanıdığını arayark rezervasyon yaptırdığını, konaklama ücretini TURAN YAPI yada TÜRKELİ şirketlerine fatura edilerek Taner ÜNAL tarafından ödendiğini, BİR NUMARANIN gerçek kimliğini, Taner ÜNAL, Ahmet CİN ALİ ve Nihat GÜRKAN' m kesin olarak bildiklerini tahmin ettiğini,
GİRDAP operasyonu ve ERGENEKON operasyonu kapsamında yazdığı kitaplardan dolayı hedef olacağı endişesi taşıdığını, hatta Taner ÜNAL' m tutukluğu sona erdikten sonra Star gazetesi muhabiri Erdal ŞİMŞEK ve kendisini hedef aldıklarını, her türlü kötülü yapacaklarını duyduğunu beyan etmiştir.
21.02.2008 tarihinde Tanık Şamil TA YY AR 'j» alman ifadesinde özetle;
23 yıldır gazetecilik yaptığını, son olarak Star gazetesi Ankara temsilcisi olduğunu, Sincan F tipi Kapalı Cezaevinde 06.02.2008 günü saat:15.00-16.55 arasında Danıştay saldırısı sanığı Osman YILDIRIM ile avukat Mehmet ENER'in yaptıkları görüşmeyi yazdığını, avukat Mehmet ENER' in gazeteye gelerek Osman YILDIRIM' in "bildiğim çok şey var konuşmak istiyorum, ancak beni engelliyorlar, mesela Cumhuriyet Gazetesine bomba atılmadan önce 27 Nisan 2006 tarihinde İstanbul Ataşehir'de bir evde gizli bir toplantı yapıldı, o toplantı da VELİ KÜÇÜK ve MUZAFFER TEKİN'de vardı, Cumhuriyet Gazetesinin bombalanması kararı o evde verildi, bende bu toplantıya katıldım, ayrıca Cumhuriyet Gazetesine atılan bombaları VELİ KÜÇÜK'ün bombaları bize verdiğini Mahkemede söylesem" dediğini anlattığını, kendisinin de mahkemede bunları anlat dediğini,
Ayrıca Osman YILDIRIM' in, Alparslan ARSLAN' dan dert yandığını, kendisinin Alparslan ARSLAN' m altında biriymiş gibi gösterilmesinden rahatsız olduğunu, hatta "NECİP HABLEMİTOĞLU cinayetini çok iyi biliyorum" dediğini, ancak kimler tarafından yapılığı hakkında herhangi bir bilgi vermediğini, JİTEMCİLER ile arasının iyi olduğunu, MİT' den kimseyi tanımadığını, Alparslan ARSLAN ile tahsilat işi yaptığını, ATV'den 5 Milyon dolar, Mustafa SÜZER' den 500 bin dolar alacağı olduğunu, bu tahsilat işlerinde Ankara'dan iki astsubayın kendilerine yardım ettiğini, ancak isimlerini vermediğini, Tuncay ÖZKAN' m MİT' in gizli tarihi isimli kitabım okunduğunda oradaki isimleri ulaşılabileceğini anlattığını, Osman YILDIRIM' in kahvecilik yaptığını, aynı zamanda çek senet tahsilatı işiyle uğraştığını, illegal yoldan Alparslan ARSLAN ile bu işleri yürüttüğünü de anlattığını,
11.02.2008 günü Taraf gazetesinde Neşe GÜZEL ile yapmış olduğu röportajda geçen Vatansever Kuvvetler Güç Birliği ve Kuvva-i Milliye Derneklerinin kuruluşuna ilişkin elinde ciddi belge olmadığını, ancak GİRTAP, ÜMRANİYE ve ERGENEKON operasyonlarıyla ilgili edinmiş olduğu bilgiler olduğunu, hatta Halil Behiç GÜRCİHAN' m acikistihbarat.com sitesindeki yeni milis yazısından 2023 yılında her şeyi yeniden yapılandıracaklarını, her şeyin çoktan bitmiş olacağına ilişkin faaliyetlerinin bulunduğunu anladığını, bu yazıda "kanımızın son damlasına kadar değil beynimizin son hücresine kadar savaşmak lazım" şeklinde hedefe götürücü işler yapılması gerektiğini söylediklerini, zaman zaman yazdıklan yazılar ile ilgili değişik şahısların kendilerine "siz böyle yazıları niye yazıyorsunuz, zaten Türkiye'de yakında darbe olacak siz de bu yazdıklarınızdan pişman olacaksınız" gibi sözler söylediklerini, hatta Alparslan ARSLAN' m bir duruşmasında gazetecilere hitaben "zaten yakında darbe olacak 3 gün sonra serbest kalacağım" diye söylediğini, bu şeklide söylemesinin bu tür örgütlerle işbirliği yapan şahısların beyinlerine işlendiği, kendi kanaatince darbe girişiminde aktörlük yapan, tetik çeken kişilerin cezaevinden alınarak kahraman ilan edilecekleri şeklinde yönlendirme yaptıklarını düşündüğünü,
Malatya Üniversitesi rektörü Fatih HİLMİOĞLU' nun 22 Temmuz seçimlerinden önce "AKP %95 oy alsa bile iktidara getirilmez, gerekirse darbe yapılır" sözlerinin, üniversiteler arası kurulun YÖK için önerdiği Prof.Dr. CELAL ŞENGÖR'ün darbe çağrışımı yapan açıklamaları, son dönemlerde Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından organize edilen bir panelde "Gerekirse hukuk dışına çıkılarak darbe yapılabileceği" şeklinde resmi paneller bile düzenlendiği, bununla ilgili halen adli mercilerin işlem yapmadıklarını merak ettiğini, çünkü Türkiye de İHTİLAL yapmanın en ağır bir suç olduğunu,
Örneğin Danıştay Saldırısı faili Alparslan ARSLAN ile ilgili davayı çok yakından takip ettiğini, Alparslan ARSLAN' m babasının olaydan sonra mahkemeye sunduğu dilekçede, "ALPARSLAN ARSLAN'm son zamanlarda tuhaf davranışlar gösterdiğini, VELİ KÜÇÜK, MUZAFFER TEKİN gibi isimlerle irtibatlı olduğunu, bunun üzerine ALPARSLAN ARSLAN ile konuşup kendisine bu adamların görüşleri ile bizim görüşlerimiz uyuşmaz, bunlardan uzak dur şeklinde uyardığını, bu cinayetin aydınlanması için bu insanların üzerine gidilmesi gerektiğini" "Benim kızlarım başlarını
örtmez ve ALPARSLAN bir defa bile kız kardeşlerine başınızı örtün şeklinde bir telkinde bulunmadı, türban yüzünden bir cinayet işleyeceğini sanmadığını" belirten dilekçesinin olduğunu, ancak daha sonradan Alparslan ARSLAN' m tüm kardeşlerinin başörtülü olarak görüldüğünü,
Kanal 24 televizyonunda sunduğu bir programdan sonra Selçuk Üniversitesi öğretim görevlisi Şaban ÇALIŞ ile yaptığı bir sohbette kendisine, tarihten 2 yıl önce Muzaffer TEKİN' in 2 yıl önce ziyaretine gelip "BİZ YENİ BİR SİYASİ HAREKET BAŞLATIYORUZ, BU HAREKETİN LİDERİ OLURMUSUN" şeklinde liderlik önerdiğini, Şaban ÇALIŞ' m da "BEN BÖYLE İŞLERİN İÇİNDE OLMAM" şeklinde teklifi reddettiğini, hatta Selçuk Üniversitesindeki bazı öğrencilerin Davutpaşa Kışlası ve Kıbrıs'a eğitime gönderildikleri, bu ekipten olan bir gencin ayağından kurşun yarası ile döndüğünü anlattığını, bu anlatılanları 04.02.2008 günü yayınladıktan sonra söylediklerini reddettiğini, bu görüşme sırasında ODTÜ Öğretim üyesi Prof.Dr. İhsan DAĞI'mn da olduğunu beyan etmiştir.
12.03.2008 tarihinde Ankara Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevi' nde tutuklu bulunan
Osman YILDIRIM' m tanık olarak alman ifadesinde; Veli KÜÇÜK ile irtibatı ve Necip HABLEMİTOGLU' nun öldürülmesi konusunda;
Veli KÜÇÜK'ü 1993 yılından beri tanıdığını, kendisini İbrahim GENÇ'in Sirkeci ve Mecidiyeköy'deki yazıhanelerine gelip giderken gördüğünü, ancak çok samimiyetinin olmadığım,
Veli KÜÇÜK ile eski suç ortağı olan Osman GÜRBÜZ'ün İstanbul Beyoğlu
Sıraselvilerde bulunan yazıhanesinde Habil KÜÇÜK'e tahsis etmiş olduğu yazıhanede
gördüğü zamanlarda samimi olmaya başladığını, Veli KÜÇÜK' ün kendisine İbrahim
GENÇ'in Osmanbey'deki Sadıklar Pasajmdaki veya Piç Hüseyin'den kiralamış olduğu aynı
cadde üzerindeki yazıhanelerinden birinde tam olarak hangisi olduğunu hatırlayamadığı 2002
yılı Aralık ayının başında Veli KÜÇÜK, İbrahim GENÇ, Esen TÜRKYILMAZ, Muzaffer
TEKİN ve Osman GÜRBÜZ olduğu halde kendisine Osman GÜRBÜZ' ün Necip
HABLEMİTOGLU' nu öldürüp öldürenıeyeceğini sorduğunu ve bunun karşılığı olarak
bir milyon dolar teklif ettiklerini, kendisinin de Necip HABLEMİTOGLU' nu
tanımadığını söylediğini, ve kim olduğunu sorduğunda bu kişinin yazar olduğunu ve
öldürülmesi gerektiğini söylediklerini, kendisinin o zamanlar yeni askerden terhis
olduğu ve aynı zamanda askeri cezaevinden yeni çıktığı için paraya ihtiyacının olduğunu
bildikleri için bu teklifi yaptıklarını düşündüğünü ancak kendisinin bu teklifi kabul
etmediğini, bunun üzerine Veli KÜÇÜK' ün Osman GÜRBÜZ'e dönerek ve ona "Osman bu
iş gene sana düştü." dediğini, daha sonra basından Necip HABLEMİTOĞLU'nun
öldürüldüğünü duyduğunu, ancak kimin öldürdüğünü bilmediğini, ancak İzmir'de iş yapan
ve kendisine göre iş adamı olan Çerkez İbrahim lakaplı İbrahim ÇİFTÇİ' nin Osman
GÜRBÜZ' e ait Balat'ta yıkılmış bir harabenin karşısında bulunan, Haliç Köprüsüne
yaklaşık 500-1000 metre mesafedeki yazıhanesine o tarihlerde sık sık gelip gittiğini,
olaydan yaklaşık 6-7 ay sonra İstanbul Sultanbey'de işlettiği Boy Kıraathanesinin açılışı
için hazırlattığı davetiyeleri vermek için gittiği Şirinevlerin üst tarafmda bulunan
Nargile Yakup isimli kulüpte karşılaştığı Osman GÜRBÜZ' ün kendisine yanında Esen
TÜRKYILMAZ' m da olduğu halde "HABLEMİTOĞLU'nun parasını masalarda
bitirdik." dediğini, Esen TÜRKYILMAZ' m Bahçelievler'de gayri meşru işlerle uğraşan
birisi olarak bildiğini, bu olanlardan sonra kendisinin Osman GÜRBÜZ' ün Hablemitoğlu'
nun öldürülmesi olayına karıştığını ve aldığı parayı jj& kumarda bitirdiğini anladığını,
beyan etmiştir. / * ,
Malkara' da Turgut BÜYÜKDAG isimli şahsa ait Turgut Gıda Sanayi isimli sıvı yağ fabrikasının bu şahsın elinden tehdit ile alındığı konusunda;
Turgut BÜYÜKDAG' m Malkara'da bulunan Turgut Gıda Sanayi isimli sıvı yağ fabrikasının sahibi olduğunu ve İsmail ÖZDEN'den faizle para aldığını, Veli KÜÇÜK' ün kendisine Bakırköy'de İstanbul Caddesinde bir restorantta birlikte yemek yerken İsmail ÖZDEN' in Turgut BÜYÜKDAĞ'dan genel vekaletname almasını, alırken de herhangi bir bankadan kredi çekeceğini söylemesini, İsmail ÖZDEN' in Turgut BÜYÜKDAG' dan sekiz milyon dolar alacağı olduğunu, kendisinin de bu sözleri İsmail ÖZDEN'e Mecidiyeköy'de Şişli Emniyet Müdürlüğünün aşağısmdaki Polat Holdingin önünde arabanın içinde Veli Paşanın talimatları olarak anlattığını, Onun da bir hafta sonra genel vekaletnameyi alarak geldiğini, Veli KÜÇÜK paşaya verdiğini, Veli KÜÇÜK ve beraberindekilerin de Kent Bank ve Toprak Banka fabrikayı ipotek ettiklerini, Elli Milyon Dolar aldıklarını, kendisinin de bu olaydan dolayı Beş Milyon Dolar aldığını, bu parayı kendisine İsmail ÖZDEN' in verdiğini, kendisinin de bu işin içinde olduğu için, kendi hakkı olarak beş milyon dolar aldığını, paranın kalan kısmının Çevik BİR, Veli KÜÇÜK, Hasan ÖZDEMİR, İsmail ÖZDEN, Hüseyin ÇİL arasında paylaşıldığını, bu parayı İsmail ÖZDEN' in paylaştırdığını beyan etmiştir.
Danıştay Saldırısı ve Veli KÜÇÜK ile Muzaffer TEKİN irtibattan konusunda;
Bu olayları Süleyman ESEN'in avukatı olan Mehmet ENER'e de anlattığını ve kendisine "mahkeme başkanı bana Veli KÜÇÜK' ü Muzaffer TEKİN'i sorsun. Bende bu olayları mahkemede anlatayım" dediğini, son duruşmada Avukat Mehmet ENER' in bazı konularda tevsi tahkikat talebinde bulunduğunu bunun üzerine duruşmaya, on dakika ara verildiğini, bunun kendisi ile ilgili tevsi tahkikat talebi olduğunu düşündüğünü, ara bittikten sonra içeri girdiklerinde tevsi tahkikat talebinin reddine mahkemece karar verildiğini, kendisine de bu konularda soru sorulmayınca bu olayları anlatmadığını, ancak şimdi anlattıklarını tüm samimiyetiyle anlattığını, daha önce bahsettiği Ataşehir'deki toplantıda el bombalarını kendisine Muzaffer TEKİN' in verdiğini, Veli KÜÇÜK' ün o toplantıda bulunmadığını, ancak kendisinin Veli KÜÇÜK' le Alparslan ARSLAN'm Üsküdar'da Katibim Restoran'ın yanındaki çay bahçesinde buluştuklarını bildiğini, zaman zaman kendisinin de yanlarında bulunduğunu beyan etmiştir.
Osman YILDIRIM' m 13.03.2008 tarihinde alman ek ifadesinde;
Veli KÜÇÜK ile irtibatı konusunda;
...o yıllarda kendisinin İbrahim GENÇ ve Ziya AYCAN'm Mecidiyeköy'deki factoring şirketine gidip gelirken Veli KÜÇÜK'ü ve Muzaffer TEKİN'i de orada gördüğünü, Zaman zaman gidip geldiklerini, İbrahim GENÇ ve Ziya AYCANTa sıkı bir dostluklarının olduklarını,
...İbrahim GENÇ' in Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN, Özer ÇİLLER ve Ziya
AYÇAN isimli şahıslarla yoğun ilişkiler içersinde olduğunu, bunlann yanı sıra etrafından bir
yığın mafya gruplannm bulunduğunu, bu gruplan yönlendirdiğini ve birçok cinayetler
işlettiğini beyan etmiştir.
İdris ARSLAN 20.05.2006 günü Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğünde bilgi sahibi olarak verdiği ifadesinde Danıştay eylemini gerçekleştiren Alpaslan ARSLAN'm babası;
Alpaslan'ın yakın arkadaşı avukat Teoman'ın kendisini cep telefonundan aradığını, geçmiş olsun dileklerinden sonra kendisine Alparslan'ın hasıl böyle bir şey yapabileceğini sorduğunu, telefonla konuşurken medyada yerf âlân ve yakalandığında üzerinde çıktığı
söylenen Ulusal Haber Kimlik kartı ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi kartvizitini ona sorduğunu, çünkü bu kartların kafasını karıştırdığını, daha önceden de bu kimlik kartını ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi kartvizitini cüzdanında gördüğünü, hatta "oğlum senin bu insanlarla ne işin var, bizim yapımıza ters insanlar bunlar" diye tepki verdiğini, çünkü oğlunun üniversitede iken sol gruplarla değil, daha çok ülkücü çevre içinde olduğunu, hatta reislik bile yaptığını, Teoman'ın da kendisine Alpaslan'ın bu kimliği bazı yerlere rahat girmek için kullandığını ve bir arkadaşının temin ettiğini söylediğini, Teoman'la telefonla konuşurken kendisine oğlunun 4-5 aydır Ulusal Haber ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi ile irtibatı olduğunu, hatta Adana, Mersin ve İstanbul İllerinde adı geçen derneğin toplantılarına birlikte gittiklerini, bu derneğin Genel Başkanı Taner ÜNAL ile tanıştıklarını, ayrıca VeU KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN isimli şahıslarla bu dernek vasıtasıyla tanıştıklarını kendisine anlattığını, bunun da kendi kafasında bir takım şüphelere neden olduğunu, kızlarının da aynı konuya vakıf olmaları sebebiyle oğlunun, yukarıda ismi geçen dernek ve şahısların baskı ve tehdidi ile ancak böyle bir cinayet işleyeceğine kanaat getirdiklerini, beyan etmiştir.
12.03.2008 tarihinde Ankara Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevi' nde tutuklu bulunan Ahmet CİNALİ' nin alman tanık ifadesinde;
Veli KÜÇÜK ile irtibatı konusunda;
Veli KÜÇÜK Paşa'yi Giresun Bölge Komutanlığı yaptığı dönemden tanıdığını, bölgedeki DHKP-C ve TİKKO'nun faaliyetlerine karşı jandarma ile irtibatlı olduğu için kendisi ile tanıştığını, bir kez de 3-4 yıl önce İstanbul'da Dudulu Gima'da kendisini ziyaret ettiğini, yakalandığı zaman Giresun'da ki yazıhanesinde çıkan bir suikast konusu ile ilgili evrakı kendisine vermek için gittiğinde görüştüğünü, başkaca bir ilişkisinin olmadığını, kendisine bu dokümanın Beykoz tarafında oturan Karsh Ali (zayıf yapılı 1.75 boylarında Almanya'da bir süre yaşamış MİT ile ilişkilerinin olduğunu beyan eder) isimli bir şahıs tarafından verildiğini,
Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alman şahıslardan sadece Veli KÜÇÜK 'ü tanıdığını, beyan etmiştir.
Mehmet EYMÜR, 17,06,2008 tarihinde tanık olarak alınan İfadesinde;
şahıslardan Veli KÜÇÜK'ü de tanıdığını ilişkilerinin olduğunu, bu ilişkisinin ve şahıs hakkında bildiklerinin ise ;
1983 yılında Mardin'de görevli olduğu sırada Veli KÜÇÜK'ün Nusaybin Hudut Tabur Komutanı olduğunu, O zaman tanıştıklarını, Daha ziyade görevsel ilişkilerinin olduğunu, ara sırada yemeklerde bir araya geldiklerini, Veli KÜÇÜK'ün Ermenice konuşabildiğini doğuda görev yaptığı köy halkından öğrendiğini söylediğini, daha sonraki dönemde Veli KÜÇÜK'ün Edirne'ye kendisinin de Ankara'ya tayin olduğunu, zaman zaman bayramlarda birbirlerine kart yollayıp irtibatlarını devam ettirdiklerini, kendisinin 1998'de emekli olup Antalya'ya yerleştiğini, o tarihlerde Veli KÜÇÜK'ün de yeni kurulmuş olan Jandarma İstihbarat biriminin başına geçirildiğini, bir defa kendisini Ankara'ya gidişinde Aydmlıkevler'deki iki katlı bir ev olan işyerinde ziyaret ettiğini, bir ara Van'a tayin edildiğini bildiğini, Veli KÜÇÜK ile en çok İzmit'de Alay Komutanı iken görüştüklerini, kendisinin zaman zaman İzmit'te bulunan Tüpraş tesislerine gittiğini, yeğeninin eşinin oranın genel müdürü olduğunu bu nedenle bazen İstanbul'dan annesi ve yakmlan oraya gelip orda buluştuklannı, bu vesileyle Veli Paşa'yı da gördüğünü, birkaç göreve Ankara'ya geldiğinde eşli veya baş başa yemek yediklerini, bazen kendisine Kuzey Irak'a giden ve kendisine bilgi getiren kişilerin Jandarma Genel Komutanlığına ilettiği raporlann bir^f6fm%^,lladığmı, Cem ERSEVER'in ölümünden sonra bazı kişilerin kendi hayatına da rfstsedebfî^g|^ndişesi taşıdığını, yargısız
Dostları ilə paylaş: |