Kaderin Anlamı
Kader, Kur’an-ı Kerim’de defalarca zikredilmiştir.
“O’nun katında her şey, bir “mikdâr”a (=ölçüye) göredir.”101
“Her şeyin hazineleri yalnız bizim yanımızdadır. Biz onu ancak belli bir “kader” (= ölçü) ile indiririz.”102
“Biz, her şeyi bir “kader”e (=ölçüye) göre yarattık.”103
Bütün bu ayetlerden çıkan sonuç şudur: Kaderden maksat; Allah’ın, bu alem için ortaya koyduğu sağlam düzen, genel kanunlar ve sebepleri müsebbeplere bağlayan ilahi kanunlardır.
Nevevî, Kader’i şöyle tarif etmektedir:
“Yüce Allah (meydana gelecek) şeyleri ezelde takdir etmiş ve meydana gelecek bu şeyleri, belirlenen zamanlar ile belirli sıfatlarda meydana geleceğini bilmiştir. Meydana bütün şeyler, O’nun takdir ettiği şekilde meydana gelmektedir.”
Kadere İman Etmenin Zorunlu (= Vacip) Olması
Hz. Peygamber (s.a.v.)’den gelen sahih bir hadiste; Kader’e iman etmenin, imanın bir cüz’ü olduğu belirtilmektedir.
Buna göre Kader’in anlamı şöyle olmaktadır: Allah, bu alem için kanunlar, esaslar ve düzenler koymuş ve meydana gelecek bütün şeyler bu kanun, esas ve düzenlere göre meydana gelmektedir.
“Gece de, onlar için bir ibret alâmetidir. Biz geceden gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler. Güneş de yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. İşte bu, Azîz ve Alîm olan Allah’ın “takdir”idir ( = ölçüsüdür). Ay için de birtakım yörüngeler tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (=hilâl) olur da geri döner. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.”104
Kadere inanmak, imanın bir parçasıdır. Kaderde zorlama manası yoktur.
İmam Hattâbî bu konu ile ilgili olarak şöyle demektedir: “İnsanların birçoğu, ‘kaza ve kaderi, Allah’ın takdir ve tesbit ettiği şeylere kulları zorlaması’ şeklinde olduğunu zannetmektedir, Halbuki işin aslı, onların zannettikleri gibi değildir. Kader’in manası, kulun işleyeceği şeyleri yüce Allanın ezelde bildiğini ve kendi takdirinden doğduğunu, hayır ve şerri ile hepsini kendisinin yarattığını haber vermektir. Kader, önceden takdir edilen ve kadir olan “kişinin fiilinden sadır olan şeye verilen isimdir.”
Meydana gelecek şeyleri Allah’ın bilmesi ve bu bilmeye göre o şeylerin meydana gelmesi insan üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Çünkü bilmek, etkinin sıfatı değil, bilinmeyen şeyleri açığa çıkarmanın sıfatıdır. Örneğin, bu; kişinin, oğlunun zeki olduğunu, derslerine çalıştığını, bütün konulan kavrayıp ezberlediğini bilmesi ile bunları yapması için çocuğu zorlaması arasındaki fark gibidir. Bunları bilmenin, çocuğun başarısı üzerinde hiçbir etkisi olmadığı açıktır.
Kadere İman Etmenin Hikmeti:
Kader’e iman etmenin hikmeti; insanın güç ve kuvvetlerinin alemdeki bu ilahi kanunları bilmek, bu esasları tanımak, bina ve imarda, yerin hazinelerini çıkarmada ve kâinatta bulunan nimetlerden faydalanmada onları kullanmak için harekete geçmesidir.
Bu şekildeki bir Kader’e iman; kişiyi çalışmaya, gayrete ve hayatta olumlu rol oynamaya yönelten bir kuvvettir.
Yine Kader’e iman; insanı, bu alemin yaratıcısına bağlamakta, hakkı gerçekleştirmek ve görevi yerine getirmek için kişiliğini; kuvvet, cesaret ve izzet mertebesine yükselterek üstün makamlara sahip kılmaktadır.
Kader’e iman; insana, kainatta her şeyin yüce bir hikmete göre meydana geldiğini göstermektedir. Ona bir zarar dokunduğu zaman feryat etmez, başarı ve iyilik dokunduğu zaman da her şeyi unutarak sevinip şımarmaz. İnsan başarısızlık ve kayıp anında feryattan kurtulur, başarı ve yarar esnasında da şımarmaktan uzak durursa dengeli ve mutedil bir insan olur. Böylece yücelik ve üstünlüğün zirvesine erişir. Nitekim yüce Allah’ın şu sözlerinin manası da budur:
“Yeryüzünde meydana gelen ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır. (Allah, bunu,) elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayısınız diye açıklamaktadır. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.”105
Kader’den anlamamız gereken mana budur. Bu, Resulullah (s.a.v.)’in ve ashabının kader anlayışıdır.
Resulullah (s.a.v.), bir gün Hz. Ali’yi yatsı namazından sonra ziyarete gittiğinde erken yattığını görünce ona:
“Gece namazına kalkmalı değil miydin?” buyurdu. Hz. Ali’de:
“Ey Allah’ın resulü! Nefislerimiz Allah’ın elindedir. Dilerse yayar, dilerse tutar” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.), bu söze öfkelendi ve dizini vurarak:
“İnsan her şeyden fazla tartışmacıdır”106 ayetini okudu”107
“Bir adam hırsızlık yapmıştı. Hırsızlık yapan bu adam, Hz. Ömer’in huzuruna çıkınca, Hz. Ömer, bu adama:
“Niçin hırsızlık yaptın?” diye sormuş. Adamda:
“‘Allah böyle takdir etti” diye cevap vermiş. Bunun üzerine Hz. Ömer:
“Bu adama otuz kamçı vurun ve elini kesin” diye emretmiş.
Hz. Ömer’e bunun sebebi sorulunca, o:
“Hırsızlık yaptığı için eli kesilir. Allah’a iftira ettiği için de kamçı vurulur” diye cevap vermiş.”
Kader; hiçbir şekilde tembelliğin sebebi, günah işlemenin vesilesi ve sözü zorla söylettirmenin yolu olmamalı. Bilakis Kader, büyük işlerin ardında büyük gayelerin gerçekleştirilmesi için bir yol kabul edilmesi gerekir.
Şüphesiz Kader, kaderle önlenir. Örneğin, açlık kaderse yemek yemek de kaderdir, susuzluk kaderse su içmek de kaderdir, hastalık kaderse (bundan kurtulmak için) tedavi ve sağlıklı olmak ta kaderdir, tembellik kaderse çalışmak ve gayret etmekte kaderdir. Böylece kader, kaderle giderilir.
Dolayısıyla Kader’in, ayak bağı veya baskı aracı olması söz konusu değildir.
Anlatıldığına göre; Ebu Ubeyde İbnu’l-Cerrah, veba108 hastalığından kaçan Hz. Ömer (r.a)’a:
“Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” diye sormuştu. Hz. Ömer’de:
“Evet, Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyorum” diye cevap vermişti.
(Yani Hz. Ömer, burada, “hastalık ve veba kaderinden sağlık ve afiyet kaderine kaçıyorum” cevabını vermişti.)
Daha sonra Ebu Ubeyde İbnu’l-Cerrah’a, çorak arazi ile verimli arazi arasındaki farkı örnek verip develerinin otlaması için çorak araziden verimli araziye geçmek suretiyle bir kaderden diğer kadere geçtiklerini ifade etti.”109
Resulullah (s.a.v.) ve ashabı, başarısızlığa boğulanların mazeret gösterdiği yanlış anlamayı kendilerine kanıt yapacak azimsiz zayıf kişilerin karaktersizliği gibi gevşek ve çabasız davranabilirdi. Fakat Resulullah (s.a.v.), gerçeği, açığa çıkarmak için gelmiştir. Gevşemedi, zayıflamadı ve Allah’ın kullarına vaad ettiği yardım kanununa sarılarak büyük risaletini gerçekleştirmek için kaderi desteğine aldı.
Fakirliğe çalışmayla, bilgisizliğe ilimle, hastalığa ilaç ve tedaviyle, küfür ve isyana cihadla karşı koydu. Keder ve hüzünden, acizlik ve tembellikten Allah’a sığındı.
Zaferle sonuçlanan bütün gazveleri, Allah’ın irade ve kaderine göre meydana gelen O’nun yüce iradesinin bir belirtisinden başka bir şey değildir.
Resulullah (s.a.v.), kaderin yanlış anlaşılmasından sakındırmış ve yanlış anlayan kimselere karşı konulmasını emretmiştir.
Câbir’den rivayet edildiğine göre; Hz. Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurmuştur:
“Ahir zamanda bir kavim olacak. Bunlar, günah işleyecekler. Sonra da ‘bu günahı Allah bize takdir etti’ diyecekler. O gün onlara karşılık veren kimseler, sanki Allah yolunda kılıcını sıyırmış gibi olurlar.”110
Kader hakkında bilmemiz gereken şeylerin başlıcası bunlardır. Bunun dışında kader konusunda çekişmemiz caiz değildir. Çünkü bundan fazlası Allah’ın sırlarındandır. Bundan fazlasını, akılların idrak etmesi ve fikirlerin kavraması mümkün değildir.
Ebu Hureyre (r.a)’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Biz kader konusunda tartışırken Resulullah (s.a.v.) yanımıza geldi. Kaderi tartıştığımızı görünce, öfkelendi ve yüzü kızardı. Bize:
“Size bununla mı gönderildim? Sizden öncekiler bunu tartışma konusu yaptıkları için helak oldular. Bu konuda tartışma yapmamanızı istiyorum” dedi.”111
Ebu Hureyre, bu mesele hakkında kendisine soru soran kimseye:
“Bu, girmemiz gereken karanlık bir yoldur” diye cevap verdi. Soruyu soran kimse, soruyu tekrarlayıp ısrar edince, Ebu Hureyre:
“Bu konu, dalmaman gereken dipsiz denizdir” diye cevap verdi. Adam tekrar sorunca, Ebu Hureyre:
“Bu, Allah’ın senden saklı sırrıdır. Onu açma”‘ cevabını verdi.”
Kader ile ilgili soru sormak, yasaklanmıştır. Fakat hayat, ölüm, bol ya da az rızık ve buna benzer konularla ilgili Allah’ın nizamından soru sorulabilir.
Dostları ilə paylaş: |