İLİm-felsefe-kur’an işIĞinda iman



Yüklə 2,07 Mb.
səhifə29/31
tarix03.01.2019
ölçüsü2,07 Mb.
#88844
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   31

ESER HAKKINDA YAZILANLAR

Aynışems Üniversitesi Profesörlerinden Ayşe Abdurrahman diyor ki:

“Her sene edebî fikrî ve ilmî eserlerimize ne gibi eserler ka­zandırıldığını araştırmayı adet haline getirmişimdir. Ne var ki bu, zannedildiği kadar kolay değildir. Başlıbaşına bir mesele­dir. Gayet, titizlik ve azim isteyen bir iştir. Bu yüzden birçok ki­şiler buna pek yaklaşmamışlardır. Fakat hemen şunu da belir­teyim ki, bir yazarın bir sene içinde neşredilen bütün kitapları teker teker ele alarak gözden geçirmesi ve kritiğini yapması as­la mümkün değildir. Buna hiç birimiz cesaret edemeyiz. Ancak okuduğumuz eserlerin içinden en güzelini seçip tercih edebili­riz. Bu tercihimiz de kendi kapasitemizle sınırlıdır. Yani şahsî görüşümüzdür. Fakat hiç bir zaman bu, edebî cesaretimize per­vasızlığımıza, kalemimizin kuvvetliliğine, hüküm vermedeki tutumumuza hamledilmemelidir. Bizdeki tenkitçilerin yetersiz­liği yanında gene de hakikatlere hürmet besleyen, tenkit yaparken tarafsızlık ilkesini gözden ırak tutmayan tenkitçilerimiz de yok değildir. Onlar güçleri nispetinde şu ayeti celilenin ifade ettiği manaya layık olmaya çalışırlar:

Ey mü’minler! Hak üzere durup adaleti yerine getirmeğe çalı­şan hakimler ve Allah için doğru söyleyen şahitler olun. Velev ki şa­hitliğiniz, nefsinizin yahut ana ve babanızla yakın akrabanızın aley­hinde olsun...”385

İşte edebiyatçıların zorluk çektiği çetin nokta burasıdır... “Yılın Kitabını” seçmek, yukarıda da belirttiğim gibi çok güç bir iştir. Zira o. kadar çok kitap neşrediliyor ki, bunları teker te­ker okuyup kritiğini yapmak hem zaman, hem de bünye itiba­riyle güç bir meseledir. Çünkü her dalda kitap neşrediliyor. Edebiyat, felsefe, sosyoloji, psikoloji, pedagoji, tarih, teknik, din... v.s. İşte yukarıdaki ayeti celilenin ifade ettiği manayı ger­çekten düşünen şahsın yaptığı tenkitte çok titiz olması gerekir. Aklıma çeşitli sorular geldi. Acaba tenkitçi tarafsız olabilecek midir? Tenkitçiye karşı okuyucunun tutumu ne olacaktır? Ne derece saygı gösterecektir? İşte bu sorular zihnimi kurcalayıp durdu. Bundan bir iki ay önce bana “Yılın Kitabı” hakkında bir sual tevcih ettiler. Cevap vermek için çok düşündüm. Fakat “şu eser hepsinden üstündür,” diyemiyordum. Takrizini yazdığım bu eser de yeni çıkmış, edip ve yazarlara hediye olarak gönde­rilmişti. Yazar bir tane de bana göndermişti. Elime aldım, biraz karıştırıp masanın üzerine koydum Sonra biraz daha okudum. Derken kitaba karşı bir sevgi doğdu içimde... Bir türlü ayrılamıyordum. Okudukça okuyasım geliyordu. Satırlarından göz­lerimi ayıramıyordum. Ve nihayet kitabı bir solukta bitirdim. Okudukça edebî, ilmî, dinî ve felsefî zevki tatmaya başladım. Gerçekten bu kitap yılın kitabı olmaya namzetti. Her elime alı­şımda kalbimde bir huzur, ruhumda bir erginlik hissediyor­dum. Kitabın ismi çok ilginçtir:

“İlim, Felsefe ve Kur'an Işığında İman.” Yazarı Kuzey Lübnan ve Trablusşam Müftüsü Nedim Cisr'dir.

Posta ile adresime gönderilen bu kıymetli eseri alıp oku­dum. Yukarıda da belirttiğim gibi altıyüz sayfayı aşkın bir kita­bı okumak hayli zaman gerektiriyordu. Bu sebeple okumayı mübarek Ramazan ayına erteledim. Ramazan ayı gelince kitabı okumaya başladım. Söylediğim gibi eserin değeri gerçekten büyüktü. Dinî, ilmî, felsefî ve edebî bir eserdi. Edebî yönü o ka­dar büyüktü ki, insan okudukça zevk duyuyor, huzur buluyor­du. Ayrıca insana imanın o eşsiz zevkini tattırıyordu.

Yazarı tanımıyorum. Kendisiyle ne görüşmüşlüğüm, ne de tanışmışlığım var. İsmini bile duymuş değilim. Fakat “İlim, Fel­sefe ve Kur'an Işığında İman” adlı eseri okurken inkarcılığın moda olduğu bir devirde materyalistlere imanla meydan oku­yan değerli bir yazarla tanışıyordum. Ve kendi kendime şöyle diyordum; demek edebiyat ve felsefe dalında kendini kabul et­tirecek büyük simalarımız da var...

Eser bin adet basılmıştır. Ediplere, yazarlara, ilmî müesse­selere resmî dairelere, devlet büyüklerine ve umumî kütüpha­nelere birer adet gönderilmiştir. Yazar kitabın başında şöyle di­yor:

“Her kim bu kitabı alır, okur ve tercüme edip neşretmek gi­bi bir iyilikte bulunursa kendisinden herhangi bir hak talep et­meyeceğim. Ancak şunu hatırlatmak isterim: Baskısı çok güzel olmalıdır. Mümkün mertebe hatasız dizilmelidir. İsterim ki, herkes bu eseri okuyup istifade etsin.”

Hemen şunu da belirtmek isterim ki, bu esere “îman” denil­mesi sadece şekil yönündendir. Aslında eser varlığın sırlarına inen, ilmin ufuklarım aşan yolculuğun hikayesidir. Şekil yö­nünden tahlil edecek olursak Hayran'ın Peşaver Üniversitesin­de öğrenci olduğunu, ilme karşı büyük bir sevgi beslediğini ho­calarına daima “Bu alem nedir. Ne zaman ve nasıl yaratıldı? Kim yarattı? Sonu nedir?” gibi sorular sorduğunu görüyoruz.

Kitabı mütalaa ederken müellifle birlikte ilmin ufuklarına doğru kanatlanıp uçtum adeta.. Bu seyahatimde, aynı kutup et­rafında halkalanan filozoflar do yanımızdaydı. Seyahatimiz ne­şeli olduğu kadar önemli ve yorucuydu da... Tarih boyunca uzayıp giden insan düşüncesini o kadar iyi takip ediyorduk ki, her şey olduğu gibi görünüyordu. Hak ile batıl, realite ile ütop­ya kesin çizgilerle ayrılıyordu.

Her şey Kur'an-ı Kerim'in objektifi altında noksansız görü­nüyordu. Kainatın yoktan varedicisi Allahu tealanın varlığı ve kemal sıfatları bu seyahatimizde olanca açıklığıyla meydan­daydı. Ve neticede bu eseri “Yılın Kitabı” olarak seçtim. Ben şahsen bu hükmü verirken çok müsterihim. Çünkü realite orta­dadır. Değerli bir eser reklamını kendisi yapar. Değerini ve varlığını da kendisi ortaya koyar. Şimdiye kadar meseleleri ilim, felsefe ve Kur'an ışığında inceleyen, her birinin sınırlarını nokta nokta belirten ve en sonunda da imana bağlayan bir ese­re rastlamadım. Üstelik ilmi ve ağırlıklı konuların bu ders ede­bî bir üslûp içinde işlenmesi de büyük bir başarı doğrusu... Okuyuculara bu eseri ancak bu kadar tanıtabileceğim. Gönül ister ki, bu eseri herkes okusun, hazmetsin, başkalarına da tav­siye etsin... Böylece şüphe girdabında çırpınanlar İlim, Felsefe ve Kur'an Işığında İman’ın hazzını duysun.”

Prof. Dr. Abdülkerim Gallab Fas'da münteşir “el-Beyyine” mecmuasındaki makalesinde diyor ki:

“Nedim Cisr'in “İlim, Felsefe ve Kur'an Işığında İman” ad­lı eseri, Allah'a inananların, şüphe içinde bocalayanların ve ma­teryalistlerin okuması gereken bir kitaptır. Çünkü eser, baştan sona onların hikayesidir. Müellifin ilmî metodu ve geniş ufku, meçhulü ilim yoluyla aramaya kalkan kimseleri bu eseri oku­maya sevketmektedir. Hem de ilmî bir zaruret olarak. Bu eseri okumadan yazarın nasıl ilmî bir eser meydana getirdiğini anla­mak, sarfettiği gayreti hissetmek mümkün değildir. Yazarın il­mî hüviyetini meydana koymaktadır.”

Prof. Dr. Süheyr Kalmavî'nin “Minber'ül-İslam” dergi­sinde çıkan eser hakkındaki düşünceleri:

“Gerçekten “İlim, Felsefe ve Kur'an Işığında İman” adlı eser bu sahada yazılanların en güzeli, en tatlısı ve en cazibelisidir. Üslûbu gayet açık ve sadedir. Felsefî meselelerin bu derece kolay bir metotla a anlatılması esere ayrıca değer kazandırmak­tadır. İnsan düşüncesini ilk devirlerindeki yani milattan önceki dönemlerden alarak zamanımıza kadar merhale merhale ince­leyen, insanın günümüze kadar süregelen kainat ve Allah gö­rüşünü sade ve sade olduğu kadar da edebî bir üslûp içinde ele alan ve bunu Kur'an ışığında senteze kavuşturan bu eseri sağduyu sahibi herkesin mutlaka okuması gerekir. Eser baştan so­na bir beste gibidir. Okudukça insanı mestediyor. Yazar eserin­de birçok hususlara temas ediyor. Ve bunları herkesin anlaya­bileceği şekilde edebî bir üslûpla anlatıyor. Hemen belirtelim ki, yazar bunları Kur'an'daki ilimleri ispatlamak için yapmıyor. Bir müslümanm Kur'an-ı Kerim'i anlayıp karınca kaderince en­ginliklerine dolabilmesi için ilme olan ihtiyacını ispatlamak için yapıyor. Ve yine belirtelim ki, yazar bunları, Kur'an'daki felsefî meseleleri açıklamak için değil Kur'an'ın istidlal metodunu açıklığa kovuşturmak için yapıyor. Evet fazla söze lüzum yok. Zaten eser kendini gösteriyor.”

Prof. Dr. Emin el-Hûli'nin Mısır'da münteşir “el-Adab” dergisinde çıkan makalesinin eserle ilgili kısmı:

“İlim, Felsefe ve Kur'an Işığında İman adlı eser, gerçekten din ve dünyaya müspet ilimden demet demet çiçekler gönderi­yor. Kitabın üslûbu ise kalemle, sözle ifade edilemiyecek kadar üstün. İnsanı bambaşka ülkelere götürüyor. Eserin muhtevası­na bakılacak olursa isminin ne kadar yerinde olduğu açıkça or­taya çıkıyor. Evet, öyle demiş büyük alim Nedim Cisr; “İlim, Felsefe ve Kur'an Işığında İman” Yazarı Trablusşam ve Kuzey Lübnan Müftüsü, büyük alim Nedim Cisr'dir. Bu kısa makale­de eserin değeri ve muhtevasını en ince teferruatına kadar inip sizlere nakletmek imkansızdır. Bunu sizler de takdir edersiniz. Eser zaten kendi varlığını ve ağırlığını ortaya koymaktadır. Gerçekten Nedim Cisr bu eseriyle tebrike layıktır. Yazar bu ki­tabı yazmakla müslümanlara ve diğer şüphe içinde bocalayan biçarelere ışık tuttuğu gibi, Allah yolunda mücadele verenlere de kuvvet kaynağı olmuştur. Gönül ister ki, her alim bu gibi ağırlıklı eserler versin, hakkı aydınlatsın. Şüpheler içinde çırpı­nan insanlara iman ışığıyla yol göstersin. Dinî ilimlerin yanın­da müspet ilimleri de hazmeden Nedim Cisr gibi müftülerimi­ze ne mutlu... Allah onlardan razı olsun. Çalışmalarında başarı­ya ulaştırsın. Daha bunun gibi nice eserler vermeyi nasip ve ih­san etsin...”

Asyot Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Süleyman Hazin di­yor ki:

“Bu eser şimdiye kadar aynı konuda yazılmış eserler ara­sında bambaşka bir özelliğe sahip. Temiz ruhlu, saf kalbli, hür düşünceli ve geniş ufuklu Nedim Cisr, insan üstü gayretleriyle bu eseri vücuda getirmiş. Tebrik ederim. Allah gayretini artır­sın. Yazar eserinde hak ile hakikati ona hatlarıyla gözler önüne sermeyi başarmıştır. Ayrıca yazar Allah'ın varlığını ve birliğini akü ve vicdan yoluyla ispat etmiştir. Hemen şunu da belirte­yim ki, günümüzde bu metodla eser veren araştırıcılarımız yok denecek kadar azdır. Eserin bölümlerini okurken bir türlü ayrılamıyordum. Şunu da okuyayım, şunu da okuyayım derken bir de baktım ki, kitabın sonuna gelmişim. Her bölüm beni bir son­raki bölüme çekiyordu. Eser çok sürükleyici. Ayrıca eserin fikrî jimnastiği yanında, insan ruhunun enginliklerine inen, insanı tadılmamış zevklere boğan yönü de var. Yazarın bu eserde ulaştığı merhale, bu konuda eser veren yazarların katettikleri mesafenin doruğudur. Tebrik eder, Allah razı olsun derim.”

Dr. Zeki Necip Mahmud'un müellife yazdığı mektup



“Allah'ın selamı üzerinize olsun. Şahsıma göndermek lütfunda bulunduğunuz “İlim, Felsefe ve Kur'an Işığında îman” adlı değerli eserinizi aldım, çok memnun oldum. Teşekkür ede­rim. Allah razı olsun. Hemen belirtmek isterim ki, eserinizin ilk bölümlerini okurken bende daha önce görülmemiş bir şevk ve heyecan belirdi. Eseri bir türlü elimden atamıyordum. Oku­dukça okuyasım geliyordu. Hayran’ın insana zevk veren fikir seyahatinden kendimi alamıyordum. O kadar edebî, cazibeli ve çekici ki, insanı adeta büyülüyor. Eserin ortaya serdiği geniş, engin ve uzun kültür sahasında iman meşalesiyle akıl, sanki kardeş gibi kolkola gidiyor. Eser, günümüzde ortaya çıkan ve tehlike derecesine varan hususları ilim, felsefe ve Kur'an ışığın­da ele alıyor. Önce ilmin hudutlarını çiziyor ve onun gidebile­ceği noktayı gösteriyor; sonra felsefeyi ele alıyor, onun da hudutlarını tayin ediyor, daha sonra da Kur'an'ın projektörlerini tutuyor, böylece imanın başlangıç noktasını belirtiyor. Neticede aklımızla gidebildiğimiz bölgeler tesbit ediliyor, ayrıca imanın aydınlattığı sahalar akıl ve mantık sayesinde belirtiliyor. Tek kelimeyle bu kitap akıl ile imanın münasebetini en güzel şekil­de ortaya seren bir şaheserdir.386



1 Yahya Kemal.

2 Şarktan Haber, çeviren Ali Nihad Tarlan sn.: 109.

3 A. Nedim El-Cisr, İlim-Felsefe-Kur’an Işığında İman, Kitabevi, İstanbul, Ocak 2005: VII-XIII.

4 Bu eser Türkçeye “Risale-i Hamidiyye” adıyla çevirilmiştir.

5 A. Nedim El-Cisr, İlim-Felsefe-Kur’an Işığında İman, Kitabevi, İstanbul, Ocak 2005: XV-XX.

6 Thales: Milet ekolünün korucusu olup adı geçen kentte yaklaşık M.Ö. 624 yılında doğmuş ve 546 yılında ölmüştür. İlk kâinat telakkisi ve evrenin aslı­nın su olduğunu söylemesiyle ün kazanmış Antik Çağ filozofudur. Yunan felsefesinin Thales ile başladığı söylenir. Matematik ve Geometri konusun­da da adına izafe edilen bazı keşifleri vardır. Mısır'a seyahat edip orada es­ki çağ kültüründen faydalanmıştır.

7 Anaksimenes: Milet ekolüne mensup olan bu filozof da adı geçen kentte M.Ö. 584 yılında doğmuş ve M.Ö. 524 yılında ölmüştür. Kâinatın aslı su de­ğil havadır ve her şey havadan meydana gelmiştir.

8 Anaksimandros: Thales'in öğrencisi olan bu filozof da Milet'te yetişmiş ve M.Ö. 610-545 yılları arasında yaşamıştır. Ona göre kâinatın asıl maddesi sonsuzluk anlamına gelen Apeiron'dur.

9 Xenophanes: (M.Ö. 570-475) yılları arasında yaşamıştır. Felsefe tarihinde ilk olarak çok tanrıcılığa karşı çıkan ve bunun yerine tek tanrıcılığı savunan bir filozoftur. Özellikle Yunanlıların insan şeklinde tasavvur ettikleri Tanrı fik­rine karşı çıkmış ve zencilerin tanrılarının zenci şeklinde düşünüleceğini, atların da resim yapmaları mümkün olsa Tanrılarını at şeklinde düşünecek­lerini belirterek insan şeklindeki İlâh fikrini reddetmiştir.

10 Parmenides: Felsefe tarihinde Elea diye bilinen okulun kurucusu olan bu filozof M.Ö. 540-470 yılları arasında İtalya'da yaşamıştır. Özellikle Varlık felsefesi ve hareketin izafiyeti prensibini öne sürmüştür.

11 Melissos: Demokritos'un öğrencisi atomcu bir filozoftur.

12 Herakleitos: M.Ö. 544-484 yılları arasında Efes'te yaşamış bir filozoftur. Her şeyin aslının ateş olduğunu iddia etmiştir. Ona göre kâinatta sürekli bir de­ğişme mevcuttur.

13 Empeokles: Sicilya'da M.Ö. 495-435 yılları arasında yaşamış bir filozoftur. Kainatın bütün olarak değişmesini inkâr etmiştir. Kâinatın aslının dört unsur yani toprak, su, hava ve ateş olduğunu öne sürmüştür.

14 Demokritos: Atomcular olarak bilinen okulun kurucusu ve en önde gelen fi­lozofudur. M.Ö. 460-360 yılları arasında Abdera'da yaşamıştır Demokritos'a göre, kâinatın aslı atomdan ibarettir. Atom parçalanmayan anlamına gelmektedir. O atomların ezeli ve ebedi olduğunu söyleyerek materyalist düşüncenin önde gelen ismi sayılmıştır.

15 Anaksagoras: M.Ö. 500-428 yılları arasında İzmir civarında yaşamış ünlü bir filozoftur. Kâinatın ezelî ve ebedî olduğu kanaatine sahip olup ona göre ev­ren spermeta denilen tohumcuklardan meydana gelmiştir. Evrenin bir ga­yesinin olduğunu söyler.

16 Protogoras: Sofist olarak bilinen, daha çok para karşılığında öğrencilerine dersler veren ve her şeye şüpheli gözle bakan felsefî ekole mensub bir filo­zoftur. M.Ö. 481-411 yılları arasında yaşamıştır. O her şeyin ölçüsünün in­san olduğunu ve hakikatin insana göre değişeceğini öne sürmüştür.

17 Gorgias: M.Ö. 450 civarında Atina'da yaşamış olan sofist bir filozoftur. Gö­rüşü itibariyle Protogoras gibi her şeyin ölçüsünün insan olduğunu kabul eder.

18 Sokrates: Antik Çağ Yunan düşüncesinin ve felsefenin atası olarak kabul edilen Sokrates M.Ö. 469-399 yıllan arasında yaşamış ünlü bir filozoftur, “bildiğim tek bir şey varsa o da bilmediğimi bildiğimdir” diyerek alaycı bir tavırla insanlara çeşitli sorular sorup onlardan aldığı cevaplarla kendi görü­şünü onlara kabul ettirirdi. Daimonion adını verdiği bir gizli duygunun emri altında olduğunu söylerdi. İlk çağ Yunan tanrılarına karşı çıkmış ve Tanrının bir tek ilâh olacağını öne sürmüştür. Atina'lı gençlere dersler ve öğütler verdiği için Yunanlılar tarafından tanrıları inkâr gerekçesiyle mah­kemeye verilmiş ve idamına hükmedilmiştir. Filozof kendi eliyle baldıran zehirini içerek ölümden hiç korkmadığını göstermiştir. Tarihte inancı uğru­na seve seve ölüme giden bir filozof olarak ün salmıştır.

19 Platon: Sokrates'in en ünlü öğrencisi olan Platon M.Ö. 427-347 yılları arasın­da Atina'da yaşamış büyük bir filozoftur. Yunan felsefesinin sistemli eserle­ri ve görüşleri Platon ile ortaya çıkar. Üstadı Sokrates'i konuşturduğu diya­loglarında (karşılıklı konuşmalar şeklinde yazılmış eserlerinde tıpkı bu eser gibi) üstadını ölümsüzleştirmiştir. Mağara istiaresi ile ün salmış, olan filo­zof idealist felsefenin kurucusudur. Mısır'da ve İtalya'da seyahatler yaptık­tan sonra köle olarak satışa çıkarılmış, sonradan onu tanıyan ve felsefeyi se­ven bir dostu tarafından satın alınarak hürriyetine kavuşturulmuştur. Dün­yanın ilk üniversitesi sayılan Akedemya'yı kurarak burada üstadının izinde görüşlerini öğrencilerine anlatmıştır. Dört grup halinde yirminin üzerinde eserleri bulunan filozof bütün felsefî problemleri ele alarak detaylı şekilde ve anlaşılır biçimde incelemiştir. Eserleri İslâm âleminin dillerine çevrilmiş ve müslümanlar tarafından Tanrıcı Eflatun anlamına gelen Eflâtun el-İlâhi adı verilmiştir.

20 Aristoteles: M. Ö. 384-322 yılları arasında yaşamış bir Yunan filozofudur. Kendisi Eflâtun'un talebesi ve İskender'in hocasıdır. İlk sistemli filozoftur. İlmin her dalında kitaplar yazmış ve devrine göre çok ileri sayılan izahlar­da bulunmuştur. Mantığı da ilk defa sistemleştirip ilim haline getiren odur. Pek çok eser yazmıştır. İlk çağın en geniş bilgili ve orijinal filozofudur. Bu yüzden kendisine “Muallim-i Evvel” unvanı verilmiş (Muallim-i Sâni, Fârâbi'dir) ve Hıristiyan ve İslam düşünürleri üzerinde derin tesirler yapmıştır. Atina'da derslerini gezinerek verdiği Lise'yi açmıştır. Bu yüzden de felsefe­sine “Meşşâûn-Yürüyenler” felsefesi adı verilmiştir. “Organon” adlı mantık kitabı H. R. Atademir tarafından Türkçeye çevrilmiştir. “Metafizik” ve di­ğer mühim kitaplarından hiçbirisi tercüme edilmemiştir.

21 Buradaki illet; bir şeye vesile olan ana sebep manasınadır.

22 Stoa ekolü, Kıbrıs'lı Zenon: (MÖ. 336-264) tarafından kurulmuş ve Krisipos gibi ünlü filozoflar tarafından geliştirilmiştir. Eski orta ve yeni Stoa gibi devreleri vardır. Roma'nın ünlü filozof devlet adamı Çiçero ve hatib Seneka ite ahlâk filozofu Epiktetos da birer Stoa'cı idiler. Sütunlu galerilerde ders verdikleri için bunlara Stoacılar adı verilmiştir.


23 Şüphecilik iki şekildedir. Bir kısmı ilmi şüpheciliktir ki, ilmî gelişmelerde büyük rol oynamıştır. Bir kısmı da menfî manada olup, akim hiç bir fonksi­yonu olamayacağını savunurlar. Bundan (agnostisizm) doğar.

24 Philon: Milâdi ilk asırda yaşamış olan Yahudi asıllı ilahiyatçı bir filozoftur. Özellikle felsefe ile Yahudi dininin esaslarını birbirine uydurmaya çalışan bir düşüncenin temsilcisidir. Plotinos'un hocasıdır.

25 Plotinos: M.S. 204-270 yılları arasında yaşamış olan filozof Mısır'ın Lokopolis kentinde dünyaya gelmiş, Roma'ya giderek 25 yıl orada felsefe okutmuştur. Özellikle Hıristiyanlığa teslis, akidesini sokan bu düşünürdür. Vahdet-i Vücud adı verilen felsefî akımın da temsilcisidir. Platon'un görüşlerini yeniden ve değişik biçimde yorumlayarak yeni Platonculuk akımım kurmuştur, İslâm dünyasında etkisi pek büyük olmuş ve “Enneades” adlı eseri Aristo'ya izafe edilerek Arapçaya çevrilmiştir.

26 A. Nedim El-Cisr, İlim-Felsefe-Kur’an Işığında İman, Kitabevi, İstanbul, Ocak 2005: 1-46.

27 Pahran; Sina yarımadasında Tur-i Sina dağının 12 km. kuzeyinde eski bir kasaba harabesidir. Hıristiyanlığa ait eski eserleri ile meşhurdur. Pirene, Avrupa'nın en büyük dağ silsilelerinden olup İspanya'nın kuzeyin­de yer alır.

28 Farabî: 870-950 yıllan arasında yaşamış olan Fârâbî, İslâm âleminin yetiştir­diği en büyük filozoflardan biridir. Eklektik bir filozoftur. Yeni Eflâtunculu­ğu, Aristo ve Eflâtun felsefesi ile Aristo'yu Eflâtun ile ve bütün bu felsefele­ri İslâmiyet'le te'lif etmeğe çalışmıştır. Kendisinin 70 kadar dil bildiği sanıl­maktadır. Mûsikîde birtakım kanunlar keşfetmiş ve kanun denen âleti icad etmiştir. Matematik alanında da çok geniş bilgisi olduğu bilinmektedir. Risaleleri ile 200 kadar eseri vardır. En önemli eserlerinden olan “Medinet'ül-Fâzılâ - Faziletli şehir ahalisinin fikirleri” ve “İhsau'1-Ulûm - İlimlerin Sayımı” adlı kitaplar dilimize çevrilmiş ve M.E.B.'nca basılmıştır.

29 İbn Sina: İslâm dünyasında Aristoculuğun temsilcisi olan ve meşşaî felsefe­si (peripatosculuk) adını alan felsefî ekolün en ünlü üç önderinden birisidir. Asıl adı Ebu Ali Hüseyin İbn Abdullah İbn Sina olup milâdî 980, hicrî 370 yılı civarında Türkistan'ın Afşene kentinde dünyaya gelmiştir. Tıptan felse­feye kadar her konudan eserler vermiş olan filozof 1037 hicrî 428 yılında ve­fat etmiştir. Eserleri asırlarca Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. Tıbba ait el-Kanun fî't-Tıb, Fizik ve Metafiziğe ait el-Şifa, mantığa ait el-Necât adlı eserleri çok ünlüdür. Daha 14. yüzyılda eserleri bütün Batı dillerine tercüme edilmiştir.

30 İbn Miskeveyh: Ünlü Türk filozofu el-Birûnî'nin ve İbn Sina'nın çağdaşı olan Ahmed İbn Muhammed İbn Yakub el-Miskeveyh, İran'ın Rey şehrinde doğmuş ve miladi 1030, hicrî 420 civarında İsfahan'da vefat etmiştir. Kendi­si bir Meşşai filozofu olup özellikle ahlak felsefesi alanında ün salmıştır. Antik ahlak görüşlerini dile getiren Cavidan Hıred (Ebedî hayat) ve kendi ahlak felsefesini dile getiren Tehzib el-Ahlak adlı eseri çok şöhret olmuştur.

31 İbn Tufeyl: Endülüs'te yetişmiş olan bu ünlü İslam filozofu Ebu Bekir Muhammed İbn Abdul Melik İbn Tufeyl 12. yüzyılda yaşamıştır. Ünlü Hayy İbn Yakzan adlı eseriyle dünya edebiyatında ilk romanını vermiştir. Robenson Kruzo'ye esas teşkil eden ve Batı dünyasında çok etki yapmış olan bu eseri onun ününe ün katmıştır. Filozof Mağrip'te hicrî 580, miladî 1185 yı­lında vefat etmiştir.

32 İbn Haldun: İslam dünyasında özellikle tarih felsefesinin kurucusu olarak bilinen Abdurrahman İbn Haldun hicrî 808, miladî 1406 yılında vefat etmiş bir filozoftur. Özellikle Mukaddime adıyla tarihine yazdığı girişiyle meşhur olup sosyoloji ilminin ilk müjdecisi ve kurucusu sayılmaktadır. Endülüs'te doğmuş ve İslam dünyasının muhtelif bölgelerini gezerek Timur'la karşı­laşmış ve muhtelif alanlarda eserler kaleme almıştır.

33 A. Nedim El-Cisr, İlim-Felsefe-Kur’an Işığında İman, Kitabevi, İstanbul, Ocak 2005: 49-66.

34 A. Nedim El-Cisr, İlim-Felsefe-Kur’an Işığında İman, Kitabevi, İstanbul, Ocak 2005: 69-82.

35 Gazalî: 1058-1111 yılları arasında yaşamıştır. Batılı, felsefecilere ve müsteş­riklere göre, Gazalî İslam aleminin en orijinal ve en büyük filozofudur. İlk defa ciddi bir şekilde Aristo ve Eflatun felsefelerine cephe almış, kelamdan hareket etmekle birlikte, felsefeye rağmen büyük bir filozof olmuştur. En büyük eseri “İhyau Ulûmi'd-Din'dir. Ayrıca filozoflara çatan “Tehafütel-Felasife” ve “Makasıd'-el-Felasife” adlı eserleri ile “el-İktisat fi'1-İ'tikat” adlı eserleri de en meşhurlar arasındadır. Bu kitaplar Batı düşüncesine çok tesir etmiştir. Gazalî'nin ölümünden 16 sene sonra “İhya” adlı kitabının Latinceye tercüme edilmiş olması, onun uyandırdığı alakayı ve bıraktığı tesirlerin derinliğini kısmen anlatabilir. Eserlerinin büyük bir çoğunluğu Batı dilleri­ne tercüme edilmiş olup, üzerinde çok değişik açılardan araştırmalar yapıl­maktadır.

36

Yüklə 2,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   31




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin