İstanbul ansiklopediSİ istanbul Hanımı Resim : Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə32/91
tarix11.09.2018
ölçüsü5,85 Mb.
#80346
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   91

Halen hayatta olup olmadığı tesbit edile
medi. Kevork PAMUKCÎYAN

DARI SOKAĞI

— 4242 —


İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ

4243 —


DARÜLACEZE


DARI SOKAĞI — üsküdarda Şemsipaşa
semti sokaklarından; Doğancılar Caddesi ile
Şemsipaşa Caddesi arasında uzanır, Kavaklı İs
kele Sokağı ile bir kavuşağı vardır (1934 Bele
diye Şehir Rehberi, pafta 27, Şemsipaşa). Ye
rinde ise Şemsipaşa Caddesine bağlanmayan
bir çıkmaz sokak olarak bulunmuşdur. Kavaklı
İskelesi Sokağı kavuşağmda Hüsrev Ağa Camii,
daha geride Tekel İdâresinin Yaprak Tütün Ya
pını Atölyesi görülür. Şifâ Hamamının kadınlar
kısmı ,bu sokak üstündedir. Bu Darı Sokağı —
Çıkmazını Parlak Sokağına batlayan gaayetîe
dar ve isimsiz bir geçid vardır ki yukarda adı
geçen rehberde gösterilmemişdir. Çıkmazın tam
bitiminde bir apartmanın garajı bulunmakta
idi. (nisan 1965). Hakkı GÖKTÜRK

DARKOT (Besim) — Seçkin ilim adamı, bu satırların yazıldığı sırada, (1966), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin Coğrafya bölümünde Türkiye Coğrafyası Kürsüsü Ord. Profesörü idi; 1903 de İstanbul'da doğdu; babasının adı Âsaf Bey, annesinin adı Safiye Hanım, dır; Kadıköy Osmangazi İlk okulunda okudu (1917). 1923 de İstanbul Muallim Mektebini bitirerek 1928 yılına kadar beş sene ilk okul öğretmenliği, yapdı, bu arada İstanbul Darülfünununun (Üniversitesinin) Edebiyat Fakültesine devam ederek 1928 de bu Fakültenin Coğrafya bölümünü çok parlak başarı ile bitirdi; ve tahsilini genişletmek üzere Fransada Strasbourg Üniversitesine gönderildi, o üniversiteyi de 1932 de tamamladı, 1933 de doktora yapdı, ve aynı yıl içinde memlekete döndüğünde İstanbul Üniversitesinde, hâlen 'bulunduğu kürsüye doçent oldu; 1940 da profesör, 1956 da Ordinaryüs Profesör oldu.

Mülkiye Mektebinde (Siyasal Bilgiler Okulu), Ticâret Okulunda da dersler vermişdir. Almanca, fransızca bilir; Mevhibe Hanımla evli, Sırma adında ıbir kızları vardır (doğ.: 1946).

Telif eserleri: Coğrafya Muallim Kitabı (1928), Kartografya Dersleri (1939), Türkiye Coğrafyası (1942), Türkiye İktisadî Coğrafyası (1955). Üniversitenin ilmî dergilerinde çok kıymetli makaaleleri yayınlanmışdır. İslâm Ansiklopedisinin telif ve tahrir heyetinin üyesidir, bu Ansiklopedide de Türkiyeye, ve bilhassa Türkiye şehirlerine âid coğrafî ve tarihî makaaleleri yazmışdır.

Bibi.: Kini Kimdir Ansiklopedisi.

DARMAN (Nâzını) — Eyyub'da Nâzım Darman Dokuma Fabrikasının sahibi ve ithalâtçı tüccar; 1899 da Selânik'de doğdu, Osman Fer id Bey ile Rukiye Hatice Hanımın oğludur; 1917 de Vefa Sultanisini, 1923 de Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlîsini bitirdi, 1924 de Yüksek Ticaret Mektebinden diploma aldı, 1926 da da Fransada Grenoble Yüksek Ticâret Mektebini bitirdi; İzmirde Fumaro tütün şirketinin, eksperliğinde ve înıâlât müdürlüğünde bulundu, 1928 — 1929 yıllarinda Adanada Hüsnüzâdeler ve Şinasi Çırçır Fabrikasında müdürlük yapdı, ve 1930 da Eyyub'daki dokuma fabrikasını kurdu.

Evlidir, zevcesi Melek Hanım, İstanbulun ticâret alanının büyük isimlerinden Atabeklerin kızıdır; Lâle Aygen (doğumu 1939) adında bir kız evlâdı vardır. Spora karşı yakın ilgisi vardır. Vefa İdman Yurdu ve Fenerbahçe Yel, ken Kulübü üyesidir. Resim ve her türlü el işlerine meraklıdır; fransızca bilir. 1928 de «Adana Ay Çiçeği» konusunda bir seri. makaaleler yayınlami'şdır, ki, önemli bir etüddür.

Bibi.: Kim Kimdir Ansiklopedisi.

DASNÎ (Ulla) — «Seks Bombası» lâkabı ile tanınmış Danimarkalı film yıldızı; 1957-1958 arasında And Film tarafından davet edilerek Orhan Günşiray ile beraber «Yabancı1 Kız» fil. minde oynadı; ikinci defa olarak da 1964 de eski partöneri tarafından Günşiray Film Şirketi adına çağırıldı; hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi.

-ı Aşağıdaki makaaleyi Aylık Ansiklopediden alıyoruz :

«(Kuruluşu: 1895). Düşkün, sakat, ihtiyar, bir iş tutup kendini geçindirmekten âciz, aynı zamanda bakacak kimsesi de bulunmıyan bir kısım şehir halkiyle şehre dışardan gelen garipleri barındırmak, yedirip içirmek, uzun yıllardan beri İstanbul'u meşgul eden işlerden biri olmuştur. Zaman zamaıı ve türlü türlü yardım müesseseleri, hayırsever kimseler 'bu düşkünlere 'bakım vazifesinin yerine getirilmesini kıs-mer. ve dağınık bir şekilde sağlamıştır.

«Fakat bu vaziyet böylece devam ederken ve ihtiyaçlar seneden seneye artar dururken 1293 (1876) te çıkan Osmanlı _ Rus harbi yeni bir ihtiyacı daha ortaya koymuştur. O da Rumeli'den İstanbul'a gelen muhacirler arasında binlerce dul kadınla anasız babasız yetimleri

barındırma ve besleme keyfiyetidir. Bunlar a-rasmda sağlam olanlarını İstanbul halkı kısmen evlâdlık olarak evlerine almışlarsa da alil, sakat ve iş göremiyecek derecede yaşlı olanlar ortada kalmıştı'. Hükümet bu vaziyet karşısında Gülhanedeki Kırmızıkışlayı bu türlülere hastahâne ve barınma yeri olarak tahsis etmiş ve

, «1895 ten önceki yıllarda sokaklarda binlerce kimsenin dolaşıp dilendiği görülmekte ve bu vaziyet dikkati çekmekte idi. İşte bunları toplayıp barındırmak ve işe, güce kudreti olanları çalıştırmak ve aynı zamanda bu gibilere bir sanat öğretmiş olmak fikri uyanmış ve «Darülaceze» nin yapılıp açılması düşüncesi belirmiştir

«Darülacezenin kurulmasında ilk teşebbüsün İkinci Abdülhamid tarafından alındığını o zamanki gazetelerin neşriyatından öğreniyoruz Meselâ 5 mart 1306 (1890) tarihli günlük gazetelerde Payitahtta birçok fakir ve kimsesiz çocukların sefalet içinde yüzdükleri işitilmesi ve görülmesi üzerine bunların sayıları tahkik ve tesbit olunarak, işe, güce kudreti olanların, bir Darülaceze yapılarak orada terbiye ve iaşe* leri 'çarelerinin araştırılması irâde edilmiş ve 30 mart 1306 (1890) tarihli gazetelerde de şu izahat görülmüştür: «Sokaklarda dilenmekte olan ve kimsesiz bulunan çocuklarla alil ve sakat erkek ve kadınların dilencilikten kurtarılarak vücutlarının tahammülü derecesinde el işleriyle geçinmelerinin temini ve bunlardan işe, güce 3'aramıyanların iaşesi ve çocukların talim ve terbiyesi için bir bina yapılması» hususunu^ Devlet Şûrasınca düşünülmesine ve bir nizamname yapılmasına irâde çıkmış ve oraca da gereğinin yapılmasına başlanmıştır. Aynı Kamanda Darülaceze binasının yapılması ve yapıldıktan sonra idaresi için lüzumu olan paranın temini maksadiyle de Maliye Nazırı Agop Paşanın başkanlığı altında İstanbul'da malî müesseselerin direktörlerinden, Ticaret Odası rei-

sinden ve diğer bankerlerden mürekkep bir komisyon kurularak işe başlanmıştır. Komisyon, Darülaceze için yardımlar teminine ve ianeler toplanmasına ve hediyeler kabulüne karar ver-nıirtir. İlk hediyeyi Hükümdar İkinci Abdülhamid vermiş ve yedi bin lira değerinde olan bu hediyelerle diğer eşya, piyango yolu ile paraya çevrilmiştir. Gene bu hükümdar on bin altın nakdî yardımda bulunmuş ve memleketin bütün malî müesseseleriyle zenginleri de bu yolu takib ederek ilk sermaye olmak üzere yirmi fcin sekiz yüz kırk yedi lira elde edilmiştir. Bundan sonra komisyon işi biraz daha genişleterek elli bin liralık iane bileti bastırıp hayır ve şefkat sahiplerine başvurmuş ve bunda da muvaffak olmuştur. Şu halde henüz Darülacezenin inşaatına başlanmadan komisyonun elinde yetmiş bin liradan fazla bir para bulunmakta idî.

«1306 (1890) dan 1308 (1892) e kadar geçen müddet içinde Darülaceze binasının plânını, yerini ve inşaat parasını türlü şekillerde sağla, makla uğraşılmıştır. Plânını Bâbıseraskerî İnşaat Dairesi yapmış, Kâğıthane sırtında Hacı Reşid Ağa veresesine ait kırk dönüm kadar toprak Şehremaneti Meclisi âzasından Başmühendis Mehmed, Maliye Nezareti Tahsilat Müdürü Halil Rami, Defterihakani Memuru Nuri ve Maliye Nezâreti muhamminlerinden Mahmud Beylerden kurulmuş komisyonca istimlâk olunmak ve mazbatası Dahiliye Nezaretine verilmek suretiyle yeri hazırlanmış, yüzbin lira tahmin olunan inşaat masrafı yapılan eksiltmeden son. ra yetmiş bin liraya inmiş olduğu ve iştiraK eden birçok mimar arasında Tersaneiâmire kalfası Vasilâki'ye ihale edildiği için 1308 (1892) senesi ekim ayının altıncı1 günü Darülacezenin temeli atılıp üç sene sonra 20 Aralık 1311(1890) de tamamlanarak açılmıştır,

«Darülacezenin kurucusu olarak Dahiliye Nâzın Halil Rıfat Paşa gösterilmektedir. Bundan dolayı da bir büstü müessesenin antresine konulmuştur. Halil Rıfat Paşa, Hicrî 1310 ve Malî 1308 (1892) de Dahiliye Nazırlığına Münir Paşadan sonra getirilmiş olmasına ve bu tarihte yukarıda geçtiği gibi Darülacezenin yeri, inşaat parası ve plânı hazırlanmış bulunmasına göre Halil Rifat Paşa ancak bir Dahiliye Nazırı sıfatiyle hükümet adına ve hesabına temel atma töreninde bulunmuş, inşaatı çabuklaştırmış ve nihayet açılış törenini yapmıştır. Bu itibarla a-



DARÜLACEZE

_ 4244 „


İSTANBUL

ÂMSİKLOPEÛlâl

-4245

BÂRÜIiELHAN SdKAGİT




sı} kurucusu zamanın hükümdarıdır demek çok yerinde bir kadirbilirlik olur.

«Binanın inşaatıyla uğraşıldığı sırada biri Darülacezenin idaresiyle temin edilen gelir kaynakları, ötekisi de dilenciliğin men'i hakkında o zamana göre kanun mahiyetinde olan iki nizamname yapılmıştır. Darülacezenin yapılması için din, milliyet ve tabiiyet ayırdedilmeksizin İstanbul'un bütün malî müesseseleriyle zenginleri yardım etmiş olduğu için burada İslâmlar. ]a birlikte Rum, Ermeni ve Yahudi unsurlarının da barınmaları esası kabul edilerek bunların dinî ihtiyaçlarını karşılamak için de müessese içinde cami ile beraber kilise ve havralar da yapılmıştır. Bu suretle meydana gelen ve binden fazla acezeyi sinesinde barındıran bir müesseseyi yaşatmak için esaslı gelirler bulunmak cihetine gidileceği tabiidir. Bunun için şehir sınırı içinde işliyen vapurların gidiş biletlerine, tiyatro duhuliyelerine, tapu dairelerindeki alım satım ilmühaberlerine ufak birer zam yapılmakla beraber yeniden imtiyaz ve inhisar verilen anonim şirketlerden temin edilen nakdî yardımlar Darülacezenin belli başlı gelirlerini tegkil eder. Fakat açıldığı tarihtenberi bunlara bir yenisi eklenmedikten başka, bilâkis çoğu ya kaldırılmış, ya kısmen azaltılmıştır. Meselâ alım satım harçları maliyece alınmış, vapur biletlerine yapılan on para zam bir hayli yekûn tuttuğu halde maktu bir para verilmekle işin içinden çıkılmış, tiyatro ve sinemalardan alınan yüzde on iane, yüzde iki buçuğa indirilmiştir., Bundan dolayıdır ki Darülaceze bugün sıkıntı içindedir ve Belediyece yardım görmektedir.

«Darülacezenin yapılmasına yerli ve ya -bancı' malî müesselerîe din ve milliyet fark-e-dilmeksizin bütün memleket yardım etmiş olmakla beraber buraya yalnız İstanbul halkının acezesi ile İstanbulda yerleşmiş olan muhscij. -ler alınır. Yabancılarla Türkiye'nin başka şehir-ve kasabalarından gelen halk alınmaz.

«Darülaceze; tam ortasına rastlıyan idare binasından başka dört aceze pavyonu (ikisi kadınların, ikisi erkeklerin olan bu pavyonlarda ıgeniş salonları ve odaları ihtiva eden yatakhaneler ve alt katlarında yemek salonları vardır), iki pavyondan ibaret bir hastane (iki yüz ya -taklı), bir yetimhane, bir ırzâhane, hir çama -şırhane, iki hamam ile terzilik, çorapçılık, kunduracılık, marangozluk, demircilik, dökümcü-

lük ve halı1 imalâthaneleri, bir fırın, bir cami, iki kilise, bir havra ve beş meslek sanat okulunu hâvidir. Mükemmel bir kreşi ve çocuk yu. vası da mevcuttur.

«İlk açılışında Darülacezenin idaresini Dahiliye Nazırı üzerine almış ve bu suretle 1308 e kadar Dahiliye Nezaretince idare olunmuş ise de o tarihten sonra Belediyeye ve Beledvyece de idaresi Müessesatı Sıhhiye Müdüriyetine verilip bu müessesenin kaldırılması üzerine Darülaceze tekrar Dahiliye Nezaretine geçmiş ve Cumhuriyet inkılâbına kadar oraca -dare olunmuştur. Cumhuriyet devrinde bir aralık Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâleti idareyi eline almış ise de 1925 de tekrar Belediyeye verilmiştir.

«Darülacezenin kuruluşundan l Ağustos 1945 tarihine kadar müesseseye 18,840 erkek, 11,214 kadın, 9216 kız çocuk (5 - 15 yaş arasında) ile sokağa bırakılmış 6915 süt çocuğu kabul edildiği tesbit olunmuştur.

«Açılışından bu yana elli yıl içinde Darülacezeye yeni bir pavyon, yahut yeni bir müessese eklenememiştir. Cumhuriyet devrinde ar. kasında ve yanlarındaki boş toprakların bir kısmı satın alınarak acezedeki kudret ve kabili» yeti olanların buralarda çalıştırılması ve bu suretle hem onların sıhhatlerine, hem de Darülacezenin bir kısım yiyeceklerinin topraktan çıkarılmasına hizmet edilmesi arzu olunmuştur» (Osman Nuri Ergin, Aylık Ansiklopedi, :945).

Ziya Şâkir «Darülacezenin Kuruluşu* isimli bir makaalesinde İkinci Meşrûtiyet devrinin poletika adamlarından Dr. Temo'nun Darülaceze müdürlüğünden bahsederken : «... .müessese perişan bir hâlde idi, Darülacezeyi ihmâlin sefaleti içinde çökmekten kurtaran Dr. Temo . oîmuşdur, Darülacezenin ikinci kurucusu unvanı ile anılmaya lâyıkdır...» diyor.

1947 senesinde Ferdi Öner Cumhuriyet Gazetesinde şunları yazıyor:

«Darülacezeyi iyi idareciler elinde musbet faaliyetler kaydederek, fıkara yurdu, sefil ve tembel insanlar koğuşu, hele miskinler tekkesi olmak hüviyetinden tamamen kurtulmuşdur. Bugün Darülacezede en küçüğü 3 günlük minimini Hâle, en büyüğü 107 yaşında Nuri Dede olmak üzere muhtelif çağda çocuk, genç, kadın

ve erkek 948 kişi vardır. Fakat bunların 'cinde alil, çok yaşlılar ve hastalar istisna edilirse boş oturan, âvâre âvâre dolaşan insanlar hemen hemen yok gibidir. İmalâthanelere, atölyelere, dökümhanelere uğrarsanız, buralarda günün her saatinde arı gibi çalışan insanlar görürsü. nüz.

«Müdürleri Dr^ Bekir Zafir'den kapıc:sına kadar buradaki idareciler, doktorlar, öğretmenler, hemşireler ve bütün müstahdemler disip -imli bir şefkatin yöneticileridir.

«Beş sınıflı bir sanat okulu var İdâra müdürü eŞrif Bey bu okul için şunları söyledi :

«— Çocuk yuvasmdaki yavrularımızdan başka, müessese anasız, babasız ve sokakta kal, mış tahsil çağındaki çocuklarla, ne kendine, ne de çocuklarına bakamıyacak derecede perişan ve muhtaç bir hâle düşen kimselerin tahsil çağındaki çocuklarına da kucağını açmıştır. Bugün «İlk sanat okulu» adı verdiğimiz mektebde 205 talebe vardır. Civardaki evlerde oturan ailelerin çocukları da bizim okula devam ederler. Çocuklarımız sabahtan öğleye kadar okulda, Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından tâyin edilen öğretmenlerden ilk okul programına uygun olarak ders alır, öğleden sonra da müessese imalâthanelerinin muhtelif atelyelerinda çalışarak sanat öğrenirler. Fakat bunların arasında tahsile devam etmek arzusunda olanlar varsa onları da ortaokula, liseye göndeririz.

Okul binasından içeriye girdik. Küçük öğrenciler ders görüyorlardı. Bütün sınıfları gezdik, öğrencilerle konuştuk, onlara muhteîff sualler sorduk. Hemen hemen hepsi de son derece zeki çocuklardı.

Tahsil çağındaki bu yavruların yatashâne-leri, yemekhaneleri, istirahat yerleri diğerlerinden ayrı1 pavyonlarda...

«Kadınlara mahsus dinlenme koğuşların. dan birinde Küçük Cemâl Paşanın eşi Prenses Leman'ın üç seneden beri yatmakda olduğunu öğrenmiştim. Prensesi ziyaret ettim.

4 numaralı koğuşun temiz bir köşesindeki 'mükellef halıların, zarif nakışlarla işlenmiş örtülerin süslediği geniş bir sedirde sonsuz bir rahat ve huzur ifâde eden tavriyle beni çoV nazik bir şekilde kabul eden Prenses :

— înanın ki burası benim için bir sükûn ve saadet yuvasıdır...

Cemâl Paşa vefat ettikten soma hayatta pek yalnız kaldım. Muhtaç bir insan değildim, ayda üç bin lira geliri olan bir kadındım Darülacezeye müracaat ettim. Gelirimin hepsini buraya terkettinı. Hem kendime istediğimden âlâ bakılıyor, hem de bu hayırlı müessese eliyle üç beş vatandaşın yardımına koşuluyor...» (F. öner, Cumhuriyet Gazetesi).

1964 yılında kadın, erkek ve çocuk, Darülacezede 600 kişi bulunuyordu. Çocukların ooğu da daha kundakda iken terkedilmiş yavrulardı. Açıldığı 1895 yılından 1965 yılına kadar geçen 70 yıl içinde bu şefkat müessesesine sığınanlar dan 45,000 kişi onun çatısı altında ve huzur içinde vefat etmiş bulunuyordu.

(B. : Öğretmen O,

DARÜLAMELÎYAT

kullan).


(B. : istanbul Şehir

DÂRÜLBEDAY1

Tiyatroları).

DARÜL EDEB — İkinci Abdülhamid dev-rinde açılmış özel ilk okullardan birinin adı; adına, 1903 tarihli bir maarif istatistik cetv alinde rastlanmışdır; Sultanahmedde olduğu kay. dedilen bu okulun Sultanahmeddeki yeri ve kurucularının kimler olduğu ve ne kadar devam edebildiği tesbit edilemedi.

DARÜUELHAN SOKAĞI — Bayazıd'da Kalenderhâne Mahallesinde Dedeefendi Caddesi ile Cüceçeşmesi Sokağî arasında ulanır, Delikanlı Sokağı ile kavuşağı vardır (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 4/50). İki araba geçecek genişlikde, paket taşı döşelidir; esir. Di-reklerarası (Şehzâdebaşı) Caddesinin hemen arkasına düşer; Şehzâdebaşı İlk Okulu, Site Öğrenci Yurdu bu sokakdadır. Ferah Sinemasının ard çıkış kapısında bu sokağa açılır bir oto tamirhanesi vardır (Kasım 1964).

Bu sokağın eski adı İmaret Sokağıdır; çok kıymetli hatırat sahibi Aşçı Dede İbrahim Bey (B.: Aşçı Dede) bu sokakdan şöyle bahsediyor: «... büyük validem Emine Mollanın Aşçı Hasan Ağadan Emine admda gaayet güzel bir kızı vardı. Bu kızı Kandillide yalısı olan Salih Pasa merhum pek sevgili ar ab kölesi Beşir Ağaya

mrüfeyzı hamîöi

İSTANBUL


ANSİKLOPEDİSİ

424? —


BARtiLHAYRİ ALİ



almışdı. Beşir Ağa gaayet zengin, hatırı sayılır ağa idi. Şehzâdebaşında imaret Sokağında harem selâmlıklı bir konağı vardı. Bu konağın bir tarafında meşhur Dağıstânî allâmei asır Hû. şeyin Efendinin, ve karşısında mâliye hazinesi mümeyyizlerinden merhum Rüstem Efendinin konakları ile diğer tarafında Ekmekcibaşı Ha. san Ağanın, ve yine kargısında imaret aşçıbaşı-nm haneleri vardır..».

DARÜLFEYZÎ HAMlDÎ — İkinci Sultan Abdülhamid devrinde açılmış özel okulların en şöhrenlüerinden biri; Ayvansarayda Eyyüba giden ana cadde üzerinde Hatice Sultan Sebilin karşısında bir ahşab konakda idi; gazete ilân, larmda adına rastlandığı tarihler 1890 ile 1905 arasıdır; ibtidâî ve rüşdî bir erkek çocuk ckulu idi. 2 Nisan 1307 (14 Nisan 1891) tarihli Sabah Gazetesinde çıkmış bir haberden bu mektebin kurucusunun Adliye Nezâreti kâtiblerinden Ahmed Efendi adında bir zât olduğu tahmin edilebilir : «Eyyubsultan civarında Yâvedud Mahallesinde Dârülfeyzi Hamîdî Mektebi karşısında kâin Hatice Sultan Vakfından olu.o beş altı seneden beri muattal kalmış olan sebilin masrafları mektebi mezkûr reisi ve Adliye Nezâreti hulefâsından izzetlû Ahmed Efendinin kisei hamiyetinden tesviye olunarak bir sureti fevkalâde tamir edilmiş olduğu matbaamıza haber verilmişdir; efendii mumaileyhin hami. yeti şayanı takdirdir».

Yine Sabah Gazetesinde 11 eylül 1317 (24 eylül 1901) tarihli bir yazıdan da mektebe «Ha. mîdî» adının pâdişâhın izni ile konulduğa anlaşılıyor: «Himâyei füyûzatvâyei hazreti pâdi-şâhîde bulunmakla mübâhi olan Ayvansavayda kâin Dârülfeyzi Hamîdî Mektebinin bağçesinde davetliler huzurunda tevzii mükâfat yapılmış -dır...»

1903 tarihli bir istatistikde bu okulun 314 talebesi olduğu görülmektedir ki emsali özel okulların en kalabalık olanıdır. 1908 — 1909 arasında kapandığını tahmin ediyoruz.



(B. : istanbul Üniversi-

DARÜLFÜNUN tesi).

DÂBÜLFÜNUN CADDESİ — Bayasıd'da Camcıali ve Süleymaniye Elmâruf maha i Beleri arasında sınır yoldur. Bayazıd (Hürriyet) Meydanı ile Vezneciler başında Üniversite binası

arasında uzanır; ki Veznecilerde Vezneciler Caddesi, Bozdoğan Kemeri Caddesi ve Kimya, ger Derviş Paşa Sokağı' ile bir dört yol ağzı teşkil eder. Meşhur Fuad Paşa Konağı (ist. Üniversitesi Eczacılık Fakültesi binası) ve I.E.T.T. istanbul şubesi müdürlüğü bu cadde üzerindedir; 2 kitabcı, 2 kırtasiyeci, 3 elektrok-ci, l -berber, l musiki âletleri mağazası (Şamlı Iskenderin oğlu Ferid Kudmanî) vardır, (ekim 1964). Menderes imârında hayli çukura indirilmiş, altr üstüne getirilen bahtsız Bayazıd Mey. danmın cefâ arkadaşı olmuş yollardandır B,: Zeyneb Hanım Konağı; Fuad Paşa Konağı)

Hakta GÖKTÜRK

DARÜLHADÎS — Hadis ilminin öğretildiği ihtisas medreselerine verilmiş isimdir. Istan bulda ilk dârülhadis Kanunî Sultan Süleyman tarafından Syleümâniye Külliyesi diye anılan muhteşem hayır yapıları topluluğu içinde yap-dırılmış, kurulmuşdur (B.: Süleymaniye). O ta. rihden Türkiyede medreselerin kapatıldığı za. mana kadar Istanbulda Dârülhadislerin sayısı onbire kadar çıkmışdır; bu medreselerin bir kısmı sureti mahsusada Dârülhadis olarak yap. dırıhnış; bir kısmı da her hangi bir kademede medrese iken sonradan «Hadis» ilminin tedrisi, ne tahsis ediîmişdir; isimleri şunlardır :

1 — Süleymaniye Dârülhadisi

Süleymaniyede Tiryaki Çarşısında ük Dârii.hadis,

2 - Tabhâne Dârülhadisi

Süleymaniyede Dökmecilerde külliyenin *abhâ-nesi iken medreseye çevrilmi$dir.

3 — Hasanağa Dârülhadisi

Şehzâdeba$ı civarında Kalenderhânede

4 - Nevşehirli ibrahim Paşa Dârülhadisi

Şehzâdebaşında

5 — Papaszâde Dârülhadisî

Koskada 8 - Baba Mahmud Bekir Ağa Dârülhadisi

Şehzâdebaşında T - Bosnevî Dârülhadisi

Horhorda


8 - Hulusi Efendi Dârülhadisi

Odukcu Yokuşunda

9 - Misli Ali Efendi Dârülhadisî

Odukcu Yokuşunda

10 - izzet Efendi Dârülhadisi

Sultanselimde Çirağıhamzada

11 — Hacı Beşir Ağa Dârülhadisi

Eyyubda Babahaydarda

Peygamber iyidir diye söyleyerek ne yapmış ise, ne söylemiş ise ve halkın hareketlerin, den neyi beğenmiş ise onlara «Hadis» den-ilmiş-dir.

Kurbânın âyetlerine karıştırılır, -y-asl'.şlığa sebebiyet verir diye Peygamber kendi sözlerini zamanında yazdırtmamış, kaydettırmemişdi; ölümünden sonra hafızada kalanlar ağızdan agı-za nakledildi ve böylece nakledilen peygamber sözleri onun devrinden çok sonraları kitablara geçdi. Bundan ötürüdür ki hadislerin metni kesin, değişmez değildir; hadis rivayetleri arasında farklar, hattâ ihtilâflar vardır. Dolayısı ile çeşidli rivayetleri toplamak, onları tasnif etmek, ihtilâfları tedkik ile en doğru rivayeti tes» bit etmek, çok! dikkatli bir çalışma ile hadisleri bir kitab hâlinde toplamak ve böylece toplanmış hadisleri yeni nesillere öğretmek islâm âleminde bir ilim olmuşdur; bunun içinde Dârül-hadisler açılmışdır (1952).

Osman Nuri FRG1N

DÂRÜLHADİS MEDRESESİ MESCtDÎ —

Eyyubda Nişancı civarındadır; Hadikatül Ce. vâmi şu malûmatı veriyor : «Banisi Kızlarağası Hacı Beşir Ağadır; yanında (talebe) odaları, mescidin içinde küçük bir kütübhâhe, bitişiğinde fevkaanî bir sibyan mektebi ve altında bir de çeşme vardır. Mescidin kapusu üstündeki tarih Aşcıbaşızâde Mehmed Mehib Efendinindir :

Oldu bu mısra pâkîze Mehîbâ târih

«Camii ilmü amel Dâri Hadisi zîbâ»

1147 (M. 1734)

«Banisi Hacı Beşir Ağa 1159 (M. 1746) da vefat idüb kabri Hazreti Hâlidin türbesinin büyük kapusu yanındadır.

Tahsin Öz «istanbul Camileri» isimli eserinde (1962) bu mescidin kadro dışı harab bir hâlde olduğunu kaydediyor.


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin