KirkçEŞme tesisleri



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə864/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   860   861   862   863   864   865   866   867   ...   889
IV. Muştala

G. Renda, Osmanlı Padişah Portreleri, ist., 1992

IV. Mustafa'nın otorite kuramamasından, Köse Musa Paşa'nın kendi çıkarını düşünmesinden ve ordunun cephede olmasından dolayı zorbalar, verdikleri "hüc-cet-i şer'iye"ye karşın giderek yönetim işlerine daha çok karışır oldular. 23 Haziran'da Süleymaniye Camii avlusunda toplanıp sadaret kaymakamım, şeyhülislamı, sekbanbaşını ve ricalden bazı kimseleri istemediklerini ilan ettiler. Kendilerine noksan cülus bahşişi verdildiğini ileri sürdüler. Sekbanbaşı azledildi. 29 Haziran'da da Musa Paşa azledilip Bursa'da oturmaya memur edildi. Sadaret kaymakamlığına yaşlı ve deneyimli bir kişi olan Şehsu-varzade Hamdullah Bey, vezaret verilerek getirildi.

10 Temmuz günü Galata'da çıkan yangın 16 saat sürdü ve pek çok bina kül oldu. 13 Temmuz'da da Şeyhülislam Ataullah Efendi bu görevden uzaklaştırıldı. Fakat o gün ve gece konaklarda kulisler yapılıp zorba reisleri ile içkiler içilerek bu değişikliklerin iyi belirtiler olmadığı ko-

nuşuldu. Ataullah Efendi'nin lalazadesi olan rikâb reisülküttabı Halet Efendi(->) ile sekbanbaşı sabaha kadar görüşmelerini sürdürdüler ve ertesi gün zorbalar ve yeniçeriler bir kez daha Süleymaniye Camii avlusunda toplandılar. Bir günlük yeni şeyhülislam Ömer Hulusi Efendi tebrikleri kabul ederken Süleymaniye Camii avlusunda da Ataullah Efendi'nin tekrar şeyhülislam olması kararlaştırıldı. Sek-banbaşı ile kaymakam paşa bu konuyu tebdil-i kıyafetle geldikleri II. Bayezid Türbesi'nde konuştuktan sonra IV. Mustafa'yı ikna ettiler. Eğer Ataullah Efendi eski makamına getirilmezse "şimdi bir fit-ne-i azîme kopar, İstanbul here ü merç olur!" dediler. Halet Efendi de bir istifa yazısı hazırlayıp Ömer Hulusi Efendi'ye imzalattı.

Öte yandan, istanbul'da en çok konuşulan, ayaklanma sırasında öldürülenlerin ceplerinden, koyunlarından, müsadere edilen malları arasından çıkan büyüler, muskalar, tılsımlardı. Örneğin eski valide kethüdası Yusuf Ağa'nın Kapıarası'nda malları satılırken Edirne işi üç sandığın topraklarla dolu olduğu görüldü, bunların içinde, üzerinde "vav" harfi yazılı bir küre, bir kız tasviri, insan kemiği külü, mezar toprağı vb vardı. Başkalanna ait eşyalarda da tılsım ve büyü şekilleri, resimler, haçlar çoktu. Dönemin aydınlan bunca zamandır devleti idare edenlerin böylesine tılsım ve büyü düşkünü olmalarına şaşakaldılar. Ataullah Efendi'nin şeyhülislamlığa getirilmesine koşut olarak Musa Paşa da ikinci kez sadaret kaymakamı oldu.

18 Temmuz'da yamak dayıları ile o-
caklılar şeyhülislamlıkta bir araya gelip
tartıştılar. Ocaklılar yamaklara "yaptıkları
nız yetişir, her işe kanşmaktan vazgeçin!"
dediler. Öte yandan Musa Paşa, o sıkıntı
lı günlerde sanki en gerekli işmiş gibi kal
pak yasağı çıkarttı. Sivri kalpak yasakla
nıp tepesi düz biçimlilerinin giyilebile-
ceği duyuruldu. Kentte kıtlık ve pahalılık
almış yürümüştü. Halk aylardır et yüzü gör
mez, açlıktan kırılırken kol gezenler,
Türk, Rum, Ermeni demeden nizama uy
mayan kalpakları yırtıp atmaktaydılar.

19 Temmuz'da Balkapanı'nda Kadı Ha-


nı'nda geceleyin çıkan yangın 7 saat sür
dü, iki gün sonra da Şehzadebaşı'nda Ace
mi Oğlanlar Kulluğu köşesinde başlayan
yangın 10 saatte geniş bir çevreyi harabe
ye çevirdi.

28 Temmuz'da Boğaz yamaklarını susturmak için IV. Mustafa yeniden para gönderdi. Ayrıca ilmiye ileri gelenlerine de özenli bohçalarla hediyeler tertip edildi. Fakat yamakların uslanmalan ve disiplin altına alınmalan olanaksızdı. Boğaziçi'nde ve İstanbul'da silahlı dolaşmakta, kalelerine fahişeler götürmekte, bununla da yetinmeyip namuslu kadınlara takılmaktaydılar. Alenen içip sokaklarda sarhoş nara-lan atmaktaydılar. 16 Eylül'de IV. Mustafa kız kardeşi Esma Sultan'mn Gülşenâ-bâd denilen Çırağan Sarayı'nda dinlenmede iken o gün Beşiktaş Mevlevîhanesi'nin mukabele günü olduğundan çevre ana baba günü gibiydi. Birkaç yamak bunların

arasına girdi. Sarayın önünde nöbet tutan bostancılara sataştılar. Çıkan kavgada bostancılardan ve yamaklardan ölen ve yaralananlar oldu. Padişah da olayı bizzat gözlemledi. Silah seslerine başka yamaklar ve bostancılar da koşunca ortalık savaş yerine döndü. Yakalanan yamaklar zindana atılıp gece boğuldular. IV. Mustafa ancak bu olaydan sonra kentteki güvensizliğin derecesini anlayabildi. Saraya dönünce bir hatt-ı hümayunla zorbaların temizlenmelerini emretti. Sekbanbaşı, ertesi gün ocaklıları, yamakların takibi işiyle görevlendirdi. Kendisi de tebdil çıkıp yakaladığı tüm tabyacıları tutuklattı, istanbul'da kapılar kapatılarak halkın da yardımı ile bütün zorbalar saklandıkları yerlerden çıkartıldılar. Ortaköy olayında tepelere kaçıp korularda gizlenenler de Hırvatlar tarafından vuruldu veya yakalandılar. 23 yamak boğulup cesetleri hamalların sırtlarına verilerek denize atıldı.

Fenerli Divan-ı Hümayun tercümanı Sarıbeyzade Aleko ise göreviyle ilgisi olmayan devlet işlerine karıştığı ve casusluk yaptığı için 11 Eylül 1807'de idam edildi. Boynuna asılan yaftada ihaneti ve düşmana devlet sırlarını verdiği yazılıydı. Fakat bu idam, Osmanlı-Fransız ilişkilerim daha da gerginleştirdi. Fransız elçisi Sebastiani, hükümetinin himayesinde olan Aleko'nun idamını Babıâli'ye giderek protesto etti. 14 Eylül'de istanbul semasında, kuyruğu doğuya dönük ve kuzey kutbuna doğru ilerleyen bir kuyrukluyıldız görüldü ve üç ay süreyle izlendi.

Ruslarla imzalanan ateşkes antlaşmasından ve Silistre ordugâhında çıkan karışıklıklardan sonra, esasen adı dışında silahlı kuvvet olma niteliği bulunmayan ordu Edirne'ye döndü. Rumeli'deki asıl gücü ise 5.000'den fazla silahlı ve eğitimli askere sahip Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa temsil etmekteydi. Ordudan ve istanbul'dan kaçanlar da kendisine sığınmış bulunmaktaydılar. Alemdar'in istanbul'a yürümesi durumunda karşısına çıkabilecek herhangi bir kuvvet yok gibiydi. 19 Ekim 1807'de ise Nizam-ı Cedid karşıtlığı ile tanınan ve Rusya'ya kaçmış bulunan Tayyar Mahmud Paşa bir gemiyle istanbul'a geldi.

IV. Mustafa, Kapı Kethüdası Ömer Ağa'nın yalısına yerleşen Tayyar Paşa ile birkaç kez görüştükten sonra onu önce Trabzon valiliğine sonra da istanbul'a düzen vermesi koşulu ile sadaret kaymakamlığına atadı. Öte yandan, Rusçuk'ta örgütlenen "cem'iyet-i hafiyye"nin önde gelenlerinden Refik Efendi de istanbul'da özellikle Enderun ağaları ve padişaha yakın kişilerle görüşerek Alemdar'ın, padişaha bağlılık sunmak üzere başkente gelmek istediğini ve onun gelmesiyle her şeyin yoluna gireceğini anlattı. Amacı, III. Selim düşmanlarının eski padişahı öldürtmeleri-ne fırsat vermeden Rusçuk'taki milis ordusunun İstanbul'u işgal etmesine ortam hazırlamaktı. Refik Efendi IV. Mustafa'nın da huzuruna çıkarak onu iknaya çalıştı. Padişah saflığına karşın Alemdar'ın gelmesine izin vermedi. Ama Refik Efendi'yi

reisülküttablığa atayarak Edirne'ye sadrazamın yanına gönderdi.

istanbul'da bütün işler rüşvetle görülebilmekte, pahalılık ise giderek artmaktaydı. Halk, Tayyar Paşa'nın kaymakam olması ile yolsuzlukların kalkacağını ve pahalılığın önleneceğini sanıp sevindi. Oysa 1808 kışının şiddetli geçmesi, cemreler düşerken görülmedik soğuklar olması odun ve kömür sıkıntısına yol açtı. Edirne'de ise kıtlık yaşandığından oradaki birlikler ve sadaret kadroları perişan oldu. Ateşkes süresinin sona ermesi nedeniyle eyalet valilerine emirler gönderilerek asker şevki istenmekle birlikte, mayıs ayına kadar ancak izmit ve Şile gibi istanbul'a çok yakın birkaç yerden gülünç denecek sayıda asker geldi. Çünkü Anadolu'daki Nizam-ı Cedid yanlısı ayanlar ve başta Çapanoğlu Süleyman Bey, istanbul'a dönük her türlü yardımı kesmiş bulunmaktaydılar. Eski padişahlara öykünerek arada tebdil gezen IV. Mustafa, tanık olduğu yolsuzluklar! önleyici buyruklar vermekte bile isteksizdi. Bir seferinde idam edilmek üzere götürülmekte olan bir katilin, Atmeydanı'nda cinayeti işlediği yerde boynunun vurulmasını emretmesi bu bakımdan herkesi şaşırtmıştı. Kentin hemen her semtinde her gün cinayetler işlenmekte, sinmiş gözükmekle birlikte zorbalar uzak köylerde haksızlıklar yapmaktaydılar. Örneğin Rumelife-neri Köyü'ndeki Rum kilisesinin avlusuna girip ezan okuyan ve "biz burayı camiye çevirdik!" diyen yamakların bu eylemine karşı, şeyhülislam bir fetva yazarak köyün Rum halkının ödemekte oldukları cizye akçesini her yıl toptan hazineye yatırmaları gerektiğini hatırlatmış,

IV. Mustafa'nın 31 Ocak 1808 tarihli bir fermanmdaki tuğrası. Cengiz Kahraman arşivi

ancak bu şekilde kilise zorbalardan boşaltılmıştı. Üsküdar cihetine bakan Haseki Ağa, yanında 100 bostancı neferi halkı haraca kesmekte, kente koyun getiren celeplerle kavga çıkarmaktaydı. Hamalbaşı ile Eskici Hüseyin de bu kasabanın zor-babaşılarındandı. Bunlar bir gün Haseki Ağa'yı camide abdest alırken öldürdüler, izmit paşası, Karadeniz'den gelecek ani bir Rus saldırısı olasılığı nedeniyle Domuzde-resi'nden Karaburun'a kadar kıyıların sözde muhafızlığını yapıyordu. Bir gün, Boğaz yamaklarından birkaçını saygısızlık ettikleri için tutuklatıp prangaya vurdurdu. Ertesi gün tüm tabyacılar Çardak Kulluğu-'nu basıp yoldaşlarını kaçırdılar. Kuruçeşme'de bir çilingire prangalarım açtırdılar. Başka bir gün Macar Kalesi dayısı Kerim Çavuş, adamlarını toplayıp Galata'yı bastı. Kulluk kandilini çaldı. Kulluk zabiti Hasan Ağa'yı da yanına aldı. Nedeni ise Kara-köy'de yaptırdığı kahvehaneye izin veril-memesiydi. Buradan istanbul'a geçip Ağa Kapısı'na gitti, istanbul'un güvenliğinden sorumlu sekbanbaşını gecelik kıyafetiyle yaka paça götürüp hapsetti. Olay duyulunca IV. Mustafa sekbanbaşını azletti ve dayı ile adamlarının isteği doğrultusunda Mu-hib Ağa'yı sekbanbaşı atadı.

13 Mayıs 1808'de ilginç bir başka olay daha yaşandı. İstanbullu Müslüman kadınlar ellerinde uzun sırıklar olduğu halde istanbul kadısının konağına gittiler. Ellerindeki yemek sahanlarını gösterip "papaz herif, sen böyle mükellef taam eylerken biz açlıktan ölüyor, bir ciğeri yirmi beş paraya yiyoruz!" diyerek üzerine yürüdüler. Kadı, sofrayı bırakıp hareme kaçtu Buradan selamlık alayının geçeceği yol üzerine gelen kadınlar IV. Mustafa'ya arzuhal sundukları gibi "efendimiz, uyan ve bizi düşün! Pahalılığa dayanamıyoruz aç kaldık!" diye bağırdılar. Diğer yandan, Macar Kalesi dayısının eylemini, kendisine karşı bir hareket olarak değerlendiren Kabakçı Mustafa Ağa ise 17 Mayıs'ta Macar Kalesi'ni kuşattı. Kaledekiler, Yuşa Tepesi'ne toplar çıkartıp metrisler kazarak savunmaya geçtiler. Kerim Çavuş öldürüldü. Kabakçı kaleyi teslim aldı. Ocaklılar da topçuları, cebecileri, kalyoncuları yanlarına alıp Macar Kalesi yamakları ile birleşip Ağa Ka-pısı'nı basan, sekbanbaşını kaldıran 56. ortanın subay ve neferlerine karşı harekete geçtiler. Başyasakçı Hasan Ağa'yı, bir vezir çuhadarını ve birçok yeniçeriyi öldürdüler. Kaptan-ı Derya Seyyid Ali Paşa'nın askerleri ise Kasımpaşa'daki Ermeni kilisesini "mes ayini" yapılırken ansızın bastılar. Ayin giysili papazı ve halkı önlerine katıp Kaptan Paşa Divanhanesi'ne götürdüler. Seyyid Ali Paşa, adamlarına kızıp Ermenileri serbest bıraktırdı. Ermeni ileri gelenleri, benzeri bir eylem olmaması için aralarında para toplayıp kaptan-ı deryaya 15 kese rüşvet verdiler. Kentte yaşanan bir başka garip olay, bir medrese yobazının Sultan Mehmed (Fatih) Kulluğu neferleriyle fahişe kavgası ettikten sonra kaçıp medreseye sığınmasıyla başladı. Peşinden gelen yeniçeriler sıkıştırınca adam Fatih Camii'ne girip müezzin


Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   860   861   862   863   864   865   866   867   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin