İSLÂm prensipleri ansiklopediSİ



Yüklə 13,72 Mb.
səhifə771/1221
tarix05.01.2022
ölçüsü13,72 Mb.
#76819
1   ...   767   768   769   770   771   772   773   774   ...   1221
İki atıf notu:

-Peygamberimiz’in (A.S.M.) şecaatı, bak: 559.p.

-Peygamberimiz’in (A.S.M.) istikameti, bak: 3391.p.

2580- “Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm’ın mu’cizatı çok müte­nevvidir. Risaleti umumi olduğu için, hemen ekser envan-ı kâinattan birer mu’cizeye maz­hardır. Güya nasılki bir padişah-ı zişanın bir yaver-i ekremi mütenevvi hediyelerle muhtelif akvamın mecmaı olan bir şehre geldiği vakit, her taife onun istikbaline bir mümessil gönderir; kendi taifesi lisanıyla ona “hoş amedî” eder; onu alkışlar.. öyle de: Sultan-ı Ezel ve Ebed’in en büyük yaveri olan Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Ves­selâm, âleme teşrif edip ve Küre-i Arz’ın ahalisi olan nev’-i beşere meb’us olarak geldiği ve umum kâi­natın Hâliki tarafından umum kâinatın hakaikına karşı alâkadar olan envar-ı hakikat ve hedaya-yı maneviyeyi getirdiği zaman; taştan, sudan, ağaç­tan, hayvandan, insandan tut, tâ aydan, güneşten, yıldızlara kadar her taife kendi li­san-ı mahsusiyle ve ellerinde birer mu’cizesini taşımasıyla, onun nübüvve­tini alkış­lamış ve hoş-amedî demiş. Şimdi o mu’cizatın umumunu bahsetmek için, ciltlerle yazı yazmak lâzım gelir. Muhakkikîn-i asfiya, delail-i nübüvvetin tafsilatına dair çok ciltler yazmışlar.” (M:91)

2581- “Şu kâinatın her nev’i, her âlemi; Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm’ı tanır, alâkadardır. Herbir nev’-i kâinatta, onun mu’cizatı görünü­yor. Demek o Zat-ı Ahmediye (A.S.M.) Cenab-ı Hakk’ın fakat kâinatın Hâ­likı itibariyle ve bütün mah­lukatın Rabbi ünvaniyle me’murudur ve resulü­dür. Evet nasılki bir padişahın büyük ve müfettiş bir me’murunu herbir daire bilir ve tanır; hangi daireye girse, onunla münasebetdar olur; çünki, umumun padişahı namına bir memuriyeti var. Eğer me­selâ: Yalnız adliye müfettişi olsa o vakit adliye dairesiyle münasebetdar olur. Başka daireler onu pek ta­nımaz. Ve askeriye müfettişi olsa, mülkiye dairesi onu bilmez. Öyle de, anla­şılıyor ki; bütün devair-i saltanat-ı ilahiyede, melekten tut, ta sineğe ve örüm­ceğe kadar herbir taife, onu tanır ve bilir veya bildirilir. Demek, Hatem-ü En­biya ve Resul-i Rabb-il Âlemîn’dir. Ve umum enbiyanın fevkinde risaletinin şümulü var.” (M.161)

2582- Hem “Enbiyaların (Aleyhimüsselâm) icmaı, nasılki vücud ve vah­daniyet-i ilahiyeye gayet kuvvetli bir delildir; öyle de, bu Zatın (A.S.M.) doğ­ruluğuna ve risaletine gayet sağlam bir şehadettir. Çünki Enbiya Aleyhimüsselâm’ın doğrulukla­rına ve Peygamber olmalarına medar olan ne kadar kudsi sıfatlar ve mu’cizeler ve vazifeler varsa, o Zatta (A.S.M.) en ile­ride olduğu tarihçe musaddaktır.

Demek onlar, nasılki lisan-ı kal ile; Tevrat, İncil, Zebur ve suhuflarında bu Zat’ın (A.S.M.) geleceğini haber verip insanlara beşaret vermişler ki, kütüb-ü mukaddesenin o beşaretli işaratından yirmiden fazla ve pek zahir bir kısmı, Ondokuzuncu Mektub’da güzelce beyan ve isbat edilmiş. Öyle de, li­san-ı halleriyle, yani nübüvvetleriyle ve mu’cizeleriyle, kendi mesleklerinde ve vazifelerinde en ileri ve en mükemmel olan bu Zatı tasdik edip davasını imza ediyorlar ve lisan-ı kal ve icma’ ile vahdaniyete delalet ettikleri gibi, li­san-ı hal ile ve ittifak ile de, bu Zatın sadıkiyetine şehadet ediyorlar.” (Ş.129)



2583- Hem “Muhammed-i Arabî (A.S.M.) ’a bak ki: O Zat, herkesçe müsellem ümmiliğiyle beraber, geçmiş Enbiya ile kavimlerinin ahvallerini görmüş ve müşa­hede etmiş gibi Kur’anın lisaniyle söylemiştir. Ve onların ahvalini, sırlarını beyan ederek aleme neşir ve ilan etmiştir. Bilhassa naklet­tiği onların kıssaları, bütün zeki­lerin nazar-ı dikkatini celbeden dava-yı nü­büvvetini isbat içindir. Ve naklettiği esasları, beyn-el enbiya ittifaklı olan kısmı tasdik, ihtilaflı olanı da tashih edip dava­sına mukaddeme yapmıştır. Sanki O Zat, vahy-i İlahînin ma’kesi olan masum ru­huyla zaman ve mekânı tayyederek o zamanın en derin derelerine girmiş ve gör­düğü gibi söylemiştir. Binaenaleyh O Zatın bu hali onun bir mu’cizesi olup nübüv­vetine delil ol­duğu gibi, evvelki enbiyanın da nübüvvet delilleri manevi bir delil hükmünde olup, o zatın nübüvvetini isbat eder.” (İ.İ.108)


Yüklə 13,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   767   768   769   770   771   772   773   774   ...   1221




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin