İslam’ın Siyasi Teorisi Birinci cilt: Yasama


BİRİNCİ OTURUM Siyasal İslam Hakkında Gündemdeki En Önemli Sorular



Yüklə 1,35 Mb.
səhifə2/25
tarix09.01.2019
ölçüsü1,35 Mb.
#94143
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   25

BİRİNCİ OTURUM

Siyasal İslam Hakkında Gündemdeki En Önemli Sorular

1-Giriş


Şüphesiz devrim ve nizamımızın en önemli kazanım ve getirilerindengetirileninden biri de İslam ümmeti için sayısız bereketleri olan Cuma namazıdır. Cuma namazının yan faydalarından  biri  de cuma hutbelerinde,  hutbeden önceki konuşmalarda veya iki namaz arasında, çeşitli şehirlerde halkın ilgisine sunulan gerekli eğitim ve bilgilerdir Devrimden sonraki süreç içerisinde inanç, eğitim, ekonomi, fikir ve benzeri alanlarda uzmanlar, alimler ve hatipler tarafından cuma namazına gelenlere ve medya sayesinde de halka hitaben değerli konuşmalar yapılmıştır.   

Ben de son yıllarda “İslamiİslaimi İnanç ve Değerler Sisteminde Tevhit” başlığı altında bir dizi konuşma yaptım ve bu konuşmalar kasetlerden deşifre edilip düzenlendikten sonra kitaplaştırılarak okuyucuların ilgisine sunuldu. Dostların öneri ve ısrarları üzerine gelecek oturumlarda da “İslam’ın Siyasi Teorisi” adlı konuyu ele almayı kararlaştırdık. Allah-u Teala’dan bu önemli işte bize yardımcı olmasını,; kendisiyle rızayetini kazanacağımız ve de İslam ümmetine faydalı olacak şeyleri bize ilham etmesini, aklımızda bulundurup söyletmesini ümit ediyoruz. Böylece bu önemli konuyu yüce ve şahadet aşığı İslam ümmetine sunmak istiyoruz.

         Konumuzun başlığı kapsamlı ve içerikli olmasından dolayı birçok konuyu farklı düzeylerde ve farklı çerçevelerde ortaya koyup, akıcı ve sade bir üslupla veya ağır ve akademik bir üslupla tartışmak mümkündür. Elbette İmam’ın hareketinin başlamasından, yani 1962’den bu yana, bu konu çeşitli şekillerde gündeme gelmiştir. Makale ve kitaplar yazılıp, birçok konuşmalar yapılmıştır. Ama halkın orta kesiminin istifade edebileceği düzeyde, düzenli bir şekilde konuların gündeme getirilmesi az olmuştur.

         Bu noktaya dikkat ile dostlar, halkın genelinin anlayacağı tarzda, gençlerin ve halkın diğer kesimlerinin ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir düzeyde konunun gündeme getirilmesini istediler. Elhamdülillah kültürel olarak halkımız iyi bir seviyededir ve özellikle son yıllarda kültürel olarak önemli ve dikkate değer bir şekilde gelişme ve olgunlaşma kaydetmiştir ve birçok ağır ve güç konular halk tarafından iyi bir şekilde anlaşılmaktadır. Fakat bununla beraber ilmi beyan tarzı, ilmi merkezlere, üniversitelere ve havzaya has bir şekilde kullanılmaktadırgerçekleşmektedir. Tartışma ve halk ile konuşma üslubunun ise, mümkün derecede ilmi ve zor ıstılahlardan arınmış olması lazımdır. Özel araştırmaları olmayan halkın geneli de bu konulardan yararlanabilmelidir.  Elbette şuna da dikkat edilmelidir ki “İslam’ın Siyasi Felsefesi” diye ifade ettiğimiz  konu, kapsamlı bir niteliğe sahip olduğu için, yüz oturumda dahi bitirilebileceğini sanmıyorum. Bundan dolayı, vaktimizin kısıtlı olmasını ve oturumlar için yapılmış programı da göz önünde tutarak, mecburen bazı konuları seçmek durumundayız. Bunların da topluma gerekli olan ve haklarında soru ve şüphelerin bulunduğu konuların olmasına dikkat edeceğiz.

         Dikkat edilirse, “İslam’ın Siyasi Felsefesi” başlığı üç kelimeden oluşmaktadır ve her üçü da üzerinde durulması ve araştırılması gereken kelimelerdir. “Siyasi Felsefe” ibaresi mana yönüyle değişik şekillerde de kullanılır. Örneğin siyaset ilmi karşısında siyaset biliminin felsefesi ve siyasi felsefe gibi... Ama genel olarak bizim burada “Siyasi Felsefe”den kastımız; İslam’ın devlet ve siyaset hakkındaki teorisini ortaya koymaktır. Elbette bu da belirli usullere dayanmaktadır ve İslam’ın siyasi devlet düşüncesi sadece bu usullere dayanılarak açıklanıp, izah edilebilir.

 

2-İslam ve Siyasi Düşüncenin Teorize Edilmesi


İslam’ın devlet ve siyaset hakkında kendi has bakış açısının olduğunu ve bunun da İslam’ın kabul ettiği esaslara dayandığını gündeme getirdiğimizde ilk etapta akla şu soru gelmektedir: “İslam’ın siyasi bir teori ortaya koyması için, dinin devlet ve siyaset hakkında kendine has bir görüşünün olmasının gerekliliği var mıdır? Kki böylece İslam’da siyasi bir teori ortaya koymak istesin? İşte bu soru asırlarca çeşitli ülke ve toplumlarda gündeme gelmiş ciddi bir mesele olup, ülkemizde de meşrutiyetten bu yana söz konusu edilmiş ve hakkında değişik tartışmalar yapılmıştır.

         Elbette rahmetli İmam Humeyni’nin’ın beyanatlarına ve şehit Müderris tarafından siyasi düşüncemizinendişemizin derinliklerine kazınan; “Dinimiz siyasetimiz ve siyasetimiz de dinimizdir” adlı meşhur slogana dikkat edilirse, bu mesele halkımız için hal olmuştur. ve Hhalkımızın bu soruya açık bir cevabı varbulunmaktadır. Ama dinin siyasi görüşünün açıklanmasık ve dinin siyasetle olan ilişkisinin şekli, araştırmaya ve tahliletartışmaya muhtaçtır. Batı kültüründe dinin kapsamlılığı söz konusu değildir. Batıda din siyasi ve içtimai alanları kapsamayacak bir şekilde tarif edilip,mekte ve sadece insann ve- Allah ilişkisini, Allah ile şahsi ve ferdi ilişkiyi düzenleyen bir unsur olarak algılanmaktadır.

          Bu görüşe göre, siyasi, içtimai ve uluslararası meseleler,; devlet ile halkın ve de devletler arasındaki ilişkileri, insan ve Allah ilişkilerinin dışındadır.  N ve netice olarak da din bu konulara yabancıdır. Bunun aksine; Müslümanların dünya görüşüne göre dinin kapsama alanı oldukça geniş olup, ferdi ve sosyal meseleleri de kapsamakta ve insanın Allah ile ve insanların birbiriyle olan ilişkilerini ve de bütün toplumsal, siyasi ve uluslararası meseleleri içermektedir. Çünkü İslam’ın nazarında Allah dünyaya ve insana hakimdir. Bundan dolayı, siyaset, iktisat, eğitim, öğretim ve idarecilik sahası ve insanların hayatı ile ilgili diğer meseleler de, dinin hüküm ve değerlerinin kapsamına girer.

 

3-İslam’ın Siyasi Teorisi Özgündür

İslam’ın siyaset ve devlet hakkında görüş sahibi olduğunu ve kendine has bir teorisinin bulunduğunu kabul ettikten sonra, bu teori hakkında akla bazı sorular gelmektedir. Örneğin “Acaba İslam’ın siyasi teorisi özgün müdür, yoksa başka bir ekolü mü benimsemiştir? Daha açık bir ifadeyle, İslam Allah tarafından gönderilme sıfatına haiz bir düşünceye sahip midir? Veya Allah tarafından inzal edilen, uyulması zorunlu ve açık hükümler gibi bir teori mevcut mudur? Bu soruya şöyle cevapb verebiliriz: Birçok meselelerde aklı selim ile hareket eden insanların belirli metot ve hareket tarzları vardır; ki bu hareket tarzları İslam tarafından onaylanmış, deyim yerindeyse bu aklı selim ile hareket eden insanların davranışlarının İslam tarafından kabul edilişine de “akıl sahiplerinin metodunun onaylanması” denilmiştir.

          Genel olarak halkın yaptığı bazı işler; örneğin toplumun icat ettiği tarzlara göre yapılan ve de Allah’ın onayladığı alış veriş, kira, sigorta ve benzeri şeyler,  “akıllıların tarzları” olarak bilinmektedir. Şimdi akla şu soru gelmektedir: “Acaba İslam’ın siyaset ve devlet ile ilgili düşüncesi de bunun gibi midir? Yani akıllı insanlar siyaset ve devlet hakkında bir teori oluşturmuş ve teyit etmişler, İslam’da bunları onaylayıp tasvip mi etmiştir? Ya da İslam, kendine has, diğer teori ve düşüncelerin karşısında, kendisinin kurduğu ilahi bir düşünce mi önermektedir? Gerçekte İslam siyaset ve devlet hakkında ve de siyasi ve içtimai meselelerde kullanılan bazı usul ve metotlar ile ilgilihakkında düzenleyici ve özgün bir role sahiptir. Yani sadece akıllı insanların düşünce ve tarzlarını onaylayıp benimsemesikabul söz konusu değildir.

         Çeşitli şekillerde devlet ve siyasetin felsefesi konularına aşina olanlar, bu alanda değişik düşüncelerin olduğunu bilirler. Bunlardan biri de “tanrısal devlet” anlamında “Teokrasi”dir. Bu düşünce orta çağda kilise tarafından uygulanmış ve kilise, özellikle de Katolik kilisesi, insanları Allah’ın verdiği yetkilerle yönettiğini iddia etmiştir. Bunun aksine, bazı Hıristiyan fırkaları da Hz. İsa’nın dininin aslında siyasi meselelerle irtibatlı olmadığına ve deyim yerindeyse dinin siyasetten ayrılması gerektiğine inanıyorlardı. Bazı Hıristiyan fırkaları ise, özellikle de Katolik sistem,, orta çağda, dinin siyasetle iç-içe olduğu fikrinin taraftarlığını yapıp hükümet ediyor ve hükümetin Ppapanın hakkı olduğuna inanıyordurlardı. Onlar, kilisenin Allah tarafından yetkilerle donatıldığına, bu yetkilerle insanlara Allah adına hükümet edebileceklerine ve halkın da Allah adına Papa’ya itaat etmesi gerektiğine inanıyorlardı.

         Bu şekil devlet tarzı da “Teokratik Devlet” adını aldı. Acaba insanlığın oluşturduğu devlet modellerinin dışında, İslam’ın özgün bir düşünce ve bakış açısının olduğunu ve ilahi devlet şeklini önerdiğini söylediğimiz zaman, bundan kasıt batıda bilinen ve batı kültüründe “tanrısal devlet” şeklinde algılanan “teokrasi devleti” midir? Acaba “teokrasi devletinde” olduğu gibi, Allah hakim güce geniş yetkiler vermiş midir, hakim güç istediği her şekilde insanlara hükmedip emir verebilir mi ve halkın hakim gücün istek ve yönelişleri doğrultusunda hareket etme zorunluluğu var mıdır? Acaba bizim savunduğumuz velayete dayalı ilahi devlet esaslarına, İslam’ın siyasi düşünce temellerine ve Velayet-i Fakih sisteminin esaslarına göre, Veliyy-i Fakih, gönlünün istediği şekilde halkı yönetebilir mi, kendi bakış açısına uygun kanun koyup uygulayabilir mi ve halkın onun emirlerine göre hareket etme zorunluluğu var mıdır?

Bu çok önemli bir soru olup, hakkında yanlış anlayışların ortadan kalkması için geniş/kapsamlı bir araştırma ve tahlil yapma zorunluluğu vardır.

         Genel anlamdaolarak yukarıdaki sorunun cevabı şudur: Bizim inandığımız ilahi devlet ile batı teokrasisi arasında yerden göğe kadar fark vardır. İslam’ın öne sürdüğü ilahi devlet modelinin, Hıristiyanlığın, özellikle de Katolik sistemin, Allah ve kilise yöneticileri adına öne sürdüğükleri devlet modeli ile aynı olduğunu düşünmek bir yanlış anlamadır ve onun olup önünün alınmalıması lazımdır.

Siyasi düşünce sahipleri, devleti geniş bir bakış açısıyla ikiye ayırmaktadırlar.

1-Diktatör devletler

2-Demokratik devletler

Elbette bu her iki modelin de kendi içinde değişik şekil ve çeşitleri vardır. Bununla beraber genel bir anlamda devletler iki kısımdır: 

          Birinci kısım devlet modelinde gücü elinde bulunduran şahıs, gönlünün istediği ve arzuladığı şekilde bütün işlere karışır, kendi başına karar alır ve halkın baş eğmesini sağlamak için de çeşitli yollara baş vurup genellikle de zor ve askeri güçten yararlanır. Bu devlet modelinin karşısında,halkın irade ve istekleri doğrultusunda oluşan,halkın kendi oylarıyla kendi yöneticilerini seçtikleri ve yöneticilerin de halkın irade ve istekleri doğrultusunda hareket etmekle mükellef oldukları ve bunun da meşruiyetin kaynağı olduğu demokratik devlet modeli bulunmaktadır.

 

4 -İslam Devletinin Mahiyet ve Unsurları

Batıdaki yaygın olan genel değerlendirmeyi kabul edip, devletlerin fakat diktatörlük ve demokratik/ –halka dayalı diye iki kabul kısmın dışında olmayacağına inananlar, İslam’ın devlet modeli diktatörlük müdür, diye bir soru yöneltiyorlar. Devletin başına geçen biri,örneğin,içinde bulunduğumuz bu zamanda  Veliyy-i Fakih[1]

( İslam nazarında gerekli özelliklere haiz önder.) istek ve yönelişleri doğrultusunda, güç gösterisi yapıp,                                 

silah yoluyla mı devleti yönetmektedir, yoksa bunun dışında başka bir devlet modeli mi vardır? Bu anlamdaki devlet  batıda teokrasinin karşısında kabul edilen demokrasi midir? Ya da üçüncü bir devlet modeli mi vardır?

         İki kısmı olan ve kabul edilen değerlendirmeye dikkat edilirse, İslam’ın devlet  şeklmodeli söz konusu iki devlet modelinin dışında kalamaz. Başka bir ifade ile,  İslam’ın devlet modeli ya diktatörlük ya da demokratik bir düzendir. Bbu surette devlet halka dayalı olmalı ve, batıda ki ülkelerde ve demokratik devletlerdeki normlar İslam devletinde geçerli olmalıdır . Böyle olmadığı taktirde ise İslam devleti halka dayalı olmayacakıp ve, fakat bir ferdin irade ve isteğineklerine dayalı bir şekilde yönetilen  diktatör bir devletten ibaret olacaktır. Bve bizim de önümüzde üçüncü bir seçenek yokturkalmayacaktır. Sorulan sorulardansuallerden bir diğeri de şudur: İslam devletinin esas ve öncelikleri nelerdir? Daha açık bir ifade ile idarecilik ve topluma yön verme konularında İslam devletinin özgünlüğünün belirginleşmesi için uyulması gereken esaslar nelerdir? Örneğin bizim fıkıh ve kültürümüze  aşina olanlar, namaz için belirli esasların öngörüldüğünü bilirler ve eğer bu esaslar bilerek veya bilmeyerek terk edilirse namaz batıl olmakta ve onlar olmaksızın namazın mahiyet ve hüviyeti  ortadan kalkmaktadır.

         Bir devleti, İslam devleti olarak adlandırabilmemiz için, o devletin varlığını dayandırdığı bazı esas ve unsurların olması gerekir. Eğer  bu esas ve unsurlarda bir noksanlık ve eksiklik meydana gelirse, İslam devleti  oluşamaz. Söz konusu esas ve unsurların İslam devletinin şekillenmesindeki önem ve rollerine dikkat edilirse, bunları tanıma  zorunluluğumuz ortaya çıkacaktır. Bu surette devletin İslamiİslaimi oluşunun ölçü ve referansını  tanımış olup, mahiyet ve şekil yönünden  İslam devletini İslamiİslaimi olmayan devlet modellerinden ayırabileceğiz.

 

5-İslam Devletinin Yapısı, Yetkileri ve Vazifelerinin   Kapsamı 

           Önümüzde bulunan  bir  diğer soruda şudur:Acaba İslam’ın devlet hakkında belirli bir modeli var mıdır? Bildiğiniz gibi, bugün dünyada değişik devlet      modelleri bulunmakta ve geçmişte de bugün ortadan kalkmış bazı  devlet modellerinin var olmuş olduğu  bilinmektedir.         

           Şartlı veya mutlak saltanat modeli, cumhuriyetçi, parlamenter veya başkanlık  modeli ve teokrasi modeli bazı devlet modelleri olarak zikir edilebilir. İslam, bu modellerden birini mi kabul etmekte yoksa yukarıdaki modellerden farklı başka bir devlet modeli mi önermektedir? Veyaveya İslam, belirli bir  devlet modeli önermeyip, fakat tüm zamanlar için geçerli olan ve her devlet modelinin uyması gereken belirli ölçü ve referansları mı öngörmektedir? Örneğin, İslam, adalete uyulmasını emir etmiştir, bununla beraber adaletin hangi tarzda uygulanacağı konusu zamanın ve mekanın şartlarına bağlı olmaktadır. Böylece dünyanın her bölgesinde ve her zaman diliminde adaletin özgün bir şekilde uygulanması mümkündür. Burada İslam’ın belirli bir tarzın seçiminde emir ve ısrarı olmayıp, devletin İslamiliği ölçülere bağlıdır. İslam’ın belirli bir devlet modelinin olduğunu farz edersek, bu surette söz konusu  devlet modelinin esasları sabit olup esnekliği olmayan bir yapı mı arz etmekte yoksa az çok bir esneklik söz konusu olmakta mıdır? İslamiİslaimi devlet modelinin esasları  hakkında sorulan bu tür soruları yanıtlamaka cevap vermek lazımdır.

         Gündeme getirilen bir diğer soru da devletin felsefesi si          hakkında olup şudur:İslam devletinde ,ister fert ister şura isterse özel bir heyetten teşkil olunan hakim gücün veya yöneticilerin başka bir deyişle devlet sisteminin hangi yetkileri ve aynı orantıda hangi görevleri vardır? Çünkü tarihte ve içinde bulunduğumuz bu zaman diliminde devletlerin halka yönelik kabul ettikleri sorumluluklar farklı olmuştur. Bazı devletlerde yetkiler ve yetkiler oranında da görevler oldukça sınırlıdır. Bu çeşit devlet modellerinde devlet  fakat belirli işleri yüklenip düzenin bekasını korumak için genel öncelikleri yerine getirmeyi üzerine alır, diğer işler ise halka bırakılır. Ancak bazı modellerde ise devlet, geniş yetki ve buna bağlı olarak da ağır görevlere sahip olup, yerine getirmekle mükellef olduğu önemli sorumluluklar yüklenir. Bu görevlerin yerine getirilme zorunluluğu vardır. Dr ve devlet bunları halka bırakıp, sorumluluktan kaçamaz. Çünkü halkı, devletten bu sorumluluk ve görevlerini yerine getirmeye yönelik halkın talep hakkı saklıdır.

 

         İslam’ın siyasi felsefesinde devlet için öngörülen yetki i ve görevlerin açığa kavuşması lazımdır ve şüphesiz görev ve yetkilerin orantılı olma zorunluluğu vardır. Bir insanın üzerine bir görev yükleyip, bu görevi yerine getirebilecek yetkilerin o şahısa vermemek doğru bir tavır değildir. Bu anlamda, İslam devletinin hangi görevleri ve bu oranda da ne kadar yetkileri vardır, diye bir sorunun sorulma gereği vardır.



 

6-Halkın İslam Devletindeki Rolü ve Diğer Bazı Sorular 

          Bugün, basında ve halk arasında gündeme getirilen ciddi  sorulardan biri de; halkın, İslam devletindeki rolü, taşıdığı görevleri ve haklarının ne olduğudur. Ayrıca İslam’ın ilk döneminde; yani Hz. peygamber (s.a.va) ve Hz. Ali (a.s) dönemlerinde ve de Hz. Hasan (a.s) döneminin bir bölümünde kurulan devletlerin nasıl bir şekil ve yapıya sahip olduğu; Ümeyye oğulları ve Abbasiler  ve de başkaları tarafından İslam coğrafyasında devlet kuranların ne kadar İslam’a bağlı oldukları, sorulan suallerinoruların  bir diğer kısmıdır. Devletin İslamiliğinden bahsettiğimiz zaman yukarıda sıralanan  devletlerden hangisini İslam devleti olarak tanıtabiliriz?  Esasen tarihteki İslam devletlerinin kuruluş seyri nasıl bir seyirdi ki sonuçta, İslam devrimi sayesinde bu tarzda bir devletin İran da kurulması sonucunu verdi.

                                                                       Elbette yukarıda belirtilen soruların yanında, ayrıntılarla da ilgili bazı sorular bulunmaktadır. Acaba devletimiz, yüzde yüz İslamiİslami midir ve  İslam devletinde bulunması gereken unsur ve ölçülere sahip midir,  İslamiİslami şartlara haiz olduğu düşünülse bile, acaba bu devlet  kendi misyon ve görevlerini yerine getirmekte midir, ve de İslamiİslaimi değerlere özenle riayet etmekte midir? Aynı şekilde  bu devletin hangi eksiklik ve noksanlıkları bulunmaktadır? Bunlar dile getirilen söz konusu soruların bazılarıdır.

 

 



7- İslam’ın  Siyasi Teorisinin  Metodolojisi

 

 İslam’ın siyasi felsefesi ile ilgili açıklama yapmadan ve   öne sürülen şüphelere ve de sorulan sorulara cevap vermeden önce, bu konuyla ilgili araştırma ve çalışma yapma konusunda hangi metot ve yolu seçmemiz gerektiğini belirtme zorunluluğu vardır.  Başka bir ifade ile, bu konunun metodolojisi nedir? Bu konunun öncüllerinin bulunduğu bir gerçektir ve olup bunlara değinmenin zorunluluğu varbulunmaktadır. Acaba  konumuzun metodu akli midir? ve İslam’ın siyasi teorisini akli delillerle mi açıklamalıyız yoksa konumuzun metodu düşünmeyi gerektirmeyen, sadece nakli    bir metot mudur?



          Yani devletin siyasi yapısı ve usulleri bir takım   dini nitelikli haber , ayet ve hadisler  üzerine mi kuruludur? Veya  realitede, İslam’ın siyasi görüşü de tecrübe ve deneyimlerden etkilenen ; doğruluğu ve yanlışlığı pratik tecrübeyle anlaşılabilen bir olgu  mudur? Bu esas uyarınca  konumuzun metodu tecrübeye dayanacaklı olacak, değerlendirme ve düşüncelerin referansı ise, İslam devletinin  tecrübesi olacaktır. Konumuzun akıl ve düşünceyle ilgili bir yönü vardırsöz konusudur.,   Bbunu göz önünde bulundurarak akli meselelerde  kullanılan metodun en az iki sınıfa ayrıldığı belirtilmelidir :

1-Cedel  metodu         

2-Delillerle bir meseleyi ispatlama metodu

Bir kimseyle bir konu hakkında  tartıştığımız zaman  ve konuyu  akli bir usul ile  araştırmak istediğimiz zaman, önümüzde iki yol bulunmaktadır:

1-Biz ve rakibimiz bir  takım usul ve ölçülerde ittifak edip,  ortak ve de kabul ettiğimiz usul , referans, ölçü  ve temeller esasınca bilinmeyen konular aydınlığa kavuşuncaya dek tartışırız.

2-Bu yöntemin karşısında bulunan, delilli yöntemde ise,

bütün öncüller ispatlanır ve böylece kesin inanılan , ilk açık  ilk önermelere ulaşılır ve bu yörüngede ve bu esaslar uyarınca açık ve kesin olan delil ve kanıtlar öne sürülür.

          Şüphesiz Bburada, delilli yöntemin benimsenmesi şüphesiz   ki konumuzun uzamasını sağlayacaktır. Örneğin, biz, delilli yöntem ile İslam devletinde adalete riayet etmenin zorunluluğunu ispatlamak istersek, ilk önce adaletin niteliğini açıklamalı, sonra da adaletin nasıl uygulanabileceği sorusunu cevaplamalıyız. Adalet, özgürlük ile bir arada olabilir  mi yoksaveya olamaz mı, adaletin ölçüsü kim tarafından tayin edilmelidir, acaba adaletin ölçüsü Allah tarafından mı yoksa halk tarafından mı tayin edilir? Bu şekilde sorulan yukarıdaki sorulara  değindikten sonra, bu konularda akıl hangi ölçüye kadar değerlendirme yetkisine sahiptir? Acaba aklın değerlendirmesi göreceli midir yoksaveya mutlak mıdır? Diye suallerorular sorulmaktadır. B ve böylece konu genişleyip sonunda ilk usuller ve  Epistemoloji bilimi hakkında suallerorular sorulmaktadır. B ve bunların da çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

         Realitede akıl nedir, ve ona nasıl ulaşılabilir, ve de onun nitelikleri nedir? Akıl nasıl bir şekilde kanıt getirir, ve aklın itibarının ve de hüküm vermesinin ölçüsü nedir? Eğer bütün bu konu ve ilk öncüllere değinirsek, tabii olarak değişik bilimler hakkında tartışma ve araştırma yapmamız gerekecektir.              Delilli tartışma tarzı sağlam ve  tatmin edici olmakla birlikte bu yöntemin seçilmesi halinde söylediğimiz gibi

bir çok bilimden değişik konular hakkında yardım alma gereği ortaya çıkacaktır. Ayrıca çok az insan genel olarak bütün bilimler hakkında çok az insan bilgi sahibi durumundadır.lar Hve her bilim dalındaki uzmanlar, fakat sınırlı meselelerle ilgilenebilmektedirler. Bu anlamda konuları tek, tek bir şekilde bu metotla incelemek dayanılmaz bir iş olup, uzun yılları gerektirmektedir. Biz de konumuzu araştırma ve açıklama noktasında bahsedilen delilli metottan yararlanırsak ve meseleleri temel ve açık usullere varıncaya dek tek, tek incelersek, vaktimizin az olmasından ötürü düşündüğümüz konuların araştırmasını yapma durumunda olamayacağız. Bundan dolayı özellikle sade ve güç olmayan ve de rahat anlaşılabilen delillerin sunulabildiği konularda delilli metottan istifade edecek ve diğer konularda ise cedel metodunu kullanacağız. Çünkü cedel metodu, gerçekte hedef ve neticeye varma yolunda kestirme bir yol olup genel ve kapsayıcı olan en uygun   tarzdır. Bundan dolayı Allah-u Teala  Kur-an’ın değişik yerlerinde İslam düşmanlarını ikna etmek için sağlam ve sarsılmaz olan bu üslup ve tarzı kullanmış ve bizi de diğer insanlarla olan tartışma ve konuşmalarımızda bu tarzı Kullanmaya davet etmiştir.

 

ادْعُ إِلِى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُم



بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ

 

Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et[2]. (Nahl-125)



       

 

 



 

 


Yüklə 1,35 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin