BAAS PARTİSİ’NİN ORTADOĞU’DAN SİLİNİŞİ
Baas Partisi, İsrail ve ABD’ye karşı Ortadoğu’da SSCB’nin en önemli müttefiki oldular. Bu ideoloji ve savunduğu görüşlerin bütün Arap ülkelerinde yayılması Elbette ABD için çok tehlikeli olurdu. Çünkü sosyalizm ilkesi yüzünden kendi şirketleri o bölgelerde faaliyet gösteremiyordu. Bunun dışında o dönem ki ABD müttefiklerinin İsrail, Türkiye ve İran olması milliyetçiliğin bu ülkeler yani ABD müttefikleri içinde potansiyel tehlike arz etmesine neden oluyordu.
Baas-liderleri, soldan sağa: Enver Sedat, Muammer Kaddafi, Hafız Esad
Parti ya da ideoloji olarak varlığını sürdüren Baas Partisi 1970’de Cemal Abdülnasır’ın ölümü üzerine yerine Hüsnü Mübarek’in getirilmesi, 2003’te Irak’ta Saddam Hüseyin’nin idam edilmesi ve Batılı güçler tarafından başlatılan “ARAP BAHARI” sonrasında 2011’de Libya’da Muammer Kaddafi’nin iktidardan indirilmesi Baas Partisi’nin Ortadoğu’da etkinliğini azaltmıştır.
IRAK
Tarih boyunca Irak, Abbasi dönemi (750–1258) hariç, ya başka bir yerde merkezi olan bir imparatorluğa tabi olmuştur, (Emeviler, Moğollar, Selçuklular, İlhanlılar ve Osmanlılar) ya da Doğu Akdeniz ülkeleri ile İran arasındaki sınır bölgesini oluşturmuştur.
Yeniçağ boyunca Irak, Sünni Anadolu Türkleri ile Şii İran Türkleri arasındaki hâkimiyet mücadelesine sahne oldu. Bu mücadele 1534’te Osmanlıların lehine sonuçlanmış ve ülke 1918’e kadar Osmanlı yönetiminde kalmıştır. Irak, Osmanlı hâkimiyetinde kaldığı yaklaşık dört asırlık süre zarfında en parlak dönemlerini yaşadı.
20. yüzyılda İngilizler, Birinci Dünya Savaşı sırasında 22 Kasım 1914’te Basra’ya girdiler. Ancak Nisan 1916’da Osmanlı Kuvvetleri Kütü’l-Amare’de İngilizleri büyük bir yenilgiye uğratarak tamamını esir aldı. Büyük kayıplar veren İngilizlerin toparlanmaları uzun sürdü ve Bağdat’ı ancak 11 Mart 1917’de ele geçirebildiler. Mayıs 1918’de Kerkük’e kadar gelen İngilizler, Musul’u ve petrol yataklarını ele geçirmek için daha hızlı hareket etmelerine rağmen 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandığında henüz hedeflerine ulaşamamışlardı ve Musul’u ancak 6 Kasım’da mütareke hükümlerine dayanarak işgal edebildiler. Böylece Birinci Dünya Savaşından sonra Osmanlı devleti bölgeden çekildiğinden Irak tamamen İngiltere’nin işgaline uğradı ve İngilizlerin Irak’ta kurdukları askeri yönetim 1920’ye kadar devam etti.
İngiltere’nin Manda Yönetimi (1920–1932)
Birinci Dünya Savaşı sonrasında toplanan San Remo Konferansı’nda (19–26 Nisan 1920) Irak’ın İngiliz mandası altına girmesi kararlaştırıldı. İngilizler başta Irak’ı bizzat yönetmeyi düşünmüşlerse de ancak halkın sert muhalefetiyle karşı karşıya kalmışlardır. Çıkan isyanlarda özellikle Şii halk rol almıştır. Şiilerin çoğunlukta olduğu Necef, bu dönemde isyanın merkezini oluşturmuştur. Sonuçta İngilizler Hz. Muhammed’in soyundan gelen Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’ı 23 Ağustos 1921’de Irak kralı sıfatıyla tahta çıkardılar. Bu yöntemle İngilizler hem Irak’a tamamen hâkim olmak hem de Osmanlının ardından doğan halife boşluğunu bu şekilde doldurarak diğer İslam ülkelerine de etki etmeyi planlamıştır. İngilizlerin yardımıyla yapılan referandum sonucu Faysal Irak halkının %96’sının oyunu aldı.
10 Ekim 1922’de İngiltere ile Irak arasında 20 yıllık bir antlaşma yapıldı. Ancak bu süre 1923’de imzalanan protokol ile dört yıla indirildi. Antlaşma İngilizler için Irak’ı kontrol etmenin başka bir yoluydu. Iraklılar ise antlaşmayı Manda sisteminin reddi ve tam bağımsızlık yolunda atılmış ilk adım olarak gördü. Antlaşma Mandaya tercih edilmişti, fakat yine de milliyetçileri memnun etmemişti. Antlaşma ancak 27 Mart 1924’de Anayasa Meclisi tarafından onaylandı. 1924–1930 arası Iraklılar bağımsızlık isteklerini daha yüksek sesle dile getirmeye başladılar. Bunun üzerine İngiltere ile Irak arasında 13 Ocak 1926’da ve 14 Aralık 1927’de iki yeni antlaşma daha imzalandı. Bu antlaşmalar Irak’a kısmen daha fazla özgürlük sağlamasına rağmen milliyetçileri yine de memnun etmemişti. Nihayet İngiltere ile Irak arasında 30 Haziran 1930’da 25 yıl süreli yeni bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmaya göre Irak 1932’de tam bağımsız olacak ve Milletler Cemiyetine üye olacaktı. Nitekim Irak 3 Ekim 1932’de bağımsız bir ülke olarak Milletler Cemiyeti’ne üye oldu. Ancak 1933’de Kral Faysal’ın ölümünden kısa süre sonra ülkede dini ve etnik çatışmalar arttı. İngiltere-Irak ilişkileri kötüleşmeye başladı. Bu vesile ile İngiltere-Irak arasında yeni bir antlaşma imzalandı. Antlaşmaya göre;
-
İngiltere Irak’ın dış politikası ve güvenliğinden sorumlu olacaktı.
-
Irak’ta iki askeri üs bulunduracaktı ve Irak’ın bütün imkânlarından faydalanacaktı.
-
İngiltere Irak ordusunu eğitecek ve silah sağlayacaktı.
Bağımsızlık ve Karışıklık Dönemi (1932–1945)
1933’de Kral Faysal’ın ölümü ile Irak’ın yönetim kadrosu İngiltere yanlısı olanlar ve karşı olanlar diye iki gruba bölündü. Bu grup 1933–1936 arasında Irak politikasında ön planda yer aldı. 29 Ekim 1936’da Kürt asıllı ve İngiltere karşıtı olan General Bekir Sıtkı (Türkiye’yi ve Atatürk devrimlerini örnek alan ve bunları Irak’ta yapmak isteyen biriydi), Yasin Haşimi Hükümeti’ne karşı darbe yaptı ve yakın arkadaşı Hikmet Süleyman’ı başbakan olarak atadı. 1936 askeri darbesi ile ordu siyasete müdahale etmenin tadına vardı ve durum ileri tarihlerde ordunun sık sık darbe yapmasına neden oldu. 1937’de Hikmet Süleyman’ın yerine ılımlı bir kişi olan Cemil Madfai başbakan oldu. Ancak 1938’de ordu içindeki bir gurup Madfai’yi görevden uzaklaştırdı ve yerine İngiltere yanlısı Nuri Said Paşa’yı getirdi. Fakat bu defa ordu içindeki diğer bir gurup Mart 1939’da Nuri Said Paşa’yı fazla İngiliz yanlısı olduğu için iktidardan uzaklaştırmak istedi, fakat başarılı olamadı. Bu arada 4 Nisan 1939’da Arap milliyetçisi olan Kral Gazi araba kazasında öldü ve yerine üç yaşındaki oğlu II. Faysal Kral oldu. 18 yaşına geldiğinde ise 2 Mayıs 1953’de tahta çıkacaktır.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında hâkim güçler arasında yaşanan mücadele Irak üzerinde de olmuştur. Almanlar yaptıkları darbe ile kendilerine yakın bir yönetimi başa getirseler de, yapılan ikinci darbe ile İngilizler tekrar hâkimiyet kurmuşlardır. İkinci Dünya savaşı yıllarında Türkiye sınırlarına kadar gelen Almanların amaçlarından birisi de Türkiye’yi geçerek Irak’taki yandaşlarına yardım edip, buradaki İngiliz hâkimiyetini kırmaktı. Fakat daha sonra Alman ordularının Rusya’ya dönmesi, Türkiye’nin işgali ve Irak’a ulaşma planlarından vazgeçmesine sebep oldu. İngilizler Irak’ı da Almanya’ya karşı savaşa girmeye teşvik etse de Irak yönetimi Türkiye’yi örnek alarak aynı politikaları izlemiş ve savaşa girmemiştir.
1921–1941 arası dönemde kısa aralıklarla başbakanlığa gelen dört ya da beş isim, İstanbul’da eğitim görmüş, Arap isyanında Faysal’a destek vermiş ve Irak kökenli ve köylü tabanlı olmalarıyla benzer özelliklere sahip kişilerdi.
Mayıs 1941’de Irak ordusu Habbaniya’daki İngiliz hava üssünü kuşattı ve iki taraf arasında çatışma başladı. Bu gelişmeler üzerine İngilizler Irak’ı işgal etti ve Alman yanlısı Raşid Ali Hükümeti’ni devirdi. Savaş bitene kadar da Irak’taki İngiliz işgali devam etti. Raşid Ali iktidarının devrilmesiyle daha önce ülkeden kaçan İngiltere yanlısı Nuri Said Paşa ve Kral Naibi Abdullah Irak’a geri döndü. Ekim 1941’de Nuri Said Paşa yeniden başbakan oldu ve bu görevinde 1944’e kadar kaldı. Ülke yönetimi artık İngiltere yandaşlarının eline geçmişti. Nitekim 16 Ocak 1943’de Irak Almanya, İtalya ve Japonya’ya savaş ilan etti. 1944’de Nuri Said Paşa istifa etti ve yerine Hamdi Paçacı geçti ve 1946’ya kadar iktidarda kaldı. Paçacı’nın iktidarından sonra ülke tekrar hükümet krizlerinin yaşandığı bir döneme girdi.
1946’da başbakan olan Tevfik Suveydi İngilizlerden 1930 antlaşmasının yenilenmesini istedi ve iki ülke arasında 16 Ocak 1948’de Portsmount’ta eskisinden (1930 antlaşmasından) pek de farklı olmayan yeni bir antlaşma imzalandı. Ancak bu yeni antlaşma Irak halkını memnun etmedi ve Bağdat’ta İngiltere ve hükümet karşıtı gösteriler yapıldı ve bunun üzerine hükümet 27 Ocak 1948’de istifa etmek zorunda kaldı. 1950’lerin başında Irak’taki siyasi yapı iki ana gruba ayrıldı. Biri Nuri Said’in başını çektiği İngiltere yanlılarının oluşturduğu muhafazakâr grup, diğeri ise sosyalist-milliyetçilerin oluşturduğu ikinci grup idi.
1945 ile 1958 yılları arasında çoğunluğu İngiliz yanlısı Nuri Said’in başkanlığında genellikle aynı kişilerden oluşan yirmi dört hükümet kuruldu. Uzun süre muhalefet partilerinin yasaklandığı bu dönemde etkisini artırmaya başlayan Sovyet nüfuzuna karşı İngiltere ve Amerika’nın teşvikiyle bölge ülkeleri arasında dayanışmayı arttırmak amacıyla 1955’te Türkiye, İran, Pakistan ve İngiltere’nin katıldığı Bağdat Paktı kuruldu.
Abdülkerim Kasım Dönemi (1958–1963)
14 Temmuz 1958 yılında gerçekleşen kanlı bir darbe ile krallık devrilip, Cumhuriyet ilan edildi. General Abdülkerim Kasım cumhurbaşkanı oldu. Bu sırada Kral II. Faysal, Prens Abdullah ve Nuri Said öldürülmüştür. Irak’ta bu dönem özellikle komünizm ve etnik milliyetçiliğin hızla yayıldığı yıllar oldu. Irak’ta yaşanan bu değişiklik Ortadoğu’daki tüm dengeleri alt üst etti. Irak’taki bu darbeden etkilenen Suriye’de benzer bir askeri darbe yaşandı. Ortadoğu’nun tamamen Sovyet Rusya’nın hâkimiyetine girmemesi için ABD ve İngiltere harekete geçti. ABD Lübnan’a askeri müdahale yaparken, İngiltere Ürdün’deki karışıklığı bahane ederek burayı işgal etti. Ortadoğu’nun önemli bir bölümünün Sovyet etkisi altına girmesi ABD ve müttefiklerini endişelendirdi. Özellikle son dönemde açıklanan belgeler Türkiye’nin Irak ve Suriye’de yaşanan darbelerin ardından ABD’nin baskısıyla bu ülkelere yönelip bir işgal planı hazırladığı ve daha sonra bazı nedenlerden dolayı bundan vazgeçtiğini ortaya koymakta. 1958 darbesiyle ülkenin İngiltere ile olan 37 yıllık bağı da kopmuştur. Bu tarihten itibaren Irak da Suriye ve Mısır gibi bağlantısızlık adı altında her geçen gün biraz daha Sovyet denetimine girmiştir. General Kasım, iktidarda Irak Komünist Partisine yer vermesinin yanında Sovyetlerle 28 Şubat 1962’de imzaladığı antlaşma ile bu ülkeden ekonomik ve askeri yardım almaya başlamıştır. Ayrıca ülkede Baas ve Nasır’ın etkisi de artmaya başlamıştır. Irak 24 Mart 1959’da Bağdat Paktı’ndan ayrılmıştır.
Kürtlerin ayaklanarak yol açtıkları istikrarsızlık, General Kasım’ın iktidardan düşmesine yol açan önemli bir faktör olmuştur. General Kasım Kürtlerin desteğini sağlamak için Sovyetler Birliği’nde sürgünde bulunan Molla Mustafa Barzani’nin 1958’de Irak’a geri dönmesine izin vermiştir. Ancak 16 Eylül 1961’de Kürtler isyan etmiş ve bu isyan 1963’te Kasım’ın iktidardan düşmesine kadar devam etmiştir.
Baas Partisi ve Arif Kardeşler Dönemi (1963–1968)
-
Abdüsselam Arif Dönemi (1963–1966): 8 Şubat 1963’de General Abdüsselam Arif ve Baas Partisi, Abdülkerim Kasım’a karşı darbe yaptı ve iktidarı ele geçirdiler. Ancak dokuz ay sonra Basçılar ile Arif’in arası açıldı. 18 Kasım 1963’de Abdüsselam Arif yaptığı bir karşı darbe ile Baas’ı tüm yönetim kademelerinden uzaklaştırdı ve Baas liderlerinin büyük bölümü İspanya’ya sürgüne gönderildi. Arif’’in devlet başkanlığı büyük ölçüde kuzeydeki Kürt isyanlarını bastırmakla ve kendini iktidarda tutma çabalarıyla geçti.
b) Abdürrahman Arif Dönemi (1966–1968): 13 Nisan 1966’da Abdüsselam Arif bir helikopter kazasında öldü ve yerine kardeşi Abdürrahman Arif geçti. 1963–1968 dönemine Arif kardeşlerin iktidarı damgasını vurmuştur. General Kasım zamanında Nasır’dan uzak duran Irak’ın bu politikası Arif kardeşlerin iktidarı zamanında değişmeye başlamıştır. Nasır’la 1964’te başlayan görüşmelerde 1966’da iki ülkenin birleşmesini öngören ekonomik ve askeri bütünleşmeye gidilmesi kararı alınmış fakat bu daha sonra gerçekleştirilememiştir. Haziran 1966’da başbakan Bazzaz’ın Kürtlere yönelik 12 maddelik barış planı 1968’de iktidara gelen Baas tarafından kabul edilmeyince Kürtler isyan etmişlerdir.
Baas Partisi ve Ahmet Hasan el-Bekir Dönemi (1968–1979)
17 Temmuz 1968’de Baas Partisi bir darbe ile iktidarı ele geçirdi ve General Ahmet Hasan el-Bekir devlet başkanı oldu. Aynı zamanda Başbakan, Baas Partisi Genel Sekreteri ve Devrim Komuta Konseyi Başkanı olan Hasan Bekir bu görevde 11 yıl kaldıktan sonra 1979’da Saddam Hüseyin lehine başkanlıktan çekildi. 1972’de Sovyetler Birliği ile on beş yıllık bir anlaşma imzalaması ve aynı yıl Irak Petrol Şirketini millileştirmesi, halk arasında kökleri zayıf olan ve çoğunlukla 1963’deki şiddet dönemiyle hatırlanan Baas Partisi’nin popülaritesini arttırdı.
Baas Partisi içinde gerçek güç tamamen Saddam Hüseyin’in elinde toplanmıştı ve parti devletin bir aracı haline dönüşmüştü. 1979’a gelindiğinde Saddam Hüseyin’in yönetimi tek başına ele geçirmesi için her şey hazırdı.
Baas Partisi ve Saddam Hüseyin Dönemi (1979–2003)
1968’de iktidara gelen General Ahmet Hasan el-Bekir’in 16 Temmuz 1979’da Saddam Hüseyin lehine başkanlıktan çekilmesi üzerine Irak’taki tüm denetim Saddam Hüseyin’in eline geçmiştir. Böylece Saddam’ın tek kişi diktatörlüğünün yolu açılmış oluyordu.
İRAN-IRAK SAVAŞLARI (1980-1988)
İran Devrimi (1979)
-
Pehlevi Hanedanlığı’nın (1925 – 1979) uygulamaları halk tarafından benimsenmemiştir.
-
1978’de bölgesel başlayan ayaklanmalar, kısa sürede halk hareketine dönüştür.
-
1979’da Şah yönetimi devrildi, Humeyni başa geçti.
-
Molla yönetimi kuruldu. Şeriat yönetimine karşı çıkanlar katledildi.
-
Devletin adı “İran İslam Cumhuriyeti” olarak değiştirildi.
Irak’taki Siyasi Gelişmeler
-
Irak’ta 1963’te Baas Partisi yönetimi ele geçirdi.
-
Sosyalist Baas Partisi, SSCB ile yakınlaşmaya dayalı bir dış politika izledi.
-
1979’da yapılan darbe ile Saddam Hüseyin yönetime egemen oldu.
-
Irak liderliği ile yetinmeyen Saddam Hüseyin Arap liderliğine oynamaya başladı.
İran – Irak Savaşlarının Nedenleri (1980-1988)
Sebepleri:
-
İran’ın daha önce Irak’a karşı kaybettiği Şattül Arap’ı geri almak istemesi
-
Saddam Hüseyin yönetiminin İran’ın, Irak’taki şiileri hükümete karşı kışkırtmasından endişe etmesi
-
İran’ın Irak’taki Kürtleri kışkırtması
İran’ın iki ülke arasında anlaşmazlık konusu olan bölgeden askerlerini çekmeyi reddetmesi üzerine Irak 16 Eylül’de 1980’de Şattül-Arap Antlaşması’nı (Cenevre Antlaşması) feshettiğini açıkladı ve 22 Eylül 1980’de de Irak ordusu sınırı geçti.
Savaşın ilk günleri, baskın avantajını koruyan Irak’ın üstünlüğü ile geçti. Ancak zamanla İran’ın direnişinin artması ile savaş karşılıklı yıpratma sürecine girdi.
Sekiz yıl süren savaş Ağustos 1988’de yapılan ateşkes ile sonlandı. Ancak Birleşmiş Milletler gözetiminde yapılan barış görüşmelerinden sonuç alınamadı. İran, görüşmeler için ön koşul olarak topraklarındaki tüm Irak askerlerinin çekilmesini isterken, Irak Şattül-Arap suyolu üzerinde ortak denetim kurulmasında ısrar etti. İki ülke arasındaki barış, ancak Irak’ın Kuveyt’i 1990 Ağustos ayında işgali ve ABD ile savaşa tutuşma korkusuyla İran’dan aldığı toprakları geri vermesiyle gerçekleşti.
Savaşın Sonuçları
-
İran-Irak Savaşı, yaklaşık 1 milyon insanın hayatına mal oldu.
-
Irak-İran sınırı değişmedi.
-
İki ülkenin birbirlerinin petrol tesislerine saldırılar düzenlemesi sonucu petrol üretimi düştü, petrol fiyatları arttı.
-
Savaş boyunca Irak, kendisini destekleyen devletlerden borç alarak silah satın almıştı. Bu borçları ödemekte zorlanması, 1990 yılında Kuveyt’e saldırarak oradaki petrol kuyularını ele geçirmeye çalışmasına yol açtı.
-
Savaş sırasında İran'daki muhalefet tamamen yok edildi ve İslam Devrimi kalıcı hale geldi. Ancak ülke, uluslararası ilişkilerde yalnızlığa sürüklendi ve desteksiz kaldı. Savaş silahları ve araçları bakımından dışa bağımlı olmanın tehlikesini görerek kendi silah endüstrisini kurmaya çalıştı.
-
Savaş en çok İsrail’in işine yaradı.
İrangate Olayı
İran – Irak Savaşı sırasında ABD’nin İsrail aracılığıyla İran’a gizlice silah sattığının anlaşılmasıyla ortaya çıkan olaydır.
Körfez Savaşları:
Irak 1988’de biten bu yıkıcı savaştan iki yıl sonra 2 Ağustos 1990’da Kuveyt’i işgal etti. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 660 sayılı kararı ile işgali kınayarak Irak’tan derhal çekilmesini istedi. 6 Ağustos 1990’da aldığı 661 sayılı kararıyla da Irak’a ekonomik yaptırım uygulamaya başladı. Buna karşılık 8 Ağustos 1990’da Irak, Kuveyt’i ilhak ettiğini açıkladı. 29 Kasım 1990’da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 678 sayılı kararı ile 660 sayılı kararın uygulanmasının sağlanması için gereken tüm yöntemlerin kullanılmasına yetki verdi. Bunun üzerine 16–17 Ocak 1991’de Amerika Birleşik Devletleri ve müttefiklerinin Irak’ı havadan bombardımanıyla Körfez Savaşı başladı. ABD’nin hava ve kara operasyonları sonucu 27 Şubat 1991’de Irak kuvvetleri Kuveyt’ten çekilmeye başladı. 3 Mart 1991’de Irak ateşkes koşullarını kabul etti ve barış görüşmelerine başlandı. 10 Kasım 1994’de Irak Ulusal Meclisi Kuveyt’in sınırlarını ve bağımsızlığını tanıdı. Mart/Nisan 1991’de Irak kuvvetleri ülkenin kuzey ve güneyinde çıkan Kürt ve Şii ayaklanmalarını şiddetli bir şekilde bastırdı. Ancak 10 Nisan 1991’de ABD Irak’tan bölgedeki tüm askeri faaliyetlerini durdurmasını istedi. Nisan 1991’de ABD ve İngiltere’nin girişimiyle Kürtleri korumak amacıyla 36. paralelin kuzeyinde ve Ağustos 1992’de Şiileri korumak amacıyla 32. paralelin güneyinde Irak uçaklarının girmesine izin verilmeyen uçuşa yasak bölgeler oluşturuldu.
14 Nisan 1995’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 986 sayılı kararıyla Irak’ın petrol ihracatına gıda ve ilaç satın almasına olanak verecek biçimde kısmen yeniden başlamasına onay verdi. Bu düzenleme petrol karşılığı gıda programı olarak adlandırıldı. Irak bu programı 1996 Mayısına kadar kabul etmedi. Programın uygulanmasına ancak 1996 Aralık ayında başlandı. 31 Ekim 1998’de Irak, Birleşmiş Milletlerin Irak’ın kitle imha silahlarını imhasına nezaretten sorumlu komisyonu UNSCOM ile işbirliği yapmayı durdurdu. Bunun üzerine ABD ve İngiltere Irak’ın nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlarını imha etmek amacıyla “Çöl Tilkisi Operasyonu” adı altında bir hava bombardımanı düzenledi.
17 Aralık 1999’da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 1284 sayılı kararıyla UNSCOM’un yerini almak üzere BM İzleme Değerlendirme ve Denetleme Komisyonu UNMOVIC’i kurdu. Ancak Irak bu kararı kabul etmediğini açıkladı. 13 Eylül 2002’de ABD Başkanı George W Bush Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için toplanan dünya liderlerine Irak’ın yarattığı “ağır ve yaklaşan tehdit” konusunda harekete geçilmesi çağrısında bulundu. Bush bu çağrıya şüpheyle yaklaşan dünya liderlerine bu konuda bir şey yapmayacaklarsa ABD’nin harekete geçmesini engellememelerini söyledi. Şubat 2003’de “Irak’ta bir diktatör Orta Doğu’ya hâkim olmasını ve medeni dünyayı sindirmesini sağlayacak silahları üretip gizliyor ve biz buna izin vermeyeceğiz” dedi.
Mart 2003’de BM silah denetim heyeti başkanı Hans Blix, Irak’ın işbirliğini artırdığını ancak kararlara ne kadar uyduğunu tespit etmek için daha fazla ihtiyaç duyduklarını söyledi. Ancak 17 Mart 2003’de İngiltere’nin Birleşmiş Milletlerdeki temsilcisi Irak konusundaki diplomatik sürecin son bulduğunu açıkladı. Silah denetçileri ülkeden tahliye edildi. ABD Başkanı George Bush, Saddam Hüseyin ve oğullarına 48 saatte ülkeyi terk etmezlerse savaş açılacağını söyledi.
İşgal Dönemi (ABD’nin Irak’ı işgali) (2003-) Kuveyt’in kurtarılışını takiben BM Güvenlik Konseyi (UNSC) Irak’ın tüm kitle imha silahlarını bırakmasını ve BM denetimine izin vermesini şart koşmuştur. Ancak Irak’ın 12 yıl süresince BM Güvenlik Konseyi kararlarına uymaması üzerine ABD Mart 2003’de Irak’ı işgal etmiştir.
20 Mart 2003’de Amerikan füzeleri sabaha karşı Bağdat’a düşmeye başladı. Saddam Hüseyin’i taşıyan bir konvoyu hedef aldığı belirtilen bu saldırı ABD öncülüğünde Saddam Hüseyin’i devirmeye yönelik operasyonun başlangıcıydı. Bunu takip eden günlerde Amerikan ve İngiliz kara kuvvetleri ülkeye güneyden girdi. 9 Nisan 2003’de ABD güçleri Bağdat’ın merkezine doğru ilerlemeye başladı. Saddam Hüseyin’in kent üzerindeki denetimi çözüldü. Bunu izleyen günlerde Kürt Peşmergeler ve Amerikalı askerler kuzeydeki Kerkük ve Musul kentlerini aldılar. Başkentte ve diğer büyük kentlerde yaygın biçimde yağma olayları yaşandı. Nisan ayında ABD eski Irak rejiminin üyelerinden yakalamayı istediği en önemli 55 ismi açıkladı. Bu isimler bir iskambil destesi haline getirilip askerlere dağıtıldı. Eski Başbakan yardımcısı Tarık Aziz gözaltına alındı. Mayıs ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Irak’ta ABD öncülüğünde kurulan idareyi destekleyen ve ekonomik yaptırımları kaldıran bir karar aldı. Irak’taki Amerikalı idareci Paul Bremer, Baas partisi ile eski yönetimin tüm kurumlarının lağv edildiğini açıkladı. Temmuz ayında ABD idaresince atanan Geçici Yönetim Konseyi ilk kez toplandı.
Amerikan kuvvetlerinin komutanı askerlerinin düşük yoğunluklu gerilla savaşı ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Ağustos 2003’de Irak’taki saldırılar savaşa taraf olmayanları da hedef almaya başladı: Bağdat'taki Ürdün elçiliğine yönelik bombalı saldırıda 11 kişi öldü. Bağdat’taki Birleşmiş Milletler karargâhına yönelik bombalı intihar saldırısında BM’nin Irak temsilcisinin de aralarında olduğu 22 kişi öldü. Kimyasal Ali diye tanınan ve Halepçe saldırısından sorumlu tutulan Saddam Hüseyin’in kuzeni, Ali Hasan El Mecid yakalandı. Necef’te düzenlenen bombalı saldırıda aralarında Şii lider Muhammed Bakr El Hâkim’in de olduğu 125 kişi öldü. Saddam Hüseyin'in oğulları Uday ve Kusay Musul’da düzenlenen silahlı baskında öldürüldü.
Ekim 2003’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, ABD’nin gözden geçirdiği karar tasarısını kabul etti. Varılan uzlaşma ile Irak’ta ABD öncülüğündeki yönetime meşruiyet kazandırıldı, ancak yönetimin “uygulamada mümkün olan en kısa zamanda” Iraklılara devredilmesi gerektiği vurgulandı. Ekim 2003’de Bağdat’ta aralarında Kızıl Haç merkezinin de olduğu pek çok noktaya düzenlenen bombalı saldırılarda düzinelerce kişi öldü. Kasım 2003’de Irak’ta güvenlik koşulları kötüye gitmeye devam etti. ABD Başkanı Bush’un 1 Mayıs 2003’de savaşın sona erdiğini ilan etmesinden 6 ay sonrası itibariyle, Irak’ta savaş sonrası ölen asker sayısı savaş sırasında ölenlerden daha fazlaydı. Sadece Kasım ayında ölen koalisyon askeri sayısı 105 oldu. Bu, savaşın başlamasından bu yana bir aydaki en yüksek kayıptı. 15 Kasım 2003’de Yönetim Konseyi ülkede yönetimi Iraklılara bırakmaya yönelik hızlandırılmış bir takvim açıkladı. Ve 14 Aralık 2003’de Saddam Hüseyin’in yakalandığı dünyaya duyuruldu.
Irak’ın Sosyo-Kültürel Dokusu
Osmanlı dönemindeki Musul, Bağdat ve Basra eyaletlerinin bir araya gelmesiyle oluşan Irak 18 ayrı şehirden meydana gelmektedir. Yaklaşık 27 milyon nüfusa sahip olan Irak’ın;
-
%97’si Müslüman (%65 Şii, %32 Sünni),
-
%3’ü ise Hıristiyan’dır.
Etnik dağılım olarak ise
-
%65 Arap,
-
%17 Kürt,
-
%10 Türkmen,
-
%5 Asurî,
-
%2 Arami (Süryani) ve diğer etnik unsurlardır.
Şiiler Güney Irak’ta yaşarken, Bağdat civarında Sünni Araplar, Kuzey Irak’ta ise Kürt ve Türkmen nüfus yaşamaktadır. Irak oldukça genç bir nüfusa sahip olup nüfusun %55’i 15–64 yaş grubuna, %42’si 0–14 yaş grubuna, % 3’ü 65 yaş ve üzeri gruba dâhildir. Ortalama ömrün yaklaşık 66,5 yıl olduğu Irak’ta bebek ölüm oranlarının yüksekliği (%6,2) önemli bir sorundur. Irak nüfusunun %58‘i okuma yazma bilmektedir. Bu oran erkeklerde %70,7’ye çıkarken, kadınlarda %45’e inmektedir. 2000 yılı nüfus artış hızı %2.86 olarak tahmin edilmiştir. Resmi dili Arapça olan ülkenin diğer konuşulan dilleri: Kürtçe (Kürt bölgelerinde resmi dil), Türkçe, Asurîce, ve Ermenice’dir. Irak’ın diğer Arap ülkeleri ile karşılaştırıldığında geniş bir kentli orta sınıfa ve göreceli bir kalifiye işgücüne sahip olması dikkatleri çeker.
IRAK’IN ETNİK VE DİNİ YAPISI
Dostları ilə paylaş: |