* Yani: Bütün dünya, cin ve ins şahid olsun ki, ben mürteciyim.
210 K.H.hadis:740
* Madem Hazret-i Mevlana Halid, milyonlar etba'larının ittifaklarıyla müceddiddir. Ve baştaki Hadis-i Şerifin bir masadakıdır. Ve madem tam yüz sene sonra, dört mühim cihet-i tevafukla beraber Risale-i Nur aynı vazifeyi görüyor. Demek nass-ı Hadis ile, Risale-i Nur eczaları tecdid ve takviye-i din vazifesini görüyorlar.
211 H.G. hadis:358
212 H.G.hadis 44l.
213 l27 no.lu dipnota bakınız.
214 H.G.hadis: 33 ve İbn-i Hanbel 5/4ll
215 S.M. ci:6 shf:50
216 S.B.M. hadis: l550 ve S.M. ci: l shf: 235 hadis: 276,278
217 Nüzhet-üt Mecalis c:2 sh:130(2.tab’)
* Sidr «*²G¬, "Kamus" mütercimi Asım'ın beyanına göre, Arabistan Kirazı denilen ağacın ismidir ki cemi'dir. Vahidi?«*²G¬, dir. Sidret-ül Münteha semavat ile cinanı gölgesi altına alan bir ağacın ismidir ki, bir rivayete göre sema-i sabianın fevkinde; Müslim rivayetine göre, sema-i sadisededir. Yahud da kökü sema-i sadisede, kendisi sabiadadır. Sidret-ül Münteha tesmiye buyurulması, melaike-i kiram ile enbiya-i izam hazaratının münteha-yı ilmi olması itibariyledir. Yalnız Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimiz'e ondan öte Kab-ı Kavseyn'e kadar destûr-u urûc verilmiştir.
Bazılarına göre Sidret-ül Mühteha, Arş-ı Azim-i Rahman'ın esfelidir. Ondan ilerisine ne Melek-i Mukarreb varabilir ne Nebiyy-i Mürsel, İlerisi gaybdır ki, Allah'dan başka hiçbir kimsenin daire-i ilmine giremez.
** Sidre-i Münteha terkibindeki Sidir, Nebak Ağacı diye tefsir olunuyor ki Arabistan Kirazı denilen ve Trabzon Hurması fasilesinden olup ehlîsi ve yabanisi olan bir nevi ağaçtır. Münteha da bir şeyin son haddine denildiğine göre Sidre-i Münteha, mahlukatın ilmi ve ameli kendisinde nihayet bulup âlem-i kevni tahdid eden bir işaret demek olur. Bazı tefsir kitablarında da Tuba Ağacı olarak tefsir olunmuştur.
218 S.M: ci:3 hadis: l039
219 S.M. ci: 3 hadis:l039
* Bu mana, aşağıdaki "muhacirlerin fakirleri hürmetine" ifadesinden de açıkça anlaşılır ki bu fakirler, herkesçe bilinen alelâde fakirler değildir. Tafsilat için Ashab-ı Suffa maddesine de bakınız.
** Mektubundaki bazı ifadelerin maksud manaları, parantezler içinde kısaca gösterilmiştir.
220 Bu rivayet Buhari 80. kitab-üd daavat 66. babda; Tirmizi daavat/l29'da; S.B.M. 2l6l. hadiste mezkûrdur.
221 Taberani, Ebu Nuaym ve Hâfız-ı Münzirî'nin Tergib adlı kitabında nakledilmiştir.
222 H.G. hadis: l06
223 Şifa-i Şerif (Hi.l290 İst.) ci: l shf:242
224 Bak: l42 no.lu dipnot
225 Şifa-i Şerif (Hi.l290 İst.) ci: l shf: 263,264
226 S.M. ci.5 shf: 422 hadis: 76,8l
227 Tirmizi tefsir-i sure/5,4
228 Bak: ll5 no.lu dipnot
229 Bak: ll8 noı.lu dipnot.
230 S.B.M. hadis: l236 ve S.M. ci: 5 shf: 482 hadis: l32 ve ci: 7 shf: 307 hadis 32-34
* Hz. Ömer'in (R.A.)"fitneyi önleyen kapı" vasfıyla tavsifi de mevzu ile alâkalıdır. S.M. ci: l shf: l93 hadis: 23l ve ci: 8 shf: 422 hadis: 26 ve 36. kitab-ül fiten hadis: 3955 ve Tirmizi 3l. kitab 7l. bab ve Ahmed İbn-i Hanbel hâmis shf: 40l,405.
239 Sahih-i Buhari şehadet/7 ve nikah/20,27,ll7 ve Müslim rida/l,2,9,l2 ve İ.M. nikah/34
240 Sahih-i Buhari nikah/27 ve Müslim nikah/37, 39 ve İ.M. nikah/3l
241 H.G. hadis: 373
1 Bir musibete maruz kalan kimse, bu musibeti kusuruna karşı kaderin ikaz tokadı deyip intibaha gelirse, o musibet şefkat tokadı olduğuna, intibaha gelmez ve nedamet göstermez ve şefkat tokadı cihetini nazara almaz ise o musibetin zecir tokadı olduğu galip ihtimaldir. (Naşir)
242 Bak: 77 no.lu dipnot.
243 T.T.ci: 5 hadis: 867
244 T.T.ci: 5 hadis: 866
245 T.T. ci: 5 hadis: l008
* Burada beyan edilen musikî tesirinin şahıstan şahısa değişeceği hususunun su-i istimal edilmemesi için nazara alınması gereken bazı noktalar vardır. Ezcümle, nağmelerin kız ve kadın sesiyle olmaması, gayr-i ahlâkî veya itikadiyata aykırı manaları taşımaması gibi şartlar var. Bu tarz nağmelerin kişiye su-i tesir edip etmiyeceği mevzubahis olamaz, suret-i kat'iyede memnu'dur.
Böyle dince memnu' nağmelerin dışında kalan musiki ve kişilere göre tesiri değişebilen seslerin cevazında, kişinin şahsî kemalat veya sefahet durumu nazara alınıyor. Kur'an (49:7) âyetinde açıkça ve çok manidar ifade edildiği gibi; dinî hayatı kemal-i ciddiyetle yaşayan insan, manen tekâmül edip nefsaniyatı ve günahları kerih görür, hoşlanmaz. Nefsanî zevkler içinde hayat geçirenler de, maneviyattan hoşlanmaz, sıkılır. Bediüzzaman Hazretleri bu hakikatı vecize şeklinde şöyle ifade eder: “Kâmilîn insanların zevk-i maâlîsini hoşnud eden bir hâlet; çocukça bir hevese, sefihçe bir tabiat sahibine hoş gelmez, onları eğlendirmez. Bu hikmete binaen, bir zevk-i süflî, sefih, hem nefsî ve şehvanî içinde tam beslenmiş, zevk-i ruhîyi bilmez.” (S.736)
Bu asrın insanlarının ekserisinin mevcud cemiyetin umumileşmiş sefaheti içinde ne halde olduğu zahirdir. Hayale geliyor ki; bu asrın sefih insanlarına güzel bir ilahî dinletilse, “Getir saki bir kadeh” diyecek...
246 Bak: 2 no.lu dipnot.
247 K.H. hadis: l745
248 K.H:hadis 740
249 Bak. 2no.lu dipnot.
250 K:H: hadis: l745
251 K.H. hadis: 2704 ve R.E. shf: 292
* Çünki sen, muhabbetini ona pek pahalı satıyorsun. Verdiğin fiatın yüz defa ziyade bir mukabil düşünüyorsun. Halbuki onun hakiki makamının fiatına, en büyük muhabbet de ucuzdur.
252 S.B.M: hadis: 2l73
* Bu makam, bir bağda bir zata bir derstir ki, bu tarz ile beyan edilmiştir.
** Kur'anda (73:20) âyeti, çalışıp kazanmanın meşruiyetini ve kesb, sa'y ve darb ve bunlardan türeyen kelimelerden bazıları, istihsal için meşru çalışmaları ifade eder. (Bak: rızk) (Hazırlayanlar)
* (2:238) (11:114) (17:78) (20:130) (50:39,40) (76:25,26) âyetleri de namaz vakitlerini bildiren âyetlerdendir.
* Bu hâdise Kur'an (4:102) âyetinde ve ehadiste zikredilir. Ezcümle: Müslim 6. Kitab 57. bab ve S.B.M. ci: 3, 5l0. hadis, meselemiz olan salat-ı havf hakkındadır. (Hazırlayanlar)
* Yani: Hizmet Rehberi'nin ihtiva ettiği düsturlar ve dersler demektir.(Hazırlayanlar)
261 S.M. ci: 8 shf: 244
262 Müzekki-ün Nüfus (Osmanlıca) sh: l89
1: ¯v¬V²K8 Åu6 ]«V«2 °`¬%!«: ¬Ä«Ÿ«E²7! `«V«0
2 Yani ihtiyacat-ı zaruriyeden fazla olan kazanç, hayr u hasenat için olması halinde müstahsen olunca, bu çalışma, dinî hizmete takdim hakkını kazanmaz. Zira cihad-ı manevî olan dinî hizmetler, bu zamanda farz-ı ayndır ki, çok şeylerden önce tercihi gerekiyor. Bediüzzaman Hz. bu mevzuda şöyle diyor:
“Cihad farz-ı kifaye iken farz-ı ayn olmuştur, belki muzaaf bir farz-ı ayn hükmüne geçmiştir.” (H.Ş.ll43)
Bediüzzaman Hz. diğer bir beyanında ise: Tahrib kolay olduğundan bu zamanda yüzbinler tamiratçının ve millet ve hükümetin kendine yardım etmesinin zarureti ve ehl-i imanın da dine hizmeti dünya işlerine tercih etmelerinin vâcib, yani terkedilemeyen bir farz ve mükellefiyet olduğunu beyan eder. İfade aynen şöyledir:
“Risale-i Nur'un hizmet-i imaniyede, bu zamanda binler tahribatçılara mukabil yüzbinler tamiratçı lâzım gelirken, hem benimle lâakal yüzer kâtib ve yardımcı bulunmak ihtiyaç varken, değil çekinmek ve temas etmemek, belki millet ve ehl-i idare takdir ile ve teşvik ile yardım ve temas etmek zaruri iken ve o hizmet-i imaniye hayat-ı bakiyeye baktığı için hayat-ı faniyenin meşgalelerine ve faidelerine tercih etmek ehl-i imana vacib iken...” (E.L. 5l)
“Halbuki bu asır, o damar-ı insanîyi o derece şırınga etmiş ki; küçük bir ihtiyaç ve âdi bir zarar-ı dünyevî yüzünden elmas gibi umûr-u diniyeyi terkeder.” (K.L.l05) diyerek, bu fitne asrında umum müslümanlar için dinî hizmetin elzemiyeti sarahaten ilân edilmektedir. Demek maişette ihtiyacât-ı hakikiyeden fazla olan kazancın tercihi, 3033/3.p.da beyan olunduğu üzere ve kazanç da meşru olmak şartiyle hem vesile-i hizmet-i diniye cihetiyle ve bir nevi taksim-ül a'mal kaidesi manasında olabilir. Bu tercih hususu, mü'minin kendi ihtiyar ve diyanetine bağlıdır. Ondan maddî yardım taleb olunmaz.
Mevzumuzla alâkalı bir atıf notu: Dünya işleri cihada mani olmamalı: Bak, 573,574. p.lar.
Mezkûr ikinci kazanç şekline bir örnek mânasında olarak, Bediüzzaman Hazretleri'nin Dar-ül Hikmet'te aldığı maaşın fazlasını, millete iade etmesi. Bak: Emirdağ Lâhikası-l shf: 24 ve A. Badıllı Tarihçe shf: 458 (Hazırlayanlar)
3 Bir hadis-i şerif: "Salih insan için salih mal ne güzeldir." mealindedir. K.H. 2823 Kesb ve iktisabın farkı için: Bak, 2340-2342.p.lar. (Hazırlayanlar)
4 Yani sefahet ve asrîliği terk ile meşru dairede yaşayanlar için, bu kazancın günahı ve sevabı olmuyor demektir. Fakat 3033/3.p.da anlatılan şekilde olsa, bir nevi ibadet olur. (Bak: 2793.p.) (Hazırlayanlar)
263 K.H: hadis: l640
* Mecmuat-ül Ahzab ci: l, shf: 5l7
* Zaman isbat etti ki: O adam, adam değil, Risale-i Nur'dur. Belki ehl-i keşif, Risale-i Nur'u ehemmiyetsiz olan tercümanı ve naşiri suretinde -keşiflerinde- müşahede etmişler; "bir adam" demişler.
264 K.H. hadis: l004
265 T.T: ci: l shf: 40 hadis: 9l
266 T.T. ci: l shf: 42 hadis: 93
267 K.H. hadis: 2048
268 H.G. hadis:186
269 T.T.ci: 4 hadis: 654
270 Hadisin nassıyla: "O şuhud, bütün lezaiz-i Cinnet'in o derece fevkindedir ki, onları unutturur. Ve şuhuddan sonra ehl-i şuhudun hüsn-ü cemali o derece fazlalaşırki: döndükleri vakit, saraylarındaki aileleri çok dikkat ile zor ile onları tanıyabilirler." Hadiste varid olmuştur. (268) (Tac Tercemesi C.5 Hadis: 1148’in sonu.)
* Bu ifade Kur'anın muhtelif âyetlerinde geçer.
271 K.H. hadis: l590
272 İ.M. ci: l0 hadis: 403l
273 İ.M. ci: l0 hadis: 4032
274 H.G. hadis: 284
275 İ.M. hadis: 90
276 T.T. ci: 5 hadis: 35l
277 Tirmizi birr/55 ve Deylemi rikak/74 ve Müsned-i İbn-i Hanbel5/l53,l58,l69,l77, 228, 236
278 H:G. hadis: l80
279 S.B.M. ci: 9 hadis: 1491
280 H.G. hadis: 361
* Yukarıda geçen "Kendimi ona muhatab addederek okudum" gibi ifadelerden anlaşıldığı üzere; kitab, başkasına bilgi vermek gayesiyle değil, kendi ihtiyacını hissetmenin sâikiyle okunmalı. (Bak: 3069.p.)
* 1289.p.ta izah edilen bu hadîs, ehadiste haber verilen süfyaniyet cereyanının tahribatını tamir edecek olan mehdiyet cereyanını haber verir. Safvet Efendi, bu hadisi hatırlatmakla, Bediüzzaman'ın manen vazifedar şahsiyat olduğuna işaret eder. Hazırlayanlar
281 H.G. hadis: 397 ve K.H.hadis: 2445
282 Müsned-i İbn-i Hanbel 4/267 ve Sahih-i Buhari iman/39 ve S.M. ci: 5 shf: l23 hadis: l07 ve İ.M. 36. kitab-ül fiten bab:l4
283 H.G.hadis: 20l ve K.H. hadis: l483
* Zat-ı Ahmediye'ye (A.S.M.) gelen rahmet, umum ümmetin ebedî zamandaki ihtiyacatına bakıyor. Onun için gayr-ı mütenahi salât yerindedir. Acaba, dünya gibi koca, büyük ve gafletle karanlıklı, vahşetli ve halî bir haneye birisi girse; ne kadar tedehhüş, tevahhuş, telaş eder; ve birden o haneyi tenvir ederek enis, munis, habib, mahbub bir Yaver-i Ekrem sadırda görünüp, o hanenin Malik-i Rahim-i Kerimini o hanenin her eşyasıyla tarif edip tanıttırsa ne kadar sevinç, ünsiyet, sürur, ışık, ferah verdiğini Kıyas ediniz. Zat-ı Risaletteki salavlatın kıymetini ve lezzetini takdir ediniz!..
284 Tirmizi tefsir-i sure/57, l ve Ahmed Bin Hanbel 2/270
* Bak: 282 no.lu dipnot
* Mezkûr yedi dünya, Keşf-ül Hafa 316. Hadiste izahatıyla zikredilir. Sahih-i Buhari 96. Kitab-üt Tevhid, 34. Babında: "ard-us sâbia" şeklinde ifade edilir. Bu arzlarda insanın bulunup bulunmaması hususunda, Elmalılı Hamdi Efendi E.T. 5078'de "Allah Bilir" der. Yedi arz ve semavatın sıfatı: Tirmizi 44. Kitab, sure: 57, 69 hadis: 1 ve İbn-i Hanbel, Evvel/sh: 206, Sani/sh: 370. (Hazırlayanlar)
* 282 no.lu dipnota bak.
* Bak: 76 no.lu dipnot.
285 H.G. hadis: 198 ve K.H. hadis: 1485
* Şeyhin kerameti şeyhten rivayet; lâkin tahdis-i ni'met dahi bir şükürdür.
* İcab: Akitlerde ilk söylenen söz. Bir mal sahibinin müşteriye karşı, "Bu malımı sana şu kadar paraya sattım" demesidir. Müşterinin de kabul etmesine dair olan sözüne "kabul" denir. Şer'î ıstılahta buna "icab ve kabul" denir. (O.A.L.)
İcab ve kabul hakkında daha geniş bilgi almak isteyenler, H.E. cild:5 sh: 15'deki "Bey'in Rükünleri" bahsine müracaat edebilirler.
294 R.E. sh: 5
295 R.E. sh. 87
296 R.E. sh. 223 ve K.H. hadis: 1783
297 R.E. sh. 291, 310
298 R.E. sh. 318
* Bak: 49 no.lu dipnot.
* Şefaat-ı makbule-i Muhammediye'den (Sallallahü Aleyhi Vesellem) müstefid olmayacak ferd-i aferide yoktur. Habib-i Hüda (aleyhi efdatü't-tehaya) Efendimizin bütün halkın hevl-i mevki'den rahat bulması için bir şefaat-ı ammesi olduğu gibi bazı küffarın tahfif-i azabı, müstahakk-ı ikab olan bazı mü'minînin Nar-ı Cahim'den necatı, Cehennem'e girmiş mü'minînin halâsı, bazı mü'minînin bilâhesab velâ azab dahil-i Cinan olması, keza dahil-i Cinan olan mü'minînin ref-i derecatı için gûna-gûn şefaatleri vardır. Bu şefaatler içinden en ziyade müstefid olacakların, muhlis mü'minler olduğundan şüphe yoktur.
299 S.B.M. hadis: 85
* Bidayet-i Hürriyette şu fikri Jöntürklere teklif ettim, kabul etmediler. Oniki sene sonra tekrar teklif ettim, kabul ettiler. Lâkin meclis feshedildi. Şimdi âlem-i İslamın mütemerkiz noktasına tekrar arzediyorum.
300 S.M. ci:3 14.kitab 40.bab sh:390
* Bu _«A¬±[ÅO7«~«— ~«Y«VÅM7«~«— a«6«‡_«AW²7~«— takdirindedir. Bu kelimelerin başlarından atıf vavı ihtisar için hazfedilmiştir. Bu hazifler caiz ve dilde ma'ruftur. (Nevevî)
* Bak: 2 no.lu dipnot.
* İbn-i Mace, zühd/24.bab
301 Sahih-i Buharî 81.kitab-ür rikak 38.bab ve İbn-i Hanbel 6/256
302 H.G. hadis:8
303 R.E. sh: 474
304 S:M. ci:8 hadis:38 sh: 185
305 K.H. hadis: 1068 ve H.G. hadis:147 ve R.E. 270/13
* Bak: 262 no.lu dipnot.
306 H.G. hadis:133 ve K.H. hadis:1005
307 S.B.M. hadis:1936
*
** Feminizm: Hiçbir din ve ahlâka bağlı kalmadan kadınların serbest yaşamalarını savunan ve her sahada erkeklerle eşit olduklarını iddia eden; iş ve eğlence hayatında kadın-erkek beraberliğini ileri süren bir görüştür.
*** Hedonizm: (Yunanca) Hazcılık, Hayatın temel gayesinin hedeone, yani maddî zevkler olduğunu iddia eden maddeci bir hayat anlayışıdır.
**** Nihilizm: Yokçuluk. Her şeyi toptan inkâr edip hiçbir şeyin gerçekliğine inanmayan, her türlü ahlâkî ve dinî inançları reddeden şübheci ve inkârcı bir görüştür. (Sofestaîlik ve muakiblerinin görüşü)
308 S.M. 1.kitab-ül iman hadis:293 sh:243 ve İ.M. mukaddime 13. bab hadis:195
HAŞİYE (Haşiye): Şu risalede "tevatür" lafzı, Türkçe "şâyia" manasındaki tevatür değil, belki yakîni ifade eden, yalan ihtimali olmayan kuvvetli ihbardır.
* Bak: 1no.lu dipnot.
* İ'caza dair olan Yirmibeşinci Söz, Kur'anın hakiki tercümesi mümkün olmadğını göstermiştir.
310 R.E. sh:222 veK.H. hadis: 1751
311 R.E. sh:222 veK.H. hadis: 1745
312 R.E. sh:222 veK.H. hadis: 1746
313 R.E. sh:222 veK.H. hadis: 1748, 1749, 1838
314 R.E. sh: 271 ve K.H. hadis: 1059
315 R.E. sh: 468
316 Sahih-i Buharî 3.kitab-ül ilim 34.bab ve S.M. 47.kitab-ül ilim hadis:13, 14 ve İ.M. mukaddime bab:8
317 Feyz-ül Kadir 1/11 ve K.H. hadis:14
318 R.E. sh:20
* Yani ilimleri kalblerine inmeyen ve muhatabları heyecanlandıran fakat fazilet veremiyen ve enaniyet zevki için hitabete hırslı olan ihlassız hatibleri ihbardır. (Bak: 3969/1.p. ve 2220.p.sonu ve 1706.p.)
319 R.E. sh: 384 ve K.H.hadis:2246
320 R.E. sh:461
321 H.G. hadis:202
322 R.E. sh:504
323 R.E. sh:503
324 R.E. sh:504
325 Feyz-ül Kadir 6/9903
326 Müslim imaret/39 ve Ebu Davud cihad/87 ve Nesai biat/34 ve İ.M. cihad/4
327 S.M. ci:6 sh:25 hadis:62
328 R.E. sh:98
329 R.E. sh: 303
330 R.E. sh:28
331 İ.M.ci:10 sh:245 (4019.hadisin bir kısmı)
332 K.H. hadis:427, 1997
* Amerika'da aynen bu vakıa olmuştur.
* Bak: 304 no.lu dipnot.
333 K.H. hadis:707
334 İ.M. hadis:3896, 3899 ve K.H. hadis:1341 (az farkla)
* Şayet biri biliyor, taallüm etmeğe muhtaç değilse, ibadete muhtaç veya marifete müştak veya huzur ister. Onun için herkese lüzumlu bir derstir.
335 İ.M. hadis: 4119
336 K.H. hadis:1325 ve Sahih-i Buhari kitab:2 bab:29
337 Riyazüssalihîn Tercemesi ci:3 hadis:1844 ve S.M. ci:8 sh:500 hadis:124 ve K.U. ci:14 hadis: 39867, 39079
* Yani cennet çiçeklerinin fidanlık ve mezraacığı olan zeminin yüzünde hadsiz mu'cizat-ı kudret teşhir edildiğinden semavat âlemindeki melaikeler o mu'cizatı, o hârikaları temaşa ettikleri gibi, ecram-ı semaviyenin gözleri hükmünde olan yıldızlar dahi, güya melaikeler gibi zemin yüzündeki nazenin masnuatı gördükçe Cennet âlemine bakıyorlar. O muvakkat hârikaları baki bir surette Cennet'te dahi müşahede ediyorlar gibi bir zemine, bir Cennet'e bakıyorlar.Yani o iki âleme nezaretleri var demektir.
* Bast-ı zaman sırrıyla çok seneler hükmünde olan birkaç dakikalık zaman-ı Mi'rac, bu hakikatın vücudunu isbat eder ve bilfiil vukuunu gösteriyor. Mi'racın birkaç saat müddeti, binler seneler hükmünde vüs'ati ve ihatası ve uzunluğu vardır. Çünki Mi'rac yoluyla beka âlemine girdi. Beka âleminin birkaç dakikası, bu dünyanın binler senesini tazammun etmiştir. Hem, bu hakikata binaen bazı evliya bir dakikada bir günlük işi görmüş. Bazıları, bir saatte bir senelik vazifesini yapmış. Bazıları, bir dakikada bir hatme-i Kur'aniyeyi okumuş oldukları gibi, Risale-i Nur'un te'lifinde de bu bast-ı zaman hakikatı çok def'a vukua gelmiş. Ezcümle:
Ondokuzuncu Mektub yüzelli sahifedir. Üçyüzden fazla mu'cizatı, kitaplara müracaat edilmeden ezber olarak dağ, bağ köşelerinde dört gün zarfında her gün üçer saat meşgul olmakla mecmuu oniki saate te'lif edilmesi.. Ramazan Risalesi, kırk dakikada te'lif edilmesi.. Yirmisekizinci Söz, yirmi dakikada te'lif edilmesi.. bast-ı zamanın vukuunu isbat etmiştir.
(18:18) ¯•²Y«<ö«m²Q«"ö²—«!ö_®8²Y«<ö_«X²C¬A«7ö~Y7@«5ö²vB²C¬A«7ö²v«6ö²vZ²X¬8ö°u¬=³@«5ö«Ä@«5 âyeti tayy-ı zamanı gösterdiği gibi (22:47) «–:ÇGQ«#_ÅW¬8ö¯}«X«,ö¬r²7«@«6ö«t¬±"«*ö«f²X¬2_®8²Y«<öÅ–¬!«— âyeti de bast-ı zamanı gösterir.
338 S.B.M. hadis: 2183 ve S.M. ci: 8 sh: 160 hadis: 2 ve İ.M. kitab-ı edeb bab: 58 ve K.H. hadis: 613
339 Ebu Davud cenaiz/13 ve İbn-i Hanbel 3/293, 320, 330, 345, 390
340 Ebu Davud cenaiz/13 edeb/81; Darimî rikak/22
341 İbn-i Hanbel 3/491
342 K.H. hadis:1416 ve Şerh-i Cami-üs Sagir lil Azizî sh:302
* Hem Rus gibi olanlar, mensuh ve tahrif edilmiş bir dini terk etmekle, hak ve ebedî ve kabil-i nesh olmıyan bir dine ihanet etmek derecesinde gayretullaha (Bak: Gayretullah) dokunmadığından, zemin şimdilik onları bırakıp bunlara hiddet ediyor.
* Evet bütün onlar dört unsurdan mürekkeptir. Müvellid-ül ma, müvellid-ül humuza, azot, karbon gibi maddelerden teşkil olunuyorlar. Maddece bir sayılabilirler. Farkları yalnız kaderin manevi yazısındadır.
* K.H. hadis: 2159
* Ruy-i zeminde mürur-u zamanla dağ şeklini almış, tanınmıyacak bir surete gelmiş çok sun'i sedler vardır.