İstanbul ansiklopediSİ



Yüklə 5,06 Mb.
səhifə65/76
tarix04.01.2019
ölçüsü5,06 Mb.
#90131
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   76

İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

- 5683 -

FEKlHA TEVFlK DAĞ





kati ve hem de paşasının himâyesi ile Divânı Hümâyun başkâtibi, 1573 de de Nişancı oldu (B. : Nişancı); nişancılığı zamanındadır yıllardan beri hazırladığı "Münşeât-üs Selâtin" i kitab hâline koyarak 1575 de,Sadırâzam So-kollu Mehmed Paşanın delâleti ile devrin pâdişâhı Üçüncü Sultan Murada takdim etti; So-kollu'ya karşı bir küçüklük duygusu ile sinsi bir kin besleyen Sultan Murad, paşanın adamı olan Feridun Beyin eserine lâyık olduğu alâkayı göstermedi; o devrin ünlü müverrihi Selânikli Mustafa Efendi bu istiskal için: "...ukalâyı devrin hayretde kalmışdır" diyor. Sokol-lu'ya karşı garib bir de aciz duyan pâdişâh onun yakınlarını hırpalamakla, bilvasıta darbeler vurmaya çalışdı, bu arada 1576 da Nişancı Feridun Beyi azlederek Semendire sancak beyliği ile İstanbul'dan uzaklaştırdı; oradan da Köstendil sancak beyliğine nakledildi, istanbul'a ancak beş sene sonra dönebildi, 1579 da Sokollu Mehmed Paşa esrarengiz bir siyasî cinayetin kurbanı olarak ölmüşdü. (B. : Mehmed Paşa, Sokollu), 1581 de Feridun Bey istanbul'a çağırılarak ikinci defa nişancı oldu; Mihrimah Sultan ile Rüstem Paşanın kızı ve Kaanunî Sultan Süleymanın torunu, sadırâzam Kara Ahmed Paşadan dul kalmış Ayşe Hanım sultanla evlendirildi ve kendisine vezirlik unvanı verildi; Sultan Murad eserine gösterdiği istiskaali bu suretle geri almış oluyordu. Feridun Paşa, nişancılık mevkiinde bulunur iken 16 Mart 1583 de zevcesinin sarayında ağzından bir kan boşanması ile öldü; Eyyubsultanda yapdırdığı türbesine defnedildi.

Yıllarca bakımsız kalmış olan türbe 1943 de son derecede perişan idi; gaayetle nefis kabartma çiçek motifleri ile tezyin edilmiş mermer sandukada kavuğu burma sarıklı baş taşı kırılmış, larık kavuk sanduka üzerinde duruyordu; türbe 1945 de temizlendi ve tamir gördü ve kavuk yerine kondu.

Boğaziçinde Bebekde güzel bir bağçesi ve yazlık kasn vardı ki "Feridun Bağçesi" diye meşhurdu (B.: Feridun Bağçesi).

Nişancı Feridun Bey (Paşa) zamanında fukara koruyucusu olarak tanmmışdı, sıkıntıda olanlara "Hızır gibi yetişir.." denilirdi; bu hâtırası asırlar boyunca yaşamış, kendi adı unutularak Eyyubsultandaki türbesi halk arasında "Hızır Baba" türbesi adını almışdı; bakımsız olduğu zamanlar kapusu da dâima açık olduğundan, türbenin dış ve iç duvarları, san-


dukanın sathı, baş ve ayak taşları yüzlerce dilek ve adak yazısı ile dolu idi; kaydettiğimiz bâzı örnekler:

"Sevgili Hızır Babacığım, ablama tez günde hayırlı kısmet ver", "Hızır Baba, imtihanda benim yüzümü kara çıkartma", "Hızır Babacığım, çocuklarıma koca bana uzun ömür, hayırlı kısmet ver", "Hızır Babacığım, bir erkek evlâdım olursa burada üç mum yakayım", "Kaçan evlâdım Hasanımı bana geri gönder ona kavuştur", "Beni bu aşk belâsından kurtar, onu görsem deli oluyorum, görmesem deli oluyorum, sonu uçurum bir yoldayım Hızır Babacığım", "Hızır Babacığım, yoksullukdan kurtar beni.."

Eserleri: "Münşeâtüs Selâtin", Osman Gaziden zamanına kadar siyâsî, idarî ve askerî fermanlar, emirnameler, muhaberat, menzilnâ-me suretlerinden mürekkeb büyük bir eser. Çok ve ağır tenkid edilmişdir. Hakikî vesikalar olmadığı söylenmişdir. Bilhassa Osman ve Orhan Gazilere atfedilen yazıların Feridun Bey tarafından yazılıp yakışdırıldığı söylenmişdir. Profesör Mükrimin Halil Tarihi Osmânî Encümeni Mecmuasında yayınladığı "Feridun Bey Münşeat" isimli uzun makaalerinde: "Osmanlı Tarihinin başlangıcı için yegâne kaynak bilinen bu eseri tedkik ve tenkid ederek sahteliğini isbata çalışacağız" diyor, ilk devirler için bu iddia doğru da olsa XV. ve XVI. asırlar için toplanmış yazılar Feridun Bey için övününe-lecek büyük himmet eseridir; Münşeâtüs Selâtin 1857 -1858 de büyük kıt'ada eki cild hâlinde basılmışdır. "Miftâhi Cennet", ahlîkî bir ri-sâ. "Nüzetül Ahbâr", Sokollu Mehmed Paşanın kâtibi olarak katıldığı Zigetvar Seferi üzerine iki yıllık bir vekaayinâme.

Nişancı Feridun Beyin Düğünü — Feridun Beyin Ayşe Sultan ile olan düğünü üzerine devrin müverrihlerinden Selânikli Mustafa Efendi şunları yazıyor:

"Kızlar ağası Mehmed Ağa Rüstem Paşa kızı Ayşe Hanım sultanın, mîridem Mahmud Ağa da Feridun Beyin vekili oldular, nikâhı şeyhülislâm Çivizâde Efendi 35,000 altın üzerine kıydı; ben de meclisde şâhid idim. Düğünde bulunanlara pek çok çeşidli kumaşlar, hi-lâti fâhireler dağıtıldı, defterle kaydettim; iki hil'ati fâhire de bana verildi. Devlet erkânına da o gün büyük bir ziyafet verildi. Feridun Bey cömerd adamdı, bu düğünde hesabsız para harcadı, mal dağıttı..".

ibrahim Alâeddin Gövsa, "Türk Meşhurları" isimli eserinde Feridun Beyin velinimeti Sokollu Mehmed Paşanın dul zevcesi Esmahan Sultan ile evlendiğini kaydediyor ki fahiş hatâdır.

FEEİHA TEVFlK DAĞ — Çağdaş türk kadınlığının medarı iftiharı sımalardan; Türkiye'nin ilk güzellik kraliçesi; 1917 de Üsküdar'da doğdu, ticâret ile iştigal etmiş olan babası Âlî Bey, ağır ceza mahkemesi reislerinden ve Küçükçelebizâdelerden hâkim Ziya Beyin oğludur; annesi Nebâhet Hanım da Germi-yanoğullarından Mazhar Paşanın torunu Düyunu Umumiye nazırlığında bulunmuş Tevfik Beyin kızdır. Bütün çocukluğu ve gençliği henüz üç aylık iken yerleşdikleri Moda ile Eren-köyün'de geçdi; moda Fransız ilk okulu ile Erenköy Kız Lisesinin orta kısmında okudu. 1929 da henüz 13 yaşında iken, Türkiye'de ilk defa olarak Cumhuriyet Gazetesi tarafından tertip edilen Güzellik Kraliçeliği müsabakasına katıldı ve kraliçe seçildi. Gelişmiş bir vücud yapısına sâhibdi, o çocuk yaşında boyu 165 in üstünde idi, hakiki yaşı jüriden gizlenmişdi, bakışları ve hâli tavrı çocuksu 17 yaşlarında bir genç kız gibiydi. Kendisi şöylece anlatıyor: "..müsabakaya aile dostlarının teşvikiyle katıldım; o devirde bir güzellik müsabakası büyük hâdisedir, cesaretimi çok sonra anladım; hattâ güzel olduğumu bile etrafı ile idrâk edecek yaş-da değildim; öyle hatırlıyorum ki kraliçe seçil-dikden sonra aynaya sık sık bakmış, benim neremi beğendiler diye bir şeyler aramışdım 'kendimde; ama, sevindim herhalde. Paris,'de yapılan Avrupa Güzellik Kraliçeliği müsabakasına yetişemedim; akrabamızdan hariciyeci İbrahim Ziya Beyin (Waşington sefiri şâir Ziya Paganın oğlu) ve teyzem Leman Hanımın (Yusuf Subhi Beyin zevcesi, Subhi Paşanın gelini) yanında ve himayelerinde Amerika'ya gittim, orada Gahveston şehrinde çoğunu Ame-rika'lıların teşkil ettiği jüri bir Amerikan güzelini dünya güzeli seçdi; bir acâib iş ki, avâ-mî tabiriyle al külah ver külah bütün çekişme Amerika'lı kızlar arasında oldu, biz Avrupa Güzelleri müsabakanın bir süsü, figüranı olarak kaldık. Hiç tereddüdsüz ekliyebilirim ki hani Dünya Güzelliğinde gözüm de yokdu, bütün akran ve emsalim gibi tek büyük isteğim sinema artisti olmak idi...".

Feriha Tevfik Dağ

(Resim: S. Bozcalı) .

Memleketine döndüğünün tezine klasik tahsilini Erenköy Kız Lisesinin orta kısmından terk etti, fakat hususî tahsiline çok dikkat edildi, ve kendisinin aşırı isteği ile İstanbul Belediyesi Konservatuvarının Tiyatro bölümüne girdi, başarılı talebe oldu ve Şehir Tiyatrosunda sahneye çıkdı. Film çevirme tekliflerini de kabul etti, baş kadın rollerini aldığı dört filmi hatırlıyor: Ferdi Tayfur ile "Kaçakçılar" da, yine Ferdi Tayfur ile "Leblebici Horhor" da, Münir Nureddin ile "Allanın Cenneti" nde, ve Ercümend Behzad ile "Karım Beni Aldatırsa" da oynadı. Film artistliği de ancak beş altı sene 1931 -1936 devam etti, muhitden ürkdü ve çekildi.

Bu yıllar arasındadır ki iki defa evlendi. İlk zevci Şirketi Hayriye müdürlerinden Hüseyin Hâki Efendi zade Ali Beyin oğlu Rahmi beydir, ruhen anlaşamadığı bu zât ile evlilik hayatı ancak iki sene (1932 -1934) sürdü. İkin-



FEKÎKÖY

- 5684 -


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

- 5685 -


FERİKÖY


ci defa Profesör Ali Kemal Beyin oğlu avukat İsmail Kemal Elbir ile evlendi (B. : Elbir, Hâlid Kemal ve Elbir, ismail Kemal, cild 9, sayfa 4993 ve 4994), ilk zevcinin hemen bir başka örneği olan bu zât ile de yaşayamadı ve ızdırabının en yakın şahidi kayın pederinin tasvibi ile ayrıldı. 1941 üçüncü defa Avukat Sadi Riza Dağ ile evlendi ve onunla ondört yıl huzur içinde yaşadı ve sevgiyle, hürmetle bağlandığı bu zevcini 1955 de kaybetti; ondan 1946 doğumlu Attilâ adında bir oğlu vardır.

Yazın Büyükada'da, kışın Beyoğhm'da oturur, oğlunun tahsili ile meşgul bir ev hanımıdır. Sohbeti tatlı, güler yüzlü, Türkiye'nin ilk güzellik kraliçesinin nakışları tarâvetiyle durmaktadır.

FESİKÖY — Beyoğlu gerilerinde bir semt adı; yakın geçmişe kadar oba çingeneleri bu semtin kırlığında çadır kurarlardı; Beyoğlu kazasının Şişli Nahiyesinde şu adı taşıyan bir mahalle vardır; semt olarak Feriköy, o mahalle ile yine aynı nahiyenin Paşa ve Cumhuriyet mahallelerinim ihtiva eder

FERİKÖY BİRAHANESİ SOYGUNU VAK'ASI — Geçen asır sonlarında Feriköyün-de Eskikarakol sokağında meşhur bir birahane idi; 22 şubat 1900 de gece hırsızlar girmiş, çekmeleyi kırarak 30 osmanlı altını, 8 Fransız altını, 30 mecidiye, gümüş yemek takımı ve bir torba dolusu antika eski paralar çalmışlardı. Şübheler birahanenin hizmetçisi Roza adında bir yahudi kızı ile birahane sahibinin Rumeli muhacirlerinden gaayetle güzel bir genç olan arabacı Hasan üzerinde toplandı; karakol dayağına dayanamayan arabacı oğlan suçunu itiraf etti, kendisine âşık olan Rozanın teşviki ile hırsız olduğunu söyledi; Roza ise Hasanın suçu dayak ile üzerine aldığını, hırsızın kendisi olduğunu, hatta çalınan paralarla gümüş takımının kendi evinde bulunduğunu söyledi; ayrıca Hasana olan aşkını da anlattı; Hasan 19, Roza 22 yaşında idi. Vak'anın adlî safhası tesbit edilemedi.

Bibi.: Fransızca Servet Gazetesi.

FERİKÖY BARUTHANE CADDESİ -Şişlinin Duâtepe Mahallesi ile Feriköy Mahallesi arasında sınır yoldur; Duâtepe Mahallesi içinde Evranoszâde Sokağı ile Dolapdere Cad-

desi arasında uzanır, Şişli'nin Bozkurt Mahallesi ile Pangaltı Mahallesi arasında sınır yol olan Dolapdere Caddesine merdivenli bir yolcukla inerek kavuşur; bir kısmı da Pangaltı Mahallesinin içinden geçer Lala şahin, Çobanoğlu, Kuyu-lubağ, Savaş sokakları ve Bozkurt Caddesi ile dörtyol ağızları yaparak kesişir, Duâtepe Mahallesinin Şahadet sokakğı ile kavşağı vardır. Pangaltı Mahallesi içindeki kısım da Türk beyi, Baysungur, Bilezikci ve Eşref efendi sokakları ile dört yol ağızları yaparak kesişir (1934 Belediye Ş. Rehberi, pafta 18/152, 154 ve 158).

Evranoszâde sokağı tarafından gelindiğine göre iki araba geçecek genişlikde, paket taşı döşeli, iki kenarında dar yaya kaldırımı bulunan bir yoldur;

Büyüklü küçüklü evler, apartmanlar ve dükkânlar arasından geçen işlek bir çarşı boyudur. 10 kapalı dükkân, 5 kuru sistem esvab temizyi, 5 bakkal, 7 berber, 4 kahvehane, 4 ka-sab, 4 manav, 3 kundura tamircisi, 2 elektrikçi, 2 muslukcu, 2 nalbur, l kuru kahveci, l trikotaj mağazası, l mobilya marangozhanesi, l pas-talıâne, l attar, l tatlıcı, l yorgancı, l tuhafiyeci, l kuruyemişci, l çocuk konfeksiyoncusu, İ. mezeci, l ayakkabı boyacısı salonu, l kırtasiyeci, l Tekel bayii, l camcı, l gazocağı tamircisi, l lokanta, l çerçiveci, l garaj, l köfteci, l perçinci, l tavukçu, l doğramacı, l cilâcı, l kalaycı, l ekmekçi, l ıtriyatçı, l perdeci, Çin Çin Çiftliği satış yeri, l kavun karpuz sergisi, Türkiye Baraj, Enerji, Su ve Sulama işleri Sendikası, l diş hekimi ve l iç hastalıkları hekimi muayenehanesi vardır (Temmuz 1968).

Hakkı GÖKTÜRK

FEKÎKÖY CAMİİ ARALIĞI — Şişlinin Paşa Mahallesinde, Atalık Sokağı ile Behram çavuş Camii Sokağı arasındadır. (1934 Belediye Ş. R. Pafta 18/155). Yerinde dar ve toprak bir çıkmaz sokakdır, üzerinde biri ahşab bir kagir ve her ikisi de bağçeli iki ev vardır, ve çıkmaza Behramçavuş Cemii Sokağından girilir (temmuz 1968).



Hakkı GÖKTÜRK

FERİKÖY CİNAYETİ — Benzeri görülmemiş bir vak'adır; Feriköy'de Yayla Meydanına Fabrikaaltı Sokağında bir gecekondu da oturan Fatma Çakmak adında bir kadın 1954 de amele-işçi olan kocasının ölümü üzerine 9

ve 2 yaşında iki oğlu ile dul kalmışdır, 24 yaşındadır ve o günlerde: "Üzülme, arkanda ben varım, kanmı boşayıp seninle evleneceğim" diyen Dursun Aktürk adındaki köylüsünü evine almışdır; fakat kendi karısını köyüne gönderen Dursun Fatma ile evlenmemiş, ve Fatma ondört sene evine gelip giden bu adama metreslik yap-mışdır. Oğlanlar büyümüş, bir iplik fabrikasında çalışan analarının bu münasebetine tahammül edemeyecek idrâke sâhib olmuşlar (23 ve 16 yaşında), bir gün Fatmaya: "Namussuzsun, fakat anamızsın, seni öldüreceğimize biz bu evi terke-delim, gözümüz seni görmesin" diyerek evden ayrılmışlardır. Fatma da: "Beni çocuklarımdan ettin" diyerek Dursunu evine almaz olmuş-dur.

1968 yılında temmuz gecesi Dursun gelmiş, ve kapusunu omuzlayıp açdığı eve zorla girmiş-dir; 40 yaşındaki metresi zor karşısında güler yüz göstermiş, ve yatmadan önce erkeğini yıkamak üzere çırıl çıplak soymuş, bir leğene oturtup başım, yüzünü gözünü sabunlamış, sonra da koynunda sakladığı ekmek bucağını kalbine saplayarak Dursunu öldürmüşdür. Vak'anın adlî safhası tesbit edilemedi.



Bürhâneddin OLKER

FERİKÖY CİNAYETİ — Benzeri görülmemiş korkunç bir cinayettir; 52 yaşında Ali Rıza adında aldatılmış bir koca, yirmi yıllık zevcesi 35 yaşındaki Şermini cinsiyet uzvuna bir kazık çakmak suretiyle fecî bir şekilde öldürmüşdür; 32 yaşında iken 15 yaşındaki bir kız almış olan Ali Riza, yaşlar ilerledikçe aradaki 17 yıllık yaş farkının ne kadar vahim doğuracağını düşünmemişdir; germin 1968 yılında çalışmak için işçi olarak Almanya'ya gitmiş ve orada yine türk işçilerden Hasan adında bir genci dost tutmuş, bu ihaneti de yine türk işçilerden birkaç kişi tarafından kocasına mek-tubla ihbar edilmişdir. 1970 martında Istanbula dönen Şermin ihbarın bir iftira olduğunu söylemiş ise de Ali Riza onun Hasana yazdığı bir mektubu çantasında yakalamış, ve bu hâdise



Fatma ve Dursun

(Resim: S. Bozcalı)

müdhiş cinayete bağlanmışdır. Kaatil cinayetini şöyle itiraf etmişdir: "...(Şermin mart başında istanbul'a döndü); Beni aldattığına dair bir emare yoktu. Fakat içim rahat etmiyor, devamlı takip ediyordum. Nihayet dün işe gidiyormuş gibi yaptım ve belli etmeden takibe başladım. Evden çıktı. Postahâneye doğru gidiyordu. Hemen yolunu kestim ve çantasını aradım. Hasan'ın mektubu elime geçti: — Yürü eve gidelim, bu işi baştan konuşalım., dedim. Kabul etti. Eve girerken birkaç şişe de şarap almıştık. Bana ayrılmak istediğini ancak ayrılırken kızımızı da almak istediğini söyledi; Almanya'da Hasan ile birlikte yaşadığını da îtiraf etti. Beynim atmıştı. Ellerini gravatla bağladım. Başını da ayaklarına iple bağladım. Sonra da kazığı aldım ve: —"Bu bütün kadınlara ibret olsun!., diyerek balta ile kazığı vücuduna çaktım."

Vak'aya el koyan savcı Feridun Erman gazetecilere: "Yirmi iki yıllık meslek hayatımda bu şekilde bir cinayete şahit olmadım. Kaatil idam talebi ile yargılanacak" demişdir,

Feriköyde Poyraz Sokağında işlenen bu cinayetin dâvası tek oturumda karara bağlanarak kaatil îdama mahkûm olmuş, fakat kadının ihaneti hafifletişi sebeb görülerek îdam cezası müebbet hapse çevrilmişdir.

Bibi.: Tercüman Gazetesi, Murad Çulcu, 24 mart 1970.



FEElKÖY

- 5686 -

İSTANBUL


ANSİKLOPEDİSİ

- 5687 -

FERİKÖY


FERİKÖY ERMENİ ORTA OKULU —

Feriköyde Çobanoğlu Sokağındadır, dört katlı kagir bir binadır; ana ve ilk kısmı 1912de, orta kısmı 1952 de açılmışdır. Fen dersleri er-menice, kültür dersleri türkce okutulur; yabancı dil olarak da fransızca ve ingilizce öğretilir. 1966 -1967 yılında binin üstünde öğrencisi vardı.

Bibi.: H. Göktürk, Not.

FERİKÖY FES FABRİKASI — Feshane-nin yaptığı fesler ordunun* ve yatılı parasız devlet okullarının fes ihtiyacını karşılayarak Türkiye'de halkın giydiği fesler çoğunlukla Avusturya'dan ve pek az olarakda Fas'dan gelir ve İstanbuldaki fes tüccarları eli ile geçen asır sonları ile asrımız başının büyük Türkiyesine dağılırdı. Feshane fesleride yalnız İstanbul'da ancak birkaç dükkanda satılarak halk ihtiyacının mahdûd bu kısmını karşılayabilirdi. 1318 (1900 — 1901) de Feriköyde hususî teşebbüsle ikinci bir fes fabrikası açılarak yerli fes imâline başlandı. Bu fabrikanın ne kadar devam ettiği ve kimler tarafından kurulduğu tespit edilemedi. Ömrünün pek uzun olmadığı, kapitülâsyonlardan faydalanan Avusturya fesleri ile rekabete dayanamadığı kanaatindeyim.



Hüsnü KINAYLI

FERİKÖY FIRINI SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Beyoğlu Kazasının Şişli Nahiyesinin Cumhuriyet ve Meşrutiyet mahallerinin müşterek yollarından; Şişli Deresi Sokağı ile Harzemşah sokağı arasında uzanır; Arpasuyu Sokağı ile kavuşağı vardır, Silâhşor Caddesi ile dört yol ağzı yaparak kesişir (1934 B.Ş.R. Pafta 18/157 ve 159). Uzun bir sokak-dır; Harzemşah Sokağı ile olan kavuşağından öteye de Hürriyeti Ebediye Tepesi etekleri kırlığına doğru uzanır.

Şişli Deresi Sokağı tarafından gelindiğine göre iki araba geçecek genişlikde ve paket taşı döşeli olarak başlar, üçer dörder katlı beton evler ve apartımanlar arasından geçer. Silâhşor Caddesi ile dört ağzı yaparak kesişdikden sonra bozuk bir toprak yol olur, 1968 temmuzunda yer yer mıcır taşlar yığılmış, asfalt döşenme hazırlığı yapılmış bulunuyordu; sokağın iki yanında da o kavuşakdan öte imalâthaneler ve fabrikalar sıralanmış bulunuyordu. Bâzı isimler şunlardır: Şark Yağ ve Boya Fabrikası,

Lion-Melba. Çikolata Fabrikası, Sedef Triko Fabrikası, Kondor Radyoları Fabrikası, Bilim Tıbbî Müstahzerât Laboratuvarı, Abbot Labo-ratuvarı, Kent Bisküi ve Şekerleme Fabrikası, Emperial Çikolata ve Şekerleme Fabrikası, Sedef Düğme Fabrikası.



Hakkı GÖKTÜRK

FERİKÖY GENÇLİK KULÜBÜ — Bu satırların yazıldığı sırada ellinci yılını idrâk etmiş bir spor kulübüdür; tarihçesi dört devre arz eder.

1. Feriköy - îclâliye Kulübü.

Semt gençleri tarafından 1919da bayram yerinde bir kahvehanede kuruldu; futbol takımının forma renkleri kırmızı - yeşil idi; îs-tanbulun düşman askeri kuvvetleri tarafından işgali üzerine faaliyet imkânı kalmayarak kapandı.

2. Feriköy idman Yurdu.

1923 de Cumhuriyetin ilânı üzerine mahalle ihtiyarlar heyetinin karar ve teşebbüsü ile kuruldu; futbol takımının forma renkleri kırmızı - beyaz idi. Semt gençleri futbolun yanında atletizm ve boks ile de meşgul oldular. Bu kulüb de mâlî sıkıntılar yüzünden dağıldı ve kapandı.

3. Feriköy - Şişli îdman Yurdu.

1927 de semt gençlerinin teşebbüsü ile o zamanlar semtin meşhur bir yeri olan Ali Ağanın Kahvehanesinde kuruldu; o semt de oturan mâruf bâzı kimselerden yardım gördü. Futbol takımı kırmızı - beyaz rengi muhafaza etti ve on yıl, faaliyeti ve başarısı dikkati çeken bir spor gaalip gelerek iki kupa kazandı. Fakat futbol federasyonuna girmek için yapılan teşebbüslere engeller çıkarıldı ve 1937 de Kurtuluş Kulübü ile birleştirildi. Maçlarda kazandığı kupalar, flamalar ve bütün resmî evrak Kurtuluş Kulübüne devredildi.

4. Feriköy Gençlik Kulübü.

Kurtuluş Kulübünde Feriköy ve Şişli gençleri ihmal edilir. On yıl gibi uzunca bir zaman sonra Feriköy gençliği kendi spor kulübüne tekrar kavuşdu ve 1947 de Feriköy Gençlik Kulübü kuruldu; kulübün son kurucuları Seyfi Kalenderoğlu, Kadir Alkay, Avni Sert-bulut, Fethi Gülderen, Salim Çağlar, Ragıb

Yentur, Salahaddin Karayavuzdur. Kırmızı - beyaz renklerle tekrar faaliyete geçildi, ve faaliyeti de futbol üzerin de teksif edildi. 1954 -1955 İstanbul Amatör Küme şampiyonu, 1955-1956 İstanbul Amatör 2. Küme şampiyonu, 1958-1959 İstanbul Profesyonel 2. Küme şampiyonu oldu.

Hâlen 1500 üyesi, bir futbol sahası, bir sineması ve bir garajı vardır. 1968 yılında büd-cesi l milyon 950 bin lira idi.



Hakkı GÖKTÜRK

FERİKÖY HAMAMI — (B.: Pangaltı Hamamı) .

FERİKÖY İLKOKULU — Şişlinin Paşa Mahallesinde Kahramanbey Sokağında, 1892 de bir fransız şirketi tarafından debbağhâne olarak yaptırılmış binadadır; devletçe satın alınan bu binada gereken tadilât yapılarak 1923 yılında biri kız, biri erkek çocuklar için iki ilkokul açılmışdır. 1925 de binada önemli bir çatlak görülmüş, Feriköy İlkokulu aynı semtde bulunan Mahmud Şevket Paşa İlkokuluna nakledilmiş-dir ve beş yıl iki okul aynı binada, biri öğleye kadar, biri öğreden sonra çift öğretim yapmış-dır. 1930 da Feriköy Okulu, hiç bir tamir yapılmadan Kahraman Sokağındaki eski binasına nakledilmişdir.

1925 de Mahmud Şevket Paşa Okuluna 350 öğrenci gönderilmişdi; 1963-1964 yılında öğrenci sayısı 1400 çocuğu bulunca çift tedrisat yapma zorunda kalındı.

Okulun çok faal bir öğrenci koruma derneği vardır; bu dernek 1984-1965 yılında sağladığı gelir ile 500 fakir öğrenciyi giydirme imkânı bulmuşdur ve 22 öğrenci de ciddî tedaviye tâbi tutulmuşdur; ve önemli ders araçları temin edilmişdir.

Müzik, folklor ve bale kurslan ve 130 kişilik Yavrukurt teşkilâtı vardır; 23 nisan bayramlarında dâima takdir kazanır. 1966 da eski binanın esaslı tamiri ile okul bağçesine 20 dershaneli yeni bir bina inşası projeleri hazırlanmış bulunuyordu. 1968 de okul bağçesine yeni binanın nisasına başlanmış bulunuluyordu.



Hakkı GÖKTÜRK

FERtKÖY İSLAM MEZARLIĞI — Darülaceze yolu üzerindedir; bidâyetde Deniz Askerî Baruthanesinin yanında küçük bir mezarlık idi;

1936da Belediyeye devredildi ve hayli genişletildi. Beyoğlu tarafında Zincirli kuyu Mezarlığından sonra en çok mevta defnolunan yerdir; kabir taşlarında rastladığımız en eski tarih hicrî 1177 (M. 1763 -1764) dir.

Bir mevtanın rîshini şad etmek için 1988 yılında yaptırılmış bir çeşmenin kitabesinde şu garib kıt'a okurnnuşdur:



Yaptırdım çeşmeyi Eyledim zahmet Hayrım olsun Ceddine rahmet

Hakkı GÖKTÜRK

FERİKÖY KABRİSTAN SOKAĞI — Şişlinin Paşa ve Cumhuriyet Mahalleleri arasında sınır yoldur; Darülaceze Caddesi ile Ortanca Sokağı arasında uzanır, bu sokakla olan kavuşağından öte, Feriköy Kabristan Sokağının devamı olarak Şişli deresi Sokağı başlar (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 18/155 ve 157). Ortanca Sokağı tarafından gelindiğine göre, sağ tarafı, Cumhuriyet Mahallesi tarafı yüksek bostanlar, sol tarafı ise, Paşa Mahallesi tarafı yer yer dere yatağı, bostan ve gecekondulardır; Feriköy Kabristan Sokağı bunların arasından bir keçi yolu hâlinde geçer (temmuz 1968).



Hakkı GÖKTÜRK

FERİKÖY KUYU SOKAĞI — Şişlinin Pasa Mahallesinde Avukat Caddesindedir; Buhur-lu Sokak ile kavuşağı vardır. (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 18/155). İki araba geçecek genişlikde 'kabataş döşeli bir yol olarak başlar. Dört katlı bir beton apartman müstesna, teker katlı kagir ve ahşab evler arasından geçer ve mıcır taşlı toprak yol olur ve sonuna doğru gaayetle daralır, çukurda dere yatağı-bos-tanımsı bir yere bağlanır, l bakkal ve l terzi dükkânı ile l garaj vardır, kapu numaralan 1-27 ve 2-26 dır (temmuz 1988).

Hakkı GÖKTÜRK

FERİKÖY LÂTİN MEZARLIĞI — Şişli tepelerinde doğru Beyoğlunun iskân bölgesi olarak gelişmesi yüz senelik bir meseledir; Taksim Kışlası Beyoğlunun sınırını teşkil ederdi, Kışladan ötesi, servileriyle ve kırık kabir taş-lariyle büyük bir mezarlıkdı, "Grands Champs", "Ulu Kırlık" denilirdi; Onaltmcı Yüzyıldan beri vebadan ölen katolikler kiliselerdeki mezarlık-



FERİKÖY MAHALLESi

- 5688 -

istanbul


ANSİKLOPEDİSİ

- 5689

FERİKÖY ORTAOKULU



Bu satırların yazıldığı sırada Feriköy Mahallesinde 369 apartıman, 280 ev, 242 gecekondu, 206 dükkân, 16 arsa, 5 mağaza, l pasaj (7 dükkanlı), 3 bostan, l çiçek bağçesi, 2 gazino (bağçeli Kamelya Aile Gazinosu, bağçeli Birol Aile Gazinosu), 4 eczâhâne, 5 kahvehane, 4 garaj, 15 atöliye, 16 tamirhane, 3 imalâthane, 8 fabrika (Vakko Emprime, Yeniteknik Mensucat, Zafer Madenî Eşya, Gökçay Yay, Rekor Lâstik, Kürk, Akümülâtör, Kuru Sistem Elbise Temizleme), l banka (Yapı ve Kredi Bankası Şubesi), I depo (Türk Ticâret Bankası deposu), İstanbul Sular İdaresi Umum Müdürlüğü nakliyat servisi, 2 mezarlık (Rum ve Bulgar Orta-doks mezarlıklan) bulunmakda idi.

1965 sayımına göre mahalle nüfûsu 12529 kişidir. Gecekondular hala bu rakamın dışındadır. Bu satırlann yazıldığı 1968 yılı mayısında mahalle muhtarlığında semt bakkallanndan Bay Şeref Meriç bulunuyordu.



Yüklə 5,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   76




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin