» İsveç
2002 yılında çıkarılan Ağır Suçların Finansmanına Yönelik Cezai Sorumluluk Kanunu, Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme'yi uygular ve mali kaynakları veya diğer mal varlıkları kullanma amacıyla ya da belirli ağır
suçların işlenmesine yönelik olarak kullanılması düşüncesiyle toplayan, sağlayan ya da alan kişilerin cezai sorumluluğunu oluşturur.
» Norveç
Norveç AB üyesi değildir; ancak yeni ekleme/çıkarmanın Dışişleri Bakanlığı tarafından Adalet Bakanlığı ve diğer ilgili makamlarla yakın iş birliği içinde vaka bazında değerlendirilmesine rağmen, terör oluşumlarının yasaklanması konusunda AB'nin öncülüğünü takip eder.
5 Ağustos 2005 tarihinde ağır organize suç ve terörün engellenmesine yönelik polis usulleriyle ilgili yeni kanunlar uygulamaya koyuldu. Bu kanunlar, ağır bir suç hazırlığında (terör eylemi de dâhil) olunduğuna dair sağlam dayanaklar varsa, kişilerin polis gözetimine yönelik (elektronik ve teknik tedbirler de dâhil olmak üzere) hükümleri içerir. Mahkeme bu tür bir gözetimi onaylamak zorundadır; celseler kapatılır ve güvenlik izni olan bir savunma avukatı atanır. Savunma avukatları müvekkilin ismi ya da isimleri konusunda bilgilendirilmezler.
Şüpheli en fazla 48 saat gözaltında tutulabilir. Eğer yetkililerin cezai bir eylem gerçekleştirildiği veya böyle bir eyleme teşebbüs edildiği şüphesine yönelik makul dayanakları varsa hâkim sürdürülecek soruşturmaya yönelik olarak tutukluluk süresini uzatabilir (genellikle haftalık olarak). Tutukluluğun kesin bir zaman dilimi ile sınırlandırılmamış olmasına rağmen, birinin tutuklu kaldığı süreyi etkin bir şekilde kısıtlandıran orantılılık gerekliliği de dâhil olmak üzere tutukluluğa yönelik bazı gereklilikler vardır. Şüpheli temyiz mahkemelerine temyizde bulunabilir.
Ceza Kanunu, BM Güvenlik Konseyi'nin 1373 sayılı Kararı'nda düzenlendiği üzere Norveçli makamlara, bu tür eylemlerden şüphelenilen herhangi bir kişiye ya da kuruluşa ait mal varlıklarını veya mali kaynakları derhâl dondurmasını emreder. 1999 yılında kabul edilen Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Sözleşme'nin ilgili diğer gerekliliklerin yerine getirilmesi de Norveç hukuku kapsamında öngörülmektedir.
4.5. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Terörle Mücadeledeki Yaklaşımı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, terörizmin önlenmesi ya da teröristlerin cezalandırılmasına yönelik doğrudan görev ve sorumluluğu olan bir mahkeme değildir. AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde güvence altına alınan bireysel hakların Sözleşmeye taraf olan kırk dört devlet tarafından ihlal edildiği iddialarını inceleyerek karara bağlayan uluslararası bir organdır.
Bu bağlamda AİHM, üye devletlerin, terörle mücadele ederken bireylerin AİHS ile güvence altına alınan haklarının ihlal edilip edilmediğini inceleyerek bu yöndeki başvuruları karara bağlamaktadır.
AİHM, terörle mücadelede AİHS çerçevesinde insan haklarının ihlal edilmemesi gerektiğini birçok kararında ifade etmiştir. Terörle mücadele sırasında da yaşam hakkına saygı gösterilmesi ve öldürme ile son bulan eylemin mutlak zorunluluk sonucu olması gerektiği (McCann, Frawell & Savage / İngiltere, 27 Eylül 1995; Aytekin / Türkiye, 18 Temmuz 1997); terörle mücadalede her şeyin meşru olmadığı ve terörizmle mücadele gerekçesiyle de olsa taraf devletlerin gerekli gördükleri her türlü tedbiri alamayacakları (Klass ve diğerleri / Almanya, 6 Eylül 1978); işkence yasağının terörle mücadele ederken de sürdüğünü ve terör saikiyle işlenen suçların doğasından gelen güçlükler ve soruşturmanın gereklerinin bireyin vücut bütünlüğüne müdahâleye gerekçe oluşturmayacağı (Tomasi / Fransa, 27 Agustos 1992, Ribitsch / Avusturya, 4 Aralık 1995); terör suçu sanıklarının hürriyetlerinin makul şüphe olmadan sınırlanamayacağı (Brogan ve diğerleri / Birleşik Krallık, 29 Kasım 1998; Sakık ve diğerleri / Türkiye, 26 Kasım 1997); terör suçu sanığının da aile yaşamına saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu (McVeigh & diğerleri); ifade özgürlüğü konusunda ölçütün 'şiddet çağrısı' olduğu (İncal / Türkiye, 9 Haziran 1998) bu kararlarına örnek olarak gösterilebilir.
Yine uluslararası belgelerde terör suçuyla ilgili olarak dikkat çeken husus, bu suçlarla ilgili soruşturma ve yargılama işlemlerinin temel hak ve özgürlüklere müdahâle edilmeden yürütülmesine ilişkindir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bu konuda kapsamı ve sınırları belirleyici bir konuma sahiptir.
TÜRK CEZA NUNU'NDAKİ TERÖR SUÇLARI
5.1. - Türk Hukukunun Terör Suçlarını düzenleme Yöntemi.
5.2. TCK 302: Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozmak Suçu.
5.3. TCK 307/1: Askeri Tesislerin Tahribi Suçu.
5.4. TCK 307/4: Savaş Zamanında Düşman Askerî Hareketlerini Kolaylaştırma Suçu
5.5. TCK 309: Anayasayı İhlal Suçu
5.6. TCK 310/1: Cumhurbaşkanına Suikasıt Suçu
5.7. TCK 311: Yasama Organına Karşı Suç
5.8. TCK 312: Hükümete Karşı Suç
5.9. TCK 313: Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti'ne Karşı Silahlı İsyana Tahrik ve İsyan Suçu
5.10. TCK 314: Silahlı Örgüt Kurmak, Yönetmek ve Üye Olmak
5.11. TCK 220/6: Örgüte Üye Olmamakla Birlikte Örgüt Adına Suç İşlemek
5.12. TCK 220/7: Terör Örgütüne Yardım Suçu
5.13. TCK 315: Silah Sağlama Suçu
5.14. TCK 320: Yabancı Hizmetine Asker Yazma
5. Türk Ceza Kanunundaki Terör Suçları
5.1. Türkiye'de Terörün Geçmişi, Türk Hukukunda Terörün Kapsamı ve Terör Suçlarının Diğer Suçlardan Farkı
5.1.1. Türkiye'de Terör
Türkiye, terörden en fazla etkilenen ülkelerden biridir. Bu durum terörden kaynaklanan mağduriyetlere sebep olmakla birlikte, kolluk güçleri ve yargı makamlarının terör suçları konusunda çok önemli bilgi ve tecrübeye sahip olmaları sonucunu da doğurmuştur.
Ülkemizde terör suçlarının yoğunlaşması 1960'lı yıllara dayanır. Bu dönemde terör örgütleri tarafından özellikle üniversite gençliği kullanılmıştır. Bu yıllarda aşırı sol ve sağ örgütler tarafından terör eylemleri gerçekleştirilmiştir. Söz konusu eylemler 1975-1980 arasında bütün ülkeyi kapsayacak şekilde çoğalmıştır.
Aynı yıllarda Ermenistan'ın Kurtuluşu için Gizli Ermeni Ordusu (ASALA) adlı terör örgütü de etnik siyasal temelli terör eylemlerini yoğunlaştırmıştır.
1980 darbesinin ardından etnik siyasal temelli eylemlerde bulunan PKK başta olmak üzere, Hizbullah, İBDA-C, DHKP-C gibi örgütler yoğun terör eylemlerinde bulunmuşlardır.
Yukarıda da arz edildiği üzere her devletin kendi siyasal çıkarlarına uygun bir terör tanımı bulunmaktadır. Bunun yanında aynı devletin değişik zaman dilimlerinde, o dönemdeki siyasal çıkarlarına bağlı olarak teröre yüklediği anlam da değişebilmektedir. Mesleki yönden olaya bakıldığında, terörün ne olduğundan ziyade, terör suçunun kapsamının ne olduğunun bilinmesi önem kazanmaktadır. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun, terör suçunun kapsamını ayrı ayrı belirlemektedir,
5.1.2. Terörle Mücadele Kanundaki Terör Tanımı
3713 sayılı Kanun'un 1. maddesinde terör; "Cebir ve şiddet kullanarak baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devleti'nin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir." şeklinde tanımlanmıştır.
2. maddede ise, 1.maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese de örgütlerin mensubu olan ya da örgütün mensubu olmasa dahi örgüt adına suç işleyen kişilerin terör suçlusu oldukları belirlenmiştir.
Burada terör kavramı ülke içinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karsı islenen eylemlerle sınırlı tutulmuştur.
5.1.3. Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Kanunundaki Terör Tanımı
6415 sayılı Kanun'da yer alan düzenlemeyle, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda tanımlanan terör suçunun kapsamı genişletilmiştir.
Burada yine 3713 sayılı Kanun'da kapsamı belirlenen terör suçunun konusu olabilecek eylemlerin yanında, Birleşmiş Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme'de yer verilen eylemler ile aynı Sözleşmenin ekinde yer alan dokuz adet uluslararası sözleşme ve protokolde sayılan eylemlerin finansmanı da bu kapsama dâhil edilmektedir.
Bu şekilde, terör suçunu oluşturan eylemlerin kapsamı genişletilmekte ve böylece, terörizmin finansmanı suçu uluslararası sözleşmelere uyumlu hâle getirilmektedir.
5.1.4. Adi Suç-Terör Suçu Farkı
Terör eylemcisinin amacı, ideolojik ve politik düşüncesini her ne pahasına olursa olsun egemen kılmaktır. İdeolojik ve politik amaca sahip eylemcinin, eylem sonucunda insan yaşamına veya mülkiyet hakkına ve sair haklara verilen zararlardan şahsi bir çıkarı yoktur, oysa terör amacı gütmeyen diğer eylemciler, genelde şahsi çıkar amacıyla eylemde bulunurlar ve hedef olarak seçtiği kişiler, kurumlar veya nesneler eylemcinin amacıyla doğrudan doğruya ilişkilidir. Bir özel hâlk otobüsünü, bir evi veya iş yerini bombalayan kişi, bu eylemi hükümeti devirmek ve veya Marksist - Leninist bir düzen kurmak, Faşist, Irkçı bir devlet düzeni kurmak, Kökten dinci bir devlet düzeni kurmak vs. için gerçekleştirdiğini iddia ediyorsa, bu terörist bir eylem olarak kabul edilebilir. Eğer bu eylemci, özel hâlk otobüsünün, evin veya iş yerinin sahibine önceye dayalı kişisel bir husumeti olan ve (ideolojik ve politik bir amaç gütmeksizin) sırf onu maddi- manevi zarara uğratmayı amaçlayan bir kişiyse veya eylemci bu özel hâlk otobüsünün, evin veya iş yerinin sahibi olup da sırf sigorta şirketinden para alabilmek amacıyla bu eylemi gerçekleştirmişse, bu eylemleri terörist eylemler olarak kabul edemeyiz. Aynı şekilde; bir terör örgütünün emir ve talimatları doğrultusunda veya örgütün propagandasını yapmak, örgütün adını duyurmak maksadıyla kasten orman yakılması, bir terör eylemi olarak kabul edilebilirken, orman arazisinden açma yapıp sahiplenmek maksadıyla kasten orman yakılması hâlinde, bunu bir terör eylemi olarak kabul edemeyiz.
Diğer bir farklılık, terör suçunun işlenmesi için her zaman bir örgütün varlığının koşul olmasıdır. Bir terör örgütüne dayanmayan eylemler, terör suçunun konusunu oluşturmaz. Adi suçlar ise çoğunlukla bireysel karar alma ve uygulama yöntemiyle işlenirler.
Yine terör suçlusu, tüm toplumsal yaşama ve hukuk düzenine yönelik, sistemi tehdit eden ve onu yıkmayı, var olanın yerine daha iyisini kurmayı amaçlayan bir kişiliktir. Adi suçlunun ise ne sistemle ve ne de bu hedeflerle bir ilişkisi bulunmamaktadır,
İdeolojik olarak güdülenmiş, politik amacına kilitlenmiş bir eylemcinin, mesaj vermek istediği bir hedef kitlesi vardır, bu sebeple gerçekleştirdiği eylemin herkes tarafından bilinmesini ister. Terör amacı gütmeyen diğer eylemciler ise yaptıkları eylemlerin mümkün olduğunca gizli kalmasına çalışırlar, eylemlerinin herkes tarafından bilinmesini arzu etmezler. Çünkü politik ve ideolojik mesaj vermek istedikleri hedef kitleleri yoktur.
Terörist eylemin yöneltildiği hedefler genellikle olayla ilişkisi olmayan, masum kişilerden-gruplardan veya nesnelerden oluşmaktadır. Teröristler ideolojik ve politik amaçlarına ulaşmak için, hedef seçtikleri toplumda, korku ortamı yaratacak eylemlerde bulunarak, toplumu sindirmeye çalışırlar.
5.1.5. Örgütlü Suç-Terör Suçu
Bazı adi suçlar çoğunlukla çete, mafya gibi adlarla bilinen çeşitli örgütlerin çatısı altında işlenebilir. Bu durumda örgütlü suç söz konusu olur.
Adi suç örgütleri ve terör örgütleri, organize bir biçimde, suç unsuru taşıyan birtakım eylemlerde bulunmaları yönüyle benzerlik gösterirler. Ancak terör örgütleri, siyasal niteliklerinin ağır basması dolayısıyla mafya ve benzeri suç çetelerinden ayrılırlar. Adi örgütlü suçlar çoğunlukla ekonomik çıkar sağlama amacıyla işlenir ve asla siyasal bir amaca dayanılmazken, terör suçları yalnızca siyasal amaçlarla işlenebilirler. Öte yandan terör suçlarının etki alanı ve sonuçları daha çok zarar vericidir. Örgütlü adi suçlar, nispeten dar bir çerçevede etkili olurlar ve toplumu daha az tahrip ederler. Bunun yanında kolluk açısından terör suçlarıyla mücadele, adi suçlarla mücadeleyle karşılaştırılamayacak derecede zordur.
5.1.6. Siyasal Suç-Terör Suçu
Terör suçları siyasal amaçlarla işlendiği için siyasal suçların kapsamı içindedir. Ancak terör, kendine özgü yapısı nedeniyle siyasal suçlardan farklı olarak algılanmaktadır. Dolayısıyla, uygulamada diğer siyasal suç tipleri için sağlanan birtakım haklar, terör suçları için geçerli kabul edilmemektedir. Özellikle suçluların geri verilmesi konusunda yaşanan sorunlar dolayısıyla terör suçları, klasik siyasal suç kavramının dışında tutulmuştur.
Günümüzde terör suçlarının siyasal suç olmadığına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak örneğin Terörizmin Önlenmesine İlişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 1. ve 2. maddelerinde olduğu gibi bazı sözleşmelerde, terör suçlarının siyasal suç sayılmayarak adlî yardımlaşmaya konu edilebileceğine ilişkin düzenlemelere yer verilmektedir.
Ancak günümüzde terör tanımındaki uyuşmazlıklar dolayısıyla, bir terörist yurtdışına çıktığında, uluslararası çıkar dengeleri kapsamında siyasal suçlu kapsamına alınarak, geri verilmesinden kaçınılabilmektedir.
Türk ceza hukuku terör suçlarını Terörle Mücadele Kanunu'nda düzenlemiştir. Terörle Mücadele Kanununun 3 üncü maddesi ile, " 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320 nci maddeleri ile 310 uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı suçlar, terör suçları" olarak kabul edilmiştir. Bazı terör suçları ise, TMK'da ayrıca düzenlemiştir. Aşağıda önce TMK 3'ün atfıyla TCK'da düzenlenmiş bazı terör suçları incelenecek, daha sonra da TMK'da yer alan terör suçları ele alınacaktır.
5.2. TCK 302: Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozmak Suçu
Madde 302
(1) Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işleyen kimse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
5.2.1 Fail
Suçun herhangi bir kimse tarafından işlenmesi olanaklıdır. Maddede, "... yönelik bir fiil işleyen kimse" denilerek herkesin bu suçu işleyebileceği ifade edilmiştir
Ayrıca, failin bir örgüt mensubu kişi olması da zorunlu değildir. Bu nedenle özgü suç vasfında düzenlenmemiştir.
Buna karsın niteliği gereği bu suçun ancak bir silahlı örgütün faaliyeti kapsamında islenmesi olanaklıdır.
Nitekim Yargıtay da suçun elverişli fiille işlendiğinin kabul edilebilmesi için, silahlı örgüt tarafından işlenmesi gerektiği görüşündedir.
5.2.2. Maddi Unsur
Suçun meydana gelebilmesi için failin, maddede sayılan Devlete ait değerlere yönelik bir fiilde bulunması zorunludur.
Maddede sayılan değerlerden başka bir şeye yönelik olarak işlenen fiil, bu suçu oluşturmaz. Fiilin yönelmesi gereken bu değerler ve suçu meydana getiren seçenek eylemler şunlardır:
a. Devlet topraklarının tamamı veya bir kısmını yabancı devletin egemenliği altına koymaya yönelik fiil, veya
b. Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik fiil, veya
c. Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya yönelik fiil, veya
ç. Devletin birliğini bozmaya yönelik fiil.
Madde gerekçesinde suçun yalnızca 'cebri' fiillerle' islenebileceği belirtilmiş ve dolayısıyla suçun niteliği gereğince cebri fiiller dışındaki hareketlerin elverişli sayılamayacağı ifade edilmiştir.
Şu hâlde 302'inci maddedeki suç, korunan değerlere yönelik olarak tehdit veya şiddet içeren baskı, korkutma, yıldırma, sindirme gibi yöntem ve eylemlerle işlenebilir, Dolayısıyla örneğin, Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya ya da topraklarından bir
kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik olarak işlenen şiddet eylemlerinin bu suçu oluşturacağı kabul edilmelidir.
Devletin üniter yapısının değiştirilmesine ilişkin fikir açıklamaları ve bunların savunulması biçimindeki eylemler elbette bu suçu oluşturmaz. 302. madde ile yasaklanan husus, Devletin birliğini cebir ve şiddetle bozmaya yönelik eylemlerde bulunulmasıdır.
Madde gerekçesinde, eylemin maddede korunan değerlere yönelik neticeleri gerçekleştirmeye elverişli' bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Gerçekten, Yargıtay kararlarında da suçun oluşabilmesi için fiilin amaca elverişli olması şartı süregelen uygulamalarda aranmıştır. Yargıtay, maddede gösterilen tehlikeyi oluşturmaya yönelik eylemde, sonuca uygun ve elverişli araçları aramakta ve bunu suçun işlendiği yer, zaman ve neticeleri ile birlikte değerlendirmektedir. Yargıtay suçun elverişli fiille işlendiğinin kabul edilebilmesi için, silahlı örgüt tarafından işlenmesi gerektiği görüşündedir.
Uygulamada ülke bütünlüğünü bölmeyi amaçlayan örgütün, amacı doğrultusunda kolluk görevlilerine veya sivil halka saldırı, terör ortamı yaratmak için kamu veya özel kişilere ait araç, bina ..vb yerlerin yakılması, silahlı taciz, yaralama, öldürme, yağma, vb eylemler; örgüte gelir temini maksadıyla kişilerin alıkonulması, hürriyetten yoksun bırakma, güvenlik güçleriyle silahlı çatışmaya girilmesi, köy basılması, silahla ve roketle saldırıda bulunulması, öldürme eylemi için eleman temin edip eyleme katılmalarının sağlanması, kasten öldürme amaçlı molotof ile içinde insan olduğu bilinen bireysel araç, toplu taşım araçlarının ve yine bir evin yakılması Devletin ülkesine, egemenliğine ve birliğine yönelik önemli nitelikte eylemler olarak kabul edilmektedir.
Aşağıdaki kararlarda işlenen suçlar, m.302 kapsamında "vehamet arzeden suçlar" olarak değerlendirmiştir :
"Hipermarketin emanet bölümüne, saat 19.13'te alışverişin yoğun olduğu ve müşterilerin bulunduğu ortamda patlayıcı madde atılması sonucu 20 kişinin hayati tehlike de geçirecek nitelik ve derecelerde yaralanmış olmaları karşısında..", (9. C.D, 03.05.2010 gün ve Esas No: 2009/19596-Karar No: 2010/4722)'
"Sanık A.Ç'nin örgüt üyesi olarak faaliyet gösterip örgüt tarafından devlet yanlısı olması nedeniyle örgüt tarafından cezalandırılmasına karar verilen A.P'nin öldürülmesi eylemine katılmaları için H.D. ve F.B'yi temin edip eyleme katılmalarını sağladığının anlaşılması karşısında..", (9. C.D, 4.2.2008 gün, Esas No: 2007/9416-Karar No: 2008/616)
5.2.3. Manevi Unsur
Suç, Devlete ilişkin maddede belirtilen değerlere yönelik olarak işlendiğinden, failin bu değerlere yönelik kastla hareket etmesi gereklidir. Bu bakımdan özel kasıt aranmalıdır. Dolayısıyla doğrudan kastla işlenebilen bir suç olarak düzenlenmiştir,
Suç, maddede sayılan Devlete ait değerlere yönelik eylemlerin elverişli hareketle icrasına başlandığı anda tamamlanmaktadır.
5.2.4. Suçun Tamamlanması - Teşebbüs- Suç Tarihi
Bu bakımdan, suçun meydana gelebilmesi için, korunan değerlere ilişkin bir zararın doğması veya somut bir tehlikenin oluşması gerekli değildir. Dolayısıyla, amaca yönelik olarak işlenen diğer suç (örneğin kasten öldürme suçu) teşebbüs hâlinde kalsa dahi, 302. maddedeki suç tamamlanmış sayılır.
Suç, maddede sayılan amaçlara (korunan değerlere) yönelik olarak elverişli hareketle icrasına başlanıldığında tamamlanmaktadır. Bu nedenle teşebbüsün meydana gelmesi olanaklı bulunmamaktadır. Ancak TCK m.302'nin tatbiki bakımından vahamet arzeden eylemin hazırlık hareketleri, "Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozma Suçu"nu oluşturmaz:
Suç tarihi, amaca yönelik olarak islenen eylemin tarihidir.
"Sanıklar M.B. ve O.Ö'nün geceleyin kapalı olan bir işhanında örgütün faaliyeti çerçevesinde kullanılmak üzere imal etmekte oldukları patlayıcı maddenin istem dışı patlaması sonucu kendilerinin yaralanmaları ve bir örgüt üyesinin de ölmesi şeklinde gerçekleşen olay bu hâliyle TCK'nın 302/1. maddesinde belirtilen amaç suça yönelik hazırlık hareketleri niteliğinde olup, zarar tehlikesi doğurmaya elverişli icra hareketi niteliğinde bulunmadığından, anılan maddede tanımlanan suçun unsurlarının oluşmayacağı... ", (9.C.D, 14.12.2011 tarih, Esas No: 2011/10378-Karar No: 2011/30018)
Amaca yönelik birden fazla eylem bulunmaktaysa, son eylem tarihinin suç tarihi olduğu kabul edilir.
"Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik eylemlerde suç tarihinin, amaç suçun işlenmesi doğrultusunda işlenen ve vahamet arz eden araç suçun gerçekleştirildiği tarih olacağı sübutu kabul edilen iki erin şehit edilmesi eyleminin 20.05.2003 tarihinde gerçekleştirildiği, ...", (9.C.D, 05.11.2009 tarih ve Esas No: 2009/10374-Karar No: 2009/11111)
"765 sayılı TCK'nın 125 ve 5237 sayılı TCK'nın 302/1. maddesinde tanımlanan Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçunda suç tarihinin, amaç suçun işlenmesi doğrultusunda işlenen ve vahamet arz eden araç suçun gerçekleştirildiği tarih olup, sanık Ş.A'nın sübutu kabul edilen eylemlerinin 01.06.2005 tarihinden önce gerçekleştirilmiş olması karşısında, hakkında, 765 sayılı TCK'nın 125, 31. maddeleri gereğince uygulama yapılması gerekirken .., (9.C.D, 10.10.2011 tarih, Esas No: 2010/3969-Karar No: 2011/27876)
5.2.5. Suçların Çokluğu
Devlete ilişkin korunan değerlere yönelik eylemler bu suç bakımından amaç suç niteliğindedir.
Amaç suçu (TCK 302) islemek için gerçekleştirilen diğer suçların da ayrıca oluşacağına ilişkin 2. fıkradaki gerçek içtima vasfındaki düzenleme dolayısıyla, fail her iki suçtan da cezalandırılacaktır. Ancak amaç suçun işlenmesi doğrultusunda işlenen araç suçların kendi aralarında fikri içtima ve bileşik suça konu olmalarını engelleyen bir hükmün bulunmamaktadır.
"5237 sayılı TCK'nın 302/2. maddesindeki "Bu suçun, işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur" şeklindeki hükme göre, sanıklar tarafından suç tarihinde Kurtalan ekspresi lokomotifinin ön tekerlek sistemi üzerine yerleştirilen bombanın patlamasının, ölüm sonucunu doğurabilecek mahiyette olduğunun ekspertiz raporuyla belirlenmiş olması karşısında..". (9.C.D. 09.03.2011 tarih, Esas No: 2011/906-Karar No: 2011/1623).
Örgüt faaliyeti kapsamında işlenen eylemlerin niteliğine göre TCK 302. maddedeki suçtan ayrıca 314. maddedeki silahlı örgütü kurma, yönetme ve Terörle Mücadele Kanunu'nun 7/2. maddesinde düzenlenen terör örgütünün propagandasını yapma suçlarının meydana gelmesi de olasıdır. Bu hâlde 302 ve ilgili suçlardan ceza verilir. Buna karşın Yargıtay, 302. maddedeki suçun vahametinin ancak amaç suç doğrultusunda işlenen artı suçun bir örgütün faaliyeti kapsamında örgüt üyesi tarafından işlenmiş olmasından ileri geleceği düşüncesindedir.
Başka bir anlatımla, örgüt üyesi tarafından amaç suç (m.302) doğrultusunda işlenen çeşitli suçlar (insan öldürme, kaçırma vb.) nedeniyle fail 302/1 ve ilgili suçlardan (m.81,109) cezalandırılacak, fakat 314/2. madde ile cezalandırılmayacaktır.
"5237 sayılı TCK'nın 314. maddesinde tanımlanan suç, Devletin güvenliğine, toprak bütünlüğüne, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla kurulan silahlı örgütlerin kurucularını, yöneticilerini ve üyelerini cezalandırmaya yönelik hazırlık hareketlerini suç sayan ve yaptırıma bağlayan özel bir suç tipi olup; amaç suç işlendiğinde fail geçitli suçlardaki özellik nedeniyle amaç suç ile amaç suça yönelik olarak gerçekleştirilmiş bulunan araç suçlardan ilgili hükümlere göre cezalandırılacak, ancak örgütün kurucusu, yöneticisi ve üyesi olmaktan ceza verilmeyecektir...", (9.C.D, 07.06.2011 tarih, Esas No: 2011/4205-Karar No: 2011/3247).
Dostları ilə paylaş: |