Kalıtım, ebeveynlerimiz aracılığı ile bize aktarılmış olan fiziksel ve psikolojik özellikleri tanımlar.
Genetik, biyolojik varlıklar arasında bilgi akışını sağlayan temel bir sistemdir. Genetik bilgi, genler yoluyla taşınır. Döllenme esnasında, bir yumurta ve bir sperm birleşerek zigot adı verilen tek bir hücre oluştururlar. Bu hücre, her biri orijinal kodun bir kopyasını içeren trilyonlarca hücreden oluşan bir insana dönüşecek talimatları barındırır.
Her bir insan hücresinin çekirdeği, DNA’ dan (deoksiribo nükleik asit) oluşan ipliksi yapılar olan kromozomları içerir. Bunlar hücreleri çoğalmaya ve proteinleri birleştirmeye yönlendirir.
1990’lı yıllarda başlayan İnsan Genomu Projesi, insan organizmasının oluşumunu başlatan proteinlerin yaratılması için gelişimsel talimatlar dizisinin eksiksiz bir haritasını çıkartma amacıyla yürütülmüştür. Ancak bu projenin en önemli sonuçlarından biri insanların sanıldığından çok daha az sayıda (yaklaşık 20.500) gene sahip olduklarının belirlenmesi olmuştur. İnsan vücudunda ki protein miktarı genlerin miktarından çok daha fazladır. Az sayıda gen çok sayıda proteini oluşturmak için işbirliği yapmaktadır.
Epigenetik Kalıtım Sistemleri, gen faaliyetlerinin dağılımından ve hücre durumlarının aktarılıp sürdürülmesinden sorumlu sistemlerdir. Hücre metabolizmasının insanın hem iç hem de dış çevresinden kaynaklanan etmenlere duyarlı olduğunu ve hatta bu etmenlerin hücrenin genetik ifadesini değiştirebildiğini biliyoruz. Şimdiye kadar genlerin sonradan biriktirdikleri bu bilgilerin yeni kuşaklara aktarılmadan önce sıfırlandığı düşüncesi hâkimdi. Son araştırmalar genlerin birbirleri ve dış çevreyle olan etkileşimleri sonucu ortaya çıkan genetik ifade değişimlerinin yeni kuşaklara aktarılabildiğini göstermektedir. Epigenetik kalıtım sistemlerinin mevcut olması DNA’dan başka kalıtsal bir aktarım yolu daha olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.
Davranış Genetiği, kalıtım ve çevrenin insan özellikleri ve gelişiminde görülen bireysel farklılıklar üzerindeki etkisinin araştırıldığı alandır. İnsanlar arasındaki farklılıklardan neyin sorumlu olduğunu, bir diğer ifadeyle, hangi kombinasyonlar nedeniyle, ne ölçüde farklılık gösterdiklerini bulmaya çalışır. Bu konuda ki araştırmalar, ikizler ve evlat edinilmiş çocukları üzerinde yürütülmektedir. İkiz çalışmalarında tek yumurta ikizlerinin davranışsal benzerlikleri ile çift yumurta ikizlerinin davranışsal benzerlikleri karşılaştırılır.
Epigenetik görüş, epigenetik kalıtım sistemleri hakkında biriktirilen bilgilerden yola çıkarak, kalıtım ve çevre arasında karşılıklı bir alışverişin süregeldiğini ifade eder.
4. Hafta – İnsanın Yaşam Boyu Gelişimi
Gelişim döllenmeden ölüme kadar tüm yaşam boyunca devam eden bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Gelişimsel süreçler her zaman eşgüdümlü ve birlikte ilerler. Belirli zamanlarda belirli işlevlerde bir sıçrama görebiliriz ama bu durum yalnızca o işlevin geliştiği, diğerlerinin durduğu anlamına gelmez. Gelişimsel süreçler, çevre-kalıtım ve kayıp-kazanç etkileşimine bağlı olarak veya onlara göre biçim değiştirebilen esnek bir yapıya sahiptir.
İnsanların gelişim süreçlerini etkileyen bazı temel etki kaynakları vardır.
-
Normatif ve yaşa bağlı etkenler, aynı yaş aralığında olan tüm bireyleri etkileyen biyolojik ve çevresel etmenlerdir. Örneğin; menopoz ve ergenlik gibi…
-
Normatif ve tarihe bağlı etkenler, belirli bir tarihsel zaman aralığında yaşamakta olan her yaştan tüm bireylerin gelişimsel özelliklerini etkiler. Örneğin; savaşlar, büyük politik değişimler, salgın hastalıklar…
-
Normatif olmayan yaşam olayları, bir bireyin yaşamını etkileyen olayları içerir. Küçük yaşta ebeveyn kaybı, ergenlikte hamilelik, bir kaza ya da felaket veya piyango kazanmak gibi…
İnsan yaşamının ayırt edilebilir dönemleri vardır. Bu dönemleri, doğum öncesi, bebeklik, ilk çocukluk, orta çocukluk, ergenlik, ilk yetişkinlik, orta yetişkinlik, ileri yetişkinlik ve ölüm olarak inceliyoruz.
İnsanın gelişim sürecini incelemek için 3 tane veri toplama yolu vardır:
-
Boylamsal desen, geçen zaman boyunca belli aralıklarla tekrarladığımız ölçümlerdeki performansın ne şekilde değiştiğini anlamak için kullanılır.
-
Kesitsel desen, aynı anda belli yaş gruplarında yapılan ölçümdür. Deneklerin özelliği açısından denkliği sağlamak zordur.
-
Ardışık desen, boylamsal ve kesitsel desen birleştirilir. Kesit alarak başlanır boylamsal devam edilir.
Araştırmacılar, ilgilendikleri işlevin ve değerlendirme yolunun özelliklerine göre, hangi deseni izleyeceklerine karar verirler.
Yaşamın ve Canlılığın Temelleri
İnsanlarda yumurta üretme olgunluğuna erişmiş dişi, 26-28 günde bir yumurtalıklarından bir yumurta hücresi (ovum) salgılar. Bu hücre fallop kanallarından biri yoluyla rahime doğru ilerler. Bu ilerleyişi fallop kanalları yüzeyindeki ince kirpiksi tüycükler sağlar. Eğer yumurta döllenmez ise birkaç saat içerisinde ölür.
Cinsel birleşme ile sperm hücreleri, rahim boynundan rahime oradan da fallop kanallarına doğru ilerler. Spermlerin ilerlemesini ince uzun kuyruklarının hareketi sağlar. Yumurta hücresi spermler tarafından sarılır ancak bir tanesi yumurtanın içine girebilir.
Döllenme fallop kanallarında gerçekleşir. Döllenme sonucunda oluşan organizmaya Zigot adı verilir. Zigot, hem kalıtımsal hem de çevresel etkenlere bağlı olarak gelişir. Böylece doğum öncesi gelişim süreci başlamış olur.
-
Germinal safha, döllenmeden sonraki ilk 2 haftayı kapsar. Fallop kanalları boyunca hücresel olarak bölünerek ilerlemeye devam eder ve rahime inerek rahim duvarına tutunur.
-
Embriyonik safha, 2. hafta ile 8. Hafta arasındaki süreçtir. Organizmanın anne ile alışverişi başlar. Plasenta, göbek kordonu ve amniyon kesesi oluşur. Organizma Fetüs adını alır.
-
Fetal safha, 3. Aydan doğuma kadar olan süreçtir. Tüm hücre grupları özelleşmiş, yerleşmiş ve gelişmeye başlamıştır.
İlk 3 aylık dönemin sonunda, Fetüs’ün boyu 7,5 cm ve ağırlığı 2,8 gr. kadardır. Bu dönemin özelliği temel anatomik yapıların oluşumudur. Belli başlı organlar ve organ sistemleri ve beden parçalarının temel yapısı tamamlanmıştır.
İkinci 3 aylık dönemin sonunda, Fetüs’ün boyu 35,5 cm ve ağırlığı 500 gramdan biraz fazladır. Dördüncü aydan sonra kalp atışları dinlenebilir.
Üçüncü 3 aylık dönemde, yağlanma artar, hatlar yuvarlaklaşır. Fetüs artık dışarıdan gelen seslere tepki verir. Yaklaşık 51-52 cm boy ve 3,400 gr ağırlık ile doğum beklenir.
Anneler doğumdan sonra yeni duruma uyum sağlamakla ilgili bir süreç geçirirler. Bu döneme, doğum sonrası dönem, postpartum (lohusalık) denilmektedir. Yaklaşık 6 hafta sürebilen bir dönemdir.
İnsanlar, diğer canlılarda olduğu gibi, temel bir davranış repertuarına ve hayatta kalma becerilerine sahip bir canlıdır. Refleksler ve içgüdülere sahiptir. Refleksler doğuştan gelen, belli bir uyarana karşı yapılandırılmış basit tepkilerdir.
Bazı refleksler doğuşta vardır ve süreklidir; bazıları ise potansiyel olarak vardır ve olgunlaşma neticesinde ortaya çıkar; bazıları ise doğuşta vardır fakat zamanla ortadan kalkar. Bebekler doğduklarında pek çok temel içgüdüye ve bunları gidermek için temel reflekslere sahiptirler. Örneğin, beslenme temel bir içgüdüdür. Bebekler kaynağa dönme (yanağına bir şey değdiğinde bebekler o yöne doğru döner), emme ve yutma refleksleri ile bu ihtiyaçlarını giderebilirler. Yani emzirme esnasında bebekler annelerinin memesi yanaklarına değdiğinde o tarafa döner, ağızlarında hissettiklerinde ise emerler ve sütü yutabilirler.
Yeni doğanın özellikleri:
Tüm beden sistemleri tamdır.
|
Büyüme ile bedenin ebadı ve parçalarının oranlarında değişim görülür.
|
Yeni doğanın kalp atışı hızlı ve solunum sayısı yetişkinlere oranla yüksektir.
|
Mide hacmi, yeni doğanda 30-90cm3tür. İki yaşta 500 cm3 olur.
|
Anne sütünde bulunan besinleri sindirebilecek niteliktedir.
|
Boşaltım sistemi anne karnından itibaren işlev görmektedir.
|
İskelet sistemi doğumda tamdır. Ancak kemikler henüz sertleşmemiştir.
|
Zamanla ebadı büyür, kemikler sertleşir ve birbirine bağlanır.
|
Yeni doğan tüm kas hücrelerine sahiptir ve kaslar büyüdükçe güçleri artar.
|
Yeni doğanın vücut hareketleri denetimsizdir. Tipik bir yeni doğan, yaklaşık 18 saat (10-21)uyur. Ancak bebeklerin uyku zamanları ve düzenleri farklılık gösterir.
|
Yetişkinler uykularının 1/5’ini REM (Rapid eye movement) uykusunda geçirirler. Ancak bebekler üç aya kadar uykularının yarısını REM uykusunda geçirir ve uykuları REM ile başlar.
|
Yetişkinlerde rüya REM uykusunda görülmektedir. Bebeklerde de uykuda REM fazı olmasına rağmen rüya görüp görmediklerini bilebilmemiz mümkün değildir.
|
İnsan yüzüne, sesine ve dokunuşuna tepki verirler.
|
Temel iletişim araçlarını kullanabilirler, duygularını ifade edebilirler.
|
Gözleriyle yetişkini izleyebilirler.
|
Yüz ifadelerini taklit edebilirler. 5-20 cm yakını görebilirler.
|
Doğum öncesinden itibaren işitebilir
|
Doğduklarında sesle verilen yönergeleri algılayabilirler.
|
Hoş ve nahoş olarak koku ve tatları ayırt edebilirler; 1 günlük bebekler tatlı tatları ekşi ve acı tatlara tercih etmektedirler.
|
Dostları ilə paylaş: |