İsmail arabaci kiMDİR



Yüklə 2,91 Mb.
səhifə114/269
tarix07.01.2022
ölçüsü2,91 Mb.
#83021
1   ...   110   111   112   113   114   115   116   117   ...   269
LAZ TARİHİ

Lazlardan, "Laz" adıyla ilk bahseden 1. yüzyıl tarihçisi Plinius olmuştur. 2.yüzyıl tarihçisi Arrianus zamanında, Lazlar Sohumi'den başlamak üzere Trabzon'a kadar olan bölgede yaşamaktaydı. Roma/Bizanslıların "Laz" dedikleri bu halkı Gürcüler (Kartveliler) ve Abazalar "Megrel"; Roma /Bizanslıların "Lazika" dedikleri devletlerine de Gürcüler ve Abazalar "Egrisi" demekteydi.

KOLHETİ=LAZİKA=EGRİSİ
Lazların en eski tarihleri, Kolheti yönetim ve kültür alanıyla yakından ilişkilidir. Kolheti adından ilk kez MÖ 8. yüzyıla ait Urartu Yazıtlarında bahsedilmiştir. Kolheti yönetim alanı(günümüzde Abhazya sınırları içinde kalan), Gagra'dan başlamak üzere Çoruh yatağına kadar olan bölgeyi kapsamaktaydı. Kolheti kültür alanının sınırları ise güneyde, Trabzon'a kadar uzanmaktaydı. Kolheti, Homerik Çağ Greklerinin ilgi alanıydı.
MÖ 1. yüzyılda Kolheti (Lazika/Egrisi) ve Kartli (İberya/Gürcüstan) krallıkları arasında birbirleri üzerinde egemenlik kurmayı amaçlayan sürekli savaşlar yaşandı. Bu savaşlar sonucunda Roma İmparatorluğu bölgeye askeri müdahelede bulundu.
MS 1.yüzyıldan itibaren "Kolh" yerine "Laz" veya "Megrel" olarak anılan Megrel-Lazlar, önce Pontus Krallığına ve daha sonra da Roma İmparatorluğuna karşı bağımsızlık savaşı başlattı. 69-79 yıllarında Lazların başında bulunan Anicetus, halkını Romalılara karşı ayaklandırdı. Romalılar stratejik bir bölge olan Lazika'yı bırakmak istemiyordu. Ancak Lazların Özgürlük mücadelesi karşısında Lazika'yı terketmek zorunda kaldılar. Lazika giderek güçlendi ve bugün Batı Gürcüstan olarak bilinen bölgede hakim oldu.
Lazika'nın güçlenmesi,Laz akınlarının Çoruh'u aşarak Güneydoğu Karadeniz Bölgesi'ne de yönelmesi ve Lazların bu bölgeye kitlesel göçleri, Pontus Kralı 2. Polemon'u tedirgin etti. Krallığını Lazlardan koruyabilmek amacıyla hükümetini Romalılara teslim etti. Roma İmparatorluğunun bir eyaleti haline geldi. Bu eyalete "Pontus Polemonyakos" adı verildi. Trabzon'un doğusundan Çoruh yatağına kadar olan bölge Lazların eskiden beri yoğun olarak yaşadığı bir bölge olmasına rağmen, Lazika Krallığının yönetimi dışında kaldı.

DENGELER VE LAZİKA KRALLIĞI


2. yüzyıldan başlamak üzere, Lazika Krallığı güçlendi ve 4. yüzyılda yönetim alanını Trabzon'a kadar genişletemediyse de etki alanı içine aldı. 395'te Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılması, Lazika Krallığının güçlenip genişlemesine imkan sağladı. Lazika Krallığı, bugün Batı Gürcistan olarak bilinen Kolheti'yi iktisadi, siyasi ve askeri açılardan birleştirdi. Lazika Krallığı, bir Bizans vasalı olmasına rağmen, kendisine bağlı vasalları da vardı.

LAZLAR VE HIRİSTİYANLIK


Lazcada bugün de kullanılan gün isimlerinden anlaşılacağı gibi gökyüzü, güneş ve ay kutsal sayılıyordu. Lazların, işgalci Roma/Bizansın dinini ilk kabul eden topluluklardan olduğu doğrudur. Ancak yayılmacıların, Lazların yaşadıkları yörelerde açtıkları kiliseler siyasi kurumlar olarak kalmıştır. Bu kiliseler yayılmacı Roma/Bizans ve "Pontus"un dayatmacılıklarının sembolleri olarak görülmüş, Lazlar kendi otantik inançlarını ,şeklen Hıristiyan oldukları dönemlerde de sürdürmüşlerdir. Dolayısıyla Roma/Bizans ve "Pontus" ile çatışma halinde olan Lazların Osmanlıların dini olan İslamiyeti süreç içinde kabul etmeleri, Roma/ Bizans ve "Pontus"a duydukları doğal tepkinin bir sonucuydu.

ÇİN VE HİNDİSTAN'A BAĞLANAN TİCARET YOLLARI


Lazika Krallığının yönetimi altındaki bölge, çok önemli bir geçiş noktasıydı. Çin ve Hindistan'a bağlanan ticaret yolları bu bölgeden geçmekteydi. Dolayısıyla da, Bizanslılar ve Persler için büyük bir önem taşımaktaydı. Perslerin, Lazika'yı ele geçirmek istemelerinin bir diğer nedeni de, müttefik olarak gördükleri ve Kafkas önlerinde ve Doğu Avrupa'daki kavimleri, Lazika'yı bir üs olarak kullanarak Bizanslılara karşı savaşmaları için yönlendirmek istemeleriydi.
Bizanslıların uyguladığı baskıcı yöntemler, Lazika halkları arasında Bizans karşıtı eğilimlerin artmasına neden oldu. Bu eğilimlerin güçlenmesi, Persler için bulunmaz bir fırsattı. Ancak Lazika kralı Gubaz, gerek Bizans ve gerekse Persler arasındaki çelişkilerden yararlanarak dengeli bir dış politika uygulamaya çalışarak yönetimi altındaki halkların zarar görmelerini önlemek düşüncesindeydi.
Kral Gubaz'ın Bizans karşıtı ve Perslerle müttefikliğe yönelik politikası, Bizanslıları oldukça rahatsız etti ve bütün güçleriyle Lazika'ya saldırdılar. Yıllarca süren savaşlardan sonra 465'te Bizans ve Lazika anlaşarak çatışmalara son verdiler.

BİZANS'IN LAZİKA'YI BÖLME SÜRECİ


Lazika Krallarının kendilerine sadakat göstermeyeceklerini ve Trabzon'un doğusundaki yoğun Laz nüfusun da kendileri için ileriye yönelik potansiyel bir tehlike olduğunu bilen Bizanslılar, Lazika Krallığının yönetimi altındaki Abaza ve Svanları Lazika'dan ayırma planlarını uygulamaya koydu. Bizans'ın amacı, Lazika'nın etnik ve siyasi etkinliğini kırarak, bu krallığı süreç içerisinde yok etmekti. Bizanslılar gerektiğinde de Abaza ve Svanları hem Lazlara hem de birbirlerine karşı savaştırmayı düşünüyordu.
8. yüzyıla gelindiğinde, Lazika krallığının yönetim alanında nüfusunu Abazalar, Svanlar, Megrel-Lazlar ve bölgeye Kartli'den göç eden Gürcülerin oluşturduğu Abhazya Krallığı sahneye çıktı. 780'lerde Abhazya Krallığının sınırları Kuzeybatıda Nikopsia (Tuapse), güneyde ise Çoruh yatağına kadar uzanıyodu.

KARADENİZ KIYILARINA GÜRCÜ (KARTVELİ) GÖÇÜ


Lazika'nın Rioni havzasının güney kesimi 5. ve 6. yüzyıllardaki Bizans-Pers savaşları nedeniyle Megrel-Laz nüfusunun tamamına yakınını yitirmişti. Bu yüzden Arap istilalarından etkilenen Gürcüler Kartli'den kitlesel olarak göç ederek süreç içinde bu bölgeye yerleştiler. Böylece günümüzde Müslümanları Laz, Hıristiyanları Megrel olarak adlandırılan Megrel-Lazlar arasında, arasında Gürcülerden oluşan ve yine günümüzde Gurya/Acara olarak bilinen tampon bölge oluştu.

GÜNEYDOĞU KARADENİZ'DE TAMPON BİR LAZ DEVLETİ


"Abhaz", Ran, Kahet ve Sometlerin kraliçesi olan Tamara zamanında aktif bir politika izlendi. Kraliçe Tamara döneminde, Karadeniz'den Hazar Denizi'ne kadar olan bölgede yaşayan çok farklı etnik kökenlerden halklar konfederal bir yapılanmaya gittiler. Haçlı Seferleri'nden ve Bizans Sarayı'ndaki iktidar çatışmalarından yararlanıldı. Bizans üzerine giden konfederal ordu Güneydoğu Karadeniz'deki Lazların da aktif desteğiyle Çoruh'tan başlamak üzere Karadeniz Bölgesi'nde etkili oldu. Amaç konfederal bu yapının içine, etnik olarak Lazlardan oluşan bir Laz devletini de katarak, bu bölgede Selçuklu ve Bizanslılara karşı konfederal yönetimin güvenliğini bu tampon Laz devletiyle pekiştirmekti.
Latinlerin 1204'te İstanbul'u işgal etmeleriyle, Bizans İmparatorluğu zaafa uğradı. Bu gelişmeler, konfederal krallığın sınırlarını Trabzon'u da içine alacak şekilde genişletmesine yardımcı oldu. Trabzon yöresine de Laz nüfusunun akışı hızlandı. Trabzon Krallığı üzerindeki Kafkasyalıların konfederal yönetiminin etkisi ve Trabzon'un doğu kesimlerindeki Lazların, Bizans boyunduruğundan kurtulması Bizanslıları rahatsız ediyordu. Trabzon Krallığı yönetiminde, Bizans yanlısı gruplar ile Kafkasyalıların konfederal yönetiminin desteklediği Lazlar arasında kıyasıya bir iktidar mücadelesi başladı. 1204'te "Lazia Thema"sı kuruldu.

BİZANS'IN SONU


Lazların Bizanslılarla olan mücadelesi, 1453'te Osmanlıların Bizans İmparatorluğuna son vermeleri ile bitti. Fatih Sultan Mehmet, Karadeniz'i bir Osmanlı gölü haline getirmek istiyordu. Tahta çıkar çıkmaz, 1451'de Doğu Karadeniz kıyılarına 50 kadar kadırga gönderdi. Batum civarı ve Sohumi'de etkinlik kurarak, bu bölgelerde yaşayan Abazaları, Megrel-Lazları ve Gürcüleri yönetimi altına almaya başladı. Böylece Trabzon Krallığı doğusundan kuşatılmış oldu. Soçi'den başlayan, Kuzeybatıya doğru Karadeniz kıyıları ise, Kırım Hanlığının kontrolü altındaydı. Trabzon'un doğu kesimlerinde bugün olduğu gibi o zamanda yaşayan Lazlar ise, Trabzon Krallığı yönetimi altında ancak "Rum" yönetimiyle çatışma içindeydi. Lazlar, bir anlamda Trabzon Krallığını ele geçirmek isteyen Osmanlıların müttefiği durumundaydı. 1461'de Osmanlıların Trabzon Krallığını ele geçirmeleriyle birlikte Lazlar da Osmanlı yönetimine girmeye başladılar.

OSMANLI YÖNETİMİ VE LAZ DEREBEYLERİ


1519'da Trabzon, Batum’unda dahil edilmesiyle ayrı bir eyalet haline getirildi. Bu bölgeyi 1640'ta dolaşmış olan Evliya Çelebi'ye göre, Eyaletin beş sancağı şunlardı: Canik, Trabzon, Gönye, Aşağı Batumi ve Yukarı Batumi. Lazistan'ın merkezi Gönye idi. Kazaları ise, Atina (Pazar), Sumla, Viçe/Biçe ve Arhavi'ydi.
Osmanlı yönetimi, Güneydoğu Karadeniz Bölgesini yönetsel birimlere ayırdı. 15 derebeylik vardı: Atina(Pazar, iki), Bulep, Ardeşen, Viçe, Kapiste, Arhavi, Kisse, Hopa, Makriali, Gönye, Batumi, Maradit, Perlevan ve Çat derebeylikleri.
1851'de Acara çevresi, Aşağı Gurya ile birlikte, kurulmuş olan Lazistan Sancağı'na bağlandı. 1877-1878 (93 harbi) Osmanlı-Rus savaşları sonucu Batum’un Rusların eline geçmesiyle, Lazistan Sancağı'nın merkezi Rize'ye taşındı.

GÜNEY KAFKASYA


Rusların bölgede etkili olmaya başlamalarından önce, 17 yüzyılda bugün Gürcüstan olarak bilinen coğrafyada üç krallık bulunuyordu. Başkenti Tiflis olan Kartli Krallığı; kuzeydoğuda Kaheti Krallığı ve batıda da Kutaisi civarını elinde bulunduran İmereti Krallığı. Bu krallıklardan ilk ikisini İranlılar, sonuncusunu da Osmanlılar denetliyodu. Doğu Karadeniz kıyıları,adı geçen bu üç krallığın egemenlik alanı dışındaydı. Kuzeyde Soçi-Sohumi arası Abhazya'ya; Sohumi-Poti arası Megrelya'ya; güneyde Poti-Batum arası Gurya'ya aitti. Bu üç prenslik Osmanlı'ya haraçla bağlıydı. Güneybatı'da ise, Samtshe ve Saatabego prenslikleri vardı. Bu prensler zamanla İslamiyeti benimsediler ve Osmanlı'ya doğrudan bağlı birer valilik haline geldiler.

OSMANLI COĞRAFYASINA LAZ GÖÇLERİ


1877-1878 Osmanlı-Rus savaşları sonucunda,yerlisi oldukları bölgelerin ve Batum’un Rusların eline geçmesinden sonra, Müslüman Lazların bir kısmı Osmanlı topraklarına kitlesel olarak göç etti ve İzmit Sancağı içinde bulunan bölgelere yerleştirildiler. Osmanlı-Rus savaşlarında Laz gönüllüler Ruslara karşı Osmanlıların safında savaşmışlardı. 16 Mart 1921 Türk-Rus Antlaşması üzerine de bir kısım Müslüman Laz yine Türkiye'ye göç etmek zorunda kalmıştır.

LAZLARIN KURTULUŞ SAVAŞI'NA VE CUMHURİYET'E KATKILARI


Lazların, küçük kayıklarıyla olan denizcilik faaliyetleri,Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı sırasında oldukça önemli bir yere sahiptir. Büyük miktarda silah ve mühimmat Batum’dan Samsun'a Laz takalarıyla getirildi. Lazlar da, diğer Osmanlı tebaaları gibi, Cumhuriyetin kurulmasında fedakarlıklarda bulundular, emek verdiler.
Batı Gürcistan'ın Megrelya (Samegrelo) bölgesinde konuşulan Megrelce'ye yakın bir dili konuşan Lazlar, Rize'nin Pazar, Ardeşen, Çamlıhemşin, Fındıklı; Artvin'in Arhavi, Hopa ve ilçelerinde; Acaristan'ın Batum kenti civarında; Abhazya'da ve 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı ve sonrasında Osmanlı topraklarına göç ederek yerleştikleri Türkiye'nin batı bölgelerinde de (İzmit, Adapazarı, Düzce, Bolu, Akçakoca, Yalova vb.) yoğun ve toplu olarak yaşamaktadırlar.

Yazan: Ali İhsan Aksamaz. Yeni Karadeniz Güneşi Gazetesi, Sayı: 9, Kasım 2001, İstanbul



MEGRELO-LAZLAR VE GÜRCÜLER


Bundan birkaç yıl öncesine kadar Lazlar ile Gürcüler arasında herhangi bir akrabalığın olabileceğini kimse veya çok az kişi tasavvur edebilirdi. Gürcüce, Megrelo-Lazca ve Svanca Güney Kafkas Dil Ailesini oluşturmaktadır. Güney Kafkasya Dil Ailesi izole bir dil ailesidir, yani bugün bilinen hiçbir dil grubuna bağlanamamaktadır. Tabii ki bu dilinde daha öncesi olması gerekir. Fakat su ana kadar yapılan araştırmalarda bu dil ailesi ile bağlantılı olabilecek diller hakkında sadece teoriler oluşturmakla yetinilebilmektedir.

Gürcüler, akademisyenlerde dahil olmak özere, Gürcüce, Megrelo-Lazca ve Svanca arasındaki dilsel akrabalığa dayanarak hepimizin aynı olduğunu, yani Megrelo-Lazların, Svanların ve Gürcülerin bir olduğunu savunmaktadırlar. Bazı milliyetçi politikacılar daha da ileriye giderek Megrelo-Lazcanın Gürcücenin bir diyalekti olduğunu bile savunmaktadırlar. Ama milliyetçilerin savlarının bizzat Gürcü akademisyenler tarafından bile kabul edilmediği için burada tartışmaya gerek yoktur.

Gürcü akademisyenler Güney Kafkas Dil Ailesine Kartveli dilleri ve bu dil ailesine mensup insanları Kartveliler olarak adlandırmaktadır. Bilindiği gibi ve Gürcü akademisyenlerinde belirttiği gibi bu adlama, yani ‘Kartveli’ terimi Gürcülerin kendilerine verdikleri ad olan Karti den türetilmiştir. Gürcücede Gürcü dili ’’Kartuli ena’’ olarak adlandırılır. Bu durumda üç dilin oluşturduğu dil ailesi bu ailenin bir üyesi olan dille, Kartuli ena ile aynı adı taşımaktadır. Bir dil kendisinin de üyesi oldugu dil ailesine adını vermek bilimsel değildir. Bu üç dilden oluşan dil ailesinin ana kaynağı olabilecek ortak dile de Proto-Kartveli veya ’’common-kartvelian’’ dili seklinde adlandırmaktadırlar ve bu da bilimsel değildir. Ayrıca M.Ö. 4000-5000 lerde var olduğu varsayılan bu ortak dil ayrı bir dildi ve bu insanların kendilerine veya komşularının onlara hangi isimle tanıdıklarını da bilmemiz mümkün değildir. Çünkü bu döneme ait, yani M.Ö. 4000-5000 lere ait herhangi bir yazıt mevcut değildir. Bana göre varsayılan bu ortak dile benzer durumlarda coğrafik yere göre verilen ve doğru olarak kullanılan adlama şekli olan Güney Kafkas Dil Ailesi ve bu dönemdeki Halka da Güney Kafkasyalılar (veya Svano- Kartlo- Kolhi) demek doğru olanıdır. Bu adlandırma bile varsayıma bağlı olacaktır. Çünkü zamanla parçalanıp bugünkü Megrelo-Lazcayı, Svancayı ve Gürcüceyi doğuran bu dili konuşan insanların o dönemde Güney Kafkasyada yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyoruz.

Megrelo-Lazlar, Svanlar ve Gürcüler arasındaki ilişkiyi anlamak için bu dillerin ortaya çıkış süreçlerinin ve bıraktıkları materyal kültürlerinin birbirleri ile olan benzerlik veya ayrılıklarına bakmak gerekir. Dil bilimsel olarak Güney Kafkas dilinde ilk ayrılma Svancanın ortaya çıkması ile başlamıştır. Yaklaşık M.Ö. 3000 lerde gerçekleştiği varsayılan bu ayrılmayı M.Ö.2000 lerde Megrelo-Lazcanın ve Gürcücenin ortaya çıkması izlemiştir. Megrelo-Lazca konuşan insanlar yaklaşık bu yıllarda bugünkü batı Gürcistan’dan Trabzon’a kadar olan bölgede Kolhi Medeniyetini kurmuşlardır. Bu kültürün ilk elementlerine Megrelo-Lazcanın ortaya çıktığı kabul edilen yıllara denk gelmesi birbirleri ile uyumludur. Literatürde İberia kültürü olarak bilinen Gürcüce konuşan insanların yarattığı ilk materyal kültürüne M.Ö. 12-13. yüzyıllarda rastlanmaktadır. Yaklaşık 700 yıllık boşluk, Gürcülerin bu döneme kadar Doğu Gürcistan’da izole gurup olarak var olduğu ve bugün arkeolojik olarak karakteristik materyal kültürü ile ispatlanabilecek bir materyal kültürü oluşturamadıkları varsayılmaktadır. Yukarda belirtildiği gibi Doğu Gürcistan, M.Ö. 6000 lerden bu yana farklı kültürlerin ortaya çıktığı bölge olmuştur. Buna karşın Batı Gürcistan çok küçük alanda görülen İmereti Kültürü dışında M.Ö. 2000 lere kadar, yani Kolhi Kültürüne kadar, arkeolojik bakımdan kültür olarak nitelenebilecek bir gelişme gözlenmemektedir.

Megrel arkeolog ve tarihçi Lordkipanidze İberia kültürü ile Kolhi kültürünün birbirinden tamamen farklı materyal kültürlerine sahip olduğunu belirtmektedir. Bu durum bu dönemde Megrelo-Lazlar ile İberler (Gürcüler) arasinda ilişkinin ya olmadığını yada birbirlerini etkileyebilecek seviyede olmadığını gösteriyor. Kolhi medeniyeti Megrelo-Lazların hristiyanlaştığı döneme kadar, yani M.S.4.5. yüzyıla kadar uzanıyor (J. Apakidze). Helen ve Roma kolonizasyonu ve buna bağlı olarak bu uygarlıkların etkisinde kalan Megrelo-Lazlar, hristiyanlaştıktan sonra Yunan Ortodoks kilisesine bağlı idiler ve kilise dili Yunancaydı. Gürcüler ile Megrelo-Lazların belki de ilk ciddi kültürel teması Megrelo-Lazların erken ortaçağda Gürcü Ortodoks kilisesine bağlanması ile başlamıştır. (Sonradan Osmanlı toprağı haline gelen bölgelerdeki halk Müslümanlaşmış ve Laz adını almıştır.)

Yukarıda çok genel olarak verilen bilgilerden, bazı Gürcü akademisyenlerin iddia ettikleri; Kolhi medeniyetinin Gürcü medeniyeti olduğu şeklindeki savın hiçbir bilimsel dayanağı olmadığı açıkça görülebilmektedir. Gürcüler ile Megrelo-Lazlar yaklaşık 3000 yıl birbirlerinden tamamen bağımsız bir gelişme göstermişlerdir. Kolhi medeniyeti İberia (Gürcü) medeniyetinden yaklaşık 700 yıl daha gerilerden baslar.

Gerek dil gereksel tarihsel gelişime baktığımızda Megrelo-Lazların Gürcülerden farklı bir etnik grup olduğu açık olarak görülebilmektedir. Bu iki halkın fizyolojik görünümleri bile rahatlıkla birbirlerinden ayırt edilebilmektedir. Özet olarak Gürcüler ile Megrelo-Lazlar arasındaki en yakın ilişki sadece bu iki dilin aynı dil ailesinin üyeleri olmasıdır. Ortaçağdan sonra ve özellikle son yüzyıllardaki sosyal değişimler, ortaya çıkan yeni sosyo-politik oluşumlar geçmişteki durumu değiştiremez, sadece geleceği belirleyebilir. Gelecek plan veya kaygıları ve hedefleri gerçekleştirmek için geçmişi çarpıtmak, hele bunu bilim adına yapmak, yapanın bilimsel inandırıcılıklarını çok ciddi olarak sarsmaktadır. Burada Gürcü bilim adamlarının en azından bulunduğum bilim çevresinde şimdiden negatif bir imaj yaratmaya başladıklarını belirtmek isterim.

Megrelo-Lazları, Gürcüleri ve Svanları bir, aynı halk olarak lanse etmek ve Kartvelian olarak adlandırmak tarihsel ve linguistik açıdan mantıksız olmasının dışında bir baska mantıksızlığı da içermektedir. Bu sav, Megrelo-Lazlar, Svanlar ve Gürcülerin sanki M.Ö. 4000-5000 lerdeki halk oldukları, o dili ve kültürü yaşadıkları anlamına gelir. Buradan yola çıkarak, eğer hepimiz Kartveli isek, yani aynı halk isek o zaman su anda elimizde olan, bilim ve edebiyat dili olarak kendini geliştirmiş Gürcüceyi kullanmak gerekir gibi sinsi bir asimilasyonu beraberinde getirmektedir. Buradaki mantıksızlık Gürcücenin M.Ö. 4000-5000 lerdeki dil değil onun parsalanması ile ortaya çıkan dil olduğunu görememek veya görmek istememektir. Dil ruhun tapınağıdır. Neden aynı dönemde ortaya çıkmış olan benim dilimin, atalarımın ruhunun sembollerini unutup ayni dönemde ortaya çıkmış olan Gürcüceyi ana dil olarak kabul etmem gerekiyor?

Son olarak Megrelo-Lazların, Svanların ve Gürcülerin dilsel yakınlığını orijin olarak da yakınlık olarak kabul edersek, bu üç halkın birbirleri ile akraba halklar olduğu kabul edilebilir. Fakat bu halkların aynı olduğunu iddia etmek sadece propogabdist bir çabadır. Aynı şekilde bu halkın hepsini Kartveli olarak nitelemek de yanlıştır.



Yüklə 2,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   110   111   112   113   114   115   116   117   ...   269




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin