İki atıf notu:
-Kur’an beşer kelâmına benziyor şeklindeki şeytan vesvesesine cevab, bak: 465.p.
-Kur’an’ın her ifadesinde en üstün ifade şekli aranmamasının hikmeti, bak: 1704.p.
2120- Kur’anın işarî ve remzî manalar cihetiyle muhtelif vecihlere sahib olduğunu ifade eden Hamdi Efendi, tefsirinden şunları kaydeder:
“Şüphe yok ki Kelâmullah, lisan-ı mübin-i Arabî ile nazil olmuştur. Kur’anın lisanı lügaz ve muamma gibi remizden ibaret sembolik bir ifade değildir. Ve şüphe yok ki nususta asl olan, bir karine-i mania bulunmadıkça zahiri üzere hamlolunmakdır. Bununla beraber şu da mahakkaktır ki; Kur’anın ümmül’kitab olan muhkematının yanında hafi, müşkil, mücmel ve müteşabihatı, hakikatı, mecazı, sarihi, kınayesi, istiaresi, temsili, tansisi, iması, belagatının nükteleri, ta’rizleri, telmihleri, remizleri de vardır. Bütün bunlardan en vâzıh olan ma’na maksud olmakla berebar, müstetbeat-üt terakib denilen ve derece-i taliyede matlub nice ifadeler de vardır. İlm-i usulde ma’lum olduğu üzere; zâhirin zâhir olması aynı zamanda te’vil, tahsis, mecaz ihtimallerini kesmiş olmak lâzım gelmiyeceği cihetle o zâhire münafi ve münakız olmıyarak maiyyetinde ba’zı ihtimalat ile derece-i taliyede birçok işaret fehm ü istinbat olunabilmesi, muhkematın vuzuh ve beyanına muhalif olamıyacağı gibi, bil’akis lisanının Arabi-i mübin olmasının levazımındandır. Bundan dolayı Kur’anda hiç batın ve remiz ve ima yoktur, demek de doğru olmaz.
– » v7³~ gibi mukattaat-ı suver ne suretle tefsir edilirse edilsin, remzî olmaktan hâlî denemez. Doğrusu bazı âsârda dahi varid olduğu üzere Kur’anın hem zâhiri vardır hem bâtını, hem haddi vardır, hem muttala’ı.
Fakat Kur’an, (4:82) ~®h[¬C«6 _®4«Ÿ¬B²'~ ¬y[¬4 ~—f«%«Y«7 ¬yÁV7~¬h²[«3 ¬f²X¬2 ²w¬8 «–_«6²Y«7 «— buyurulduğu üzere hakikatte ihtilaf ve tanakuzdan azade eblağ bir kitab-ı mübin olduğu için, zahiri ile bâtını arasında tehalüf ve tebayünden de münezzehtir. Bu esas Kur’anın hadlerinden biridir.
(55:19,20) ¬–_«[¬R²A«< « °„«ˆ²h«" _«WZ«X²[«" ¬–_«[¬T«B²V«< ¬w²<«h²E«A²7~ «‚«h«8 mazmunu üzere zâhir ve bâtın deryalarının iltikasıyla beraber, biribirine bağy ü tecavüzünü mani’ olan haddi aşılmamak şartıyla ondan zaman zaman vehbî ve zevkî olarak alınan tuluat ve ilhamata bir nihayet de tasavvur olunamaz.
_«W¬V«6 «f«S²X«# ²–«~ «u²A«5 h²E«A²7~ «f¬S«X«7 |¬±"«‡ ¬_«W¬V«U¬7 ~®…~«f¬8
(18:109)~®…«f«8 ¬y¬V²C¬W¬" _«X²\¬% ²Y«7«— |¬±"«‡ dır.” (E.T. 561l)
2121- Meşhur İngiliz tarihçisi ve filozofu Carlyle (Karlayl) Thomas (1795-1881) Kur’an-ı Kerim hakkında şöyle diyor:
“Kur’anı bir kere dikkatle okursanız, onun hususiyetlerini izhara başladığını görürsünüz. Kur’anın güzelliği, diğer bütün edebî eserlerin güzelliklerinden kabil-i temyizdir. Kur’anın başlıca hususiyetlerinden biri, onun asliyetidir. Benim fikir ve kanaatıma göre Kur’an, serapa samimiyet ve hakkaniyetle doludur. Hazret-i Muhammed’in (A.S.M.) cihana tebliğ ettiği davet, hak ve hakikattır.” (İ.İ. 216)
“Mister Karlayl yine diyor: “En evvel kulak verilecek sözlerin en lâyıkı, Muhammed’in (A.S.M.) sözüdür. Çünki hakiki söz onun sözleridir.” Hem yine de diyor ki: “Eğer hakikat-ı İslâmiyede şüphe etsen, bedihiyat ve zaruriyat-ı kat’iyede iştibah edersin. Çünki en bedihi ve zaruri bir hakikat ise, İslâmiyet’tir.”İşte bu meşhur feylesof, İslâmiyet hakkında bu şehadetini eserinde müteferrik yerde yazmış.” (H.Ş. 31)
Dostları ilə paylaş: |