İslam’in etrafindaki ŞÜpheler



Yüklə 0,89 Mb.
səhifə25/31
tarix27.12.2018
ölçüsü0,89 Mb.
#87561
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   31

İslâm Ve Fikir Hürriyeti

Onlar dan biri, benimle münakaşa ederken de­di ki :

Sen, hür fikirli değilsin Niçin?

Bir tek Allahm varlığına inanıyor musun?

Evet.

O'nun için namaz kılıp oruç tutuyor musun?



Evet.

O halde, sen hür fikirli değilsin (!). Ona tekrar sordum:

Neden?

Çünkü, sen mevcut olmayan bir hurafeye inanıyor­sun (!) dedi.



Siz, dedim, neye inanıyorsunuz?.. Hayatı ve bu kâi­natı yaratan kimdir?

Tabiat, dedi.

Tabiat nedir? dedim.

Haddi, hududu olmayan gizli bir kuvvettir. Fakat onun dışa akseden ve duyu organlarının idrâk etmesi mümkün olan etkileri vardır, dedi.

Dedim ki:

İnancıma bedel olarak bana, bilinen bir kuvveti vermek İçin, beni gizli bir kuvvete inanmaktan menetmeni anlarım Fa­kat madem ki, mesele gizli bir kuvvetin (Allah) yine diğer gizli bir kuvvete (Tabiat) tebdilidir, o halde neden benim elim­den, kendisine inanmakta emniyet, huzur selâmet ve saadet bulduğum Allahımı almak, O'nun yerine benim duamı işitme­yen, bana cevap veremeyen başka bir îlâh vermek istiyorsun?.» işte ilericilere göre fikir hürriyeti mes'elesi sade­ce budur!.. Onların müdafaasını yaptıkları fikir hür­riyeti inkâr ve ilhâdı hedef tutar! Eğer îslâm ilhâdı mubah saymıyorsa, onlara göre fikir hürriyetini de mubah saymıyor demektir!..

Bu maymunlara veya papağanlara sormalı: îs-lâmda ilhâdın sebep ve mahiyyeti nedir?.. Her yerde tekrarı zaruri olmayan bir takım mahallî sebeplerden dolayı Avrupa'da ilhâd bir zaruret idi. Bir yönden Hı­ristiyan akidesine Avrupa kilisesinin verdiği şekil ve istikamet, diğer yönden de kilisenin ilmî hareketleri boğazlaması, âlimlere işkence etmesi ve hattâ onları ateşta yakması, gökten gelen kelime, (ilâhî söz) adı­na insanları bir takım yalan ve hurafelere inanmağa mecbur etmesi... İşte bunların hepsi acaib bir tarzda hür düşünceli Avrupalıları inkâr ve ilhâda mecbur etti. Böylece Allah'a îmana doğru giden tabiî istika­meti ile nazari ve müsbet olmak üzere ilmî hakikatle­re inanma arasındaki irtibatı parçalandı.

O zaman tabiat fikri bir kaçamak yol idi ki, onun­la insanlar, az da olsa kilisenin fasit dairesinden biraz kurtulabiliyorlardı. tşte bu kötü davranışın bir sonu­cu olarak Avrupalılar, kiliseye hitaben şöyle diyorlar­dı : «Adı ile bizi köleleştirdiğin, bizi evham ve hurafe­lere inanmağa zorladığın; onun adile bizim merasim­lere katılmamızı, bağlanmamızı, ibadetler yapmamızı, rahiplik etmemizi emrettiğin ilâhın senin olsun artık al. Biz, o ilâhın özelliklerinden daha çoğunu taşıyan yeni bir ilâha inanacağız. O öyle bir ilâh ki, O'nun insanları köleîeştiren bir kilisesi yok. O'nun, insanlar üzerinde herhangi fikrî, ahlâki veya maddi bir takım mükellefiyetleri de yok. İnsanlar O'nun huzurunda bütün kayıtlardan serbest olarak yaşarlar.»

îslâm nizamı için yaşayan bizlere gelince, bizim ilhâd ve inkâra (hâşâ) ihtiyacımız var mı?.. îsiâmm akide sisteminde, zihnî ve aklî hürriyeti zedeleyen hiç bir müşkül yoktur. îslâmın inancı bir tek Allah'a da­yanır ki, bütün kâinatı yaratan yalnız ve yalnız O'~ dur. Bütün kâinatın dönüşü O'nadır. O'nun ne ortağı vardır, ne de nizamını tenkit ve tahlil (kritik) edebile­cek birisi, îsiâmm Allah fikri o kadar açık ve sade bir düşüncedir ki, hiç bir kimse O'nun hakkında ihtilâfa düşmez, hattâ tabiatçüar ve inkarcılar bile.

Avrupa'da ve bütün Hıristiyanlık âleminde oldu­ğu gibi îslamda «Din Adamları» diye ayn bir sınıf yok­tur. Din herkesin malıdır. Herkes ehliyet ve takati nis-betinde tabiî, fikrî ve ruhî vasıtalarla dinin ana kay­naklarından istifade eder. Herkes müslümandır. «Her­kesin çalışması nisbetinde bir takım dereceleri var­dır.» 148Vazife ve mesleği ister mühendis olsun, is­ter doktor olsun, ister öğretmen olsun, ister sanatkâr olsun, ister işçi olsun eşit olarak Allah katında insan­ların en mükerrem olanı, en muttekî olanıdır. Din bu meslekler arasında bir meslek değildir. îsîâmda bü­tün ibadetler araya din adamı girmeden yapılabilir.

îslâmın şer'î ve hukukî tarafına gelince; üzerine hüküm bina edilecek düstur olması hasebile, bu, sahada bir gurup insanın ihtisas yaparak derinleşmesi, gayet tabiidir. Lakin onların dun im lan, diğer mem[ leketlerdeki hukuk âlim ve mütehassıslarının durul mu gibi değildir. Onlar bu vasıflarile hiçbir zamai, insanlar üzerinde bir sulta veya bir sınıf imtiyazına, mâlik değillerdir. Onlar ancak devletin ve cemaati^ istişare organları ve hukukçularıdır. Kendilerine «yükj sek ilim meclisi üyesi sıfatını takanlar, bu isim veya benzeri ile vasıflanmakta hürdürler. Lâkin, onların', hiç bir kimse üzerinde baskı ve sultası yoktur. Onlar),, insanlara ait işlerden ancak kanun çerçevesinde baza! şeylere selâhiyetlidirler. Meselâ: Ezher, ilmî ve dinil bir müessesedir. Fakat hiç bir zaman onun, âlimleri fikirlerinden dolayı yakmaya veya onlara işkence yapmağa selâhiyeti ve böyle bir sultası yoktur. Onla! ruı bütün vazifeleri, bir kısım insanların din anlayışı­nı tenkit etmek ve görüşlerinde hatalı olduklarını gös| termektir. Bununla beraber, bu hususta onlar da hür} dürler. Çünkü Ezherli olmayanlar da Ezherlüerin düi anlayışlarını tenkit etmeğe, böylece varsa onların ha­talarını belirtmeğe hak sahibidirler. Çünkü din bir şahsın veya bir heyetin inhisarında değildir. Din an­cak, onu iyi anlayanın ve iyi tatbik edenin malıdır.

İslâm nizamı tatbik edildiği zaman, elbette ki, sa­rıklılar devlet dairelerine yayılmayacak ve devlet dü­zeninde, İslâm hukukuna dayanmaktan başka bir şey değişmeyecektir. Tabiatile mühendislik mühendisle­rin, doktorluk doktorların, iktisatçılık (cemiyete hük­medecek olan tamamile îslâmî iktisat nizamı olmak şartile) iktisatçıların elinde kalacak, bütün devlet iş­leri bu minval üzere devam edecektir.

Nazariyat ve tatbikatile ne îslâm akidesinde, ne de islâm nizamında ilim yoluna karşı duracak bir engel vardır. Bu meseleler hakkında hakem tarihî va­kıalardır, îlmî bir hakikati keşfettiğinden dolayı İs­lâm beldesinde bir âlimin yakıldığını veya işkence edildiğini işitmedik. Her şeyi yaratanın ancak Allah olduğu hususundaki gerçek ilim, islâm akîdesiyle ça­tışmaz. Allahı bulmak için İslâmın insanları gökyü­züne ve yere bakmağa, onların yaratılışlarım düşün­meğe çağırması hiç bir zaman ilimle çatışmaz. Biz­zat Garbın ilim adamlarından çoğu, gerçek araştır­ma yolu ile Allahı bulmuşlardır. O halde hangi şey îslâmda inkâra çağırır?.. Tabiî müstemlekeci efendile­ri körü körüne taklit müstesna! Onlar, akide ve iba­detlerin aleyhinde yazmaktan, onları insanlara kötü göstermekten ve insanları bu bağlardan kurtulmağa çağırmaktan maksatlarının, yakayı kanunun pençe­sine vermeden hür olmayı istemek olduğunu söylü­yorlar.

Evet bu böyle, fakat neden böyle? Hiç bir zaman ahmakların anladığı mânâda bizatihi hedef bu değil­dir. O ancak Avrupa'da başka bir gayeye varmak için bir vasıta idi. O da, o zaman ortalığı kaplamış olan fikrî hurafelerden insanları kurtarmaktı. Hal böyle olunca ancak onlar, bu hürriyet ve kurtuluşa imanın gölgesinde mâlik bulunuyorlarsa, o zaman onların gerçekleştirmeği ister göründükleri gayeleri nedir acaba? Acaba onlar, sebep ve sâikleri olmadığı halde, cemiyette ahlâki bir çözülme ve cinsî bir keşmekeş mi istiyorlar?.. Hadd-i zatında onların müdafaasını yaptıkları dâvanın fikrî tarafı, şehevi arzulara karşı olan köleliklerini örten bir perdedir. îşte onlar, bu perdenin arkasına gizlenerek hür fikir müdafii olduk­larını iddia ediyorlar. Halbuki ferdi şehvet tahakkümü dahil her türlü sulta ve hâkimiyyetten kurtulmağa çağıran îslâm, hiç bir zaman kölelere itaat emretmez.

Diyorlar ki:

«İslâmın idare sistemi, tabiatı icabı olarak diktatörlük­tür. Çünkü İslâm nizamında devlet geniş sultaya sahiptir. Dev­letin bu sultaya, insanların gönüllerinde geniş hakimiyeti bu­lunan mukaddes şeylerle yâni din adına sahip olması, kötülük bakımından işi biraz daha ileri götürür. Böylece bu nizam dik­tatörlüğe çok elverişli, etrafında fırsatçıların karargâh kurma­sına çok müsaittir. İşte bunlarla fikir hürriyeti boğulur. Dev­let ricalinin aleyhinde konuşanlar, dinin aleyhinde konuşmak­la suçlanırlar ve töhmet altında bırakılırlar.»

Dinin tamamen aleyhinde olan bu garip uydurma­ları acaba nereden bulup getirdiler?,

Kur'ân'ın, «Müslümanların idare şekli kendi tarar larında şûra sistemidir.» 149âyetinden mi? veya «insanlar arasında hüküm ve idarede bulunduğunuz zaman adaletle hükmetmek zorundasınız.» 150âye­tinden mi?.. Yoksa Hz. Ebu Bekir'in, «... Eğer sizi ida­re hususunda Allah'a ve O'nun Resulüne, isyan eder­sem, o zaman bana itaat etmeniz lâzım gelmez.» 151 sözünden mi? Hz. Ömer'in «Eğer bende bir iğrilik bu­lursanız, derhal düzeltiniz.» dediği sırada müslümanlar arasından bir sahabenin, «Vallahi, eğer sende bir eğrilik bulursak, mutlaka biz onu kılıcın keskin tara­fıyla düzeltiriz.» 152prensiplerinden mi almışlar­dır?!..

Evet zaman zaman îslâm idarecilerinin eliie din adına zulüm, yapıldı. Hâlâ da bu çirkin zulüm ve tuğ­yan örnekleri bazı îsiâm memleketlerinde görülmek­tedir. Lâkin yeryüzünde zulüm ve tuğyan perdesinin sadece din olduğunu kim söyleyebilir? Hitler?.. O din adiyle mi zulüm ve tuğyanını etrafa salıyordu..? Sta-lin..? Ölümünden sonra bizzat Rus basını ve resmî makamları zulüm ve işkence dolu diktatörlüğünü iti­raf ve ilân etti. Dediler ki: «O Rusya'ya, bir daha te­kerrür etmesi caiz olmayan kaba bir polis iradesiyle hükmediyordu!..» Franko?.. Güney Afrikada Malan?.. Milliyetçi Çin'de Çan Kay Şek?.. Komünist Çin'de Mao Tsu Tung?.. Bunların hepsi din adile mi tuğyan eder­ler?..

Şüphe yoktur ki, dinin sulta ve hâkimiyetinden kurtulan 20. asır milletleri, zorla gönüllere yerleştiri­len ve dinden daha az baskuve mukaddesliğe sahip ol­mayan bir takım yaldızlı, kof unvanlarla, tarihin en çirkin zulüm ve diktatörlük örneklerini görmüşlerdir.

Tabiîdir ki, hiçbir kimse diktatörlüğü müdafaa et­mez ve böyle bir rejime rıza göstermez. Lâkin kötü arzu ve şehvetler tarafına bir meyli bulunmayan, ka­rakter ve fikri temiz olanlar, hak ve doğruyu ikrar etmediği de bir vecibe sayarlar. Hakikat şudur ki, şahsi menfaatlerinin peşinde koşanlar için, her güzel mânâyı istismar ve onun arkasına gizlenmek müm­kündür. Fransız İhtilâlinde hürriyet adına pek çok iğrenç cinayetler işlenmiştir. O halde, hürriyeti ilga mı edeceğiz?.. Hürriyet adına Anayasa adiyle bir çok suçsuz kimseler hapse atılmış, işkence edilmiş ve öl­dürülmüştür. O halde Anayasaları ilga mı edelim?.. Hakikaten yeryüzünde din adına bir çok azgınlık ve taşkınlıklar yapılmış, o halde bunlar dini ilgi etmemize hak kazandırır mı? Eğer din hadd-i zatında ni­zam ve prensiplerile zulüm ve tuğyana götürüyorsa, işte o zaman bu makûl bir dilek olabilir. Fakat, yalnız müslümanlar arasında değil belki müslumanlarla harp halindeki düşmanları arasında, birden daha çok vakıalarda ve tarih boyunca bizzat düşmanlarının ik­rar edip darb-ı mesel haline getirdiği herkese iyilik dersleri veren, mutlak adalet örnekleriyle dolu bulu­nan İslâmiyet için böyle bir durum var mıdır ve böy­le bir dilek doğru mudur?-.

Azgınlığın ilâcı, ancak dinin savunduğu hürriye­ti takdir eden, hırsla onu koruyan, hâkimi (idareciyi) zulümden meneden ve onu çizilmiş hududunda dur­duracak olan inanmış bir millet inşa etmemizdir. Za­lim idareciyi düzeltip onu doğruya yöneltmeyi mille­tin aslî vazifelerinden sayan İslâm nizamı gibi, üstün bir nizamın ve hürriyeti heder tutan başka bir siste­min bulunacağını sanmam. Bu konuda Resûlüllah, «Sizden her kim bir kötülük görürse düzeltsin...» 153buyurur. Yine buyurur :«Muhakkak ki, zalim sultanın huzurunda hak ve adaleti müdafaa etmek, Allah katında cihadın en yücesidir.» 154

İhtilâlde âsiler tarafından yapılan zulüm ve sa­pıklıktan sarf-ı nazar edecek olursak, doğru yoldan ayrıldığına inandıkları zaman, insanlar bu prensipler adına Hz. Osman'a karşı bile isyan ettiler,

O halde ey ilericiler, biliniz ki, kayıtlardan kur­tulmağa ve hürleşmeğe giden yolunuz dinin ilgası değildir. O yol ancak, zulümden nefret eden ve zalimle­ri düzelten o ihtilâl ruhunu insanlara öğretmektir. Bu ise aslında bu dinin ruhudur. 155



Yüklə 0,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   31




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin