İSLÂm prensipleri ansiklopediSİ



Yüklə 13,72 Mb.
səhifə195/1221
tarix05.01.2022
ölçüsü13,72 Mb.
#76819
1   ...   191   192   193   194   195   196   197   198   ...   1221
565/1-qqCEZALET }7~i% : Rekaketsiz ifade. *Güzellik. *Müdebbirlik, akıllılık. *Azîm, büyük. *Edb: Kelimeler ince ve sert söylenişlerine göre; elfaz-ı cezle veya elfaz-ı rakika diye ikiye ayrılır. Elfaz-ı cezle: Söylenişte tat­lılığı bulunan veya heybet, ululuk, çarpışma, korkutma, yıldırma ifadesi et­meye uygun kelimeler olarak ayrılır. Celadet, sadme, gazanfer, çekâçek, dırahşan gibi... Bu çeşit kelimelerle söylenen ve yazılan ifadelerde cezalet var denir. (Edebiyat Sözlüğü)

Hakikat lisanında cezalet; hakikat-ı nefs-ül emriyeyi ihata eden ve ona hâkim olan zatın yüksek dirayetine dayanan sözlerindeki sıhhat, isabet, nü­fuz, emniyet ve itminankârlık vasfıdır. Bu mânada en yüksek cezalet, Kur’andadır. Zira Kur’an, kâi­nat hakikatlarını tam bir ihata ile görüp hük­meden Hâlik-ı Kâinat’ın kelâmıdır. (Bak: 2097.p.)



566- Evet «Kur’anın nazmında bir cezalet-i hârika var. O nazımdaki cezalet ve metaneti, “İşarat-ül İ’caz” baştan aşağıya kadar bu cezalet-i nazmiyeyi beyan eder. Saatın saniye, dakika, saatı sayan ve birbirinin niza­mını tekmil eden ne ise, Kur’an-ı Hakîm’in herbir cümledeki, hey’atındaki, nazım ve kelimelerindeki nizam ve cüm­lelerin birbirine karşı münasebatın­daki intizamı öyle bir tarzda İşarat-ül İ’caz’da âhi­rine kadar beyan edilmiştir. Kim isterse ona bakabilir ve bu nazımdaki cezalet-i hâ­rikayı bu surette göre­bilir.» (S.370)

Hem «Kur’an başka kelâmlarla kabil-i kıyas olamaz. Çünki kelâmın taba­kaları, ulviyet ve kuvvet ve hüsn-ü cemal cihetinden dört menbaı var. Biri mütekellim, biri muhatab, biri maksad, biri makamdır. Ediblerin yanlış ola­rak yalnız makam göster­dikleri gibi değildir. Öyle ise sözde “kim söylemiş, kime söylemiş, ne için söylemiş, ne makamda söylemiş” ise bak. Yalnız söze bakıp durma.



567- Madem kelâm kuvvetini, hüsnünü bu dört menbadan alır. Kur’anın menbaına dikkat edilse, Kur’anın derece-i belâgatı, ulviyet ve hüsnü anlaşılır. Evet madem kelâm mütekellime bakıyor; eğer o kelâm emir ve nehiy ise, mütekellimin derecesine göre irade ve kuvveti de tazammun eder. O vakit söz mukavemetsûz olur, maddi elektrik gibi tesir eder, kelâmın ulviyet ve kuvveti o nisbette tezayüd eder. Meselâ:

(11:44) |¬Q¬V²5«~ ­š_«W«,_«<«— ¬¾ «š_«8 |¬Q«V²"~ ­Œ²‡«~ _«< yani “Yâ Arz! Vazifen bitti, su­yunu yut. Yâ Sema! Hacet kalmadı, yağmuru kes.” Meselâ: (41:11)

«w[¬Q¬=_«0 _«X²[«#«~ _«B«7_«5 _®;²h«6 ²—«~ _®2²Y«0 _«[¬B²=~ ¬Œ²‡«Ÿ¬7«—_«Z«7 «Ä_«T«4 yani “Yâ Arz, yâ Sema!

İster istemez geliniz, hikmet ve kudretime ram olunuz. Ademden çıkıp, vücudda meşhergâh-ı san’atıma geliniz.” dedi. Onlar da: Biz kemal-i itaatle geliyoruz. Bize gösterdiğin her vazifeyi senin kuvvetinle göreceğiz.” İşte kuvvet ve iradeyi tazam­mun eden hakiki ve nâfiz şu emirlerin kuvvet ve ul­viyetine bak. Sonra insanların ­}­8_«[¬T²7~_«Z­BÅ<«~ |¬8Y­5«— ­š_«W«,_«< |¬±T«L²9~«— ­Œ²‡«~_«< |¬X­U²,­~ gibi suret-i emirde cema­data hezeyanvari muhaveresi, hiç o iki emre kabil-i kıyas olabilir mi?

Evet temenniden neş’et eden arzular ve o arzulardan neş’et eden fuzuliyane emirler nerede? Hakikat-ı âmiriyetle muttasıf bir âmirin iş başında hakikat-ı emri nerede?..

Evet emr-i nâfiz büyük bir âmirin muti ve büyük bir ordusuna “Arş” emri ne­rede? Ve şöyle bir emir, âdi bir neferden işitilse; iki emir sureten bir iken, manen bir neferle bir ordu kumandanı kadar farkı var.

Meselâ: (36:82) «–Y­U«[«4 ²w­6 ­y«7 «ÄY­T«< ²–«~ _®¶[[«- «…~«‡«~ ~«†¬~ ­˜­h²8«~ _«WÅ9¬~

(2:34) «•«…³ž¬ ~—­f­D²,~ ¬}«U¬¶[ÍV«W²V¬7 _«X²V­5 ²†¬~«— te iki emrin kuvvet ve ulviyetine bak, sonra beşerin emirler nev’indeki kelâmına bak. Acaba yıldız böceğinin Gü­neş’e nisbeti gibi kalmıyorlar mı? Evet hakiki bir mâlikin iş başındaki bir tas­viri ve hakiki bir sa­natkârın işlediği vakit sanatına dair verdiği beyanatı ve hakiki bir mün’imin ih­san başında iken beyan ettiği ihsanatı, yani kavl ile fiili birleştirmek, kendi fiilini hem göze, hem kulağa tasvir etmek için şöyle dese: “Bakınız! İşte bunu yaptım, böyle yapıyorum. İşte bunu bunun için yaptım. Bu böyle olacak, bunun için işte bunu böyle yapıyorum.”» (S.430) gibi ifa­deler, cezalet-i Kur’aniyeye birer misaldir.




Yüklə 13,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   191   192   193   194   195   196   197   198   ...   1221




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin