Evet sorunun ne olduğunu bilmek; yani kendimizi (nefsimizi) iyi tanımak öncelikli olarak şart, sonrada gerçek huzurun ve mutluluğun habercileri olan peygamberlere itaat ve b öylece sorunlardan ve bütün mutsuzluklardan kurtularak ilahi huzura kavuşmak gerektir. Öncelikle bizi mutsuz eden sorunlardan kurtulmalı ya da sonradan pişman olacağımız ileriki zamanlarda bizi bir kaosa sürükleyecek olan yollara sapmamamız şarttır. Öyle ki atılan her adımda bir dikkat ve titizlik gerektir sürekli olarak nefsimizi kontrol altında tutmalıyız aslında bize bu konuda gereken yardımı ve yapılması gerekenleri en ince ayrıntılarına kadar hiçbir zaman bizim düşünemeyeceğimiz şekilde düşünen Yüce Allah (C.C.) bize peygamberler vasıtası ile ilahi huzura sonsuz mutluluğa giden yolun prensiplerni öğretmiştir. Bize düşen görev Yüce Allah (C.C.)’ın peygamberi olan Muhammed (S.A.V.)’e itaat ve Yüce Kur’an’daki bilgiler ışığında yaşamaktır. Elbette ki sonsuz mutluluğa kavuşmak sanıldığı kadar kolay olmayacaktır. Uğrunda büyük bir mücadeleyi gerektiren oldukça zor bir yoldur ama uğrunda her çileyi ve her acıyı şu kısa ömrümüzde çekmeye değebilecek bir amaçtır. Öyle bir amaç ki; asla uğrunda çekilenler boşa çıkmayacak ve insanın hiçbir zaman için verdiği mücadeleden pişmanlık duymayacağı bilakis keşke daha çok mücadele etseydim deyip hayıflanacağı bir mutluluktur bu. İmam-ı Rabbani Hazretleri bir mektubuna şöyle başlamıştır:
“Bilmiş olasın ki, seyrü sülükten gaye; Nefs-i emmarenin tezkiyesi, temizlenmesidir. Böyle olmalı ki, nefsani arzulardan neş’et eden batıl ilahlara tapmaktan kurtuluş, müyesser olsun. Hakikat manasında teveccüh edilen kıblede, Yüce, Mukaddes, Hakiki, Vahid Mabud’dan gayri kalmasın. Onun üstüne, hiçbir maksat asla ihtiyar edilmesin... (İmam-ı Rabbani Hazretleri bu mektubu Hacı Meyan Muhammed Lahari’ye yazmıştır)
Evet böyle eşsiz bir mutluluk, böyle büyük bir huzur uğrunda yapılan mücadele de elbetteki kolay olmayacaktır.
Ebu Hureyre’nin rivayetine göre, Resulullah (S.A.V.) şöyle buyurdu:
Allahu Teala Cebrail’i davet etti. Onu cennete gönderdi. Şöyle buyurdu:
-Cennete git bak! Oradakiler için hazırladıklarımı gör
-Ya Rabbi, izzetine yemin olsun ki, onu duyan, oraya girmek ister
-Tekrar git bak, buyurdu. Cebrail gitti baktı döndü ve şöyle dedi;
-İzzetin hakkı için oraya kimse giremez diye korkuyorum.
Bundan sonra cehenneme gönderdi ve şöyle buyurdu;
-Cehenneme git; onu ve ona gireceklere hazırladığımı gör.
Cebrail (A.S.) gitti döndüğünde şöyle dedi;
-İzzetine yemin olsun orayı duyan girmek istemez. Bu sefer onun çevresini şehevi şeylerle sardı ve Cebrail’e şöyle dedi;
-Bir daha git gör.
Cebrail (A.S.) onu görüp döndüğünde şöyle dedi;
-İzzetin hakkı için; oraya girmeyen kalmaz diye korkuyorum.
Görüldüğü gibi böyle bir mutluluğa ve cennete kavuşmak hiç de kolay değil. Allah (C.C.)’ın yardımı ve dilemesiyle onun gösterdiği yolda, onun emirlerine itaat ederek erişilebilinecek bir mutluluktur bu. Öyleyse Allah-u Teala’nın ve onun Resulü Peygamberimiz (S.A.V.) sözlerine iyi kulak vermeli ve itaat etmeliyiz. Bize en büyük yardımı nitekim Allah-u Teala’dan göreceğiz ve şimdi O’nun ve Resulü’nün emir ve öğütlerine kulak vereceğiz.
Kitabımızın üçüncü bölümünde de islamın temel prensiplerini birinci bölümde olduğu gibi en kısa ve en az şekliyle Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflerle açıklamaya çalışacağız ve dördüncü bölümümüzde yine bu konularla alakalı olarak bilgiler edineceğiz.
III. BÖLÜM
ALLAH’I ZİKRETMEK VE SELAT-Ü SELAM
“Allah’ı zikretmek en büyük ibadettir”
Ankebut Suresi 45
“Her şeyin bir cilası vardır. Kalbin cilası ise Allah’ı zikir etmektir”
Hadis-i Şerif
“Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikir ediniz”
Ahzap Suresi 41
Ayeti kerime ve Hadis-i Şeriflerden de anlaşılacağı üzere Allah-u Teala’yı zikir etmek ibadetlerin en faziletlisidir, öyleyse her durumda Allah-u Teala’ya dua etmek bir kul olarak bizlerin borcudur. Yani insan Allah-u Teala’nın verdiği nimetlere şükrederek, kötü ve zor dönemlerinde Allah-u Teala’dan yardım dileyerek ve başarılı olmak ve mutluluğa ermek için Allah-u Teala’dan yardım dileğinde bulunup dua ederek Allah’ı her durumda zikir etmiş oluruz ve böylece hem Allah’ın rızasını, Allah’ın yardımını ve Allah’a karşı itaatkar olma derecesine erişmiş oluruz. Bu konuyla ilgili diğer bir Hadis-i Şerif ise şöyledir:
“Amellerinizin hayırlısını, sultanımızın katında en pakını, derecelerinizi en çok yükselten şeyi, sizin için altın ve gümüş sadakasından daha hayırlı, sizin için düşmanla karşılaşıp vuruşmaktan daha hayırlı bir şeyi size haber vereyim mi: Allah’ı anmaktır”
Hadis-i Şerif
“Allah ve melekleri, peygambere salat etmekte (Onun şerefini gözetmeye ve şanını yükseltmeye özen göstermekte)dirler siz de O’na salat-u selam getiriniz.”
Ahzap Suresi 56
Ümmetimden kim ki ihlaslı bir kalple bana bir kere salat-ü selam getirirse Allah ona on mağfiret ihsan eder, derecesini on kat yükseltir günahlarından onunu defterinden siler.
Peygamberimiz (S.A.V.)’e salavat getirmek bir tür günahlardan arınma vesilesidir bu sebepledir ki Peygamberimiz (S.A.V.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
“Bana Salat-ü Selam getiriniz çünkü bana salatü selam getirmek günahlardan arınmazının sebebidir.”
Hadis-i Şerif
Allah-u Teala’yı zikretmek hususunda ve Peygamberimiz’e (S.A.V.) salavat getirmenin önemi hususunda bu hadis ve ayetlerin düşünülerek anlanması ve uygulanması sonucunda derece itibariyle insanın yükseleceği ve günahlardan daha uzak kalacağı kesindir. Allah-u Teala’yı zikretme hususuna değinmişken Kelime-i Tevhid hakkında biraz bilgi edinmemizde yarar olacağını umuyorum:
“Benim ve benden önce peygamberlerin söylediği en faziletli söz ‘La ilahe illallah’ cümlesidir”
Hadis-i Şerif
“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz”
Hadis-i Şerif
“Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La ilahe illallah” derse cennete girer”
Hadis-i Şerif
Bu Kelime-i Tevhid’in ne derece önemli olduğunu anlamak için bir de Kur’an’ın şu ayeti Kerim’ini inceleyelim:
“Bir zaman gelir ki, kafirler keşke biz de müslüman olsaydık derler”
Hicr Suresi 2
Mücahid bu ayeti kerimeyi açıklarken ‘La ilahe illallah’ diyenler cehennemden çıkarılınca kafirler; keşke biz de müslüman olsaydık derler buyurmuştur.
Yüce Kur’an’ı okuyarak bilmediğmiz konularda bilgi sahibi olurken hem de bu vesile ile Allah-u Teala’yı da zikir etmiş oluruz. Kur’an okumanın fazileti pek büyüktür, bu husustaki şu iki hadisi şerifi okuyacak olursak konunun önemini daha iyi kavrayabiliriz:
“Kim Kur’an’ın yeryüzünde yayılması uğrunda çaba harcarsa ana babası kafir bile olsa Allah onların azabını hafifletir”
Hadis-i Şerif
“Günahların tümü bana gösterildi. Onlar arasında Kur’an’ı öğrenip de bırakmak kadar ağırını girmedim”
Hadis-i Şerif
ZEKAT VE CİMRİLİK
“Allah cimri ve kibirlileri sevmez.” Nisa Suresi 4/36
“Kim cimrilik eder ve (Allah’a karşı) müstağni davranır ve güzeller güzeli kelimeyi (tevhidi) yalanlarsa biz de onu çetin bir yola zorlarız”
Leyl Suresi 22/5-10
“Cömert, Allah’a, Cennete ve insanlara yakın, cehenneme uzaktır. Buna karşın cimri, Allah’a, Cennete ve insanlara uzak cehenneme yakındır”
Hadis-i Şerif
Yüce Kur’an’daki ayetlerden ve Peygamberimiz (S.A.V.)’in hadislerinden de anlaşılacağı gibi her müslümanın nefsinin cimriliğinden korunarak insanlara yardımı bir borç bilmesi şarttır. Verilen zekatın aynı zamanda insanların günahlarının bağışlanma vesilesi de olacağı Yüce Kur’an’da bizlere duyrulmuştur. Birazdan yazacağımız Hadisleri düşünecek olursak bu konuda çok söze gerek olmadığını ve her müslümanın bu konuya gereken hassasiyeti göstermesi gerektiğini daha iyi anlayacağız.
“Allah’a yemin ederim ki hiçbir cimri cennete giremez”
Hadis-i Şerif
“Kim bir yetimi yedirir, içirir, barındırırsa Ulu Allah onu kesinlikle cennete koyar”
Hadis-i Şerif
“Zekatı veren, misafiri ağırlayan ve emaneti yerine teslim eden kimse nefsinin cimriliğinden sakınmış olur”
Hadis-i Şerif
“Hastalarınızı sadaka vererek tedavi ediniz”
Hadis-i Şerif
“İki yüz rekat nafile namaz kılacağına bir çörek sadaka vermeni daha çok isterim”
Hadis-i Şerif
“Otuz bin rekat nafile namaz kılacağına dul bir kadının ihtiyacını karşılamanı isterim”
Hadis-i Şerif
Görüldüğü gibi Yüce Allah ve Resulü bu konuya oldukça önem vermişler ve cömertliği, insanlara iyilik etmeyi her fırsatta insanlara tenbihlemişlerdir. Ne var ki sadaka konusuna verilen hassasiyetin yanı sıra bilinmesi gereken bazı konulara da değinelim. Sadaka vermenin yanı sıra verilen sadaka ve verdiğiniz kişi de çok önemlidir. Öyle ki sadaka olarak vereceğiniz şeyler kendi nefsiniz için seçip istediklerinizden ya da ona denk olan şeylerden olmalıdır öyle ki sizin hiçbir zaman alıcı olmayacağınız şeylerin de sadaka olarak verilmesi caiz değildir bu konuyla alakalı olarak Kur’an’ın şu ayeti kerimeye dikkat edelim:
“Gözünüzü yummadan alıcı olmayacağınız şeyleri sadaka vermeye kalkışmayınız. Biliniz ki Allah her şeyden müstağni ve hamde layık olandır”
Bakara Suresi 267
Dediğimiz gibi bu konuda da gayet titiz davranmak sadaka olarak vereceğimiz malın en azından rağbet görebilecek cinste olmasına dikkat etmeliyiz, bu konuda dikkat edilmesi gereken diğer bir husus da sadakanın verileceği şahsın iyi seçilmesidir. Bazı kimseler vardır ki aç olduğu halde hiç kimseden bir şey istemez ve bu konuda hiç kimseye bir şey söylemez işte asıl sadakaya layık olanlar onlardır. Bu tür kimseleri arayıp bulmalı ve gereken yardımı yapmalıdır. Bunun yanı sıra çevremizde fakir ve ihtiyaçları olan kişilerin ihtiyaçlarının karşılanması da önem teşkil eder.
Şimdi bu konuyla alakalı Kur’an’dan bazı örnekler verelim ve böylece bu konuya gereken önemi verme hususunda biraz daha bilgi edinelim:
“Mallarından sadaka al ki, böylelikle kendilerini günahlardan arıtmış ve iyiliklerini bereketlendirmiş olursun”
Tevbe Suresi 103
“Siz Allah için ne verirseniz, Allah onun yerine başkasını verir”
Sebe Suresi 39
“Kendisinin ihtiyaçları olsa dahi başkalarını öz canlarına tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar umduklarına erenlerdir”
Haşr Suresi 9
“Kazandıklarınızın temiz olanlarından sadaka veriniz”
Bakara Suresi 267
“Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur. Size cimriliği ve sadaka vermemeyi telkin eder. Allah ise size katından bir mağfiret ve bir lütuf vadeder”
Bakara Suresi 268
Ümit ediyorum bu konluara gereken ilgi ve alakayı gösterirsiniz bu konuların önemi çok büyüktür, lakin biz bu kitapta çok kısa ve öz olarak bu konulara yer veriyoruz. İnşallah siz bu kısa öğütlerden çok büyük dersler çıkararak gerçek huzur ve mutluluğa doğru ilerlersiniz.
ANA, BABA HAKKI VE AKRABA ZİYARETİ
“Rabbin, sadece kendisine ibadet etmenizi ve ana, babaya iyilik etmeyi buyurmuştur”
İsra Suresi 23
“Onlardan biri ya da ikisi yanında ihtiyarlarsa sakın onlara ‘öf’ bile demeyiniz”
İsra Suresi 23
Anne ve babalarımızın bizler üzerindeki hakları asla ödeyemeyeceğimiz hepimizin malumudur onun içindir ki değil onlara itaatsizlik etmek “öf” bile demek Yüce Allah (C.C.) tarafından yasaklanarak anne babaya itaat ve yardımın önemi hakkında bizlere bilgi vermiştir. Kullarını en iyi bilen ve anlayan Yüce Allah (C.C.) dır. Anne babamızın bizlere gösterdiği şefkatin merhamet ve yardımın eşsizliğini anlamamak nasıl düşünülebilinir ki işte bu konudaki diğer bir ayeti kerime şöyledir:
“Onlara kaba söz söyleme. Onlarla, yumuşak ve güzel konuş, onlara merhamet kanatlarını ger. Kendini onlara karşı engin göster. Bilhassa öldükten sonra onlara dua et ve; Ya Rabbi onlara merhametini esirgeme. Çünkü onlar çocukluğumda bana şefkatli davrandılar de.
İsra Suresi 24
Elbette ki her şeyi hakkı ile bilen Allah-u Teala’dır. Anne babalarımızın bizler üzerinde çok b üyük emekleri olduğunu ve buna karşın her zaman onlara karşı minnettarlığımızı ifade edecek yardım ve davranışlarda bulunmamız gerektiğini Yüce Kur’an’ın bir çok ayetinde bizlere haber vermiştir. İşte önem verilmesi gereken konulardan bir diğeri ise “Sıla-i Rahim” yani akrabayı ziyarettir. Bu konuda da Allah-u Teala bizlere gereken ilgiyi göstermemizi ve akraba haklarını gözetmemizi öğütlemektedir.
“Şüphesiz Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya muhtaç olduğu şeyleri vermeyi emreder”
Nahl Suresi 90
“Demek bir saltanat sahibi olduğunuzda hemen yeryüzünde fesat çıkaracaksınız ve akrabalık bağlarını keseceksiniz öyle mi? Onlar o zümredir ki; Allah onlara lanet etmiştir. Kulaklarını sağır, gözlerini de kör etmiştir.”
Muhammed Suresi 22-23
Peygamber efendimiz bu konudaki hadislerinde şöyle buyurmaktadır;
“Akraba ziyaretini kesen kimse, benimle oturmasın bizden ayrılıp gitsin”
Hadis-i Şerif
“Sıla-i Rahim etmeyen cennete giremez”
Hadis-i Şerif
“İsterse bir selam vermek olsun, akrabalarınızı ziyaret ediniz”
Hadis-i Şerif
Kulun attığı adımlar arasında şu iki adımdan Allah’a daha sevimlisi yoktur:
1.Namaz için atılan adım
2.Akraba ziyareti için atılan adım
Ana baba haklarına riayet ve akraba ziyareti fazilet bakımından ne derece önemli olduğu bu açık ayeti kerim ve hadisi şeriflerde zikir edilmiştir. Her iki konuyla alakalı olarak diğer ayetlere de bakarak önemini kavramak ve bu kurallara uymak amacıyla şu ayetleri düşünerek okuyalım;
“Bana şükret; ana babana teşekkür et. Dönüş ancak banadır”
Lokman Suresi 14
“Ya Rabbi, beni, anamı ve babamı bağışla”
Nuh Suresi 28
“Ya Rabbi duamı kabul buyur. Rabbimiz! Kıyamette beni, anamı, babamı ve bütün müminleri de hesaba kalkıldığı gün bağışla!”
İbrahim Suresi 40-41
“Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının”
Nisa Suresi 1
“Akrabaya, yoksula, yolda kalmışlara hakkını verin”
İsra Suresi 26
“Allah’tan korkunuz; akrabayı ziyaret ediniz. Bu sizi dünyada devam ettirir; ahirette sizin için hayırlı olur”
Hadis-i Şerif
ÖFKEYİ YENMEK
“İyilik ve kötülük bir olmaz. Sen, kötülüğe iyilikle karşılık ver. Bir de bakarsın seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, yakın dost olur”
Fussitet Suresi 34
“Cahiller onlara söz attıkları zaman selam derler”
Furkan Suresi 65
“Onlar öfkelerini tutarlar, insanların kusurlarını bağışlarlar. Allah, iyilik edenleri sever”
Ali İmran 134
Öfkelenen insan sağlıklı düşünemeyeceği gibi kendi hata ve yanlışlarının da farkında olmayarak insanlara, sonradan çok pişman olacağı zararlar verebilir. Bunun içindir ki insanın her zaman öfkesini kontrol altında tutmayı öğrenmesi gerektir. İlk müslümanlar her hangi bir şeye niyet ettikleri vakit eğer o anda öfkeli iseler hemen ondan vaz geçerlerdi. Öyle ki öfke mantığı donduran ve insanı hataya sürükleyen bir durumdur. Peygamberimizin (S.A.V.) bu konudaki hadislerini inceleyelim ve bu tür durumlarda yapılması gerekenler hakkında bilgi edinelim:
“Öfke cehennem ateşinden bir kordur. Ona tutulanınız ayakta ise otursun; oturuyorsa yere uzansın”
Hadis-i Şerif
“Kim Allah için alçak gönüllü davranırsa hiç şüphesiz Allah onun derecesini yükseltir”
Hadis-i Şerif
En üstün iman sabır ve hoşgörüdür.
“Bir kimse, öfkesinin icabını yerine getirmeye gücü yeterken öfkesini tutarsa, onun gereğini yapmazsa, kıyamet günü Allah-u Teala onun gönlünü rızası ile doldurur”
Hadis-i Şerif
“Siz zulme uğramış olsanız bile, buna zulümle karşılık vermeyin. Sonra, Rabbiniz katındaki değerinizi yitirirsiniz”
Hadis-i Şerif
“Güçlü insan öfkesini yenen insandır”
Hadis-i Şerif
“Bir kimse, müslümanların ırzlarına dil uzatmazsa, Allah kıyamet günü, onun hatalarını bağışlar. Bir kimse öfkesini tutarsa, Allah kıyamet günü, onun azabını hafifletir.”
Hadis-i Şerif
İnsanlara karşı hoşgörülü ve alçak gönüllü davranarak onların hata ve kusurlarını bağışlayarak af yolunu tutmakta Yüce Allah’ın kullarına öğütlerinden biridir. Öyle ki Kur’an’ın bir çok ayet-i kerimesinde bu konuya da yer verilmiştir bunlardan bazıları şöyledir:
“Affı seç iyiliği emret, cahilden yüz çevir”
Araf Suresi 199
“Kim sabreder ve bağışlarsa şüphesiz ki bu uğrunda azim ve sebat etmeye değer işlerdendir”
Şura Suresi 43
“Müminlere şunu söyle ki kafirlere karşı en güzel sözü söylesinler hiddet göstermeksizin delilleri en güzel bir şekilde ortaya koysunlar”
İsra Suresi 53
“Kötülüğün karşılığı, ona denk bir cezadır. Fakat kim affeder ve barışı tercih ederse onun mükafatı Allah katındadır”
Şura Suresi 40
GIYBET VE KOĞUCULUK
“Gerek birinin arkasından atıp tutanların ve gerekse yüzlerine karşı hakaret edenlerin her ikisinin de vay haline”
Hümeze Suresi 1
Sosyal yaşamda en çok dikkat edilmesi gereken ve maalesef bir türlü gereken önem verilmeyip en çirkin ve kötü olan, Cenab-ı Hakk’ın gazabına yol açan dedikodu ve koğuculuk bir çok toplumda olduğu gibi bizim toplumumuzda da yaygındır. Bu konu hakkında gereken bilgi edinilmiş olsaydı belki de insanlar bu çirkin davranıştan uzak dururlardı.
Gıybet en büyük günahlar arasına girer. Çünkü gıybet bir çeşit kul hakkıdır ve dedikodusu yapılan kişi dedikoducuyu affetmedikçe Allah-u Teala’da o dedikoducuyu affetmez. Şimdi bu konuyla alakalı Hadis-i Şerif ve Ayet-i Kerimeleri inceleyelim:
“Bazınız bazınızın gıybetini etmesin. İçinizden biri, ölü kardeşinin etini yemek ister mi? Hiç şüphesiz bundan tiksinirsiniz.”
Hucurat Suresi 12
Gıybet müslüman kardeşini arkasından hoşuna gitmeyeceği sözler ile anmasıdır.
Birinin arkasından ister vücut eksikliği ister her hangi bir hatası ister soy ve asaletsizliği veya sözünde ve davranışında var olduğu öne sürülen bir kusurundan ve gerekse din veya dünya işlerinin eksikliğinden bahsedilsin hepsi gıybettir. Bundan daha kötüsü ise koğuculuk iki yüzlülüktür. Bu konudaki hadis ve ayetleri de inceleyerek gereken bilgiyi öğrenip her zaman Allah-u Teala’nın gösterdiği hak yolda olmaya çalışalım.
“Koğuculuk yapan cennete giremez”
Hadis-i Şerif
“İnsanların kötüleri iki yüzlü olanlardır. Şunlara bir yüzle gider, şunlara da bir başka yüzle gider. Dünyada iki dili olanların, kıyamet günü ateşten iki dili olacaktır.”
Hadis-i Şerif
Gıybet ve koğuculuğun toplum huzurunu kaçıracağı ve insanların arasını açacağı her kes tarafından bilinmektedir. Öyle ki Peygamberimiz (S.A.V.) bu konuda bir çok hadislerinde, sakınılması gerektiğini vurgulamıştır. Değerli din alimlerimiz bu konunun hassasiyetini vurgulamak amacıyla gıybetin tarifini şöyle yapmışlardır. Bir kimsenin elbisesinin uzun veya kısalığını bile bahis konusu yapacak olsan gıybete girer demişlerdir. Peygamberimiz (S.A.V.) şöyle anlatıyor;
“Dedikodudan sakınınız, çünkü dedikodu zinadan daha ağır bir günahtır zira zina eden bir kimse tevbe edince tevbesi Allah tarafından kabul edilebilir. Fakat dedikodusu yapılan kimse affetmedikçe dedikoducunun affedilmesi mümkün değildir”
Hadis-i Şerif
İYİLİĞİ EMİR VE KÖTÜLÜĞÜ YASAK ETMEK
“Mümin erkeklerin mümin kadınların da bir kısmı bir kısmının velileri (dostları)dır. İyiliği emreder; kötülüğü yasaklarlar.”
Tevbe Suresi 71
“Onlar yaptıkları kötülükten birbirlerini alıkoymazlardı. Andolsun yaptıkları ne kadar kötüdür”
Maide Suresi 79
“Siz hayırlı ümmetsiniz. İnsanlara iyiliği emretmek, onları kötülükten alıkoymak için gönderildiniz”
Ali İmran Suresi 110
Yukarıdaki Ayet-i Kerimeden de anlaşılacağı üzere bizler seçilmiş hayırlı b ir ümmetiz öyle ki iyiliği emredip, kötülükten alı koymakta bizim üstlendiğimiz görevler arasındadır, bu göreve de riayet kaçınılmazdır. Çünkü Kur’an’ın bir çok ayetinde Muhammed (S.A.V.) ümmetinin iyiliği emir ve kötülüğü men etmesi gerekliliği haber verilmiştir. Hal böyle iken müslümanlar bu görevden sorumludur. Şu ayet-i kerimeleri okuyacak olursak anlatılmak istenenler hakkında bilgi sahibi oluruz.
“Ey iman edenler! Sizden iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan bir topluluk bulunmalıdır. İşte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir”
Ali İmran Suresi 104
“Ne olurdu? Onların alimleri ve din bilginleri, günah söylemelerinden ve haram yemelerinden kendilerini vazgeçirmeye çalışsalardı ya. İşledikleri bu fiiller ne kadar kötü”
Maide Suresi 63
Bu konu hakkında bir diğer ayet-i kerime de Allah-u Teala Lokman Peygamberin dili ile şöyle anlatıyor:
“Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış. Başına gelenlere sabret”
Lokman Suresi 17
İyiliği emredip, kötülükten insanları alıkoymanın yanı sıra insanın kendi nefsini de unutmayarak Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmesi lazımdır aksi halde böyle yapmayan bir kişinin söylediğine itibar edilmeyeceği gibi bu kişi şu ayetin tehdidi altına girecektir:
“Affı seç, iyiliği emret, cahilden yüz çevir”
Araf 199
“Cahiller onlara söz attıkları zaman selam derler”
Furkan 63
“O takva sahipleri bollukta ve darlıkta bağışta bulunanlar, öfkelerini yenenler ve insanların kusurlarını affedenlerdir. Allah’da güzel davrananları sever”
Ali İmran 134
“Müminlere şunu söyle ki kafirlere karşı en güzel sözü söylesinler. Hiddet göstermeksizin delilleri en güzel bir şekilde ortaya koysunlar”
İsra 53
“Kim sabreder ve bağışlarsa şüphesiz ki bu uğrunda azim ve sebat etmeye değer işlerdendir”
Şura 43
“Kötülüğün karşılığı ona denk bir cezadır. Fakat kim affeder ve barışı tercih ederse onun mükafatı Allah katındadır”
Şura 40
Ehli hikmetten bir zat der ki:
Sana yapılan haksızlık hakkında düşünme, yoksa kalbin katılaşır, kinin artar ve öfken kökleşir. Fakirlik hakkında düşünme, yoksa derdin kederin çoğalır ve ihtirasın artar.
“Affı seç, iyiliği emret, cahilden yüz çevir”
Araf Suresi 199
“Siz insanlara iyiliği emrediyorsunuz da kendi nefsinizi unutuyor musunuz?”
Bakara Suresi 44
“Bir cemaatin içinde masiyet fiilleri işlenir de ona engel olmazlarsa, onlara azap gelmesinden korkulur”
Hadis-i Şerif
“İçinizden biri, kötülüğü gördüğünde, onu eli ile düzeltsin. Eli ile olmazsa dili ile düzeltsin. Buna da gücü yetmediği takdirde o işe taraftar olmasın, kalbinden kötülesin. Bu ise imanın en zayıfıdır”
Hadis-i Şerif
“Hangi topluluk olursa olsun, içlerinde kötülük yapan birini, o kötülükten güçleri yettiği halde alıkoymazlarsa ölmeden evvel Allah onları umumi bir azaba uğratır”
Hadis-i Şerif
“Nefsimi kudreti ile tutana yemin ederim ki, mutlaka iyiliği emretmeniz, kötülüğe engel olmanız gerekir. Bunu yapmadığınız takdirde Allah tarafından size bir azap iner. Bundan sonra dua da etseniz makbul olmaz”
Hadis-i Şerif
Yumuşak huyluluk ve merhamet;
Bir gurup gelerek Peygamberimize (S.A.V.) Es-samı aleyküm dediler. Peygamberimiz cevaben size de buyurdular ama Hz. Ayşe validemiz bu söze tahammül edemeyerek ölüm ve lanet sizin üzerinizedir dedi. Peygamberimiz onu uyararak “Ya Ayşe Allah her konuda tatlılığı ve yumuşak huyluluğu sever buyurdular”
“Kim tatlılıktan ve yumuşaklıktan yana nasibini almışsa kendisine dünya ve ahiretin en hayırlı nesnesi verilmiş demektir”
Hadis-i Şerif
“Allah yumuşak tutumludur ve yumuşak huyluluğu sever yumuşak huyluluğa verdiği mükafatı sertliğe vermez”
Hadis-i Şerif
“Kim Allah için alçak gönüllü davranırsa hiç şüphesiz Allah onun derecesini yükseltir”
Hadis-i Şerif
“En üstün iman sabır ve hoşgörüdür”
Hadis-i Şerif
Yumuşak huyluluk ve merhametli davranmanın önemi hakkında kısaca birkaç ayeti kerime daha hatırlayalım:
“İyilik ile kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel bir şekilde karşıla. O zaman bir de bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan sanki cana yakın bir dostun olmuştur”
Dostları ilə paylaş: |