KirkçEŞme tesisleri


MEHMEDIV 340 341 MEHMEDIV



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə541/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   537   538   539   540   541   542   543   544   ...   889
MEHMEDIV

340

341

MEHMEDIV

larmda donanmadaki yeniçerilerin dövüşe yanaşmamaları yüzünden büyük kayıplar verildi. Bu yüzden 21 Mayıs l649'da Sofu Mehmed Paşa görevden alınarak ocak ağalarından Kara Murad Ağa, vezirlik verilerek sadarete getirildi. Öte yandan, At-meydam Olayı'na bir tepki olarak Anadolu'da ortaya çıkan Gürcü Abdünnebi Ola-yı(->) nedeniyle istanbul'da kritik günler yaşandı. Tüm ocak ve kolluk güçleri Üsküdar'a geçirildi. 17 Temmuz 1649'daki Üsküdar çengini kazanan Kara Murad Paşa, giderek ağırlaşan sorunları çözecek deneyimde değildi. İbrahim'in tahttan indirilmesinde ve boğdurulmasında etkin olan Şeyhülislam Abdürrahim Efendi(->), bir din adamı olmaktan çok, siyasetçi ve iktidar ortağı gibi davranmaktaydı. Kendisi ve ö-zellikle de oğlu Galata Kadısı Mehmed Çelebi İstanbul'da lüks yaşamı temsil etmekteydiler. Naîmâ'nın deyimiyle "ihtişama mail ve yetmiş seksen at ve otuz kırk nev-civan hizmetkâr" sahibiydiler. Koçularla çiftliklerine gidişlerini, halk "Sultan geçiyor!" diyerek alkışlamaktaydı. Mehmed Çelebi'nin sayısız yolsuzluğu vardı ve babasının sayesinde yargı dışı tutuluyordu. Neticede bu baba oğul, zorla hacca gönderilerek İstanbul'dan uzaklaştırıldılar. 15 Ekim l649'da ise ulufelerini alamayan sipahiler yeni bir ayaklanma başlatıp kendi ağalarını taşladılar. İstanbul ve Galata esnafından avârız(->) akçesi toplanması için ferman çıkarıldı. Galata cihetindeki 1591 avarız hanesinden beş günde toplanan paralarla sipahi ulufeleri dağıtıldı. Bu sıkıntı yaşanırken divan toplantılarında da vezirlerle ilmiye mensupları arasında protokol sorunu nedeniyle itiş kakışlar yaşanmakta, bazen ulema, bazen vezirler arasında yakışıksız tartışmalar geçmekteydi.

IV. Mehmed'in sünneti 22 Ekim 1649' da kardeşleri şehzadelerle birlikte sarayda yapıldı. IV. Mehmed'in çok kan kaybetmesi nedeniyle bunun suçlusu görülen Darüssaade Ağası Celali İbrahim Ağa azledildi.

İktidara ortak olma hevesindeki ilginç bir başka tip Müneccimbaşı Hüseyin Efen-di'ydi. Kendisini "vekil-i kâinat" gören Hüseyin Efendi, yıldız bilimine göre ve "tarik-i ta'miye" dediği yöntemle her şeye karışmak istiyor; örneğin İstanbul'a gelen elçilerle ilişkilere, patrik atanmasına dahi müdahale ediyordu. "Vezirlerin müsteşarı, halkın maslahatgüzarı" sayılan Hüseyin Efendi, Kara Murad Paşa'nın vezirazam olmasında da birinci derecede etkin olmuştu. Şeyhülislam, kazasker ve kadı olmak isteyenler de kendisini aracı edinmekteydiler. Fakat iktidara getirdiği Kara Murad Paşa, akıl hastası bir kadının "geceleri içerisinde mumlar yandığını" söylediği Çukurbostan' m duvarlarını binbir güçlükle yıktırıp define aratacak kadar safdildi. Hüseyin Efen-di'nin, Kösem Sultan'ın, ulemanın müdahalelerine özellikle de giderek şımaran o-cak ağalarının baskısına daha fazla dayanamadı ve "bir memlekette dört vezirazam olmaz" diyerek 5 Ağustos 1650'de istifa etti. Melek İbrahim Paşa'nın l yıl süren vezi-razamlığında ise gerçi Hüseyin Efendi, İs-

tinye'de saklandığı yalıdan kaçarken yakalanıp boğuldu ama, ocak ağalarının her işe müdahaleleri devam ettiği gibi, hazine açığına da çözüm bulunamadı. Kadızade-liler-Sivasîler(-») çatışması ise bu dönemde doruğa ulaştı.

Bu sorunlar gündemdeyken, Enderun ağaları da henüz 10 yaşındaki IV. Mehmed'i ilkin saray bahçelerinde, daha sonra da Kâğıthane'de av eğlenceleri ile oyalamakta, tazıya tavşan kovalatıp usta doğanlara ve şahinlere av kaldırtmaktaydılar.

IV. Mehmed'in Young Albümü'nde yer alan bir resmi, Londra, 1815. Galen Alfa

13 Haziran 1651'de, 30 kalyon, 38 kadırga, 6 burton, 6 mavna ve çok sayıda ateş gemisinden oluşan donanma Tersane ö-nünden kalkıp şenliklerle Sarayburnu'na geldi. Kaptan-ı Derya Ali Paşa'nın Yalı Köş-kü'nde IV. Mehmed'in elini öpmesinden sonra Beşiktaş İskelesi'nden gemilere yeniçeriler bindirilip savaş aletleri, şişeli top daneleri, çengeller yüklendi. Donanma, bir kez daha Çanakkale Boğazı açıklarındaki Venedik donanmasıyla savaşmaya uğurlandı. Öte yandan, ulufeleri geciken sipahiler yine ağalarını taşlayıp defterdarın konağına hücum ettiler. Yakalanan birkaç sipahi gece boğduruldu. Ertesi günlerde sipahiler, boğulan yoldaşlarının kan davasını güderek Üsküdar'a geçtiler. Eylemler ve sipahi taşkınlığı günlerce sürdü.

Girit'ten gelen kötü haberler kentte konuşulurken ilk kez bir esnaf ayaklanması 21 Ağustos 1651'de yaşandı. Nedeni ise yönetimin düşük ayarlı, meyhane akçesi denen paraları esnafa zorla bozdurtmak istemesiydi. IV. Mehmed ayak divanına çıkmak zorunda kaldı ve bir hatt-ı hümayunla kanunlara aykırı vergilerin alınmayacağını duyurdu. Melek Ahmed Paşa(->) azledilerek Siyavuş Paşa vezirazamlığa getirildi. Bunu, Kösem Sultan'ın 2 Eylül 1651' de öldürülmesi izledi. Bu tarihe kadar va-

lide sultanlığını yapamayan Turhan Hatice Sultan, oğlunun vesayetini üstlendi. Ertesi gün, saray avlusuna çıkarılan sancak-ı şerifin altına, ulema, esnaf, halk ve askerler davet edildi. Atmeydanı'nda toplanan yeniçeriler ocak ağalarına ihanet edip saraya, sancağın altına koştular. Ocak ağaları oligarşisi böylece yıkıldı ve kaçan ağalar şurada burada yakalanıp idam edildiler. Siyavuş Paşa'nın vezirazamlığı ise ancak 19 gün sürdü. 20 Eylül 1651'de Gürcü Mehmed Paşa göreve getirildi. Fakat bu yaşlı vezir de hiçbir başarı gösteremeden 27 Haziran l652'de yerini Tarhuncu Ahmed Paşa'ya bıraktı.

Yeni vezirazam, hazine açığını kapatmak, para değerlerindeki istikrarsızlığı ortadan kaldırmak için, gümrük gelirlerinin artırılmasını, Tersane ve saray harcamalarının azaltılmasını, yolsuzlukları önleme^ yi amaçladı. Fakat bu siyaseti, İstanbul'daki rüşvetçi çevreleri ve çıkarcıları rahatsız etti. Aziller ve atamalar da devam ettiğinden, Tarhuncu bir yığın düşman kazandı. İlkin ulemadan bir kesim harekete geçti. Çarşı esnafı ile her olumsuz eyleme katılmayı gelenek edinen sipahiler de ortaya atıldılar. Bahaî Efendi şeyhülislamlığa getirilerek kısa bir süre için olaylar yatıştırıldı. Fakat Ahmed Paşa, köklü uygulamaları sürdürmeye kararlıydı. Kamu görevlilerinden "irsaliye" adı altında bir vergi almaya kalkışması düşmanlarım daha da çoğalttı. Sipahiler, kışkırtmalar sonucu Üsküdar'a geçerek gösterilere başladılar. Bazı vergiler kaldırıldı. Bununla birlikte devletin gelir ve gider hesaplarının çıkarılması için bir kurul oluşturuldu ve ilk kez bir bütçe defteri hazırlandı. Bu defterle bir yılda eyaletlerden toplanan cizye, avarız, muka-taat bedellerinin 5.007 yük ve 11.492 akçe, yeniçeri, acemi ocakları ile bostancı, baltacı ulufelerinin, saray, Tersane, donanma, ıstabl-ı âmire, cebehane, Tophane vb giderlerinin ise 4.833 yük ve 93.150 akçe olduğu ortaya çıktı ve gelirler düzenli ve tam toplanamadığı için de sürekli bütçe a-çığı doğduğu anlaşıldı. 20 Kasım 1652'de Esir Ham'nda başlayıp Tavukpazarı, Bedesten, Gürcü Paşa Sarayı, Valide Hamamı, Elçi Hanı, Mahmud Paşa Çarşısı, Mercan Camii, Sultan Bayezid, Sorguççular, Kalpakçılar, Şahkulu Medresesi, Sedefkârlar Çarşısı, Gedikpaşa civarlarını kül eden ve halkın "ihrak-ı azîm" dediği yangından sonra da gündeme yine para darlığı geldi. 1653'ün ilk aylarında en önemli sorun askerin ulufesine yetecek parayı temin etmekti. Oysa İstanbulluların büyük bir bölümü geçirilen yangından dolayı aşırı yoksulluk ve sıkıntı içinde, kış soğuğunda ve sokakta kalmışlardı. Defterdar, borç harç para toplamaya çalışırken mum eminliğini, Devletoğlu denen rüşvetçi bir Ermeniye, 15 kese peşinle vermek zorunda kaldı. İlk kez bir kamu görevi bir gayrimüslime verildiğinden tepkiler doğdu. Devletoğlu, başına alaca mendil sarıp yanına bakıkul-ları alarak Paşa Kapısı'na gelip gitmeye başladı fakat her gün saraydan ve rical konaklarından gelen baltacıların kahve, mum, şeker vb isteklerinden bıktı. Vermeyince

dayak yedi. Bu işten yılıp kaçan Devletoğ-lu'nun yerine, hazineye bir miktar peşin ödemeyi kabul eden Ali Bey mumhane emini oldu. Yöneticiler, para bulma konusunda öylesine şaşkın idiler ki bir gün divana gelip "Diyarbekir'de define var. Oranın kadıları yıllardır çıkartıp çıkartıp zengin olurlar!" diyen bir sahtekâra kanıldı ve divanda alınan kararla kapıcılar kethüdası Diyarbekir'e gönderildi. Doğal olarak bir şey bulunamadı.

Şubat l653'te IV. Mehmed "ok ile kumru vurub" vezirazama gönderdi. Padişahın bu başarısı yöneticileri pek sevindirdi ve saraya hediyeler yağdı. Ozanlar da bu üstün nişancılığı öven uzun kasideler yazdılar. Fakat yolsuzluklar, başarısızlıklar sürmekteydi. Devlet erkânı çocuk padişahın katında birbirleriyle kıyasıya kavga etmekte, örneğin, aralarında rekabet olan Kaptan-ı Derya Derviş Paşa ile Tarhuncu Ahmed Paşa, donanma harcamaları yüzünden u-zun tartışmalar yapmaktaydılar. Sonuçta, Tarhuncu Ahmed Paşa onca çabasından bir sonuç alamadığı gibi, tahtta değişiklik yapmak istediği iftirasına uğradı ve 20 Mart l653'te idam edildi. Yerini Derviş Paşa aldı.

23 Şubat günü İstanbul'da duyulan deprem Anadoluhisarı'nda etkili oldu. Bu küçük köyün hemen bütün binaları yıkıldı. 17 Mayıs l653'te gece Odunkapısı'nda başlayan yangın ertesi gün kuşluğa kadar sürdü. Başhane, Sebzehane, Yemiş İskelesi, Ketenciler, Zindan Kapısı dışındaki dükkânlar, Hasır İskelesi, Çiniciler, kagir arpa ambarları, Ahî Çelebi Camü(->), Çardak İskelesi ile sur dışındaki yapıların çoğu yandı. İskelelerde yığılı hububat ve pirinç çuvalları gemilere alınıp kurtarılmaya çalışıldı. Bunu fırsat bilen karaborsacılar, pirinci 40 akçeden satmaya başladılar. Mercimeğin kilesi 2 kuruşa kadar çıktı.

Mayıs 1653 sonunda İstanbul'a gelen Hindistan Babürlü Hükümdarı Cihanşah' m elçisi Seyyid Hacı Muhammed için olağanüstü karşılama yapıldı ve devlet erkâ-nınca art arda ziyafetler verildi. İstanbul'a gelen Şeyh Mahmud adlı saçlı derviş ise "halvet ve erbain" çıkardıktan sonra padişah adına kararlar veren Valide Sultan'ın bir kadın olduğunu, bir koca bulunup devlet işlerinden el çektirilmesi gerektiğini, aksi halde uğursuzlukların ve kötü gidişin önlenemeyeceğini, uluorta her yerde açıklamaya başladı. Delidir diye Süleymaniye Darüşşifası'na kapattılar. Fakat hem müritleri, hem onda ermişlik arayanlar, her gün ziyaretine gitmekteydiler. Sonunda, gizlice memleketine gönderildi.

Ağustos l653'te sipahilerin ulufe tarihi yaklaşırken yine Üsküdar'da toplandıkları ve olay çıkartacakları, Abaza Hasan'ın da başına topladığı sipahilerle İstanbul'a gelmekte olduğu dedikoduları yayıldı. Sipahi zorbalarından Yusuf Ağa'nın Üsküdar'a geldiği öğrenilince, Kızılbayrak Ağası Şaban Ağa 300 askerle gönderilip adamlarıyla yakalattırıldı. Boğdurulan Yusuf denize atılırken gürültüsüz biçimde ve birkaç adamıyla gelen Abaza Hasan, devlet adamlarından saygı gördü.

Naîmâ'nın anlattığına göre 10 Ekim 1653 günü akşamı İstanbul semasında bir mızraktan uzun ve kol kalınlığında bir "ak ateş" peyda oldu. Ortalığı gündüz gibi a-ğarttıktan sonra ufka inip kayboldu. Halk bununla, o sırada kentteki veba salgım a-rasında bir bağlantı kurdu. Kimileri de pek yakında bir büyük adamın öldürüleceğini ya da ayaklanma çıkacağını ileri sürdüler. Aynı günlerde İstanbul kadılığına atanan ve bu görevde ancak 3-4 gün kalabilen Şeyh Sinanzade Mehmed Efendi, çarşamba divanından(-0 çıkıp kola çıktı (bak. kol gezmek). İster parmak, ister başka cins ü-züm için 2 akçe narh ilan ettirdi. Arkasından gelen keloğlanları ise kadının duymayacağı biçimde "Siz aldırmayın, üç akçeden satın, çünkü azledildi, haberi yok!" demekteydiler.

Mart l654'te "kâfir gemilerinin gelib te-maşalık önünde yattıkları" haberi İstanbul'a ulaşınca birden yiyecek fiyatları yükseldi. Donanmadan bir filo Çanakkale'ye gönderildi. 29 Mart 1654'te İstanbul'a gelen Lehistan elçilik heyeti arasında, daha sonra Lehistan kralı olarak Viyana kuşatması sonrasında Osmanlı ordusunun bozulmasında etkin olan Jan Sobieski de bulunuyordu. Haziran ayında Kazakların Karadeniz'e çıkıp Varna'dan Ereğli'ye kadar kıyıları vurmaları ve Boğaziçi'ni tehdit etmeleri üzerine korku yaşandı. Donanma seferde olduğu için "Üsküdar kayıkları"na bindirilen yeniçeriler, Mahmud Paşa'nın serdarlığında Karadeniz'e gönderildi. Oysa bu gidenler, kıyı halkına yaptıkları zulümlerle "Bre meded! Kazak kâfiri neredesin?" dedirttiler. Dönüşte bir kayık, içindeki yeniçerilerle battı. Mahmud Paşa, zafer kazanmış gibi Sarayburnu açıklarında şenlikler yapıp top ve tüfekler attırdı. Oysa kendilerinden önce İstanbul'a gelen yüzlerce şikâyetçi, yeniçerilerin yaptıklarını anlatmak için Üsküdar'da toplanmışlardı.

Temmuz ayında Paşa Kapısı'ndaki ulufe dağıtımında sipahiler "Biz bu kızıl akçeleri almazız!" diyerek eyleme geçtiler. Dağıtılan akçelerin ayarı düşük ve noksan olduğunu bildirdiler. Sorumlu durumdaki defterdara, kendi adamları "Kavga kabardı, tez arka kapıdan tabanı kaldır!" dediler. Kaçan defterdar Tersane'ye giderek durumu vezirazama aktardı. Sipahiler ise defterdarın konağını taşa tutup, eşyasını yağmaladılar. Konağın iç duvarlarındaki çinileri söktüler. Giderek hükümdarlığının farkına varan IV. Mehmed ise saray köşklerinde ve bahçelerinde çoğunca eğlenceler düzenletiyor, vahşi hayvanların boğuşmalarını, içoğlanlarının oyunlarını izliyordu.

Ağır bir felç geçiren Vezirazam Derviş Paşa 28 Ekim 1654'te azledildi. Yeni vezirazam Halep Valisi İpşir Mustafa Paşa ise olabildiğince oyalanarak ve İstanbul'da kendisi hakkında herkesi sindirecek bir dizi dedikodunun yayılmasını sağladıktan sonra 25 Şubat l655'te geldi. Üsküdar'a u-laşınca İstanbullular paniğe kapıldılar. Çünkü, arkasında, kenti talan etmeye yetecek sayıda milisleri vardı. 2 gün sonra görkemli bir alayla İstanbul'a girdi. 11 Mayıs 1655'e kadarki kısa sadareti bunalımlı geçti. So-

IV. Mehmed'in bir fermanında yer alan

tuğrası.



Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   537   538   539   540   541   542   543   544   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin