6.Muhasebe ve Finansal Raporlama
Standart
|
Yayımlayan Kuruluş
|
Mevcut Uyum Düzeyi
|
Hedefler
|
1606/2002/EC Sayılı Uluslararası Muhasebe Standartlarının Uygulanmasına İlişkin AB Tüzüğü: Bu Tüzük, AB sınırları içinde faaliyet gösteren ve borsaya kote edilmiş (bankalar ve sigorta şirketleri dahil) tüm şirketlerin, 1.1.2005 tarihinden itibaren konsolide bilânçolarını AB tarafından kabul edilen ve Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (IASB) tarafından yayımlanan Standartlara uygun olarak hazırlamak zorunda olduklarını belirtmektedir. Üye ülkeler, bu Tüzüğün hükümlerini borsaya kote edilmemiş şirketler ve yıllık hesapları da kapsayacak biçimde genişletme seçeneğine sahiptir.
|
Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu: 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’na 18.12.1999 tarih ve 4487 sayılı Kanunla eklenen Ek-1'inci madde uyarınca muhasebe standartlarını oluşturmak ve yayımlamak üzere kurulan, idari ve mali özerkliğe sahip, kamu tüzel kişiliğini haiz Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK); Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Yükseköğretim Kurulu ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden birer, Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliğinden bir yeminli malî müşavir ve bir serbest muhasebeci malî müşavir olmak üzere toplam 9 üyeden oluşmaktadır. Kurul şu ana kadar Finansal Tabloların Hazırlanma ve Sunulma Esaslarına ilişkin Kavramsal Çerçeve dahil toplam 39 adet Türkiye Muhasebe/Finansal Raporlama Standardı ve 25 adet Türkiye Muhasebe/Finansal Raporlama Standardı Yorumu yayımlamıştır.
|
Türkiye’de muhasebe uygulamaları ve muhasebe standardı belirleme fonksiyonuna sahip kurumlar açısından bir düzenleme çeşitliliği söz konusudur. Anılan çeşitliliği ortadan kaldırmak için kurulan TMSK, standartları yayımlama sürecinde IASB tarafından yayımlanan uluslararası muhasebe standartları ile tam uyum politikasını benimsemiştir ancak, IASB tarafından yayımlanan standartlar ile AB tarafından kabul edilen standartlar arasında bir takım farklılıklar mevcuttur. IASB tarafından yayımlanan revize edilmiş “IFRS 3 İşletme Birleşmeleri” ile “IFRS 1 Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarının İlk Uygulaması” Standartları ile “IFRIC 12 İmtiyazlı Hizmet Anlaşmaları”, “IFRIC 15 Gayrimenkul İnşaat Anlaşmaları”, “IFRIC 16 Yurtdışındaki İşletmede Bulunan Net Yatırımın Finansal Riskten Korunması” ve “IFRIC 17 Nakdi Olmayan Varlıkların Sahiplerine Dağıtılması” ve “IFRIC 18 Müşterilerden Varlık Transferi” Yorumları AB tarafından henüz kabul edilmemiştir.
|
Muhasebe standardı alanındaki çok başlı düzenlemenin ortadan kaldırılması açısından Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu’nun kurulması ve faaliyetine başlaması önemli bir adımdır. Ancak bu alandaki birliktelik esas olarak TTK Tasarısının yasalaşmasıyla gerçekleşecektir.
BDDK, Hazine Müsteşarlığı ve SPK, Tasarının yasalaşmasını beklemeksizin ilgili oldukları sektörler itibariyle TMSK tarafından yayımlanan muhasebe standartlarının uygulanmasını kabul etmiştir.
Ülkemizde uygulanacak standartlar ile AB’de uygulanan standartlar arasındaki söz konusu farklılığı ortadan kaldırmak için TMSK bünyesinde çalışmalar sürdürülmekte olup, 2009 yılı sonu itibariyle bu çalışmaların tamamlanması plânlanmaktadır.
|
78/660/EEC Sayılı Dördüncü Konsey Direktifi: Bu Direktif, üye ülkelerde belli türdeki şirketlerin (anonim şirket, limitet şirket, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket) yıllık hesaplarının doğru ve güvenilir bilgi vermesini sağlamak amacıyla, söz konusu şirketlere ait yıllık finansal tabloların düzenlenme esaslarını, biçimsel yapılarını, içeriğini, değerleme kurallarını ve finansal tablolara ek olarak yapılması gereken açıklamaların kapsamını belirlemektedir.
Ayrıca Direktif, yıllık hesaplar ve yıllık raporlar ile yıllık hesaplarda yer alan kalemlere ilişkin genel ilkeleri (ihtiyatlılık gibi), özel değerleme kurallarını (örneğin, duran varlıklar için değerleme kuralları) ve yıllık hesapların yayımlanması ile ilgili hükümleri düzenlemektedir.
|
Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu
(İlgili açıklamalar yukarıda yapılmıştır)
|
Ülkemizde AB’nin Dördüncü Direktifi esas alınarak hazırlanmış olan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği hükümleri, söz konusu Direktif hükümlerine büyük ölçüde uyumludur. Tebliğin ekinde yer alan Tekdüzen Hesap Plânına Türkiye’deki bütün işletmeler uymak zorundadır. Bu hesap planı defter-i kebir hesapları düzeyinde ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup, Dördüncü Direktif hükümleri ile uyumludur.
|
MSUGT’nin Dördüncü Direktif ile tam olarak uyumlaştırılması amacıyla TMSK bünyesinde çalışmalar sürdürülmektedir. Bu amaçla bir çalışma komisyonu kurulmuş olup, komisyonun çalışmalarını 2009 yılının sonuna kadar tamamlaması plânlanmaktadır.
Söz konusu çalışmanın tamamlanmasının ardından SPK’nın da Seri: XI, No:1 sayılı “Sermaye Piyasasında Finansal Tablo ve Raporlara İlişkin İlke ve Kurallar Hakkında Tebliğ”ini bu çerçevede revize etmesi ve sonuç olarak ülkemizdeki finansal raporlara ilişin ilke ve kurallar açısından uluslararası düzenlemelerle uyum sağlanması beklenmektedir.
Ayrıca, TTK Tasarısının kabul edilmesi ile yıllık raporların içeriği, denetim gereklilikleri ve yıllık raporların yayımlanması gibi hükümler Dördüncü Konsey Direktifi ile uyumlu hale gelecektir. Bu nedenle Tasarının bir an önce yasalaşması uluslararası düzenlemelere uyum sağlanması açısından oldukça büyük bir önem taşımaktadır.
|
83/349/EEC Sayılı Yedinci Konsey Direktifi: Bu Direktif, konsolide finansal tabloların hazırlanması ve açıklanmasına ilişkin ilkelerin uyumlaştırılmasına yönelik olarak yayımlanmıştır.
Direktifte genel olarak, en az bir sınırlı sorumlu şirketten oluşan gruplar için konsolide hesapların hazırlanması gerekli kılınmış ve bazı şirketlerin muhtelif durumlarda kapsam dışında bırakılabilecekleri belirtilmiştir. Direktif, birçok ortaklığı bulunan işletmelerle holding topluluğuna dahil durumdaki işletmelerin topluca finansal durumu hakkında, topluluğa dahil ortaklıklara ve üçüncü kişilere bilgi verilmesi amacıyla konsolide mali tabloların hazırlanmasına yönelik standartları içermektedir.
Direktif ayrıca, başka bir kuruluş üzerinde sahip olunan kontrol kavramı ile konsolide tablo hazırlama yükümlülüğünden muafiyetleri, konsolidasyon süreç ve yöntemlerini, konsolide yıllık raporlar ve bu raporların yayımlanması ve şerefiye ile ilgili hususları da düzenlemektedir.
|
Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu
(İlgili açıklamalar yukarıda yapılmıştır)
|
Uluslararası Muhasebe Standardı (IAS) 27’nin resmi çevirisi olan “TMS 27 Konsolide ve Bireysel Finansal Tablolar” Standardı konsolidasyon uygulamaları açısından ülkemizdeki esas düzenlemedir. TMS 27 ile Konsolide Hesaplar Hakkındaki Yedinci Konsey Direktifi arasında birtakım farklılıklar bulunmaktadır.
Ayrıca konuyla ilgili olarak SPK, BDDK ve Hazine Müsteşarlığının da düzenlemeleri bulunmakla birlikte anılan düzenlemeler ile Yedinci Direktif arasında farklılıkların olduğu görülmektedir.
|
TMS 27 ile Konsolide Hesaplar Hakkındaki Yedinci Konsey Direktifi arasında birtakım farklılıkların bulunması nedeniyle, TMSK bünyesinde bu farklılıkları ortadan kaldırmak amacıyla çalışmalar yürütülmektedir. Söz konusu çalışmaların tamamlanmasıyla birlikte 2009 yılı sonuna kadar konuyla ilgili yeni düzenlemenin yayımlanması plânlanmaktadır.
Bu çalışmanın tamamlanmasının ardından SPK’nın Seri: XI, No: 21 sayılı “Sermaye Piyasasında Konsolide Mali Tablolara ve İştiraklerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ”ini gerçekleştirilecek çalışmalar paralelinde yenilemesi gerekecektir. Bununla birlikte aynı şekilde BDDK’nın ve Hazine Müsteşarlığının da konuya ilişkin düzenlemelerini Yedinci Direktifle uyum sağlayacak şekilde değiştirmeleri gerekmektedir.
|
7.Bağımsız Denetim
A- BAĞIMSIZ DENETİM ALANINDAKİ ULUSLARARASI DÜZENLEMELER
Uluslararası Standartlar
Muhasebe ve denetim mesleğinin dünyadaki en üst kurumu, Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu, IFAC’tır. Günümüz itibariyle 118 ülkeden 159 kuruluş IFAC’ın üyesidir. IFAC bünyesinde Uluslararası Denetim ve Güvence Standartları Kurulu (International Auditing and Assurance Standards Board (“IAASB”)) bulunmaktadır. IAASB tarafından Uluslararası Denetim Standartları (International Standards on Auditing (“ISA”) oluşturulmaktadır.
Avrupa Birliğinde Denetim Standartları
Avrupa Birliği açısından uyulması zorunlu denetim standartları, Sekizinci Yönerge (Yönerge/Direktif) ile belirlenmiştir. Şirketler Hukuku Sekizinci Direktifi, Avrupa Birliğine üye ülkelerde yıllık ve konsolide hesapların yasal denetimi ile ilgili kuralları belirlemektedir.
Bu yönergenin amacı; yasal denetçi olarak çalışan kişilerin gereksinimlerinin karşılanması ve Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde denetime ilişkin düzenlemelerin uyumunun sağlanmasıdır. Bu yönerge uyarınca Avrupa Birliğine üye ülkelerde faaliyet gösteren denetçilerin ve denetim firmalarının yasal denetimleri Uluslararası Denetim Standartlarına göre yürütmeleri gerekli tutulmuştur. Ayrıca tüm yasal denetçilerin ve denetim firmalarının bir kalite güvence sistemine tabi olmasının sağlanması gerekmektedir. Bu yönerge; denetçilerin sorumlulukları, eğitimi, mesleki uzmanlığın gereklilikleri ve denetimde bağımsızlık kavramlarına açıklık getirmiş ve denetim standartlarını tam olarak düzenlenmese de, üye ülkelerde standartların oluşumuna yol gösterici bir nitelik taşımaktadır.
B. ÜLKEMİZDEKİ MEVCUT DURUM
2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu, 4389 sayılı Bankalar Kanunu, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu ve bu temel yasalara istinaden oldukça ayrıntılı bir şekilde düzenlenen yönetmelik ve tebliğler gibi ikincil mevzuatla, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (“BDDK”), Sermaye Piyasası Kurulu (“SPK”), Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (“EPDK”) ve Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü gibi kurum ve kuruluşlar kendi alanında faaliyet gösteren kurum ve kuruluşların bağımsız denetim usul ve esaslarını kendi uygulama alanı çerçevesinde düzenlemiştir.
Türkiye de bağımsız denetim ile ilgili olarak yapılan yasal düzenlemeleri yedi grupta özetlemek mümkündür.
a) 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu
b) Sermaye Piyasası Kanunu,
c) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu,
d) Bankalar Kanunu,
e) Sigortacılık Kanunu,
f) Türk Ticaret Kanunu,
g) Türkiye Denetim Standartları ve Kamu Gözetimi Kurumu Kanunu Tasarısı
3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu
Türkiye’de bağımsız denetim mesleğinin kanun nezdinde ilk tanımlanması, 13 Haziran 1989 tarihli ve 20194 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 3568 sayılı “Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu” ile gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla 3568 sayılı kanunla tesis edilen Muhasebe Meslek Hukuku muhasebe mesleğinin yasal olarak yürürlüğe girmesini sağlamıştır. Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (“TURMOB”) bu çerçevede aynı kanun ile kurulmuş bir meslek odasıdır ve aynı zamanda IFAC üyesidir. 3568 sayılı yasa muhasebe ve mali müşavirlik mesleğine ilişkin düzenlemeleri getirirken, Kanun’da tanımlandığı üzere serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirler tarafından yürütülecek bağımsız denetim faaliyetlerinin ilke ve standartlarını belirleyen bir düzenleme yapılmamıştır.
Sermaye Piyasası Kanunu
Sermaye piyasasında bağımsız denetim faaliyetine, bu faaliyette bulunmak üzere SPK tarafından yetkilendirilecek bağımsız denetim kuruluşlarına ve bağımsız denetçilere ilişkin standart, ilke, usul ve esasları belirlemek amacıyla SPK tarafından 27 Temmuz 2006 tarihinde “Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim Standartları Hakkında Tebliğ (Seri: X, No:22)” yayınlanmıştır. Bu Tebliğ, bağımsız denetimin temel kavramlarını tanımlayarak, bunlara ilişkin standart, ilke, usul ve esasları belirlemektedir ve bağımsız denetim sırasında esas alınacak standart, ilke, usul ve esaslar ile işletme kaynaklı riskler ve bağımsız denetim faaliyetinin sürdürülme şeklinden kaynaklanan riskleri kapsamaktadır.
SPK, yayınladığı Seri:X, No:22 sayılı Tebliğ ile Ülkemizde uygulanan bağımsız denetim standartlarını Uluslararası Denetim Standartları ve 2006/43/EC Direktifi ile büyük ölçüde uyumlu hale getirmiştir.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
3 Ekim 2003 tarihinde yürürlüğe giren “Enerji Piyasasında Faaliyet Gösteren Gerçek ve Tüzel Kişilerin Bağımsız Denetim Kuruluşlarınca Denetlenmesi Hakkında Yönetmelik (“Yönetmelik”) uyarınca enerji piyasasında bağımsız denetime ilişkin yapılan düzenlemeler, Sermaye Piyasası Kurulu düzenlemelerine paralellik arz etmektedir.
EPDK tarafından yayınlanan Enerji Piyasasında Faaliyet Gösteren Gerçek ve Tüzel Kişilerin Bağımsız Denetim Kuruluşlarınca Denetlenmesi Hakkında Yönetmeliğin amacı enerji piyasasında faaliyet gösteren lisans sahibi tüzel kişiler, sertifika sahibi gerçek ve tüzel kişiler ile yetki belgesi sahibi resmi ve özel şirketlerin faaliyetlerinin, uygulamalarının, işlem, hesap ve mali tablolarının; genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunca yürürlüğe konulan hesap ve kayıt düzeni ile mali raporlamaya ilişkin düzenlemeler ve bu kişilerin sahip olduğu lisans, sertifika ve yetki belgelerinin ayrılmaz parçasını oluşturan genel ve özel hükümlere uygunluğunun bağımsız denetim kuruluşlarınca denetlenmesi, bu denetimleri yapacak bağımsız denetim kuruluşlarının yetkilendirilmesi ve yetkilerinin geçici ya da sürekli olarak kaldırılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
Bu Yönetmelik, enerji piyasasında faaliyet gösteren lisans sahibi tüzel kişiler, sertifika sahibi gerçek ve tüzel kişiler ile yetki belgesi sahibi resmi ve özel şirketlerin bağımsız denetim kuruluşlarınca denetlenmesi, bu denetimleri yapacak bağımsız denetim kuruluşlarının yetkilendirilmesi ve yetkilerinin geçici ya da sürekli olarak kaldırılmasına ilişkin usul ve esasları kapsamaktadır.
Bu Yönetmelik kapsamında bağımsız denetim yapacak kuruluşların, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile bu Kanuna dayanarak yürürlüğe konulan yönetmelik ve tebliğler uyarınca bağımsız denetim yapma yetkisi almış olmaları şarttır.
Bankalar Kanunu
4389 sayılı Bankalar Kanunu kapsamındaki bankaların ve özel finans kurumlarının mali tablolarının bağımsız denetime tabi tutulması ise, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından yayımlanan “Bağımsız Denetim İlkelerine İlişkin Yönetmelik” çerçevesinde ele alınmıştır.
Bankacılık Kanunu'nun 15, 33 ve 39. maddeleri, bankaların mali tablolarının Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından onaylanan bağımsız denetim şirketleri tarafından denetlenmelerini gerektirmektedir. Ayrıca, bu yasa bankalarda yürütülen denetim faaliyetlerinin, ilgili bankacılık mevzuatı, 3568 sayılı kanun, uluslararası denetim standartları ve AB tarafından kabul edilen ilkeler doğrultusunda olmasını gerektirmektedir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, bankalar ve özel finans kurumlarında yayımlanacak bilanço ve kar ve zarar tablolarını onaylayabilecek bağımsız denetim kuruluşlarının yetkilendirilmesine, yetkilerinin geçici veya sürekli olarak kaldırılmasına ilişkin esasları düzenlemek amacıyla “Bağımsız Denetim Yapacak Kuruluşların Yetkilendirilmesi ve Yetkilerinin Geçici veya Sürekli Olarak Kaldırılması Hakkında Yönetmelik” i yayımlamış ve söz konusu Yönetmelik 2002 yılında yürürlüğe girmiştir. Ayrıca, konuya ilişkin olarak 2006 yılında da “Bankalarda Bağımsız Denetim Gerçekleştirecek Kuruluşların Yetkilendirilmesi ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik” yayımlanmıştır.
Sigortacılık Kanunu
5684 numaralı Sigortacılık Kanunu’nun 18. Maddesi, sigorta ve reasürans şirketlerinin Hazine Müsteşarlığı tarafından gerekli kılınan bilanço, gelir tablosu ve diğer mali tablolarının bağımsız denetim şirketleri tarafından Uluslararası Denetim Standartları ile tam uyumlu olan bağımsız denetim standartları uyarınca denetlenmesini gerektirmektedir. Hazine Müsteşarlığının, bağımsız denetim şirketleri tarafından gerçekleştirilen denetimlerde düzenleme yapma yetkisi bulunmaktadır.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 18. Maddesi gereğince, sigorta şirketleri ve reasürans şirketleri, hesaplarını ve malî tablolarını, Müsteşarlıkça belirlenecek esaslara ve örneğe uygun olarak düzenlemek, ilan ettirmek ve Müsteşarlığa göndermek zorundadır.
Hazine Müsteşarlığı tarafından 14.7.2007 tarih ve 26582 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan "Sigorta ve Reasürans Şirketleri ile Emeklilik Şirketlerinin Finansal Raporlamaları Hakkında Yönetmelik" ile 1.1.2008 tarihinden itibaren sigorta sektöründe de Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’yla uyumlu şekilde belirlenen TMS/TFRS’lere uyum esası kabul edilmiştir.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu kapsamındaki sigorta ve reasürans şirketlerinin mali tablolarının bağımsız denetime tabi tutulması, Devlet Bakanlığı tarafından yayımlanan “Sigortacılık Bağımsız Denetim İlkelerine İlişkin Yönetmelik” çerçevesinde ele alınmıştır. Türkiye’de kurulmuş sigorta ve reasürans şirketleri ile yabancı ülkelerde kurulmuş sigorta ve reasürans şirketlerinin Türkiye’deki şubeleri tarafından sigortacılık mevzuatı dahilinde yayımlanacak mali tablolarını denetleyecek bağımsız denetim kuruluşlarının nitelikleri, faaliyetleri, yetkilendirilmeleri, yetkilerinin geçici veya sürekli olarak kaldırılması, bağımsız denetim sözleşmesinin içeriği, sözleşmenin taraflarının yükümlülüklerine ilişkin usul ve esaslar “Sigorta ve Reasürans ile Emeklilik Şirketlerinde Bağımsız Denetim Yapılmasına İlişkin Yönetmelik” kapsamında ele alınmıştır.
Sigorta ve Reasürans İle Emeklilik Şirketlerinde Bağımsız Denetim Yapılmasına İlişkin Yönetmeliğin amacı, Türkiye'de kurulmuş sigorta, reasürans şirketleri ile yabancı ülkelerde kurulmuş sigorta ve reasürans şirketlerinin Türkiye'deki teşkilatı ile emeklilik şirketleri tarafından sigortacılık ile emeklilik mevzuatı dahilinde yayımlanacak konsolide ve konsolide olmayan finansal tablolarını denetleyecek bağımsız denetim kuruluşlarının; niteliklerine, faaliyetlerine, yetkilendirilmelerine, bu yetkilerinin geçici veya sürekli olarak kaldırılmasına ve bağımsız denetim sözleşmesinin içeriği ile bağımsız denetim sözleşmesinin taraflarının yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Türk Ticaret Kanunu;
Halen yürürlükte olan Türk Ticaret Kanunu, anonim şirketlerde denetçi veya denetim kurulu seçilmesini zorunlu tutmaktadır. Ancak, bu denetçilerin görevleri, AB Direktifleri çerçevesinde tanımlanan mali tabloların bağımsız denetimi ile aynı içerikte değildir. Ayrıca herhangi bir lisans veya yeterlilik şartı bulunmamaktadır.
2009 yılı içerisinde yasalaşması beklenen Türk Ticaret Kanunu (TTK) Tasarısı, bağımsız denetim konusunda önemli düzenlemeler getirmektedir ve şirketlerin denetimi açısından tamamen yeni bir sistemi öngörmektedir.
Bu yeni sistem bir yandan denetim şirketlerine yeni görev ve sorumluluklar getirirken, diğer yandan şirketler için pek çok yeni kavram, düzenleme ve uygulamayı da beraberinde getirmektedir.
Yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
TTK Tasarısı’nda, mevcut sistemde yer alan “denetçilik (murakıplık) organı” kaldırılmıştır. Yeni sistemde anonim ortaklıkların finansal denetimi, dış denetçiler tarafından gerçekleştirilecektir. Dış denetçi, prensip olarak bağımsız denetim kuruluşu olmakta birlikte, küçük anonim ortaklıklara, denetçi olarak iki YMM veya iki SMMM atama imkanı da tanınmıştır. Tasarı, anonim ortaklığın ve şirketler topluluğunun finansal tablolarının ve yıllık raporunun denetçi tarafından denetlenmesini öngörmektedir, bu denetimden geçmeyen finansal tablolar ve yıllık rapor düzenlenmemiş hükmünde olacaktır.
Limited Ortaklıklar hukukunda yapılan en çarpıcı düzenlemelerden birisi, bu şirketlerin de anonim şirketler gibi bağımsız dış denetime tabi kılınmasıdır ( Tasarı m.635). Üstelik, anonim ortaklıklar için getirilen özel denetim ve işlem denetimi de limited ortaklıklar için öngörülmektedir.
Türkiye Denetim Standartları ve Kamu Gözetimi Kurumu Kanunu Tasarısı
Türkiye de denetim alanında yetkili bulunan çeşitli kurumların kendi görev alanları ile ilgili olarak ayrı düzenlemeler yaptığı görülmektedir. Uluslararası uygulamalarda ise mali veya mali olmayan tüm sektörlerin uyması gereken bağımsız denetim standartları yetkili tek bir kurum tarafından hazırlanmaktadır. Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nda da paralel bir yapıya yer verildiği görülmektedir. Mevcut durumda Maliye Bakanlığı tarafından “Türkiye Denetim Standartları ve Kamu Gözetimi Kurumu Kanunu Tasarısı (“Tasarı”)” hazırlanmış olup Tasarı TBMM Adalet Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmektedir.
Bu Kanunun amacı, bağımsız denetimde uygulama birliğini, gerekli güveni ve kaliteyi sağlamak, denetim standartlarını belirlemek, bağımsız denetim kuruluşlarını yetkilendirmek ve bunların faaliyetlerini denetlemek ve bağımsız denetim alanında kamu gözetimi yapmak yetkisini haiz Türkiye Denetim Standartları ve Kamu Gözetimi Kurumunun kuruluş ve görevleri ile ilgili esasları düzenlemektir. Bu Kanun; Türkiye Denetim Standartları ve Kamu Gözetimi Kurumunun kuruluşu, teşkilat yapısı, çalışma esasları, görev ve yetkileri ile diğer hususları kapsamaktadır.
Kurulun başlıca görev ve yetkileri şunlardır:
a) Finansal tabloların; işletmelerin finansal durumunu, performansını ve nakit akışlarını Türkiye Muhasebe Standartları doğrultusunda gerçeğe uygun olarak sunumunu, kullanıcıların ihtiyaçlarına uygunluğunu, güvenilirliğini, şeffaflığını, karşılaştırılabilirliğini ve anlaşılabilirliğini sağlamak amacıyla, kamu yararını da gözetmek suretiyle uluslararası standartlarla uyumlu ulusal denetim standartlarını oluşturmak ve yayımlamak.
b) Bağımsız denetim kuruluşlarının kuruluş şartlarını ve çalışma esaslarını belirlemek, bu şartları taşıyan kuruluşları yetkilendirerek listeler halinde ilan etmek ve bunları oluşturacağı resmi sicile kaydederek Kurumun internet sitesinde kamuoyunun erişimine sürekli olarak açık tutmak.
c) Bağımsız denetçiler ve bağımsız denetim kuruluşlarının faaliyetleri ile denetim çalışmalarının, Kurumca yayımlanan standart ve düzenlemelere uyumunu gözetlemek ve denetlemek.
ç) İnceleme ve denetimler sonucunda aykırılıkları saptanan bağımsız denetim kuruluşlarının faaliyet izinlerini askıya almak veya iptal etmek.
8.Ödeme ve Takas Sistemleri
Ödeme sistemleri alanında uluslararası standartlara uyumlu temel ilkeler, Uluslararası Mutabakatlar Bankası (BIS) bünyesinde faaliyet gösteren, Ödeme ve Mutabakat Sistemleri Komitesi tarafından ortaya konmaktadır. Ödeme ve Mutabakat Sistemleri Komitesi 1990 yılında G10 ülkelerinin merkez bankası başkanları tarafından kurulmuştur. Bunun yanında Avrupa Konseyi de Avrupa Birliği (AB) bünyesinde yer alan üye ülkelerin ödeme sistemleri arasında yeknesaklık sağlamak amacıyla direktifler yayımlamıştır.
CPSS ilkelerine göre, etkin, açıklanabilir, şeffaf ve sağlam bir hukuksal temele sahip, çok taraflı netleşme tekniği ile çalışan, en üst düzeyde güvenlik ve operasyonel güvenilirliği olan, adil ve kısıtsız bir katılıma izin veren, kredi ve likidite riskleri yönetiminin açıkça tanımlandığı, sistemin kurallarının ve işleyiş prosedürlerinin katılımcıların üyelik nedeniyle maruz kalacaklar finansal risklerin farkındalığını sağladığı, işlem günü içerisinde mutabakatın hızla kesinleştirilebildiği ve gün sonunda kesin mutabakatın sağlanabildiği, mutabakat unsuru olarak merkez bankasında kayıtlı varlıkların kullanılabildiği, ekonomik olarak verimli bir ödeme kanalına sahip ödeme sistemleri oluşturulmalıdır. Ayrıca CPSS, temel ilkelerin uygulanması konusunda Merkez Bankalarının sorumluluklarını da belirlemiştir.
Avrupa Birliği’nde ödeme ve mutabakat sistemlerinde mutabakatın nihailiğini düzenleyen 1998/26/EC sayılı, ödeme hizmetlerini düzenleyen 2007/64/EC sayılı ve elektronik para kuruluşlarının işleyişini düzenleyen 2000/46/EC sayılı direktifleri ile AB bünyesinde ödeme sistemlerinin etkin, güvenli ve yeknesak işleyişe sahip ödeme sistemlerinin oluşmasını istemiştir.
Ödeme Sistemleri uluslararası standartlarla büyük ölçüde uyumlu olup, IMF ve Dünya Bankası tarafından ortak yürütülen Mali Sektör Değerlendirme Programı (FSAP) kapsamında ülkemizdeki ödeme ve menkul kıymet mutabakat sistemlerinin CPSS temel ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmesi neticesinde; ülkemiz ödeme sistemlerinin temel ilkeler ile büyük ölçüde uyumlu olduğu, ödeme ve mutabakat sistemlerinin, teknik olarak etkin ve güvenilir olduğu, uygun düzenleyici çerçeve ve etkin gözetim ile desteklendiği ve ödeme sistemlerinde sağlam bir hukuksal altyapının mevcut olduğu saptanmıştır.
9.Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı ile Mücadele
Karapara aklama suçu ile ulusal ve uluslararası alanda mücadele konularında politikalar üretmek üzere 1989 yılında G-7 ülkeleri tarafından uluslararası bir kuruluş olan Mali Eylem Görev Grubu (FATF) kurulmuş ve Türkiye 1991 yılında bu Gruba üye olmuştur. FATF, 1990 yılında karapara aklama suçu ile mücadeleye yönelik yasal, finansal, kurumsal ve uluslararası işbirliği konularında 40 adet tavsiye yayımlamıştır.
FATF Ekim 2001’de görevine karapara aklama ile mücadelenin yanında terörün finansmanı ile mücadeleyi de eklemiş ve terörün finansmanı ile mücadeleye yönelik olarak 9 özel tavsiye yayımlamıştır.
FATF tarafından ilk olarak 1990 yılında yayımlanan daha sonra 1996 ve 2003 yıllarında revize edilerek yayımlanan 40 Tavsiye Kararı, karapara aklama ve terörün finansmanı ile mücadele için yasal, finansal, kurumsal ve uluslararası işbirliği konularında üye ülkelerce uyulması gereken standartları içermektedir.
Mevcut Durum
FATF, üye ülkeleri karapara aklama ve terörün finansmanının önlenmesi konusunda gösterdiği gelişmeler bakımından periyodik olarak denetlemekte ve değerlendirmektedir. Ülkelere her bir tavsiye karşılığında Uyumlu (C), Büyük Ölçüde Uyumlu (LC), Kısmen Uyumlu (PC), Uyumsuz (NC) ve Karşılanamaz (NA) şeklinde puanlamalar verilmektedir.
Ülkemiz 3’üncü tur değerlendirmesi, 2006 yılında başlamış olup ülkemiz Değerlendirme Raporu 21-23 Şubat 2007 tarihlerinde gerçekleştirilen FATF Genel Kurul toplantısında kabul edilmiştir. Rapor’a göre; ülkemiz 40+9 Tavsiye maddesinin 33’ünden PC ve NC almıştır.
FATF tarafından düzenli takip sürecine tabi tutulan ülkemizin Değerlendirme Raporunda belirtilen eksikliklerle ilgili olarak yapılan düzenleme ve uygulamalara ilişkin gelişmeler hakkında Şubat 2009’da FATF’e ilerleme raporu sunulmuştur.
MASAK, gerek FATF gerekse kaparapara aklama ve terörün finansmanı ile mücadele konularındaki Avrupa Birliği standartlarına uyum konusundaki mevzuat çalışmalarına özelikle 2008 yılı içinde ağırlık vermiş ve bu alanda aşağıdaki Yönetmelik ve tebliğler yayımlanmıştır:
-
Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik
-
Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik
-
MASAK Genel Tebliği Sıra No. 5
-
MASAK Genel Tebliği Sıra No. 6
-
MASAK Genel Tebliği Sıra No. 7
10.Bilgi Teknolojileri
Bilgi teknolojilerine yönelik risk yönetimi ve bu teknolojilerin denetimi konusunda uluslararası boyutta kabul görmüş çeşitli standart ve prensipler mevcuttur. Bu standart ve prensiplerden pek çoğu bankacılık sektörüne ilişkin mevzuatın hazırlanması sırasında dikkate alınmıştır.
Bankalarda bilgi sistemleri yönetişimi konusunda COBIT’ten, elektronik bankacılıkta güvenlik konusunda Avrupa Bankacılık Standartları Komitesi (ECBS – European Committee for Banking Standards) tarafından yayımlanan E-Bankacılık için Güvenlik Rehberi’nden (Security Guideline for E-Banking) ve elektronik bankacılıkta risk yönetimi konusunda Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) tarafından yayımlanan, Elektronik Bankacılıkta Risk Yönetimi Prensipleri’nden (Risk Management Principles for Electronic Banking) faydalanılmıştır.
Bankalarda bağımsız denetim kuruluşlarınca gerçekleştirilecek bilgi sistemleri denetiminde, denetim çerçevesi olarak Bilgi Teknolojileri Yönetişim Enstitüsü (ITGI- IT Governance Institute) tarafından yayımlanan Bilgi Teknolojilerine İlişkin Kontrol Hedeflerinin (COBIT - Control Objectives for Information and related Technology) benimsenmiştir.
Kartlı ödeme sistemlerinde POS cihazlarının ve işlenen kart verilerinin güvenliği konusunda, Kartlı Ödeme Sistemleri Endüstrisi Güvenlik Standartları Konseyi (PCI (Payment Card Industry) Security Standards Council) tarafından yayımlanan PCI POS PIN Giriş Cihazları (PCI POS PIN Entry Device) standardından, kart hamili bilgilerinin güvenliği konusunda yine Kartlı Ödeme Sistemleri Endüstrisi Güvenlik Standartları Konseyi tarafından yayımlanan PCI Veri Güvenliği Standardı’ndan (PCI DSS - Payment Card Industry Data Security Standards) faydalanılmıştır.
BDDK personeli tarafından gerçekleştirilecek bilgi sistemleri denetimi faaliyetleri yürütülürken kullanılması planlanan “Denetim Rehberi” çalışmasında ITGI tarafından yayımlanan Bilgi Teknolojileri Güvence Kılavuzu’ndan (IT Assurance Guide) ve Bilgi Sistemleri Denetim ve Kontrol Birliği (ISACA - Information Systems Audit and Control Association) tarafından yayımlanan Denetim ve Kontrol Profesyonelleri için Bilgi Sistemleri Standart, Rehber ve Prosedürleri (IS Standards, Guidelines and Procedures for Auditing and Control Professionals) dokümanından faydalanılmıştır.
11.Finansal Grupların Düzenlenmesi ve Denetlenmesi
Finansal hizmet türleri arasındaki farklılıklarda azalış ve çok sayıda finansal hizmeti bir arada sunan finansal grupların yaygınlık kazanması gibi son dönemde hız kazanan yapısal değişimler farklı finansal kuruluşların denetim ve gözetiminden sorumlu düzenleme ve denetim otoriteleri arasındaki koordinasyon ve işbirliğine duyulan ihtiyacı artırmıştır.
Bu kapsamda Ortak Forum, 1996 yılında bankalar ve yatırım şirketleri ve menkul kıymet aracı kuruluşlarının ticari portföylerinde yer alan varlıklardan kaynaklanan risklere iliksin yeni öneri ve esaslar belirlenmesine yönelik olarak çeşitli ülkelerin bankacılık, sigortacılık ve sermaye piyasası otoritelerinin temsilcileri ile Uluslararası Menkul Kıymet Aracı Kuruluşları Birliği (International Organization of Securities Commission - IOSCO), Uluslararası Sigorta Denetçileri Birliği (International Association of Insurance Supervisors - IAIS) ve Basel Bankacılık Denetim Komitesi yetkililerinin katılımıyla oluşturulmuştur.
Finansal sektörün farklı alt sektörlerinin denetiminden sorumlu otoritelerin temsil edildiği Ortak Forum iki temel hususta çalışmalar yapmakta ve çeşitli prensipler önermektedir. Ortak Forumun üzerinde çalıştığı konulardan ilki, tüm alt sektör düzenleme ve denetim otoritelerinin ortak ilgi alanlarıdır. Bu kapsamda Ortak Forum, kurumsal yönetim, risk yönetimi, harici hizmet satın alma, kuruluşların etkin denetimi gibi konularda tüm alt sektörler için geçerli olan ortak prensipler üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Ortak Forum tarafından üzerinde çalışılan ikinci konu ise finansal grupların konsolide denetimidir. Bu kapsamda Ortak Forum, finansal grupların denetiminde otoriteler arası koordinasyon ve bilgi paylaşımı, grup bazında sermaye yeterliliği, grup içi işlemler ve risk transferleri gibi konularda çalışmalar yapmaktadır.
Diğer taraftan, finansal grupların konsolide denetimi hususu AB’de 2002/87/EC sayı direktif ile düzenlenmiştir. Bu Direktifte, AB’de faaliyet gösteren finansal gruplarda, grup içerisindeki finansal kuruluşların faaliyet gösterdikleri alt sektörde geçerli mevzuatlarda yer alan yükümlülüklere uymaları yanında grup bazında bazı ilave yükümlülüklere de uyum sağlamaları öngörülmektedir. Bu kapsamda finansal gruplar için başta sermaye yeterliliği olmak üzere çeşitli koruyucu hükümlere ve faaliyet ilkelerine Direktif içerisinde yer verilmektedir.
12.Bankacılığın Düzenlenmesi ve Denetlenmesi
Bankacılığın düzenlenmesi ve denetlenmesi konusunda uluslararası boyutta genel kabul görmüş iki temel standart mevcuttur. Bu standartların her ikisi de gelişmiş ülkelerin banka düzenleme ve denetim otoriteleri ve merkez bankalarının katılımıyla oluşturulmuş olan ve Uluslararası Ödemeler Bankası (Bank for International Settlements – BIS) bünyesinde faaliyet gösteren Basel Bankacılık Denetim Komitesi (Basel Committee on Banking Supervision – BCBS) tarafından yayımlanmış standartlardır.
12.1.Etkin Bankacılık Denetimine ilişkin Temel Prensipler
Gelişmiş veya gelişmekte olmasına bakılmamaksızın her hangi bir ülkenin bankacılık sektöründe ortaya çıkabilecek sorunlar, hem o ülkede hem de başka ülkelerde finansal istikrarı bozabilmektedir. Bu noktadan hareketle, Basel Komitesi, ülkelerin bankacılık sektörlerini denetlerken asgari olarak bazı hususlara uymaları gerektiğini değerlendirmiştir. Bu çerçevede yayımlanan Etkin Bankacılık Denetimine İlişkin Temel Prensipler, bankacılık sektörünün etkin bir şekilde denetlenmesi için gerekli olan ve her ülke tarafından uygulanabilecek asgari prensipleri içermektedir. Temel Prensiplerde yer alan asgari unsurların her ülke tarafından uygulanmasının yerel ve küresel finansal istikrarı sağlamak adına önemli bir husus olduğu düşünülmektedir.
Temel Prensipler toplam 25 maddeden oluşmaktadır. Bunlar konuları itibariyle aşağıdaki gibi sıralanmaktadır:
-
Etkin bankacılık denetiminde amaç, bağımsızlık, yetkiler, şeffaflık ve işbirliği (1 inci madde)
-
Faaliyet izni ve yapı (2-5 inci maddeler)
-
Bankaların ihtiyatlı yönetimine ilişkin koruyucu düzenlemeler ve yükümlülükler (6–18 inci maddeler)
-
Sürekli banka denetimine ilişkin yöntemler (19-21 nci maddeler)
-
Muhasebe ve kamuoyuna açıklama (22 inci madde)
-
Düzenleme ve denetim otoritelerinin düzeltici ve iyileştirici tedbirlere ilişkin yasal yetkileri (23 üncü madde)
-
Konsolide ve sınır ötesi bankacılık denetimi (24-25 inci maddeler)
Temel Prensiplerde ulusal düzenleme ve denetim otoritelerinin, metinde yer verilen tavsiyeler ışığında kendi mevcut sistemlerini gözden geçirmeleri, sistemlerinin eksik ya da hatalı yanlarını dikkate alarak hazırlanan bir programı kendi yetki alanları dahilinde uygulamaya geçirmeleri istenmektedir.
Ayrıca Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve benzeri diğer çokuluslu kuruluşların, makroekonomik ve finansal istikrarın güçlendirilmesi konusunda yardımda bulundukları ülkelere, uygulanmasını öngördükleri program dahilinde, gözetim ve denetim sistemlerinin güçlendirilmesi yönünde bu prensipleri benimsemeleri tavsiye edilmektedir. Temel Prensiplere uyum, katılımcı ülkenin finansal sistemindeki risklerin, kırılganlıkların, zayıf ve güçlü yönlerin tespit edilmesi, finansal sistemdeki istikrarın değerlendirilmesi ve geliştirilmesi ile gereken alanların önceliklerine göre belirlenmesine yönelik olarak IMF ve Dünya Bankası tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen Finansal Sektör Değerlendirme Programında (Financial Sector Assessment Programme – FSAP) ele alınan ana baslıklardan birisi konumundadır.
Bu çerçevede, 2006-2007 yıllarında IMF ve Dünya Bankası yetkilileri tarafından Türk finansal sisteminin değerlendirilmesini amaçlayan bir FSAP çalışması gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında finansal sistem çeşitli yönleriyle değerlendirmeye tutulmuş ve “Turkey: Financial System Stability Assessment” başlıklı ülke raporu olarak 09 Aralık 2007 tarihinde kamuoyuna açıklanmıştır. FSAP çalışmaları kapsamında Türk bankacılık sektöründeki düzenleme ve denetleme yapısının Basel Temel Prensiplerine ne ölçüde uyumlu olduğu de değerlendirilmiş, bu konuda çeşitli önerilere ve tavsiye niteliğindeki bir eylem planına da yer verilmiştir. Raporda yer alan değerlendirmelerde genel olarak, Türkiye’nin uluslararası finansal standartlara (Basel Temel Prensipleri de dâhil toplam 4 standart) uyumunun güçlü olduğu ifade edilmektedir. Bununla birlikte belirli alanlarda çeşitli iyileştirmelere ihtiyaç duyulduğu, ancak Türkiye’nin geliştirilmesi gereken alanların farkında olduğu ve bu konuları ele almaya başladığı ifade edilmiştir. Nitekim 2007 ve 2008 yıllarında bankacılık mevzuatında çok sayıda değişiklik yapılmış, söz konusu değişiklikler ile Temel Prensiplere uyum konusunda iyileştirme ihtiyacı olan alanların da geliştirilmesi hedeflenmiştir.
12.2.Yeni Basel Sermaye Uzlaşısı (Basel-II) ve AB CRD Direktifleri
Basel Bankacılık Denetim Komitesi, 1988 yılında yayımlamış olduğu Basel-I sermaye yeterliliği prensiplerini, 1999 yılında başlayan ve 5 yıl suren istişare süreçleri neticesinde 2004 yılında Basel-II adı altında yayımlamıştır. Basel Bankacılık Denetim Komitesince Haziran 2004’te yayımlanan Basel-II Uzlaşısı, Komite üyesi ülkelerin uluslararası boyutta faaliyet gösteren büyük ölçekli bankaları için hazırlanmış tavsiye niteliğinde bir metindir. Ancak, bu prensipler AB Parlamentosunca da kabul edilmiştir. Sonuç olarak, Basel-II Uzlaşısı ile bu Uzlaşı esas alınarak oluşturulan 2006/48/EC ve 2006/49/EC sayılı Sermaye Yeterliliği Direktifleri (Capital Requirement Directive - CRD) bankacılık uygulamaları, bankacılık denetimi, risk yönetimi, sermaye yeterliliği ve kamuya açıklama konularına ilişkin referans düzenlemeler konumundadır.
Ülkemizde Basel-I hükümleri Şubat 2001 tarihinde yürürlüğe giren Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik ile ulusal mevzuata dahil edilmiştir.
BDDK, Basel-II Uzlaşısının hazırlanması surecine de aktif olarak katılım sağlamıştır. Bu çerçevede, Basel- II’ye ilişkin 3 uncu İstişare Metnine görüş verilmiş, biri global ikisi yerel olmak üzere 3 adet sayısal etki çalışması gerçekleştirilmiş, çeşitli istişari komiteler tesis edilmiştir. Ayrıca, yakın dönemde, Basel-II içerisinde yer alan bazı hükümler bankacılık mevzuatına dahil edilmiştir. Bu kapsamda operasyonel riske ilişkin sermaye yükümlülüğü tutulması zorunluluğu getirilmiş, piyasa riski düzenlemelerinde çeşitli değişiklikler yapılmış ve özkaynaklara ilişkin hükümlerde paralellik sağlamaya yönelik değişiklikler yapılmıştır.
Diğer taraftan, son dönemde uluslararası finansal piyasalarda yaşanan olumsuz gelişmeler ışığında özellikle seküritizasyon ve likidite riski acılarından Basel-II Uzlaşısındaki eksikliklerin giderilmesine yönelik çalışmalarının uluslararası düzeyde devam ettiği, uygulama sonuçları bu süreçte oldukça önemli olacak Türk Ticaret Kanunu tasarısının henüz yasalaşmadığı ve finans ve reel sektör temsilcilerinin Basel- II’nin uygulanma zamanlamasına ilişkin görüşleri de dikkate alınarak, daha önce Ocak 2009 olarak belirlenen Türk bankacılık sektöründe Basel-II’ye geçiş süreci daha ileri bir tarihe ertelenmiştir.
13.Mevduat Sigortası Sistemi
Avrupa Birliğinin mevduat sigortacılığına ilişkin 94/19/EC sayılı konsey ve kredi kuruluşlarının tasfiyesine ilişkin 2001/14/EC sayılı iki adet direktifi bulunmaktadır. Mevduat sigortacılığına ilişkin standartlar oluşturup, uygulanması yönünde çaba gösteren iki adet uluslararası organizasyon mevcuttur. Bunlar Avrupa Mevduat Sigortacıları Forumu (EFDI) ile Uluslararası Mevduat Sigortacıları Birliğidir. (IADI)
13.1.Avrupa Birliği Standartları
AB Mevduat Sigortacılığının yasal çerçevesini 1994 yılında kabul edilen 94/19/EC sayılı Konsey Direktifi belirlemektedir. Genel olarak Direktifin amacı, bankacılık sektörünün istikrar ve sağlamlılığının artırılması, tasarruf sahiplerinin korunması ve kredi kurumlarının faaliyetlerinin topluluğun her bölgesinde uyumlu bir şekilde geliştirilmesidir. Direktif, sigortaya tabi mevduatın asgari kapsam ve tutarı, zorunlu üyelik, mudilere yapılcak ödemenin zamanı, mevduat sahiplerini bilgilendirme gibi temel garanti unsurlarını belirleyen, “asgari uyumlaştırma” temeline dayanmaktadır. Tarife ve fonlama sistemleri gibi açıkça ifade edilmeyen hususlarda ise üye ülkelere yetkiler tanımaktadır. Direktif ile Türkiye’deki mevcut mevduat sigortacılığı uygulaması arasında temel uyumsuzluk noktası tüzel kişilere ait mevduatlara garanti verilmemesidir.
Diğer taraftan, AB Komisyonu’nun 15.10.2008 tarihli önerisi ile AB Mevduat Sigortacılığını düzenleyen 94/19/EC sayılı Direktifte bazı değişiklikler öngörülmüş, ve söz konusu değişiklikler 13.03.2009 tarihinde AB Resmî Gazetesi’nde yayımlanarak 16.03.2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu değişikliklerle; mevduat garanti tutarı en az 50.000 Euro’ya yükseltilmiş olup, bu tutar 31 Aralık 2010 tarihinden itibaren 100.000 Euro olarak belirlenmiştir. Ayrıca mudilere yapılacak ödemelerin azami süresi 20 iş gününe indirilmiş olup, tamamen istisnaî durumlarda mevduat garanti kuruluşu 10 iş gününü aşmayacak ek süre talebiyle yetkili otoritelere başvurabilecektir.
TMSF’nin 5411 sayılı Bankacılık Kanununda yer alan sigortaya tabi mevduatın kapsam ve tutarının belirlenmesine ilişkin yetkileri 13/11/2008 tarihli ve 5811 sayılı “Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun” hükümleri gereğince iki yıl süreyle Bakanlar Kuruluna devredilmiştir.
Birliğin düzenlemiş olduğu diğer Direktif ise kredi kuruluşlarının tasfiyesine ilişkin 2001/14/EC sayılı direktiftir. Direktifin genel amacı kredi kuruluşlarının yeniden yapılandırılması, tasfiye edilmesi, mudi bilgilendirmesi ve düzenleyici kurumlar arasındaki bilgi paylaşımının düzenlenmesidir.
Direktiflerde yer alan bazı düzenlemelere uyum konusu ancak Birliğe tam üyelik durumunda gündeme gelebilecek hususlardır.
Avrupa Mevduat Sigortacıları Forumu EFDI, (European Forum of Deposit Insurers) Avrupa Birliği Komisyonunun mevduat sigortacılığına ilişkin düzenlemelerinin uygulamaya alınması ile yapılması düşünülen değişikliklerin ilgili ülke mevduat sigorta kurumları ile tartışılmasını sağlayan, bilgi paylaşımı ile finansal sistemin istikrarına katkıda bulunmayı amaçlayan, TMSF’nin de yer aldığı bir organizasyondur. Bu organizyon aracılığı ile, mevduat sigortacılığı konusunda AB tarafından talep edilen değişiklikler ve revizyonlar TMSF bünyesinde yakından takip edilerek uyum çalışmaları yürütülmektedir.
13.2.Uluslararası Mevduat Sigortacıları Birliği (IADI)
Uluslararası Mevduat Sigortacıları Birliği IADI, (International Association of Deposit Insurers) mevduat sigortası alanındaki kuruluşlar arasındaki işbirliğini artırmak suretiyle finansal sistemin istikrarına katkıda bulunmak, bu kuruluşlar arasındaki iletişimi desteklemek amacıyla kurulan ve aralarında TMSF’nin de bulunduğu 47 üyesi bulunan bir kuruluştur. IADI bünyesinde yürütülen çalışmalar neticesinde etkili mevduat sigorta sistemleri için temel prensiplerin neler olması gerektiği yönünde çalışmalar yapılmıştır.
FSF’in (Financial Stability Forum) 7 Nisan 2008’de yayınlanan Piyasaların Geliştirilmesi ve Kurumsal Esneklik konulu raporu, yakın zamandaki uluslararası finansal çalkantı sırasındaki olaylarda mudilerin etkili şekilde tazminine yönelik düzenlemelerin önemini ortaya koymuş ve ilgili kurumların etkili mevduat sigorta sistemlerine yönelik uluslararası bir dizi prensip üzerinde uzlaşmaları ihtiyacını vurgulamıştır.
Temmuz 2008’de Uluslararası Mevduat Sigortacıları Birliği (IADI) ile Basel Komitesi (BCBS), IADI’nin Etkili Mevduat Sistemleri için Temel Prensiplerini esas alarak uluslararası anlamda üzerinde uzlaşma sağlanmış bir Etkili Mevduat Sigorta Sistemleri İçin Temel Prensipler13 seti oluşturmak üzere işbirliği yapmaya karar vermişlerdir. Temel Prensipler’i geliştirmek ve BCBS ile IADI’nin ayrı ayrı görüş ve onayına sunulmak üzere, BCBS’in Sınır Ötesi Banka Çözümleme Grubu (CBRG) ile IADI’nin Danışma Grubu temsilcilerinin katıldığı ortak bir çalışma grubu oluşturulmuştur.
Temel Prensiplerin başlıca düzenleme alanları, mevduat sigorta kurumlarının sorumluluk ve yetkileri, kredi kuruluşlarının üyeliğine ilişkin hususlar, sigortaya tabi mevduatın kapsamı, kamuoyu farkındalığı, mevduat sigorta kurumlarının çözümleme fonksiyonu, mudilere ödeme ve ahlaki istismar (moral hazard) konularıdır.
TMSF’nin sahip olduğu yetki ve sorumluluklar, söz konus prensipler ile büyük ölçüde uyumlaşmakta olup, tüzel kişi mevduatların kapsama dahil edilmesi gibi düzenlemelerle prensiplere tam uyum sağlanması mümkün olacaktır.
14.Sermaye Piyasalarının Düzenlenmesi ve Denetlenmesi
Sermaye piyasalarına ilişkin düzenlemelerde uyum hedeflenen uluslararası standartları iki ana grupta toplamak mümkündür. İlk olarak Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği müzakereleri kapsamında sermaye piyasası mevzuatının ilgili AB Direktifleriyle uyumu, ikinci olarak sermaye piyasası düzenlemelerinin Uluslararası Sermaye Piyasası Kurulları Örgütü’nün (IOSCO) tarafından 2002’de yayınlanmış bulunan Menkul Kıymet Düzenlemelerine İlişkin Amaç ve İlkeler’e uyumu hedeflenmektedir.
14.1.AB Direktifleri
AB’ye üyelik müzakereleri kapsamında, sermaye piyasalarına ilişkin düzenlemelerde AB Direktifleriyle uyum hedeflenen ana başlıkları şöyle sıralamak mümkündür.
-
Menkul Kıymetler Borsaları ve Yatırım hizmetleri
-
Yabancı Sermaye Piyasası Araçlarının ve Yabancı Yatırım Fonu Paylarının Kurul Kaydına Alınması ve Satışı
-
Yabancı aracı kuruluşların Türkiye’de şube açmaları
-
Sermaye Piyasasında Mali Tablo ve Raporlar
-
Sermaye Piyasasında Konsolide Mali Tablolara ve İştiraklerin Muhasebeleştirilmesi
-
Kayıtlı Sermaye Sistemi
-
Birleşme İşlemleri
-
Hisse Senetlerinin Kurul Kaydına Alınması ve Satısı
-
Halka Açık Anonim Ortaklıkların Genel Kurullarında Vekaleten Oy Kullanma ve Çağrı Yoluyla Hisse Senedi Toplanması
-
Kurumsal Yönetim (Yönetim Kurulu)
-
Aracı Kurumların Sermayeleri ve Sermaye Yeterliliği
-
Finansal Tavsiyelerin Sunumu ve Çıkar Çatışmalarının Açıklanması
-
Özel Durumların Kamuya Açıklanması
-
Manipülatif Emir ve İşlemler ile Kabul Görmüş Piyasa Uygulamalarının Tanınması
-
Geri Alım Programları ve Finansal Araçların Fiyat İstikrarının Sağlanması İçin Muafiyetler
-
İhraççıların Muafiyet Şartları ve Kurul Kaydından Çıkarılmaları
-
Menkul Kıymetlerin Kurul Kaydına Alınması ve Satışı
-
Aracılık Faaliyetleri ve Aracı Kuruluşlara İlişkin Esaslar
-
Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar ve Menkul Kıymetler Yatırım Fonları Mali Tablo ve Raporları
-
Portföy Yöneticiliği Faaliyeti
-
Yatırım Danışmanlığı Faaliyeti
-
Ödeme sistemleri ve finansal teminat
-
Yatırımcıları Koruma Fonu
-
Aracı Kurumların Tedrici Tasfiyesi
14.2.Menkul Kıymet Düzenlemelerine İlişkin Amaç ve Prensipler
IOSCO tarafından güçlü ve etkin bir düzenlemenin menkul kıymet piyasalarında güvenilirlik, büyüme ve gelişimi beraberinde getireceği düşüncesi ile menkul kıymet düzenlemelerinde hedeflenen yatırımcının korunması, piyasaların etkin, adil ve şeffaf çalışması ve sistemik riskin azaltılması amaçları çerçevesinde 8 ana başlık altında 30 ilke belirlenmiştir. Bu ana başlıklar aşağıda yer almaktadır.
-
Düzenleyici otoriteye ilişkin ilkeler
-
Öz-düzenleyici kuruluşlara ilişkin ilkeler
-
Menkul kıymet düzenlemelerinin uygulanmasına ilişkin ilkeler
-
Düzenlemede işbirliğine ilişkin ilkeler
-
İhraççılara ilişkin ilkeler
-
Kolektif yatırım kuruluşlarına ilişkin ilkeler
-
Aracı kuruluşlara ilişkin ilkeler
-
İkincil piyasalara ilişkin ilkeler
15.Dünya Borsalar Federasyonu Standartları
İMKB’nin 1992 yılında üye olduğu Dünya Borsalar Federasyonu’nun (WFE) amacı, üye borsaların ulusal pazarlarının etkin, adil ve güvenilir gelişimini sağlayıcı fonksiyonel standartların oluşturulması ve geliştirilmesine ilave olarak ihraçlarda, işlemlerde ve takas işlemlerinde yeterli standartların oluşturulması amacıyla işbirliğini sağlamaktır.
WFE üyeleri, WFE Genel Kurulu’nda kabul edilen “Menkul Kıymetlerin İşlem Görmesi ile ilgili Genel Olarak Kabul Edilen Kurallara” uymakla yükümlüdür. İMKB Başkanı Sn. Hüseyin ERKAN’ın WFE Yönetim Kurulu üyeliği ve Çalışma Komitesi Başkanlığının yanısıra İMKB, “Gelişmekte Olan Piyasalar” ile “Uluslararası Düzenlemeler” alt komiteleri üyeliklerini de yürütmektedir. WFE üyeliği, uluslararası yatırımcıların yatırım yaparken dikkate aldığı en önemli kriterlerden biridir. Borsaların “yatırım yapılabilir borsa” olarak değerlendirilmesinde WFE üyeliği önemli göstergedir.
İMKB; üyeleri tarafından yönetilmesi, bir meslek dalında düzenleme yapma ve standart koyma yetkisine, idari ve mali özerkliğe, personel ve yatırım politikalarını belirleme serbestisine sahip öz düzenleyici kurum yapısı sebebiyle WFE’ye üye olarak kabul edilmiştir. Üyelerin WFE üyelik kriterlerine bağlı kalması gerekmektedir. Bu kriterleri özetle organizasyonun çatısı ve altyapısının oluşturulması, işlem görmeye kabul ve işlemler, işlem sonrası operasyonlar, hizmet kalitesinin ve üye markalarının değerinin güvence altına alınması başlıkları altında gruplandırmak mümkün olup, WFE üyelik şartlarının bir bölümüne Raporun “Öz Düzenleyici Kurumlar” kısmında “2. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası” başlığı altında değinilmiştir.
16.Sermaye Piyasalarında Yatırımcı Koruma Fonu
2.2.1 Mevcut düzenlemelerimiz çerçevesinde Yatırımcıları Koruma Fonu tarafından karşılanacak yükümlülükler;
-
Sermaye piyasası faaliyetleri ve işlemleri nedeniyle hisse senedi işlemlerinden doğan ve gerçek ve tüzel kişi yatırımcı tarafından satılmak, saklanmak, yönetilmek, virman edilmek, ödünç işlemlerine konu edilmek üzere veya diğer nedenlerle aracı kuruluşlara tevdi edilen veya müşteri emrine istinaden alınan hisse senetlerinden,
-
Yatırımcı tarafından hisse senedi satın alınmak üzere veya satın alınan hisse senetleri karşılığında tevdi edilen nakit ya da gerçek ve tüzel kişi yatırımcıya ait hisse senedinin satılmasından sağlanan nakitten,
oluşmaktadır. Buna karşı AB düzenlemeleri çerçevesinde koruma kapsamı yatırımcılara ait olan ve onların hesabına tutulan paranın geri ödenmesi veya yatırımcılara, onlara ait olan ve yatırım işi ile bağlantılı olarak onların hesabına elde tutulan, yönetilen veya işletilen yatırım araçlarının iade edilmesini içermektedir. Bu bağlamda yatırımcıların ülkemize çekilip istanbulun finans merkezi olabilmesi için Fonun koruma kapsamının AB direktiflerinde sayılan sermaye piyasası araçlarını kapsar şekilde genişletilmesi gerekmektedir.
2.2.2 Yatırımcı tazmin sistemlerine ilişkin AB düzenlemeleri uyarınca yatırımcıların taleplerini sunmaları için belirlenebilecek süre alacaklıların belirlenmesinden veya karardan itibaren veya belirleme veya kararın kamuoyuna açıklandığı tarihten itibaren beş aydan kısa olamaz. Sistem bir yatırımcının talebini mümkün olan en kısa sürede ve en geç, talebin geçerliliğinin ve meblağının belirlenmesini izleyen üç ay içinde ödemek durumundadır. Mevzuatımızda ise Fon tarafından aracı kurumun alacaklılarının haklarını gösterir belgelerle Fon’a başvurmaları için tedrici tasfiye kararı ilan edilir ve alacak talepleri tedrici tasfiyenin kapanmasına kadar dikkate alınır. Yapılacak nakit ödemelere ve sermaye piyasası aracı teslimlerine esas olmak üzere, tedrici tasfiye kararından itibaren en geç 6 ay içinde Fon tarafından alacaklılar ile alacak miktarını gösteren bir alacaklılar cetveli hazırlanır. Alacaklılar cetveli hazırlama süresi gerektiğinde Fon’un önerisi ve Kurulun onayı ile uzatılabilir. Bu çerçevede, Avrupa Birliği mevzuatı ile uyumun sağlanmasını teminen Aracı Kurumların Tedrici Tasfiye Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’in 13. maddesinin ilk fıkrasındaki 6 aylık sürenin 3 ay olarak değiştirilmesi ve Kurul’a Fon’un önerisi ile en fazla 3 ay süre uzatma yetkisi verilmesi uygun olacaktır.
2.2.3 AB direktiflerinde, koruma limiti her bir yatırımcı için 20.000 Euro’dan az olmayacak şekilde belirlenmiş olup, üye devletler tarafından daha geniş bir koruma limiti sağlanabilmesi mümkündür. SPKn 46/B maddesinin 9.fıkrasında, “Hesabında alacağını karşılamaya yetecek kadar ya da hiç hisse senedi bulunmayan saklama hesabı sahiplerinin nakit ve hisse senedi alacakları toplamının 7 milyar 500 milyon lirası tasfiye sonucu beklenmeksizin Fon tarafından ödenir..... Bu fıkra uyarınca yapılacak ödemelerin tutarı, her yıl ilan edilen yeniden değerleme kat sayısı oranında artırılır.” hükmü yer almaktadır. Anılan mevzuat çerçevesinde, 2009 yılı için avans limiti 57.874 TL (yaklaşık 25.000 Euro) dir. Bu bağlamda, ilgili düzenlemelerimizin Avrupa Birliği düzenlemeleri ile uyumunun sağlanması için, yatırımcıların koruma kapsamındaki sermaye piyasası işlemlerinden kaynaklanan alacakları toplamının 20.000 Euro karşılığı Türk Lirasının Fon tarafından ödeneceği şeklinde değişiklik yapılması uygun olacaktır.
2.2.4 Mevcut düzenlememiz uyarınca Fon sadece bir tazmin kuruluşu değil aynı zamanda bu görevinin yanında tasfiye işlemlerinde yerine getirildiği bir yapıdır. Fon yatırımcıların sermaye piyasası faaliyetlerinden kaynaklanan alacaklarını tazmin ettikten sonra aracı kurumun tedrici tasfiye işlemlerini yerine getirmeye devam etmektedir. Fonun kuruluş amacı kanunun madde gerekçesindende anlaşıldığı üzere asıl olarak sermaye piyasası faaliyetlerinin tasfiyesi ve hisse senedi işlemlerinden doğan nakit ve hisse senedi alacağının belli bir limite kadar karşılamaktır. Buna karşı mevcut durumda sermaye piyasası faaliyetlerinin tasfiyesi söz konusu olmayıp aracı kurumun yasal organları Fon tarafından temsil edilmekte, öncelikle yatırımcı alacakları, daha sonra kamu alacakları ve bakiye kalması durumunda aracı kurumun diğer alacaklılarına olan yükümlülüklerinin karşılanması gibi aracı kurumun Sermaye Piyasası Kanununun kapsamı dışındaki yükümlülükleri Fon tarafından yerine getirilmeye çalışılmaktadır.
Yatırımcı tazmin sistemlerine ilişkin AB düzenlemelerine bakıldığında tazmin ile tasfiyenin Yatırımcıları Koruma Fonu benzeri kuruluşlar tarafından yerine getirilmesi söz konusu değildir. Fon benzeri yapıların görevi tazmin yükümlülüğü ile kesin olarak sınırlandırılmıştır. Hiç bir AB üyesi ülkede ülkemizde olduğu gibi hem tazmin hem tasfiye görevinin yerine getirildiği bir yapı bulunmamaktadır. Yatırımcı tazmin sistemlerinde amaç en kısa sürede sadece yatırımcının alacaklarını tazmin etmek olup, bu sistemlerin ülkemiz düzenlemesinde olduğu gibi başkaca ek bir fonksiyonu ( tasfiye işlemleri, yatırımcı alacakları dışındaki diğer alacakların ödenmesi veya bu alacakların ödenmesi için işlemlerin yürütülmesi) bulunmamaktadır.
Bu çerçevede Fon Kurul tarafından tedrici tasfiyelerine karar verilen aracı kurumların tasfiyelerinin yerine getirtildiği yer olmaktan çıkarılarak AB yatırımcı tazmin sistemlerinde olduğu gibi sadece tazmin ile görevli kılınmalıdır.
2.2.5 SPKn’nun 46/A maddesinde Kurul Borsa ve Birlik tarafından verilen İdari para cezaları Fonun gelirleri arasında sayılmıştır. Buna karşı Yatırımcıları Koruma Fonu’na ilişkin düzenlemelerin AB düzenlemelerine uyumu çerçevesinde Kurul ve AB uzmanları tarafından yürütülen çalışmalarda yatırımcı tazmini amacıyla kurulan fonların gelirleri arasına kamu kaynağı karıştırılmasının Fonun nesnelliği ve kuruluş amacı ile bağdaşmadığı yönünde eleştiriler getirilmiş ve finansal kuruluşların yıllık ödentiler ile kendi müşterilerine karşı olan finansal risklerini bir ölçüde garanti altına almak üzere oluşturulan fon varlığına kamu kaynağının karıştırılmaması gerektiği önemle belirtilmiştir. Bu bağlamda idari para cezalarının Fonun gelirleri arasından çıkarılması konuya ilişkin yurtdışı uygulamaları ile uyumu sağlayacaktır.
17.Sigortacılığın Düzenlenmesi ve Denetlenmesi
17.1.IAIS Sigortacılık Temel Prensipleri
1994 yılında kurulan IAIS’in üyeleri arasında tüm dünya geneline yayılmış durumdaki 125 sigorta denetçisi kurum ve kuruluş bulunmaktadır. Türkiye de IAIS üyesi ülkeler arasında yer almaktadır. Ayrıca, 1999 yılından itibaren sigortacılık sektöründe faaliyet gösteren şirketler ile uluslararası örgütlenmeler gibi yapılanmalar, IAIS faaliyetlerine gözlemci sıfatı ile katılabilmektedir. Bu çerçevede, 79 şirket (sektör temsilcileri, danışmanlık firmaları, hukuk büroları, vb.) ile 8 uluslararası kuruluş IAIS gözlemcisidir. IAIS, küresel sigortacılık ilkeleri, standartları ve rehberleri yayımlamakta, sigorta denetimine ilişkin konularda eğitim ve destek sağlamakta, sigorta gözetimcileri için toplantı ve seminerler düzenlemektedir.
IAIS’in sigortacılık sektörünün denetlenmesi açısından getirdiği en önemli standardizasyon “Sigortacılık Temel Prensipleri”dir (Insurance Core Principles). Sigortacılığın Temel Prensipleri, denetim fonksiyonunun etkin işleyebilmesi için elzem olan prensipleri belirtmektedir. IAIS tarafından son olarak 7 Mart 2007’de revize edilmiş olan Temel Prensipler yapısal dokümanına göre 28 adet prensip bulunmaktadır.
Ülkemiz sigortacılık ve özel emeklilik sektörleri söz konusu Temel Prensipler kapsamında incelenecek olursa, genel olarak IAIS ile bir uyumluluk gözlemlendiği söylenebilir. Özellikle, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ve buna paralel olarak hazırlanan ikincil mevzuat sonrasında bu uyumluluk daha da artmıştır.
2008 Yılı Sonu İtibarıyla Uyum Sağlanan İlkeler
No
|
İlke Adı
|
Açıklama
|
1
|
ICP 1
|
Etkin sigortacılık denetimi için gerekli koşullar
|
2
|
ICP 2
|
Denetimin hedefleri
|
3
|
ICP 4
|
Denetim usulü
|
4
|
ICP 6
|
Yetkilendirme
|
5
|
ICP 7
|
Kişilerin uygunluğu
|
6
|
ICP 8
|
Yönetim değişikliği ve portföy transferleri
|
7
|
ICP 12
|
Denetleyici otoriteye bilgi verilmesi ve uzaktan gözetim
|
8
|
ICP 13
|
Yerinde denetim
|
9
|
ICP 14
|
Önleyici ve düzeltici tedbirler
|
10
|
ICP 15
|
İcra veya yaptırımlar
|
11
|
ICP 16
|
Tasfiye ve piyasadan çekilme
|
12
|
ICP 19
|
Sigortacılık faaliyeti
|
13
|
ICP 20
|
Yükümlülükler (Teknik karşılıklar)
|
14
|
ICP 21
|
Yatırımlar
|
15
|
ICP 23
|
Sermaye yeterliliği ve ödeyebilirlik
|
16
|
ICP 24
|
Aracılar
|
17
|
ICP 25
|
Tüketicinin korunması
|
17.2.Avrupa Birliği Düzenlemeleri
Sigortacılık ve Özel Emeklilik çerçevesinde AB ile uyum sağlanan konular şunlardır:
-
Kuruluş öncesi ön iznin kaldırılması,
-
Sigorta şirketlerinin hayat-hayat dışı sigorta branşlarından sadece birinde faaliyet gösterebilmesi,
-
Şirketler için branşlar itibarıyla asgari sermaye miktarı öngörülmesi,
-
Ruhsat iptal nedenlerinin şirketlerin mali durumlarıyla ilişkilendirilmesi,
-
Tarifelerin kural olarak serbest bırakılması,
-
Aktüerler ve aracılarla ilgili hususlar,
-
Teknik Karşılıklar,
-
Tüketicileri bilgilendirme,
-
Reasürans Tekeli uygulamasına ilişkin düzenlemenin yürürlükten kaldırılması.
Solvency II
Sözlük anlamıyla borçlarını ödeyebilme kapasitesi anlamına gelen solvency, Türkçeye “yükümlülük karşılama yeterliliği” olarak çevrilmektedir. Yükümlülük karşılama yeterliliği, şirketlerin sigortalılara karşı olan yükümlülüklerini karşılayıp karşılamayacaklarına dair işletme hesapları ve olası değişimler hakkında bilgi sunan bir uygulamadır ve bu uygulamayla, şirketlerin belli bir anda borçlarını karşılamaya yeterli olup olmadığı ölçülmektedir.
Avrupa Birliği’nde Solvency II Taslak Direktifine ilişkin çalışmalar halen devam etmekte olup, ülkemizde de Avrupa Birliği’ne uyum süreci çerçevesinde önümüzdeki yıllarda Solvency II gerekliliklerinin Hazine Müsteşarlığınca (HM) düzenlenmesi beklenmektedir. Bahse konu taslak Direktif 2012 yılında uygulamaya geçirileceğinden HM tarafından kademeli bir geçiş planı öngörülmektedir.
Üç sütundan oluşan yeni sistemde yer alan birinci sütunda, finansal kaynaklara ilişkin sayısal düzenlemeler yapılmaktadır. Sütuna kademeli olarak uyum sağlama çalışmaları kapsamında, HM tarafından Sigorta ve Reasürans ile Emeklilik Şirketlerinin Sermaye Yeterliliklerinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik çıkarılarak Risk Based Capital (RBC) ölçüm yöntemi ikinci yöntem olarak benimsenmiştir. Diğer taraftan, Sigorta ve Reasürans ile Emeklilik Şirketlerinin Teknik Karşılıklarına ve Bu Karşılıkların Yatırılacağı Varlıklara İlişkin Yönetmelik ile teknik karşılıkların tanımı ve hesaplanması daha detaylı düzenlenmiştir. İkinci sütunda ise denetime ilişkin olarak iç sistemlerin kurulması gerekmektedir. Ülkemiz uygulamasında, HM tarafından ikinci sütuna uyum sağlayabilmek amacıyla Sigorta ve Reasürans ile Emeklilik Şirketlerinin İç Sistemlerine İlişkin Yönetmelik ile şirketlerin iç kontrol, iç denetim, risk yönetim sistemleri (iç sistemler) kurmaları öngörülmüştür. Aynı şekilde, yöneticilerin taşıması gereken nitelikler de detaylı olarak Sigorta Şirketleri ve Reasürans Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmelik ile Emeklilik Şirketleri Kuruluş ve Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmelik’te belirlenmiştir. Üçüncü sütunda ise, finansal bilgilerin açıklanması gerekliliği ile piyasa katılımcılarına bir başvuru, risk, sermaye, risk değerlendirmesi ve yönetimi ile bir sigorta şirketinin sermaye yeterliliği alanlarında anahtar bilgileri değerlendirmelerine sunarak şeffaflık sağlanarak piyasa disiplini oluşturulması amaçlanmaktadır. Bu sütuna uyum sağlayabilmek amacıyla, Sigorta ve Reasürans ile Emeklilik Şirketlerinin Finansal Raporlamaları Hakkında Yönetmelik çıkarılmış ve 2008 yılı başından itibaren şirketlerin UFRS’ye uyumlu ve tek tip finansal raporlama yapmaları sağlanmıştır.
2008 Yılı Sonu İtibarıyla Uyum Düzeyi
Sütun No
|
Sütun Adı
|
Uyum Düzeyi
|
Açıklama
|
1
|
Nicel Gereklilikler
|
25%
|
Birinci sütunda öngörülen bütünlükçü bilanço yaklaşımı çerçevesinde, şirketlerin varlıkları piyasa değeriyle değerlenmektedir.
|
2
|
Nitel Gereklilikler
|
40%
|
Şirketlerin iç denetim, iç kontrol ve risk yönetimi sistemlerine ilişkin yönetmelik yayımlanmıştır.
|
3
|
Açıklama Gereklilikleri
|
55%
|
Solvency II ile "UFRS 4 Sigorta Sözleşmeleri" ikinci faz çalışmaları AB'de birbirine paralel yürütülmektedir. Bununla birlikte bu sütuna ilişkin detaylı çalışmalar hala devam etmekte, Türkiye de bu gelişmeleri takip etmektedir.
|
Ortalama Uyum Düzeyi
|
40%
|
|
Dostları ilə paylaş: |