Kuran & İtret ben aranızda iki ağır emanet bırakıyorum: Biri Allah’ın kitabı, diğeri İtretim; Ehl-i Beyt’imdir. Bu ikisine sarıldığınız müddetce benden sonra asla sapmazsınız. Hz. Muhammed (s a. a) Muhammed Hadi marifet kur’ÂN İLİmleri



Yüklə 1,21 Mb.
səhifə32/53
tarix31.10.2017
ölçüsü1,21 Mb.
#23316
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   53

Bütünleyici Son Değişiklikler


Celaleddin Suyuti diyor ki: "İslam'ın ilk dönemlerinde harflerin harekesi için belli bir işaret yoktu, sadece noktalama vardı, harflerin başında yer alan nokta fetheyi harfin sonunda yer alan nokta ötreyi ve harfin altında yer alan nokta ise kesreyi belirliyordu.

Günümüzde harflerin harekesini belirleyen özel alâmetler harflerden esinlenerek kullanılmıştır ve ilk olarak Halil b. Ahmed bu işaretleri kullanmıştır. Bu metotta harfin üstünde yer alan uzun bir çizgi fetheyi, harfin altında yer alan çizgi de kesreyi ve harfin üstünde yer alan küçük vav ise ötreyi temsil ediyordu. Tenvin ise, meftuh, meksur ve mezmun olması için iki defa yazılır."

Suyuti yine şunları yazıyor: "Hemze ve şeddeyi ilk olarak kullanan, Halil b. Ahmed'dir." 2

Zaman içerisinde Müslümanların Kuran'a olan ilgisi her geçen gün artıyordu ve bu ilgiyle sürekli Kuran hattında ve yazımında yenilikler yapılmaktaydı. Bu yeniliklerin amacı Arapça yazılış şeklini kolaylaştırıp güncelleştirmekti. Hicrî üçüncü yüzyılın sonlarında Kuran hattı mükemmelliğinin en üstün zirvesine ulaştı, öyle ki halk Kuran'ı güzel yazmak ve değişik renklerle alâmet ve işaretler kullanmak için birbiriyle yarışıyordu. Böylece hat sanatında, dibace yazmalarda ve yıldızlamada büyük ilerleme kaydedildi. Hat sanatındaki yenilikler zarif ve nazik bir şekilde Mushafların yazımında kullanılıyordu.3

Kuran'ın onar ve beşer bölümlere, hizip ve cüzlere taksim edilmesi ve bunlar için alâmetlerin kullanılmasını Abbasî halifesi Memun'un döneminde gerçekleştiği söyleniyor. Bazıları da Haccac'ın döneminde yapıldığı kanısındadır, Ahmed b. Hüseyin bu konu hakkında şöyle diyor: "Haccac Basra karilerini topladı, onlardan bir grubu seçip Kuran harflerini saymalarını istedi, onlar da bu görevi dört ay içinde yerine getirdiler, vardıkları sonuç ise; Kuran'ın 77439 kelime ve 323015 veya başka bir görüşe göre 340740 harften oluştuğudur. Kuran'ın ortasının Kehf suresinde bulunan "velyetelettaf" 1 kelimesi, ayet sayısının da 6236 olduğu belli oldu.

Genel görüş Kuran kurslarında, Kuran öğrenim ve ezberlenmesinin daha kolay olması için otuz cüz ve 120 hizbe taksim edildiğidir.2

Fakat fıkıh, kıraat ve edebiyat alanında büyük âlimlerden olan ve Şam'da yaşayan Ebu'l- Hasan Ali b. Muhammed Sehavi, Cemalu'l- Kurra adlı eserinde; Kuran'ın otuz cüz ve her cüzün de on iki bölüme ayrılıp, böylece 360 kısma taksim edilmesi işini ilk olarak Mutezile mezhebinin öncülerinden olan ünlü zahid Ebu Osman Amr b. Ubeyd'in Abbasî halifesi Mansur'un emriyle bu işi yaptığını söylemektedir. Denildiğine göre Mansur kendisinden yılın günlerine göre Kuran'ı bölümlere ayırmasını böylelikle de günlük okuma ve ezberleme için bir düzenleme yapmasını istedi. Ebu Osman Amr b. Ubeyd, Mansur'un bu isteğine olumu cevap verip düzenli bir şekilde bu taksimatı yaptı. Her cüzün altını da altın bir çizgiyle çizdi.

Mansur bu yeni taksimata göre oğlu Mehdi'yi eğitti, sonrasında başkaları da öyle yapmaya başladı, zaman içinde Müslümanların arasında yerleşti.1

Kuran'ın en uzun suresi Bakara ve en kısa suresi de Kevser suresidir. En uzun ayet Bakara suresinde bulunan borç ile ilgili olan 282. ayetidir. Bu ayet 128 kelime ve 540 harften oluşmaktadır. En kısa ayet ise "vedduha" ve ondan sonrada "velfecr"dir. Kuran'ın en uzun kelimesi on iki harften meydana oluşan "fe esqeynakumu" 2 kelimesidir.

Ahmed b. Hanbel kendi Müsnedinde Evs b. Huzeyfe'den şöyle naklediyor: "Ben, Malik oğullarından Müslüman olan bir grupla birlikte Peygamber'in huzuruna vardım. Bizleri bir çadıra yerleştirdiler, Peygamber (s.a.a) her gün camiden döndükten sonra evine gitmeden önce bize uğrardı. Resulullah, geceleri yatsı namazından sonra bizim yanımızda bulunurdu. Arapların Mekke döneminde ve Medine'ye hicretten sonra kendisine nasıl davrandığını anlatıyordu. Bir gece her zamankinden daha geç geldi, niçin geç kaldığını sorduk. Peygamber (s.a.a): "Adet edindiğim üzere her gece Kuran'dan bir hizip okuyorum, onu okumamıştım, okudum ve camiden çıkıp geldim."

Biz sabahleyin sahabeye Kuran'ı nasıl hiziplere ayırıyorsunuz? diye sorduk. Onlar; biz Kuran'ı beş sure, yedi sure, dokuz sure, on bir sure ve on üç sure şeklinde ayırıyoruz, dediler. Müfesselat olarak adlandırılan küçük surelerin hizip taksimatının ise Kaf suresinden Kuran'ın sonuna kadar olduğunu söylediler."3

Peygamber'in buyruğunun devamında söylenen son cümle büyük ihtimalle Evs'in kendi cümlesidir, çünkü Kuran yazılmış ancak bugünkü şekliyle düzenli bir kitap haline getirilmemişti. Her sure ayrı ayrı ve tam bir şekilde yazılmış ve kolayca okunup ezberlenmesi için eşit bölümlere ayrılmıştı.


Kuran'ın Tekâmülü


Kuran, İslam'ın ilk yıllarında başlayarak, hat sanatı, yazı, imlâ kuralları ve irab ile yıldızlama ve süsleme açısından sürekli olarak gelişim göstermiştir. Büyük hattatların Kuran hattının gelişiminde çok emeği olmuştur ve bunun içinde en fazla emek sarf edenlerden biri ve ilki İmam Ali'nin (a.s) ashabından olan Halid b. Ebu'l- Hiyac'dır. O hicretin yüzüncü yılında vefat etti, güzel hattı ve yazısıyla ün salmıştı. Denildiğine göre Velid'in yardımcılarından olan Sa'd, onu Mushaf ve şiir yazması, ayrıca saraydaki gelişmeleri kaleme alması için görevlendirmiştir.

Ebu'l- Hiyac, Peygamber (s.a.a) camisinin hicretin 90. yılında son bulan onarım ve genişletme çalışmalarından sonra Ömer b. Abdülaziz'in emriyle Şems suresini altın harflerle mihraba yazan ilk kişidir.1

Ömer b. Abdülaziz, Ebu'l- Hiyac'dan bu hat ile kendisi için bir Mushaf yazmasını istedi ve Ebu'l- Hiyac da çok güzel bir Mushaf yazdı. Ömer b. Abdülaziz Mushaf'ı kabul edip bu güzel hattan dolayı tebrik etti, fakat Ebu'l- Hiyac bu emeğinin karşılığında yüksek bir tutar isteyince Ömer b. Abdülaziz ödeme yapmaktan kaçındı ve Mushaf'ı kendisine geri verdi.

Muhammed b. İshak (İbn-i Nedim) diyor ki: "Ali'nin (a.s) ashabından olan Halid b. Ebi'l- Hiyac'ın hattıyla yazılmış olan Mushaf'ı gördüm. Bu Mushaf İbn-i Ba'ra diye bilinen Muhammed b. Hüseyin'in tarihi el yazmaları koleksiyonundaydı. Ondan sonra bu Mushaf Abdullah b. Haniye ulaştı."1

Hattatlar hicrî üçüncü yüzyılın sonlarına kadar Küfe hattıyla Mushafları yazdılar, ama dördüncü yüzyılın başlarında güzel Nash hattıyla yazmaya başladılar. Nash hattıyla ilk Mushaf, meşhur hattat Muhammed b. Hüseyin tarafından yazıldı. O hem Süls hem de Nash hattıyla yazan ilk kişidir. Geometride de uzman olan Muhammed b. Hüseyin harf şekillerinde geometrik değişiklikler yaptı ve yeni kanun ve kuralları Arapçaya yerleştirip İslamî hattı büyük ölçüde güzelleştirdi. İslam dünyasına bugüne kadar onun gibi usta bir hattat gelmemiştir. Ondan, geriye bazı el yazmaları ve Mushaf'ı şerif kalmıştır ve Afganistan'ın Herat şehrindeki müzede korunmaktadır. Onun iki defa Kuran'ı yazdığı söyleniyor.2

Arap Nash hattı hicrî yedinci asırda Yakut b. Abdullah Musuli'nin (ö: 689.h) eliyle gelişiminin doruğuna ulaştı ve kendi güzel hattıyla yedi tane Mushaf yazdı ve diğer kâtipler için örnek oldu. Hicrî on birinci yüzyıla kadar tüm Mushaflar Musuli'nin hattı örnek alınarak yazıldı.3 Hicrî on birinci yüzyılın başlarında Sultan Selim'in Mısır'ı almasından sonra Osmanlı Türkleri İslamî Arap hattına büyük katkılar sağladılar. Osmanlı imparatorluğunda görev yapan Fars hattatlar İslamî-Arap hattının gelişmesi için çokça çalışmalarda bulundular, Sultan Selim tüm ressamları, hattatları ve sanatkârları Osmanlı başkentinde topladı. Bunlar Ruki hattı, Divan hattı, Tuğra hattı ve İslamboli hattı gibi yeni hat çeşitleri icad etti, bu hat sanatları günümüzde hala kullanılmaktadırlar.

Osmanlının çok ünlü bazı hattatları şunlardır: Hattat Osman (ö:1110.h), Seyyid Abdullah Efendi (ö: 1146.h), üstat Rasim (ö:1169.h), Ebubekir Mümtaz Bey Mustafa Efendi Ruki hattını icad eden kişidir, bu hat en basit ve en kolay Arabî hattır. Mustafa Efendi bu hattın kaide ve kurallarını belirledi, ilk olarak bu hatla yazan kişi de yine kendisidir. Mustafa Efendi bu hattı Osmanlı padişahı Abdülmecid'e hicrî 1280 yılında takdim etti.

Mushafların basımı, yazımları gibi farklı aşamaları geçirerek çok gelişmiştir. Kuran ilk olarak Milâdî 1543 tarihinde İtalyan'ın "Bandukiya" liman şehrinde basıldı, ama basıldıktan hemen sonra kilise yetkilileri yok edilmesi emrini verdi Daha sonra hicrî 1692 yılında Almanya'nın Hamburg şehrinde Heakelman Kuran'ı bastırma teşebbüsünde bulundu, ondan sonra da 1696 yılında Narakki "Padoue" şehrinde Kuran'ı yayımladı.

1785 yılında ilk olarak Mevlâ Osman adında bir Müslüman Rusya'nın Senpeteriburg şehrinde Kuran'ı bastırdı. Aynı dönemde bugünkü Tataristan özerk cumhuriyetinin başkenti olan Kazan'da da Kuran basıldı.

Flugel adındaki Alman da 1836 yılında Almanya'nın Leipzig şehrinde Kuran'ı özel bir şekilde yayınladı, basit ve kolay imlâ kurallarından dolayı bu baskı Avrupalıların yoğun ilgisini çekti, ama Avrupa'da yapılan diğer baskılar gibi bu baskı da İslam dünyasında ilgi görmedi.

Kuran'ı başarılı bir şekilde bastıran ilk İslam devleti İran'dır; Kuran'ın iki taş baskısını gerçekleştirdi. Büyük boyda basılan bu Kuran'ların her satırının altında Farsça tercümesi yazılmıştı ve farklı dizinlere de sahipti. İlk baskı 1827 yılında Tahran'da, ikinci baskı da hicrî 1832 yılında Tebriz şehrinde yapıldı. Bu dönemde Hindistan'da da Kuran basılıp yayınlanıyordu. Aynı dönemlerde Osmanlı devleti de hicrî 1877 yılında Kuran'ı çok güzel bir şekilde bastırdı.

1905 yılında çarlık Rusya'sı Küfe hattıyla büyük boyda bir Kuran bastırdı, Osmanî Mushaf'a çok benziyordu. Bu Kuran'ın noktalama, üstün, esir ve ötürü yoktu. Başından bazı sayfalar düşmüş ve sonunda da bir bölümü eksikti. Bu Mushaf'ın bir nüshası Tahran üniversitesi kütüphanesinde (No:14403DS5) bulunmakta dır.

1923 yılında Mısır'da yapılan baskı bu ülkenin vakıflar bakanlığının tayin etmiş olduğu bir komite ve Ezher üniversitesinin âlimlerinin gözetimi altında yapıldı. Bu Mushaf İslam dünyası tarafından beğeniyle kabul gördü ve sonraki birçok baskı için örnek oldu.

Son olarak da en meşhur ve yaygın Kuran'lardan biri, Suriyeli hattat Osman Taha tarafından yazıldı. Bu Kuran Suriye, Arabistan, İran ve Lübnan başta olmak üzere diğer İslam ülkelerinde basıldı, Mushaf'ın en bariz özelliği ayetlerin sayfalardaki düzeniyle birlikte, hizip ve cüzlerin düzenli bir şekilde ayarlanmış olmasıdır.



Dördüncü Bölüm

NASIH VE MENSUH

Yüklə 1,21 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   53




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin