İskender Kutmani
Ferruh Gençer arşivi
KUTSAL EMANETLER
"Emanat-ı celile", "emanat-ı mukaddese", "emanat-ı mübareke", "teberrükât-ı mukaddese", "mukaddes emanetler" olarak da bilinir.
Topkapı Sarayı'nda Hırka-i Saadet Da-iresi'nde koruma altına alınan ve Osmanlı padişahlarının halifelik sanlarıyla da ilgisi olan, Hz Muhammed'e, peygamberlere ve sahabeye ait eşya ve silahlardır. Bunların 'bir bölümüne "emanat", bazılarına da "te-berrükât" denir. Hırka-i Saadet Dairesi'nde-ki kutsal emanetlerden ayrı olarak Hırka-i Şerif Camii'nde(->), İstanbul camilerinin birçoğunda, bazı türbelerde ve eski tekkelerde de kutsal emanet sayılan eşya ve parçalar bulunmaktadır. Tarih boyunca halifelerin ve İslam hükümdarlarının korumaları altında tutulan kutsal emanetlere, halifelik ve hükümdarlık alametleri gö-
Topkapı Sarayı'ndaki kutsal emanetlerden liva-i şerif-i nebevi (solda) ve nakş-ı kadem-i şerif Hayat Ansiklopedisi
lan konmaktaydı. Kutsal emanetlerin en değerli parçası sayılan Hz Muhammed'in hırkası, eskiden beri Taht Odası'ndaki ö-zel gümüş şebeke içinde altın kaplı çekmecede saklanmakta, bu odanın duvarlarına da Kabe kuşakları ve kutsal sancaklar asılı bulunmaktadır. Bu mekânın düzenlenmesi ve Arzodası'ndan(-0 daha önemli bir makam konumuna getirilmesi III. Murad dönemindedir (1574-1595).
16. yy'ın başından beri burada toplanan kutsal emanetlerin her birinin ne zaman ve nasıl saraya alındığı bilinmemektedir. 1517'te Mısır'ı fetheden L Selim'in (Yavuz) İstanbul'a "emanat-ı şerife ile nevâdir ve nefâis eşya ile" döndüğü, tarihlerde yazılı ise de bunların neler olduğu konusunda bir açıklık yoktur.
Sonraki birikimlerle sayısı artan kutsal emanetlerin bazılarının ise ait oldukları ileri sürülen kişiler ve dönemlerle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bu açıdan, mevcut koleksiyon, farklı yaklaşımlarla manevi, maddi değerlerine, sanat ve teknik özelliklerine, tarih açısından belgesel niteliklerine göre sınıflandınlabilmektedir. Gerçekten Hz Muhammed'e ve sahabelere ait olan eşya, silah ve parçalar ise İslami açıdan büyük değer taşımaktadır.
Kutsal emanetlerin en değerli parçası, "hırka-i saadet", "bürde-i nebevî" denen, Hz Muhammed'in, Kâ'b ibn Züheyr'e armağan ettiği kendi hırkasıdır. Muallâkat-ı Seb'a'nın üçüncü kasidesinin ozanı olan Kâ'b, Mekke'nin alınışına değin, İslamiye-te karşı çıkmış, 631'de Medine'ye giderek Hz Muhammed'in huzurunda tövbe etmiş ve Müslüman olmuştu. Bu ziyaret sırasında okuduğu ve peygamberi "Resul-i Ekrem, kınından çıkmış parlak ve ilahi bir kılıçtır. Evren onun ışığıyla aydınlandı" dizeleriyle öven Arapça şiiri Hz Muhammed'i duygulandırmış ve sırtındaki hırkayı çıkarıp Kâ'b'a armağan etmişti. İslam tarihinde ve edebiyatında "Kaside-i Bürde" adıyla çok değer verilen söz konusu şiir gibi, bürde de halifelerce Hz Muhammed'in yolunda gitmenin simgesi sayılmıştı. Bu hırkayı, Emevi Halifesi Muaviye'nin (hd 661-680) çok yüksek bir bedel karşılığında satın aldığı, daha sonra da Emevi ve Abbasi halifelerinin, önemli dini törenlerde giydiği rivayet edilir.
Hasodaya ne zaman getirildiği bilinmeyen hırka-i saadet için Osmanlı padişah-larınca her yıl hırka-i saadet alayı düzenleniyordu. Dışı siyah yünlü, içi kaba dokunmuş krem renginde yün kumaştan, geniş kollu, sağ kolunda ve önünde eksiği o-lan bu hırkanın muhafızlığını Osmanlı padişahları üstlenmişlerdi. Padişah adına bakımını ve korunmasını önceleri tülbenda-ğası, son dönemlerde de hazine kethüdası yapmaktaydı. Hırka-i saadetin bulunduğu hasoda ve buradaki tüm kutsal eşya, haso-dalılarca haftada iki kez ve "pars" denen bir gelenekle temizlenmekteydi. Hz Muhammed'in Üveys el-Karanî'ye (Veysel Ka-ranî) verdiği rivayet edilen ikinci bir hırka da Hırka-i Şerif Camii'ndedir.
Manevi ve tarihi değerlerine göre öteki kutsal emanetler ise sırasıyla şunlardır:
Liva-i Şerif-i Nebevi: "Sancak-ı şerif' de denen bu bayrağın, Hz Muhammed'in gazalara götürdüğü Ukab olduğu rivayet e-dilir. Bir çekmecede saklanan yeşil ibrişimden dokunmuş mevcut sancak-ı şerif 38x 113 cm boyutunda olup sonraki dönemlere aittir. Aynı çekmecede bir torbada bulunan tamamen akmış esmer renkli bir parçanın ise Ukab'ın kalıntısı olduğu sanılmaktadır. Fakat Osmanlı tarihinde sıkça sözü edilen, yeşil üzerine kırmızı atlas ve sırmalarla işli ve üzerinde fetih ayeti yazılı olan, geç döneme ait sancak-ı şeriftir.
Name-i Saadet: Hz Muhammed'in, Mısır Mukavkası (hükümdar) Cârih bin Met-tel Kıbtî'ye gönderdiği 23 Nisan 627 tarihli İslamiyete davet mektubudur. 16x19 cm boyutunda kahverengi deri üzerine yazılmış Arapça ve kufi yazıyla 12 satırlık bu mektup, Mısır'da Saide'de Ahmin yakınlarındaki bir manastırda, eski bir İncil'in kapağına yapışık olarak bulunmuş, uzmanlarca yapılan araştırmalardan sonra Hz Muhammed'in mektubu olduğu kesinlik kazanmıştır.
Süyuf-ı Nebevî: Hz Muhammed'e ait olduğu kabul edilen iki kılıçtan, yılan biçiminde olanının, kabzaya yakın tabanında kufi yazıyla "Resulullah" sözcüğü okunmaktadır. Biri 99 cm, diğeri 100 cm olan iki kılıç da 16. yy'da Osmanlı sanatkârlannca, kabzaları, kınları yenilenerek balçaklarına gümüş kakma kelime-i tevhidler yazılarak zenginleştirilmiştir.
istanbul'daki kutsal
emanetlerden
süyuf-ı nebevi
ve name-i
saadet.
Palais de Topkapı,
Leş Saintes
Reliques
Kemân-ı Peygamberi: Kamıştan 117 cm boyunda, iki ucu sivri bir ağaç olup altın bir mahfazası vardır.
Mühr-i Saadet: Üzerinde "Muhammed Resulullah" yazılı kırmızı akik bir mühür o-lup Hz Muhammed'den birkaç yüzyıl sonraya aittir. Bağdat'ta bulunmuş ve İstanbul'a gönderilmiştir.
Dendân-ı Saadet: Hz Muhammed'in Uhud Savaşı'nda kırılan dişinin parçası o-larak kabul edilen bu diş, silindirik bir mahfaza içinde, altın çerçeveli, zümrüt, yakut, zebercet işli bir kutudadır.
Lihye-i Saadet: "Sakal-ı şerif de denir. Hz Muhammed'in sakal kırpıklarından o-lup özenli mahfazalarda korunmaktadır. Birinin de Halife Hz Ebubekir'e ait olduğu söylenir. İstanbul camilerinin birçoğunda da özel biçimde saklanan sakal-ı şerifler vardır.
Nakş-ı Kadem-i Şerif: İkisi tuğladan, dördü taştan, üzerlerinde Hz Muhammed' in ayak izi işli parçalardır. Bunlardan taş olan teki, peygamberin, miraç sırasında bastığı, yükselirken ayağının izi kalan taş olarak gösterilir.
Gasl-i Nebevi Suyu-. Kırılmış ve boş bir şişedir. Kırılmadan önce içinde, Hz Muhammed'in naaşının yıkandığı sudan bulunduğu, bir pars (temizlik) sırasında şişenin kırıldığı söylenir.
Na'lin-iSaadet:Tahtadan, üzerinde "a-yete'l-kürsî" yazılı, yakın zamanlarda yapılmış bir nalındır. Bunun tekinin Canik'te
Dostları ilə paylaş: |