(*) Bkz. Sayfa 244. 258
ve kanla giydirilip zamana ve mekana egemen yeni bir yaratığa dönüştürülür* >25'
Toskana şehirlerinin konfederasyonu en yüksek derecesine l.ö. 700'den 88e kadar geldi, bunu kendilerinin de sonlan olarak kabul ettiler. Kuzeyden sürekli barbar La Tene Keltlerinin akınlarıyla ve zaman içinde güneyin büyüyen gücü ve gerçekçi siyaseti-Romanın etkisiyle, eyaletlerinde kapalı kaldılar; taşra tutuculuğuyla çöken bir çağın kutsallığını biçim ve anlam olarak korudular. Profesör Vacano konfederasyonun on iki şehri olmasının pratik bir nedenle değil dinsel uygulamalarla simgesel bir toplam olduğuna işaret ediyor. Kutup Yıldızının çevresindeki burçlar gibi bu kutsal yerler de tanrı Vol-tumna'nın ormanı çevresinde toplanmışlardı. Bu yer henüz tam olarak saptanamamıştır fakat Bolsena topraklarının içindedir; Ro-malılarca buraya Volsinii, Etrüsklerin kendilerince de Velzna denilirdi'.^)
Orman tanrısı Voltumna, zıt çiftlerin ötesinde, iki cinsliydi. Ormanda her yıl kutlanan Klasik atletizm ve sanat yarışmalarının içinde, kaderin kaçınılmazlığını simgeleyen Yıl Çivisi tanrıça Notria (Talih) tapınağının duvarma çakılırdı.^ Şekil 29 bir Etrüsk aynasmın arkasından alınmıştır, İ.Ö. 320'den kalmadır. Ortadaki kanatlı tanrıça sağ elinde' çekiç, solunda Yıl Çivisini tutmaktadır. Yukarıda yazılı olan adı Athrpa'dır, Yunanca Atropos'dan gelmektedir. Çiviyi tutan elinin yabani domuz başını andırması yanında çekiç tutan elinin sağındaki genç erkeğin cinsel organını andırdığını da fark ediyoruz. Genç erkek Adonis'dir (Etrüsklerde Atune) domuz tarafından boynuzlanmış, hadım edilmiş kesilmiştir. Yanındaki kadın aşığı Afrodit'dir. Karşıdaki sevimli çift de, yazıların dediğine göre Atalanta ve Mele-ager'dir. Onların da kaderi domuz tarafından çizilmiştir.
Öyküye göre, Meleager'in doğumunda Kader Tanrıçaları annesine görünmüşler. îlki, Clotho, onun yüksek soylu bir erkek olacağını söylemiş, ikincisi, Lachesis, bir kahraman olacağım ve sonuncusu, Atropos, ocaktaki kütük yanıp bitene kadar yaşayacağım anlatmış. Anne yatağından fırlayıp odunu ateşten almış ve kasaya gizlemiş. Meleager büyümüş ve ava merak salmış. Fakat Vahşi Şeylerin tanrıçası Artemis, Meleager'in babası Calydon Kralı Oineus buy âk bir festival şöleninde tanrıçaya bir şey sunmayınca, hiç kimsenin durduramayacağı çok güçlü bir domuz yaratmış. Romalı şair Ovid'den kendi şairimiz Horace Gregory'nin yeniden yazdığı sözlerle:
kan ve ateş büyük gözlerinde dönüyordu
boynu demirdendi, kılları mızrak gibi diken dikendi
homurdandığmda salyası süt-beyazı köpürürdü
boğazında kaynayıp omuzlarında buharlamyordu...
yalnızca Hindistan'dan bir fil
dişleriyle kıyaslanabilirdi, ve yıldırımlar aktı f»!
geniş dudaklarından, güldüğünde veya iç geçirdiğinde
soluğuyla bütün asmalar, otlar yandı.*28)
Başı derde giren Kral Oineus Yunan ülkelerinin bütün kahramanlarım bu domuzu öldürmek için yarış etmek üzere davet etti, bütün büyük adlar geldiler, Castor ve Pollux, Idas ve Lynceus, Theseus, Ad-mestus, Jason, Peleus ve daha bir çokları. Ama hepsinden çok ilgi çeken güzel bakire Atalanta'ydı, bir gün ona tecavüz etmek isteyen bir
iK^V^r f
260
çift kentaur'u öldürdüğünde bir çok yeteneğini çoktan ortaya koymuştu, gene, bir prensin cenaze töreninde Achilles'in babası Peleus'u güreşte fırlatmıştı.
Bu kutsanmış avda birçokları domuz tarafından öldürüldü. Hayvanı ilk sıyıran mızrak Atalanta'nınkiydi; Meleager'inki düşürdü. Ama gençler bu peri gibi avcının güzelliğiyle çok daha fazla vurulmuşlardı; domuzun onun mızrağından yaralandığından fazla yaralıydılar, bütün bu erkek sporlanna erkek gibi çıplak katılıyordu. Domuz öldüğünde Meleager postunu kıza armağan etti.
Bu hareket dayılarını çok kızdırdı, ödülün anaerkil ailede kalmasını istiyorlardı, irlandalılarınla gibi büyük bir şamata koptu, dayılar kızdan ödülü söküp alırken Meleager onları öldürdü. Ve anne, akrabalarının öldürülmesinin öfkesiyle (ama belki de bütün bunlara neden olan hoppa kızın yüzsüzlüğüyle çarpılmış) kömürleşmiş odunu saklandığı yerden aldı ve ocağa attı; oğlu,' domuzu yüzerken öldü.*29)
Bir kez daha domuz ölüm, kader, yeraltı dünyası ve ölümsüzlüğün simgesi olarak odak noktası oluyor! Aynadaki kişilerden domuz tarafından öldürülen Adonis bir tanrıydı, Meleager bir prensti. Tann-ların da insanların da, domuzla simgeleştirilen tanrıçalann güçleriyle yönetildiği anlaşılıyor.
Simgenin anlamı bütün dünyada öyle kalıcı bir bağlama uzanıyor ki, şaşırtıcı olsa da tek bir grafik gibi, yaşam deneyimleri veri de olsa tremendum(*) gerçekleşmenin tanınması reddedilemez. Yalnız yüksek kültürlerde değil, folklorda da kahinler ve hayalcilerin bu simgeleri -veya denildiği gibi, tanrıları- kendi başlarına birer güç olarak değil fakat yaşamın ve ilhamların açığa çıktığı ve anlaşıldığı işaretler olarak düşündükleri gerçeği de artık ortada. Ruhun olduğu kadar gerçek dünyanın da güçleri sözkonusu. Dahası, bu Etrüsk düzenlemede olduğu gibi, nihai konuyla ilgili büyük temaları konu edinen şürsel düzenlemeler için de bu işaretler kullanılabilir. Bu tür resimle ifade edilen yeni gerçekleştirme akımjanndan mitosun tüm dünya kalıtımına yayılmaları ortaya çıkar. İnsan kültürünün şafağından beri çok biçimli, kültürlerarası bir gelişim olduğu anlaşılabilir. İhraç edilen gerçekleşmelerde hem simgelerin kendileri hem de akla getirdikleri düşünceler ve yaşam gizemleri açılır.
Dostları ilə paylaş: |