KADÎLEŞKER 286 KADÎM 287 KADİR
Allah'ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) bîri.
Söziükte "gücü yetmek; ölçü ile yapmak, planlamak; kıymetini bilmek; rızkını daraltmak" anlamlarına gelen kadr (kudret) kökünden sıfat olup "her şeye gücü yeten" demektir.288 Kudret kavramı Kur'ân-ı Ke-rîm'de 103 yerde Allah'a nisbet edilmekte olup bunların yetmiş dördü isim. yirmi dokuzu fiil şeklindedir. İsim statüsüne giren kavramlar genellikle "güç yetirmek. Ölçülü ve planlı yaratıp düzenlemek" anlamında, fiil kalıplarındaki kavramlar da sözlük mânalarında kullanılmıştır. Kadir ismi yedi âyette tekil, beş âyette tazim ifade etmeküzere çoğul sî-gasıyla Allah'a izafe edilmiştir. Bunlardan başka doksan dokuz isim listesinde bulunmayan kadîr ismi kırk beş âyette, muktedir ismi de dört âyette 289 zât-ı ilâhiyyeyi nitelemektedir.290
Kadir doksan dokuz isme yer veren rivayetlerde yer almakta 291 kadîrle birlikte başka hadis rivayetlerinde de Allah'a nisbet edilmektedir.292 Hz. Peygamber, önemli bir işe karar verileceği sırada hayırlı olanın gerçekleşmesi amacıyla yapılmasını tavsiye ettiği duanın (istihare duası) başlangıcında kudret-i ilâhiyyeye şu şekilde vurgu yapmıştır: "Aüahım! Senden, senin ilim ve kudretinden hayır beklerim. Senin büyük lutfundan talep ederim. Sen kadirsin, benim gücüm yetmez; sen bilirsin, ben bilmem; sen bütün gizlilikleri bilensin.293
Naslarda Allah'a nisbet edilen sıfat kalıbındaki kadir, kadîr ve muktedir isimlerinin kadirden başlamak üzere daha zengin manalı bir ilâhî kudreti ifade ettiği belirtilir.294 Âlimler kadir ismine genellikle "âciz olmayan, ak-len imkân dahilinde bulunup muhal statüsüne girmeyen her şeye kayıtsız şartsız gücü yeten" şeklinde anlam vermiş ve irade sıfatıyla ilişkili olduğunu belirtmişlerdir. Çünkü tabiatta gözlenen çeşitli nesnelerdeki farklı oluşumlar yaratıcının, yapısal özellikleri sebebiyle (bi't-tab') değil irade ve ihtiyar yoluyla her şeyi meydana getirdiğini kanıtlamaktadır. Bir fiilin iradî olarak gerçekleşmesi mutlaka kemal mertebesindeki bir kudretle mümkün olur. Bunun yanında kadirin ilim sıfatıyla olan irtibatına da dikkat çekilmiştir.295
Kadir dilerse yapan, dilemezse yapmayandır. Gazzâlî'nin de belirttiği gibi Allah, şu anda mevcut kozmik düzene son verip kıyameti kurmaya muktedir olmakla birlikte bunu irade etmemiş, buna dair iradesini ilminde belirlediği bir zamana tahsis etmiştir.296 İnsanların da bir kudrete sahip olduğu şüphesizdir. Ancak onların kudreti ilâhî emanet niteliğinde olup sınırlıdır, imkân çerçevesine giren bazı hususlarda belli şartlarla geçerli olabilmektedir; bu açıdan ilâhî ve beşerî kudretler sebebiyle yaratanla yaratılanlar arasında herhangi bir benzerlik meydana gelmez.
Kadîr isminin kadire göre daha vurgulu bir mânaya sahip olduğu kabul edilmiştir. Kur'an'da kadir insaniara da izafe edildiği halde kadîr sadece Allah'ı nitelemiştir. Kâdir'in yer aldığı âyetlerde ilâhî kudret âyet indirmek, azap göndermek, ölüleri diriltmek, tabiatın ve sosyal hayatın işleyişini ilgilendiren kanunları yürütmek gibi alanlara yönelikken kadîr ismi, geçtiği kırk beş âyetin otuz beşinde birçok konuyu içine aldıktan sonra "her şeye muktedir olan" manasıyla çok zengin bir muhtevaya sahiptir.
Abdülkerîm el-Kuşeyrî, Allah'ın kadir olduğu bilincini şuurunu taşıyan kimsenin uğradığı haksızlıktan ötürü intikam almaya kalkışmayacağını söyler, çünkü bu kişinin inancına göre Cenâb-ı Hak onun hakkını kendisinden daha etkin bir şekilde alacaktır. Bundan dolayı, "Allah'tan başka yardımcısı olmayana haksızlık etmekten korkun" denilmiştir.297
Ebû Abdullah el-Halînû kadir ve kadîr isimlerini "âciz olmayan" mânasına alarak bunları zât-ı ilâhiyyeden teşbîhi nef-yeden isimler grubunda mütalaa etmiştir.298 Özellikle Sünnî kelâmcılara göre kadir (kudret) Allah'ın zâtî-sübûtî isim ve sıfatlan içinde yer alır.
Kadir, doksan dokuz esmâ-i hüsnâdan yaklaşık aynı anlama gelen kavî ve muktedir isimleriyle muhteva ortaklığı, "iradesini her durumda yürüten" mânasındaki cebbar, "yenilmeyen, yegâne galip" anlamındaki azîz ve "yenilmeyen, yegane kudret ve tasarruf sahibi" anlamındaki kahhâr isimleriyle mâna yakınlığı içinde bulunur.
Bibliyografya :
Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredâl, "kdr" md.;İb-nü'l-Esîr, en-Nihâye, "kdr" md.; LİsanûVArab, "kdr" md.; Kamus Tercümesi, "kdr" md.; M. F. Abdülbâki, ei-Mu'cem, "kdr" md.; Wensİnck, el-Mu'cem, "kdr" md.; Buhârî, "Teheccüd", 25, "Tevhîd", 10; Ebû Dâvûd. "Vitir", 31; İbn Mâce. "Du'â"', 10; Tİrmizî, "Da'avât", 82, "Vitir", 18; Zeccâc, Tefsîru esmâ'ülâhi'l-hüsnâ (nşr. Ah-med Yûsuf ed-Dekkâk), Beyrut 1395/1975, s. 59; Mâtürîdî. Kitâbü'L-Teuhîd, s. 45; Ebü'l-Kâ-sım ez-Zeccâcî, İştikâku esmâ'iltâh (nşr. Abdiil-hüseyin el-Mübârek), Beyrut 1406/1986, s. 48; Hattâbî, Şe'nü'd-dıı'â* (nşr. Ahmed Yûsufed-Dekkâk), Dımaşk 1404/1984, s. 85-86; Ebû Ab-duüah el-Halîmî. el-Minhâc fi şu^abi'l-imân (nşr HilmîM. Fûde), Beyrut 1399/1979,1, 191, 194, 198; İbn Fûrek, Mücerredü'l-Makâtât, s. 44; kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnl (nşr. Mahmûd Mu-hammed el-Hudayrî). Kahire, ts. (el-Müessese-tü'l-Mısrıyyelü'l-âmme). V, 204-206; Abdülkâ-hir el-Bağdâdî. el-Esmâ* ue'ş-şıfât, Kayseri Râ-şid Efendi Kip.,nr. 497, vr. 155b, 157";Beyhaki, el-Esmâ' ve'ş-ştfâl, 1, 208; Kuşeyrî, et-Tahbir fi't-tezkîr (nşr. İbrahim Besyûnî). Kahire 1968, s. 81;Gazzâlî, el-Makşa.dü'l-esnâ{Faz\uh), s. 145, 152; Ebû Bekir İbnü'l-Arabî. el-Emedü'l-akşa, Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 499, vr. 58b-59b; Muh-yiddin İbnü'l-Arabî. el-Fütûfyât, Kahire, ts. (Mek-tebetü's-sekâfeti'd-dîniyye), İV, 296-297. Bekir Topaloğlu
KADİR GECESİ
Kur'ân-ı Kerîm'in indirildiği mübarek gece.
Söziükte kadir (kadr) kelimesi "hüküm, şeref, güç. yücelik" gibi anlamlara gelir. Dinî literatürde ise "leyletü'1-Kadr" şeklinde Kur'ân-ı Kerîm'in indirildiği gecenin adı olarak kullanılır. Aynı adı taşıyan 97. sûre bu gecenin fazileti hakkında nazil olmuştur. Sûrede Kur'an'ın Kadir gecesinde indirildiği ve sözü edilen gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu belirtilir. Mü-fessirler hayırlı olanın bu gecede yapılan amel olduğunu, bin ayın ise içinde Kadir gecesinin bulunmadığı bir süreyi ifade ettiğini belirtirler.299 Ancak genel bir rakam konumunda bulunması ve ism-i tafdîlden sonra gelmesi dikkate alınarak bu sayının çokluktan kinaye olabileceğini söylemek de mümkündür.300 Kur'ân-ı Kerîm'in başka âyetlerinde de bin ve elli bin yıla tekabül eden "gün" kavramı kullanılmaktadır.301
Allah'ın insanlara peygamberler vasıtasıyla son hitabı ve nihaî mesajı olan Kur-'an'ı indirmesi İnsanlığın hidayetinde bir dönüm noktası teşkil ettiği için bu olayın gerçekleştiği gece özel bir anlam taşır. Kadir gecesinin önemine işaret eden bir hadiste, önceki ümmetlerin uzun ömürlü olmaları sebebiyle fazla sevap kazanma imkânına sahip bulunmalarına karşılık müslümanlara Kadir gecesinin verildiği belirtilir.302 Kadr sûresinde bildirildiğine göre bu gecede Allah'ın izniyle melekler ve Cebrail yeryüzüne iner ve gece boyunca yer yüzüne barış ve esenlik hâkim olur.
Kadr sûresinde verilen bilgiler, Kur'an'ın ramazan ayında 303 ve bütün hikmetli işlerin kararlaştırıldığı mübarek bir gecede 304 indirildiğine dair âyetlerle birlikte ele alındığında Kadir gecesinin ramazan ayı içinde bulunduğu sonucu ortaya çıkar. Bu gecenin daha çok ramazanın son on veya yedi günündeki tekli gecelerde aranması gerektiğine dair hadisler 305 gecenin tesbitiyle ilgili bazı ipuçları vermektedir. Bu hususta sahabeden gelen rivayetlerde en çok ramazanın 27. gecesi öne çıkıyorsa da 306bu rivayetler ihtilaflı olduğundan kesinlik ifade etmemektedir. Bazı nakillerde Hz. Peygamber'in Kadir gecesinin vaktini haber vermeye teşebbüs ettiği, ancak o sırada bir konuda anlaşmazlığa düşen İki sahâbînin Resû-lullah'a başvurması üzerine buna fırsat bulamadığı, daha sonra da konunun zihninden silindiği bildirilir.307
Kadir gecesinin kesin olarak belirlenmemesinin hikmeti üzerinde duran âlimler, bu durumun gecenin feyzinden istifade etmek için daha uygun olduğunu söylemişlerdir. Zira Kadir gecesinin bildirilmesi halinde müslumanlar sadece o geceyi ihya etmekle yetinebiürlerdi. Halbuki kısmî belirsizlik sayesinde müminlerin Kadir gecesi ümidiyle bütün ramazan gecelerini ibadet şuuru içerisinde geçirmeleri söz konusudur. Ayrıca Kadir gecesinin bildirilmemesi yoluyla müslümanlan bilerek ona saygısızlık göstermeleri veya tazimde aşırıya kaçmaları önlenmiş olur.308
Bir hadiste inanarak ve mükâfatını Allah'tan bekleyerek Kadir gecesini ihya edenlerin geçmiş günahlarının affedileceği müjdelenmiştir.309 Ramazanın son on gününe girildiğinde Hz. Peygamber dünyevî işlerden uzaklaşıp i'tikâfa çekilir, geceleri daha çok ibadet ve tefekkürle geçirdiği gibi ailesini de uyanıktutardı.310 Bir hadiste Resûl-i Ekrem'in Kadir gecesinde, "Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni de affet!" şeklinde dua edilmesini tavsiye ettiği belirtilir.311 Bu sebeple müslümanlar, ramazan ayının son on gecesini ve özellikle âlimlerin çoğunluğunun işaret ettiği 27. geceyi, kulluk bilinci içinde ibadet ederek ve geçmişte yaptıkları hataları bir daha tekrarlamamaya kesin karar vererek geçirmeye özen gösterirler. Kadir gecesi hakkında birçok risale yazılmıştır. Bunlar arasında Bedreddin el-Karâfî 312 Ali el-Kârî 313 Ahmed b. Ali el-Bûnî 314 Süleyman b. İbrahim el-Alevî 315 Muhammed Ab-dürraûf el-Münâvî 316 ve Aziz Mahmud Hüdâ-yî'nin 317 eserleri sayılabilir.318
Bibliyografya :
Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredâl, "kdr", 'iyi", "nzl" md.; Ebü'l-Bekâ, el-KüUiyyât, "kdr" md.; el-Muuatte', "ftikâf', 1-6; Dârimî, "Şavm", 54-56; Buhârî, "Fazlu Ieyleti'1-Kadr", 1-5, "ftikâf", 1; Müslim, "Şaiâtü'l-müsâfîrîn", 175-176, 179-180, "Şıyâm", 205-222, Ttikâf", 1-5, 7; ibn Mâce, "Şıyâm", 56-58, "Ducâ=", 5; Ebû Dâvûd, "Şehru Ramazân", 1 -7;Tirmizî. "Şavm", 72-73, "Da^avât", 84; Taberi, Câmi'u'i-beyân (Sıdki Cemîl el-Attâr). Beyrut 1415/1995, XV, 327-331, 339; Mâtürîdî, Te'uUâtü'l-Kur'ân, Hacı Selima-ğa Ktp., nr. 40, vr. 895°-896°; Zemahşerî, el-Keşşâf'(Beyrut), IV, 273; Fahreddin er-Râzî, Me-(alîhu'l-ğayb, XXXII, 27-37; Ebû Şâme el-Mak-disî, ei-Mürşidii'l-uecîz (nşr. Tayyar Altıkulaç), Ankara 1406/1986, s. 9-28; İbnü'l-lrâki, Leyle-tü'l-kadr: Ma'nâhâ oe uaktehâ oe'd-du'â' fıhâ, Kahire 1407/1987; Manastırlı ismail Hakkı. Şer-hu's-sâdırfi fezâili Leyletİ'l-kadr, İstanbul 1325; Ispartalı Zeynelabidin, Türkçe Meu'tzatartm: LeySe-i CeiUe-İ Kadir, izmir 1928; Faruk Hamâ-de, LeyteLü'l-kadr fi't-Kİtâb ue's-Sünne oe hayati Selefi'ş-şâlihın, Beyrut 1416/1995; Mev-dûdî, Tefl-ıîmü'l-Kur'ânitrc. Muhammed Han Ka-yanîv.dgr). İstanbul 1997, VII, 185-188. M.SaitÖzervaklı
Edebiyat ve Sosyal Hayat.
Kadir gecesinin Kur'ân-ı Kerîm ve hadislerde ifadesini bulan önemi, bu gecede yapılan ibadet ve duaların kabul edileceğine, bu geceyi ihya edenlerin günahlarının bağışlanacağına dair Hz. Peygamber'in açıklamaları, müslüman toplumlarda ve Özellikle Osmanlilar'da Kadir gecesinin diğer kandillere göre daha büyük ilgi görmesine, bu arada sosyal hayata yansımasına, örf ve âdetlerin zenginleşmesine vesile olmuştur. Divan edebiyatında Kadir gecesi kasidelerin dua kısımlarıyla ramazâ-niyye, bayramiyye, rubâî ve tuyuğlarda, yeni edebiyatta ise müstakil dinî manzumeler yanında ramazan ve kandillerle ilgili şiirlerle bu gece indirilmeye başlandığından Kur'an'dan bahseden şiirlerde işlenmiştir.
Kadir gecesinin divan şiirinde "leyle-i Kadr, şeb-i Kadr, şâm-ı Kadr" gibi terkiplerde gerçek ve mecaz anlamlarıyla ve cinas, tevriye, îhâm, îhâm-ı tenâsüb gibi edebî sanatlarla zengin bir kullanım alanı vardır. Gökten rahmet ve bereketin sabaha kadar yağdığını anlatmak için "nûr-ı Kadr, nûr-ı şeb-İ Kadr"; sevgilinin yerini ifade için "sarây-ı Kadr. kûşe-i Kadr"; sevgiliye kavuşma İçin "Kadr-i visal, Kadr-i vasi" gibi terkipler kullanılmıştır. Kadir gecesinin lütuf ve ihsan gecesi olduğu Şeyhülislâm Yahya'nın, "Gün gibi tulü etti bu şeb necm-i hidâyet lyd etti şeb-i Kadr'e erip ehl-i velayet" beytiyle Nâilî-i Kadîm'in, "Eylemez secde-i eşcâr-ı şeb-i Kadr'i nigâh Cilve-i kâmet-i kaddinden olanlar agâh" beytinde ifade edilmiştir. Enderunlu Vâsıf bu gecenin bütün insanlara mağfiret getireceğini, "Bil kadrini zîrâ ki bu şehrin şeb-i Kadr'i Bîşek se-beb-i mağfiret-i âlemiyandır" beytiyle anlatır. Böylece "kıymet" anlamındaki kadr kelimesiyle geceyi belirten Kadirin aynı kökten gelişi çeşitli kelime oyunlarına yol açmıştır. Divan şiirinde çok değerli olan geceler de mecazen "kadr" kelimesiyle anlatılır: "Yârân u mey ü bade buluştuk bu gece el-minnetü lillâh bu şeb Kadr oldu" beytiyle Ahmed Paşa'nın, "Kadr derdim sohbetine her gece olsaydı Kadr lyd derdim devletine olmasa pâyân-ı ıyd" mısraları bu anlayışı aksettirir. Sevgilinin yüzü, saçı ve gerdanı Allah'ın leyle-İ Kadr'de indirdiği veya değer verdiği kullarına seyrettirdiği nur gibidir. Bu sebeple sevgilinin, yüzünü gösterdiği gece ne kadar karanlık olsa Kadir gecesi aydınlığında ve değerindedir: "Nûr-i hüsnün berk urur zülfün dününde der gören Bir mübarek ayda Kadr olmuş şeb-i yeldâyı gör" (Ahmed Paşa). Şairler memduhlan-na dua ederken gecelerinin Kadir, günlerinin bayram gibi olmasını dilerler: "Dördüncüsü hakîkat ere eksik bakmaya Bayram ola gündüzü Kadr ola gecesi" (Yûnus Emre); "Gündüzü iyd u gecesi Kadr ola dem-be-dem / Bari1 katında her dileği ola müstecâb" (Necâtî Bey).
Batı tesiri altında gelişen yeni Türk edebiyatı devresinde de Kadir gecesiyle ilgili şiirler kaleme alınmıştır. İsmail Sa-fâ'nin "Kitâbullah" adlı şiiri Kur'an-Kadir gecesi alâkasını ele alan bir örnektir: "Sayende azaldı zulümât-ı beşeriyyet Benzer mi fürûğun sönük envârına Bedr"in Caiz sana dense güneşi leyle-i Kadr'in Ey nûr-ı hidâyet". Rıza Tevfik'in Cünye'de 1351 (1933) yılının Kadir gecesinde yazdığı "Kasîde-i Kadriyye", şairin gurbette geçirdiği bu gecede Fâtih Camii merkezli bir İstanbul hasretini, '"Sahîhan gördüğüm bir lem'a-i âyât-ı rahmetmiş Mübarek leyletü'l-Kadr'in ulüvv-i izz ü sânından Güzel İstanbul'un hatırda hâlâ yâdı kalmıştı" mısralanyla başlayarak anlatır. Cumhuriyet dönemi şairlerinden Arif Nihat Asya, Haiit Fahri Ozansoy, Cemal Oğuz Öcal, Enver Tuncalp'ın da Kadir ve kandil geceleriyle ilgili şiirleri vardır. Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın "Siyah ve Karanlık" şiirinde olduğu gibi bu devirde birçok şairin ramazanla ilgili şiirlerinde Kadir gecesi motif olarak işlenmiştir.
Ramazan mânileri içinde Kadir gecesi hakkında kaleme alınmış olanlar daha ziyade bu gecenin dinî özelliklerini ortaya koyar: "Olundu âleme müjde Getirir âlemi vecde Ağaçlar ediyor secde Mübarek Kadir gecesi Cümle âlem mesrur olur Hep günahlar mağfur olur Cümle yer gök pürnûr olur Mübarek Kadir gecesi Kadir gecesinde doğmak Annesi onu Kadir gecesi doğurmuş" gibi deyimlerle Kadir gecesinde doğan çocuklara Kadir ve Kadriye adlarının konulması da Türk halk kültüründe bu geceye verilen önemi gösterir.
Kadir gecesi özel ibadet ve duaları, bunlarla İlgili donanımları, teşrifat ve me-rasimlerlyle Osmanlı toplum hayatında zengin bir gelenek oluşturmuştur. Ramazanla başlayan hatimlerin Kadir gecesinden önce tamamlanması ve o gece duasının yapılmasına dikkat edilmiş, değişik camilerde hafızlar ve duahanlar tarafından sanatkârane ifadelerle duada bulunma âdet haline gelmiştir. Büyük camilerde bu duaların sabah namazına kadar devam ettiği bilinmektedir. Bunun yanında cami ve tekkelerde vaaz ve irşadda bulunulur, bunlara halktan başka ulemâ, meşâyih ve devlet ileri gelenleri de katılırdı.319 Bu vaazların başında "tasliye" adıyla Arapça okunacak mukaddime ile sonunda yapılacak Türkçe dualar da geceye has uygulamalar olarak zikredilebilir.320 Kadir gecesinden nasibini almak İsteyenlerin yatsı namazını cemaatle kılmalarının yeterli olduğuna dair rivayetler, padişahların bu gece yatsı ve teravih namazlarıyla Osmanlı kroniklerinde "Kadir namazı" adıyla anılan teşbih namazını selâtin camilerinden birinde halkla beraber kılmalarına vesile olmuştur. Bu durum Osmanlı teşrifatında, padişah ve saray halkıyla devlet erkânının iftardan sonra Kadir kutlamalarının yapılacağı camiye giderken geçeceği güzergâhta "kadir alayı" adıyla bir merasim yürüyüşü düzenlenmesine de sebep olmuştur. Bundan dolayı alayın geçeceği güzergâhtaki yollar önceden tamir edilir, fenerler, çarkıfelekler, kandiller ve meşalelerle donatılarak aydınlatılır, binalar elden geçirilip boyanırdı. Güzergâhın uygun yerlerinde halkın alayı rahatça seyretmesi için oturma yerleri yapılır, bilhassa harem arabalarıyla seyre gelecek olanlar ve diplomatlar için özel alanlar ayrılırdı. Kadir gecesini ihya merasimleri fetihten itibaren önceleri Ayasofya'da, daha sonraları ise padişahın arzusuna göre belirlenen bir selâtin camisinde düzenlenirdi. XVI. yüzyıldan bu yana gerçekleştirildiği anlaşılan bu kutlamalar hakkında bilhassa XIX ve XX. yüzyıl kaynaklarında ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Buna göre hünkâr imamı ve müezzinleri de törenlerin yapıldığı camilerde halkın karşısına çıkarlar, bu ise şehirde ayrı bir heyecana sebep olurdu. Büyük kalabalıkların katılımıyla gerçekleşen bu merasimler, güzel sesli imamların her rek'atı farklı bir makamda kıldırdıkları teravih ve Kadir namazları, müezzinlerin cumhur müezzinliği tarzıyla ve rek'at aralarında okudukları "elveda" nakaratlı ramazan ve Kadir gecesi ilâhileriyle bir mûsiki ziyafetine dönüşürdü. Yaz mevsimine rastlayan ramazanlarda padişah ve devlet erkânı sahilsaraylarda kaldıkları için önce deniz yoluyla Topkapı Sarayı'na gelinir, burada iftar edildikten sonra başta Ayasofya olmak üzere Sultan Ahmed, Beyazıt. Fâtih, Süleymaniye. Eyüp Sultan gibi camilere gidilirdi. Tayyarzâde Atâ Bey, Tdrih'inde bizzat şahit olduğu bu alaylar ve Kadir gecesinin Ayasofya Camii'nde ihyası hakkında bilgi vermektedir.321 Osmanlı teşrifatındaki bayram alayı ve cuma selâmlığı törenlerine benzeyen bu merasim yürüyüşü gece yapıldığından deniz yolculuğu kısmı donanma, kara yolculuğu kısmı ise fener alayı mahiyetini ta-şırdı. Hızır İlyas Çelebi de 1228 (1813) yılı Kadir gecesinde Ayasofya Camii'ne gidiş-dönüş dolayısıyla yapılan merasimde gördüklerini anlatır.322 XIX. yüzyılda artık Beşiktaş, Dolmabah-çe gibi sahilsaraylarda oturan padişahlar bölgede bulunan Kılıç Ali Paşa, Nusretiye, Dolmabahçe, Sinan Paşa ve Yıldız camilerine gittiklerinden alay da bu saraylarla camiler arasındaki güzergâhta düzenlenirdi. Balıkhane Nâzın Ali Rızâ Bey, Sultan Abdülmecid ve Abdülaziz devirlerinde Nusretiye Camii'ndeki alaylar 323 Halit Ziya Uşaklıgil ise saltanat kayıkları ile denizden yapılan ve Tophane Camii'nde ifa edilen merasimler 324 hakkında bilgi vermektedir. Emin Nihad Bey'in Müsömereinâme'sinde, "Atiyye Hanım yahut İhsan Hanım ile Uş-şakının Sergüzeşti" adını taşıyan üçüncü hikâyede, 1265 (1849) yılında Topkapı Sarayı ile Beyazıt Camii arasında yapılan kadir alayı sırasındaki törenler canlı bir şekilde tasvir edilmiştir.325
Kadir gecesi kutlamalarında Ayasofya Camii etrafında âdeta özel bir folklor ve gelenek oluşmuştur. Fâtih Sultan Mehmed zamanından başlayarak müzeye çevrilişine kadar beş asra yakın bir süre Ayasofya Camii'nde düzenlenen Kadir gecesi kutlamaları, İslâm dünyasında hiçbir camiye nasip olmayan bir ihtişamla yapılagelmiştır. Evliya Çelebi, 1045 senesi Ramazanının (Mart 1636) Kadir gecesinde Ayasofya müezzin mahfelinde Kur'an okurken güzel sesini duyan IV. Murad'ın iltifatına mazhar olarak Enderun'a alınmasını, Kadir gecesini Ayasofya'da ihya etmesinin bereketi olarak izah etmektedir. Ayasofya'nın Kadir gecesi bakımından Önemli bir özelliği de İstanbul'daki sefirlerden başlayarak pek çok yabancının buradaki kutlamaları caminin üst katında takip edebilmesine imkân verilmesidir. Uygulamanın ne zaman başladığı tesbit edilemese de Paul Herigaut adlı bir Fransız'ın kaleme aldığı ve Ahmed İhsan Bey'in Rus Ateşi adıyla Türkçe'ye çevirdiği işgal yılları İstanbul'unu anlatan bir romanda 326 bunun uzun uzadıya anlatılması konunun yabancılara ne kadar ilginç geldiğini göstermektedir.
Minarelere Kadir gecesine has mahyalar çekilmesi, tek minareli camilere "kaftan giydirme" denilen uygulama 327 Osmanlı ülkesinin Ortadoğu ve Mısır gibi bölgelerinde minarelerde kandil yakılarak bayrak çekilmesi, camilerin iç mekânlarının bu gece daha özenle aydınlatılması. İstanbul'a ait bir özellik olarak mihrap üstünde iç mahya kurulması da 328 bu geceye ait uygulamalar arasındadır. Şinâ-si'nin. Sultan Abdülmecid'in Kadir gecesinde Tophane'yi ziyaret etmesi dolayısıyla Nusretiye Camii minarelerine mahya olarak çekilmesi için yazdığı, "Ferr ü şevketle bu şeb azm ederek şâh-ı cihan Oldu tophanesine bedr-sıfat nûrefşan Leyle-i Kadr'i kadar kadr bulup her gecesi Eyleye her günü mahiyyet-i lyde rüç-tıan" beyitleri, son devirlerde Kadir geceleri padişahın gideceği camide kurulan mahyaların mahiyeti hakkında fikir verdiği gibi bu tarz dualara örnek olması bakımından da önemlidir. Süheyl Ünver de Osmanlılar'ın son döneminde Süleymani-ye mahyacısının. Kadir gecesinde minareler arasında köprü üzerinde hareket eden araba ve altında balıklar resmederek hareketli mahya kurmasını anlatır. 329
Bibliyografya :
Arımed Paşa. Ahmed Paşa Divanı (nşr. Ali Nihad Tarlan), istanbul 1966, s. 97; Necati Bey. Necati Beg Dİvani{nşr. Ali Nihad Tarlanı, İstanbul 1963, s. 26, 30; İbn Kemâl, Oîuân (haz. Mustafa Demirel). İstanbul 1996, s. 26;Selânikî. Târih Ûpşirli). I, 107; 11, 600; Enderunlu Osman Vâsıf Bey ve Dîvânı (haz. Rahşan Gürel), İstanbul, ts.(Kiıabevi), s. 270; Hızır İlyas. Târîh-i Enderun, İstanbul 1276, s. 61; Şinâsi. MCıntehâ-bât-ıEş'âr, İstanbul 1287, s. 36;Tayyarzâde Atâ Bey. Târih, İstanbul 1291, I, 220-221; Mehmed Fevzi Efendi, Meohibetü'l-uehhâb, İstanbul 1274, s. 12-13, 46-47, 62-67; Emin Nihad, Mü-sameretname: Gece Hikâyeleri (nşr M. İsmet Uzun), İstanbul, ts. (Tercüman 1001 Temel Eser), s. 163-170; Ali Rıza Bey, Eski Zamanlarda İstanbul tfayatt (nşr. Ali Şükrü Çoruk), İstanbul 2001, s. 195, 227, 233-234; P. Herigaut, Rus A Leşi (trc. Ahmet ihsan], İstanbul 1926, s. 54-60; Fazıl Hüsnü Dağlarca, Çocuk ve Allah, İstanbul 1940; A. Süheyl Ünver, Mahya Hakkında Araş-ürmaiar, İstanbul 1940, s. 10, 11; Rıza Tevfik, Serâb-ı Ömrüm,İstanbul 1949, s. 180-186;Ce-mal Oğuz Öcal, Ramazan Dilekleri, İstanbul 1960, s. 28; Fevziye Abdullah Tansel, Tanzimat Devri Edebiyatı 'nda Dinî Şiirler, Ankara 1962, s. 66; Halit Ziya Uşaklıgil. Saray ve Ötesi, İstanbul 1965, s. 227; Arif Nihat Asya, Dualar ve Âminler, İstanbul 1967; Harun Tolasa, Ahmed Paşa'nın Şiir Dünyası, Ankara 1973, s. 462; Âmil Çelebioğlu, Ramazannâme, İstanbul, ts., s. 229-231; İsmail Coşar, Kadir Gecesi ve Kandillerimiz, Ankara 1976, s. 24, 26; Mustafa Tatçı, Yunus Emre Diuanı (inceleme!, Ankara 1990, 1, 198-199; Ahmed Talât Onay. Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar (haz. Cemâl Kurnaz], Ankara 1992, 5. 230-231; Vıldan Serdaroğlu Şişman, Zâtî'nİn Gazeliyatına Göre XV!, Yüzyılda Sosyal Hayat (doktora tezi, 2001), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 200-201; Mustafa Uzun, "Edebiyatımızda Ramazan ve Ramazaniyyele-re Umûmî Bir Bakış", ffesif,Ul/11, İstanbul 1979, s. 7, 10;Pakalin, 11, 131-132; "Ayasofya", İslA, 111, 1461-1463, 1470, 1475. İTİ Mustafa Uzun
Dostları ilə paylaş: |