İstanbul ansiklopediSİ istanbul Hanımı Resim : Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə88/91
tarix11.09.2018
ölçüsü5,85 Mb.
#80346
1   ...   83   84   85   86   87   88   89   90   91

İSTANBUL

saklayacağına güvenemeyen kaatil gene arnavud o düğün gecesi itirafını yapdıkdan az sonra yalıdan kaçmış. Fakat onun dilber yüzündeki göz yaşlarını asla unutmayan Karaoğlan Dimitri yıllarca sonra benimdir dediği meşhur türküyü yapmış; türkünün güftesi şudur :

Drama Köprüsün Hasan Gece mi geçtin,

Bre Hasan gece mi geçdin t

Ecel şerbetini Hasan Ölmeden içdin,

Bre Hasan ölmeden içdin?

Anandan babandan Hasan sen vaz mı geçdîn,

Bre Hasan sen vaz mı geçdin?

At martini Debreli Hasan Dağlar inlesin Drama mahbesinde Hasan Nâmın söylensin î

Hayatının son yirmi yılında saz hocalığı yapan Karaoğlan Dimitri 1910 yılında 74 yaşında vefat etmişdir. Son deminde islâmiyeti kabul etmiş ve Ayvansaray Kapusu dışında Tokmak Tepe mezarlığına defnedilmişdir.

Reşad MİMAROĞLU

DÎMÎTRÎ (Trabzonlu Laz) — İkinci Sultan Abdülhamid devrinde Galata Yağkapanı İskelesi kayıkçılarından, namlı kabadayılardan, Galata Hendeği Sandığının da en seçkin tulumbacılarından, gaayet yakışıklı, levend endam bir adamdı; 1880 de Galatanın namlı sikirdim bıçkınlarından olub dâima yanında gezdirdiği Balıkçı îspironun çırağı şâbıemred Yaniyi akşam üstü bir meyhane âleminden sonra Yağkapanı İskelesinde bıçakla vurub öldürmüşdü. Bu cinayet Galatanın ayak takımı ve bilhassa tulumbacılar arasında derin akisler yapmışdı. Meyhaneden çıkıp kayıkla deniz safası yapacaklat-mış, Yaninin ağzından bir «Köpek» lâfı çıkmış, Laz: «Kime dedin?..» diye sormuş, çocuk da: «Sana dedim!..» demiş, iskelede bulunan bir kaç kayıkçı da gülmüş, Dimitrinin; bıçağı çekmesi ile Yaniyi cansız olarak yere sermesi bir olmuş. Hendek Sandığından geldiler, bu günahkardan devrin âdetince cinayete bir destan istediler, bir altında peşin verdiler, bir türlü yazamadım, kırık dökük bir şeyler çıkdı, fakat destan kalıbına koyamadım, altını geri vermek istedim ise de tulumbacılar kabul etmedi, «Yazdığın şeyler makbulümüzdür» dediler; garibdir ki Dimitrinin vurduğu oğlanın adı Yani iken, ben bana verilen isimleri karışdırmışım, destana

l



— 4S91

ANSİKLOPEDİSİ

maktulün adı olarak ustası Isporunun ismini yazmışım, bu hatayı da hoş gördüler :

Düşerse ger bir âşık dilberin alçağına Gözlerini kan burur el atar bıçağına

Mestâne gözleri var kırlangıcın kanadı Sırma perçemli yârin tspiro güzel adı

Balıkçıdır bıçkınım ham gömüş baldır topuk Gelmez ele avuca haşarı haylaz kopuk

Aşıka cevrü cefâ durmaz sözünde bir gün İllerle muhabbeti illerle dernek düğün

Revâmıydi tspirom köpek dîyesin bana Ben ki nakdi canımı virmek isterken sana

Aşkınla zebun sanub güldü bir kaç hergele Gök yduldı basıma sanki cökdtt iskele

îkî tokat yiyerek görünce dal hançeri Bir adım ataımaytsb vahhşet ald* dilberi

Düşmüş ayaklanma af it diye yalvarır Sarhoşum yoksa elim bıçağa nasıl vanr

Varsun îtsün hakaaret niçün kıydım o yâre Çakıl meme üstünden aşub üç derîn yâre

tspirotnun aşkına hergfin çekerken kürek Ayağımda zincirler meskenim oldu kürek

Laz Dimitrinin Cerîdei Mahâkimi Adliyede bir resmi vardır; fotoğrafından şimşir üzerine hak edilerek basılmış bu resini meşhur hakkak Antranik'in bir şaheseridir, sanki kağıd üzerine bir ressam kara kalemle yapmış gibidir. Şimşir hakkâkliği üzerinde dünyâda eşi olmayan o şimşir parçasının yeri bugün Türk Resim ve Heykel Müzesi, bir Türk Güzel Sanatlar Müzesi alması lâzım gelirdi; kim bilir nereye atılmış, kayboîmuşdur.

Vâsıf HİÇ

İ

DÎMİTRl (Yamalı) — 1885 ile 1890 arasında Galata ile Beyoğlunun namlı serserilerinden bir rum; taban depdiği itlik yolunun nişanı yüzündeki bir derin bıçak yarası izinden ötürü «Yamalı» lakabı verilmiş idi. Tarlaba-şının kaldırım fahişelerinden Fani adında bir kızın dostu olub Faninin güzelliği dillere des-



DÎMtTKÎ USTA

tan olmuş Osman adında kayıkçı bir laz delikanlısına gönül vermesi ve bu Yamalı Dimit-riden yüz çevirmesi üzere kendisini intikam hırsına kapdıran palikarya, bir gün Osmanın bulunduğu Defterdar iskelesine gitmiş ve delikanlının kayığına müşteri gibi binerek, deniz ortasında kendisini tanımayan rakibinin gafle-, tinden istifade ile elinde bir yoğurd çanağı içinde bulunan kezzabı yüzüne dökerek güzel kayıkçının iki gözünü birden yakarak kör et-mışdır. Deniz üstünde bu fşciayı gören diğer kayıklardaki kayıkçı ve yolcular tarafından yakalanıp zabıtaya teslim eliden Yamalı Dimitri mahkûm olub hapishaneye girdikden az sonra, Kanlı Harun adında yine kayıkçı esnafından bir laz tarafından Osmanın intikamı yolunda mahbushânede katîedilmişdir (B.: Osman, Altınoluk),

Vâsıf HİÇ

DÎMİTRİ KALFA — Ondokuzuncu asrın ilk yarısında Tersane hizmetinde bulunduğunu tahmin ettiğimiz bir gemi inşâiye kalfası - mi-marı; Gemlik çekek yerinde Tasrif iye Kapak Kalyonunu bu zât inşâ etmişdi, hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi (B.: Teşrif iye Kalyonu).

Bibi.: Bahriye Müzesi Rehberi.

DÎMlTRÎ KAPTAN — Şirketi Hayriye vapurlarının ilk kaptanlarından; yelkenli gemi kaptanı iken şirket hizmetine girmişdir, hayatı hakkında başka kayde rastlanmadı.

Bibi.: Boğaziçi ve Şirketi Hayriye

BÎMİTRİNİN GAZİNOSU — ikinci Abdülhamid devrinde büyük şöhret yapmış yerlerden biri; Pangaltıda Pangaltı Hamamının karşısında idi; her türlü içki bulunur, mezelerinin nefaseti ve çeşidi övülürdü. Pazar ve cuma günleri de ikindiden gece yarısına kadar saz bulunurdu, 1889-1891 yılları arasında devrin meşhur piyasa hânedelerinden Akripas ile Misak efendiler bu gazinoda okurlardı.

Bibi.: Sabah Gazetesi.

DÎMÎTRt USTA — On sekizinci asrın ilk yarısında yaşamış gemi yapıcı ustalardan, Ter-sânei Amire mimarbaşılığmda bulunmuşdur; cizye adı ile gayri müslimlerden alınan vergiden affı için 1728 tarihli bir ferman vardır; hayatı hakkında başka kayde rastlanmadı.

Bibi.: Ahmed Refik, XH. hilıcrî asırda istanbul hayatı.

DÎMİTRİYABİS (Pandeü)

4592


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 4583 —

DlMO (Kalikıratyah. Çiçek)


DlMİTRİYADİS (Pandeli) — 1895 iie 1899

arasında Yüksekkaldırımda bir rum tuhafiyecinin güzelliği dillere destan olmuş mürâhık çırağı; devrin kalender halk şâiri Üsküdarlı Âşık Râzi bu gencin ahvâlini şöyle anlatıyor:

Tuhafcı güzeli nrum oğlanı Çapkının kârı gönül talanı

Sürmeli Pandeli denilir çiçek Hüsnü yûnânînin timsâli gerçek

Yüksekkaldırmda dükkânı şuhun Arârat Dağında keştîsi Nûhun

Zangoç keşiş despot sarraf çorbacı Oğlan cümlesinin başının tacı

Kurulur meclisler kalenderine Hikmeti Eflâtun üzre terane

NakMur esatir efsâneleri Eeşkider Galata meyhaneleri

Simin pençesinde ntli erguvan Manır urumca semai divan

Siyehpuş keşişler U sîm endamı Derâguuşa takdis koymuşlar nâmı.

1889 ağustosunda, bir rum zenginin evinde hizmetkârlık eden bir rum kadını, efendisine sık sık gelen güzel Pandelinin henüz 17 yaşında bulunan kızı Despinayı iğfal ile kirletmiş olduğunu polise bildirmiş, ve zabıta tarafından tevkif edilen oğlan suçunu itiraf etmiş idi. Oğlanın tevkifi o kadar geniş bir alâka ve heyecan uyandırmış idiki Galata ve Beyoğlu sarrafları, takım takım papazlar zabtiye nezâretine giderek şe-faatde bulunmuşlar ve hatta, başda efendileri olan zengin, hizmetçi kadın ile magdûre kızım davalarından vaz geçirtmek için iknâa, çalışmışlar, ikna içinde türlü yollardan tehdid etmişlerdi. Yüksekkaldmmdaki mâhud dükkân da günlerce gürültülü münakaşalara sahne olmuş, önünde biriken meraklı fcalabaleığı yüzünden, yol sökülüp geçilemez olmuşdu. Güzel Pandelinin tevkifhanede bir hafta kadar yatması, oradaki eşirrâ ve hayta güruhu arasında da hayli gulguleye, velveleye sebeb olmuşdu. Pandeli Dimitriadis Despina Kıza diyet olarak takdir olunan elli altın kef îletle tahliye edilmiş, ve tev-

kifhaneden çıkdığının ertesi günü de bir keşiş tarafından Yunanistana kaçırılmışa*.

DljYrfTRlYADİS (Yuvanis D.) — Geçen asrın sonlarında yaşamış ve İstanbuldaki rum mekteblerinde türkce ve fransızca muallimliği yapmış bir zât; 1888 de Ebüzziya Matbaasında basılmış «Dumbi Emsali Osmaniye ve Franse-viye» isimli 353 darbı meseli ihtiva eden küçük boyda 26 sayfalık bir risalesi vardır. Hayatı hakkında bilgi edinilemedi.

DÎMtTRÎYEF — îstanbulun kara işgal yıllarında, 1919-1920 arasında Beyoğlunun meşhur kaldırım oğlanlarından bir rum; bir veledi zina olub babasının sözde bir rus kaptanı olduğu iddia ederdi, Dimitri adını da bundan ötürü Di-mitriyefe çevirmişdi, o tarihlerde 21-22 yaşlarında harikulade dilber bir gencdi, güzelliğinden ötürü de «Adonis» lakabı ile anılır idi; fransız işgal kuvvetine mensub Victor Berzoles adında nüfuzlu sapık bir adamın sikirdim mahbubu olmuş, azgın denilecek derecede şımarmışdı; güzel patinaj yapardı, usta bir dansördü, bir arada boksörlük taslamış, ellerinde boks eldivenleri ile çıplak resimlerini çekdirerek, «le celebre boxeur cientifique rus» (meşhur fennî rus boksörü) ibaresini de yazdırarak hayli kart postal satmışdı. Hiç ringe çıkmamış olduğu halde o devrin gene ve cesur Türk boksörü Zeynel'e meydan okumuş ve Zeynel ile azgın bir palikarya kalabalığının doldurduğu bir boks salonunda karşılaşmışdı; fakat Zeynel, salonu dolduran palikaryalılarm tehdidkâr şamatasına ehemmiyet vermeyerek Berzoles'in dilber şıkırdımım kepaze etmiş, Dimitriyef 4. ravundda perişan bir halde maçı terketmişdi; Zeynel de boks salonundan, amerikalı iki bahriye neferinin himayesinde selâmetle çıkabilmişdi (B.: Akandefe, Zeynel). Bu maçdan az sonra da Berjoles mah-bubunu alarak memleketine gitmişdir.

Bibi.: DiL Namık, Not. ,

DÎMÎTRÎYU (Panayoti) — Geçen asır sonlarında meşhur bir kasa hırsızı; esâfil ve erâzil arasında «Aynalı Panayot» ve «Piç Panayot» la-kablan ile anılırdı; Tatavlalı olub 1875 yılında doğmuş olacakdır; «Tatavla Güzeli» diye meşhur Eftimiya isminde bir fahişenin oğlu oîub bir sefalet ve rezalet girdabı içinden yetişmiş, onbeş yaşlarında ve Galatanın kayık, mavuna-cı güruhunun bâîçei hevesâtı iken yan kesicilik

suçu ile yakalanmış, mahbushâne de ceza müddetini doldurmakda olan Çilingir Kosti adındaki bir kasa hırsızı ile tanışmış, bir yıl kadar yatıp hürriyetine kavuşdukdan sonra Çilingir Kosti ile beraber yaşamaya başlamışdı. 1895 de yirmi yaşında iken Hacı Dâvud Vapur Kumpanyasının yazıhanesine girerek kırdıkları kasadan 3000 lira alıp (o devre göre çok büyük para) Mısıra kaçmışlardı, fakat İskenderiye ayak basar basmaz yakalanmışlardı. Panayot İskenderiye-de Mısır hizmetinde bir ingiliz komiserini aşırı derecede güzelliği ile teşhir ederek ve üçbin altından hissesine düşen bin altının yarısına dildâdesine vererek sözde karakoldan kaçmış, dört yıl kadar Yunanistanda bir kaç ay da Ay-narozda kaldıkdan sonra tekrar îskenderiyeye dönmüş, bir parasız, sefil bir kılık kıyâfetde ateşçi olarak girdiği bir ingiliz vapuru ile İstan-bula gelmişdi; Kuruçeşmede Andonaki adında bir rum gencinin yalısına sandalcı olarak kapu-•..•• lanmış, bu adamın hafif meşreb zevcesinin gön lünü çeîerek hanımına oynaş olmuşdur. Bir ge t& Kuruçeşmede diğer bir rum zencinin evine hırsız girerek kasa kırmak suretiyle büyük bir hırsızlık olmuş; zabıta, Çilingir Kosti tarzı kırılmış kasadan, Kosti mahbesde olduğu için, Pano-yotiniîı îstanbulda bulunduğu hükmünü vermiş, bir kaç gün sonra da Şıkırdımı türlü rezaletleri ile çocukluğundan beri tanıyan bir polis Niyazi Efendi Panoyotiyi teşhis ederek tevkif etmiş, ve gene, yakışıklı sandalcının usta bir kasa hırsızı olduğu meydana çıkmışdı; 1899 dan sonra adı işidilmedi.

DlMO (Kalikıratyah Çiçek) — Hırsız ve kaatil; Kalikıratyalı (bu istanbul köyünün adı zamanımızda Mimar Sinan'dır B-: Mimar Sinan) .zengin bir balıkçının oğlu olub kötü yola on üç yaşında iken babasının çekmecesinden yüz altın çalarak sapmış ve Kefelonyah bir kaptanla Yunanistana kaçmışdır; bir müddet sonra kaptanın gemideki sandığından da ikiyüz altın ve bir altın saat çalarak bir tayfa ile beraber Aynaroza kaçmış ve bir manastırda keşiş yamağı olmuş-iur. Fakat orada da nefsini İslah edemeyerek 1885 de îstanbula gelerek Galatanın rum şerirleri arasına katılmışdır. O tarihde henüz onsekiz yaşında nevhat bir kopil idi; Arnavudköyünde çilek tarlaları olan bağçıvan Hristonun yanma yanaşma olarak girmiş, bir kaç gün sonra da çirkin münâsebetlerden doğmuş bir kavgada Hristoyu bıçak ile vurarak öldürmüş, kaçmış,

• ,cinâyetden sanık olarak arandığı sırada o yılın mart ayı içinde bir gece Beyoğlunda Londra Birahanesi yanında kuyumcu Corci'nin dükkânını soyar iken suç üstü yakalanmışdı. Önce ismini inkâr ile adının Niko ve yunan tab'alı bir gemici olduğunu söylemiş ise de tevkithânede hırsızlıkdan maznun Kefalonyalı kaptanın bir tayfası teşhis edilerek Hristonun kaatili olduğu anlaşılmış, yaşının küçüklüğü dolayısı ile her iki suçundan oniki sene hapse mahkûm olmuşdur, ve Sinob Kalesi Mahbushânesine gönderil-mişdir. Orada «Tahtî» mahlasını kullanan kaatil halk şâiri Hopalı Şaban Reisin sikirdim uşağı olmuşdur, ki Şaban Reisin bu Çiçek Dimo için iki dîvânı vardır. Âkibeti tesbit edilemedi.



Çiçek Dimo

Besim etrafında Tahtî'nin bir kıt'ası ile bir gül tutan elin altında şunlar yazıtodır: «Çiçek Dimi nam kanlu oğlanın resmidir. Eseri Nusret, hatırai mahbushâne, KaTai Sinob sene 1305». (Resim: Karakalemle yapılmış aslından Ömer Tel eli ile kopya.




— 4594
DİMO (Kaptan)

DÎVAN


Âşkım vallahi yahu kalbim al kan ağlayor

Bin mihensiz geçmez ânım ruhum her an ağlayor

Öldür Aliâhım beni dür eyledinse lutfunu 01 Resule bin kasem sinemde îman ağlayor

H«p cefâ çekmek mi dünyâ bir güzel gün yok mudur Namusumu teşkil ider sûretde vicdan ağlayor

Razıyım bîr nabze lütfet bin cehennem nârına Loıtfa sâhib olmamış firdevsdie sultan ağlayor

Yâ ilâhî eyle ilham Dimo nâm ol kâfire Tâki uzletde bugün Tahtîye şeytan ağlayor

DÎVAN

Çıkdı sibyan üresinden geldi âşık koynuna



Bak şu zindan içinde sen kanbtır felek oyununa

Bîr buçuk yıl ahi hasret çekdi âgık mehveşe GeMi işte kâfiroğlu putun asmış boynuna

Postu sermiş gamhâneye hemdemi Çîcek Dimo Yanyana barutla âteş vebal kimin boynuna

Tahtiyâ gel pâyini büs eyle sen ol çapkının Derk ©ylesün riâyeti mahbesin kaanûnuna

Çiçek Dimonun yine Sinob mahkûmlarından halk ressamı ve şâid Kahveci Nusret tarafından yapılmış güzel bir resmi vardır. Bibi.: Nusret, Zindan. Şiirleri.

DİMO (Kaptan) — Geçen asır sonlarında Beyoğlunun aşırı derecede güzelliği ile meşhur bir kaldırım kırığı ve hırsız, rum delikanlısı; aslı Sürnıenenin biristiyan lazlarından olup mürâhıklik çağında cırmık kaptanlarından Trabzonlu Laz Nikolinin yanında zenâne olarak dolaşmış, bir istanbul seferinde Galatada, yalın ayak ve hırpanî kılıkla girdiği bir meyhanede, erbabı tarafından Galata ve Beyoğlun-da geçen akçe olacağı anlatılmış, hasis kaptanın gemisinden fuhuş girdabına düşmüşdür, ve pek çabuk büyük şehrin kirli şöhretlerinden biri olmuşdur; ki o sırada Papazm Dimo denilen bir odası, akranı ve benzeri ile beraber, yasak çıplak resimlerin gizli ticâreti ile meşgul yine hepsi rum olan fotoğrafçılar tarafından re-

istanbul

simleri çekilmiş ve erbabına sattlmışdır (B.: Dimo, Papazın). Üsküdarlı halk şâiri Âşık Râ-zinin bu iki Dimo için bir manzumesi vardır:

Beyoğlunun vardır iki Ditnosu Kaldırım çiçeği keman ebrusu

Birine Papazın Dimosu dirler Fener Çarşısında nevcivan berber

Biri de Kaptanın Dimosu şehbaz Baldır bacak çıplak Sürmeneli laz

Kaptanın Çıplağı Papazın Gülü Tızmantınlların sîne bülbülü

Türlü türlü caka, afi, kurumlar Perçemleri yağlı süslü urumlar

Pür safa meygede, dilküşâ halvet Gabice idilür haneye davet

Çakar da badeyi yatur mestâne Var selâm et Papaz ile Kaptâne

Çıplak resim maddesinden tâki bata uğramış, uslanmamış, hapse mahkûm olmuş ve mahpushanede azılı hıısızlar âguuşunda tâlim ve terbiye görmüş, usta bir gece hırsızı, bilhassa liman korsanı olmuşdur. 1900 de Marko, Mi-hal ve Sava adında üç korsanla beraber kayık ile gidib girdikleri Fındıklıda bir yalıda suç üstünde yakalanmışlar ve 20-21 yaşlarında bulunan Kaptanın Dimo üç sene hapse mahkûm olmuşdur. Aşağıdaki satırları Sabah Gazetesinden naklediyoruz: «Galatada metruk bir mahzende tahminen yirmi beş yaşlarında hırpanî kılıklı bir gene adam ölü olarak bulunmuşdur. yapılan tahkikatda uygunsuz güruhundan ve meşhur liman hıhrsızlarından Kaptanın Dimo diye mâruf bir rum olduğu anlaşılmışdı. Dimo gece barınmak için girdiği mahzende soğukdan donarak olmuşdur» (Şubat, 1903).

Bibi.: Sabah Gazetesi; Servet Gazetesi; Râzi, not.

DÎMO (Kumburgazh Oğlan) - 19081 üe

1909 da, meşrûtiyetin ilk senelerinde Kagıdha-ne Köyünden bir yandan Kilyosa, bir yandan da Çatalcaya kadar uzanan saha içinde şekaa-vet yapan bir çetenin o tarihtede henüz 18 yaşında bulunan mürâhik reisi; ahlâksız tafa-rnmdan pek dilber bir rum kopili olup, uç

ANSİKLOPEDİSİ

ayakdaşı da hayta güruhundan kendisinin şevleri yerinde Bekâr Hristo, Kalafatçı Yorgi ve Kıbtii nasrânî Kara Miço adındaki mükerrer sabıka sahihleriydi önceleri çete reisi Bekâr Hristo zan editaıiş ve Galatada Sidikli Despi-nanın umumhanesinde uşak adı altında çalışan Kumburgazh Dimoyu da yanında gezdirdiği zan edilmişdi. Çetenin takibine memur jandarma mülazimi Kâzım Efendi haydudlardan üçünü İsparta kule Demiryolu istasyonu civarında sı-kışdırıp yakalamış, içlerinde Dimo bulunamayınca eski umumhane uşağının şakiler tarafından katledildiği şübhesine düşülmüşdü; fakat Bekâr Hristo: «Biz onu nasıl öldürebiliriz ki Dimo bizim hem maşukumuz hem de reisimizdir, bu yola da onun emri ile kelle koyduk» demişdir. Kötü gencin Galataya fişek almak için gittiği öğrenilmiş ve bir gece umumhanelere yapılan ânı baskınla bir arama Oğlan Dimo eski maması Despinanın evinde Kalyopi ismindeki kızın koynunda uyur iken yakalan-mışdır. Dimo, Hristo ve Yorgı beşer yıl pranga bendliği; Kara Miço ise 1907 de parasına tamah ederek zengin bir celebi ağılarına giderken yolda kesdiğiııden ve ve o tarihdenberi hâli firarda bulunub giyâben îdama mahkûm olduğundan bu sefer vicâben îdama mahhkûm olmuşdur.

SERVET


DİMO (Papazın) — Geçen asır sonlarında Beyoğlunun aşırı derece güzelliği ile meşhur bir kaldırım kırığı ve kaatil rum delikanlısı; Haliç fenerinde mürâhik berber çırağı iken dildâdesi bir papaz tarafından iğfal edilmiş ve Çaka adında bîr ahır uşağı ve beygir sürücüsü tarafından da fuhuş girdabına sürüklenmişdir; kısa bir za-jnan sonra da Kaptanın Dimo diye anılam adaşı ve akranı diğer bir rum genci ile beraber o kirli âlemlerin şöhretlerinden olmuşdur, öyle ki, yasak çıplak resimlerin gizli ticâreti ile meşgul yine hepsi rum olan fotoğrafçılar tarafından resimleri çekilmiş ve erbabına satılmışdır (B.: Dimo, Kaptanın). Beyoğlu ve Galatanıh azılı serserilerinden Karakaçan Yorginin pençesi altına giren Papazın Dimo 1898 de ondokuz yaşında bulunur iken şevheri yerinde o serseri ile bir akşam Tatavlada (Kurtuluşda) bir meyhanede körkütük sarhoş'olmuş ve o sırada beygir sürücüsü Çako ile karşılaşmışdır; «Beni para için bu yollara sürükleyip mahveden sensin» diye Ça-koyu büyük bir bıçak ile karnında» vurup öl-

DİM0
4595 —

dürmüşdür. Önce Karakaçan Yorgi delikanlısını kurtarmak için suçu üstüne almak istemiş ise de koca bir meyhane halkının şâhidliği karşısında Papazın Dimo, hafifletici sebebler olduğu için beş sene kürek cezasına mahkûm olmuş ve sonra adı duyulmamış, gâiblere karışmışdı. Gönderildiği Rodos zindanında ölmüş olacakdır. Bibi.: Sabah Gazetesi, Servet Gazetesi; Râzi, nit,

DÎMO (Paşa Şıhırdımı tmrozlu) — 1880 ile 1885 arasında Kanlıcada Bahâî Körfezi (Kanlıca Koyu) üzerinde Fıstıklı Yalı diye meşhur Şe-rifpaşazâdeler yalısında kayıkçılık yapmış güzel bir rum genci. Tophane ketebesinden Üsküdarlı halk şâiri Âşık Râzi kendine has edada bir gazel ile övdüğü bu delikanlı hakkında şunları anlatıyor: «1298-1300 yıllarında 18-20 yaşlarında güzellikde âfeti devran idi. Tophane Meclisi âzasından Kanlıcah Şerifpaşazâde Miralay Hakkı Beyefendi bir rum kaptan vâsıtası ile İmroz-dan getirtmiş idi; gaayetle makbulü hem kayık-

Papazın Dimo (Resim: S. Bozcalı)

DtMONUN MEYHANESİ

—. 4596 —

İSTANBUL


cısı hem uşağı idi. Beyefendimizin meşhur Fıstıklı Yalısında Fıstık ağaçları altında bir gece bir âlî ziyafeti oldu. Saz, köçek, orta oyunu ve meclis işret tamam kurulmuşdur. Dimo o gün denize girmiş ,ayağım istiridyeye derince kestirmiş, çıplak ayağı sarılı, meclise hizmet ederken topallar idi. Sünnetçi Cerrah Mehmed Efendi de Kanlıcalı olub o gece misafirler arasında idi, keyifler kıvamına geldikde: — Böyle bir hüsün sâhihbi oğlanın küfrü dalâletde kalması reva değildir, sen emret beyim, gidüb alâtımı alayım geleyim, şu oğlanı sünnet edivereyim, meclisimiz sünnet cemiyeti olsun dedi..», Hakkı Bey-fendinin muvafakati ile hanesine gidip alâtını getirdi. Hakkı Beyfendi Kayıkçı Dimoya: — Seni şimdi sünnet ettireyim, müslüman olmaya razı mısın?., diye sorduğunda oğlan şaşırdı; «Siz bilirsiniz efendim!..» derdemez Beyfendinin emri ile bağçeye bir hasır serildi, üstüne mükellef bir döşek yapıldı ve Dimoyu sünnet ederek içine yatırdılar. Vakit gece yarısını bulmuş idi ki haber Kanlıcaya yayıldı, hemen bütün köy halkı ayağa kalkdı. Yaranın işret sofrası yerine düğün sofraları kuruldu. Öyle tantanalı düğün oldu ki tarif edilemez; Hakkı Beyfendi cebindeki altın saatini çıkarıp hediye etti, Kayıkçı güzeline hediyeler yağdı, yasdığmın altında mübalağ-sız beşyüz altın kadar nakid toplandı. Beyfendi Tophaneye Meclise geldiği günler Dimoyu bizim odaya alır idim, mevsime muvafik çay, sahleb, şerbet, dondurma ikram eder idim. O aşinalığın şevki ile o gece kesemizi biz de kayıkçı oğlanın yastığı altına bırakdık idi. Fakat oğlan müslü-maıı olmadı. Sünnet cemiyetinden bir müddet sonra Hakkı Beyfendinin hizmetinden ayrılarak Doktor Zoiros Paşaya kayıkçı oldu. Bu günahkâr Râzi ile aşinalığı devam ettirmişdir. 1302 (1885) eylülünde idi, Üsküdarda fakirhaneye gelüb üç gece kadar misafir kaldı, Aynaroza gidip keşiş olacağını söyledi. Karârından caydıra-madım». Koca kalender şâirin her halde Zoiros Paşaya îmâ ile «Paşa Şıkırdımı» lakabını verdiği îmrozlu Kayıkçı Dimo şânmdaki manzumesi şudur :

Paşa Şıkırdımı dirler Dimoya Kayıkcıgüzeli o selvi boya

Meygedede -bir §eb alub karşıma Seyrettim çapkını ben doya doya

Deryada güneşde yanmış gövermig O dilber yüzünde ne tath boya

Dalfesinde püskül alnında perçem Fettan gözlerinde kirpiği oya

Ak dimiden donu helâli gömlek Pek de yakışmışdır palikaryaya

Hele bak çalıma ince belinden Topuklar ardınca kuşak salmaya

Tulumcacılıkda külnanbeylikde Dengi değil isen kalırsın yaya

Keştii aşk ile geldik sığındık Kani icada lenger atarak koya

Anadoî yalısı bu yıl anınla Reşkâver olmuşdur karşı yakaya

Şerifpaşazâde Hakkı Beyfendi Sünnet ettirmişdir vurup şakaya

Soyub da o şahı cirki küfrünü Gerekdir Hazreti Ubeyd yıkaya

Hemen Hak kazadan türlü belâdan Hele kem nazardan anı saklaya

Sahili deryada kesdirmig kopil Çıplak ayağını istiriyyaya

İksiri aşk ile merhem iderek Yolladım gönlümü yaraya koya

Derâguuş ittikde kalenrâne Nevmü nâzik oldu o çetin kaya

Narayı hey heye Râziyâ yol ver Yedi kat gökdeki melekler duya

Vâsıf HÎÇ

DİMO'NUN MEYHANESİ — Geçen asrın ilk yarısında Galatanın meşhur meyhanelerinden biri; deniz kenarında, Karaoğlan îskelesi yanında harâbathâne olub Üsküdarlı halk şâiri Âşık Râzinin: «Ben yetişmedim, görmedim» diyerek rivayetler üzerine nakline göre her gece içinde kırk elli hâneberduş yatar dârülned-vei haşerât imiş. 1866 da vefat etmiş olub kabri Kazlıçeşme Bektaşi Tekkesi naziresinde olan Dilâver Babanın bu meyhane için en az yüzelli kıta tahmin ettiğimiz uzun bir manzumesi


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   83   84   85   86   87   88   89   90   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin