Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 18 Mayıs 2010 tarihli oturum açıldı



Yüklə 0,78 Mb.
səhifə8/12
tarix08.01.2019
ölçüsü0,78 Mb.
#92866
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tanık Zihni Çakır’ın 25 Şubat 2008 tarihinde verdiği bir ifade var tamamını mı kabul etmiyorsunuz bir kısmını mı o, size soracağım.”

Sanık Taner Ünal:”Efendim şimdi Sayın Başkanım, hakikat trenlerine takılan yalan vagonları diye Üstat Peyami Safa’nın deyişi var. Önce bir hakikat söylenir diyor, ondan sonra diyor bu hakikat öyle bir hakikattir ki herkes kabul eder diyor, arkasından diyor yalan vagonları gelmeye başlar diyor bir derler ki diyor bu hakikat olduğuna göre diğerleri de doğrudur derler e şimdi Zihni Çakır benim yanımda çalışmış mı? çalışmış belli bir süre çalışmış işte hapse girmiş mi çekten girmiş, bundan dolayı bana husumet beslemiş mi, beslemiş. Kendi ifadesinde de var e onun dışındaki bütün ifadeleri yalan hangi birine cevap vereyim yalan yalan yalan, oturmuş 97 yılında bir şeyler anlatıyor, bunları tek tek zaten ben hepsini burada yüksek heyetinizin huzurlarında bilgisayardan çıktılarını aldım yapıştırdım, bunlara da cevaplarımı verdim ve hepsi yalan. Yani bunlar ciddiye alınacak ifadeler değil bunun gibi bu birkaç tane bana kitap getirdi zamanında hatta kendi bir kitap yazmış ben çok ilginç şimdi bir kişi cezaevine giriyor hemen akabinde gazetelerde işte bu bir örgüttür arkasında bir numara vardır, derin devletin derin çetecileri yakalandı diye günlerce gazetelerde manşet yapılıyor. 15-20 gün sonra bir kitap yapına sokuluyor ve orda bir numara anlatılıyor. Şimdi bu kadar sürede nasıl bir kitap yazılı veriliyor. Ben o kadar kitap yazdım ve kitapta anlatılanlara bakıyorum ben komedi, böyle şeylerin hiç olması mümkün değil ben 1999 yılından beri Zihni Çakır’ı gördüğümü hatırlamıyorum. Belki görmüşte olabilirim ama 2002 de bilmem bir mekanda şey yapmışım sonra işte hep anlatacak orda var yani Sayın mahkemenin vakit kaybı bakımından şey yapıyorum. Kesinlikle ve kesinlikle hepsi yalan.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kabul ettiğiniz bölümleri nedir, kabul ettikleriniz çünkü?”

Sanık Taner Ünal:”Kabul ettiğim bölümü, kabul ettiğim bölümü yanımda çalışmıştır bir süre.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ben okuyayım isterseniz siz kabul ettikleriniz söyleyin.”

Sanık Taner Ünal:”Tabi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”25 Şubat 2008 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımıza verdiği ifade de, ben Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olduğum ve 95 yılında Ankara’da milliyetçi, sanayici işadamları ve yöneticileri derneğinde basın müşaviri olarak görev yaptığım sırada, biz derneğim üye işadamı sayısını arttırmak için yaptığımız çalışmalar sırasında Taner Ünal’ı işadamı olarak bildiğimizden derneğimize dahil etmek üzere teklif götürdüğümüz sırada tanıştık. Kendisi derneğe üye olmadı.”

Sanık Taner Ünal:”Hiç, burada yalan başlıyor Sayın Başkanım. Yalan, yalan Böyle bir tanışma olmadı geldi benden iş istedi hatta bayağı araya kişiler koydu, Sırrı Bey’i koydu, Sırrı Bey hiç kıramayacağım bir insan.”

Mahkeme Başkanı:"Savcı Bey okuyacağınız bütün bölümün beyanının doğru olanını soralım ona.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Doğru olan bölümleri neyse onu söylesin.”

Sanık Taner Ünal:”Yalan ile başlıyor, yani başı yalan ben ne anlarım bunun işadamı derneğini ben gazeteciyim.”

Mahkeme Başkanı:" ( 2-3 kelime anlaşılamadı) Yalan diyor daha hala okumaya gerek var mı?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani neresi doğru neresi yanlış.”

Sanık Taner Ünal:”Doğrusunu söylüyorum efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”En azından diyalog kurduğu kişiler var yani belirttiği isimler var birlikte olduğunu söylediği kişiler var.”

Sanık Taner Ünal:”Doğrusunu söylüyorum efendim yanında çalıştığı Sayın savcım, hepsi yalan, hepsi yalan.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hepsi de yalan mı yani bütün baştan sona beraber çalıştıkları.”

Sanık Taner Ünal:”Evet, yalan yalan yalan ve bu adam Sayın Başkanım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Türkeli gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yaptığı yani.”

Sanık Taner Ünal:”Sayın başkanım Türkeli Gazetesi’nde çalışmıştır bir dönem yazı işleri müdürü olarak yazısı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hepsi yalan deyince olmuyor tabi yani baştan sona.”

Sanık Taner Ünal:”Efendim anlatıyorum, doğrularını söylüyorum Sayın savcım, bakın şimdi diyorum ki bu adamın gazetemizde çalıştığı doğrudur, gazetemizin yönetimi genel yayın müdürü olarak Sırrı Sayın Sırrı Erkuş tarafından yapılıyordu, Sırrı Erkuş 72 yaşında Bin dokuz yüz pardon. 2006 yılında vefat etti, çok saygın bilim ve fikir adamıydı, Türkeş Bey’in Alparslan Türkeş’in avukatıydı MHP genel sekreter yardımcısı genel başkan yardımcılığı yapmış bir zattı Türkeş Bey’in yakın sırdaş ve arkadaşıydı. Bir anlamda Türkeş Bey ile gazetemiz arasında.”

Mahkeme Başkanı:"Aynı şey konuşma aynı şekilde devam ediyor yani o konuşmuyor siz konuşuyorsunuz bu sefer.”

Sanık Taner Ünal:”Evet tabi efendim hayır olayı anlatıyorum ben doğruları anlatıyorum evet efendim.”

Mahkeme Başkanı:"Yani fark etmiyor yani bir kısaltılmış bir şey yok ki.”

Sanık Taner Ünal:”Okuyun o zaman.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Doğru veya doğru değil şeklinde kısa kısa beyanlarda bulunursanız. ”

Mahkeme Başkanı:"Sadece dinleyin buyurun devam bitirin soruyu baştan aşağı okuyun, bitirelim, tamam dinleyin sizde, bitirelim Savcı Bey buyurun.”

Sanık Taner Ünal:”Tamam efendim, tamam Sayın Başkanım oldu efendim tamam Başkanım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Biz derneğim üye iş adamı sayısını arttırmak için yaptığımız çalışmalar sırasında Taner Ünal’ı işadamı olarak bildiğimizden derneğimize dahil etmek üzere derneğimize teklif götürdüğümüz sırasında tanıştık, kendisi derneği üye olmadı çünkü o farklı bir dernekte lider olma düşüncesindeydi ve daha sonra Türkeli Gazetesi’ni yayınlamaya başladı ben 3. sayısından sonra gazetede yazı işleri müdürlüğü görevine başladım bu nedenle kendisiyle sıkı bir diyalog içindeydik. Ben soruşturmaya ve.”

Sanık Taner Ünal:”Söyleyeyim mi yalanları Sayın Başkan sonunda mı söyleyeyim o zaman bi not alayım.”



Mahkeme Başkanı:" Hayır, doğruları yalanları değil de doğruları söylersiniz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Doğru olanları söylerseniz, şurası doğru deyin yani diğerlerini kabul etmiyorum dediniz zaten. Veli Küçük’ü Türkeli isimli haftalık gazetenin Ankara’da yapmış olduğunu toplantılara katılması nedeniyle, Muzaffer Tekin’i Türkeli Gazetesi sahibi olan Taner Ünal’la yakın görüşmelerinden dolayı. Taner Ünal’ı 1995 yılından beri tanıyorum, 96 yılında Taner Ünal’ın sahibi olduğu Türkeli Gazetesi yazı işleri müdürü olarak görev yaptım. Aynı zamanda köşe yazıları yazıyordum, röportajlar yapıyordum, ayrıca kendisiyle 98 yılında Turan Yapı AŞ ve Türeli Yapı AŞ isimli şirketler kurmuştuk. Ben de bu şirketlerin ortağıydım, kendisiyle yaklaşık 5 yıl beraberliğimiz oldu ve 2 yılda ortaklığımız devam etti. Bu nedenle Ahmet Cinali’yi Taner Ünal’ın çok yakın dostuydu. Hemen hemen, her gün kendisiyle ben ve Taner görüşüyorduk. Türkeli Gazetesi’nin İstanbul dağıtımını organize ediyordu. Karanlık bir kişiydi hatta kendisiyle 97 yılında Ortadoğu Gazetesi’nin bir sorunu ile ilgili Ankara’dan İstanbul’a gelmiştik. İşimizi hallettikten sonra dönerken ben Taner Ünal ve ismini Cem olarak bildiğim, soy ismini bilmediğim Ahmet Cinali’nin korumalığını yapan şahısla Ahmet Cinali’nin kullandığı ve plakasını hatırlamadığım beyaz Mercedes marka araçla Ankara’ya döndüğümüz sırada bolu gişelerinde polis aracı durdurdu. Kimlik sordu araçta arama yapmak istediler, bir kimlik gösterdi bu kimliği o anda ben görmedin ancak aynı kimliği daha sonra gazetede gösterdiğinde üzerinde Ahmet Cinali’nin fotoğrafı yapışık ve jandarma amblemi bulunan bir kimlik olduğunu gördüm. Kendisi de bu kimliğini JİTEM kimliği olduğunu söylüyordu, polis bagajı açtı ve hemen kapattı. Çünkü bagajda muhtelif marka ve çapta silahlar ile el bombaları vardı. Ben ve yanımdakiler silahlar ve bombaları gördük o anda şok olmuştuk. Kendisi gazeteye emekli askerleri getirir. Taner ve benimle tanıştırırdı. Ahmet Cinali kendi anlatımına göre askerlik yaptığı yıllarda Hasan Kundakçı’nın terörle mücadele ekibi içerisinde yer aldığını ve bu görevinde Şahin Yüksel, Şahin Bey kod adı kullandığın söylüyordu. Veli Küçük ile irtibatının da askerlikten sonra Hasan Kundakçı vasıtası ile onun görevi sonrasında başladığını iddia ediyordu. Biz bu iddianın da terörle mücadele çerçevesinde geliştiğini düşünüyorduk. Oysa Veli Küçük’le terörle mücadele değil, onun Giresun’da görevli olduğu döneme denk geliyormuş. Ahmet Cinali’nin bazı anlatımlarında Giresun’da bir çok eylem yaşandığını yanındaki adamların çatışmaya katıldığını ve bu adamların teslim olmadığını, kaçıp Ankara’da gizlendiğini başkaların bu olayın faili olarak verildiğini duymuştum, fakat inandırıcı gelmemişti. Veli Küçük’ün o bölgede görev yaptığını öğrendikten sonra ilişkilerinin sadece bir jandarma görevlisi ve haber elemanı çerçevesinde kalmadığını tahmin ediyorum. Ahmet Cinali çoğu zaman bizim yanımızda yaptığı telefon görüşmelerinden sonra da Veli Küçük Paşa ile de görüştüğünü ve İstanbul’a gideceğini söylerdi Ahmet Cinali ile tanışmam ve aynı ortamlarda bulunmam ve irtibatımın kopması Taner Ünal ile aynı döneme denk gelir bu nedenle tanıyorum. Fuat Turgut’u 96-97 yıllarında Taner Ünal’ın inşaat ile iştigal eden şirketlerinde alacağını ile ilgili konularda çok yakın arkadaşım diyerek Kızılay’da Karamürsel’in arkasında şehit adem yavuz sokak üzerinde Tuğran Yapı AŞ ve Osmanlı Yapı AŞ’ye ait olan büroda kendisiyle görüştük. Ben o zaman Fuat Turgut’u sadece avukat olarak biliyordum. Kendisi o dönemde ideolojik nedenlerden dolayı İzmir barosunun kendisini barodan atmak istediklerinden bahsediyordu ancak operasyon yapıldıktan sonra Ergenekon ile bağlantılı olduğunu öğrendim. Halit Bozkurt’u 96 yılı Aralık, 97 yıl Ocak Temmuz ayına kadar hafta en az iki defa, gazetenin bu süre içinde taşınmış olduğu iki ayrı adreste de görüyordum. Yalnız Halit Bozkurt’u bize de tanıttıklarında MİT’çi olarak tanıtmışlardı ilişkilerinin de Ankara’nın Pursaklar bölgesindeki Taner Ünal’ın inşaatını yaptığın kooperatiflerin pazarlamasına dayalı olduğunu iddia ediyorlardı. Ancak Halit Bozkurt’un bazı sohbetlerinde ve Taner Ünal’ın hazırlamış olduğu Bozkurt Atatürk isimli kitabı üzerine yapılan tartışmada kendisini de bir kitap hazırlığı içerisinde olduğunu bu kitabını içeriğinin Güneydoğu’daki PKK ile mücadele yöntemlerinin anlatılması şeklinde olduğunu konuştuklarına tanık olmuştum. Bu bağlamda kullandıkları ifadelerden ve özellikle Halit Bozkurt’un operasyonlardan söz ederken, daha önce Taner Ünal’ın yanına gelen askerlerin kullandığı terimleri kullanması sonrasında Halit Bozkurt’un asker olduğundan şüphelenmiştim. Taner Ünal’a bunu sorduğumda şiddetle reddetti ve MİT’te görevli olduğunu söyledi Taner Ünal ile Halit Bozkurt tarihi tam olarak hatırlamadığım bir zamanda ancak 97 yılında inşaatları gezmek bahanesiyle öğleye doğru ofisten ayrılık akşama kadar gelmediklerini hatırlıyorum. Bu meyanda Taner Ünal’ın karısı endişelenmiş ve bana biraz da şaka yollu kaçırdılar mı bu adamı ne demişti. Nihat Gürkan’ı, Türkeli Gazetesi’nin bütün faaliyetlerinde yanında yer alan biri olarak hatırlıyorum, hatta Ahmet Cinali ile beraber gazetenin İstanbul’da dağıtımında etkili birisiydi ülkü ocakları ve MHP’nin gazeteye olan tepkisini ortadan kaldırmak için partide ve ocakta sürekli lobi çalışması yapan bir şahıstı. Taner Ünal’ı askerlerle ve bazı üst düzey yargı mensuplarıyla tanıştıranlardan biri de Nihat Gürkan’dı. Örneğin Nusret Demiral ile Taner Ünal ilk defa Ahmet Cinali ve Nihat Gürkan’ın girişimiyle tanıştı. Aynı Nihat Gürkan, Taner Ünal’ın dernek çalışmasında da etkili olmuştu. Sevgi Erenerol’u Taner Ünal’ın bazı konularda kendisinin görüşünü alarak muhakkak gazeteye yazılmasını istemesi nedeniyle tanıyorum. Özellikle ermeni meselesi, terör konuları ve Ekümenlik konularında ya biz telefon açarak kendisinden bilgi alıyorduk yada Ahmet Cinali İstanbul’a geldiğinde kendisinden gazetede yayınlanmak üzere yazıları getiriyordu. Bizde o yazıları köşe yazısı olarak değil de onun ağzından verilmiş demek olarak gazete de yayınlıyorduk. Ayrıca ben kendisiyle Ayma Otel’de yüz yüze görüştük bu nedenle bu şahısları tanıyorum. Ayrıca her hangi bir soruşturmaya konu olmayan ancak bu yapılanmalar içinde aktif rol aldığını düşündüğüm avukat İbrahim Gül’den de bahsetmek istiyorum. İbrahim Gül ülkü ocaklarının bir çok çek senet tahsilatını yönelik olaylarda yer aldığı dönemlerde 97 yılı bahar aylarında bir numaranın o dönem Taner Ünal yanında çalışan Mustafa isimli bir şahsa o da ülkü ocakları yönetimindeydi. Ülkü ocakları yönetim kurulu toplantısını teybe kaydettirdiği süreçten sonra bir numarayla sık sık gördüğüm bir şahıstı. Bir numaranın sözünü ettiğim toplantıyı kayıt altına alma şartıyla üniversiteden mezun olmasına yardımcı olacağını söylediği Mustafa isimli şahıs bu işi yapıp bir numaraya teslim ettikten sonra bir numarayla Taner Ünal’ın aralarında geçen konuşmada bir numaranın işte şimdi ocağı kucağıma aldım, ifadesini kullandığına tanık olmuştum. Bu tanıklığımdan birkaç gün geçmişti ki Ankara Kızılay’da Mediha Elden sokaktaki bir otele, bir numarayı ziyarete gittiğimizde İbrahim Gül’ün ve Danıştay saldırısından sonra gözaltına alının ve bu dönemin ülkü ocakları yönetiminde olan avukat Tarkan Toper ile sohbet halinde gördüm. Bir numaranın ocağı kucağıma aldım sözü ve bu gördüklerimden sonra onun ocağı takip altına aldığını düşündüm. Ayrıca Girdap Operasyonu kapsamında soruşturmaya konu olan Koray Çetinkaya’yı da Türkeli Gazetesi’ne başlamamdan yaklaşık iki ay sonra tanıdım. Kendisi Ankara’da Kurtuluş semtinde ikamet ediyordu ve Taner Ünal’ın anlattığına göre bazı ticari sıkıntılarında ve alacak verecek davalarında Hadi Özcan Taner Ünal ile karşı karşıya gelmiş burada Koray Çetinkaya devreye girerek ikili arasındaki çatışmaya sonlandırıp aynı zamanda tanışmalarına ve dost olmalarına vesile olmuştu. Ben kendisin bu şekilde tanıyorum. Ben “Ergenekon’un Çöküşü” İsimli kitap yayınladım, bu kitabımda Ergenekon ile ilgili konuları ayrıntılı olarak anlattım, özellikle Ergenekon’un yeniden yapılanması ile ilgili olarak Türkeli Gazetesi’nin Ahmet Cinali aracılığıyla gelen ve bize emekli tuğgeneral olarak tanıtılan Ahmet Cinali Taner Ünal ve adını hatırlamadığım bazı astsubayların direk bir numara diye hitap ettiği bazı görüşmelerde Doğu Bey, Hayrettin Bey ve Sadullah Bey gibi isimler kullanılan şahıs vasıtasıyla Taner Ünal’ın gazeteciliğinin yanında bir vakıf ya da dernek kurması görüşü ağırlık kazanıyordu. Sözünü ettiğim bir numara ve Ahmet Cinali’nin etkinliklerini ve nerelere nüfus edebildiklerini özellikle 28 Şubat sürecinde çok daha iyi gördüm. Çünkü o dönem bir numara dedikleri şahsın sadece bana bilgisayar ortamında yazdırdığı ve kendi el yazısından çıkma bazı metinlerin o dönem yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantılarının görüşülmüş konular olarak bildirim metninde yer aldığına tanık oldum. Bir numara olarak kendisine hitap edilen şahıs 1,65 boylarında açık tenli, yeşil gözlü, 60-65 yaşlarında sarı saçlı göçmen tipli, saçları seyrek, sert mizaçlı, bıyıksız, sakalsız, nizami her gün tıraş olan, biz kendisine komutanım diye hitap ediyorduk. Şu ana kadar da hiçbir gazete ve televizyonda kendisini görmedim, cep telefonu kullanıyordu ancak telefon numaralarını bize vermiyordu, yeni telefon cihazları çıktığı zaman Taner Ünal alıp kendisine veriyordu. Muzaffer Tekin’e benziyordu ancak Muzaffer Tekin’den daha zayıf yapılıydı. İki tane kızının olduğunu 97 yılında kızlarından biri üniversite de okuyordu. Ancak hangi bölümde bilmiyorum diğer kızı Dikmen’de lise iki de okuyordu. Dikmen Öveçler’de bir apartmanın giriş katında oturuyorlardı. Ben evini de 98 yılı Şubat veya Mart ayında evini taşıyacağından dolayı hamal olarak 3 kişi Taner Ünal’ın arabasıyla götürüp evinin oraya bıraktığım zaman gördüm, ama tam olarak adresin şuanda hatırlamıyorum. il dışına taşınacağını söylemişti, çünkü hamalların sadece yükleme için gerekli olduğunu indirmede gerekli olmadığını söylemişti. Ben bu şahsın gerçek kimliğini ve adresini gazeteci olmama rağmen öğrenemedim dedi. Devamla daha sonra yine bu süreçte bir numara denilen şahısla 97 yılı Ocak ayında aracı benim kullandığım bir halde çok önemli bir görüşmeye gideceğini söyledi, adresi bana önceden söylemeyerek sadece tarif yoluyla Bahçelievler 7. caddenin girişindeki benzin istasyonunda durdurdu. 3-5 dakikalık beklemeden sonra telefonunu içerisindeki sim kartı değiştirip telefon açtı. Bekliyoruz paşam dedikten sonra kapattı, kısa bir zaman sonra yaşça kendisinden daha büyük açık tenli, üzerinde mont, keten pantolon, şeklinde spor giyimli birisi araca yaklaştığında kendisi hızla inip o şahsa kapıyı açtı bende onun hamlesiyle birlikte indim. Kapıları kapatıp tekrar devam ettik. Bana bir numara oraya gitmeden önce yolda bazı şeyleri duymamam, duysam bile aklımda tutmamam gerektiğini söylemişti. Bu konuşma içerisinde benim ulusal basında çok iyi bir yere gelebileceğimi bunun için çok büyük bir destek verebileceğini yapmamış olduğum askerlik mükellefiyetim için bana yardımcı olabileceğini, devletin askeri istihbaratında görevli gibi gösterip dışarıda işleri yürütmemi sağlayabileceğini ve kışlaya gitmeden terhis verebileceğini de söylüyordu. Bana çok güveniyordu, araçla bir Kızılay’a doğru hareket halindeyken paşam diye hitap ettiği bu şahısla yaptığı konuşmaya her ne kadar kulak vermek istemesem de yarattığı gizem kulak misafiri olmama neden oldu. Bir numara dediğimiz şahıs araca binene kadar, daha önce gazetede hazırlamış olduğu bir dosyayı teslim ediyor ve bu dosyanın takunyalıların önüne atıldığında parantezle yani o dönemde iktidarda yer alanların bütün dirençlerinin kırılacağını söylüyordu. Buradan anladık ki biz sadece gazetecilik değil Taner Ünal ve Ahmet Cinali’nin ilişkileriyle o dönem ordunun istihbarat değerlendirme birimi gibi çalışan batı çalışma grubuna da raportörlük yapıyorduk. Bir numaranın görüştüğü şahıs Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya idi.”

Sanık Taner Ünal:”Özür diliyorum, ( bir kelime anlaşılamadı)”



Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Vermiş olduğu dosyayı da ben daha önce okumuştum, içeriğinde o dönemdeki iktidarın mensubu olduğu siyasi partinin il ve ilçe teşkilatlarının bazı faaliyetleri ve Milli Gençlik Vakfı’nın muhtelif il ve ilçelerde yaptığı panel ve sempozyumların tutanakları yer alıyordu. Çoğunlukla Ergün Poyraz imzalı rapor niteliğinde iktidara atfen kaleme alınmış ve irticai faaliyet olarak adlandırılan görüşler yer alıyordu. Ergün Poyraz’ın bazı gazetelerdeki yazıları yer alıyordu. Ayrıca o dönem ulusal ve lokal basında iktidar aleyhinde yapılan haber yorumlar ve söyleşiler yer alıyordu. Bu konuşmalar aracın içinde geçti ben aracı kullanıyordum. Belli bir istikamet belirlenmedi ancak Kızılay Bakanlıklar kavşağına geldiğimizde sola dönmemi istediler döndükten sonra Meşrutiyet Caddesi dönüşünü geçer geçmez aracı durdurup onları indirdim ve ben tekrar Tunus Caddesi’ndeki Türkeli Gazetesi’ndeki ofise gittim. 98 yılında Taner Ünal’ın benimde ortağı olduğum şirketlerde kimi zaman ekonomik kriz baş gösterdi. Fakat bu krizler Ahmet Cinali ve bir numaranın girişimleri ile bertaraf edileceği söylenirdi. Bir numaranın direktifleri doğrultusunda hareket edilmesi durumunda devletten örtülü ödenek parası alınabileceği dile getirilirdi. Ancak örtülü ödenekten para alındığını ben hiç o zaman görmedim. Tanık olmadım sadece sonradan öğrendim. Almanya’dan ismini şuan hatırlamadığım ancak belgesini sunabileceğim bir vakıf kanalıyla 97 yılı Mayıs ayında 10,000 Markın üzerinde bir para yardım adı altında Türkeli Gazetesi ve Taner Ünal’a vakfın İstanbul’daki bir bağlantısı vasıtasıyla gönderilmiş. Ben bizzat Taner Ünal yerine Tamer Ünal yazılı para gönderme belgesi dekontunu gördüm, bir fotokopisi bende mevcut size bunu getireceğim dedi. Devamla yukarıda söylediğim ekonomik kriz süreçlerinde bir numaranın ve Ahmet Cinali’nin de bulunduğu ve Taner Ünal’ın özel olarak götürüldüğü Ayma Otel’deki bazı toplantılarda Veli Küçük’ün özellikle bu sıkıntıların ortadan kaldırmak için dernek ya da vakıf adı altında yapılanmaya gidilmesi gerektiğini ve MHP’de aktif bir şekilde siyaset yapılmasının zorunluluğu olduğunu dile getirdiğine tanık oldum. Ben bu şekilde yapılan 98 yılında Mayıs ayındaki Türkçüler bayramının 3 Mayıs akabinde diğeri de Mayıs ayı sonunda yapılan her iki toplantıya bizzat katıldım, bu toplantıya Veli Küçük, Ahmet Cinali, Taner Ünal, baba diye hitap ettikleri Nusret Demiral ve ismini şuan hatırlamadığım toplantıya 9-10 kişi katılmıştı. Bu toplantıya bir numara katılmıyordu, çünkü o hepsinin üzerinde bir kişiydi herkes onun elini öperdi. Mayıs ayından sonraki haziran ayında da toplantı yapıldı, ancak ben yerine ve kimlerle yapıldığını bilmiyorum. Çünkü kendim katılmadım ben Veli Küçük’ü Taner Ünal ile birlikte 20 den fazla gördüm. Muzaffer Tekin’i de yaklaşık 5-6 defa Taner Ünal’ın yanında toplantılarda gördüm. şunu da açıklamak isterim 2001 yılında Taner Ünal’ın Dikmen caddesi üzerindeki Şeker Bank Şubesi olduğu apartmanın üzerinde yer alan bürosunda Muzaffer Tekin’i daha samimi bir şekilde gördüm bu dikkati mi çekti çünkü öncekilerde resmi duruyordu. Özellikle Taner Ünal’ın bir numara ve diğer emekli asker kökenli kişilerin yanında saygılı bir vaziyette oturur olduğu halde, benim bu gördüğüm görüşme sırasında Taner Ünal’ın, Muzaffer Tekin’e abi diye hitap etmesine rağmen koltukta geriye doğru yaslanmış kolunu diğer koltuğa yaslamış rahat bir şekilde oturup kahkaha ederek sohbet ediyorlardı dedi. Tanığa yukarda isimleri belirttiği Veli Küçük, Muzaffer Tekin ve diğer şahısların Ayma Otel’de kalıp kalmadıkları hususu soruldu cevaben; Benim bildiğim kadarıyla Ayma Oteli’nin sahibi Ahmet Cinali’nin çok yakın dostuydu, toplantılar, gündüz, hafta sonları ve öğleden sonra gündüz yapılıyordu. Genelde otelin lobisinde bir araya geliyorlardı, otelde geceleyip gecelemediklerini bilmiyorum, dedi. 2003 yılın Nisan ayı yine Dikmen’de önceki bürosuna yakın ama ismini tam bilmediğim caddeye paralel bir sokakta kiralamış olduğu dükkanı ofise çevirmiş ve Türkeli Dergisini bu ofiste çıkaracağını söylemişti. Ofisin alt tarafında yer alan depo halinde kapalı alan bir amfiye dönüştürülmüş ve dinleyici ve konuşmacı yerleri sabitlenmişti. Bu mekanda bu oluşuma başvurduklarını ve buna yönelik toplantılar yaptıklarını bana anlatan Taner Ünal bana da benim de bu oluşum içerisinde yer almam gerektiğini oluşumda bir çok paşanın bulunduğunu Hasan Kundakçı Veli Küçük gibi isimlerin yanlarında yer aldığını. Doğu Perinçek’in ve Hikmet Çiçek’in solcu olmasına karşın bu oluşuma destek verdiğini maddi hiçbir sıkıntımın olmayacağını istediğim kadar maaş verebileceklerini söyleyerek katılmam yönünde telkinlerde bulundu, hatta oluşumla ilgili yerine ve zamanını bilmediğim kendisi tarafından bana gösterilen bazı resimlerdeki toplantılarda Hasan Kundakçı ve Veli Küçük’ün de yer aldığını Ahmet Cinali’nin bu ikiliye yakın resimlerinin bulunduğunu bu resimlerde bugün operasyonla ortaya çıkan ve o dönem Taner Ünal’la ilişkisi olan Muzaffer Tekin’in de göründüğünü bizzat gördüm. Ama Taner Ünal’ın bu oluşumda basın danışmanlığı diye tanımladığı görev istemini reddettim, reddederken bunun illegal bir yapı olduğunu düşüncesinde değildim ama Taner Ünal’ın da çok tekin olduğunu düşünmüyordum, dedi. Taner Ünal’ın benim ilişkilerimi girdap ve Ergenekon operasyonlarıyla ortaya çıkan bulguları bir araya getirdiğimde bir üst yapılanma olan Ergenekon örgütünün alt kollarından Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi ile bu yapının içinde bulunduğunu düşünüyorum. Çünkü, Taner Ünal’ı bu şekilde bir yapılanmaya gitmesi için etkileyenler sadece Ahmet Cinali ve Veli Küçük değil, ordu içerisinde görev aldığını bildiğim ancak isimlerini anımsayamadığım bir çok subay ve astsubay vardı. Ayrıca Taner Ünal gazetede çalışan gazeteci kimliğine sahip bazı isimlerin bulunduğunu toplantılarda 12 Eylül 80 askeri müdahalesine zemin oluşturan terör ve anarşi ortamını sık sık anlatır ve Adana Çukurova Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğrencisiyken bir çok eyleme katıldığını iştahla dile getirirdi. Hatta bir paranoya gibi ortaya çıkan ve dönemin emniyet müdürlerinden Cevat Yurdakul’u ortadan kaldıran suikastın hazırlanmasında yer aldığını iddia ederdi bunun kendi anlatımlarıyla dile getirdiği ve ticaret hayatında benimde ortak olduğum ve alacaklılara yönelik saldırgan tutumuyla ofisine icracılarla birlikte gelen polislerin üzerine bilgisayar ekranını fırlatan öfkesini gördükten sonra Ergenekon’un illegal eylemlerini gerçekleştiren kolları içerisinde yer aldığına kanaat getirebiliyorum. Ben Taner Ünal ile yaklaşık 5 yıl birlikte çalıştım ancak 98 yılı Kasım ayında ortak olarak inşaatını yürüttüğümüz bir kooperatiften doğan alacakları düzenli tahsil edemediğimiz için inşaat ile benim keşide ettiğim çekler savcılıklara intikal etti. Bu intikal sonucunda ben çek bedelleri ödenmeyince hapis cezası aldım ve bu cezayı 99 ya da 2000 yılında Ankara Şereflikoçhisar Cezaevinde karşılıksız çek keşide etme suçundan, yaklaşıp 6 ay hapis yatarak çektim. Bunun sonucunda Taner Ünal ile irtibatım da kopmuştu. Cezaevinden çıktıktan sonra ailem ona fiil bir saldırı yapacağım düşüncesine kapılmış olacak ki aynı akşam beni Ankara’dan Antep’e götürdü. Ancak Gaziantep’te ancak bir yıla yakın kalabildim ve Ankara’ya tekrar döndüm bu sırada Taner Ünal’la ortak tanıdığımız olan ve girdap operasyonu kapsamında tutuklanan Yasin Alparslan ile karşılaştım Yasin bana Taner Ünal’ın mutlaka görüşmek istediğini uzan zamandan beri arayıp bulamadığını aktardı. Bende onu görmek istemediğimi benim hayatımı mahvettiğini söyledim çünkü, o çeklerden bazıları hala ödenmemişti. Ceza davaları çıkarılan afla ortadan kalmıştı ancak alacaklara karşı vicdan rahatsızlığı çekiyordum. Yasin’e bunları anlatınca o da bana Taner Ünal’in ekonomik olarak rahatladığını onun için nerede ne varsa ödemek istediğini ve benimle bu mahalde de görüşmek istediğini söyledi. Bunun üzerine bir umut onun ofisine gittim ve o tarihten sonra Taner Ünal’la Kızılay’daki Fevzi Çakmak 1. sokakta yer alan ofisi ve yukarıda sözünü ettiğim Dikmen’deki ofisine müteakip kereler görüştüm bu görüşmelerimde Taner Ünal’ın bir yapılanma içerisinde olduğuna tanık oldum ancak ben sıradan bir vakıf ya da dernek çalışması sanmıştım ancak Ergenekon ve girdap operasyonlarından sonra anlaşılıyor ki oluşum sıradan değilmiş dedi ve başka konulara geçiyor ondan sonra.”

Sanık Taner Ünal:”Efendim bir hususu arz etmek istiyorum bakın, şimdi burada 100 tane gerçek dışı iddia var, keşke bu şahıs tanık olarak karşımıza çıksaydı da bu yalanları biz yüzüne haykırsaydık. Beni en çok üzen bir kişi gelipte.”


Yüklə 0,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin