MUSTAFA H
(5Haziran 1664Edirne -20Aralık 1703 İstanbul), 22. Osmanlı padişahı (6 Şubat 1695-22 Ağustos 1703).
"Mustafa Han-ı Sani", "Gazi Sultan Mustafa Han", "Sultan Mustafa bin Mehmed Han-ı Rabi" adlarıyla da bilinir. IV. Meh-med(->) ile Emetullah Gülnûş Valide Sultan'ın^) oğludur. Fetihten sonra Edirne'de tahta oturan padişahların ikincisi (ilki II. Ahmed) olup Edirne'de tahttan indirilen tek padişahtır. Edirne'yi İstanbul'a tercih ederek devleti buradan yöneten padişahların da sonuncusudur. Kısa saltanatının büyük bölümünü Edirne'de geçiren ve Divan-ı Hümayun oturumlarını da burada yaptırtan II. Mustafa döneminde İstanbul, sadaret kaymakamlarınca yönetilmiştir.
II. Mustafa, babası IV. Mehmed'in Edirne'de oturmaya başladığı dönemin başında doğdu ve çocukluğu burada geçti. 1669' da babası ile Mora Yenişehir'inde bulunurken bed-i besmele töreni ile eğitimine başlandı. İlk dersi Vânî Mehmed Efendi verdi ve "Rabbi yessir"i okuttu. Yazı hocası ünlü hattat Hafız Osman'dı. l670'te Seyyid Feyzullah Efendi kendisine hoca tayin edil-
di. Tarihçi Raşid'in yazdığına göre "karar-gâh-ı saltanat olan dârü'1-meymene-i Edirne'de nâz ü naîm ile terbiyesi" önlemleri titizlikle alındı.
1675'teki muhteşem sünnet düğünü de yine Edirne'de yapıldı. Bu düğün geceli gündüzlü 15 gün sürdü. IV. Mehmed, çıktığı seferlere ve düzenlediği av partilerine Mustafa'yı da götürdü. Bu sayede genç şehzade Osmanlı Avrupa'sını tanıma olanağı elde etti. Buna karşılık İstanbul'da kısa sürelerle kaldığı için başkentin yabancısıydı. 1687'de babası tahttan indirildiği zaman hükümdarlık için ideal adaydı ve IV. Mehmed de yerine oğlunun geçirilmesi konusunda uyanda bulunmuş fakat "ekber ev-lad" olan kardeşi II. Süleyman tahta oturtulmuştu. Mustafa, 1687'de Topkapı Sara-yı'nın Şimşirlik Kasrı'nda göz hapsine alındı. Amcası II. Süleyman l689'da haremiyle birlikte Edirne'ye nakledirlerken Mustafa da babası ve küçük kardeşi Ahmed'le (III. Ahmed) kapalı arabalara bindirilip Edirne Sarayı'na götürüldü. II. Süleyman 1691' de Edirne'de ölünce Mustafa'nın tahta çıkartılması bir kez daha gündeme geldi. Ancak yine "ekber evlad" yaklaşımı ile II. Ahmed padişah oldu. II. Ahmed'in saltanatı boyunca (1091-1695) Mustafa da Edirne' de kaldı. Bu padişahın ölümcül hastalığı sırasında, yerine oğlu İbrahim'in tahta oturtulması ve Mustafa'nın padişahlık hakkından yoksun bırakılması vezirler arasında tartışılmakla birlikte Mustafa, Hazinedar-başı Nezir Ağa'nın yardımı ile Ahmed'in ölümünü herkesten önce haber aldı ve derhal hasodaya geçti. Sadrazam Sürmeli Ali Paşa'yi ve devlet erkânını, baltacılarla saraya çağırdı. Onların gelmelerini beklemeden de Edirne Sarayı'nın "cülus mahalli" o-lan mekânına taht kurdurup oturdu. Saraya gelen sadrazam, vezirler, ulema ve ağalar, misafir odasında toplanıp biat için huzura girdiler. Cülus töreni bitince Alay Köş-kü'ne geçti ve amcası II. Ahmed'in cenazesinin İstanbul'a götürülmes için buyruk verdi.
Cülusunun üçüncü günü (8 Şubat 1695) sadrazama bir hatt-ı hümayun göndererek zevk ve safaya dalan padişahların uyruklarının huzur ve rahat görmediklerini, bu nedenle saltanat zevklerini kendisine haram edip dinsiz düşmanlardan intikam almak için gazaya ve cihada çıkacağını, büyük atası Kanuni Sultan Süleyman'ın yolunu izleyeceğini bildirdi. Ayrıca devlet adamlarının toplanarak kendisinin ordunun başında savaşa gitmesinin mi veya serdar-ı ek-rem atamasının mı daha doğru olacağını tartışmalarını istedi. Sürmeli Ali Paşa'nın başkanlığında yapılan ve üç gün süren toplantılar sonunda, padişahın başkomutanlığının çok isabetli olacağı, ancak bunun masraflarının altından kalkılamayacağı, bu nedenle sadrazamın orduya komuta etmesinin uygun görüldüğü kendisine bildirildi.
Amcası II. Ahmed gibi Edirne'de Eski Saray'da kılıç kuşanan II. Mustafa, İstanbul' da Eski Saray'da bulunan annesi Emetullah Gülnûş Valide Sultan'ın Edirne'ye gelmesi için bir ferman çıkardı. Tevkii Elmas
Mehmed Paşa ile darüssaade ağası ve mat-bah emini bu amaçla görevlendirildiler. Valide sultan kalabalık bir hizmetli kadrosu ve kapalı arabalarla Babaeski'ye ulaştığında II. Mustafa büyük alay tertipleyerek annesini karşılamaya çıktı. Solak Çeşmesi yakınındaki İskender Çelebi Balıçe-si'nde ziyafetler düzenlendi ve Gülnûş Sultan dinlendirildi. Buradan, yine büyük bir törenle Edirne Sarayı'na gidildi. II. Mustafa, Erzurum'da sürgünde olan hocası Feyzullah Efendi'yi de önce İstanbul'a getirtip oradan da şeyhülislamlık makamına atamak üzere yanına davet etti. Savaş durumu öne sürülerek cülus bahşişinin her ocağa toptan ve belli oranlarda verilmesi kararlaştırıldı. Yeniçerilere 250, cebecilere, sipahi ve silahdarlara 15'er, topçulara 5 kese akçe cülus inamında bulunuldu.
II. Mustafa, Edirne'ye gelen hocası Feyzullah Efendi'nin tavsiyesi ile askeri seferden alıkoymakla suçlanan Ali Paşa'yı azledip Elmas Mehmed Paşa'yı 2 Mayıs 1695' te sadrazam atadı. 26 Mayıs'ta da Feyzullah Efendi şeyhülislam oldu.
Tahta geçtiği sırada, Avusturya ile karada, Venedik ile denizde ve karada savaşlar, Lehistan ve Rusya ile sorunlar devam ettiğinden askeri merkez konumundaki Edirne'den ayrılamayan II. Mustafa öncelikle savaş işlerine el attı. Başkent İstanbul' la ilgilenmedi. Bu ilgisizlik IV. Mehmed döneminden (1648-1687) beri süregeldiği için halk arasındaki hoşnutsuzluk giderek artmaktaydı.
II. Mustafa, ilk Avusturya seferine Edirne'den 30 Haziran 1695'te hareket etti. Belg-rad'a geldiğinde Kurs (Orta Macar) Kralı Tökeli İmre'nin burada oturmasını sakıncalı bularak 20 kadar yakını ile bir Tuna şaykasına bindirip İstanbul'a gönderdi. Lu-goş zaferini kazanarak "gazi" sanını alan II. Mustafa, Edirne'ye, buradan da İstanbul' a hareket etti. 14 Kasım 1695'te Davutpaşa ordugâhına indi. Burada dört gün kaldıktan sonra kendisini karşılamaya gelen İstanbul uleması, şeyhleri, müderrisleri ve kentin ileri gelenleri ile 18 Kasım günü büyük bir alayla kente girdi. Kışı, Topkapı Sarayı'nda geçirdi.
Padişahın İstanbul'da kaldığı beş ay zarfında, önemli ekonomik ve mali kararlar alındı. İlkin, artan savaş masraflarının karşılanması için müsadere işlerinin daha ciddi yürütülmesi, vergilerin toplanmasında titizlik gösterilmesi ve gerektiğinde ileriki yılların vergilerinin de tahsil edilmesi kararlaştırıldı. İstanbul'da hayat pahalılığına neden olan para kaçakçılığı ise en önemli sorundu. Darphane'de kesilen halis altınları toplayan Mısır tüccarları, bunları Kahire'de kesilen düşük ayarlı altınlarla değiştirdiklerinden piyasada sağ altın ve gümüş para giderek azalmakta, bu yüzden de fiyatlar artmaktaydı. II. Mustafa, her çeşit paranın sürümde olmasına kısıtlama getirerek kendi adına ilk kez "tuğralı" altın ve gümüş paralar bastırttı. "İstanbul eşrefisi" yerine aynı ayarda ve vezinde "tuğralı cedit altun" darp edildi. İstanbul'da sürümde olan veya tüccarların Akdeniz limanlarından getirdikleri her çe-
Dostları ilə paylaş: |