YEDİNCİ BÖLÜM
GÜNEŞİN BATIDAN DOĞMASI
Kıyametin büyük alametlerinden biri de güneşin batıdan doğmasıdır. Bu da Kur’an’da ve hadislerde geçmektedir.
• Güneşin Batıdan Doğacağına Dair Deliller:
A- Kur’an’dan Deliller:
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Rabbinin bazı alametleri geldiği gün, önceden inanmamış yada imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamayacaktır.” (En’âm: 158)
Sahih hadislerde geçtiğine göre bu âyette bahsedilen bazı alametlerden kasıt güneşin batıdan doğmasıdır. Bir çok tefsirci bu görüştedir.1
Taberî bu âyet hakkında tefsircilerin görüşlerini verdikten sonra şöyle diyor: “Bu sözlerin en doğrusu Rasulüllah (sav)’den gelen O’nun şu sözüdür: Bu durum güneş batıdan doğduğu zaman olacaktır.”2
Şevkâni diyor ki: “Eğer bu âyetin böyle tefsir edildiği sahih olarak Rasulullah (sav)’e dayandırılıyorsa, öncelikle bunu delil almak ve kabul etmek gerekir.”3
B- Hadislerden Deliller:
Güneşin batıdan doğacağına dair bir çok hadis vardır. Şimdi size onları verelim:
1- Buhari ve Müslim, Ebu Hureyre (ra)’dan Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivâyet etmektedir: “Güneş batıdan doğmadan kıyamet kopmaz. İşte o zaman bu olayı gören insanların hepsi iman ederler. Ancak, önceden iman etmemiş yada imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık bu imanın bir faydası olmaz.”1
2- Buhari, Ebu Hureyre (ra)’dan Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivâyet ediyor: “İki büyük toplum birbirleriyle savaşmadıkça kıyamet kopmaz.... Güneş batıdan doğar ve bu olay karşısında bütün insanlar iman ederler. Ancak, önceden iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık bu imanın bir faydası olmaz.”2
3- Müslim, Ebu Hureyre (ra)’dan Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivâyet ediyor: “Şu altı alamet gelmeden önce iyi ameller yapmaya çalışınız:....Güneşin batıdan doğması”3
4- Daha önce de geçen Huzeyfe b. Useyd (ra)’dan gelen hadiste kıyametin büyük alametlerinden birisi: Güneşin batıdan doğmasıdır.
5- İmam Ahmed ve Müslim, Abdullah b. Amr (ra)’dan şöyle rivâyet ediyorlar: “Ben Rasulüllah (sav)’den bir hadis ezberledim ve şu ana kadar da unutmadım. O şöyle buyurdu: “Alametlerden ilki güneşin batıdan doğmasıdır.”4
6- Ebu Zer (ra)’dan: “Rasulullah (sav) bir gün şöyle dedi: “Bu güneş nereye gider bilir misiniz?” Oradakiler: “Allah ve Rasulû bilir” dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Güneş, arşın altındaki yerine gidinceye kadar döner. Oraya varınca secdeye kapanır ve o şekilde kalır. Sonra Ona: Kalk! Çıktığın yere dön, denilir. Çıktığı yere döner ve oradan doğar. Bu durum insanlara farklı gelmeyecek şekilde devam eder. Ve yine arşın altındaki yerine gelir. Ona : Kalk! Geldiğin yoldan geri dön, denilir. Bunun üzerine o da batış yerinden doğar.” Rasulullah (sav): “Biliyor musunuz bu ne zaman olur? Bu önceden iman etmemiş yada imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanının bir fayda sağlamayacağı zaman da olur” dedi.”1
• Reşid Rıza’nın, Ebu Zer hadisindeki güneşin secde etmesini eleştirmesi:
Reşid Rıza Ebu Zer’den gelen hadisi verdikten sonra bu hadisin metin olarak en karışık hadislerden olduğunu söylemektedir. Senedi için ise şöyle diyor: “Bu hadisi Buhari ve Müslim Ebu Zer’den İbrahim b. Yezid b. Şerik et-Teymi yoluyla rivâyet etmektedir. İbrahim güvenilir olmasına rağmen müdellistir. İmam Ahmed: O, Ebu Zerr’i görmemiştir, diyor. Darekutnî: O ne Hafsa’dan ne de Aişe’den hadis işitmediği gibi, onların zamanında da yaşamamıştır, demiştir. İbn Medeni: O, Ali ve İbn Abbas’tan hadis duymamıştır, demiştir. Bu alimlerin sözleri “Tehzibu’t-Tehzib” de bulunmaktadır.
Belki de başka hadislerde bu kişilerden “an’ane” yoluyla rivâyet edilmiştir. Bu durumda da rivâyet edenlerin güvenilir kişiler olmadığı ihtimali ortaya çıkmaktadır.
Eğer Buhari ve Müslim’in sahihleri ile sünen kitaplarında bunun gibi hatalar varsa bunun arkasında işin içine israiliyat karışması ve mana ile hatalı nakil yapma ihtimali oluşmaktadır. Eğer durum bundan ibaret ise artık bundan sonra Buhari, Müslim ve sünen kitapları dışında kalan hadisler için fazla konuşmaya gerek kalmaz?!”1
İşte Reşid Rıza’nın sözleri böyle!!
Onun bu sözü gerçekten çok büyük cesaret isteyen bir söz. Rasulullah (sav)’den sabit olan bir hadisi eleştirmekte, Buhari ve Müslim gibi ümmetin kabul ettiği kitaplardaki hadislerin sahih olmadığı şüphesini uyandırmaktadır.
Keşke O, bu hadisin senedine iyi bakma lütfunu gösterseydi de iddia ettiği o karışıklığın yanlış olduğunnu görüp kendisinden önce yaşamış ve Rasulullah (sav)’den sabit olan hadislere iman eden, bilmedikleri şeylerde de konuşmayan büyük alimlere tabi olup onlar gibi hadiste gözüken manayı alsaydı.
Hattabî hadisteki “Arş’ın altındaki yeri” sözü hakkında şöyle diyor: “Güneşin Arş altında bir yeri olmasını bilmediğimiz için veya görmediğimiz için inkar edemeyiz ve yalanlayamayız. Bu sadece bize gaybden haber vermedir. Onun nasıl olduğunu da bilemeyiz. Çünkü bizim ilmimiz bunu anlayamaz.”
Sonra Güneşin Arş altında secde etmesi için şöyle diyor: “Bu hadis Güneşin Arş altında secde etmesini haber vermektedir. Güneşin yörüngesinin Arş hizasında olması gibi bir durumdan dolayı bu olay inkar edilemez. Bu onun kendi tasarrufuna bırakılmıştır. Âyetteki: “Nihayet güneşin battığı yere varınca onu kara bir balçıkla batar buldu.” (Kehf: 86) âyetine gelince, bu batan güneşin görülen en son şeklidir. Onun Arş altında secde etmesi ise battıktan sonra olmaktadır”2
Nevevi diyor ki: “Güneşin secde etmesi, Allah Teâla’nın onda yarattığı bir ayrıcalık ve anlayışla olmaktadır.”1
İbn Kesir diyor ki: “Güneş, Allah’a onun her şeydeki yüceliğinden dolayı secde etmektedir. Ve yine her şeyin Allah’a secde etmesi ona has olan bir özelliktir.”2
İbn Hacer diyor ki: “Bu hadisin zahirinden anlaşılan, güneşin her gün oraya gidip secde etmesi, onun daima aynı yörüngede olmasını ve düzenli bir şekilde akışını gösterir.”3
Sözü fazla uzatmaya gerek yok, burada anlatılmak istenilen güneşin yörüngesi veya nasıl secde ettiği değil. Benim burada esas anlatmak istediğim Reşid Rıza’nın iddia ettiği gibi Ebu Zer hadisinde metin olarak bir karışıklılığın olmamasıdır. Alimler bu hadisi kabul etmekte ve onun ne anlama geldiğini açıklamaktadırlar.
Hadisin senedindeki itiraza gelince, bu itiraz Reşid Rıza’nın kendisinden kaynaklanmaktadır. Oysa hadisin senedi güvenilir raviler yoluyla muttasıldır. İbrahim b. Yezid et-Teymi’nin mudellis olduğu Ebu Zer, Hafsa ve Ayşe’yi görmediği ve onların zamanında yaşamadığı iddiasına şöyle cevap verilir:
1- Bir kere hadisin senedinde Ebu Zer’den direkt rivayette bulunduğu yoktur. Buhari ve Müslim’de de bulunduğu gibi hadisin senedi İbrahim b. Yezid et-Teymi - babası-Ebu Zer şeklindedir.
İbrahim’in babası: Yezid b. Şerik et-Teymi’dir. Hz. Ömer, Hz. Ali, Ebu Zer, İbn Mesud ve diğer sahabelerden hadis rivayet etmiştir. İbn Mâin, İbn Hibban, İbn Sa’d ve İbn Hacer onun sika olduğunu söylemişlerdir. Kütüb-i Sitte yazarları ondan rivayette bulunmuşlardır. Ebu Musa el-Medenî şöyle demiştir: “O’nun cahiliye dönemini gördüğü söylenir.”1
2- İbrahim b. Yezid bu hadisi babası Yezid’ten işittiğini açık bir dille söylemektedir. Müslim’deki rivayet şöyledir: “..... Yunus, İbrahim b. Yezid et-Teymi’nin babası Yezid’in, Ebu Zer’den öğrendiklerini şöyle işittiğini söylemiştir.”2
Yine usul-i hadis kurallarına göre, sika bir ravi eğer hadisi işittiğini açıkça beyan ederse rivayet ettiği hadis kabul edilir.3
• Güneş batıdan doğduktan sonra iman ve tevbe etmenin geçersiz olması:
Güneş batıdan doğduktan sonra eğer kişi daha önce iman etmemiş ise o an iman etmesi geçersizdir. Aynı şekilde asi olanların tevbe etmeleri de kabul olmaz. Çünkü güneşin batıdan doğması büyük bir alamettir ve o an herkes bu olaya şahit olur. Böylece gerçeğin ne olduğu ortaya çıkar ve Allah’a iman konusunda kabul ve tasdik etmeleri gereken boyunlarının borcu olan şeyin ne olduğunu çok iyi anlarlar. Onların o andaki hükümleri azabı hak edenlerin hükmü gibidir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman: Allah’a inandık ve O’na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik, derler. Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah’ın kulları hakkında süregelen âdeti budur. İşte o zaman kafirler hüsrana uğrayacaklardır.” (Ğâfir: 84-85)
Kurtubî diyor ki: “Alimlerin dediğine göre, güneş batıdan doğduğunda kişinin iman etmesinin kendisine bir fayda vermemesinin nedeni kalplerindeki o korku ile birlikte nefsin arzularının sönmesi, bedendeki bütün güç ve kuvvetin kesilmesidir. Böylece bütün insanlar kıyametin yaklaştığını anladıklarından işledikleri günahlara tevbe etmeye çare kalmadığını anlayıp ölüm döşeğinde son nefesini vermek üzere eceli gelen insan gibi olular. İşte kim böyle bir halde tevbe etse onun tevbesi kabul edilmez.”1
İbn Kesir diyor ki: “O gün kafir eğer iman etmek isterse bu imanı kabul olmaz. Ama kim daha önce iman etmiş ve salih amel işlemişse o büyük iyilik görecektir. Kimde günah işlemiş ve bundan tevbe etmesi gerekiyorsa işte o an onun yaptığı tevbe kabul edilmez.”2
İşte Kur’an ve hadiste anlatılmak istenen de budur. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Rabbinin bazı alametleri geldiği gün, önceden inanmamış yada imanında bir hayır kazanmamış kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz.” (En’âm: 158)
Rasulullah (sav) de şöyle buyuruyor: “Hicret, tevbe kabul edildiği sürece kesilmez. Güneş batıdan doğuncaya kadar tevbe kabul edilir. Güneş batıdan doğunca herkesin kalbi o gün ki ameliyle kapanır. Artık bundan sonra işledikleri ameller kabul edilmez.”3
Yine Rasulullah (sav) şöyle buyuruyor: “Allah Azze ve Celle batıda genişliği yetmiş yıllık mesafe olan tevbe kapısı açmıştır. Güneş o taraftan doğmadıkça bu kapı kapanmaz. Allah Tebareke ve Teâla’nın şu âyeti buna delildir: “Rabbinin bazı alametleri geldiği gün, önceden inanmamış yada imanında bir hayır kazanmamış kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz.” (En’âm: 158)”1
Bazı alimler ise2 imanı kabul edilmeyen insanların güneşin batıdan doğuşunu gören kafirler olduğunu, ama bu olaydan sonra zaman geçip insanlar bunu unuttuklarında iman eden kafirlerin imanının kabul olacağını söylemişlerdir.
Kurtubî diyor ki: “Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah, kulun ruhu boğazına dayanmadan önce yaptığı tevbesini kabul eder.”3 Ruhun boğaza dayanması kulun ölüm anında cennet yada cehennemdeki yerini gördüğü vakitte olur ki artık neredeyse ölmüştür. Güneşin batıdan doğduğunu gören kişide buna benzer. Öyleyse güneşin batıdan doğduğunu gören herkesin yaşadıkları hayat için tevbe etmesinin geçersiz olması gerekir. Çünkü bu kişi o anda Allah’ın, Rasulullah’ın ve ahiretin ne demek olduğunu kesin olarak bilmiştir.
Eğer, batıdan doğduktan sonra dünyanın ömrü çok uzun sürerde insanlar bu olayı unuturlarsa, kim bu vakitte iman eder veya tevbe ederse kabul olur. Doğrusunu Allah bilir.”4
Buna delil olarak şu rivayetleri getirmektedir: “Bu olaydan sonra güneş ve ay ışık vermeye devam eder”
Yine Abdullah b. Amr (ra)’dan şöyle rivayet edilir: “Güneşin batıdan doğmasından sonra insanlar 120 sene daha yaşarlar.”
İmran b. Husayn’dan şöyle rivayet edilir: “Güneş batıdan doğunca bir çığlık duyulur. İnsanlardan çoğu bu sesle ölür. Kim bu vakitte iman eder veya tevbe eder de ölürse onun tevbesi kabul edilmez. Bu olaydan sonra tevbe edenlerin tevbesi kabul edilir.”1
Bütün bunlara şu şekilde cevap verilir: “Güneş batıdan doğduktan sonra tevbenin veya kafirlerin iman etmesinin kabul edilmeyeceğiyle ilgili hadislerde, bu olayı görenler ve görmeyenler diye bir ayırım yoktur.
Taberî’nin, Hz. Aişe’den rivayet ettiği hadis bunu desteklemektedir: O şöyle diyor: “İlk alamet çıktığında, kalemler kaldırılır; hafaza melekleri görevlerini bırakır, vücut azaları yaptıkları amellere şahitlik ederler”2
Bu hadisteki ilk alametten kasıt güneşin batıdan doğmasıdır. Ama güneş batıdan doğmadan önceki alametlerde ise hadislerde geçtiği üzere iman ve tevbe kabul edilir.
Yine Taberi, Abdullah b. Mesud (ra)’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Tevbe, güneş batıdan doğuncaya kadar geçerlidir.”3 Müslim, Ebu Musa (ra)’dan Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivayet ediyor: “Allah, gündüz günah işleyenin tevbesini kabul etmek için geceleyin elini uzatır. Gece günah işleyenin tevbesini kabul etmek için gündüz elini uzatır. Bu güneş batıdan doğuncaya kadar devam eder.”4
Rasulullah (sav) tevbenin kabul edileceği en son vaktin güneşin batıdan doğuncaya kadar olduğunu açıklamıştır.
İbn Hacer, tevbe kapısının kıyamete kadar açık olduğunu bildiren hadis ve sözleri verdikten sonra şöyle diyor: “Bu hadis ve sözlerin bazısı bazısına destek olarak, tevbe kapısının güneş batıdan doğunca kapanacağını ve bir daha açılmayacağını gösterir. Bu sadece bir güne mahsus bir süre değildir, kıyamet kopana kadar devam eder.”1
Abdullah b. Amr hadisi için İbn Hacer: “Rasulullah (sav)in bu sözü söylediği sabit değildir” demiştir. İmran b. Husayn hadisi için ise: “Aslı yoktur” demiştir.2
Ama: “bu olaydan sonra güneş ve ay ışık vermeye devam eder” hadisine gelince, Kurtubi bu hadisin senedini vermemektedir. Hadisin varolduğunu farz etsek bile, Güneş ve Ay’ın ışık vermesi, tevbe kapısının tekrar açılmasına delil olamaz.
İbn Hacer’e göre bu hadis, Abdullah b. Amr’dan güneşin batıdan doğacağına dair mevkuf hadisin bir kısmıdır. Devamı ise şöyledir: “O günden itibaren kıyamete kadar “önceden iman etmemiş kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz.”3
Dostları ilə paylaş: |