İstanbul’un 100 KİLİsesi



Yüklə 466,95 Kb.
səhifə7/10
tarix03.01.2019
ölçüsü466,95 Kb.
#89471
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10

Batı cephesinin alt bölümü düzgün kesme taşla inşaa edilmiştir. Apsis kesme taş ve iki sıra tuğla sisteminde, inşaa edilmiştir Saçak altında yapıyı geniş bir silme dolanmaktadır. Dış cephe sadedir. Üç nefli naosta orta nefi yan neflerden altışar sütun ayırmaktadır. Sütunlar sekizgen mermer kaideler üzerine oturmakta sütun başlıklan kompozittir. Sütunlar birbirlerine kemerlerle bağlanmıştır. Kemerler doğuda duvar payeleri, batıda gynekeiona oturmaktadır. Orta nefin tonozunda Pantokrator İsa görülmektedir.

İkonostasion oyma ve kabartma tekniğinde ahşaptır. Üzerinde bitkisel motifler yer alır. Kuzey doğudaki ambon ve karşısındaki despot koltuğu ahşap olup, kabartma tekniğindedir. Üzerlerinde geometrik ve bitkisel motifleri yer alır.

Batıda yer alan gynekeiona narteks kuzeyinden çıkılmaktadır. Gynekeion dikdörtgen planlıdır, orta nefte dış bükey bir çıkıntı yapmaktadır.

Yapı erken dönem bazilika plan şemasında inşaa edilmiş naosta gerek sütunlarla gerekse ikonostasion despot koltuğu ve ambon eklektisizmin etkisindedir.

51.SURP ASDVADZADZİN ERMENİ PATRİKHANE KİLİSESİ

Kumkapı, Şarapnel Sokak’ta bulunan yapı Meryem Ana’ya ithaf edilmektedir. Kilise, Ermeni Patrikhane Kilisesidir. Kilisenin Bizans döneminde varlığı bildirilmektedir. Özellikle kilisenin mahzeninde yer alan Ayios Theodoros Ayazması bu bilgiyi ispat eder. Tarihçi Eremya Kömürciyan’a göre Kumkapı’da dört kilise olduğu ve bunların üçünün Rum’lara ait olduğu ve bir tanesinin de evinin yakınındaki Surp Asvadzadzin kilisesi olduğunu bildirir. Kömürciyan’in kitabını yayına yeni notlarla hazırlayan yazar Pamukçiyan yazarın Patrikhane Kilisesini ifade ettiğini belirtir. Ermeni cemaatinin merkez kilisesinin ilk inşaa tarihinin bilinmediğini patrikliğin Samatya’dan Kumkapı’ya 1641 yılında taşındığı belirtilse de burada daha önceleri aynı adı taşıyan bir yapının varlığı 1608 yılında Polonya’lı Simeon’un Seyahhatnamesinde bildirilmektedir. Yazarlardan Mordtmann, Kumkapı mahallesinden bahsederken Akakios Mitrophanes ve Hrisanthos ve Ephimia adı iki kilisenin yerini Ermeni Patrikhanesinin üç mihraplı kilisesinin aldığı belirtilir. Fetihten sonra Ermeni cemaatine tahsis edilen yapının birkaç kez özellikle yangınlardan tahrip olduğu ve onarımlar geçirdiği de anlatılmaktadır. Örneğin Kumkapı’daki 1645 yangının anlatan yazarlardan Çamiçyan İstanbul’da 1645 yılında çok büyük bir yangının olduğunu ve binlerce hane ile birlikte Rumların kiliselerinin ve Ermenilerin Surp Advadzasin kilisesinin yandığını anlatır. Yangından bir ay sonra padişah Sultan İbrahim’in yangın yerini ziyaret ettiğinde yanan tasvirleri görünce kilisenin yeniden inşaası için ferman çıkarır. İnşaa edilen kilise birkaç sene sonra sonra tekrar yanma tehlikesi geçirir ve 1718 yılında tamamen yanar. 1719 yılında daha anıtsal boyutlarda ve birbirine bitişik üç mihraplı olarak inşaa edildiği ifade edilir. Kilisenin mimarları Meliton Araboğlou ve Sarkis kalfadır. Daha sonra tekrar yanan yapının 1764 yılında tekrar onarım geçirdiği ifade edilmektedir. Kilisenin 18 Ağustos 1826 yılında Patrikhane ve Kudüs temsilciliği binasıyla birlikte tekrar yanar ve 1828 yılında kagir olarak bugünkü şekliyle inşaa edilir.

Yapı bir avlu içinde yer alır. Girişte batıda aksta yer alan çan kulesi kademeli olarak yükselir. Çan kulesinin ilk bölüm ana giriş ve bu bölümü hareketlendiren geniş bir kemer açıklığından oluşur. Kulenin ikinci kademesi ön cephede iki küçük kemer açıklığı ve ortada bir sütun kompozisyonundan oluşur. Kemerli açıklık yan cephelerde tekrarlanır. Son kademe dört cephelidir ve ortada cephelerde haç açıklıkları yer alır. Yapı taş üzeri sıvalıdır. Kilise doğu- batı ekseninde üç nefli bazilikal plan şemasında olup doğuda üç bölümlü yarım yuvarlak apsis, batıda kare planlı narteks yer alır. Diktörtgen planlı naos üç neften oluşur. Orta nef yan neflerin iki katıdır. İki tanesi nartekste altı tanesi ana naosta ve bir tanesi apsis bölümünde olmak üzere toplam dokuzar sütun orta nefi yan neflerden ayırır. Birbirlerine kemerlerle bağlı olan sütunların başlıkları ion stilinde olup başlıklardaki volütler birbirlerine girland motifleriyle bağlanırlar. Yapının içte örtü sistemi orta nefte beşik tonoz yan neflerde düz olarak devam eder. Doğudaki ana apsis yarım yuvarlağında altar yer alır. Ana apsisin kuzey ve güneyinde iki açıklık yer alır. Kuzeydeki açıklıktan uzun dar bir geçiş ve Surp Vortvotz Vorotman şapeline giriş sağlanır. Bu bölümün kuzey doğusundan rahiplerin soyunma odasına geçiş sağlanmaktadır. Güneyde yer alan açıklıktan hazine odası olarak tanımlanan bölüme geçiş gerçekleşir. Kuzey nefin kuzey-doğusunda yer alan bir kapıdan Surp Harutyun şapeline geçiş sağlanır. Şapel doğuda yarım yuvarlak apsise sahiptir. Şapelin kuzey batısında Ayios Theodoros Ayazmasına iniş sağlanan merdivenler bulunur. Güney nefin güney doğusunda yer alan bir açıklık Surp Hovhannes Mıgırdiç şapeline geçişi sağlar. Şapel doğuda yarım yuvarlak apsis ve batıda avludan şapele girişin sağlandığı bir kapı daha yer alır. Naosun kuzey batısında ambon bulunmaktır.

Kumkapı’daki Surp Asdvadzatzin Kilisesi, İstanbul Ermenilerinin dinsel merkezinin kilisesi olmasının yanısıra bir kültür merkezi olarak ayrı bir önem taşımaktadır. Bir dönem burada açılan okulların yanısıra kütüphane ve onyedinci yüzyılda açılmış olan ve ondokuzuncu yüzyıla dek faaliyetini sürdüren matbaada birçok kitabın basıldığı bilinmektedir.

52.SURP YERRORTUTYUN (ÜÇ HORAN) KİLİSESİ

Galatasaray’da çarşı içinde Sahne Sokak’da bulunan yapı ‘Kutsal Üçlü’ye ithaf edilmiştir. Beyoğlu başpapazı olan Krikor Acemyan’ın 1843 yılındaki anlatımına göre 1515 yılında buradaki arsanın ahşap kiliseyle birlikte Rum’lardan satın alınarak Ermeniler tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Onyıl süreyle kullanılan yapının daha sonraları buradaki arsanın satın alınarak genişletilmesi sonucunda burada Surp Echmiadzin Sibyan Mektebi’nin yapıldığı daha sonra II.Mahmut’un fermanıyla bu yapının kiliseye çevrildiği bildirilir. Bu binanın 1809 yılında Surp Yerrortutyan olarak kutsanıp ibadete açıldığını ancak 1810 yılında yandığı bilinir. 1836 yılında Ermeni cemaatinin ileri gelenlerinin maddi desteği doğrultusunda Garabet Balyan, Hamamcıbaşı Minas Ağa ve Hovhannes Serveryan tarafından burada daha büyük boyutlarda bir kilise inşaası başlatılmış, ve 1838 yılında ibadete açılmıştır. Bu tarihten itibaren birçok kez onarım geçirmiş olan yapı en büyük tahribatı 1870 yılındaki büyük bir yangından dolayı yaşamıştır. 1890 yılında kilise yeniden onarılmıştır.

Kilise büyük bir avlınun içinde bulunmaktadır. Kagir bina, cephelerde ve köşelerde mermer taş örgülerle hareketlendirilmiştir. Yapı dıştan çift meyilli çatı sistemi batıda bir alınlık görünümündedir. Kilise, tek nefli bazilikal plan şemasına sahiptir. Batıda dikdörtgen planlı narteks çift sıra üçer sütunla üç bölüme ayrılmaktadır. Narteksi bölen sütunlar korint üslubunda tasarlanmıştır. Aynı zamanda üst katta bulunan galeriyi de taşıyan sütunlar simetrik bir şekilde düzenlenmiştir. Narteksin kuzey ve güneyinde avludan giriş sağlanan iki bölüm yer alır. Bu bölümler kuzey ve güneyde simetrik olarak ana mekandan taşmaktadır. Kuzeyde galeriye ve çan kulesine çıkış veren merdivenlerle altında morg olarak kullanılan mekan, güney de Surp Minas şapeli yer alır. Yapıda ana naosta beşik tonoz örtü sistemi kullanılmıştır. Naosun duvarlarında korint üslubunda başlıklarla sona eren pilasterler kullanılmıştır. Naosun doğusunda koro bölümü ve apsis yarım yuvarlağı bulunur. Apsisin ve koronun kuzey bölümünde Surp Dznunt vaftiz bölümü, güney bölümünde Surp Krikor Lusavoriç şapeli ve mugannilerin giyim odası yer alır. Apsisin yarım yuvarlağından kuzeye hazine odasına ve güneyinde ruhbanların giyim odasına geçiş sağlanan açıklıklar tasarlanmıştır. Tüm kiliselerde olduğu gibi apsis yarım yuvarlağında ana sunak ve kuzeyinde biri ‘Metamorfosis’ bir diğeri de ‘Koimesis’e’ atfedilen iyi yan sunak daha bulunur. Avludaki Patrik IV.Hagopos’un anıt mezarı bir kiliseyi andırır.

Yapıda çalışan Balyan gibi mimarlar ve kalfaların özellikle ondokuzuncu yüzyılaki batılılaşmayla birlikte değişen İstanbul fizyonomisinde büyük katkıda bulundukları bilinmektedir. Neo-klasik olarak tasarlanan kilisenin katkıda bulunan ustaların bir örneğini teşkil etmesi açısından önemli bir yer tutmaktadır

53.SURP KRİKOR LUSAVORİÇ KİLİSESİ

Karaköy’de Kemeraltında cadde üzerinde Sakızlar Sokaktan girişi olan yapıdır. Aziz Krikor’a ithaf edilen yapı Pamukçıyan’a göre doğrudan Ermeniler tarafından inşaa edilen en eski kilise olarak ifade edilir. Eremya Çelebi kilisenin inşaa tarihini 1436 olarak belirtir. Kömürciyan onyedinci yüzyılda İstanbul anlatımında ‘Kayığımız İstanbul’da dursun ve biz Galata’ya girerek Ermenilerin teselli mahalli olan Lusavoriç kilisesini ziyaret edelim. Bu kilise ataları Ani’li olan Kefe’l bazirganlar tarafından 1436 senesinde Rum hakimiyeti sırasında inşaa edilmiştir. Bu Kefeli’lerin bir kısmı Lehistan’a bir kısmı İstanbul’a gelip yerleşmiştir. Kilise duvar dibinde Kayseri’li Grigor’un mezarı görülür. Bu rahip 1635 senesinde öldüğü vakit, Şahin Çelebi Bayrampaşa’dan rica etmiş ve rahibi buraya defnettirmiştir.’ der. Pamukçiyan kilisenin yapımının Eremya Çelebi’nin bahsettiği 1436 tarihinden önce 1391 yılında inşaa edildiğini iddia edenlerin bulunduğunu belirtir ve muhtemelen Eremya Çelebi’nin bahsettiği tarihin bir onarım tarihi olduğunu ifade eder. Bu bağlamda Gozmas adlı bir tüccarın Ceneviz’lilerden müsaade isteyerek Galata’da bu kiliseyi inşaa ettirdiğini ifade eden bir yazıttan söz edilir. Tarihçi İnciciyan’da kilisenin yapımını 1391 olduğunu ve yanında da bir demircinin Surp Haç mihrabını yaptırdığını belirtir. Yapı daha sonra tahrip olmuştur. Özellikle 1731 yılında yangın nedeniyle tamamen tahip olmuş ve 1733 yılında kayserili mimar Sarkis kalfa tarafından yeniden inşaa edilmiştir. İnciciyan yapıyı ifade ederken ‘ Kilise kemerli ve kurşunla örtülü olup, diğer bütün Ermeni kiliselerden üstün idi ’ der. Özellikle kilisenin iç mekanında Kayseri’li nakkaş Esayi’nin çalıştığı ve bu dönemde kilisenin kuzey ve güneyinda ahşap bölümler yapıldığı ileri sürülür. 1771 yılındaki yangınında yanan ahşap kısımlar nedeniyle tahrip olan yapı 1800 yılında yeniden inşaa edilmiştir. 1958 yılında Karaköy-Tophane arasında açılan Kemeraltı caddesi nedeniyle kilise kuzey bölümü yıktırılmış ve kalan kısmı da ortadan kaldırılarak mimar Bedros Zobyan ve Isdepan Seghposyan’ın kalfalığında yeni bir yapı inşaa edilmiştir.

Yapı tek nefli bazilikal planda tasarlanmıştır. Yüksek kasnaklı bir kubbeye sahiptir. Kasnakda iç mekanı aydınlatan on altı dar uzun pencere açıklığı bulunmaktadır. Kubbe örtüsü koniktir. Kubbenin çevresi haç formunda kollara sahip olup ve üçgen alınlıklarla sona erer. Yapının dış cepheleri kademeli olarak yükselir. Üzerinde etkin bir tezyinat söz konusudur. Çan kulesi batıda üç katlıdır. Kulenin alt bölümünden nartekse geçiş yer alır. Narteks üzerinde galeri bulunmaktadır. Doğuda üç bölümlü yarım yuvarlak çıkıntılı apsis kuzey ve güneyinde vaftizhane ve Surp Isdepannots şapelleri dikkati çeker. Apsis alt bölümünde Surp Pırgiç şapeli yer alır. Şapel ana sunağının kuzey ve güneyinde yan sunaklar bulunmaktadır. Ana mekan, naosun içte çok zengin bir tezyinata sahip olduğu dikkati çeker. Sütunçeler, pilasterler, sepet başlıklara sahip olup Bizans etkisinde yapılmıştır. Naosda bema bölümünde yer alan tablolar ünlü ressam ve heykeltraş Erol Sarrafyan’ın eseri olarak dikkati çeker.

Pamukçıyan, ilk yapının İstanbul Ermeni cemaati tarafından fetihten evvel bulunduğundan dolayı bir merkez olduğu ve fetihten sonra da ilk Patriklik makamının Samatya kilisesinde kurulduğu döneme kadar Galata’daki bu kilisenin Fatih’in emriyle Anadolu’dan getirtilen Ermeniler’in tek ibadethanesi ve cemaat merkezi olarak belirtir. İstanbul Ermenileri’nin başlıca din ve kültür merkezi olarak kullanılmaya devam etmiştir. Günümüzde yeni inşaa edilen kilisenin özellikle İstanbul mimarlık tarihine katkısı önemlidir. Ermeni mimari üslübunun uygulandığı kilise diğer kiliseler arasında özgün bir konuma sahiptir.

54.SURP ASDVADZADZİN KİLİSESİ



Yapı Ortaköy Cibinlik sokakta bulunmaktadır. Meryem Ana’ya ithaf edilmiştir. Eremya Çelebi Ortaköy’deki kiliseyi zikretmemekle birlikte Pamukçıyan şimdiki kilisenin yerinde Surp Kiragos Kilisesinin olduğunu ifade eder. İnciciyan Bizans sayfiyelerinden bahsederken bu kilisenin 1726 yılında Patrik Hovannes Golod tarafından tamir ettirilip Surp Asdvadzadzin olarak hizmet verdiğini ifade eder. Yazar özellikle Ortaköy’de pek çok Ermeninin ikamet ettiğini ve dağ yamacında mezarlıklarının bulunduğunu söyler. Barutçubaşı Arakel Amira Dadyan, Darphane Emiri Kazaz Artin Amira Bezciyan, müderris Krikor Tıbir Peştemalciyan, Sarraflar kühedesı Canik Amira Papazyan, Patrik Mattheos Çuhacıyan, şair Mıgırdiç Beşiktaşlıyan, mimar Agop Balyan, komedi yazarı Hagop Baronyan, Hazine-I Hassa Nazırı Mikayel Portukal Paşa, ilk Ermeni kadın Romacı Sırpuhi Dussap Paşa ve Doktor Kapriel Paşa gibi zengin ve ünlü Ermeniler’in Ortaköy’de oturduğunu ifade eder. Özellikle bölgenin Arabyanların matbaası sayesinde parlak bir kültür merkezi olduğu ifade edilir. Evliya Çelebi bölgeyi ‘Hıristiyan Yatağı’ olarak tanımlar. Yapı zamanla tahrip olunca bugünkü kilise yaptırılmış ve 1824 yılında yeniden inşaa edilmiştir. 1835 yılında bu kez büyütülerek inşaa edilen yapı birkaç kez onarım görmüştür.
Yapı bir avlu içinde yer alır. Batıda narteks, doğuda apsis yer almaktadır. Yapı ortada çift meyilli birçatıya, yanlarda eğimli tek çatıya sahiptir. Narteksin kuzey batısında galeriye çıkan merdivenler yer alır. Tek neften oluşan naosun güney doğusunda vaftizhane ve güney doğusunda mugannilerin giyinme yeri bulunur. Apsisin kuzey doğusunda rahiplerin giyim odası yer alır. Kilisenin kuzeyinde Surp Yerrortutyan şapeli, güneyinde Surp İstepanos şapeli inşaa edilmiştir. Pars Tuğla’cının anlatımına göre kilisede II.Mahmut’un ekonomi danışmanı Kazaz Artin Amira Bezciyan tarafından kiliseye hediye edilen 1830 tarihli elyazması bir İncil bulunmaktadır. Bu İncil altın varakla işlenmiş olup altın varakla işlenmiş ön kapağında Hz.İsa’nın gömülüşü tasvir edilmektedir. Bir dönemler önemli kimliklere ev sahipliği yapmış olan bu yapının içteki tezyinat nedeniyle İstanbul’da önemli bir yeri bulunmaktadır.
55.SURP KEVORK KİLİSESİ

Samatya, Kocamustafapaşa Marmara caddesinde bulunan kiliseyi Fatih Sultan Mehmet fetihten sonra Patrikhane kilisesi olarak kullanımına tahsis etmiştir. Sulu manastır olarak tanımlanan yapının Ermeniler’in mülkiyetine geçmeden önce Bizans döneminde görkemli bir yapı olduğu ifade edilir. Yapının Sulu manastır olarak ziktedilmesinin nedeni burada bulunan ayazma nedeniyledir. Bin haneden fazla Ermeninin bulunduğu bu bölgede Eremya Çelebi’nin ifadesine göre yapı Sultan Süleyman tarafından Rumlar’ın elinden alınıp Ermeniler’e verildiği bildirilir. Pamukçıyan kilisenin Ermeniler’e tahsis edilmesi hususunu özellikle İstanbul Ermeni cemmatinin kuruluşu ile ilişkilendirir. Bursa Ermeni piskoposunu 1461 yılında patriklik görevine getiren Fatih Sultan Mehmet aynı zamanda Anadolu’nun farklı bölgelerinde yerleşmiş olan Ermeniler’in İstanbul’a yerleşmesini sağlamış ve onları İstanbul’un farklı bölgelerine ikamet etmelerine yardımcı olmuştur. Ermeni cemmatini İstanbul’un farklı altı semtine yerleştirdiğinden dolayı cemaati ‘Altı Cemaat’ olarak adlandırmıştır. En önemli cemaat Sulumanastır kilisesi etrafında bulunduğundan Patriklik makamı burada kurulmuştur. 1641 yılında Patriklik makamı Kumkapı’ya nakledilene kadar Samatya’da bulunmuştur. Eremya Çelebi Sulumanastır kilisesini Sultan Süleyman tarafından Ermeniler’e verildiğini söylese de Pamukçiyan Fatih’in burada oturan Ermeni cemaatini kilisesiz bırakmayacağını ve muhtemelen yapının bir ara Rumlar tarafından geri alındığını ve Sultan Süleyman döneminde tekrar Ermeniler’e vermiş olabilceğini ve Çelebi’nin bu nedenle böyle bir ifadeye yer verdiğini belirtir. Fetihten sonra kilise olarak işlevini devam ettiren kilisenin onbirinci yüzyılda yapıldığı hatta imparator Nikephoros Botiates’in buraya defnedildiği belirtilir. Kilise Latin İmparatorluğu döneminde tahrip olur ve İmparator Mikhael Paleologos tarafından tekrar tamir ettirilir. Farklı seyyahlar tarfından konu edilen yapının özellikle onbeşinci yüzyılda İspanyol seyyah Clavijo tarafından beş tane apsisi olan geniş ve yüksek, içinde yeşil mermerlerin olduğu üç nefli bir yapı olarak ifade edilir. Onyedinci yüzyılda Stokhove’nin seyahhatnamesinde Ermeni Patrikhanesine ait bu yapının bir zamanlar İmparatorlar zamanında bir konsilin toplandığını ve duvarlarda da ruhani liderlerin resimlerinin olduğunu söyler. Bunların dışında da bir imparator ve imparatoriçenin de birer resmi olduğunu söyleyen yazar Sultan Süleyman’ın bu resimlerle çok ilgilendiğini ve sık sık burayı ziyaret ettiğini bildirir. Eremya Çelebi Surp Kevork kilisesinin 1660 yılında yandığını ve yılında üç ayrı yapı olarak yeniden inşaa edildiğini yazar. 1722 yılında bir onarım geçiren yapının 1782 yılında tamamiyle yandığının belirtildiği yazıda aynı zamanda burada bulunan ayazmanın sıtmaya çok iyi geldiği ifadeleri de yer alır. 1804 yılında tekrar yapılan yapının 1866 yılındaki Samatya yangınında tamamiyle yandığı ve 1886 yıllarında tekrar inşaa edildiği belirtilir. Bugünkü yapı mimar Bedros Nemtse tarafından inşaa edilmiştir.

Surp Kevork kilisesi doğu-batı ekseninde bir yapıdır. Düzgün kesme taşdan inşaa edilen yapının cephelerde binaya hareketlilik sağlayan tezyinata sahip olduğu dikkati çeker. Batıda narteks, doğuda apsis yer almaktadır. Yunan haç plan şemasına sahip olan yapının batısındaki girişin aksında yükselen çan kulesi oldukça görkemlidir. Aşağıda kare açıklıklara en üst bölümde yarı yuvarlak açıklıklara sahip olan kule sivri bir örtüyle sona erer. Yapı dıştan çift meyilli kırma çatıya sahiptir.Naos tek nefli olup duvarlara gömülü yarım kemerler, pilasterler, üzerlerinde korint sütunlar iç mekanda zengin bir tezyinata olanak verir. Aynı hareketlilik apsis yarım yuvarlağında da dikkati çeker. İç mekanda apsis yarım yuvarlağı yarım kubbe, naos beşik tonozla örtülmüştür. Koronun ve apsisin kuzeyinde vaftiz bölümü ve hazine odası olarak tanımlanan mekan, güneyinde mugannilerin ve rahiplerin giyim odaları yer alır. Batıda kuzey ve güneyde yer alan merdivenlerden galeri katına giriş sağlanmaktadır. Neo-klasik üsluba sahip olan günümüzdeki yapının özellikle tarihsel gelişimi ve geçmişinin Bizans dönemine ait olması nedeniyle İstanbul’un önemli bir kilisesi olma özelliğini taşır.

56.SURP TAKAVOR KİLİSESİ

Kadıköy Muvakkithane sokakta bulunmaktadır. Eremya Çelebi Kadıköy’de Ermeniler’den bahsetmez. Onun döneminde burada Ermeniler’in bulunmadığına işaret eden bir yaklaşımdır. İlk kez ondokuzuncu yüzyılın başında Sarkis Tıbir Kadıköy Ermenilerinden söz ederken Surp Asdvadzadzin adlı eskimiş ve yıkılmaya yüz tutmuş bir kilise olduğunu ifade eder. Pamukçiyan’a göre Kadıköye Ermeniler’in hangi tarihte yerleşmeye başladığı ve kiliselerinin ne zaman yapıldığı hakkında net bilgilere sahip olmamakla birlikte Ermeni mezarlığındaki kapıdaki kitabeden 1740 yıllarında yerleşim olduğu ve buraya da bir kilise yaptırdıkları ifade edilir. Bu kilisenin 1814 yılında Surp Takavor olarak yapıldığı bildirilir. Bugünkü kagir yapı 1858 yılında inşaa edilmiştir. Pars Tuğla’cının ifadesine göre 1814 yılında inşaa edilen kilise Surp Asdvatzadzin olarak anılır. Kilisenin solundaki şapelin Surp Takavor, sağındaki şapelin Surp Garabet olarak anıldığına da işaret eder. Yapının kalfası Mıgırdiç kalfa olarak belirtilmektedir. Kilise doğu- batı ekseninde olup bir avlu içinde yer alır. Kubbeli olarak inşaa edilen yapının batısında yer alan kubbe dikkati çeker. Bir kaide üzerinde yükselen çan kulesinin üst bölümü yanlarda sivri bir kubbe ve haç kollarına sahiptir. Dört köşede sivri kubbeli küçük sivri kulecikler yer alır. Nartekse geçiş köşegen bir mekandan oluşur. Batı bölümünde kuzey ve güney bölümleri ana mekandan taşar. Naostaki kubbe kasnağı yuvarlak pencerelere sahiptir. Bina üzerindeki pencereler yarım yuvarlak olarak tasarlanmıştır. Kıvrımlı bir kubbe yapısına sahiptir. Kubbe ağırlığı dört büyük pil paye üzerine dağıtılmıştır. Doğudaki koro ve yarım yuvarlak apsisin kuzeyinde vaftiz bölümü ve hazine odası güneyinde rahip ve mugannilerin giyim mekanları bulunur. Apsis yarım yuvarlağında kutsal sunak yer alır. Kilisenin avlusunda kiliseyi yaptıran Hacı Garabet Muradyan’ın lahiti neo-gotik yapısıyla dikkati çeker.


57.SURP VARTANANİS KİLİSESİ

Feriköy Şahadet sokakda bulunan yapının arazisini 1858 yılında Fethullah adında bir Süryaninin bağışladığını ifade edilir. Ahşap olarak inşaa edilen ilk kilisenin 1861 yılında ibadete açılmıştır. Daha sonraları tahrip olan yapının birkaç kez onarım gördüğü ve tekrar 1931 yılında inşaa edildiği bildirilmektedir. Yapı 1951 yıllarında onarılıp genişletilmiştir. Özellikle yeni yapılan kiliselere örnek olarak verebileceğimiz yapının batısında yer alan çan kulesi özgün bir nitelik taşımaktadır.

Kagir yapının üzeri sıvalıdır. Çan kulesi batıda aksda bulunan çıkıntı şeklinde çift meyilli bir örtü sistemine sahip girişin üzerinde yükselmektedir. Yüksek olarak tasarlanan çan kulesinde uzun ve dar uzun kemerli bir detayla hareket kazandırılır . En üst bölümde kule sekizgen kesitli olup sütunlu ve kemerli bir kompozisyon oluşturur. Üzerinde bir kubbecik yer alır. Yapı dışta çift meyilli bir örtü sistemine sahiptir. Naos tek neflidir. Örtü sistemi geniş bir beşik tonozdur. Naosun kuzey ve batısında ortada yanlara doğru yarım yuvarlak geniş çıkıntılar görülür. Apsis doğuda yarım yuvarlak olup üzeri kubbeyle örtülüdür. Mekan iç tezyinatında duvarlarda ve apsis yarım yuvarlağında kullanılan tezyinat oldukça sadedir. Yapının kuzey batısında galeriye çıkış sağlayan merdivenler ve bir şapel, kuzey doğusunda vaftiz bölümü ve rahip giyim odası bulunur. Güney batıda depo kullanılan bir mekan, güney doğusunda bir şapel daha yer alır. Kilise son dönem mimarisinin kilisede uygulama biçimlerini yalın bir şekilde vurgulanması açısından önemlidir.

58.SURP HIREŞTAGABET KİLİSESİ

Balat, Kamış sokakda bulunmaktadır. Balat farklı cemaatlerin yerleştiği bir bölge olduğu bilinmektedir. Bu cemaatlerden onsekiz hanenin Ermeniler’e ait olduğu bildirilir. Balat’in iç tarafında Ermeniler’e ait Surp Hıreştagabet adlı kilisenin varlığına işaret edilir. Eremya Çelebi’nin notlarına bağlı olarak Pamukçiyan kilisenin IV. Murat zamanında Edirnekapısın’daki Surp Nikoğos kilisesinin (Kefeli Camii) camiiye çevrilmesinden dolayı harap bir Rum kilisesinin Ermeniler’e verildiğini bildirir. 1628 yılında tamir edilen ahşap yapı 1692 ve 1729 yıllarında yanmış ve 1834 yılında tamamen yıktırılarak yeni bir kilise inşaa edilmiştir. 1835 yılında Sultan II. Mahmut’un fermanıyla daha büyük ve kagir olarak yapılmıştır. İnşaat sırasında temeller kazınırken Ayios Arthemios’a ait kemikler bulunmuş ve kilisenin ayazma kısmına gömülmüştür. Eski Rum kilisesine ait detaylar ayazma dışında kabartma tasvirlerin olduğu demir kapıdır. Dört bölümden oluşan bu kabartmalardan üçü İsa tasviri, diğeri atı üzerinde Ayios Yeorgios ejderi öldürürken tasviridir. Elinde kırbaç tutan ve satıcıları buradan uzaklaştırdığı anı ifade eden İsa tasviri’nin altında latince İncil’ci Yahya İncil’inde (II.14-17) yer alan ‘İsa mabede geldi ve ipten kamçı yaparak sarrafları ve satıcıları dışarı çıkardı’ ibaresi yazılıdır. Aziz’in mezarında ölüm yılı olan 727 tarihi bulunur. Yazarların ifadelerine göre I.Mahmut döneminde kapının Topkapı Saray inşaatı sırasında topraktan çıkarıldığı ve sarayın demirci-başısı Sıvas’lı Hacı Babik adlı bir Ermeni tarafından buraya getirilerek kiliseye taktırıldığı bildirilir. Onsekizinci yüzyılda kilisenin bulunduğu bölgeye önemli Ermeni hocaların ders verdikleri bir okul açıldığı ve aynı zamanda bir matbaa bulunduğu ifade edilir. Daha sonra yanan okul bir başka yere nakledilmiştir. Ermeniler için bölge kültürel bir merkez olarak kabul edilir.

Avlu içinde yer alan kilisenin avlusunda başpiskopos Tateos ve dönemin kuyumcularından Serope Ağa Sarkisyan’ın lahitleri bulunur. Doğu-batı eksenindeki yapı batıda üç bölümlü narteks doğuda apsisle sınırlanmaktadır. Apsis bölümü üç yarım yuvarlak çıkıntıdan oluşur. Apsis ve küçük apsislerin örtü sistemi yarım yuvarlaktır. Yapı dıştan çift meyilli bir örtü sistemine sahiptir. Cepheler yarım yuvarlak kemerli söveli pencerelerle hareketlendirilmiştir. Yapının plan şeması üç nefli bazilikadır. Ana nef yan neflerden koro bölümüne dek uzanan birer yarım, dörtder sütunla birbirinden ayrılmaktadır. Birbirlerine kemerlerle bağlı sütunların başlıkları kompozit şeklindedir. Koro bölümü naosta ortada naosa doğru yarım yuvarlak bir şekilde taşar. Yapının kuzey doğusunda yarım yuvarlak apsis çıkıntısına sahip Surp Boğos Bedros Şapeli ve şapelin batısında Aziz Arthemios ayazmasına inen merdivenler yer alır. Ayazma merdivenlerinin batısında avluda Başpiskopos Tateos’un lahdi ve yukarıya çıkış veren merdivenler bulunur. Kilisenin güney doğusunda Surp Krikor Lusaroviç Şapeli doğuda yarım yuvarlak apsise sahip olup, apsis çıkıntısı ana yapıdan daha taşkındır. Şapelin batısında depo olarak kullanılan bir bölüm yer alır.


Yüklə 466,95 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin