C- 2- Halkın Endişelerinin Artması ve Yöneticilerin Gücünün Azalması
Mevcut raporların ortaya koyduğu gerçekler esasınca, toplumda var olan buhranlar, Amerikan vatandaşları arasında büyük bir endişe ve paniğe sebep olmuştur.
Washington Post gazetesi, görülmemiş bir teşebbüste bulunarak Amerikan halkının duyduğu yetmiş endişe ve panik hakkında bir araştırmayı gazetenin onsekizinci sayfasında ve bir kısmını da gazetenin ilk sayfasında yayınlayarak şöyle yazmıştır: “Amerikalıların % 62’si, genç neslin sorumluluk duygusu taşıyan, edepli, suç ve günahtan uzak, doğru, temiz, disiplinli, düzenli, maddi ve manevi ölçüleri denkleştirebilen bireyler olarak terbiye etme hususunda yenilgiye uğrayan ülkedeki eğitim ve öğretimin durumundan büyük bir endişe duymaktadır.
Halkın % 61’i ise güvensizlikten ortaya çıkan cinayetlerin artışı karşısında endişeye kapıldıklarını beyan etmişlerdir. Amerika halkının % 61’i ise AIDS hastalıkları ve cinsel hastalıklardan kaynaklanan diğer hastalıkların artışından dolayı endişe duyduklarını bildirmişlerdir.
Amerika halkının % 57’si ise yalan söylemenin ve güç ve zenginlikten suistifadenin yaygınlaşmasından dolayı endişe duymaktadırlar. Amerika halkının % 51’i ise ahlakın zayıflamasından endişe duymaktadırlar.
Amerikan halkının % 49’u ise bu yapılan ankette, ailevi ihtilaf ve çatışmaların yaygınlaşmasından dolayı endişe duyduklarını belirtmişlerdir.
Ankete katılanların % 46’sı ise maneviyatın Amerika’dan kopup gittiğinden ve halk için en değerli şeyin para olmasından endişe duyduklarını belirtmişlerdir.”1
Düzensizliklerin ve uyumsuzlukların, yöneticilerin acizliğiyle birleştiği bir toplum, büyük bir ümitsizliğe kapılmakta ve de siyasi önderlerinden hiçbir şey ummamaktadır. Yani bugün Amerika’nın içinde bulunduğu gerçek de budur. Amerikalı bazı siyasetçiler ise bunu, tümüyle ümitsiz edici şartlar veya şüphe ve mutsuzluk duygusu olarak anmaktadırlar.
Amerikan sinemasının meşhur yapımcısı Spike Lee, Fransız Liberation dergisiyle yaptığı bir söyleşide Amerika toplumunun karşı karşıya bulunduğu bazı sorunları ve de, “Biz şaşırtıcı bir durum içinde yaşamaktayız. Amerika henüz ırkçı bir ülke konumundadır” hakikatini beyan ederek şöyle demiştir: “Benim inancıma göre gençler, herhangi bir şeyi oylarıyla değiştirebileceklerine inanmamaktadırlar.” Hakeza Spike Lee şöyle diyor: “Durum oldukça ümitsiz edicidir. Zira gençler, seçim konusuna hiç önem vermemektedirler. Gerekli şartları haiz olan bireylerin sadece % 20’si oy vermektedir. Diğerleri ise inançlarını yitirmiş durumdadır.”2
Amerikalı meşhur psikolog Benjamin Spack ise bu konuda şöyle yazmaktadır: “Ne yazıkki bugünkü Amerika toplumunda halkın çoğu, seçtikleri önderleri etkileme hakkında şüphe ve kötümserlik hislerine sahiptirler. Onlar, bir kişinin ses veya oyunun önemli bir şey ifade ettiğine inanmamaktadırlar. Oy sandıklarının başında bulunmamızın geçmişi oldukça korkunçtur. 1988 ve 1992 yıllarındaki Cumhurbaşkanlığı seçimleri içler acısı birer örnek konumundadır. Gerekli şartları haiz olan vatandaşların sadece yarısı oy sandıklarının başına gitme zahmetine katlanmışlardır…
Diğerleri ise siyasetin hoşa gitmeyen ve ağır yürüyen sürecinden artık bıkmış durumdadır. Dolayısıyla da bilerek ve de itirazda bulunmuş olmak için oy vermekten sakınmaktadırlar.”
Benjamin Spack daha sonra şöyle diyor: “Bir zamanlar, birkaç dolar veya birkaç bardak şarapla oy satın almak mümkündü. Ama bugün siyasi reziller, çok daha karmaşık bir şekilde hareket etmektedirler.”
Hakeza şöyle yazmaktadır: “Onlar, sadece bir azınlığın konularını incelediğini ve de partilerin ve adayların gidişatını anladığını bilmektedirler. Onlar, içi boş sloganların veya saptırıcı ithamların karmaşık meseleler hakkındaki ciddi tartışmalardan çok daha iyi bir şekilde oyları etkilediğini bilmektedirler.”
Spack daha sonra şöyle demektedir: “Seçim adayları, kiralanmış siyasi müşavirlere dayanarak ve de kayıtsız ve sade kimseleri aldatarak, fikirlerini büyük bir ustalıkla kontrolleri altına almaktadır. Dolayısıyla da halktan büyük kesimin fikirlerini gerçek sorunlardan, tumturaklı anlamsız konulara yöneltmektedirler.”1
2- Amerika’nın Dünya Liderliği Görüşüne Uluslararası Muhalefet
Amerika’daki mevcut değişiklikler, devlet adamlarının çeşitli ve yaygın buhranları ve olumsuzlukları ortadan kaldırma hususundaki güç ve kabiliyetini sorgulamaya açmış ve de Amerika’nın çağdaş dünyaya lider olmasının gerekliliği görüşünü komik bir fikir haline dönüştürmüştür.
Amerika’nın Utanç Verici İddiası
Devrim önderi Ayetullah Hamenei, Amerikan toplumunun manevi afete uğramış bir toplum olduğunu beyan ederek şöyle buyurmaktadır: “Bugün dünyanın hiçbir yerinde kadınlar, Amerika’daki kadar dayak yememekte ve dayaktan ölmemektedir. Bugün dünyanın hiçbir yerinde çocuklar Amerika’da olduğu kadar öldürülmemekte ve cinsel tacizlere maruz kalmamaktadır.
Amerika sokaklarında 12- 13 yaşındaki çocuklar silah taşımakta, sigara içmekte ve içki kullanmaktadırlar ve buna rağmen onlar, dünyada önderlik etme iddiasında bulunmaktadırlar. Bu gerçekten utanç verici bir iddiadır.”1
Amerika temsilciler meclisinin eski başkanı Nute Gangridge imalı bir şekilde, Amerika’nın dünyaya liderlik etme iddiasının utanç verici olduğunu itiraf ederek ve de Amerika toplumunun buhranlı şartları karşısında üzüntüsünü belirterek şöyle demektedir: “ABD dünyaya önderlik etmelidir. Ama oniki yaşındaki çocukların hamile kaldığı, onbeş yaşındaki çocukların birbirlerini öldürdüğü, onyedi yaşındaki çocukların AIDS hastalığına yakalandığı, onsekiz yaşındaki çocukların okuma yazma dahi bilmeden diploma aldığı bir ülke hiç kimseye önderlik edemez.”2
İlginç olan da şudur ki bu sözlerin sahibi Amerika’nın seçkin önderlerinden biri olarak bu görüşleri söyledikten kısa bir müddet sonra gelirlerinin vergisini ödeme hususunda sahtekarlık yaptığı iddiasıyla ülkesinin adli makamlarının takibine uğramıştır.3
Dostları ilə paylaş: |