VI. Yapı Kullanma İzni Alınmamış Binalarda Herhangi Bir Sınai Faaliyetin İcrasına Müsaade Etmek Suçu A. Maddi Unsurlar
Maddenin üçüncü fıkradaki düzenlemesinde ise, yetkili idare tarafından, yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin yapılmasına izin verilmesi suç olarak tanımlanmış olup, bu şekilde bir faaliyetin gerçekleştirilmesine izin veren yetkili kişinin sorumlu olacağı düzenlenmiştir89. Sonuç olarak fıkrada düzenlenen suç da bir özgü suç niteliğindedir.
TCK m.184/3’de düzenlenen suç ile yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyette bulunulmasına müsaade etmek fiili yasaklanmıştır. Birinci ve ikinci fıkralardaki suçların oluşabilmesi için dördüncü fıkrada yer alan, fiilin belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde gerçekleştirilmesi koşulu, üçüncü fıkrada düzenlenen suçta aranmamaktadır. İstisnası bulunmaksızın yapı kullanım izni bulunmayan binalarda sınai faaliyetin gerçekleştirilmesine izin verilmesi suç olarak düzenlenmiştir90.
İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik’de belirtildiği üzere, işyeri açmak ve faaliyete bulunabilmek için yetkili idareden işyeri açma ve çalışma ruhsatı91 gerekli olup, bu ruhsatı alabilmek için mevcut olması gereken şartlar 5. maddede düzenlenmiştir. Gerekli şartlara baktığımızda, yapı kullanma izninin varlığı sadece 5. maddenin c bendinde92 sayılan özel yapı şeklini gerektiren yapılar için bir zorunluluk olarak belirtilmektedir. Ancak TCK m.184/3 hükmüne baktığımızda, işyeri açma ve çalışma ruhsatı için başvuran iş sahibinin, söz konusu işyerinin yönetmeliğin 5. maddesinin c bendinde sayılan işyerlerinden olmaması halinde de yapı kullanma iznini alma yükümlülüğü doğmaktadır.
TCK m.184/3’de düzenlenen suç, yapı kullanma izni bulunmayanbinada sınai faaliyeti yürütecek iş sahibine müsaade edilmesi fiili ile oluşmaktadır. Suçun faili, bu müsaadeyi vermeye yetkili olan93 – ki işyeri açma ve çalışma ruhsatını veren görevli, söz konusu iş yerinin yapı kullanma izninin bulunup bulunmadığını tespit edecektir – kamu görevlisidir94. Dolayısıyla iş yeri sahibi kimse, yapı kullanma izni almadan sınai faaliyete başlamış olsa bile bu suç nedeniyle sorumlu olmayacaktır.
Yapı kullanım izni, yapının kullanım amacını belirtmekte olup, yapı sadece o iznin kapsamında kullanılabilecek olduğundan, sınai faaliyetin yürütüleceği binaya ilişkin alınacak olan yapı kullanım izni, yürütülecek olan sınai faaliyete ilişkin özelliği içermelidir. Ancak maddede, yapı kullanım izninde belirtilmiş olan sınai faaliyetten başka ya da konut olarak verilmiş olan yapı kullanım iznine rağmen sınai faaliyette bulunmaya izin verilmesi halinde oluşturmamaktadır. Bu şekilde, yapı kullanım izninde bulunmayan amaç dışında bir sınai faaliyete de izin verilmesinin suç olması gerektiği düşüncesindeyiz95.
İlgili suç sırf hareket suçu96 olup, yetkili kişi tarafından söz konusu sınai faaliyete müsaade edildiğini gösteren ruhsatın düzenlenmesi ile tamamlanmaktadır. Suçun oluşması için söz konusu sınai faaliyetin yürütülmesine başlanması aranmamaktadır97.
B. Manevi Unsur
Suç ancak kasten işlenebilen bir suçtur. Fail, yapı kullanım izni olmadığını bildiği bir binada sınai faaliyet yapılmasına, bu durumu bilerek ve isteyerek izin vermesi gerekmektedir. Suçun olası kastla işlenebileceğini kabul etmek gerekir. Fail, yapması gereken denetim ve kontrolleri yapmaksızın sınai faaliyet icrasına müsaade ettiğinde, fiili bilerek ve kabullenerek icra ettiği sonucuna ulaşılmalıdır.
C. Hukuka Aykırılık
Hukuka aykırılık unsuru bakımından suç bir özellik göstermemektedir.
D. Kusur
Kusur bakımından da suçun bir özellik göstermediği ifade edilmelidir.
E. Suçun Özel Oluşum Biçimleri
Suç müsaadenin verilmesi ile tamamlanmış olduğundan teşebbüse elverişsiz olduğu sonucuna ulaşılmalıdır.
İştirak bakımından suçun ikinci fıkrada düzenlenen suç da olduğu gibi özgü suç olması nedeniyle, özgü suç faili dışındaki kişiler ancak azmettiren veya yardım eden olarak suça iştirak edebilirler.
Yapı kullanma izni olmayan binalarda sınai faaliyet icrasına müsaade etmek fiili aynı zamanda görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacaktır. Ancak özel düzenleme olması sebebiyle ve özel normun önceliği ilkesinden hareketle görevi kötüye kullanma suçu değil, inceleme konusu suçtan sorumlu tutulması gerekecektir. Ancak çeşitli sebeplerle TCK’nun 184/3. Maddesinde düzenlenen suç oluşmuyorsa, görevi kötüye kullanma genel norm olarak uygulama alanı bulabilecektir. Öğretide ileri sürülen sadece müsade etmek değil, aynı zamanda sınai faaliyet sırasında bulunması gereken özelliklere de özen gösterilmemesi durumunda görevi kötüye kullanma suçunun oluşacağı şeklindeki görüşe iştirak etmemekteyiz98. Sanığın tek bir müsaade vermek fiili ile hem müsade verilmemesi gereken bir sınai faaliyete müsaade vermesi, hem de yapı kullanma izni olmayan bina da bu faaliyete izin vermiş olması tek fiille kanunun birden fazla hükmünün ihlali anlamına gelecektir. Aksi durumda failin, daha ağır ihlal teşkil etmesine rağmen daha lehe olan görevi kötüye kullanma suçundan sorumlu tutulması gibi çelişik bir sonuç açığa çıkar.
VII. ETKİN PİŞMANLIK
İmar kirliliğine neden olmak suçunun düzenleyen Türk Ceza Kanunun 184. Maddesinin 4. Fıkrasında cezayı kaldıran şahsi bir sebep olarak etkin pişmanlık düzenlemesine yer verilmiştir. Düzenleme sadece maddenin ilk fıkrasında düzenlenen suça ilişkindir. Hükme göre “Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.” Etkin pişmanlık hükmü, benzer diğer düzenlemelerden farklı olarak mahkumiyet sonrasında da sonuç doğurmaktadır.
Failin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için suça konu binayı ruhsata veya imar planına uygun hale getirmesi gerekmektedir. Konu özellikle Yargıtay uygulamasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve etkin pişmanlık hükmünün bir arada uygulanması noktasında tartışma konusu olmuştur. Tartışmanın esasını ruhsat alınmaksızın veya ruhsata aykırı yapının imar planına veya ruhsata uygun hale getirilmesinin, CMK’nun 231/6-c bendinden hareketle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının koşulu olarak mahkemelerce uygulanması ve yine aynı maddenin 9. Fıkrasından hareketle bu koşul gerçekleştirilmesi koşuluyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi oluşturmaktadır.
Anılan CMK’nun 231/6-c. Bendine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi halinde mümkündür. Maddenin 9. Fıkrasında ise bu koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir hükmü yer almaktadır.
Yüksek mahkememiz haklı olarak imar kirliliğine neden olmak suçunda CMK’nun 231. Maddesi anlamında kamunun bir zararı bulunmadığı, bu şekilde etkin pişmanlık hükmü ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını bir arada uygulamaya çalışan kararların hukuka aykırı olduğunu ifade etmiştir. Gerçekten de fail, etkin pişmanlık hükmü gereği binayı ruhsata veya imar planına uygun hale getirdiğinde zaten mahkumiyet ve tüm sonuçlarından kurtulacağına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının bir koşulu olarak bu yola başvurulması yerinde değildir. Nitekim konuya ilişkin pek çok kararda Yargıtay 4. Ceza Dairesi benzer gerekçelerle bu uygulamayı hukuka aykırı olarak nitelendirmiştir. Örneğin “5560 Sayılı Kanunun 23. maddesi ile CYY.nın 231. maddesinde yapılan değişiklik sonucunda kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu; zarar suçlarında mağdurun zararının karşılanmasını sağlaması ve daha önce kasıtlı bir suçtan mahkumiyeti bulunmayan sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki davranışlarının gelecekte tekrar suç işlemeyeceği kanısını uyandırması durumunda, belirlenecek denetim süresi sonuna kadar başka bir suç işlememesi koşuluyla verilen hükmün sonuçlarının doğmasını önlemesi ve böylece kişiye işlediği suçun sonuçlarıyla yüzleşip pişmanlık duyarak mağdur, zarar görenler ve toplum karşısında hukuk kurullarına uygun ve barış içerisinde yaşama için yeni bir olanak sunulması amacıyla düzenlenen hukuksal bir kurumdur.
CYY.nın 231/9. maddesinde; sanığın suçla mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödeyerek tamamen gidermek koşuluyla hükümün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine olanak tanınmış ise de, anılan düzenleme uyarınca eylemin doğrudan maddi bir zarara sebep olmasının zorunlu bulunması gerekmekte olup, incelenen dosyada sanığın kendi mülkü üzerinde işlediği imar kirliliğine sebep olma suçu dolayısıyla kişilere veya kamuya yönelik olarak sebep olduğu maddi ve ekonomik bir zararın bulunmaması karşısında, sözü edilen 231/9. maddenin uygulanmasına olanak bulunmadığı gibi, esasen mahkeme kararında koşul olarak öne sürülen ruhsat alınması veya imara uygun hale getirilmesi hususları etkin pişmanlıkla ilgili T.C.K. 184/5. maddede düzenlenmiş bulunmaktadır.
5237 Sayılı TCK’nın 184. maddesinin 5. fıkrasında; “... kişinin ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar..." hükmü yer almaktadır. Bu düzenleme uyarınca mahkum olunan cezanın bütün sonuçlarıyla ortadan kalkması söz konusu olması nedeniyle, maddede belirtilen hususların hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünden koşul olarak öne sürülmesinin yasaya aykırıdır99.
Dostları ilə paylaş: |