49. Ulu'l-Emre (=Emir Sahiplerine) İtaat
Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygambere ve sizden olan ulu'1-emre de itaat edin." 322
Ayette geçen "Ulu'l-Emir"den maksat; bazılanna göre, "askeri birlik komutanları" ve bazılarına göre ise "alimler"dir. Bununla birlikte bunun, ikisini de kapsama olasılığı da var. Özel olsa, o zaman bunun, "askeri birlik komutanı" anlamında olması daha uygundur.
Buhârî ile Müslim'in "Sahih"lerinde konuyla ilgili olarak Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet ettikleri hadis şu şekildedir:
"Kim bana itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Kim bana isyan ederse, Allah'a isyan etmiş olur. Kim emire itaat ederse, bana itaat etmiş olur. Kim emire isyan ederse, bana isyan etmiş olur." 323
Yine Buhârî İle Müslim'in "Sahîh"İerinde konuyla ilgili olarak Ebu Zerr (r.a)'tan rivayet ettikleri hadis şu şekildedir:
"Ey Ebu Zerr! (Başınızdaki yetkili kimse) kolları, bacakları kesilmiş 324 Habeşli bir köle bile olsa, (onun söylediklerini) dinle ve (marufu emrettiği sürece ona) itaat et!" 325
50. İslam Cemaatine Sarılmak
Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"Hep birlikte Allah'ın ipine (=İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın." 326
Müslim'in "SahüV'inde konuyla ilgili olarak Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet ettiği hadis şu şekildedir:
"Kim (Müslümanlar tarafından adaletle seçilmiş devlet başkanına) itaattan vaz geçerse, (ardından da İslam) cemaatinden (inanç yönünden) ayrıl irs a, cahiliye Ölümü üzere ölür." 327
Yine Müslim'in "Sahîh"inde konuyla ilgili olarak Urfuce b. Şureyh el-Cühenî 328 (r.a)'tan rivayet ettiği hadis şu şekildedir:
"Benden sonra bir takım fitneler 329 olacaktır! Buna göre kim Muhammed ümmetinin işi derlî toplu iken onu dağıtmak isterse, insanlardan kim olursa olsun hemen onu öldürün!" 330
51. İnsanların Ahasında Adaletle Hüküm Verme
Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"Allah, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder." 331
Yine yüce Allah konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: "Sakın hainlerin savunucusu olma!" 332
Yine yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
"(insanlar arasında) adil davranınız. Şüphesiz Allah adil davrananları sever." 333
Buhârî ile Müslim'in "Sahîh"lerinde konuyla ilgili olarak Abdullah ibn Mes'ud (r.a)'tan rivayet ettikleri hadis şu şekildedir:
"Haset etme 334 ancak iki hususta caizdir:
1. Allah, kendisine mal verip de o malı hak uğrunda sarf etmede başarılı kıldığı kimse,
2. Allah, kendisine hikmet verip de o hikmet gereğince hükmeden ve onu başkasına da öğreten kimsedir." 335
52. İyiliği Emretme Ve Kötülükten Sakındırma
Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"Sîzden, hayra çağıran ve 'İyiliği emredip kötülükten sakındıran' bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir." 336
Yine yüce Allah konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
"Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; 'iyiliği emreder; kötülükten sakındırır' ve Allah'a inanırsınız. 337
Yine yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır;
"Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kuranda Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde Onunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır. (Bu alış verişi yapanlar), tevbe edenler, ibadet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû edenler, secde edenler, 'iyiliği emredip kötülükten s akındır anlar' ve Allah'ın sınırlarını koruyanlardır. O müminleri müjdele!" 338
Yine yüce Allah konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır;
"İsrail oğullarından kâfir olanlar, Davud ve Meryem oğlu Isa diliyle lanetlenmişlerdir. Bunun sebebi, söz dinlememeleri ve sınırı aşmalarıdır. Onlar, işledikleri kötülükten, birbirini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Andolsun yaptıkları ne kötüdür!" 339
Gerçek şu kİ, Kur'an, 'İyiliği Emretme ve Kötülükten Sakındırma' ile ilgili ifadelerle doludur.
Müslim'in "Sahîh"inde konuyla ilgili olarak Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)'tan rivayet ettiği hadis şu şekildedir:
"Sizden kim bir kötülük görürse, 340 onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse, onu diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmezse, o zaman kalbiyle buğzetsin. Bu da, imanın zayıfıdır. " 341
Yani mârufu emretmek iman ve itaata çağırmak; münkerden sakındırmak İse Allah'a başkaldırmaya karşı durmaktır.
İslâm bilginleri, bir şeyden korkarak kötülüğe engel olmamanın âdeta o kötülüğü kabul etmek ve ona katılmak anlamına geldiğini; asıl korkunun Allah'tan korkmak olduğunu; iyiliği emretmek ve kötülüğü engellemek görevinin eceli yaklaştırmadığını ve rızkı kesmediğini; ancak göz göre göre takat dışı belâya direnmenin de caiz olmadığını söylemişlerdir.
Mârufu emretmek, münkerden sakındırmak görevini İslâm ümmeti içinden öncelikle âlim olanlar üstlenir; yoksa bu iş câhillere bırakılmaz. Çünkü câhiller her şeyi altüst ederler, kavram ve değer kargaşasına yol açarlar. Görevin yerine getirilmesinde ana ilke, her müslümanın ahirette hesap vereceğini bilmesi bilincidir.
Toplumlar genelde ikiye ayrılırlar: Mâruf toplumlar, münker toplumlar. Müslümanların, her münker toplumu maruf toplum, İslam'ın yaşandığı toplum haline getirmeleri farz kılınmıştır.
Mâruf, tek kelimeyle İslam'ın kendisidir. Münker de, aslı itibariyle veya ahlâkı açıdan sadece kötü şeyler değil, tam anlamıyla İslâm'ın yasakladığı her şeydir. Yeryüzünün değişik yerlerinde, değişik şartlarda yaşayan müslümanlar için değişmeyen ölçü budur.
Yine Müslim'in "Sahîh"inde konuyla ilgili olarak Abdullah ibn Mes'ud (r.a)'tan rivayet ettiği hadis şu şekildedir:
"Allah, benden önce geçen her ümmete gönderdiği (her) peygamberin; ümmetinden Havarileri 342 ve sünnetine tabi olan, enirine uyan sahabileri olmuştur. Daha sonra onların ardından, yapmadıklarını söyleyen ve emrolunmadıkları şeyleri yapan bazı kötü nesiller meydana çıkar. İşte kim, bunlara karşı eliyle mücadele ederse, o mümindir. Kim onlara karşı diliyle mücadele ederse, o da mümindir. Fakat bunun ötesinde imandan bir hardal tanesi yoktur." 343
Buhârî ile Müslim'in "Sahih"lerinde konuyla ilgili olarak Peygamber (s.a.v)'in hanımı Zeyneb bint. Cahş (r.anhâ)'dan 344 rivayet ettikleri hadis şu şekildedir:
"Peygamber (s.a.v) (bir gün) uykusundan yüzü kızarmış bir vaziyette:
- 'Allah'dan başka ilah yoktur. Yaklaşan kötülükten vay Arapların haline! Bugün Ye'cüc ve Me'cüc'ün şeddinden 345şu kadarı açıldı' diyerek uyandı.
(Hadisin ravisi Süfyân,} baş parmağı ile ondan sonra gelen (şahadet) parmağını halka yapmıştır.
Zeyneb der ki; (Peygambere:)
- 'Ey Allah'ın resulü! İçimizde salih kimseler olduğu halde helak mı olacağız?' diye sordum. O da:
- 'Evet! (Fısku fücur türü) kötülükler 346 çoğaldığı zaman' buyurdu." 347
Mâlik b. Dînâr der ki: "Yüce Allah bir kasabanın yok edilmesini (meleklere) emretti. Melekler:
- içlerinde senin filanca kulun var' dediler. Allah:
- '(O kasabada işlenen kötülüklerden dolayı) ondan bana bir ses geliyor mu? Çünkü o kulumun yüzünde (o kasabada işlenen) yasaklarımdan dolayı benim rızam için bir an olsun bir değişiklik meydana gelmedi' buyurdu."
Bu, zayıf bir senedle Peygamber (s.a.v)'den merfu olarak rivayet edilmiştir, 348
Yine Mâlik b. Dînâr der ki: "Dünya sevgisine dalıp birbirimize iyiliği emretmiyor, kötülükten sakındırmıyor ve Allah'ın bu konudaki sakındırmasını ciddiye almıyorsak işte o zaman azab iner."
Ömer b. Abdulazîz der ki: "Yüce Allah, özel bir günah sebebiyle geneli azab etmediği söylenir. Fakat (Allah'ın yasakladığı) kötülük açıktan işlendiği zaman orada yaşayan insanlar, bu kötülüğe engel olmazlarsa, işte o zaman herkes azaba müstehak olur." 349
Dostları ilə paylaş: |