5.8. TCK 312: Hükümete Karşı Suç
Madde 312
(1) Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.
(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
5.8.1. Suça İlişkin Açıklamalar
Madde metninde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin egemenlik unsurunun oluştuğu üç güçten yönetim gücünü temsil eden Hükümetin ortadan kaldırılmasına veya böyle olmamakla birlikte görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs edilmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suç, Anayasa düzeninin temel organlarından biri olan Hükümetin ortadan kaldırılmasına veya görevlerinin engellenmesine yönelik teşebbüse ait icra hareketlerini tam suç gibi cezalandırılmaktadır.
5.9. TCK 313: Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine Karşı Silahlı İsyana Tahrik ve İsyan Suçu
Madde 313
(1) Hâlkı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı bir isyana tahrik eden kimseye onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası verilir. İsyan gerçekleştiğinde, tahrik eden kişi hakkında yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyanı idare eden kişi, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. İsyana katılan diğer kişilere altı yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Bir ve ikinci fıkrada tanımlanan suçların, Devletin savaş hâlinde olmasının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi hâlinde, ağırlaşmış müebbet hapis cezasına hükmolunur
(4) Bir ve ikinci fıkrada tanımlanan suçların işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
5.9.1. TCK 313/1, cü. 1: Hükümete Karşı Silahlı Bir İsyana Tahrik Suçu
Madde metninde halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti'ne karşı silahlı isyana tahrik, suç olarak tanımlanmaktadır.
Silahlı isyan, Devlet otoritesini yok etmek amacını ifade eder,
Suçun oluşması bakımından önemli olan husus, halkı "silahlı olarak" maddi bir fiile kışkırtmaktır.
İşlenen fiilin bu fıkra kapsamında olup olmadığının tespitinde fiili işleyenin ifade özgürlüğü çerçevesinde hareket edip etmediği göz önünde bulundurulmalıdır, Suçun maddi unsurunda yer alan "isyana tahrik" fiili belirlenirken, AİHM kararları doğrultusunda, sadece neticeyi doğurmaya elverişli ve yakın bir tehlike doğurabilecek nitelikteki açıklamalar bu suç kapsamında değerlendirilebilecektir.
Suçun oluşması için, isyana tahrik fiili yeterlidir; isyanın gerçekleşmesi şart değildir,
5.9.2. TCK 313/1, cü. 2: Hükümete Karşı Silahlı İsyan Suçu
TCK'nın 313.maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde, yapılan kışkırtma sonucu isyanın gerçekleşmesi hâlinde, ayrı bir suç tipi yaratılmış ve buna katılanlara ile isyanı idare edenlere verilmesi gerekli cezalar ayrıca gösterilmiştir,
İkinci fıkraya göre, isyana kışkırtan ayrıca buna katılmış veya isyanı idare etmiş ise, sadece katılma veya idare etmeden dolayı ceza verilecektir (TCK 313/2).
5.9.3. Suçun Savaş Hâlinde İşlenmesi
Maddenin üçüncü fıkrasında, halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti'ne karşı silahlı isyana tahrik veya silahlı isyan suçlarının, Devletin savaş hâlinde olmasının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi hâlinde, verilecek ceza belirlenmiştir.
5.9.4. Araç Suçların Ayrıca Cezalandırılması
Silahlı isyan suçunun işlenmesi sırasında kişiler öldürülmüş, yaralanmış ya da kişilerin veya kamu mallarına zarar verilmiş olabilir. Maddenin dördüncü fıkrasında, bu suçlardan dolayı da ayrıca cezaya hükmolunacağı kabul edilmiştir.
5.10. TCK 314: Silahlı Örgüt Kurmak, Yönetmek ve Üye Olmak
Madde 314
(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.
5.10.1. TCK 314'ün Gerekçesi
Maddenin birinci fıkrasında, bu fıkra kapsamına giren suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kurmak veya yönetmek, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. İkinci fıkrada ise, bu nitelikleri taşıyan örgüte üye olmak, ayrı bir suç olarak yaptırım altına alınmıştır.
Maddede geçen temel kavram örgüttür. Dikkat edilmelidir ki, genel olarak suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu örgüte üye olmak, kanunda yaptırım altına alınmış olmasına rağmen bu maddede, işlenmesi amaçlanan suçlar bakımından bir sınırlama getirilmiştir. Keza, her iki suç arasında örgütün niteliği bakımından da farklılık bulunmaktadır. Bu madde kapsamına giren örgütün silahlı olması gerekmektedir.
Başka bir deyişle, silah, bu suçun bir unsurunu oluşturmaktadır. Ancak, örgütün bütün mensuplarının silahlı olmaları zorunlu değildir; hedeflenen suçların işlenmesini sağlayabilecek derecede olmak üzere bazı üyelerin silahlı olmaları, suçun oluşması için yeterlidir. Her hâlde silah sayısının suçun oluşması bakımından yeterli olup olmadığının takdiri de hâkime aittir.
Maddenin üçüncü fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından da aynen uygulanacağı kabul edilmiştir.
Bu suça ilişkin diğer hususlar hakkında, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçuna ilişkin madde gerekçesi ile bu suçla bağlantılı etkin pişmanlık hükmünün gerekçesine bakılmalıdır.
5.10.2. Korunan Hukukî Yarar
İşlenmesi amaçlanan suçlar açısından örgüt kurmak, sadece bir araç niteliğindedir. Terör örgütlerinde ise hedeflenen amaca ulaşmak için örgüt kurulmaktadır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye sokmaktadır. Suç örgütünün varlığı, amaçlanan suçları işlemede bir kolaylık sağlamaktadır. Bu nedenlerle, işlenmesi amaçlan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller, ayrı suçlar olarak tanımlanmıştır.
Bu suç tanımı ile korunan hukukî değer, kamu güvenliği ve barışıdır. Kamu güvenliği ve barışının bozulması ise bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyecektir. Bu nedenle söz konusu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasada güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmaktadır.
5.10.3. Fail
TCK'nin 314/1'nci maddesinde "...kuran veya yöneten kişi „.hapis cezasıyla cezalandırılır" şeklindeki düzenlemesi ile bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten fiilini birisini işleyen herhangi bir "kimsenin suçun faili olabileceğini" belirtmiştir.
TCK'nin 314/2'nci maddesinde "„üye olanlara „hapis cezasıyla cezalandırılır" şeklindeki düzenlemesi ile birinci fıkradaki örgüte üye olmak fiilini işleyen "herhangi bir kimsenin suçun faili olabileceğini" belirtmiştir.
Suçun faili Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabileceği gibi yabancı ülke vatandaşı da olabilir. Madde bir ayırım yapmamıştır. Uygulamada da sık sık yabancı ülke vatandaşlarına bu suçun faili olarak rastlanılmaktadır.
5.10.4. Suçun Maddi Unsuru
Gerek çağdaş ceza hukuku anlayışında, gerekse Ceza Yasamızda kural olarak hazırlık hareketleri cezalandırılmaz. TCK'nın 314'üncü maddesindeki silahlı örgüt kurmak, yönetmek ve üyelik suçu bu kuralın istisnasıdır. Kanun koyucu başlı başına hazırlık hareketlerinin dahi toplum düzeni için tehlike oluşturduğunu gözeterek bunu suç olarak düzenlenmiş ve ceza yaptırımına bağlamıştır.
TCK'nın 314. maddesinde, yasada sınırlı olarak sayılan amaç suçları (bu kısmın
4. ve 5.bölümünde yer alan) işlemek üzere; 1-Silahlı örgüt kuran, 2-Yöneten, 3-Üye olan kişiler cezalandırılmaktadır. Maddede yer alan bu kısmın 4.ve 5.'nci bölümündeki suçlar şunlardır; Dördüncü Bölümde; Devlet Güvenliğine Karşı Suçlar başlığı adı altında Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozmak (TCK 302), Düşmanla işbirliği yapmak (TCK 303), Devlete Karşı Savaşa tahrik (TCK 304), Temel Milli Yararlara Karşı Hareket (TCK 305), Yabancı Devlet Aleyhine Asker Toplama (TCK 306), Askeri Tesisleri Tahrip ve Düşman Askeri Hareketleri Yararına Anlaşma (TCK 307), Düşman Devlete Maddi ve Mali Yardım suçları (TCK 308), Beşinci Bölümde; Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar başlığı adı altında Anayasayı İhlal (TCK 309), Cumhurbaşkanına Suikast ve Fiilli Saldırı (TCK 310), Yasama Organına Karşı Suç (TCK 311), Hükümete karşı Suç (TCK 312), Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine Karşı Silahlı İsyan (TCK 313) suçlarıdır.
5.10.4.1. Silahlı Örgüt Kurma
Maddede sınırlı sayıda sayılan suçlar "AMAÇ SUÇ" niteliğinde olup "SİLAHLI ÖRGÜT" oluşturulması ile belirlenen bu amaçlara yönelik devlete karşı ağır ve yakın zarar tehlikesi olabilecek nitelikte hazırlık hareketleri olması nedeniyle TCK'nın 314'üncü maddesindeki suç "ARAÇ SUÇ" niteliğinde sayılmıştır.
Silahlı örgüt kurmak suçu, şekli bir suç olup örgütün kurulmasıyla eylem tamamlanır.
Kurmanın anlamı, meydana gelmesi için zorunlu tüm hareketleri yapmaktır. Silahlı örgüt için adam toplamak, görev bölümü yapmak, silah, cephane temin etmek gibi...
Yönetmek ve üye olmak gibi temadi eden bir suç değil, ani bir suçtur. Bu suçun meydana gelebilmesi için amaç suçu meydana getirebilmek için süreklilik ve çeşitlilik gerektiren faaliyetlerin meydana gelmesi gerekmez. Amaç suçu gerçekleştirmek için belli bir organizasyon etrafında birden fazla kişiyi bir araya getirip organize etmek, örgütsel disiplin içinde hiyerarşiyi sağlamak üzere örgütün kurulmasıdır.
5.10.4.2. Silahlı Örgütü Yönetmek
Örgütün hiyerarşik yapısı içinde örgütü yöneten, örgütün amacına uygun biçimde işleyişini sağlayan, örgüt üyelerine görev veren ve genel stratejiyi belirleyen kimselerdir. Örgüt yöneticisi olmak için örgütün kurucusu olmak gerekmez. Yöneten kavramı içerisine sadece lider girmez. Örgütün bir lideri lâkin birden fazla yöneteni olabilir. Yöneteni tespitte örgütün hiyerarşik yapısı, organizasyon şeması ve kişilerin yüklendikleri görevler önemlidir.
Failin örgüt yöneticisi olabilmesi için, örgütü bu suça ilişkin kastını ortaya koyacak kadar bir süreyle yönetmiş olması gereklidir.
Örgütlerin hiyerarşik yapısı gereğince, normal koşullarda örgütün onayı olmaksızın bir kimsenin yöneticilik pozisyonunu üstlenmesi mümkün değildir. Ancak, örgüt içi ilişkiler, örgütte eski olma, siyasi bilgi bakımından üstünlük, cezaevi veya eylem tecrübesi gibi olgular faili kendiliğinden ve diğer örgüt mensupları ile örgüt yapısının örtülü onayıyla yönetici konumuna getirebilir. Özellikle operasyonların yoğunlaştığı, yönetici kadronun yurtdışına çıktığı veya gizlendiği, yeni yöneticilerin görevlendirilemedikleri dönemlerde bu tür yöneticilik pozisyonları ortaya çıkabilir. Yönetici olma bir şekil şartına da bağlı olmadığından örgütü yönetmiş olan kişi yönetici olarak kabul edilmek durumundadır. Failin yöneticilik pozisyonu açıklıkla ortaya konulabildiği sürece ispata ilişkin fazlaca sorun yaşanmayacak olsa da failin ve kimsenin bu pozisyonu açıklamadığı durumlarda örgüt üyeliğinin sübutunda kullanılan ölçüte benzer ölçütler kullanılabilecektir.
Fail hiyerarşik olarak örgüt mensuplarının üzerinde bulunuyor, geniş bir alanda iş bölümü yapabiliyor, örgütün üyeleri üzerinde sevk ve idarede bulunuyor, örgütsel faaliyetlerin organizasyonunda, icrasında, harekete geçiren, engelleyen veya durduran olarak rol oynayabiliyor, bu faaliyetleri denetleyebiliyor ise yönetici olarak kabul edilmesi gündeme gelebilecektir.
Fail bir örgüt üyesi iken sonradan örgüt yöneticisi olabileceği gibi, ayrılıp bir fraksiyon doğrultusunda bir örgütün kurucusu da olabilecektir. Bu tür durumlarda failin ne zaman yönetici olduğunun ve ayrıldı ise ne zaman ayrıldığının saptanması önem arz edecektir. Çünkü fail için bu döneme ilişkin olarak suç vasfı değişecek ve 220/5. maddesi hükmü gündeme gelecektir.
"Terör örgütü yöneticileri, örgüt üyelerine verdikleri talimatlar nedeniyle işlenen suçlarda, TCK nun 38. maddesi değil, 37/1 maddesi gereğince sorumludur", (9 CD. 10/01/2013 tarih ve 2011/7343-514 E/K sayılı kararı)
Yöneticilik görevini bir coğrafi sınırla, bir yer ile sınırlamak doğru olmayacaktır. Yöneticilik durumu değerlendirilirken, suçun tanımı; dava konusu örgütün yapısal özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Çünkü bazı örgütlerin faaliyet alanı bir il, bir bölge, bir üniversite ile sınırlı olabilecektir. Örgütlerin merkezi karar organlarında görev alanlar alanda çalışmayan kişiler olabileceği gibi, aynı zamanda birer ilin veya bölgenin veya üniversitenin örgütsel olarak yöneticileri de olabilirler. Bu ikinci durumda, alan sorumlusu olan kişi aynı zamanda merkezî yönetici de olabilir.
Kural olarak il sorumluları yönetici kabul edilmelidir. Örgütün yoğun olarak faaliyet gösterdiği bazı önemli ilçelerin sorumluları da yönetici kabul edilmelidir. Uygulamada PKK terör örgütünde İstanbul ilinde üç semtinin sorumlusu yönetici kabul edilmemiş; ancak Anadolu ve Avrupa yakası sorumlusu yönetici olarak kabul edilmiştir. Burada bir örgütün üye sayısı, eylem sayısı, faaliyetleri esas alınarak her bir örgüt açısından ve sorumluluk alanı esas alınarak değerlendirme yapılmalıdır. Bu kapsamda PKK terör örgütü açısından Şırnak ili Cizre ilçesi sorumlusu yönetici kabul edilirken, Edirne il sorumlusu faaliyet azlığı, üye azlığı nedeniyle yönetici kabul edilmeyebilecektir. Terör örgütlerine göre de farklılık bulunduğu unutulmamalıdır. Örneğin KDB (Kominist Devrimci Birlik) gibi 15.02.2012 tarihinde Yargıtay 9. Ceza dairesi tarafından terör örgütü kabul edilen bir yapının üye sayısı ve faaliyetleri nedeniyle birkaç il sorumlusu bu aşamada yönetici kabul edilmeyecektir. Ayrıca terör örgütlerinin kırsalda silahlı gruplarını yöneten kişilerin sorumluluk düzeyleri dikkate alınarak yönetici olup olmadıkları belirlenmelidir.
"Sanığın örgüt içinde uzun süre tabur komutanlığı, bölge sorumluluğu gibi görevlerde bulunduktan sonra 2003 yılı ekim ayına kadar takım, bölük ve tabur komutanlarının görev aldığı özel kuvvetler komutanlığı yaptığının anlaşılması ve kabulün de bu yönde olması karşısında 5237 sayılı kanunun 314. maddesinin 1. fıkrasında belirlenen "yöneten konumunda olduğu ve bu fıkraya göre cezalandırılması gerektiği gözetilmeden kabule de uymayan bir uygulama ile yazılı şekilde hüküm tesisi", (Y.9.CD. 13.03.2006 gün ve 2006/470 E. 2006/1484 K.)
5.10.4.3. Silahlı Örgüte Üye Olmak
Silahlı örgüte üye olmak, 314'üncü maddenin 1'inci fıkrasında nitelikleri belirtilen örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hâkim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir.
Bir örgüte katılmakla kişi, örgüt üyeliğini kabul etmiş sayılmaktadır. Örgüt üyeliğinin gerçekleşmesi, örgüte katılma iradesinin herhangi bir somut davranışla ortaya konulması ve bu iradenin devamlı katılmaya yönelik olması gerekir.
Failin terör örgütü üyesi kabul edilebilmesi için, kuruluşu, örgütün amacı, stratejisi, yapılanması ve faaliyetleri itibariyle, 3713 sayılı yasanın 4928 sayılı yasa ile değişik 1.maddesinde tarifini bulan cebir şiddet kullanarak baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devletin otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek amacıyla kurulmuş terör örgütünün varlığı şarttır.
Bu itibarla 314/2.fıkrada yazılı örgüt üyeliği suçunun oluşması için, bu maddenin 1. fıkrasında yazılı suçları işlemek için oluşturulan silahlı bir örgütün bulunması veya böyle bir örgütün yöneticilerinin herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde durumlarının hukuken belirgin olması gerekir. Bu itibarla, örgütün "silahlı örgüt" niteliğinde olup olmadığının hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi yönünden Emniyet Genel Müdürlüğü'nden bilgi alınması varsa örgütün tüzük ve programının onaylı örneklerinin getirilerek dosya içerisine konulması, örgüt elemanlarınca gerçekleştirilmiş silahlı eylemler bulunup bulunmadığının soruşturulması ve sonucuna göre failin hukukî durumunun tayin ve takdiri gerekir.
Bir örgütün silahlı mücadeleden vazgeçtiğinin kabulü için uzun süre silahlı eylemlere ara vermesi yetmez. Örgütün silahlı mücadele stratejisinden vazgeçmiş olması gerekir.
Bilinen terör örgütünün alt oluşumuna üye olmak da terör örgütü üyeliği suçunu oluşturur.
"Sanığın iddia ve kabul olunan ve dosya kapsamı ile de sübuta erdiği anlaşılan eylem ve faaliyetleri itibariyle PKK terör örgütünün gençlik alanındaki alt yapılanmasını oluşturan BAGEH üyesi olup, eyleminin silahlı örgüte üye olma suçunu oluşturduğu hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması...", (9. C.D, 10.11.2009 tarih, Esas No: 2009/11643-Karar No: 2009/11211).
Örgüt üyeliği suçu temadi eden bir suçtur:
"Örgüte üye olma ve örgüt adına suç işleme suçu temadi eden suçlardandır, hukuki ve fiili kesinti gerçekleşinceye kadar gerçekleşen eylemler tek suç sayılır...", (9 CD. 26/02/2013 tarih ve 2012/11086-2868 E/K sayılı kararı). "Silahlı terör örgütü üyesi olan sanığın suçu temadi eden suçlardan olduğundan 30.3.2004 olan yakalanma tarihi suç tarihi olduğu gözetilmeden 1996 yılı ve öncesi yazılması, mahâllinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür", (9.CD. 06.03.2007 gün ve 2007/2495 E. 2007/1358 K.).
Sanığın TCK'nın 314. maddesinden cezalandırılabilmesi için işlediği suçun Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı işlenmiş olması gerekir. Terör suçları açısından yurt dışında Türk vatandaşının başka ülkeye karşı işlediği terör suçu nedeniyle örgüt üyeliğinden cezalandırılması mümkün değildir. Ancak Türk vatandaşı olmayan bir kişinin TCK 314 kapsamında bir örgütün kurucu, yönetici veya üyesi olması ve Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı kurulmuş örgüt olması hâlinde cezalandırılacağı kabul edilmektedir.
TCK'nın 220. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere, örgüte üye olmak fiili bir katılma olup örgüte üye olmak için örgüt yöneticilerinin rızasının varlığına gerek yoktur, tek taraflı iradeyle bile örgüte katılmak mümkündür. Bu nedenle örgüt üyeliği suçunun oluşumunda temel ölçü, kişinin rızasıyla örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olmasıdır. Örgütle organik bağ kurup örgütsel faaliyet yürüttüğü tespit edilemeyen failin örgüt üyesi olarak kabulü mümkün değildir.
Terör örgütlerinin yapılanması genelde farklıdır. Kimi terör örgütleri tim sistemini, kimi terör örgütleri ise hücre tipi yapılanmayı benimsediklerinden örgüt üyeliğinin her terör örgütünün yapısına göre ayrı ayrı belirlenmesi gerekir. Bu bağlamda örgüt üyeliğinin her olayda ayrı tartışılarak failin terör örgütüne katılma iradesinin bulunup bulunmadığının saptanması, bu irade var ise örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olunan noktada suçun oluştuğunun kabul edilmesi gerekir.
Organik bağ; canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağdır.
Üyeliğin en önemli unsurudur. Sadece örgüte sempati duymak bu suçu oluşturmaz.
"Sanıkların aksi sabit olmayan savunmaları ve tüm dosya kapsamından küçük yaşta aileleri ile birlikte Birleşmiş Milletler denetimindeki kamplarda kaldıkları anlaşılmış, ancak bu süre içinde örgütle organik bağ içine girip faaliyette bulunduklarına dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden beraatleri yerine yazılı şekilde hüküm tesisi kanuna aykırı..", (9.CD. 29.11.2005 gün ve 2005/6028 E. 2005/9094 K.)
Yargıtay içtihatları doğrultusunda kırsala gitmek üzereyken yakalanan kişinin örgütle önceye dayalı organik bağ kurmaması hâlinde örgüt üyeliği teşebbüse müsait olmadığındanbuhazırlıkhareketlerinedeniileörgütüyeliğindencezalandırılmayacaktır: "Sanığın terör örgütü PKK'ya katılmak için yurtdışına çıkmak üzere Silopi ilçesi kırsalına gelerek sınırdan geçmek istediği sırada güvenlik kuvvetlerince yakalanmış olması karşısında örgüte sempati duyduğu ancak henüz örgüte katılamadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı gerekçe ile mahkûmiyetine karar verilmesi", (9.C.D, 06.04.2010 tarih, Esas No: 2008/9178-Karar No: 2010/3894).
Ancak fail ile örgüt arasında organik bağ kurulmuş ise, bu artık örgüt içi intikal olacağından faile üyelikten ceza verilecektir. Bu kapsamda failin öncesinde terör örgütüne ait yasa dışı toplantılara katılmış olması, siyasi veya askeri eğitim almış olması ya da kod adı almış olması hâlinde organik bağın katılım öncesinde gerçekleşmiş olduğu kabul edilecektir.
Failin eylemlerinde süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk varsa, örgüt üyesi olduğu kabul edilir. Uygulamada silahlı terör örgütünün kırsaldaki mensuplarıyla irtibata geçerek örgüte malzeme temin etme, kılavuzluk ve kuryelik yapma, istihbari bilgi toplama, askeri ve siyasi eğitim ve kod adı alma, örgütsel ders alıp verme, özgeçmiş raporu verme gibi çeşitlilik ve süreklilik gösteren eylemlerin örgüt üyeliği suçunu oluşturacağı kabul edilmektedir: "Sanık savunmaları, tanık beyanları, tutanaklar ile tüm dosya kapsamından, sanığın 1995 yılında PKK terör örgütü mensupları tarafından kırsala kaçırıldığı, bu tarihten teslim olduğu 30.4.2004 tarihine kadar yaklaşık 10 yıl kendi isteği ile örgüt içinde kaldığı, örgüte ait, Irak'da bulunan çeşitli kamplarda siyasi ve askeri eğitim aldığı, kendisine kaleşnikof silah verildiği, istihbarat görevini üstlendiği, örgüt içinde "Hücum" kod adını kullandığı, dolayısıyla silahlı örgütün üyesi olduğu anlaşılmış olup..", (9.CD. 16.02.2006 gün ve 2005/7021 E. 2006/859 K.)
Eylem tek veya az sayıda ise, niteliğine bakılır. Örneğin; bir organizasyon dâhilinde kırsala adam gönderme gibi bir fiil, ancak hiyerarşik yapı içinde bulunan örgüt üyesince yapılabilecek olan faaliyet olarak kabul edilmesi gerekir. Üye olmayan kişiler yol-yöntem ve muhatap bilmediğinden dağa adam gönderemeyeceği gibi örgüt dahi tanımadığı, güvenmediği ve görevlendirmediği kişilerin gönderdiği elemanları güvenlik gerekçesi ile kabul etmez. Bunlar artık yardım eden değil, üyelerdir: "Terör örgütlerinin yurt içi ve yurt dışındaki kamplarına örgüte katılmak üzere eleman göndermenin, bu örgütlere üye sağlamanın başlıca yollarında biri olduğu, terör örgütlerinin amaç suçun işlenmesi yolunda güven, disiplin ve sıkı irtibata önem veren iş bölümüne dayalı, hiyerarşik düzene sahip yapılar olarak istihbarat, gizlilik, güvenlik ve denetim konularında duyarlı oldukları, işleyiş ve yapılanma itibariyle bu özellikleri gösteren terör örgütlerinin, örgütün "hiyerarşik yapısına" dâhil edilmek üzere gönderilen elemanları, irtibat hâlinde olmadıkları, güvenilir bulmadıkları, denetlemedikleri kaynaklardan kabul etmeyecekleri gibi, gizlilik ve güvenlik kuralları ile hiyerarşiye uymayan kişilerin bu tür faaliyetlerine de izin vermeyecekleri, terör örgütlerine yeni eleman temin etme, barındırma, gönderme veya ulaşımını sağlama gibi faaliyetlere ilişkin organizasyonun örgütsel yapı dışında değerlendirilmeyeceği göz önüne alındığında, somut olay bakımından, silahlı terör örgütüne yardım suçundan mahkûm olan sanık H.C. aracılığıyla, G.A. ve S.A'nın PKK terör örgütünün dağ kadrosuna katılmaya karar verdiklerini öğrenen sanık S.K'nin, adı geçen kişilerin örgütün kırsaldaki kampına katılmalarını sağlamak üzere örgütçe yapılan organizasyon dâhilinde bir kod adı kullanıp gizliliğini de sağlayarak gençlerle telefon aracılığıyla irtibat kurduğu, uzun süren telefonlaşmalar sonrasında, yapılan plan gereğince 05.11.2006 günü sabahı yine telefon ederek kendilerini alacağını ve hazırlanmaları gerektiğini söylediği, öğlen vakti Silopi ilçe merkezine gelince yeniden aradığı ve buluştuklarında tanışıp yanlarına kimliklerini de almalarını sağlayarak kendi aracıyla yola çıktıkları, yolda bir çevirme olması hâlinde Şırnak'a, orayı geçince de Uludere'ye gidildiği ve akraba olduklarını söylemeleri konusunda uyarıda bulunduğu, kendilerini karşılayacak örgüt mensupları ile cep telefonundan görüşmeler yaptığı, sınır bölgesindeki buluşma noktasına geldiklerinde kendilerini bekleyen örgüt mensubuna beraberindekileri teslim ederek geri döndüğü, G.A. ile S.A'nın örgüt mensubu ile birlikte kendilerini bekleyen araçla örgütün yurtdışındaki bir kampına götürüldükleri olayda; belli bir organizasyon dâhilinde ve gizlilik çerçevesi içinde hareket ederek örgüte katılmak isteyen kişilerle irtibata geçip onları kendi aracıyla uzun süren bir yolculuk sonrası doğrudan örgüt mensuplarına teslim eden sanığın eyleminin silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu oluşturacağı..", (9.C.D, 09.02.2012 tarih, Esas No: 2009/22491-Karar No: 2012/1684)
Aynı şekilde esnafa örgütsel güç, temsil ve organizasyonla kepenk kapattırılması eylemini yaptıran kişiler de örgüt üyesi olarak kabul edilmelidir. İş yeri sahibi esnaf, örgüt adına ve temsilen talimat ve talebi kendisine getiren kişileri dinler, aksi hâlde ciddiye alıp kepenkleri kapatmayacaktır: "Terör örgütlerinin amaç suçun işlenmesi doğrultusunda cebir ve şiddet kullanarak baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit biçiminde ortaya çıkan terör yöntemlerine başvurdukları, "kepenk kapattırma" olarak anılan eylemin de bu yöntemler kullanılarak gerçekleştirilen, örgütün toplumsal etkinliğini, zorlayıcı gücünü ortaya koymayı ve yoğun propagandasını amaçlayan, genellikle PKK terör örgütü tarafından benimsenip örgütçe önemli kabul edilen günlerde iş yerlerini açtırmamak şeklinde uygulanan bir eylem türü olduğu, niteliği, etkileri ve sonuçları bu şekilde ortaya çıkan eylemin örgütün hiyerarşik yapısı içinde kararlaştırılmadan, anılan terör yöntemleri mağdur esnaf üzerinde örgütün zorlayıcı etkisini temsil eden kişilerce kullanılmadan, icrası ve sonuçları örgütçe denetlenip takip edilmeden gerçekleştirilemeyeceği, eylemin amacına uygun olarak gerçekleştirilebilmesinin talimatın örgütsel niteliğinin mağdurlara iletilmesine, talimatı iletenlerin örgütsel kimliklerinin belirgin olmasına ve talimata uymama hâlinde karşılaşılacak zora dayalı örgütsel yaptırımların bilinmesine bağlı olduğu, somut olay bakımından; örgütün amaçları doğrultusunda yayın yapan internet siteleri ve televizyon kanalının bir gün sonraki eyleme ilişkin çağrılarına uygun olarak hareket eden, iş yerlerine girip çıkmayı kolaylaştırmak, örgütsel faaliyetlerini gizleyebilmek için meşru olan başka bir iş yaptıkları izlenimi vermek üzere organize hareket eden ve daha önce de bir çok kez yaptıkları gibi geniş bir alandaki esnafa eylem çağrıları doğrultusunda iş yerlerini açmamaları yönünde bildirimde bulunup sonuç alan sanıkların, eylemlerinin işleniş biçimi ve niteliğinden hareketle örgütün hiyerarşik yapısına dâhil örgüt üyeleri olarak kabul edilip TCK'nın 314/2. maddesi uyarınca örgüt üyesi olarak cezalandırılmaları gerekirken..", (9.C.D, 12.03.2012 tarih, Esas No: 2012/690-Karar No: 2012/3444)
Aynı şekilde örgüt adına para toplayan kişilerin de yapı içinde hiyerarşiye tabi olduğu, bu amaç doğrultusunda bir yerlere iletmek üzere para topladığı dikkate alınarak örgüt üyeliğinden cezalandırılmalıdır.
Örgüt üyesi olmak, örgütün amacını bilerek ve bu amacı benimseyerek örgüte girmektir. Yargısal kararlarda da kabul edildiği üzere; illegal örgütsel faaliyet ve örgüt üyeliğinin oluşması aşama aşama gelişir; önce sempatizanlar saptanır, ardından bunlara siyasî ve ideolojik bilinç verilir, daha sonra kitle eylemlerine katılmaları sağlanılarak cesaretleri geliştirilir. Son aşama ise failin silahlı çetenin kurulma amacını (özel kastı) bilerek ve isteyerek (kabul ederek) örgütün kurulma amaçlarını gerçekleştirme amacıyla örgüte girme - katılma iradesini açıklayarak örgüt ile (örgütün hiyerarşik yapısına dâhil kent kadrosundaki mensupları ile) organik bağ içerisine girilmiş olur. Bu aşamada failin mutlaka örgütün dağ kadrosunda olması söz konusu değildir. Bazen de bu olmadan fail örgüt ile girdiği organik bağ çerçevesinde alt yapı ve taban oluşumuna, yine geri cephe ve kent çalışmalarına yönelik yoğunluk, süreklilik ve çeşitlilik gösteren kent faaliyetlerinde bulunur. Örneğin örgüte ait bildiri dağıtılması yine, örgüte müzahir kitlelere yönelik basın yayın faaliyeti, örgüte adam kazandırma, para toplama v.s. eylemlerde bulunmak gibi.
Kişilerin özgür iradesiyle örgüt üyesi olmaya karar verip harekete geçtiklerinde bu suç oluşacaktır. Genelde kişiler, örgüte katılmaya karar verinceye kadar bir propaganda sürecinden geçirilmekte, bunun sonucunda iradesini açıklamakta ve sonrasında örgüt içi eğitime alınmaktadır. Burada propaganda sürecinde henüz katılma iradesi açıklanmadığından bu suçun oluşmadığı kabul edilmelidir. Ancak katılma iradesi ortaya konulup harekete geçilmesiyle suç tamamlanmış olur. İradenin ortaya konmasından sonra eğitim alınması, bu suçun oluşması için "unsur" değildir. Burada "eğitim alma", örgütsel bir faaliyet niteliğindedir. "Eğitim alma" faaliyetinin unsur olarak kabul edilmesi hâlinde kişilerin örgüte katılmasına hukuk düzeninin izin vermesi anlamına gelebileceği, bunun da kanunun korumak istediği amaçla bağdaşmayacağı, hâlbuki örgüt üyeliği suçunun tehlike suçu olduğu, kişilerin karar verip harekete geçmesiyle toplumsal tehlikenin oluştuğu, sanığın bu aşamadan sonra yani örgüte katılıma karar verip harekete geçtikten sonra pişman olması hâlinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasının söz konusu olacağı açıktır. Aksi hâlde örgüt üyeliği suçu bakımından ve örgüt adına suç işlememiş örgüt üyeleri bakımından 5237 Sayılı TCK'nın 221. maddesinin 2-3. fıkrasında düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulama alanı büyük ölçüde ortadan kalkacaktır.
Örgüt üyeliğinden cezalandırılmak amacı ile hakkında kamu davası açılan bir failin iddianamenin kabulü ile hukukî kesintinin oluştuğu kabul edilse dahi fiili kesinti gerçekleşmediği için iddianamenin kabulünden sonra gerçekleştirmiş olduğu örgüt üyeliği suçu açısından yeniden bir sürenin işlediğinin kabulü mümkün değildir. Bu nedenle dağ kadrosuna katılmış örgüt üyeleri hakkında dava açmanın hukukî bir faydası bulunmamaktadır.
Sanık hakkında TCK'nın 220/6-7 maddesi delaleti ile 314/2 maddesi gereğince cezalandırılması için açılan davada yargılama aşamasında sanığın doğrudan üye olduğunun anlaşılması karşısında ek iddianame düzenlenmesine gerek olmaksızın ek savunma ile doğrudan TCK'nın 314/1-2 maddelerinden ceza verilebilecektir.
Dostları ilə paylaş: |