Ahiret Ve Allah’ın Hükümranlığı
Sürgün öncesi peygamberlerden Arnos’un yaşadığı dönemde Beni İsrail dünyevi bir hükümranlık, başarı ve izzet beklentisi içinde idiler. Ancak Amos aynı görüşü paylaşmıyordu. O’nun görevi Beni İsrail’in yaşadığı boş iyimserliği ve kendine güveni yıkmak idi. Amos o günün, O’nun (Yahve) Günü’nün kesinlikle halkın beklentisinden farklı olacağını söyledi:
“Rabb’in Günü’nü isteyenlerin vay başına!
Rabb’in Günü’nü niçin istiyorsunuz?
O ışık değil karanlıktır.
Nasıl ki adam aslanın önünden kaçar da karşısına ayı çıkar.
Yahut eve gelir de elini duvara dayar ve onu yılan sokar. Rabb’in Günü ışık değil, karanlık olmayacak mı?
Evet, koyu karanlık ve onda parıltı yok.”627
Yahve’nin Günü, yokedici kesin bir hüküm günü olacaktır:
“Bundan ötürü yer titremiyecek mi?
Ve onda oturan her adam yas tutmayacak mı?
Evet, bütün yer Irmak gibi yükselecek,
Mısır’ın Irmağı gibi kabarıp yine inecek.
Ve onda vaki olacak ki, Rab Yehova diyor,
Öğleyin güneşi batıracağım ve
Güpegündüz diyarı karartacağım,”628
Amos böylece O Gün’ün bir son, tarihin sonu olacağını anlatmaktadır.629 Burada Yahve sonun Rabbi’dir.630
İşaya daha kaplayıcı bir azabdan bahsetmektedir:
Rab heybetinin yüzünden
Ve haşmetinin celalinden kayaya gir
Ve toprakta gizlen. Adamın yüksek bakışları alçaltılacak
Ve insanların gururu iğdirilecek.
Ve o günde yalnız Rab yükselecek. Çünkü bütün gururlu
Ve yüksek olanlara karşı ve yükseltilmiş
Ve yüksek olanlara karşı,
Ve yükseltilmiş olanlara karşı
Ve Lübnan’ın yükseltilmiş yüce erz ağaçlarının hepsine karşı
Ve Başan’ın bu meşe ağaçlarına karşı
Ve bütün yüksek ağaçlara karşı
Ve bütün yükselmiş tepelere karşı
Ve her yüksek kuleye karşı
Ve bütün Tarşiş gemilerine karşı
Ve güzel görünen bütün şeylere karşı Ordular Rabbi’nin bir günü olacak
Ve adamın yüksekliği iğdirilecek
Ve insanların yüceliği alçaltılacak
Ve o günde yalnız Rab yükselecek
Ve putlar bütün bütün ortadan kalkacak
Ve dünyayı kuvvetle sarsmak için Rab kalktığı zaman, heybetinin yüzünden
Ve haşmetinin celalinden insanlar kayaların mağaralarına
Ve toprağın inlerine girecekler.”631
Tsefenya ela, Kuzey’den gelen barbar akınlarının gündemde olduğu bir sırada aynı amaç için savaş motifini kullanmaktadır:
“O gün gazali günüdür, sıkıntı ve darlık günü, harabiyet ve viranlık günü, karanlık ve karaltı günü, bulutlar ve koyu karanlık günü, duvarlı şehirlere karşı yüksek köşe kulelerine karşı horu ve naralar günüdür.”632
“O Gün İbranilerin dışındaki kavimlerin de toplanacağı bir gündür. O zaman hüküm bütün bir yeryüzünü kaplayacaktır:
Bundan ötürü ava kalkacağım güne kadar, beni bekleyin, Rabb’in sözü; Çünkü hükmüm milletleri toplamaktır, ta ki, ülkeler üzerine gazabımı, kızgın öfkemin hepsini dökmek İçin onları bir araya getireyim; Çünkü bütün dünya kıskançlığımın ateşi ile yutulacaktır.”633
Tsefenya Yahve’nin günahkar kavim üzerindeki hükmünü anlatırken onu bir kurbana benzetmektedir:
“Rab Yahova’nın önünde sus, Çünkü Rabb’in günü yakındır; çünkü Rab kurban hazırladı, çağırdıklarını takdis etti.”634
Yeremya’da da mutlak manada eskatolojik cümleler bulunmaktadır. O kainatı başlangıçtaki kaosuna ve karanlığına döndürecek nihai bir son beklemektedir:
“Yere baktım ve işte, ıssız ve boş ve göklere baktım ve ışıkları yoktu. Dağlara baktım ve işte titriyorlar ve bütün tepeler sarsılıyordu. Baktım ve işte adam yok ve göklerin bütün kuşları kaçmışlar.
Baktım ve işte semereli bir tarla bir çöl olmuş ve bütün şehirleri Rabb’in önünde ve kızgın öfkesi karşısında yıkılmıştır.”635
Görüldüğü gibi Peygamberler eskatolojiyi bütün kavimleri, bütün kainatı kapsayacak bir hüküm günü olarak görmüşlerdir. Yahve bu “Son’un Rabbi’dir.636 Çok eskiden beri Aliah’ın mutlak anlamda hükmedişinin dünyada cari olan düzenin büyük bir değişikliğe uğraması ile gerçekleşeceği anlayışı bulunmaktadır.637
Burada, Eski Ahit’te eskatolojik olayları anlatan dilin sembolik mi yoksa literal mi olduğu konusunda kısaca durmak istiyoruz. Gerçekten de Eski Ahit’le dünyanın sarsılışını, göklerin çöküşünü vb. anlatan şiirsel dilin sembolik olduğunu söylemek mümkündür. Son olayların anlatılmaz büyüklüğü bu dil yoluyla aktarılmaktadır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus; bu sembolik dil vasıtasıyla Eski Ahit İlâh’ının izzetinin, yüceliğinin ve yaratılmışlar üzerindeki aşkmlığının anlatılmakta oluşudur. Bu bakımdan burada anlatılanlar tamamı ile sembolizme indirgenemezler. Eskatolojik Gün’ü anlatan bu ifadeler Allah’ın yüceliğini, kudretini ve tabii ki, yaratılmışların Yaratıcı’ya olan bağımlılıklarını anlatmaktadır.638
Yukarıda anlattıklarımızdan sonra şunları söyleyebiliriz. Sürgün öncesi Peygamberler döneminde Beni İsrail, dünyevi bir Hükümranlık beklentisi içinde idi. Davud’un devrindeki gibi bir saltanat özlemi çekiyordu. îsrail düşmanları karşısında kesin bir zafer kazanmayı arzu ediyordu.639 Ancak Peygamberler bu beklentilerin tersine kapsayıcı bir azab bildirisi ile geldiler. Onlar dünyevi bir Hükümranlık yerine, yakında gelecek bir hüküm gününe dikkat çektiler. Bu mesajın hareketli bir üslubla vurguladığı husus, Eski ıit’te anlatılan İlâh’ın kudret ve iradesi, O’nun hükümran oluşudur.640 Daha önce yapıldığı gibi Allah ve ahiret mefhumları arasındaki ilişki bakımından bir değerlendirme yapılacak olursa şunu söylemek mümkündür. Eski Ahit’te öğretilen ilâh mefhumu, aktardığımız eskatolojik anlayışı gerektirmektedir. Aynı zorunluluk diğer taraftan da söz konusudur. Yani söz konusu eskatolojik anlayıştan yola çıkıldığında kudretli bir İlâh anlayışı ile karşılaşılacaktır. Bu bakımdan Eski Ahit’te anlatılan İlâh’ın Hükümranlığı dünyevî olduğu kadar, aşkın olmak durumundadır. Çünkü O yegâne Yaratıcı, Hakîm, Melik’tir. O, İlk ve Son’dur. E. Jacob, Eski Ahit’teki bu ilâh fikrini söyle vurgular: Allah kavramı, Eski Ahit’te o kadar normaldir ki, orada O’nun varlığının ispatı veya bu kavramın gelişmesi fikrini bile bulamayız. O, başlangıçtan beri oradadır. Bu bir dizi akıl yürütme sonucunda ulaşılmış bir fikir değildir. Bu bakımdan Eski Ahit’te dünyanın sonu fikri karakterini tamamıyla Allah anlayışından almaktadır.641
Burada konumuzu değiştirmeden önce Kitab-ı Mukaddes teologlarının, Hükümranlık konusundaki yaklaşımlarına değinmek yerinde olacaktır. Onlar Allah’ın tarih içerisindeki olaylar yoluyla kendi hükmünü icra etmesini ve dünyanın sonunda Allah’ın Hükümranlığı’nı kurmasını, Kurtuluş Tarihi (Heilsgeschichte) anlayışı ve Mesih’in buradaki görevi doğrultusunda görmektedirler. Tarihe Allah bizzat müdahalelerde bulunmaktadır. Dünyaya gelmektedir, Beni israil’i kurtarmaktadır ve günahkar kavimleri cezalandırmaktadır. Sonunda da Mesih’te yeryüzüne gelerek nihai kurtuluşu gerçekleştirecektir. Hükümranlık’ın eskatolojik olaylarla kurulacağını kabul eden yaklaşımı da bu anlayış içine yerleştirmek mümkündür. Yani Mesih, Hükümranlık’ı Gelecek Çağ’da kuracaktır. Te-ologiara göre böylece yeni bir alemde Allah’ın kavmi ve dünya kurtuluşa erecektir. Bu gayri mükemmel bir alemden mükemmel bir aleme geçiştir. Allah’ın bu son gelişi dünyanın da kurtuluşudur ve bu yeni dünya gelecekte kurulacak Hükümranlık’ın yeridir. Çünkü bu dünya insanların günahları ile o kadar kirlenmiştir ki, son kurtuluş için Allah’ın, kudreti ile yere bu şekilde yönelmesi gereklidir. Kurtuluş için günahtan annmış bir yaratılış, Allah’ın aşkınlığı ve yüceliği, böyle farklı bir eskatolojik müdahaleyi gerektirmektedir.642 İşte bu teologlar yukarıda aktardığımız Peygamberlere ait eskatolojik pasajlan bu çerçevede yoaımlamaktadırlar.
Dostları ilə paylaş: |