Kavgam adolf hitler



Yüklə 1,93 Mb.
səhifə26/40
tarix27.10.2017
ölçüsü1,93 Mb.
#15810
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   40

BÖLÜM 14


Devlet adı verilen siyası teşekkül, bugün yanlış olarak iki türlü insan tanımaktadır. Bunlar, vatandaşlar ve yabancılardır. Vatandaş grubuna dahil olanlar, doğuşları itibariyle yahut bir natüralizasyon kâğıdı dolayısıyla sivil hukuka sahip olan kimselerdir.

Yabancılar grubuna dahil olanlar da, aynı haklara sahiptirler. Bu iki sabit grup arasında, memleketin sağına soluna dağılmış, HE-İMATLOS denilen kimseler bulunmaktadır.

Bugün hâlâ, bu gruba dahil olanlar mevcut devletlerden birine mensup olmak şerefinden mahrum bulunan ve neticede hiçbir yer­de sivil hukuka malik olmayan kimselerdir. Bu haklara sahip olabil­mek için, her şeyden evvel bir devletin hudutları dahilinde dünyaya gelmek şarttır. Bu hususta ırk ve ırk bakımından akrabalık bir rol oynamaz. Eskiden bir Almanın himayesindeki topraklarda yaşayan ve şimdi Almanya’da oturan bir zencinin dünyaya getireceği bir ço­cuk bir “Alman Vatandaşı” olacaktır. Aynı şekilde her Yahudi, Afri­kalı, Asyalı veyahut Avrupa’nın diğer milletlerinden birinin çocuğu başka herhangi bir muameleye lüzum kalmadan, Alman vatandaşı kabul edilebilir.

Bir de, doğum yeri itibariyle bahşedilen “naturalizasyon”dan başka, sonradan meydana getirilen bir “natüralizasyon” mevcuttur. Bunun için de meselâ aday, hırsız olmamalıdır. Aday, siyasi bakım­dan da mahzurlu bulunmamalıdır. Daha doğrusu siyası bakımdan zararsız bir aptal olmalıdır. Uzun lâfın kısası, vatandaşı olacağı dev­leti ianesine muhtaç olmamalıdır. Bizim realist devrimizde bunun manası yeni vatanına nakdi birtakım fedâkârlıklar getirmesi demek tir. Hattâ vatandaş namzedi “âlâ bir mükellef olabilecek ise, bu vas­fı onun için gayet faydalı ve olumlu bir meziyet teşkil eder, “natu-ralizasyon”u çok daha kolay elde etmesini sağlar.

Bütün bu işlerde ırk meselesinin hiçbir rolü yoktur ve nedense na­zarı itibaren alınmaz. Bir devlete dahil olmak için vatandaşlık hak­kım kazanmak yolunda gösterilen gayret, meselâ bir kulübe kabul edilmek için takip edilmesi icap eden hattı hareketten farksızdır. Vatandaş namzedi dilekçesini verir. Bu dilekçe incelenir. Sonunda vatandaş adayının hakkında olumlu oy kullanılır. Sonra bir gün di­lekçe sahibine, “vatandaş” olduğuna dair bir ihbarname tebliğ edilir. Bu varaka, vatandaş namzedine pek mizahı bir şekilde sunulur. O zamana kadar bir CAERE olan vatandaş namzedine “işte bu vesika­ya istinaden bundan böyle ALMANSINIZ” denir.

Bu tılsımlı değnek darbesini devlet reisi yapmaktadır. Bir ilâhın icradan aciz kalacağı bu değişiklik, bir memur tarafından bir anda yapıverilmektedir. Sefil bir Slav, bir kalem oynatılmasıyla hakiki (!) “Alman”a çevrilmektedir.

Bu yeni Alman vatandaşının hangi ırka mensup olduğu tetkiki­ne ehemmiyet verilmediği gibi, sıhhi vaziyetinin de ne olduğunu anlamak zahmetine katlanılmaz. Bu kimse, frenginin tahribatına uğ­ramış olsun, bu hiç mühim değildir. Yeter ki, malı bakımdan bir yük veya siyasi kanaatleri itibarıyla büyük bir tehlike teşkil etmesin, Bu durumda olan bir kimse, modern bir devlette bir vatandaş sıfa­tıyla kabul görebilir.

işe devlet adını taşıyan bu siyasi teşekküller, daha sonra üste­sinden gelemedikleri, alt edemedikleri bu zehirleri kendi bedenleri­ne, kendi istekleriyle bu biçimde zerk ederler.

Bir vatandaşı, bir yabancıdan ayıran husus, vatandaşın her tür­lü kamu vazifelerine serbestçe girebilmesi, askerlik hizmetini yap­ması, seçimlere faal veya yalnızca seçmen olarak katılabilmesidır. Bunlar birer imtiyazdır. Çünkü ferdi hukuk ve şahsi hürriyetler mevzuunda, yabancı olanlar da aynı haklardan faydalanırlar. Hatta, yabancıların bu haklardan yararlanmaları çok zaman daha etkili bir koruma biçimini alır. Bugün “Alman Cumhuriyeti”ndeki vaziyet işte budur.

Bugün, çağımızda devletin rolünü anlamış, devlet görüşünü ga­yet iyi biliyorum. Fakat, bizim mevcut kanunlarımız kadar mantık tan uzak, hatta bu kadar saçma ve çılgınca bir şey bulabilmek kadar zor bir iş yoktur.

Bugün, çağımızda devletin rolünü anlamış, devlet telâkkiden bir şeyler kapabilmiş tek bir memleket vardır. Bu memleket, pek ta­bii bizim model Alman Cumhuriyetimiz değildir. Burası Amerika Birleşik Devletleri’dir. Amerika Birleşik Devletleri, hiç olmazsa kısmen, devlet mefhumunu anlayabilmiştir. Bu devlet sıhhatleri bo­zuk olan göçmenlerin, kendi memleketine girmelerine müsaade et­memektedir. Amerika Birleşik Devletleri bazı ırklara mensup olanla­rı “naturalizasyon” hakkından mahrum bırakmakla, devletin ırkçı telâkkisine bir parça olsun yaklaşmaktadır.

Irkçı devlet nüfusunu üç kısma ayırır. Bu kısımlar şöyledir:

1) Vatandaşlar.

2) Devlet tebaaları

3) Yabancılar.

Devlet tebaaları kısmına mensup olanlar “ressortissant” olarak da tavsif edilebilirler. Esas olarak, doğum ancak “ressortissant” vas­fını bahşeder. Bir kimseye bu vasıf, tek başına bir kamu hizmetine girebilmek, siyasi faaliyete, meselâ seçme veya seçilmeye katılmak hakkını hiçbir zaman vermez. Her “ressortissant” için, ırkını ve mil­letini doğru ve açık bir şekilde beyan etmek şarttır. Her zaman “res­sortissant” vasfından cayarak, nüfusu kendi milletinden olan mem­lekette vatandaş olmak, “ressortissant” kısmına dahil olan herkesin şahsi arzusuna bağlıdır, işte bir yabancıyla bir “ressortissant” arasın­daki tek fark, ilkinin diğer bir devlet tebaası olmasından ibarettir

Alman milletine dahil olan her “genç ressortissant”m, her Al­man gencinin görmekle mükellef olduğu tahsil ve terbiye devresin­den tamamen geçmesi gereklidir. Bu biçimde “genç ressortissant” kendim, topluluğun ırkını idrak etmiş, milli ruh ile dolu bir üyesi haline getirecek tahsil ve terbiyeye boyun eğmiş olur. Bu yollardan geçtikten sonra “genç ressortissant” fiziki çalışmalarına ait olan hu­suslarda devletin bütün emirlerini yerine getirir. Daha sonra orduya alınır. Ordu tarafından verilen terbiye “genel terbiye”dir. Bu terbiye, bütün Almanlara verilen ve onların her birini, ordu içinde fizik ve fikri kabiliyetleri itibariyle, muvaffak olacakları mevkilere hazırlar, işte “vatandaş” unvanı ve bu unvanın bahşettiği haklar, ancak sıh­hati yerinde, sağlam yapılı, şöhreti olumlu, ahlâkı düzgün olan kim şeye, askerlik vazifesini de yaptıktan sonra, parlak bir şekilde lütfe-dilecektir.

Böyle bir kimseye bu hususta verilecek berat, hayatının en kıy­metli bir vesikası olacaktır. Bu kıymetli berat o kimseye bütün va­tandaşlık haklarını kullanmasına ve bu unvana bağlı bütün imtiyaz­lardan istifade etmesine imkân verecektir.

Vatandaşlık beratının verilmesi, aleni bir hak olacaktır. Yeni va­tandaş, topluluğa ve devlete sadık kalacağına dair yemin edecektir. Bu berat, topluluğun bütün üyelerini birleştiren bir rabıta rolü oy­nar. Yâni, çeşitli içtimai sınıfları ayıran hendeği doldurur. Şurası hiç­bir zaman unutulmamalıdır: Namussuz, ahlâksız ve şahsiyetsiz bir kimse, âdi, cani, memleketine kasteden katil ve bunun gibiler her zaman vatandaşlıktan, yâni bu büyük şereften yoksun bırakılır. O zaman bu kimseler “ressortissant’lar derecesine inerler. Mamafih, hemen şunu da belirtelim ki, ırk bakımından Alman olup, hayatını çalışarak kazanıyorsa, o genç kadına “vatandaşlık hakkı” bahis olu­nur.


Yüklə 1,93 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin