İnsanin kendiNİ tanimasi



Yüklə 415,76 Kb.
səhifə8/9
tarix18.08.2018
ölçüsü415,76 Kb.
#72163
1   2   3   4   5   6   7   8   9

“Sonra takva sahiplerini kurtaracak ve zalimleri dizüstü çökmüş olarak orada (cehennemde) bırakacağız”

Meryem Suresi 72

“Allah sadece takva sahiplerinin amellerini kabul eder”

Maide Suresi 27

“Ey Ademoğulları! Size edep yerlerinizi örtecek bir elbise, bir de hilat indirdik. Fakat takva elbisesi yok mu? İşte O, hepsinden daha hayırlıdır. Bu, Allah’ın (kudretine delil olan) ayetlerindendir. Umulur ki, düşünüp ibret alırlar

Çirkin bir söz işittiler mi, ondan yüz çevirirler ve ‘Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz sizedir. Kalın sağlıcakla. Biz cahilleri arayıp sormayız!’ derler.

Kassas Suresi 55

“İşte ahiret yurdu! Biz onu öyle kimselere veririz ki, onlar yer yüzünde kibir ve fesat istemezler. (Güzel) sonuç, müttekilerindir.”

Kassas 83

“Doğruyu getiren (Muhammed S.A.V.) ve tasdik eden yok mu? İşte bunlar takva sahiplerinin ta kendileridir. Onlar için Rableri katında, ne dilerlerse var işte iyilik yapanların mükafatı budur”

Zümer Suresi 34-35

“(Allah’tan) Sakınanlara; Rabb’iniz ne indirdi dendiğinde, ‘Hayır’ dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir.”

Nahl Suresi 30

“İman edip yararlı işler görenler; bundan böyle sakındıkları ve imanlarında yararlı işler görmekte devam ettikleri, sonra takva ve imanlarında, kökleştikleri, daha sonra bu takva ile beraber yararlı işler yaptıkları takdirde, haram kılınmazdan önce tattıkları şeylerde b ir günah yoktur. Allah iyilik yapanları sever.”

Maide Suresi 93

“Ve şüphesiz ki ahiret de bizim, dünya da bizimdir. İşte ben sizi, köpüren bir ateşle uyardım. Ona ancak en azgın olanlar girer. Öyle ki (Peygamberi) yalanlamış (imandan) yüz çevirmiştir. Takva sahibi ondan uzaklaştırılır. O takva sahibi ki, malını Allah yolundan verip temizlenir.”

Leyl Suresi 13’den 18’e kadar

Bu konuyla ilgili bazı Hadis- Şerifler ve hikmetli sözler şöyledir:

“Namaz kılmaktan yaya ve oruç tutmaktan kirişe dönseniz takva olmadıkça bunlardan fayda göremezsiniz”

Hadis-i Şerif

“Takva elbisesini soyan kimse hiçbir şeyle örtünemez”

Hadis-i Şerif

“İnsan eksiksiz takva sahibi olabilmek için gözünü harama bakmaktan, dilini yalandan ve dedikodudan ve vücudunu haramdan sakınmalıdır.”

İbrahim B.Edhem

“Kurtuluş iki şeydedir; takva ile temiz niyet. Mahvoluş da iki şeydedir: Allah’ın Rahmetinden ümit kesmek ve kendini beğenmek”

İbn-i Mesut

“Takva sahibi üç özellikle belli olur. Henüz elde edemediği şeylerle ilgili güzel bir tefekkür. Elde ettikleriyle güzel bir hoşnutluk. Kaçırdığı şeylerle ilgili güzel bir sabır”

Hz. Davut (A.S.)

Unutmayalım ki gerçek mutluluğun sahipleri takva sahibi olanlardır ve eğer sonsuz mutluluğu istiyorsak, önce takva sahibi olmamız şarttır. Bu uğurda gayret ve çaba göstermeliyiz şimdi takva sahibi olmamıza yardımı olacak diğer bir husus hakkında bilgi vereceğiz.

Hepinizin bildiği gibi Cenab-ı Hakk’ın bize bahşetmiş olduğu sayılamayacak kadar çok nimet vardır. Bunları düşünmek ve içimizde bu hikmetlere karşı minnettarlık duymak; bize Allah-u Teala’nın emirlerine itaatkarlık kazandıracaktır. Öyle ki Alla-u Teala’nın üzerimizde sayısız nimetleri vardır ve hiçbir zaman bu nimetlerin borcunu yaratıcımız olan Yüce Allah (C.C.)’a ödeyebilecek değiliz. İsterseniz şimdi bu konuyla ilgili ayeti kerimeleri inceleyelim:

“Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür”

İbrahim Suresi 34

“Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın.”

Ali İmran 103

“Allah, takva sahiplerini (inanarak ve inançlarını uygulayarak) zafere ulaşmaları dolayısı ile kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz ve onla hüzne kapılmayacaklardır”

Zümer Suresi 61

“Eğer Allah’ın nimetini saymaya kakışacak olursanız onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.”

Nahl Suresi 18

Hem dünyada hem de ahirette mutluluk ve huzur içinde yaşamak da yine takva sahibi olmakladır. Kur’an-ı Kerim’de bu hususta şu ayetlere dikkat edelim:

“Onlardan öylesi de vardır ki: Rabb’imiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru der. İşte bunların kazandıklarına karşılık nasibleri vardır. Allah hesabı pek seri görendir”

Bakara Suresi 201-202

“İşte Allah, iman edip salih amel işleyen kullarına böyle müjde vermektedir. De ki; Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik kazanırsa biz ondaki iyiliği arttırırız. Gerçekten Allah bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir”

Şura Suresi 23

“Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.”

Nahl Suresi 97

“İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat edenlerin Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır. Rableri onlara katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler”

Tevbe Suresi 20-21

“(Ancak) Gerçekten iman edip, salih amellerde bulunanlar ise; Onlar için nimetlerle donatılmış cennetler vardır. Orada ebedi olarak kalıcıdırlar. Allah’ın vadi haktır. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.”

Lokman Suresi 8-9

Andolsun, siz güçsüz iken Allah size Bedir’de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Allah’tan sakının, O’na şükredebilirsiniz. Sen müminlere: Rabb’inizin size meleklerden indirilmiş üç bin yardım iletmesi size yetmez mi? Diyordun. Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabb’inizin size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır. Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. Yardım ve zafer (nusret) ancak üstün ve güçlü, hüküm sahibi olan Allah’ın katındadır.”

Ali İmran 123-126

“Onlar, yalnızca; ‘Rabb’imiz Allah’tır’ demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah’ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah kendi (dini) ne yardım edenlere kesinlikle yardım eder.”

Hac Suresi 40

Cenab-ı Hakk’ın kulları olarak, bütün bu nimetleri bize verdiği için Allah-u Teala’ya şükretmeli ve ona her zaman sadık kalmalıyız. Oysa biz insanlar bunca nimeti görmezlikten gelir ve çoğu zaman nankör bir tutum sergileriz. Allah’ın emirlerine itaat etmek yerine kendi nefsimizin emirlerine itaat bizim için daha kolay geliyormuşcasına arzu ve isteklerimizin peşinde koşarken bizi yaratan, yürümemizi, verdiği nimetler ile beslenmemizi, nefes alıp vermemizi, kısaca her şeyimizi borçlu olduğumuz Yüce Allah (C.C.)’ı hatırımıza bile getirmeksizin nankörce yaşamayı tercih eder hale geliriz. İnsanın bu duruma düşmesindeki en önemli faktörlerden biridir nefis, önceki bölümlerde de bahsettiğimiz gibi belli bir süre nefsin her istediğine itaat insanın karanlıklar içinde kaybolmasına sebep olur. İşte buna izin vermeyen takva sahipleri ise gerçek mutluluğun sonsuz huzurun sahipleridir. Takva sahipleri Allah-u Teala’nın emirlerine riayet eden, verdiği nimetlere şükreden, kazasına razı ve belasına sabırlı olandır. Takva sahipleri Allah-u Teala’dan korktukları kadar hiçbir şeyden korkmaz O’nun rızasını kazanmak için yaşar ve ihlaslı olarak O’na ibadet ederler. Onlar insanlara karşı temiz kalpli, dürüst ve yardımseverdirler, kendileri kimseyi kırmadıkları gibi, hata yapan insanların da hatasını afederler. Buna benzer daha bir çok güzel davranış ve ahlakı bünyelerinde barındıran takva sahiplerinin elbette Allah’ın yardım ve izni ile mutlulukların en güzeline, nimetlerin en iyisine layık olmaları kaçınılmazdır. Hem bu öyle bir nimettir ki hiçbir zaman hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği kadar güzel ve devamlı olandır. İşte takva sahiplerine Allah-u Teala’nın Rahmetinin ve kudretinin bir eseri olarak hazırladığı o sonsuz mutluluğu, cennet hayatını Kur’an-ı Kerim’de bizlere şu ayeti kerimelerle haber vermektedir:

“Artık kitabı sağ eline verilen kişi der ki: ‘Alın, kitabımı okuyun. Çünkü ben gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış)tım’. Artık o, hoşnut bir yaşama içindedir. Yüksek bir cennette devşirilecek (meyve ve eşsiz ürün)leri pek yakındır. Geriye kalan günlerde, peşin olarak sunduklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin, için”

Hakka Suresi 19-24

“Takva sahiplerine vadedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orada onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır...”

Muhammet Suresi 15

“Onlar, Adn cennetlerine girerler. Babalarından eşlerinden ve soylarından ‘salih davranışta’ bulunanlar da (Adn cennetlerine girer). Melekler onlara her bir kapıdan girip (şöyle derler): ‘Sabrettiğinize karşılık selam size. (Dünya) Yurdunun sonu ne güzel’.”

Rad Suresi 23-24

“İşte onlar sabretmelerine karşılık (cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orada esenlik dileği ve selamla karşılanırlar. Orada ebedi olarak kalıcıdırlar; O, ne güzel bir karargah ve ne güzel bir konaklama yeridir.”

Furkan Suresi 75-76

“Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün”

İnsan Suresi 20

“Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar başlarındadır”

Mürselat Suresi 15

“O da sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel konaklara yerleştirir. İşte ‘büyük mutluluk ve kurtuluş’ budur.”

Saf Suresi 10

“İman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Onda onlar için tertemiz kılınmış eşler vardır. Ve onları, ne sıcak, ne soğuk, tam kararında gölgeliğe sokacağız”

Nisa Suresi 57

“Ancak Rablerinden korkup sakınanlar ise, onlara yüksek köşkler vardır, onların üstünde de yüksek köşkler bina edilmiştir. Onların altında ırmaklar akmaktadır. Bu Allah’ın vadidir. Allah vadinden dönmez.”

Zümer Suresi 20

“Adn cennetleri onlarındır; oraya girerler, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler. Ve orada onların elbiseleri ipek(ten)dir.

Fatır Suresi 33

“Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları), üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları”

Vakıa Suresi 28-29

Kaynaktan (doldurulmuş) kadehlerle çevrelerinde dolaşırlar. Bembeyaz; içenlere lezzet (veren bir içi) Onda ne bir gaile vardır, ne de kendilerinden geçip, akılları çelinir”

Saffat Suresi 45-47

“Orada tahtalar üzerinde yaslanıp dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler”

İnsan Suresi 13

“Astarları, ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki cennetinde meyve devşirmesi (oradakilere) yakın (kolay)dır.

Rahman Suresi 54

“Ve (daha) bir çok meyveler arasında, kesilip eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler).”

Vakıa Suresi 32-33

“Allah’ın kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki onlara hiçbir korku yoktur, mahsun da olacak değillerdir”

Ali İmran Suresi 170

“O gün zalimleri kazandıkları dolayısı ile korkuyla titrerken görürsün; O (yaptıkları) da üstlerine çöküvermiştir. İman edip salih amellerde bulunanlar ise, cennet bahçelerindedirler. Rableri katında her diledikleri onlarındır. İşte büyük fazl (nimet ve üstünlük) budur.

Şura Suresi 22

“Derler ki; ‘Bizden hüznü giderip yok eden Allah’a hamdolsun; Şüphesiz Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir”

Fatır Suresi 34

“Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız. Altlarından ırmaklar akar. Derler ki; “Bizi buna ulaştıran Allah’a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya eremeyecektik. Andolsun, Rabb’imizin elçileri hak ile geldiler” Onlar; “İşte bu yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir” diye seslenilecek”

Araf Suresi 43

“Nimetin parıltılı sevincini sen onları yüzlerinden tanırsın”

Muttaffifin Suresi 24

“Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır”

Rahman Suresi 70-72

“Gerçek şu ki, biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip yarattık. Onları hep bakireler olarak kıldık, eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt”

Vakıa Suresi 35-37

“O gün mümin erkekler ile mümin kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. ‘Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar (olduğunuz) altından ırmaklar akan cennetlerdir’ İşte ‘büyük kurtuluş ve mutluluk’ budur”

Hadid Suresi 12

Hayatımızda bazı değer ve nimetler için verilen çaba ve gayretlerin ne derece zor olduğunu göz önüne alarak sonsuz bir cennet hayatının, nasıl bir mücadele gerektirdiğini anlamak zor olmasa gerek. Elbette böyle bir hayat için mücadelelerin en iyisi verilmelidir.

“İçinde, ne boş ve saçma bir söz işitirler, ne bir yalan”

Nebe Suresi 35

“Bizim katımızda sizi bize yaklaştıracak olan ne mallarınız, ne de evlatlarınızdır; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. İşte onlar: Onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere kat kat mükafat vardır ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler.”

Sebe Suresi 37

“Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar bir cennet bahçesinde sevinç içinde ağırlanırlar”

Rum Suresi 15

Böyle bir müjdeyle müjdelenen ve sonsuz mutluluğa eren takva sahipleri hiç ölümden korku duyarlar mı? İşte bu şekilde bir çok insanın tüylerini ürperten ölüm; gerçek müminler için hep bir hediye olarak görülür ve çaresiz her canlının tatmak zorunda olduğu ölüm takva sahiplerine hiç de korkulacak bir durum olarak algılanmaz. Çünkü onlar ölüme de hazırlığını yapmışlardır. Takva sahibi olmakla zaten ölüme hazır demektir. Hayat yolunun sonu bir uçurum olan ölümle noktalanacağı her kesçe çok iyi bilinmesine rağmen hiç ölmeyecekmiş gibi bir tavır sergilemek gerçekten çok şaşırtıcıdır. Oysa ne yaparsa yapsın insan ölümden kurtulabilecek değildir. Öyleyse ona her an her dakika hazır olmalıdır. Çünkü hiçbir zaman insan ne zaman öleceğine emin değildir. Belki bu gün, belki yarın, hiç tahmin edemeyeceğimiz bir zamanda belki birazdan ölmüş olacağız hiç düşündünüz mü? Aslında zaman insan için hep bir aldatıcı oyun teşkil etmektedir. Sayılara vurulduğunda yıllar hep insan için bir uzaklık, bir çokluk gibi görülmesine rağmen aslında zaman o kadar çabuk geçiyor ki insan yılların nasıl geçtiğine şaşıp kalıyor ve öyle ki işte o beklenen son hiç tahmin edilemeyecek kadar çabuk bir zamanda insanın önüne çıkıyor ve Hak olan Allah-u Teala’nın vadi gerçekleşiyor:

“Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı aldatıcı metadan başka bir şey değildir.”

Ali İmran Suresi 185

Şimdi kendimize şu soruyu soralım ecelimiz bize şu an gelse acaba hangimiz ona hazır bir durumdayız. Peki geleceğinde hiç şüphe olmayan ölüm geldiği zaman ne derece hazır olacağız. Hep yapılması gerekenleri başka zamanlara erteleyerek ve o ölümün bize uzak olduğunu düşünerek daha nereye kadar yaşamımızı, nefsin arzuları peşinde koşturarak sürdürmeye devam edeceğiz. Doğrusu takdir edilen zaman öyle çabuk gelecek ki hepimiz şaşırıp kalacağız.

Verilen vakit bitmeden

İş işten çoktan geçmeden

Nefsini öldür ölmeden

Böyle emretmiş Halk eden

Aslında hepimiz sözde mutluluğumuzun peşinde koşmaktayız farklı farklı olanlarda neşe ve huzur aramaktayız. Ama genelimiz fani olanlardan başkası için çaba harcamamaktadır. Kimimiz zenginlikte, kimimiz şöhrette, kimimiz değişik maceralarda ve kimimiz de buna benzer hiçbir zaman gerçek mutluluğu insana vermeyecek olan bir takım alanlarda mutluluğunu aramaktadır. Oysa sonsuz mutluluğun habercileri olan Peygamberler, tarihten günümüze hiçbir zaman bizleri yalnız bırakmayarak Cenab-ı Hakk’ın bize vadettiği gerçek mutluluğun Allah-u Teala’nın emir ve yasaklarına riayet etmekten (takva sahibi olmaktan) geçtiğini haber vermişlerdir.

Bizlere düşen görev; kendimizi iyi tanıyarak nefsimizi terbiye edip onun fenalıklarından kendimizi sakınmak ve takva sahiplerinden olmaya çalışmaktır. Bunları başarmamız sonucunda Rabb’imiz bizi şu ayeti kerime ile müjdelemektedir:

“Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabb’ine hoşnut edici ve hoşnut olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir.”

Fecr Suresi 27-30

Düşünerek doğru kararlar almalıyız gayret ve çabalarımız bizlere sonsuz bir mutluluğu vad etmelidir. Fani ve gayret ve amaçlarımızı boşa çıkaracak hedef veya işler ile meşgul olup da pişman olanlardan olmaktan sakınmalı ve gerçek mutluluğa yönelmeliyiz. Hangimiz mutluluk için harcadığımız gayret ve emeklerin boşa gitmesini ister ki. Elbette hiç birimiz istemeyiz öyleyse şu ayeti kerimenin anlatmak istediğini anlayalım:

“O gün, öyle yüzlerde vardır ki nimette (engin bir mutluluk içinde) dirler. Harcadığı çabadan dolayı hoşnuttur”

Gaşiye Suresi 8-9

Öyleyse bizi yaratan ve bize bunca nimeti bahşeden ve isterse bizlere sonsuz bir mutluluk bağışlayacak olan Allah/u Teala’nın emir ve yasaklarına riayet ederek takva sahiplerinden olmaya çalışmalı ve bu amaç uğruna çaba ve gayret sarfetmeliyiz. Cenab-ı Hakk’ın yardım ve dilemesiyle sonsuz mutluluğun sahipleri olan takva sahiplerinden olmaya gayret etmeli mi yoksa sonuç itibariyle bizlere hiçbir iyiliği dokunmayacak ve zamanla yok olacak hedefler peşinden koşmak mı tercihinizdir. Artık tercihinizi yapın çünkü çok geç kalma ihtimaliniz hep yüksektir. Rabb’imizin bize vaad etmiş olduğu gerçek mutluluğa ve kurtuluşa ermek hedefimiz olması dilekleriyle son sözü yine Kur’an-ı Kerime bırakıyor ve şu ayetin sunduğu tercihlerden ilkini tercih etmeyi cümlemize nasip etmesini Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyorum:

“Öyle ya, binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kurmuş olan mı hayırlıdır, yoksa binasını çökecek bir yarın kenarına kurup onanla beraber cehennem ateşine yuvarlanan mı? Allah zalim bir kavme hidayet vermez.”

Tevbe Suresi 109

HADİS-İ ŞERİFLER VE EHLİ HİKMETTEN İNCİLER


Babanın yüzüne bakmak ibadettir.Kabe-i mukerreme'ye bakmak ibadettir. Musaf'a (Kur'an-ı kerim ) bakmak ibadettir. Alim' in yüzüne bakmak ibadettir. Kim bir alimi ziyaret ederse , sanki beni ziyaret etmiş gibidir. Kim bir alimin yanında oturursa benimle oturmuş gibidir.Dünyada benimle oturan kimseyi kıyamet gününde Allah-ü Teala Hazretleri onu yine yanımda oturtur.

HADİS-İ ŞERİF

Babanın , misafirin ve mazlumun duaları geri çevrilmez.

HADİS-İ ŞERF
Kocası kendisine dargın olan kadının namazı kabul edilmez.

HADİS-İ ŞERİF

Eğer insanın insana secde etmesini emretseydim , kadının kocasına secde etmesini emrederdim. Koca hakkı okadar büyüktür. Kadın at sırtında dahi olsa kocasına kendisini teslim etmemezlik yapmaması Ramazan ayı dışında kocasından bir gün bile izinsiz oruç tutmaması eğer tutarsa orucun sevabı kocasına itaatsizliğin günahı kendisine olur ve kocasından izin almaksızın dışarı çıkmasıdır. Eğer izinsiz dışarıya çıkarsa geri dönünceye kadar hem rahmet hemde azap melekleri kendisine lanet okur.

HADİS-İ ŞERİF

Herhangi bir kadın kocası kendisinden razı olduğu halde ölürse cennete girer.

HADİS-İ ŞERİF


Kadınlarınıza eziyet etmeyiniz onlar Allah'ın sizlere emanetidir. Onlara yumuşak olunuz iyilik ediniz.

HADİS-İ ŞERİF
Kim bir kadınla evlenirken aralarında kararlaştırılan mihri vermemeyi niyet ederse o kimse zinakardır. Kim birinden borç alırken onu ödememeyi niyet ederse o kimse bir hırsızdır.

HADİS-İ ŞERİF


Kadınlarınıza iyilikle öğüt veriiz çünkü onlar size teslim edilmiştir size karşı ellerinde hiç bir şey yoktur. Onları Allah'ın emanetleri olarak aldınız ve Allah'ın hükmüne dayanarak ırzları size helal kılındı.

HADİS-İ ŞERİF


Bu kalpleriniz tıpkı demirin paslandığı gibi paslanır.(Efndimiz S A V 'in ashabı buyurdular ); Cilası nedir ya Resul-Allah. Efendimiz S A V Buyurdu; Kuran okumak , Allah'ı zikretmek , ölümü anmaktır.

HADİS-İ ŞERİF

Sizin imanca en güzeliniz ahlakça en güzel olanınızdır.

HADİS-İ ŞERİF

Sıddıklrın derecesine geçmek istersen senden ilgiyi kesene bağlan , senden esirgeyene sen ver , sana zulmedenide bağışla.

HADİS-İ ŞERİF


Bir kul bir kulun kusurunu örterse Allah-u Teala Hazretleri'de onu kıyamette örter.

HADS-İ ŞERİF


Sizden biriniz kendi nefsi için sevip istediği birşeyi kardeşi (veya komşusu ) içinde sevip istemedikçe gerçek mümin olamaz.

HADİS-İ ŞERİF

İnsaf dinin yarısıdır.

HADİS-İ ŞERİF

Allah güleryüzlü ve cana yakın insanları sever.

HADİS-İ ŞERİF

Sıla-i rahim etmeyen cennete giremez

HADİS-İ ŞERİF
Mümin ülfet eder ve ülfet olunur , ülfet etmeyen ve ülfet olunmayanda ise hayır yokyur. İnsanların hayırlısı insanlar için hayırlı olandır .

HADİS-İ ŞERİF

ÜLFET; Uygun kiselerle görüşüp konuşmak.

Ev satın almadan önce komşu , yola çıkmadan önce arkadaş arayınız.

HADİS-İ ŞERİF

Rızkı güzel yüzlülerin yanında arayınız.

HADİS-İ ŞERİF

Kişi haksız olarak bir şeye lanet ederse o lanet kendisine döner.

HADİS-İ ŞERİF

Kanaat tükenmez bir hazinedir.

HADİS-İ ŞERİF

Zulme uğramışın duasından kork çünki onunla Allah arasında perde yoktur.

HADİS-İ ŞERİF

En üstün cihat kişinin kendi nefsiyle cihat etmesidir.

HADİS-İ ŞERİF

İnsanlara müdar etmek sadakadır.

HADİS-İ ŞERİF
Müdara;Yüze gülme sükun ve anlayış üzere durmaktır.

Herkese derecesine göre muammele ediniz.

HADİS-İ ŞERİF

Din kardeşine gelen belaya sevinme sonra Allah ona afiyet sana bela verir.

HADİS-İ ŞERİF

Rüşvet verende alanda cehennemliktir.

HADİS-İ ŞERİF

Misafir eve girince rızkıyla girer cııncada ev halkının günahlarının mağfiretiyle çıkar.

HADİS-İ ŞERİF

Bütün insanlar günah işler fakat günah işleyenlerin en hayırlısı tevbe edenlerdir.

HADİS-İ ŞERİF
En çabuk kabul edilen dua birinin diğeri hakkında gıyaben yaptığı duadır.

HADİS-İ ŞERİF

Cenab-ı Hakkın en çok razı olduğu amel vaktinde kılınan namazdır.

HADİS-İ ŞERİF

Allah ümmetimin kalplerindeki kötü arzu ve meyilleri, söz ve fiil haline çıkarmadıkları müddetçe af eder.

HADİS-İ ŞERİF

Müjdeleyiniz tiksindirmeyiniz , kolaylık gösteriniz güçleştirmeyiniz.

HADİS-İ ŞERİF

Ümmetimden iki sınıf varki şefahatim onlara ulaşmaz.

1.Halka zulmeden yönetici

2.Dinde şiddet yolunu tutup insanları soğutan kimse.

HADİS-İ ŞERİF

Allah'a en sevimli ibadet azda olsa devamlı olandır.

HADİS-İ ŞERİF

Akrabaya verilen sadakaların sevabı iki katı yazılır hem sıla-i rahim hem sadaka sevabı.

HADİS-İ ŞERİF

Muaz (R.A Hazretleri ) ; Ya Resulellah ! Benim için halas (kurtuluş )'un yolu nasıldır dedim.Efendimiz ( S.A.V ) Buyrdular; Bana tabi ol yakin derecesine yüksel , eğer senin amelinde bir teksir (kusur) olsada...... dilini vakiyadan (gıybetten) koru. Hamele-i Kur'an olan kardeşlerin hakkında ileri geri konuşma , gıybetlerini etme onlara karşı kendini temize çıkarma ( kendini kardeşlerinden üstün tutma ) dünya amelini ahiret ameline karıştırma. İnsanları sıkma (onları tazyik etme) seni sıkan (yani tazyik eden ) cehennem ateşinin köpekleridir.Kıyamet günü ateştedirler. Amelinle insanlara gösteriş yapma.

HADİS-İ ŞERF


Yüklə 415,76 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin