İstanbul ansiklopediSİ istanbul Hanımı Resim : Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə89/91
tarix11.09.2018
ölçüsü5,85 Mb.
#80346
1   ...   83   84   85   86   87   88   89   90   91

«istanbul Çargısı, Ealpakcdarbagı Destanı» (Metni içiıı bakını» C. 7, S. 3766)


t

, c-

r L L &

s. - - e


V
,ç. «t

*£. »r* * r V" c-'

^C «tr * ÎS c

c- «r .*-

in
4

. !••


v %


c


et

^

"C



^ $ &

*'&'x-^


^, >

•^vîi^e-'

^9 V& /*

^ ,0v. t ^ ı.

r < J> '

At A*


•c- '

«^


c

&

ıu .


c

V



^

t-K-

ç:- /^ «^\ o

c- >-r v-

u > «v ^


4« ? b •*•

*e C ^ & *



*- l- - 6^ *

"1.


ıv

ıfc a

,

,



'l C i
V

s V î ( <-

- ı

(

V ^ «> «t '



t

t-

•t



C-'"

ç .


(

S

f -



ç -x > P Pr ?? -r 4- ? -P '


c

S

W-




-

iç^ £


l V C* ,lr


. -jt


l k l *

f ^İ



c*
% e. c


- y «t-

•• & c/


c

r. il-

>' r. '.V-


ı-v^

JV' «t* v f*

,,. C -İT -l^-İ £'£ ^

r ıs" s.

c

c,uC-t=



s

.

.!;



«C

CN

Sr

f-

t





e

> v .^: v

o S
c

^

•C



r


c1 f -r

V, V> 4



în

S..i f


e

^,.


11,. / ' >-»

- r ^

c -
c

S'-İ

«O * *


» Crf»- r- •

• ît'


l fc •.
^ 'fVı •"«-


•r ^

t&t r-

^ İ


> / F ^

V, A' '-


* t-; - î--•^t f

A ur «V

-

c f -.i i



r

ANSİKLOPEDİSİ

4597 —


DlMONÜN MEYHANESİ


dır (B.: Perîsanbaba Tekkesi; Dilâver Baba).

Manzumenin fihristine nazaran «Tezgâh», «Meşrubat» (içkiler), «Nukliyât» (Mezeler), «Muhabbeti Şebâne» (Gece Muhabbeti), «Rezaleti Hîzan» (Kötü Delikanlıların Rezaleti), «Menkibei Ahilea Civan», «Firarı Ahilea bâ Mustafa Bey», «Katli Sürmeli Oğlan be desti Keşiş», ve «Katli Hançerigüzel be desti Kara Yani» serlevhah bendleri tamamen kaybolmuş-dur; Âşık Râzinin evrakı metrûkesi arasında bu uzun manzumenin elimize geçen kısmı baş tarafdan 17 kıt'a ile sondan 7 kıt'adır :

Kız Dimo'nun Meyhhânesi Meyhaneler bir dânesi Sakız gülü uşakların Her biri bir dür «ianesi

Mevkiinde var isabet Lebi derya pür letafet Tarif idem tafsil ile Takdire şayandır elbet

Aya Nikol Kilisesi Karaoğlan iskelesi Galatanın şenlik yeri Sanasın Bâbil Kulesi

Erenk talyan urum ermen Huri melek gül yâsemen Sikirdim it hergelesi Dîvü şeytan hem ehremen

Gündüz kovan gece dalyan Pâ bürebne sîne üryan Harabati mestâneler İdem size bir bir beyan

Bâyfi gedâ âlâ ednâ Kimi câhil kimi dânft Tezgâh başında dururlar Usta şâkird pîrü bernâ

Cümlenin var bir tazesi Âteşi aşk yelpazesi Lebi gülgûn pâyi billur Cur'ai aşkın mezesi

Asıkların hepsi bulut Maşukları misâli put

Tapar durur leylti nehar Ki reşkâveri Kavmi Lût

İşmar çakub yâ bu diye Bir perçemi merguuleye Sayd olunur mühmel civan Bir kadehe bir lüleye

Laterina lavta keman Miçoları oynat heman Hep adalı tavşanlardır Dört nefer Yûsufu zaman

İstefodur biri şahın Eğri kor dâim külahın Baksa çıkıp topuk vursa Pâyi olur bûsegâhın

Biri Çakır Tiryandafil Destinde sûri İsrafil Koparır hüsnü kıyamet Olmasa vaslı selsebil

Biri dai Angilidi Yok babı vasim kilidi Berdâr etmiş perçeminde Nice şakîi pelidi

Âhir biri sırma kâkül Ahilea nâm gonca gül Meygedenin âbı rûyi Âşıkları püskül püskül

Yokttur anın hiç menendi Aşk ile soyunmiş kendi Sankim Hüseyin Paşanın Çıplak Tersane Levendi

Kıymetin etmiş dü bâlâ Türk! tekellümle âlâ Ol mehpâre gümrahların Serveridir Ahihlea

Şâir mühmelânı hizan Bî haddü hesabı mîzan Külhenîler ki şeytandan Desturu etmiş istizan

Hâyî hûyi mestâneyi Terk idttp lor peymâneyi Gerdende zencîri cünûn Gördüm nice dîvâneyi

DİNÇ (Meiımed Hicabı)

— 4598


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 4599

DİÇMAN (Hüseyin Kenan)




Dilâver gel Iıû deyiib çık Yalın ayak bası açık Ceddi ekberimiz Âdem Mâyesi bir avuç balçık

Hacı Bsktaş Pîr bendesi Meydânı aşk eikendesi Çık çalmadan sırtın hele Hâk üzre şeytan kiindesi

Bekler seni başka tezgâh Kılmak igiin sırdan agâh Hak yolunda soyunmuşlar

Hak âş;kî evi dergâh

Gilmânı var aîtun adı



Bere bade var kevser tadı Canbazı var degti aşktn Ya Mecnunu ya Ferhadi

Olsa üryan ser tâ be pâ Libas olur iffet haya Şem'i kâfur misâl yanar Be aşkı şeyhü evliya

Ssıbhu mesâ dilde tekbir

Bunda iki can clur bir

Âgık ile maştık içün

Hem dahi tek olmuş kabir

Vaktiyle Galatada denizin Ayios Nikolos Kilisesine kadar geldiği rivayetini 1886 dan önce yazılmış bu manzume de teyid etmektedir. (B.: Ayios Nikolaos Rum Ortodoks Kilisesi,

ciîd 3, sayfa 1583).

Vâsıf HİÇ

DiNÇ (Mehmed Hicâbi) — Hukukçu; 1909 da Gaziantebde doğdu; o tarihde orada nüfus müdürü olan Kilisli Musa Kâzım Bey ile yine Kilisli Şifâ Hanımın oğludur; Gaziantebde Sarı Mektebde, Gazianteb Ortaokulunda okudu, 1930 da İstanbul Erkek Lisesinden mezun olarak İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi; lisenin son ve fakültenin ilk sınıfında öğrenci iken Cumhuriyet Gazetesinde iki sene muhabir olarak çalışdı; fakültenin ikinci sısıfıııda iken Üniversite rektörlüğü hususi kâtibliğine tâyin edildi; 1933 de Hukuk Fakültesinden diploma alarak Üniversite tedris işleri müdürü, 1936 da Kadınhanı savcısı; 1937 de Çeşme savcısı; 1938

de Üsküdar savcılığı muavini; 1939 da İstanbul savcılığı muavini oldu; altı yıl kaldığı bu memuriyetinde basın dâvalarına bakdı, 1947 de İstanbul bas savcısı muamini, 1951 de İstanbul Başsavcısı oldu ve 1958 de adlî memuriyet hayatından istifa ederek ayrıldı. 1960 da İstanbul 10. Noteri oldu.

1939 da pek şöhretli Türk hukukçularından Selâhaddin Âdil Beyin kızı Ümid (Taylan) hanımla evlenmişdir, Demir (doğumu 1945) adında bir oğlu vardır.

Hâtıralarını kalem diline verdiği takdirde millî tarih kütübhânemize kıymetli bir vesika bırakacak kimselerdendir.

(Ganimet Ay tein) — Değerli bir ingilizce mütercimi, bu satırların yazıldığı sırada, 1965, Nebioğlu Yayınevi ve matbaasının müdiresi; Trakya kasabaları ile İstanbul arasında otobüsler işletmiş ve bir ara otomobil işleri ile meşgul olmuş Üsküblü Bay Bayram Erirn ile Adanalı Sâbire hanımın kızı olarak 1933 de îs-tanbulda doğdu; 44. İlk Okulda okudu; Arna-vudköyü Amerikan Kız Kollejinde talebe iken 1951 de bankacı Gaalib Dinçer ile evlendi ve kolleji terk ederek tahsiline aydın bir ev kadını sıfatı ile otodidakt olarak devam etti ve bilhassa edebî kültürünü genişletti. 1959 da Nebioğlu Yayınevi için romanlar terceme ederek basın hayatına atıldı, aynı yayın evinin çıkardığı Bütün Dünya mecmuasının yazı ailesine girdi; 1982 de de bu mecmuanın genel sekreteri oldu, aynı yıl içinde Nebioğlu Yayınevi ile matbaasının da müdîreliğini üzerine aldı- O tarihden bu yana, bir erkeğin gösteremeyeceği gayret ve sadakat ve fedakârlıkla çalışmaktadır.

BİNÇMAN (Hüseyi» Kenan) — Klişe sanatkârı, iş adamı, Kenan Klişe Fabrikasının kurucusu ve sahibi; 1898 de İstanbulda doğdu. Be-destan esnafından Mehmed Bekir Efendi adında bir zâtin oğludur, annesinin adı Hanife Hanımdır. Bu satırların yazıldığı sırada,, 1965,. İs-tanbulun basın ve yayın âleminin sayılı, zenginlerinden biri olan ve Klişeci Kenan Bey diye anılan Kenan Dinçnıan C. Çetin bir yazarın «sıfırdan başlayıp nasıl milyoner oldular» isimli eserinde hayat hikâyeleri anlatılan on iki kişiden biridir. (Diğerleri: Cemil Bingöl, Ali Civan, Emin Yeyman, Mehmed Külekcioğlu, Hüseyin Başarır, Hacı Salih, Yakub Özdilek, Hasan Karamehnıed, Cavid Cav, Niyazi Ersoy, Nuri Lef lef); aşağıdaki satırları oradan alıyoruz:

«...Üç yaşında iken babası öldü, kundakda altı aylık bir de kardeşi vardı; Genç yaşında dul kalmış ve çocuklarına çok bağlı anası bir süre evlenmedi. Bekir Efendinin sağlığında geçim sıkıntısı çekiyorlardı, ailenin tek geliri, evlerinin kiraya verilen bir odasından alınan ayda 20 kuruştan ibaretti. Bu ev, Cağaloğlunda Şe-refefendi Sokağında idi, Hanife Hanım evin tamamını 60 kuruşa kiraya verdi (sene 1901 -1902) ve iki çocuğu ile Eyyubda 20 kuruşa kiraladığı bir eve taşındı, bu suretle gelirleri 40 kuruş artmış oldu. 1905-1906 arasında ilk okula gitmeye başlamış olan Kenan okul masraflarını karşılayabilmek için akşamlan gazete satmaya başladı, bu sıralardadır ki Hanife Hanim da İkdam Gazetesinin ser mürettibi ile evlendi ve Kenan da Burhanı Terakki Mektebine devama başladı. Fakat pek kısa bir zaman sonra üvey babası da ölünce akşamları tekrar gazete satıcılığına başladı, günde 15-20 kuruş kazanıyordu. Kış günleri, paltosu yokdu, sırtında bir ceket ve ayaklarında bir çift partal pabuçla dolaşıyordu, palto aramıyor, fakat temiz, sağlam ayakkabının hasretini çekiyordu. Bir akşam bir kunduracı dükkânının vitrinine bakarak: — Allâhım.. ne olur, bana da bir çift ayakkabı ver, senden başka hiç bir şey istemem!., dediğini ömrü boyunca unutmamışdır.

«Meşrutiyetin ilânı sıralarında, 1908-1900 arasında okulların yaz tatilinde Ebüzziyâ Matbaasına çırak olarak girdi, farkında olmayarak meslek hayatına ilk adımını atmış oldu. Az sonra Tevfik Nureddin Beyin çıkardığı Çocuk Dünyâsı Mecmuasına girdi, büronun ayak işlerine bakıyordu, Tevfik Nureddin Bey Türk Yurdu Kütübhânesini açınca dikkatli ve dürüst hizmetinden hoşnud kaldığı Kenan'ı kütübhânesine tezgâhtar olarak aldı.

«1910-1911 arasında idi, Kenan da 12-13 yaşlarında idi, bir gün Tevfik Nureddin bey çocuğu yanına çağırdı: — Oğlum., işinde ateş gibisin, senden çok memnunum, fakat benim yanımda bir meslek, sanat sahibi olamazsın, istikbâlini sağlayamazsın, seni klişeci Ütüciyan Ustanın yanına vereyim, memleketimizde istikbâli parlak bir iş sahasıdır., dedi.

«Ütüciyan o devrin en değerli klişecilerin-dendi (B.: Ütüciyan); fakat Kenanı çıraklığa kabul etmedi, sebep olarak da yaşının küçüklüğünü ileri sürdü, aslında ise sebep tamamen başka idi, Türk basınında klişecilik ermeni sa-1

natkârların elinde, inhisarında idi, bir Türk çocuğunun bu sanatı öğrenmesi istememişdi. Tevfik Nureddin bey de Kennı klişeci yapma karârını kafasına iyice koymuşdu; bir müddet sonra bu meseleyi daha ciddî olarak ele aldı: — Seni Avrupaya göndereceğim, klişeciliği orada öğreneceksin!... dedi-

«Araya Balkan Harbi girdi, Birinci Cihan Harbi girdi, bu karârın tatbiki gecikdi, ve 1917 de 19 yaşını bitirmiş olan Kenan asker oldu, Kumburgazda 3. Şimendifer Bölüğüne gönderildi. Artık bir manevî baba olmuş Tevfik Nureddin Bey onunla münâsebetini kesmedi, delikanlıya gazeteler ve mecmualar gönderiyordu, bir gün âlicenab patronundan gelen bir Tanin gazetesi nüshasında etrafı Tevfik Nureddin tarafından kırmızı kalemle çerçevelenmiş şu yazıyı okudu: «Avrupaya Çinkografi klişe tahsili için gitmek isteyen Mehmed Bekir oğlu Hüseyin Kenana müsaade çıkmışdır..». Gözlerine inanamadı, gazete elinde bölük kumandanı Şükrü Beye koşdu, büyük bir heyecanla, ve orada ağlayarak durumunu kumandanına anlattı, Şükrü Bey hiç tereddüt etmedi; — Git evlâdım! İnşallah işin olur. Sana bir aylık izin vereyim L dedi. Kenan Kumburgazdan îstanbula geldi. Al-manvaya gidecekti, Tevfik Nureddin bey ona izin almakla kalmamış ,yerini bile hazırlamışdı, 1917 yılının Aralık ayında Almanyaya giden delikanlı Leipzigde; Leipziger İllustrile mecmuasının matbaasına çırak olarak girdi, bu büyük matbanın klişe atölyesinde bir buçuk sene aşırı dikkat, aşırı gayretle çalışdı.

«Birinci Cihan Harbi Türkiyenin ve müttefiki Almanya'nın mağlûbiyeti ile sona ermişdi, 1919 da istanbul'a döndü. İstanbul işgal altında, çok acı, karanlık günler yaşıyordu. Alâeddin Beyin klişehânesinde iş buldu, fakat gündeliği çok az, geçim çok zordu. Bakmaya mecbur olduğu bir anası ve kızkardeşi vardı. O sırada Fer-hunda Hanım isminde bir kıza da âşık oldu, işte bu aşk, o karanlık devirde genç sanatkâra yeni bir destek, büyük manevî destek oldu, o güzel kızla evlendi, çalışma gücü arttı, kurduğu yuvanın istikbâlini sağlama düşüncesi diğer bütün ilgilerini keserek kendisini evine ve işine çılgın gibi bağladı, Akşam Gazetesinin klişe atölyesine usta olarak girdi; o zamanlar bu gazetenin dört sahibi vardı, üçü edebiyat ve basın âleminin üç şöhretli sîmâsı, Ali Naci Bey, Fâlih Rıfkı Bey, Prof. Necmeddin Sâdık Bey, dördüncü ör-


m

ANSlKLOPEDÎSt

— 4601 —


DİNO (Âbidin)



— 46ÖÖ —
DiNDAR (Mahmud)

tak da İstanbul basınında tanınmış bir zât idi, Kâzım Şinasi Bey (B.: Karacan, Ali Naci; Atay, Fâlih Rıfkı; Sadak, Necmeddin; Dersan, Kâzım Şinasi); 1937 de biriktirdiği para ve akşamcılardan gördüğü alâka ve yardım ile «Kenan Klişe-hânesi» adı ile kendi müessesesinin temelini attı. Bu klişehânede hem Akşam Gazetesinin klişelerini yapdı, hem de kendi hesabına basın piyasasından işler almaya başladı, yaptığı klişeler, ermeni klişecilerin işleri ile kıyas kabul etmeyecek kadar temizdi. Kenan Klişehânesi kısa bir zaman içinde şöhret oldu. Para kazandıkça tasarrufda daha dikkatli oldu, işinin başına işçisinden evvel geldi, işinin başında bir çırak gibi çalışdı, ve işinin başından işçilerinden sonra ayrıldı. Bu gayret yıllarca devam etti. O zamanlar için önemli bir rakamdır, 20 bin lira kadar parası birikmişdi. Cağaloğlu Yokuşunda Narh-Bağçe Sokağında hâlen (1965 de) Dünya Gazetesinin bulunduğu üst katında daha geniş bir atölye açtı, bu atölyenin yanında da dört düz makina ve üç pedal ile Kenan Matbaasını kurdu. Fakat klişeciliği dâima esas işi olarak kabul etti; artık Ankara Caddesinin tanınmış bir adamı idi, klişehânesi ile matbaasında 60 kişi çalışıyordu.

«1947 de aynı sokağın Cemalnadir Sokağı ile olan kavuşağı köşesinde bir binayı satın aldı ve orada temelinden tutarak 225 bin liraya bir klişe fabrikası yaptırdı, asıl işini böylece birden büyütünce matbaasını sattı».

iki kız bir erkek evlâd sahibidir, oğlu Er-gün Dinçman Robert Kollejde okumuş ve 1963 de oradan mühendislik diploması almışdır, şu kadar yıllık şöhreti ile Klişeci Kenan Bey bu genç için «Medarı iftihârımdır!.» diyor ki hem baba hem de evlâd için büyük mazhariyettir.

Gençliğinde spor ile de meşgul olmuş, ve o sahada da ağır bir yol seçmiş ve muvaffak °1-muşdu, 1925, 1926, 1927 yıllarının Türkiye halter şampiyonudur.

Bibi. : C. Çetin, Sıfırdan başlayıp nasıl milyoner oldular; Hakkı Göktürk, Not.

DİNDAK (Mahmud) — 1965 yılı sonlarında Türkiyede Bıyık Kırallığı iddiası ortaya atılmış ve kendisinden önce uzun bıyıklan ile tanınmış kimselere, bu arada bilhassa îstanbulda manav Receb Doğruer'e meydan okumuş bir Gürünlü vatandaş (B.: Doğruer, Receb). Güründeki işinin ne olduğu tesbit edilemedi. Ekim ayının son

İSTANBUL


günlerinde îstanbula gelmiş, ancak bir kaç gün kalabilmiş, sokaklarda bıyık nümayişi ile dolaşmış, Receb Doğruer ile buluşamamış v« Ankara üzerinden memleketine dönmüştür, istanbul Ansiklopedisi adına kendisi ile görüşüleme-

Mahmud Dindar (Resim : Ö. Tel)

di. Günlük gazetelerin kaydına göre 1,81 boyunda ve 87 kilo ağırlığında olub övündüğü bıyıkları iki ucu arasında 65 santim uzunluğunda idi ve uçlarını kulaklarının arkasına gözlük kolu gibi atub serebilmekte idi. (Manav Recebin bıyığının uzunluğu 78 santim, 1965 de Dünya Bıyık Kiralı Hindli Mesuriye Din'in bıyığının uzunluğu 2 metre 62 santim), ve yastıkh bıyık idi, yâni bıyık tellerini çenenin iki yanında sakal telleri ile karışmış olup, bıyık şeklinde görülüp kulakların ardına sarılan veya omuzlar üstünde salınan kısım aslında sakal kıllarıdır.

Şu satırlar Gürünlü Mahmud Dindar'ın gazetelerde yayınlanmış sözleridir: «îstanbulun yabancısıyım, Manav Recebi aradım, bulamadım, nâmı bizim Sivas iline kadar geldi, bıyıklarının benimkiler kadar uzun olduğunu sanmıyorum, ben bıyıklarım limonla beslerim. Dört kere evlendim, karımın biri öldü, ikisini boşadım; soyadımız Dindar ama kendimiz de dindarız, hocalığım da vardır, beş vakit namazımızı kılarız, müslümanlıkda dokuz kadına kadar alınır» (Hürriyet Gazetesi). Kişinin hüviyetini beyan yolunda bu gibi sözlere eskiden «İntakı Hak» denilirdi.

DÎNDAŞ SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fâtih İlçesinin Fener Bucağının Kâtib Muslihiddin Mahahllesi sokakalarmdan-

dır; bu mahallenin Tevkii Cafer Mahallesi ile sınırını teşkil eden ve Haliç yalısına doğru inen Kiremit Caddesi ile Kazancı Selim Sokağı arasında bir aralık sokakdır, 12 basamaklı ve basamakları geniş kaba taş döşeli bir merdivenli sokakdır, Kiremit Caddesinden Kazancı Selim Sokağına doğru yükselir; 3-4 katlı kagir ve eski yapı binalar arasından geçer, bir de ahşab ev vardır; bu sokakda l kapu numaralı evde Fenerde görülen Bizans kalıntısı binalardandır (Aralık 1966).

Hâlid ERAKTAN

DÎNGİL SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fâtih Kazasının Şehremini Nâ-hihyesine Melek Hâtûn Mahallesi sokaklarından; Dutlu Bakkal Sokağı ile Selâmağası Sokağı arasında uzanır; Gümüş Çayın sokağı ve Çıngırak Sokağı ile kavuşakları vardır (1934 B. Ş. R. Pafta 10/71); yerine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Aralık 1966),

DÎNÎBÜTÜN SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fâtih İlçesisin Fener Bucağında Küçükmustafapaşa ve Müftüali mahalleleri arasında sınır sokakdır, Haliç Caddesi ile Karasarıklı sokağı arasında uzanır, Tiftik sokağı ile dört yol ağzı yaparak kesişir (1934 B. Ş. R. Pafta 8/93-97); yerinde ise Karasanklı Sokağı üzerinde bir çıkmaz sokakdır; bir araba geçecek genişlikde bakımsız bir toprak yol olarak başlar ve az ileride genişçe bir arsa hâlini alır; üzerinde çoğu tek katlı on kadar bina vardır. Sokağı 10/1 kapu numaralı bina kapamışdır ki bunun yanında da bir geçidden eğilmek suretiyle küçük çocuklar arka tarafa geçebilmekte idi. Sokak sakinleri hemen tamamen Karadeniz yalısı ahâlisindendir (Aralık 1966).

Hâlid ERAKTAN

DİNMEZ (Aysel) — Aktris, çağdaş Türk tiyatrosunun kıymetlerinden; kendisi ile Hayat Mecmuası adına konuşan Enis R. Olcayto'ya hayatını şöyle anlatmışdır:

«22 Mayıs 1938 de İzmit'te doğdum. Babam, İzmit Nafia Müdürüydü. Büyük babam, divan edebiyatında şiirleri ve besteleriyle tanınmış Mahmud Celâleddin Paşa'dır. Çocukluğumda alaturka musikinin en güzel örneklerini tanıdım. Eniştem Dr. Şükrü Şenozan'dır ki bugün

çok sevilmiş bestelerin sahibidir. Mahmud Celâleddin Paşa'mn «Sen beni bir buseye ettin feda» şarkısiyle, eniştem Şükrü Şenozan'm «Gözlerinden, içti gönlüm neşeyi» şarkılarım çok severim- İzmit'te Ulugazi ve Yeni Turan İlkokullarından sonra İzmit Ortaokuluna başladım İstanbul Çapa Kız Enstitüsü'nde ve İstanbul Konservatuarı Tiyatro ve Bale Bölümlerinde okudum. Tiyatroya profesyonel olarak geçişim 1955 yılında oldu. Muammer Karaca Tiyatrosu'nun müdürü, teyzemin oğlunu tanırmış. Bir piyes için genç kız rolünü yapacak artist arıyorlar-mış. Teyzezadem bana teklif edince Karaca Ti-yatro'ya gittim. Disiplinli ve intizamlı bir çalışmaları vardı. Bu ciddî havayı beğendim ve altı yıl o tiyatroda çalıştım. 600 lira aylıkla başlamıştım, ayrıldığını zaman maaşım 2.000 liraya çıkmıştı. Sahnede rahatlığı, okulda öğrenilemi-yecek pratik bilgiyi Muammer Karaca'dan öğrendim. Bu, bir çeşit «çekirdekten yetişme» oldu. Bütün turnelere katıldım. «Millî İhtikâr Şirketi», «Cibâli Karakolu» «Mahmut Heykel», «Sabık Bakan», «Müsteşar Bey», «Adnan Bey Duymasın», «Cünbüs Palas», «Bulunmaz Damat», «Anna Frank'ın Hâtıra Defteri», «Tahta Çanaklar», Naşit Tiyatrosu'nda «Ahududu» Alpago Tiyatrosunda «Hayat Tatlıdır», Dormen Tiyatrosunda «Borusunu Öttüren» piyeslerinde oynadım. Bu arada, talihsiz geçen üç film çalışmam da var: «Kanun Der ki», «Bir Gecelik Gelin» ve «Kanun Kanundur» filmlerinde müsait olmıyan şartlar, aksi tesadüfler içinde oynadım- Sahnede en beğendiğim Anna Frank'daki rolümdür. Steinbeck ve Cronin'i okumakdan hoşlanırım, klâsik batı bestecilerinden Çaykovski ile Brahms'ı severim; en çok tesiri altında kaldığım kitab da «Pollyanna» dır» (Hayat).

Enis R. Olcayto sanatkârı şu satırlarla tasvir ediyor :

«Ucu hahfifçe yukarı kalkık burnu, yuvarlak ve geniş alnı, ince, uzun yüzü yeşil ile mavi arasında, iri güzel gözleri var. Kibar, tatlı ve ciddî konuşuyor. Her hâlinde, her hareketinde büyük bir asaletin izleri farkediliyor. Ben çok az sinema ve tiyatro artistinde bu derece hanımefendi, bu kadar gerçek kibar tavır ve hareketler görebildim.» «Hayat, 1963).

DİNO (Âbidin) — «Ressam; 1913 de îstanbulda doğmuşdur. İlk desenlerini dergi ve gazetelerde yayınlamışdır (1928). D Resim Grupu-nun kurucularındandır; çeşitli sanat akımları



DİNO (Arif)

— 4602 —


istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

• DİEEKLEBAEASI


içinde ve değişik sanat kollarında (seramik, film ressamlığı) çalışmışdır. Yurt dışında bir çok geziler yapmiş ve kendi kendini yetiştirmiş-dir- Roma, Edingurg, Paris sergilerine katılmış, Amsterdam, Paris, NewYorkda sergiler açmış-dır. Paris, Bruxelles, Berlin, Viyana ve Roma'-da açılan «Bugünün Türk Sanatı Sergisi» ne katılmışdır (1964). Türkiye ve yurt dışındaki koleksiyonlarda, îstanbul Resim ve Heykel Müzesinde eserleri vardır- Eserleri arasında: «Esrarkeşler» (demir uçlu kalemle çizgi), «Kompozisyon» (yağlı boya), «Ünlü adamlar» (Yağlı boya) bulunmaktadır.» (Türk Ansiklopedisi).

Pertev Boyar «Türk Ressamları» isimli eserinde şunları yazıyor: «Âbidin Dino orta tahsilini îstanbulda Robert College'de yapmışdır. Halk resimlerini, tuluat tiyatroları afişlerini, tatar arabalarının tezyinatını tedkik eden bir ressam olup Rusyada üç sene sinema dekoratörlüğü tahsili yapmışdır. Bu tecessüsleri takdire şayandır. Ancak samimiyetle bağlandığı halk resmi esprisiyle eserlerinde yapmacık bir safiyet görülür».

Uzunca bir zamandanberi Parisde yerleşmiş, yurd dışında yaşamaktadır. 1966 yılında, İngiliz millî takımının kazandığı Dünya Kupası Maçı filminin rejisörlüğünü yapmış ve büyük bir başarı göstererek çok geniş ilgi çekmişdir. Aşağıdaki satırları Hürriyet Gazetesinden alıyoruz: «Dünya Futbol Kupası maçının filmi sona ermiş ve galası yapümışdır. Tanınmış Türk ressamı Âbidin Dino'nun baş rejisörlüğünü yapdığı film önce Londra basınına gösterilmişdi; İngiliz ve bütün Avrupa basını «Goal» adını taşıyan bu i filmi çok başarılı bulmuşdur ve rejisör Âbidin Dino'yu tebrik etmişlerdir.


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   83   84   85   86   87   88   89   90   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin