Boyunduruk : Öküz gücü ile yapılacak işlerde öküzün boynuna koşulan bir çekme aletidir.
Cemek : Karasabanla çift sürerken önderenin arkasında sabanın temizliğinde kullanılan alet.
Cizek : Karasabanla çift sürerken sabanın toprağı yatıran dayanağına denir.
Cember : Kadınlarımızın kullandığı oyalı dantelli veya renkli yazmalara denir. Genellikle beyaz renkli olur.
Coruk : İşe yaramaz anlamına çürük demektir.
Cılban : Taze ve yeşil bezelyenin ufağına denir.
Curap : Halk arasında normal ayağa giydiğimiz çorapa denir.
Cüce : Tavuk civcivlerine denir.
Çalıntu : Sütü yoğurt olarak malamaya denir.
Çarık : Eskiden ayağa giyilen deriden yapılmış ayak giysilerine denir.
Çite : Mahalli olarak yünden çorap örmek için kullanılan mildir.
Dastar : Yöresel halı veya kilime denir.
Dey daha : Az ötede biraz ileride,
Diğren : Harman zamanı harman ayında ekin saplarını sağa sola aktarmak için kullanılan en az iki çatallı bir harman aleti.
Dolama : Eskiden kadınların bellerine giydikleri siyah yünden elbiselere denir.
Döven : Eski harmanlarda ekini saman yapmak için öküzlerle veya atla çekilen keskin taşlarla donatılmış bir harman aletidir.
Dönderme : Sıvı hamuru yağlı ve kızgın bir tavaya akıtarak kızartma işine dönderme denir.
Düğşü : Eski Kızılelma düğünlerinde geline eşlik etmek için ata binerek ona eşlik eden kadınlara denir.
Ecim : Kadınlar arasında sıkı dost, arkadaş anlamına kullanılır.
Elleme : Öyle sanırım, galiba.
Entare : Gömlek,
Etecek : Kadın elbisesi eteklik anlamında kullanılır.
Eyişi : Sacların üzerinde yufka ekmeklerini veya bazlamaları çevirmeye yarayan ince iki ucu keskin düzenli tahtalara denir.
Ellik Bacak : Çelik çomak oyununda oyunun bir çeşitli kademelerinden birisidir.
Fedik darısı : Mısırı taneli veya kelle olarak suyla haşılayarak pişirmeye denir.
Fıraktı : Küçük ağaç dallarından yapılan bahçe korumalığına denir.
Gıdık : Ağaç çubuklarından ve tefekten örülerek yapılan küçük sepetlere denir.
Gartopu : Halk arasında patatese denir.
Girebi : Ucu eğri nacak
Gopca : Düğme demektir.
Göden : Derelerde ve küçük su birikintilerinde yaşayan kurbağa denir.
Göcek : Küçük ağaç çubuklarından örülerek yapılan heye denir.
Haran Tava : haranı derin ve geniş bir kazan, haran tava ise büyük ve geniş bir tavadır yani bakırdan yapılmış devasa tavalardır.
Hele : Mısır veya fırın mısırı unundan su ile pişirilerek yapılan tahrana çorbasına benzeyen un çorbasına denir. Ekşilisi daha makbuldür.
Hoşuk : Genellikle armut veya elmanın fırınlanarak pişirilmesi sonucu oluşan hoşafa halk arasında hoşuk denir.
Hayat : Evlerin ve samanlığın önlerine denir.
Kaltak : At ve eşek eğerinin başına veya kötü kadınlara denir.
Kehf : Yüksek yer, tarla sınırı,
Kemre : Hayvan gübresine denir.
Kuşak : Genellikle kadınların bellerine bağladıkları ipek dokumalı özel kumaştan saçaklı şallara denir.
Kağnı : Eskiden öküzlerin çeşitli yükleri taşıdığı ağaçtan yapılmış mazılı ve tekerlekli araçlara denir. Öküz arabasıdır.
Kalduruk Turşusu: Ormanlarda ve dağlarda kendiliğinden yetişen geniş yapraklı biraz tuylü bir yeşil bitkiden yapılan turşudur.
Kızbürüğü : Çarşamba günü gelin kızı bir akrabasının evinde bürüğe konmasına denir.
Kısmuk : Eli çok sıkı olan cimri kimselere denir.
Komşudüğünü: Çarşamba günü gecesi yapılan düğünün adıdır.
Mehni : Hayvanların yem ve yal yedikleri özel yerlere denir.
Mıh : Öküzlerin, at ve eşeklerin ayaklarına nal çakmak için kullanılan özel çivilere denir.
Meel : Mısır çabalamak için özel yapılmış kazmaya, çapaya meel denir.
Örtü : Genellikle bütün yataklar için kullanılır.
Öğürsek : Cinsel azgınlık ve kızgınlık olarak kötü kadınlar için kızgınlık anında söylenir.
Öndere : Genellikle fındık ağacından yapılmış, ucuna çivi parçası çakılmış hayvanlar için kullanılan modullu sopaya denir
Pancar : Kara lahanaya denir.
Pakla : Yeşil bezelye demektir.
Pöşkü : Sactan yapılan eski odun sobalarına pöşkü denir.
Ramadan : Halka Ramazan isimlerini bu şekilde seslendirir.
Sekmen : Yöresel oturak, tabure,
Ses etme : Konuşma, sesini kes anlamına kullanılır.
Soğukluk : Yoğurta veya ayrana mısır ekmeği doğrayarak yapılan yemektir.
Sürgü : Sabanla sürülen tarlanın kaba ve büyük tezeklerini ufaltmak için dikenli çalılar geçirilmiş ağaç düzeneğe denir.
.Şire : Ekşi ve pekmez yapmak için meyve ezmelerini kaynatıp sıkılarak suyu çıkartılır. Bu kaynamış meyve suyuna şire denir.
Şıravat : Kaynamış meyveleri sıkıp suyunu almaya yarayan alettir.
Tam : hayvan ahırı,
Uşaklar : Gençler karşılığında erkek çocuklar için kullanılır.
Ubrık “ :Bakır veya aleminyumdan yapılmış güğüm, ibrik,
Urya görmek : Rüya , düş görmek.
Üğrüme : Sallama, beşiği sallama
Yapacak : Yufka açmak için kullanılan düz sofra gibi tahtadan bir alettir.
Yaba : Harmanda dövülen ekin samanlarını tanelerinden ayırmak için saman savurmaya yarayan tahtadan yapılmış en az 5 çatallı ağaç alettir.
Yikantu : Bulaşık veya yemek artıklarının suyuna denir.
Yumuş : İstek ve arzu anlamına kullanılır.
Zaar : Boşubuşuna gezen, it, köpek.
Zelve : Öküzlerin boyunduruğuna takmak için eğiri ve kuvvetli ağaçtan yapılmış bir araçtır.
Zort : Eskiden çocukların oynadığı bir çeşit saklambaç oyunudur.
-
Kızılelma Kasabasında Kullanılan Bazı Bilmeceler:
Kasabalılar eskiden genellikle uzun kış gecelerinde veya hayvanlarını otlatırken kalabalık yerlerde çocuklar ve gençler ağızdan ağıza öğrenerek birbirlerine sordukları cevabını da herkesin bildikleri bazı bilmeceler vardır.
Her yörenin bu bilmeceleri bir anlatışı vardır. Bizim kasabamızda da başka türlü anlatılır bazı bilmeceler. Bir takım ürünler ve hayvanlarla ilgili bilmeceler söylenir.
-
Dağdan gelir taştan gelir, beş bıyıklı aslan gelir. ( Tavşan )
-
Çarşıdan aldım bir tane eve geldim bin tane. ( Nar)
-
Sıra sıra odalar bir birini kovalar. ( Tren )
-
Çat orada çat burada bir de bakmışsın kapının yanında: ( Süpürge)
-
Gıcırlının gıcırlısı, mıcırlının mıcırlısı, hem canlı hem cansız ( Kağnı arabası)
-
Ağzı yok, karnı toktur. Nedir bu? ( Yumurta )
-
Bilmece bildirmece el üstünde kaydırmaca. ( Sabun )
-
Ufacık kuşlar, camiyi taşlar, kendi yemez ele bağışlar . ( Arı )
-
Sarıdır safran gibi, okunur Kuran gibi, ya bunu bileceksin, ya bu gece öleceksin. ( Altın)
-
Yedi delikli tokmak, bunu bilmeyen ahmak ( Kafa )
-
Pat dedi, küt dedi, kapı ardına yat dedi. ( Ayakkabı)
-
Bıyıksız kediler miyav miyav dediler. ( Otomobil )
-
Karınca kaderince yola gider ince ince. ( Dikiş makinası )
-
Tren gelir hoş gelir. Ondan sonra ne gelir? ( Onbir = 11)
-
İstanbul’un en küçük semti neresidir? ( Bebek )
-
Tiridi tiridi, dış kapının kilidi, dün akşam yatsıdan önce size gelen kim idi? ( Uyku )
-
Kendisi içeriden saçı dışarıdandır. ( Mısır )
-
Parmağı var canı yok, damarı var kanı yok. ( Eldiven )
-
Ayağı var yürüyemez, koyulan yükü taşır derdini kimseye söyleyemez. ( Masa )
-
İki kaşık bir duvara yapışık ( Kulak )
-
Yer altında yağlı kayış ( Yılan )
-
Gece gider gündüz gider bir arpa boyu yol gider. ( Kapı )
-
Diz boyunca kuyuyum, ne kovam var ne de suyum. ( Çizme )
-
Üstü pamuk gibi biçilir, altı pınar gibi içilir. ( Koyun )
-
Allah yapar yapısını, demir açar kapısını? ( Karpuz )
-
Lamba yandı “ İs ” oldu. Yere düştü “tan” etti. Annem bana “bul” dedi. ( İstanbul)
-
Ağaç üstünde kilitli sandık . ( ceviz )
-
Yer altında kilitli sandık. ( Mezar )
-
Çıngıllı hamam, kubbesi tamam, bir gelin aldım babası imam ( Saat )
-
Altı mermer, üstü mermer içinde bir gelin oynar. ( Dil )
-
Ay gibi eğri, tut gibi acı, bunu bilmeyen eşekten kumlacı. ( Sarımsak )
-
Bir piton yılanı, bir karınca yemiş. Karınca piton yılanının içinde giderken hangi türküyü söylemiştir? ( Uzun ince bir yoldayım )
-
İnsan ne yiyince üzülür? ( Kazık )
-
İstanbul’da süt pişti, kokusu buraya düştü. ( Mektup)
-
Dağa gider seslenir eve gelir paslanır. ( Balta )
-
Ben giderim o gider, arkam sıra tin tin eder? ( Gölge)
-
Eni yorgan gibi boyu urgan gibi ( Dere )
-
O ne ki onun altından her şey geçer? ( Kalem )
-
Bir kurttan daha kötüsü ne olabilir? ( Yarım kurt )
-
Arabadan atladı. Pantolunu patladı. ( Kavun )
-
Daya yer suçu yok, dışı var içi yok. ( Davul )
-
Kuyruksuz kumbara, yemek taşır ambara. ( Kaşık )
-
Doksan dokuz yüz olmaz, bunu bilmeyen Müslüman olmaz. ( Tesbih )
-
Alçacık boylu, kadife donlu. ( Patlıcan )
-
Kral ölünce oğlu ne olur? ( Yetim )
-
Kuşu altın kafese koymuşlar ne demiş? ( Cik, cik )
-
Biz biz idik, otuz iki kız idik, gece oldu dizildik, gündüz oldu silindik. ( Yıldız )
-
Arsızın yüzüne tükürmüşler, ne demiştir? ( kapsama alanı dışındayım)
-
Bir nedir, beş nedir, ortadaki taş nedir? ( Bir = Allah, Beş = İslam’ın şartı, taş = Kabe )
-
Ateşe girer yanmaz, suya girer paslanmaz. ( Güneş )
-
Altı cıvık, üstü cıvık, basarsan her yanı cıvık. ( Turşu )
-
Çocuklar hangi ilimizden korkarlar? ( Tokat )
-
En çok acı çeken dağ hangisidir? ( Ağrı Dağı )
-
Dört kardeş koşarlar birbirlerini bir türlü yakalayamazlar. ( Araba Tekerlekleri )
-
Havada uçar kanadı yok, şekere benze tadı yok. (Kar )
-
Ağzı var dili yok, nefesi var canı yok. ( Körük)
-
Bir kalbur cücem var hep arkası kara. ( Bakla)
-
Çarşıdan alınmaz, medile konulmaz, bundan tatlı hiçbir şey olmaz.( Uyku)
-
Elemez, melemez ocak başına gelemez. ( Yağ)
-
Metali metten, sakalı etten. ( Horoz)
5) Kızılelma Kasabasının Aşıkları ve Yazarları :
Kızılelma kasabasında çok ünlü bir eseri olan herhangi bir Ozan veya aşık yoktur. Bu kültür sahasında sözlü olarak da bir şeyler üreten çıkmamıştır.
1990 lı yıllarda araştırmacı ve İlahiyatçı olarak bazı çalışmalara imza atan Eğitimci ve Öğretmen Mehmet Ali KURU çıkmıştır. Ankara Üniversitesin de okurken ilk yazılı eseri denebilecek olan “ Tasavvufta Deyimler ve Açıklamaları” adlı çalışmasını yapmıştır. Daha sonra Bitlis de çalıştığı yıllarda “ Sosyal ve Dini Bilgiler Test Kılavuzu” adlı alan bilgisine yönelik test soruları ile Din Kültürünü öğretmeyi planlayan bir eser yazdı. 1998 ve 1999 yıllarında İlköğretim okulları için “4,5,6,7 ve 8. sınıflar” Din Kült. Ve Ah. Bil. Ders Notlarını kitap olarak basılacak hale getirdi.
Aynı yıllarda Kızılelma kasabasını tanıtmak için “ Kızılelma İletişim rehberi I. ” v yazdı ve ikincisi için zemin oluşturdu.
Ünye Çağrı, Provizyon, Zaman Belde gibi gazetelerde araştırma inceleme yazıları yayınlandı. Halen Ünye de çıkan Provizyon gazetesinde yöresel ve ülke gündemi ile ilgili yazıları yayınlanmaktadır.
6) Kızılelma Kasabasında Oynanan Halka Oyunları
Kızılelma kasabası sürekli, göç veren bir yöre yapısına sahip olduğu için yöresel halk oyunları yanı sıra değişik yörelerin halk oyunlarının da oynandığı görülür.
İnsanların eskiden rağbet ettiği halk oyunlarının en meşhurları düğünlerde erkeklerin arasında davul zurna ile oynanan oyunlardır.
Arap Bacı Oyunu : Oyun şöyle oynanır; oyunda en az üç kişi vardır. Bir kişiyi kadın elbisesi giydirerek zenne yaparlar. Birisi de Arap – bacı olur ve yüzü gözü kömür karası ile karalanır. Davul zurna eşliğinde oynanmaya başlanır. Arap abcı ağzına su çeker, kızını ayartma isteyen erkeğe yüz verdirmez. Ellerini bir yukarı bir ileri kaldırarak bir süre oyun oynanır. Sonuçta bir kolayını bulup ağzındaki suyu kızına kur yapan adamın üstüne boşaltır ( püskürtür) oyun böylece eğlenceli bir şekilde son bulur. Erkek cemaat oyunudur.
Ali Mıstık Oyunu : Yine geçmişte düğün gecelerinde sık oynanan bir oyundur. Hatta Ali Mıstık Oyunu oynanmadan düğünler geçiştirilemezdi. En fazla 5 en az üç kişi ile oynanır. Bir kişi oyunun lideri olur. Eline bir soba değnek alarak en öne geçer. Diğerleri onun arkasına sıralanır. Davul zurna eşliğinde ve liderin komutu ile oyun başlar. Öndeki kişi bir sağa bir sola bazen de tepelerinden arkaya değneği vurarak oynamaya başlarlar.
Öndeki oyuncu ara sıra zurnanın çaldığı havaya göre arkaya takılan oyuncuları bir sağa bir sola yatırıp kaldırır. Araka arkaya sıra olanlar komutla beraber yere yatarak ayaklarını yere vururlar. Lider oyuncu elindeki değnekle oyunun düzenini sağlamaya çalışır. Oyun bu şekilde fire verinceye kadar devam eder.
Deve Boynu Oyunu : İki kişi sırt sırta verip üzerine bir kilim atarak bir deve görüntüsü oluşturulur. Bir kişi de ortaya binerek yine davul zurna eşliğinde oyun başlardı. Ortadaki adam develerinde sahibi sayılır. Oyun icabı onları satmak için çabalar. Develer ağızlarına su saklayarak yeni sahiplerine sürpriz yaparlar. Develer satılıp da yeni sahipleri alınca su püskürtme sahnesi yapılır ki yeni sahiplerinin bunu hiç beklemedikleri bir anda gerçekleştirilir.
Geyik Oyunu : Bir kişi çuvala girerek eliyle başını öte beri oynatır. Davul zurna eşliğinde oynana bu oyun çocuklar tarafından en çok beğenilen oyundur. Çünkü çocuklar hareketli ve değişiklik olan her yeni şeyi seviyorlar.
Kale Kurma Oyunu : Eskiden Kasaba düğünlerinde kurulan bir oyun türüdür. Cuma günü düğün başlanır. Çarşamba ve Perşembe günleri esas düğün yapılırdı. Çarşamba günü “ Kız bürüğünün” düğünü yapılırdı. Bu gün gelin kız bir yakının evine götürülür ve düğün alayı gidip o kızı oradan alıp geri evine getirirdi.
Geri dönüş esnasında meydanlık ve çimenlik zeminlerde bir takım oyunu olan kale kurma oyunu oynanırdı. Kuvvetli kimseler en alta, biraz daha zayıflar onların üstüne ve en zayıfla da en üstüne çıkarak bir kule oluşturulurdu. Bu kulenin zirvesine bir de Türk bayrağı açılırdı. Sonra ekip dağılıncaya kadar davul zurna eşliğinde yürünürdü. Bu oyun çok heyecanlı ve hareketli geçerdi. Kale yıkılıncaya kadar devam ederdi.
Ustam Ölmüş Ben Satarım: eskiden kasaba düğünlerinde gençler soğuk kış gecelerindeki düğünlerde bir odada toplanıp bir halka oluştururlardı. Bir havlunun ucunu düğüm bağlayıp yüzük saklanırdı. Bir kişi çavuş seçilir. Yüzük elinde dairenin etrafında türkü söyleyerek dolaşır. Yüzüğü birinin eline sıkıştırır. Bu arada dairede oturan herhangi birine yüzüğün kimde olduğunu sorar. Soru sorulan kişi yüzüğün kimde olduğunu bilinceye kadar havlu ile dövülür. Yüzüğü bulan kişi aynı şeyi tekrar yaptırır. Oyun böylece devam eder.
Günümüz Gençliğinin Oynadığı Oyun Türleri : Kızılelma kasabasının gençleri çoğunlukla büyük şehirlerde gurbette olduğundan davet ve düğünleri salon ve evlerde yaparlar. Dolayısı ile düğünlerde ORG – SAZ ve VCD eşliğinde gençlerimiz eğlenmektedirler. Değişiklik ve zahmetli işlere pek fazla girmezler. Bu gençler genellikle Ankara da oldukları için Ankara yöresinin oyunlarını iyi oynarlar. Değişik yörelere ait halk oyunlarının yanı sıra Vals, Tango, Samba gibi dansları bile yaparlar. Özellikle en kolay ve kalabalıklar için biçilmiş kaftan olan “Halay çekmek” günümüz gençliğinin sık sık yaptığı düğün eğlenceleri olarak kayıtlara geçecektir. Bütün düğünlerde kadılar ayrı erkekler ayrı olarak eğlenirler. Salonlar ve bazı özel davet edilmelerde bunlara dikkat edilmez.
-
Kızılelma Kasabasında Giyilen Önemli Giysiler:
Kızılelma kasabasının özellikle kendisine has bir giysisi olmamakla beraber yöresel kıyafetler secici olur. Eskiden Kızılelmalı kadınlar renkli Pazen basmadan işlikli ve işlemeli fistan ve yelek giyerlerdi. Genelde kırmızı renkli olanlar daha makbuldü son yıllarda bu giysiler sandıklardaki yeri aldı. Günümüzde bunun yerine kazak ve yelek moda oldu. Kadınlarımızda modaya uydu.
Yine kadınların giydiği Ebem Kuşağı vardı. Buna “Bel Şalı” da denirdi. İpekten, yünden veya naylondan yapılmış bir giysidir. Kızılelmalı eski kadınlar bellerine sararak kuşanırlardı. Kadınlar bu kuşaklarını bir saklama cebi gibi kullanırlardı. Önemli eşyalarını günlük olarak kuşaklarının arasında saklarlardı.
Örme yün çorap: Yine kadınlar eşlerine, çocuklarına ve bazen de kendilerine soğuk kış aylarını geçirtmek için yün iplikle çitelerle çorap örerlerdi. Kadınlar genellik uzun kış gecelerinde bunu yapıyorlardı.
Renkli Naylon ve Karalastik : Geçmiş yıllarda çok tutulurken günümüzde iklim şartları yol durumlarının düzelmesi, ekonominin iyileşmesi ile daha fantezi olan skarpin ayakkabılar tercih edilmeye başlanmıştır.
Eskiden erkekler karatire gömlekler giyerlerdi. Eski pantolunların paçaları dar arası geniş olarak giyerlerdi. Bu türlü giyinmeye “ İngilizkilot” denirdi.
Günümüzde erkeklerde sadece şapka bir ayırt edici giysiler olarak farklıdır. Diğer bütün giysiler tanıdık ve dünyanın tanıdığı giysilerdir.
8) Kızılelma Kasabasına Has (Özel) Yemekler:
Kızılelma kasabası engin bir tarihi geçmişi olduğu için kültürel değerleri de zengindir. Bu nedenle yemek kültürü de çok zengindir. Bu yemekler arasında en meşhuru şunlardır.
Mısır Çorbası : Karadeniz’e has olan mısır, değirmende,dibekte veya değirmen taşları ile kırılarak (yarılarak) ayıklanır. Sonra su ile kaynatılarak haşlanır. Fasulye veya kara lahana ilave edilerek ya da sade olarak pişirilir. Sıcak ve ayranlı olarak servis yapılır. Bazen soğukken soğan ve yağ ile kavrularak da yenir.
Arpa Keşkeği : Arpa taş dibeklerde dövülerek kepeğinden ayıklanır. Tahıl haline getirilen arpa taneleri su ile kaynatılarak pişirilir. Sonra yağ, soğan, salça ve et katılır. Keşkek ulusal bir yemek olmasına karşın arpa keşkeği yöreseldir. Normalde keşkek buğdaydan yapılır. Bizim keşkeğimiz arpadan olduğu için yöreseldir.
Un Bulamacı : Sade mısır veya buğday unundan yapılır. Derin bir kapta un su ile kaynatılarak pişirilip bulamaç haline getirilir. Oluşan yemek artık un bulamacıdır. Tabaklara servis yapılan bulamacın üzerine eritilmiş yağ veya pekmez dökülerek yenir. Bu yemek de tamamen yöreseldir.
Bileki (Taşı ) Ekmeği : Taş çöreği de denir. Özel olarak yontulmuş taş odunla yanan ateşin üzerinde iyice kızdırılır. Özellikle mısır unundan yoğrulan hamur bu taşın içerisine doldurulur. Taşın içine döşenen hamur dörde kesilir. Üzerine sac veya yeşil yaprak konduktan sonra ateş koru ile örtülür. Hamur taşın içinde pişmeye bırakılır. Bileki ekmeği bu ekmek kalın ve pişkin olur. Genellikle kesilerek yenir. Kasabalılar arasında en çok soğukluk yemeğinde bu ekmek kullanılır. Biraz zahmetli olduğu için son yıllarda unutulmaya yüz tutmuştur.
Sütlümaç : İnek sütü kaynatılarak pişirilir. Daha sonra çarşı ekmeği veya fırın ekmeği önceden doğranır ve sütün içine atılır. Ekmekler sütün içinde iyice ıslandıktan sonra şeker veya tatlandırıcı bir şey ilave edilerek tatlandırılır. Bu meydana gelen yemeğe halk arasında “Islama” da denir. Sıcak olarak tüketilir.
Soğukluk : Yoğurt veya ayrana mısır ekmeği ya da buğday ekmeği doğranarak karıştırılır. Çok basit bir yemek türüdür. Sonra soğuk bir şekilde yenir. Bu yemek türü genellikle kasabalı kadınlar tarafından çok severek tüketilir.
Kara Lahana ( Pancar Çorbası ) : Bütün Türkiye de meşhur olan pancar çorbasının ta kendisidir. Mısırlı, fasulyeli ve pirinçli olarak hazırlanabilir. İlk önce ne ile pişireceksek, mısır veya fasulye haşlanır. Temizlenip doğranmış ve yıkanmış olan kara lahana kaynayan mısır yada fasulyeye ilave edilir. İyice pişirilir. Daha sonra yağ eritilip, soğan doğranır ve salça katılır. Sıcak veya soğuk olarak servis yapılabilir.
Patates Gömmesi : Odun ateşinden oluşan korların içine yıkanmış patatesler gömülür. Bir müddet pişmeye bırakılır. Çok basit bir yemek türü olduğu için dağ da bayırda çobanların tercih ettiği bir yemek türüdür. Halk arasında odunla ısınma meşhur olduğu yıllarda çok yaygın olarak bu Gömme Patates pişirme yemeği yapılırdı.
Turşu Kavurması (Yağlaması) : Genellikle fasulye veya pancar turşusu, yağ, soğan ve salça ile kavrulur. Sabah kahvaltıları için hazır sıcak bir yemek türüdür. Bazen içine ekmek kırıntıları da doğranarak yapıldığı da olur.
Yoğurtlu Pekmez : Hemen her köylüde inek ve yoğurt olur. Köylüler meyvelerinden pekmezde yapar. Yöremizde elma ve armut pekmezi yapmak çok meşhurdur. Yoğurtlu pekmezde en has ve ne değerli yemektir köylü için. Bu hazır yemeği köylüler misafirlerine ön yemek olarak sofraya ilk önce koyarlar. Böyle yapmak onlar için büyük bir sevinç kaynağı olur.
Aşlık (Fırın Darısı ) : Mısır daha süt mısır halindeyken toplanır ve fırınlanarak kurutulur. Elde edilen mısır değirmenlerde özel olarak çekilerek çorbalık haline getirilir ki buna aşlık denir. Daha sonra bu çorbalıktan yapılan yemeğe aşlık veya yaprak sararak yapılan yemeğe de aşlık dolması denir. Halk arasında mısırın en lezzetli yemeği olarak bilinir.
Fırın Fasulyesi : Taze yeşil fasulye kara fırında kurutulur. Bu kurutulan ürün ambarlarda saklanır. Kış aylarında haşlanıp suyu dökülür ve her türlü fasulye yemeği olarak kullanılır. Mısırlı veya yağ ve salça ile kavurması yapılır. Genellikle mısırlı ve sulu olarak pişirileni ekşili olarak yenir. Halk arasında fırın fasulyesi (Kuru Fasulye) olarak bilinir.
Un(Turşu) Hellesi : Mısır unundan genellikle fırında kurutulmuş süt mısır tercih edilir. Pancarlı, turşulu veya taze fasulyeli olarak mevsimine göre pişirilir. Un çorbasına benzer ve ekşili olarak yenir. Halk arasında turşu hellesi de denir.
Ayranlı Salata : Marol bir kaba ince ince kıyılır ve doğranır. İyice yıkanır, bir tencereye yağ eritilerek ayran ısıtılır, marol ilave edilir. Sarımsaklı ve yoğurtlu olarak yapılabildiği gibi bazen de mısır ekmeği doğranarak da yapılabilir. Bu tür yemek tamamen yöresel bir yemektir. Pek fazla çevrede bilinmez.
Fedik Darısı ( Mısır Yahnisi ) : Mısır taneli veya kelle olarak suda pişirilir. Kaynatılmış olan bu mısır fasulye ilave edilerek iyice pişirilir. Sonra yağ, soğan ve salçası katılır. Oluşan bu yemek mısır yahnisidir. Halk arasında fedik darısı da denir. Sıcak veya soğuk olarak yenir.
Erik Ekşisi : Tarla ve bahçelerde yetişen erikler toplanır, yıkanır, kaynatılarak şıravat yardımı ile şırası sıkılır. Bir kapta biriken şıra daha sonra geniş ve büyük bir kapta kaynatılarak ekşi ürünü meydana gelir. Değişik yemeklerde liman görevi yerine halk arasında kullanılır.
Katmer : Hamurdan ince ince yufkalar açılır. Sonra bu yufkaların içine kat kat fındık ezmesi konur. Her katına pekmez sürülür. Daha sonra beş altı kat olunca dilimler halimde kesilir. Oluşan bu ürüne katmer denir. Eskiden en yaygın olarak dini bayramlarda bayram yerine getirmek için yapılırdı.
Dostları ilə paylaş: |