BİAT
Kerbela hadisesinde, düşmanın yegâne çabası, Hüseyin b. Ali’nin Muaviye oğlu Yezit’e biat etmesiydi. İmam Hüseyin (a.s) da bunu kabul etmeyerek şehit oldu.
Biat kelimesi, anltlaşma ve söz vermek anlamına gelmektedir. Araplar arasında biatinden dönmek, çok çirkin bir iş sayılırdı. Herhangi birine biat etmek, onu onaylamak, imzalamak ve ona itaat etmek anlamına gelirdi. Biat etmemek ise, resmi olarak karşıdakini tanımamak sayılırdı. İslam dininin ilk döneminde de mevcut hükumeti kabul etmek ve ona itaat etmek anlamına gelirdi. Böylece biat edenin halifenin taraftarı olduğu anlaşılırdı. Biatinden dönenin ise, canı ve haysiyeti tehlikeye düşerdi.
İslam tarihinde, Akabe biati, Rıdvan biati ve… gibi biatler görülmüştür. Kuran-ı Kerim, insanların peygambere biatlerini Allah’a biat olarak nitelemiştir. “Sana biat edenler, gerçekte Allah’a biat etmektedirler. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah’a verdiği sözün gereğini yerine getirirse, pek yakında (Allah) ona büyük bir mükâfat verecektir.”176 Ve yine mümin kadınların peygambere biatini Kuran-ı Kerim’de şöyle okuyoruz: “Ey Peygamber! Mümin kadınlar, Allah’a bir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık yapmamaları, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri ve bir iyilikte sana karşı gelmemeleri konusunda sana biat etmeye geldiklerinde, onların biatlerini kabul et ve onlar için Allah’tan bağışlanma dile. Çünkü Allah, çok bağışlayan ve Rahimdir.”177
Biat, karşı tarafa sonuna kadar vefalı kalınacağına dair yemin etmek anlamına gelmektedir. Elini, valinin veya emirin elinin üzerine koymak, biat olarak kabul edilirdi. Bu, rehberin seçimini değil hükumetini sağlamlaştırma yöntemidir. Biat konusunda, Ali (a.s) Nehcul Belağa’da şöyle buyurmuştur: “Allah’a isyan ederek, kula itaat edilmemelidir.” Bu konuya hadis kitaplarında, genişçe yer verilmiştir. Çünkü hem İslam toplumunu hem de siyasi düzeni tamamen etkileyen bir konudur. 178 İşte bu yüzden, İslam peygamberinin vefatından sonra hükumet lehine insanlardan biat almak, siyasi açıdan fevkalade önemli ve hassas bir mevzuydu. Ali (a.s)’ın ve onun has yarenlerinin, biat etmeleri hususunda ısrarla diretmelerinin sebebi buydu. Osman’ın ölümünden sonra, yine halkın biat etmesiyle Ali (a.s) halife oldu. Muaviye’nin henüz hayatta olmasına rağmen Yezit için zorla ve tehditle halktan biat alması, Emevi saltanatının en utanç verici özelliklerinden biriydi. Elli dokuzuncu yılda Muaviye, Şam halkından meşhur kabilelerden Yezit’in veliahtliği hususunda biat almış ve bu biat mektuplarını diğer şehirlere de yazmıştır. Elbette birçok kimse bu duruma itiraz etmiştir. Ancak bu itirazlar, şiddet uygulanarak bastırılmıştır. 179
Muaviye’nin ölümünden sonra, Yezit Medine valisine bir mektup yazarak her ne pahasına olursa olsun Hüseyin b. Ali’den biat almasını istedi. İmam Hüseyin (a.s) da Yezit’i hilafet makamına layık görmediği için, bit etmeyerek şöyle buyuruyordu: “Benim gibi birisi, Yezit gibi birisine asla biat etmez.” Seyyid-i Şüheda’nın Mekke’de olduğu bir dönemde, Kufelilerden ardıardına mektupların gelmesi üzerine imam (a.s), Müslim B. Akil’i oraya gönderdi. Kufeliler, imamın elçisine biat ettiler. Müslim’e biat edenlerin sayısını on sekiz binden, yirmi beş bine kadar yazmışlardır.180
İmam’ın veya valinin biati kaldırması, biat edenleri serbest bırakmak anlamına gelirdi. İmam Hüseyin (a.s), Aşura’dan bir önceki gece bir hutbe okuyarak yarenlerinin vefalarını övmüş ve onlar için Allah’tan mükâfat dilemiştir. Sonra gecenin karanlığından faydalanarak oradan gitmekte serbest olduklarını ve biatini onlardan kaldırdığını şu cümlelerle beyan buyurmuştur: “Bilin ki size izin verdim. Hep birlikte kalkın ve gidin. Benden yana üzerinizde bir vebal yoktur. Bu gece karanlığını kendinize örtü edinip gidin.”181 Elbette imam’ın yarenleri bir bir ayağa kalkarak heyecan verici sözleriyle vefadarlıklarını dile getirdiler ve o gece hiç kimse orayı terketmedi. Müslim b. Evsece’nin, Zuheyr’in, Müslim B. Akil’in çocuklarının ve diğer yarenlerinin o geceki konuşmaları meşhurdur.182
GUSÜLSÜZ VE KEFENSİZ
Seyyid-i Şüheda (a.s) için (Gusülsüz ve kefensiz cenazesi üç gün yerde kalan şeklinde) mersiyelerde anlatılan vasıflardandır. Rivayette İmam’ın başsız bedeninin gusülsüz ve kefensiz bir şekilde üç gün boyunca yerde kaldığı zikredilmiştir. 183
İKİ NEHİR ARASI
Irak topraklarında, Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan ve bir zamanlar çok bereketli bir yeri ifade eder.
VEFASIZLIK
Kufe halkının özelliklerinden sayılmıştır. Çünkü hem Ali b. Ebu Talip’e hem İmam Mücteba’ya, hem Müslim B. Akil’e ve hem de İmam Hüseyin’e biat ettikten sonra, sözlerinden dönerek vefasızlık etmişlerdi. Mektup yazarak davet ettiler ve sonra onlara kılıç çektiler. Kufelilerin bu özelliği, daha önce de birçoklarının dikkatini çekmiştir. İmam Hüseyin (a.s), Kufe’ye gitmeğe karar verdiğinde birçok insan İmam’a Kufelilerin vefasızlığını hatırlatmıştır. İmam Hüseyin (a.s)’ın bizzat kendisi de Aşura günü bu noktaya deyinerek şöyle buyurmuştur: “Ey Kufeliler, vay olsun size! Ne kötü bir iş yaptınız! Bizi yardıma çağırdınız, çağrınıza icabet edip yanınıza geldiğimizde ise, bizimle beraber olan kılıçlarınızı yine bize karşı çektiniz…”184
Kufeli kelimesi, insanların zihninde vefasız kelimesi ile aynı redifte yer alırdı. Hz. Zeynep (s.a) da Kufe’deki hutbesinde, Kufelilere şöyle hitap etmişti: “Ey Kufeliler! Ey hile ehli ve ahdini bozan topluluk!” ki bu onların riyakâr, hilekâr ve nifak ehli olduklarına işarettir.
İslam inkılâbının gerçekleşmesinden sonra ve savaş günlerinde İran halkının sloganı şu idi: “Biz Kufeli değiliz ki imam yalnız kalsın. Biz Kufeli değiliz ki Ali yalnız kalsın.”
KABRİN AYAK KISMI
Hz. Ali Ekber’in kabri, İmam Hüseyin’in kabrinin ayak kısmında olduğu için, İmam’ın zerihi altı köşeden oluşmaktadır. Ziyaret esnasında kabrin ayakucunda durup Ali B. Hüseyin’in ziyaretini okumak müstehaptır. Bu ziyaret dua kitaplarında mevcuttur.185
Dostları ilə paylaş: |