C.Göreve Alma 1.Yarışma İlkesi
1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin 6. maddesine göre, “tüm yurttaşlar yasa önünde eşit olduklarından, yeteneklerine göre her türlü kamu görevine, rütbe ve mevkiine eşit olarak kabul edilirler, bu konuda yurttaşlar arasında erdem ve yeteneklerinden başka bir ayırım gözetilmez.” Bunun sonucu olarak, kamu görevlileri genel statüsünün 16. maddesi, yasayla öngörülen açık istisnalar dışında, yarışma ilkesini getirmiştir.
Sınav, dış sınav (yeni mezunlara açık) veya iç sınav (enaz beş sene kıdemi olan kamu görevlilerine) biçiminde olabilmektedir.
Yarışma, ilke olarak yetenek sınavıyla (ağırlıklı olarak yazılı bölümden oluşur) ve istisnai olarak da diploma veya mesleki deneyimin değerlendirmesi yoluyla yapılır.
Yarışma ilkesinin istisnaları bulunmaktadır: eski askerlere ayrılmış görevler, yetenek listesi üzerinden hizmet içi ilerleme, dış tur (le tour extérieur) (ENA’dan sonra, hükümetin takdiri ile hizmet sınıflarında görevlendirilme) ve hükümetin takdirinde olan yöneticilik görevleri.
A kategorisi yarışma sınavlarından sonra, aday doğrudan bir sınıfa atanabilir veya gelecek görevlere hazırlık için bir uygulama okuluna girer. (Ulusal Yönetim Okulu [ENA], Bölge İdare Enstitüleri, Ulusal Vergi Okulu gibi.)
2.Vatandaşlık Koşulu
Kamu personeli olabilmek için, kural olarak, Fransız vatandaşı olmak gerekmektedir (13 Temmuz 1983 tarihli Yasanın 5. maddesi). Bu hüküm, uzun bir süre, Avrupa Topluluğunu Kuran Roma Anlaşması’nın 48.maddesine uygun sayılmıştır. 48. madde çalışanların serbest dolaşımını düzenlemekte ve kamu yönetimini kapsam dışında bırakmaktadır. Bununla birlikte, Avrupa Topluluğu Adalet Divanı, 17 Aralık 1980 tarihli Commission v. Belçika kararında, sadece ülke vatandaşına açık tutulabilecek işlerin ölçütlerini belirleyerek istisnayı büyük ölçüde daraltmıştır. Buna göre, kamudaki bir işin sadece vatandaşlara açık tutulabilmesi için, “kamu gücünün kullanımı yetkileriyle ve kamu çıkarını koruma sorumluluğuyla donatılmış bulunan özgül kamu yönetimi faaliyetlerine ilişkin” olması gerekmektedir. ATAD bu gerekçelere dayanarak, Belçika, Fransa ve İtalya hakkında, eğitim ve hastane hizmetlerinde getirilmiş olan vatandaşlık sınırlamaları konusunda ihlal kararı vermiştir.
26 Temmuz 1991 tarihli Yasa, kamu personeli genel statüsünü (13 Temmuz 1983 tarihli Yasa) değiştirmiş ve “kullandığı yetkiler, egemenlikten ayrılabilen veya kamu gücü ayrıcalıklarının kullanımına doğrudan veya dolaylı herhangi bir biçimde ilgili olmayan” kamu görevlerini, Avrupa Birliği üyesi devletlerin vatandaşlarına da açmıştır.
Avrupa Birliği üyesi devlet vatandaşlarına açık olan hizmet sınıfları özel düzenlemelerle belirlenir. Açık olan sınıflar: Eğitim ve hastane hizmetleri, Posta İdaresi, Telekom, Araştırma, Gençlik ve Spor Bakanlığı kadroları ve Tarım Bakanlığının eğitici kadrolarıdır.
1994 yılı itibariyle, üye devletlerin vatandaşlarına açık olan kadro sayısı 1 800 000’dir.
D.Hak ve Yükümlülükler
Memurlar siyasal parti üyesi olabilir ve seçimlere katılabilirler. Bunun istisnası, vilayet hizmetleri sınıfında yer alanların yönettikleri ildeki durumlarına ilişkindir. Seçilen memur, görevinden ayrılır ve temsil görevi bittiği zaman görevine geri dönebilir.
Görev başında olmadıkları sırada geniş bir ifade özgürlüğüne sahiptirler. Bununla birlikte bu ifade özgürlüğünün sınırı bulunmaktadır: Ulusa karşı sadakat, meslek sırrı ve ketumluk yükümlülüğü.
Memurlar için mesleki çıkarları savunmak amacıyla sendika kurma hakkı, 1946 tarihli yasayla tanınmıştır
Personel, danışma organlarında bulunan temsilcileri aracılığıyla, kariyerlerine ilişkin kararlara (Eşityanlı Temsili Komite), hukuki statülerine ilişkin kuralların hazırlanmasına ve hizmetin işleyişine ilişkin yönelimlerin belirlenmesine (Eşityanlı Teknik Komite) katılabilir.
Kamu personeline grev hakkı, uzun bir dönem reddedildikten sonra, 1950 yılında Devlet Şurası tarafından, Dehaene kararıyla, 1946 Anayasası’nın Başlangıç hükümleri uygulanarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte, grev hakkının kullanılmasına ilişkin yasal bir düzenleme hâlâ yapılmamıştır. Sadece, bazı kategori kamu personeline grev yapmayı yasaklayan düzenlemeler bulunmaktadır. Polisler, gardiyanlar, askerler, içişleri bakanlığı muhabere personeli grev hakkına sahip değildir.
Memurlarının bu haklarına karşılık yükümlülükleri de bulunmaktadır:
-
Kendini göreve vakfetme yükümlülüğü. Bu yükümlülük sonucu, kamu görevi ile özel görevi bağdaşmaz.
-
Hiyerarşik üstten gelen talimatlara uyma yükümlülüğü.
-
Tarafsızlık yükümlülüğü.
-
Meslek sırrını ve mesleki ketumluğu koruma yükümlülüğü.
VII.İDARE HUKUKU (Le Droit Administratif)
İdare hukuku, bireyler karşısında, onlara iradesini dayatabilme ayrıcalığına sahip olan idarenin denetlenmesi için bir araç olarak, 19.yüzyılda Fransa’da geliştirilmiştir.
Diğer Avrupa ülkelerindeki durumdan farklı olarak Fransız idare hukuku iki önemli özellik taşımaktadır:
-
Genel yetkili bir idari yargı.
-
Sadece tek yanlı idari işlemleri değil, aynı zamanda idari sözleşmeleri ve idarenin sorumluluğunu da kapsayan bir genişlik.
A.İki Farklı Yargı Düzeni 1.İdarenin Adliyeden Ayrılması İlkesi
İdarenin adliyeden ayrılması ilkesi, Devrim dönemine ait, bugün de yürürlükte olan iki düzenlemeye dayanmaktadır:
-
16 ve 24 Ağustos Yasası: “Adli işlevler, idari işlevlerden ayrıdır ve hep ayrı kalacaktır. Yargıçlar, ne herhangi bir biçimde idarenin işleyişine karışabilir ne de idarecileri faaliyetlerinden ötürü mahkemeye çıkarabilirler. Aksi suçtur.”
-
16 Fructidor49 Yıl III Kararnamesi: “Mahkemelerin, ne tür olursa olsun idari işlemleri yargılanması yasaktır.”
Bu iki temel düzenleme, idareyi, adli yargıçların müdahalesinden korumayı amaçlamaktadır. Devrimciler, Eski Rejim’de Parlöman’lar (yargısal görevli yerel meclisler) tarafından gerçekleştirilen kötüye kullanımların mahkemeler tarafından da tekrarlanmasından çekinmişlerdir. Ayrıca, idari otoritelerle adli otoritelerin birbirine karışmaması 1790 yılında, güçler ayrılığı ilkesinin bir gereği olarak değerlendirilmiştir.
Bu iki düzenleme ile uyumlu olarak Kurucu Meclis de, idareye ilişkin uyuşmazlıkların çözümünün, istisnai yargı düzeni olarak kabul edilebilecek, idare mahkemelerine verilmesi önerisini reddetmiştir.
Bunun sonucu olarak, kendisinin taraf olduğu uyuşmazlıkları halletme görevi yine idare (bakanlar ve illerin yöneticileri) tarafından üstlenilmiştir.
Yıl VIII’de (1799) danışsal nitelikte, Devlet Şurası (Le Conseil d’Etat) ve İl Kurulları (Les Conseils de Préfecture) oluşturulmuştur.
Uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin Devlet Şurası kararları, kendisine sunulan karar tasarılarını onaylamak zorunda olmayan Devlet Başkanının imzası ile kesinleşmekteydi. Yasalarla başka yargıçlara bırakılmayan konularda bakanlar, idari uyuşmazlıkların ilk derece yargıçlarıydı (bakan-yargıç sistemi [system du ministre-juge]).
24 Mayıs 1872 tarihli Yasa ile Devlet Şurasına, kararlarını devlet başkanının onayına sunmadan, tek başına kesin yargılama yetkisi tanındı. Öte yandan, 1889 tarihli Cadot Kararı ile bakan-yargıç sistemine son vermiş ve örtük olarak kendisini idari uyuşmazlıkların doğal yargıcı olarak kabul etmiştir.
2.İdari Yargı (La Juridiction Administrative)
İdari yargı, 31 Aralık 1987 tarihli Yasa’dan sonra, üç dereceli olarak örgütlenmiş bulunmaktadır.
İdare mahkemeleri (les tribunaux administratifs) genel görevli ilk derece mahkemelerdir. İdare mahkemelerinin yanısıra, bölge muhasebe odaları, il sosyal yardım komisyonu, mülteciler başvuru komisyonu gibi özel görevli yargı organları da bulunmaktadır.
1989 yılında kurulan idari istinaf mahkemeleri (les cours administratif d’appel) idare mahkemelerinin, kararlarına karşı yapılan istinaf başvuruları hakkında karar verir (düzenleyici işlemelere karşı açılan iptal davaları ile yerel ve kanton seçimlerine ilişkin konularda istinaf yoluna gidilemez).
İdari yargı düzenin tepesinde yer alan Şurayı Devlet, idari yargı kararlarının temyiz (cassation) merciidir. Ayrıca, bazı önemli işlerde (örneğin, kararnameler konusunda) ilk ve son derece görevli idari yargı yeri olarak karar verir.
İdari yargı düzeninin tepesinde Devlet Şurası yer almak üzere, 7 istinaf mahkemesi, 25 idare mahkemesi bulunmaktadır.50
Anayasada, adli yargıdan farklı olarak, idari yargının varlığına ve bağımsızlığına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Devlet Şurası, sadece istişari yetkileri ve üyelerinin seçimi bakımından Anayasada düzenlenmiştir.
Bununla birlikte, Anayasa Konseyi, iki kararıyla (CC, 22 Temmuz 1980, Lois de validation Kararı; CC, 23 Ocak 1987, Conseil de la concurrence Kararı) idari yargının varlığına ve bağımsızlığına anayasal bir değer tanımıştır.
İdari yargıda açılan davalar, istisnai durumlar dışında, idari işlemlerin yürütmesini kendiliğinden durdurmaz. Yürütmenin durdurulması kararı verilmesi gerekir.
Son on yılda, idari yargının maddi olanaklarında sürekli bir genişleme olmuştur. Yargıç sayısı artışmış (yaklaşık yarısı ENA çıkışlıdır) ve yeni idare mahkemeleri ile istinaf mahkemeleri kurulmuştur.
Dostları ilə paylaş: |