Rab İsa’nın da durumu böyleydi. Kutsanmış olmasına karşın hüküm sürmüyordu. Öğrencilerinin giderken başakları toplamak zorunda kalmış olmaları gerçeği, İsrail’de her şeyin doğru olmadığını gösterdi. Bizzat Ferisiler İsa’yı ve öğrencilerini eleştirme yerine onlara konukseverlik göstermeliydiler.
Davut, adak ekmeğini yiyerek Yasa’yı çiğnemişse de, Tanrı tarafından azar-lanmadı. Benzer durumda olan öğrenciler, ihtiyarların geleneklerinden başka bir şeyi çiğnememiş olduklarından, kesinlikle suçlu değildiler.
İ. Hizmetkar Sept Gününde İyileştiriyor (3:1-6)
3:1-2 Sept günü denenmeye yol açan başka bir dava daha ortaya çıktı. İsa yine
havraya girdiğinde,
eli sakat bir adamla karşılaştı. Bu, şu soruya neden oldu: “İsa onu Sept gününde
iyileştirecek miydi?” Eğer iyileştirseydi, Feri-silerin O’na karşı bir davaları olacaktı, en azından öyle sandılar. İkiyüzlülük-lerini ve samimiyetsizliklerini bir düşünün. Bu adama yardım etmek için her-hangi bir şey yapamıyorlardı ve yapabilecek olana da güceniyorlardı. Yaşam Rabbini suçlayacak bir zemin arıyorlardı. Eğer Sept günü iyileştirseydi, bir kurt sürüsünü öldürür gibi koşuşturacaklardı.
3:3-4 Rab adama, “
ortaya çık” dedi. Bekleyişle dolu bir hava vardı.
Sonra Ferisilere, “
Kutsal Yasa’ya göre Sept günü iyilik yapmak mı doğru, kötülük yapmak mı? Can kurtarmak mı doğru, öldürmek mi?” diye sordu. Sorusu Ferisilerin kötülüğünü açığa vurdu. O’nun Sept günü iyileştirme mucizesi yap-masının yanlış olduğunu, ama O’nu yok etmeyi planlamanın kendileri için yan-lış olmadığını düşündüler!
3:5 Karşılık vermemelerine şaşmamak gerek! Utançla dolu bir sessizlikten sonra Kurtarıcı, adama, “
elini uzat!” diye buyurdu. Adam elini uzatırken, tüm güç geri döndü, el normal şeklini aldı ve kırışıklıklar kayboldu.
3:6 Bu
Ferisilerin dayanma gücünü aşıyordu.
Dışarı çıktılar, ezeli düşmanları olan
Hirodes yanlılarıyla temas kurdular ve İsa’yı yok etmek için onlarla
görüşmeye başladılar. Hâlâ Sept günüydü. Hirodes, Vaftizci Yahya’nın ölümüne sebep olmuştu. Belki onun adamları İsa’yı öldürme konusunda da eşit derecede başarılı olurdu. Ferisilerin umudu buydu!
J. Büyük Kalabalıklar İsa’ya Akın Ediyor (3:7-12)
3:7-10 Havradan çıktıktan sonra
İsa Celile
gölünün kıyısına çekildi. Bu göl Kutsal Kitap’ta sık sık diğer ulusları simgeler. Bu davranışı, Yahudilerden diğer uluslara dönüşünü resmedebilir. Yalnızca Celile’den değil, uzak yerlerden de gelen
büyük bir kalabalık toplandı. Kalabalık
o kadar büyüktü ki, İsa, iyileşmek için gelen kalabalığın arasında sıkışıp kalmamak için küçük bir kayığın hazır bulundurulmasını istedi.
3:11-12 Kalabalığın içindeki
kötü ruhlar O’na,
“Sen Tanrı’nın Oğlusun!” diye bağırdıklarında, onları bunu söylememeleri için
sıkı sıkıya uyardı. Daha önce öğrendiğimiz gibi, kötü ruhların tanıklığını kabul etmeyecekti. Tanrı’nın Oğlu olduğunu yadsımadı, ama böyle bir açıklamanın zamanını ve biçimini kontrol etmeyi tercih etti. İsa’nın iyileştirmek için gücü vardı, ama O’nun mucizeleri yalnızca yardım için gelenlerin üzerinde gerçekleşti. Kurtuluş için de bu geçerlidir. O’nun gücü herkesi
kurtarmak için yeterlidir, ama yalnızca O’na güvenenler için etkilidir.
Kurtarıcı’nın hizmetinden, gereksinimin bir çağrı oluşturmadığını öğreniyoruz. Her yerde gereksinim vardı. İsa, nerede ve ne zaman hizmet etme konusunda Baba Tanrı’dan gelen bilgiye bağımlıydı. Biz de böyle olmalıyız.
Dostları ilə paylaş: