İstanbul ansiklopediSİ istanbul Hanımı Resim : Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə34/91
tarix11.09.2018
ölçüsü5,85 Mb.
#80346
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   91

tirilmişler, ve sarayda yıllarca hizmet gördük. den sonra bu yüksek mevkie çıkmışlardır.

Pâdişâhlar adına Mekke ve Medînedo ya -puan vakıflar «Haremeyn Vakfı» diye anılır. Osmanlı Hanedanından ilk Türk halîfe Yavuz Sultan Selim bu vakfın işleri ile mütevelli olarak bizzat meşgul olmuşdu; Kanunî Sultan Süleyman Harameyn Vakfı mütevelliliğini Dârüssaade Ağalığı makaamına devretti. Bu mühim hizmetlerdir ki Dârüssaade Ağasına (Kız-larağasına) hem! sarayda hem de devlet bünyesinde önemli bir nüfuz sağladı. Her sene Hicaza gönderilen Surrei Hümâyunun hazırlanmasına da Kızlarağası nezâret ederdi.

Kızlarağası, saraydaki Karaağalar arasından, hizmet kıdemini gözetmeden bizzat pâdişâh seçer, tâyin ederdi.

Azledilen bir Kızlarağası da İstanbulda kalamazdı. En çok bir kaç gün için Topkapusu Sarayının bir kasrında yol hazırlığı görm esine izin verilirdi. Kendisine hürmetde kusur edilmez ve Saray sahiline yanaştırılan beylik bir gemiye bindirilip Mısıra gönderilirdi. O^ada da ölünceye kadar nezâret altında yaşardı. Çoğu da Medînede mücavir olarak kalmak îster, bu dilekleri de ekseriya kabul edilirdi.

Bir Kızlarağasının anî olarak azli de saray geleneği idi. Azil için cuma gününün seçilmesi, azil emrinin, Pâdişâh cuma namazına giderken tebliğ edilmesi, yahud pâdişâhın bir deniz gezisine çıkar iken azledilmesi yine saray geleneıc-lerindendi.

Her yıl Surrei Hümâyunun çıkdığı gün, Kızlarağası, sarayda İkinci Avluda bulunan Surre devesinin yularını tutar, Bâbüssaade önüne kurulmuş tahtda oturan pâdişâhın önünden deveyi üç defa geçirir ve sonra devenin yularını Baş Mîrâhur Ağaya verirdi. Mîrâhur Aça da deveyi Orta Kapudan çıkarıp Surre Emim olan zâte teslim ederdi. Eğer Mîrâhur Ağa devenin yularını Kızlarağasının elinden almaz ise Kızlarağasının (Dârüssaade Ağasının) pâdişâh tarafından azledildiği anlaşılır, Büyük Karaağa da boynunu bükerek, Surre devesinin yularları elinde, deve ile beraber Orta Kapudan çıkarak sarayı terkederdi. Bir iki gün Surre Emininin evinde ve onun nezâreti altında misafir olur, Saraydaki zatî eşyasını1 aldırtır, sonra hacılar kaafilesi ile Hicaze gider, Medînede mücavir olup yerleşirdi. Bundan ötürüdür ki her

sene Surrei Hümâyun günü, Kızlarağası için yılın en heyecanlı günü idi (B. : Surrei Hümâyun)-

Eğer bir Kızlarağası, pâdişâhın amansız gazabına uğrarsa, azli tebliğ edildiği anda Sarayın Marmara yalısındaki kale duvarlarında Balıkhane Kapusuna indirilirdi (B. : Bahkhâ-ne Kapusu, Cild 4, sayfa 2014); orada müdhış bir korku içinde bir kaç saat geçirirdi; odlâd-lar gelir, boğar, cesedini soyar ve ayaklarına taş bağlayıp o çıplak cesedi denize atarlar, yahud bir Tersane gemisine bindirilip, yalnız üs -tündeki esvabı ile zelil ve perişan Mısıra gön. derilirdi.

Dârüssaade Ağası başına Selimi KavuK, sırtına Serâsere denilen ağır kıymetli kumaşa kaplı sırt samur kürk giyerdi. Beline sıvama elmaslı bir hançer takardı. Yazm da yine kıymetli kumaşlara kaplı kaakum veya smcab kürk giyerlerdi.

Sarayı Hümâyundaki bütün karaağaiar gi. bi Dârüssaade Ağaları da, Afrikamn bir köşesinden esirciler taıafından küçük yaşda kaçırılmış, fecî ameliyat ile hadım edildikden sonra saraya satılmış, âilesiz bedbaht kişilerdi. Sa. raydaki uzun hizmet yılları boyunca altın na-kid ve mücevher olarak büyük servet birikdi. rirlerdi, Câhil, dolayısı ile cehlin gafleti içinde olanlar, büyük bahtsızlıklarını altınları ve mücevherleri ile avutmaya çalışırlar; aydın olanları da teselliyi, cami, mescid, medrese, hamam gibi hayır eserleri yapdırarak, yahud Ende-rûndaki Zülüflü Ağalar arasında evlâd gibi severek benimsedikleri gençlere büyük "akdî yardımlarda bulurlardı. Bu büyük hayır sahibi Dârüssaade Ağalarının en ünlülerinden birisi Hacı Beşir Ağadır (B.: Beşir Ağa, Hacı; Cild 5, sayfa 2599).

Dârüssaade Ağaları içinde siyasî nüfuzları ile sadırâzamları azlettiren, önemli vak'aların kahramanı olmuş bulunanlar pek çokdur (B.: Süleyman Ağa, Uzun; Sünbül Ağa; Yusuf

Ağa).

Hüsnü KINAYLI



DÂRÜSSAADE SOKAĞI — Eminönü İlçesi merkez nahiyesinin Hocapaşa Mahallesi sokaklarından, Dayehâtun (Demirkapu) Caddesi ile İstasyon Arkası Sokağı1 arasında uzanır. Nöbethâne Caddesi ile bir dört yol ağzı


4254 —
PARÜSSELAM

yaparak kesişir. (1934 Belediye Şehir Rehberi pafta 1/2).

ÎM araba geçecek genişlikde, kısmen paket taşı kısmen kaba taş döşeli bir yol olub üzerinde oto işleri gören mağazalar ile oteller bulunan gaayetle işlek, gürültülü, hareketli bir so. kakdır. Otelleri de «Palas» unvanlarına rağmen avam harcıdır, tesbit edilen isimler şunlardır ; Dr. Halil Sezer, Karyola ve Madenî Eşya Fa o, rikası, Şark ispençiyari Lâboratuvarı1, Türkiye Eczacılar Lâboratuvarı, Türkiye îş Bankası De-mirkapu şubesi, aynı bankanın emtia . deposu, Yeni Tokat Nakliyat Anbarı, Ferah Palas Oteli, Güzel Konya Oteli, Temiz Palas Oteli, Kahire Palas Oteli, Otel Ar Palas, Otel Temiz Pa -las, Alfa Hanı, Emek Hanı, Kurt Kaya Hanı, 9 oto malzemecisi, yedek parçacısı, 3 oto hırdavatçısı, l oto lâstikcisi, l oto tamircisi, l tornacı kaymakçı, l garaj, l lokanta, l çayevi (ekim

Hakla GÖKTÜRK

DARÜSSELAM — «Selâmet Evi», «Selâ met Yeri» anlamında olub Kur'ânı Kerimde Cennet mânâsında geçer; İstanbulda Topkapu-su sarayında ikinci Avlu denilen yere de bu isim verilmişdir ki Orta Kapu (Bâbüsseîâm) ile Bâbüssaade arasındaki avludur; Divânı Hümâyununun toplandığı Kubbealti' ile saray mutfakları bu avlu üzerindedir (B. : ikinci Avlu; Bâbusselâm; Bâbüssaade; Topkapusu Sarayı; Kubbealti).

DARÜŞŞEFAKA — Öksüz ve yetim müslü. man çocuklarını okutmak için Cemiyeti Tedri. siyei îslâmiye tarafından kurulmuş ve eğitime 1873 yılında başlamış, vatanımıza binlerce kıymetli insan yetişdirmiş büyük mekteb, büyük ilim ve şefkat yurdu (B.: Cemiyeti Tedrisiyei îslâmiye, cild 7, sayfa 3484; Çırak Mektebi, cild 7, sayfa 3941). Bir asra yaklaşan tarihçesi ayni cemiyet tarafından titiz bir ciddiyet ile idare edilmektedir.

Kuruluşunda asıl adı «Dârüşşefakatül İslâ-miye» dir; önceleri halk ağzında sâdece «Dâ-rüşşefaka» adı ile anılagelmiş, sonra «Dârüşşe-faka Lisesi» ismini almış, yakın zamanda da a-dı «Dârüşşefaka Kolleji» ne çevrilmiştir.

Dârüşşefaka, kuruluşundan zamanımıza kadar, hamiyet ve şefkat sâhibîerinin nakdî yar.

İSTANBUL

dımlan, Cemiyeti Tedrisiyei îslâmiyeye bu mekteb için yapılan mülk bağışlarının gelirle, ri ve devlet yardımları ile namus timsâli eller vasıtası ile ilân edilmişdir. Cemiyeti Tedrisiyei îslâmiyenin kurucularını Dârüşşefakanın da kurucuları olarak görmek gerekir; burada onla. rın isimlerini kaydetmek bir şükran vecîbesi dir; hepsi rahmeti Rahmana kavuşmuşdur: Yusuf Ziya Bey (Cemiyetin kuruluşunda ilk teşebbüsü yapan zât, dolayısı ile Dârüşşefakanın. Babası unvanını verebiliriz, sonra Mâliye nazırlığına kadar yükselmişdir), Ahmed Muhtar Bey (Müşir Gazi Ahmed Muhtar Paşa), Vidin-li Tevfik Bey (ünlü matematik bilgini Vidinli Tevfik Paşa), Ali Naki Efendi (ilk Osmanlı meclisi mebusanmda Trabzon mebusu).

Aşağıdaki satırları 1927 de Cemiyeti Ted, risiyei îslâmiye tarafından neşredilmiş «Dârüşşefaka, Türkiyede ilk halk mektebi» isimli eser ile 1945 de Osman Nuri Ergin tarafından bu îs, tanbul Ansiklopedisine verilmiş notlardan alıyoruz :

«Cemiyeti Tedrisiyenin kurucuları büyük bir halk mektebi vücuda getirmeyi düşünürlerken, (1865 — 1867), o sırada Paris sefaretinden îstanbula gelerek Cemiyete giren Sakızlı Esad Paşa «Dârüşşefakatül îslâmiye» adı ile bir ye timler — öksüzler mektebinin kurulmasını tavsiye etti ve bu tavsiyesi Cemiyeti Tedrisiye ta rafından kabul edildi. Esad Paşa Paris civarında gördüğü «Prytanee Militaire de la Fleche» (okunuşu: Pritane militer de la f leş) mektebi gibi, Dârüşşefakanın da kız ve erkek yetimlere mahsus bir tâlim ve terbiye müessesesi olması fikrinde idi. ilk karar kız - oğlan bir kar. ma okul kurulması yolunda iken Dârüşşefakanın önce yalnız erkek çocuklara tahsisi uygun görüldü.

«Mektebin kurulması için bir yandan iane topaktır iken bir yandan da yapdınlacak binanın yeri, arsası arandı.

«Kısa bir zamanda 30 bin altın gibi mühim bir para toplandı; önemli yardımda bulunmuş hamiyet sâhibleri şu zatlerdir:



10841

2000


1000

500


400

Hükümet tarafından Mısır Hidivi ismail Paşa Maliye Nazarı Mustafa Fazıl Paşa Sadirâzam Âlî Paşa Keçecizâde Fuad Paşa



— 4255 —

DARÜŞŞEFAKA

ANSİKLOPEDİSİ

Şurayıdevlet Reisi Kâmil Paşa

400

Sarraf Muradzâdeler 20

Zabtiye Müşürü Hüsnü Paşa

350

Devletşûrasından Subhi Bey 20

Şeyhülislâm Türşücuzâde Muhtar Efendi

300

Ferid Bey 20

Paris Sefiri Cemil Paşa

250

Said Efendi 20

Mustafa Nailî Paşa

150

Osman Paşa 20

Dahiliye Nazın Rüşdi Paşa

100

5. Ordu Müşürü İzzet Paşa 20

Bahriye Nazırı Mahmud Paşa

100

Askerî Şûradan ibrahim Paşa 20

Hariciye Müsteşarı Server Efendi

100

Askerî Şûradan Hüsnü Paşa 20

(Şehremini Server Paşa)




Askerî Mektebler Nazırı Galib Paşa 20

Viyana Sefiri Halil Bey

100

Yusuf Bey 20

Namık Paşa

50

Şâir hamiyet sâhibleri 13741

MidhatPaşa

50

_ — _

Cevdet Paşa

40

30712

Rüstem Paşa

40

(Toplam hatalıdır, îs. An )

Şirketi Hayriye Müdürü H. Hâki Efendi

30




Riza Paşa

30

«Mekteb yeri olarak, îstanbulun en hava-

Saffet Paşa Ticaret ve Ziraat Nazırı Kabûlî Paşa Kani Paşa

30 30 70

dar bir mevkii, Sultan Selim ve Fâtih camileri arasında, Haliç ile Boğaz ağzına hâkim Bahri,

Emin Muhlis Paşa

30

ye feriklerinden Maşuk Paşanın konağı ile bağ.

Serdarlekrem Ömer Paşa

30

çesi seçildi ve burası 2100 altına satın alındı.

Tophane Müşürü Halil Paşa

30

Bitişiğinde Aliye Hanımın bir bostan yeri ile

Mehmed Refik Efendi Kâmil Bey

25 9*;

Kadıasker Ahmed Râşid Efendinin arsası da a-

Mehmed Paşa

aj 25

lınarak yapılacak mektebin yerine eklendi.

Mısır Kapukâhyası Mümtaz Efendi 5. Ordu Müşürü Mehmed Paşa Afif Bey

20 20 20

«Bir bodurum katı üstünde üç katlı büyük bir mekteb binasının inşâsına 16 ağustos 18öS

Mabeyin Başkâtibi Emin Bey

20

de başlandı.

Cemil Bey

20

«Binanın plânını Ohannes Kalfa çizmişdi

Halet Paşa

20

(Dârüşşefaka isimli kitab bu zâti Dolmabağçe

Âsim Paşa 6. Belediye Dâiresi Reisi Hariciye Mektubcusu Pertev Efendi Hakkı Bey

20 20 20

20

Sarayının mimarı olarak gösteriyor; Dolmabağ, çe Sarayının mimarı Karabet Amira Balyan, sarayın muâyede salonunu yapan da Nikagos Bal-

Fâtihde Çar§anbada Dâıüşşlfaka binası

(Resim: Sabiha Bozcalı)



DAKÜŞŞEFAKA

4256 —,


İSTANBUL

ÂNSÖCLÖPEBîSî

4İ5?

MRtİŞŞEFAlLİ




yandır, (ist. An,); bina Şehremini Server Paşa, Erkânı Harbiye Reisi Mahmud Paşa ve Bari-zoni adında bir italyan mimarın da -bulunduğu bir heyetin nezâretinde yapıldı, ve beş yılda tamamlandı.

«Bodurum katı: Yemekhane, erzak anbarı, hanedan odaları! 1. Kat: 2. devre dershaneleri, îdâre ve muallim odaları, muhasebe dâiresi, Kimya Lâburatuarı, Resim - elişi dershanesi, muallim ve memur yemekhanesi, hastahâne; 2. kat: ilk devre dershaneleri, kütübhâne, Tabiî • bilgiler laboratuarı — müzesi, konferans salo. nü (sinema), Matematik dershanesi, Fizik labo, ratuarı, esvab debboyu; 3. Kat: Yatakhaneler idi.

«Mekteb 15 nisan 1873 de tedrisata başladı: Dârüşşefakanın kapuları yetim ve öksüz Türk çocuklarına şefkat kanadları olarak açıldı.

«Sekiz sınıflı bir mektebdi; O zamanın ilmî seviyesine göre Dârüşşefakayı bitiren bir genç idadilerin çok üstünde bir tahsil görmüg oluyordu. Programlarda başda matematik, müs.

Dârüşşefaka üniforması (1873 - 1927) (Resim; Sabiha Bozcalı)

bet ilimlere çok önem verilmişdi. Türkiyede henüz liselerin bulunmadığı devirde Dârüşşefaka bir efn lisesi gibiydi; mezunları her hangi bir mesleğe girebilecek ve o meslekde kolaylıkla devam edebÜecekdi; Telgrafçılık, Posta Muamelâtı, Gümrükçülük, Coğrafiyâyi Umrânî (îmar Coğrafyası), Kavânin (Kanunlar) gîoi dersler vardı.

Mektebin kurucuları, sekiz yıllık tahsil programını hazırlar iken şu iki nokta üzerinde durmuşlardı1:


  1. — Dârüşşefaka bir yetim, mektebi idi; bu
    radan çıkanlar çoğunlukla bir yüksek okula de
    vam edemiyerek hemen hayatmı kazanmaK
    mecburiyetinde bulunacak idi; kendilerine bu.
    nü sağlayacak bilgileri vermek lâzımdı;

  2. — Dârüşşefakadan çıkanlar yüksek tah
    sil yapmak imkânını bulurlarsa, umumî bilgi
    leri seçecekleri meslekde muvaffakiyet sağlaya,
    çak derecede olmalı idi.

«Mektebin açıldığı 1873 yılında yalnız iki sınıfına 28 talebe alındı; ve 8. sınıf, ilk alman

Dârüşşefaka Lisesi Üniforması (1927 — 1950)

(Resim; Sabflıa Bozoalı)

tarafından selâmlanır, Bunu müteâkib müdür şu tenbihler-de bulunurdu:

— Sokakda velîsiz gezilmeyecek, ceketin ön düğmeleri Çözük olmayacak, toka belde bulunacak; kahvehanelere, çalgılı yerlere, gazinolara, tiyatroya, orta oyununa, karagöze girmek yasak; Galata ve Beyoğlu taraflarına geçmek katiyen yasak, evinin yolu buralarda olanlar her izin de bir defa geçer ve dönerler; bu tenbihlere riayet etmeyenler dayak ve hapisle ceza görürler, üç aydan altı aya kadar izinsiz bırakılırlar; suçları tekerrür ederse mektebden tard olunurlar; her efendi mektebin haysiyetini gözetmeyi boynuna borç bilmelidir; mektebe gelirken para, çakı ve gazete getirilemez; dışarda mahalle çocukları ile, kıyafetsiz kimselerle beraber bulunmak şiddetle yasakdir; haricde bir sınıf efendisi diğer sınıf efendisi ile beraber gezemez; bir efendi kendi sınıf arkadaşının da evine gidemez, orada kalamaz, yatamaz; her çocuk yedinci sınıfa geçmedikçe dişarda velisiz gezemez; hiç kimsesi olmayantar izin günlerini mekteb hademesinden (!?) yahut mubassırlarımdan biri nezâretinde harice çıkıp gezecekler».

Hiç şüphesiz ki o zamanların haleti ruhiye. sine göre verilmiş tâlimatdır. Dârüşşefakanın o eski ilk devrinin en zengin hâtıraları, mub-telif eserlerinde Ahmet Rasim tarafından tesbit edilmiştir (B.: Dârüşşefaka Hâtıraları)!

2 — Duraklama Devri (1895-1903)

İkinci Sultan Abdülhamidin istibdad devridir, Her çeşid toplantıların şiddetle yasak olduğu bu devirde Cemiyeti Tedrisiyei İslâmiye azaları hatta mekteb binası içinde bile toplanamadı, mekteb idaresi gereği gibi murakabe edilemedi; muallim kadrosu zedelendi, tedrisat aksadı.

3 — Maarif İdaresi Devri (1903-1908)

İstibdadın en şiddetli devri; Cemiyeti Ted risiyei İslâmiye dağıldı, Dârüşşefaka Maarif Nezâretine devredildi; mebkteb kötü bir duruma düşdü.

4 — Yeni Devir (1909-1955)

Meşrutiyetin ilânı üzerine Darüşşeîaka mezunlarının teşebbüsleri ile Cemiyeti Tedrisiyei îslâmiye yeniden kuruldu; ve 5 temmuz 1325 (1909 da Cemiyet Dârüşşefakanın idaresini tekrar eline aldı, Mekteb tekrar eski ananevi hayatına kavuştu; Cemiyeti Tedrisiyei İslâmiye-nin çok ciddi ve namuskâr faaliyeti hamiyet sahiplerinin Dârüşşefakaya yeni ve büyük bağışlan, Mektebi, himaye âguuşuna_aldığı çocuklara tahsil yolunu refah içinde açtı, Maarif inki-lablan dikkatle takib edildi. Cumhuriyet devrinde de îstanbulun büyük, yatılı1 ve meccanj

bir lisesi oldu» (Dârüşşefaka; Osman Nuri Er. gin, Not).

5 — 1955 Eylül ayından itibaren öğretim ve eğitim sisteminde bir reforma girişilmiş, orta ve lise sınıflarında Fen ve Matematik derslerinin İngilizce olarak okutulmasına başlanmıştır, lise «Kollej» adını almıştır.

Okul, biri iki senelik hazırlık sınıfları biri üç senelik orta kısım, diğeri üç senelik lise kısmı olmak üzere üç üniteden müteşekkil bir bütündür,

1948 senesinde tanzim edilmiş bir istatistik cetveline göre 1873 de 28 çocuk ile tedrisata başlayan Dârüşşefakaya 76 yıl içinde 4771 talebe alınmıştır; yine o 76 yıl içinde bu çocuklardan 1311 kişi diploma almış, 1035 kişi iki sene aynı sınıfda kaldığı için, 134 çocuk hastalık dolayısı1 ile, 968 çocuk da türlü uygunsuz hallerinden mektebden ihraç edilmişler, 650 çocuk tahsili terketmiş, 319 çocuk da talebe iken vefat etmiş-dir,

Aşağıdaki isimler, kuruluşu yüzüncü yılına yaklaşmış olan Dârüşşefakanın yetiştirdiği kıymetler arasında pek seçkin simalardır:

Salih Zeki Bey, Ahmed Rasim Bey, Hüseyin Remzi Bey, İsmail Safa Bey, Hâşim Bey, Mehmed İzzet Bey, Harun Reşid Bey, Osman Nuri Ergin, Hüsnü Sadık Durukal, Dr. İhsan Ri-fat Sabar. Bu isimlere yine pek kıymetli yüzlerce isim eklenebilir (B: Reşid Paşa, Ahmed; Hüseyin Remzi Bey; Fuad Bey, Mustafa; Hâşim Bey; Ahmed Rasim Bey; Hasan Ferid Bey; İsmail Safa Bey; Mehmed İzzet Bey; Salih Zeki Bey; Selek, Sezai; İbrahim Bey; Kocacan, Harun Reşid; Akyüz, Ali Kami; Hasdal, Şükrü; Yusuf Hafid Bey; Ergin, Osman Nuri; Durukal, Hüsnü Sâdık; Hızır, Abdüllâtif; Sabar, İhsan Rifat; Kocatürk, Vasfi Mahir),

Osman Nuri Ergin: «Dârüşşefakanın hâtı-râî şükranını son demi hayatına kadar devam edecektir; feyzimi o şefkat yurduna borçlu olduğumu söylemek ile övünürüm» diyor. Aynı duygu 1895 de İsmail Saf aya şu manzumeyi yazdırmışdır:

Dârûggefaka lâyıkı her türlü senanın Öksüzlük içinde geçilen rene ü ananın Mâhîsi, kâşânesidir belki cinânın Mihmâni yetimiydim evet darı fenanın Ben sâyeî sakfinde yetişdim bu binanın!..



•mrûşşepara

ÎSfÂNÖÜL


ANSlKLOPEMSt

4059 —


DAEÜfŞEPAKA


çocuklardan sınıflarında kalmayanlarla yedi yti sonra 1879 da açılat.

«Yönetmeliğine göre, Dârüşşefakaya her yi! kadro imkânına göre yalnız 1. sınıfa talebe an-nacakdı; çocuk bu ilk sınıfdan mezun oluncaya kadar okulun terbiye sistemi ile yetiştiriieceut:.


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin