MEDYA VE DİN
RADYO İLETİŞİMİ VE GÖZYAŞI FM ÖRNEĞİ
Mehmet AKGÜL
ÖZET
Eğer Türkiye’de geleneksel dini hayatın değişip değişmediği hakkında bir soru sorulursa, bu sorunun cevabı kesinlikle ‘evet’ olacaktır. Ayrıca, bugün Türkiye’de dini hayattaki değişim düzeyinin oldukça hızlı olduğunu da belirtmek gerekmektedir. İletişim teknolojisinin ulaştığı düzey ve ortaya çıkardığı sonuçlar göz önüne alındığında, Türk toplumunda dini değişim sürecinin yeni ve farklı bir ivme kazandığını iddia edebiliriz. Özellikle, 1993 sonrasında özel tv kanalları ve radyo istasyonlarının gittikçe çoğalmasıyla birlikte, Türkiye’de dini hayatın değişim süreci dikey ve yatay olarak yeni bir boyut kazanmıştır. Bu çalışma, Konya’da dini dergicilik ve radyo yayıncılığı yapan, yazılı, sesli veya görsel çeşitli dini-tiyatral gösteri ve yayınları farklı iletişim araçlarıyla halka ulaştıran Gözyaşı FM olgusu üzerinde yoğunlaşarak dini hayatta gözlenen değişimi çok yönlü tespit edebilmek amacıyla yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kitle İletişimi, Radyo, Bilgi Aktarımı, Din, Dini Değişim
MEDIA AND RELIGION:
THE RADIO TRANSMITTING AND THE SAMPLE OF GÖZYAŞI FM
ABSTRACT
If one raises the question whether or not there is really a change in the sphere of traditional Turkish religious life, the answer will be “yes.” In addition, one needs to point to the fact that the mode of the change in religious life has radically changed as well. We believe that such a transformation in the context of Turkish society has come into a new phase mainly as a consequence of the ground-breaking developments in the technology of mass media. The recent radical increase in the number of private TV and radio stations gave a considerable momentum to the breadth and depth of the change in religious life in the years following 1993. So we will attempt to examine the above change focusing on the case of Gözyaşı FM, which has a series of activities such as holding occasions, issuing magazines and, more importantly, producing video-tapes and cassets, located in the city of Konya,Turkey.
Key Words: Mass Media, Radio, Information, Religion, Religious Change.
GİRİŞ:
İletişim araçlarının gelişimi ve din ile etkileşim süreci oldukça tartışmalı bir geçmişe sahiptir. İletişim teknolojisinin tarihsel gelişme hızı, özellikle bugün ulaştığı düzey göz önüne alınınca, sorun tahminlerimizin çok üstünde bir önem ve derinliğe sahiptir. Birkaç asırdan beri bilgi aktarım araçlarında dünya ölçeğinde bir devrimin yaşandığı söylenebilir. Başlangıçta yavaş seyir takip eden medya etkisi, şimdilerde kendine özgü dinamiklerle yeni bir hız ve ivme kazanmıştır. Batı dünyasının 16.yüzyılda şaşırtıcı bir şekilde erken tanıştığı ‘basım’ teknolojisi, telgraf, radyo, televizyon, video kayıt cihazları ve internet gibi yeni elektronik medya teknolojisiyle farklı boyutlara ulaşarak toplumsal hayatı her an yeniden biçimlendirme etki ve gücüne sahip kitle iletişim araçları’na dönüşmüştür.
Kitle iletişim araçları -gazete, kitap, süreli yayınlar, radyo, televizyon, bilgisayar ve diğer iletişim araçları- insanlar tarafından yaygın olarak kullanılmakla birlikte, din bağlamında bunların taşıdığı potansiyel etki konusunda her dönemde çeşitli çekinceler ileri sürülmektedir. Çünkü din ve değişim sorunu tarihin en çetrefil tartışma alanlarından birini oluşturmaktadır. Örneğin, Papa VI. Alexander matbaaya karşı tavır alarak, matbaanın Tanrı inancını zayıflatacağını iddia etmişti. Sorunun uzun bir geçmişe sahip olması ve her dönemde benzer tepkilerin dile getirilmesi, dinlerin değişim süreçleri karşısında ürettiği tepkileri basit bir ‘karşı duruş’ olarak değerlendirmenin yanlış ve eksikliğini göstermektedir. Çünkü dinlerin verdiği tepkilerin sürekliliği, sorunun ‘derin’ bir sebebe dayandığını ima etmektedir. Nitekim tarihte görülen dini farklılaşmalar bir anlamda ‘iletişim’ aracılığı ve farklılaşmasıyla gerçekleşmiştir denebilir. Bu noktada din ve değişim sorunu iki yönlü bir boyut kazanmaktadır. Bir yönüyle, her dini yapı ve kurum çeşitli değişim süreçlerine ve bu süreci ateşleyen gelişmelere karşı durarak çeşitli tepkiler geliştirirken; diğer yönüyle, her değişim süreci yeni bir din anlayışı ve formu meydana getirmektedir. Avrupa ve Amerika’da Protestanlık, geleneksel Katolik mezhebine karşı, medya araçlarındaki gelişimin de aralarında bulunduğu pek çok sürecin ortaya çıkardığı yeni bir dini yapı ve anlayışı temsil etmektedir. İnsanlık tarihinde bu tip gelişmelere oldukça sık rastlanılmaktadır.
Diğer taraftan, modern dünyada, dinlerin temsil ettiği inanç ve değerler ile yaşama pratiği arasında süregelen çatışma ve gerilimin de –din ve sekülerizm sorunu bağlamında- varlığını koruduğunu ilave etmemiz gerekmektedir. Bu bağlamda, çalışmanın kapsamını yaşanmakta olan medya ve din odaklı uzun zamanlı sorunların radyo iletişimi boyutu oluşturmaktadır.
Geçmiş dönemlerde olduğu gibi, günümüzde de modernliğin ve kitle iletişim araçlarının dini ve ahlaki değerleri erozyona uğrattığı tezi, çeşitli bilimsel ve dinsel çevrelerce çok yönlü olarak tartışılmaktadır(Roszak,1995;Tomlinson,2004). Örneğin, XVI. yüzyıldaki Papa Alexandre’ın matbaa karsında koyduğu tepkinin bir benzeri, on dokuzuncu yüzyılın başlarında sadece Türk modernleşme sürecinde değil, Avrupa ve Amerika’da da görülmüş; Katolik ve Protestan rahipler, Hıristiyanlık değerlerini tahrip edici etkileri nedeniyle, iletişim araçları ve ürünlerini -roman, film ve sinema- alkol ve tütünle aynı kategoriye koymuşlardır. Benzer şekilde, radyo ve televizyon yayınları da, dinleyici yahut izleyicilerin zihinlerini kontrol etme gücüne sahip olduğu(Işık,2000;117), insan düşüncesi ve davranışlarını istenmedik şekilde etkilediği iddiasıyla gerek dini grup ve kurumlar, gerekse çeşitli toplumsal gruplar tarafından eleştirilmeye başlanmıştır.
Özellikle Amerika’da, “Sorumlu Televizyon için Hıristiyan Liderler” ve “Aile Araştırmaları Konseyi” gibi bazı sivil örgütler Hollywood ve medya endüstrisinin ‘dini ve ailevi değerleri” koruma konusunda duyarsız kalmasına karşı tepki göstermektedir. Ayrıca sorun, sosyal-bilimsel çevrelerce de, örneğin Medved’in(1992) “Hollywood Amerika’ya Karşı” ve Carter’ın(1993) “İnançsızlık Kültürü” gibi çalışmalarında ele alınmakta, medyanın dini değerleri önemsizleştirdiği ve tahrip ettiği şeklinde oluşmakta olan kamuoyuna destek verdikleri görülmektedir(Işık,2000;117). Diğer taraftan dini grup ve kurumlar da, din-dışı medya araçlarına karşı, dini inanç ve bilgi otoritelerini korumak ve yaymak için karşı medya kullanımı mantığını geliştirmişler; din ve medya arasında varolan ve aşılamayan soruna, bir de ‘medya dindarlığı’ gibi yeni bir tartışma alanı ilave etmişlerdir. Bu çalışmada ‘medya dindarlığı’ bağlamında, radyo iletişimi ve dindarlığı sorunu tartışılacağı için, dini yayınlar yapan radyo istasyonlarının bir iletişim aracı olarak kullanımının tarihine bir göz atmamız gerekmektedir.
Amerika’da devlet radyolarının periyodik dini yayınları yanında, ilk dini radyo istasyonu 1921 yılında (Pittsburgh’s Radio Station) yerel bir kilisenin kontrolünde (Gaddy,1984;189); ikincisi ise 1944 yılında (National Religious Broadcasters) özgürlükçü Hıristiyan mezheplerine karşı kurulmuştur(Russo,1995;6:Gen.bil.için bkz:Hangen,199). Avrupa’da ise Vatikan Radyosu 1931’de, Mussolini’nin izniyle sadece kendi dini doktrinini anlatmak için yayına başlamıştır((Matelski ve Lynch,1997;xvii). Türkiye’de ise radyoda yapılan ilk dini yayın 1932 yılı ramazan ayı, kadir gecesinde Ayasofya Cami’inden naklen yayınlanan mevlid programıdır. Bu yayın Ayasofya Cami’inden Dolmabahçe Sarayı’na M. Kemal Atatürk’ün emriyle yapılmıştır(Okur,1962;21). Bu özel yayın paranteze alınacak olursa, Türkiye’de radyo yayınları içinde dini program ve konulara yer veren yayınlara Türk modernleşmesinin o yıllardaki göstergeleri açısından 1950’li yıllara kadar rastlanmaz. Resmi devlet radyosunun dışında, dini yayın yapan özel radyolara ise 1993 yılının sonlarına doğru tanık olunacaktır.
Yerel ve evrensel süreçlerin katkısıyla oluşan piyasa şartları ve demokratik ortam Türk modernleşmesinin din karşısındaki tavrını da yumuşatmış; değişen şartlar yeni dini grupların ve dini/popüler kültürün artışına zemin hazırlamıştır. Bu durum, devletin tekelinde ya da ticari amaçlı kurulan radyo istasyonları yanında, kendi öğretilerini korumak, geliştirmek veya yaymak için kurulan dini radyo istasyonlarının sayı ve çeşidinin çoğalmasını sağlamıştır.1994 yılı verilerine göre Amerika’da 1556 dini radyo istasyonu, 274 dini televizyon kanalı mevcuttur(Free İnquiry,1994;144). Bugün itibariyle bütün dünyada din ve toplum ilişkisinin ulaştığı düzey göz önüne alınırsa, mevcut rakamların azalmak yerine daha da artmış olacağını söylemek bir kehanet sayılmasa gerektir. Hatta bütün dünya da, dini medya kurumlarının kendi özel alanlarında olduğu kadar, ekonomi, politika ve medya yönetimi alanında da oldukça etkili bir güç konumuna ulaştıkları bilinmektedir(Russo,1995;6).
Neredeyse Batılı ülkelerle eş zamanlı olarak 1927 yılında yayına başlayan Türkiye Radyoları(Gen.bilgi için bkz:Oskay,1978;13-20;Yengin,2002;211; Aziz,2002;212-213) programları içinde ‘manevi yayınlar’ adı altında yapılan yayınların oranı, sözlü yayınların içinde1950 yılına kadar, % 0.4’lük bir yer tutmaktadır(Kocabaşoğlu,1980;316). Özel radyo girişiminde bulunacak sivil güç ve imkana sahip olmayan Türkiye’de, devlet radyosunun yayın saatleri ve içeriğinde radikal modernleşme projesine uygun olarak 1950 yılına kadar ‘dini yayınlara’ hiç yer verilmemiştir. 1950’li yıllarda DP iktidarının, radyo yayınlarını kontrol ederek ve yayınların içeriğini değiştirmesiyle birlikte siyasi ve sosyal alanda halkın dini ve kültürel olarak dışlanmışlığını ortadan kaldırmaya ve radyoda dini ve kültürel yayınları artırmaya başlaması, Türkiye’de halkın sosyal, kültürel ve demokratik açından güçlenmesinin önünü açtığı kadar, dini özgürlükler ve yayın alanının da genişlemesini sağlamıştır(Kaçmazoğlu,1988;9).
DP’nin iktidara gelir gelmez yaptığı icraatlar arasında ezanın yeniden Arapça okunmasını ve radyoda dini yayınların arttırılmasını sağlaması, Türk toplumu için önemli bir değişim sürecini oluşturur. Bu süreç içinde Ankara Radyosu’nda ilk dini yayına, 18 Ağustos 1950 tarihinden itibaren Cuma sabahları Kur’an okunmasıyla başlanmıştır. Bir süre sonra ise, ‘Dini ve Ahlaki Musahabeler’ adıyla akşam kuşağında 10 dakika süreli bir programa yer verilmiş, 1954 yılına gelindiğinde bu programlar haftada üç güne (salı, perşembe, cumartesi) çıkarılmıştır.1950’nin ikinci yarısında ise, kandil günlerinde mevlit yayınına ve ramazan ayında iftar programına başlanılmış, 1960 yılı ramazan ayında ise sahur programları da yayına alınmıştır(Kocabaşoğlu,1980;316-317:Özden,1997;14).
1950’li yıllardan itibaren, Türkiye’de siyasal anlamda demokratikleşme süreci, diğer toplumsal süreçlerle iç içe gelişerek toplumun ‘dini özgürlük’ talebi ve alanını genişletmiş, basın-yayın araçlarında da bu taleplerin karşılanması esas alınmıştır. 1946’dan bu yana demokrasi ve özgürlükler alanındaki gelişme ve genişlemeye bağlı olarak, gerek yazılı gerekse işitsel ve görsel olarak dini yayınlar miktar, içerik ve süre olarak artarak 1980’li yıllara kadar ulaşmıştır.
1983 sonrasında iç ve dış dünyada yaşanan gelişmelerin eşlik ettiği ve Özal iktidarının hayata geçirdiği serbest piyasa, demokratikleşme, düşünce ve inanç özgürlüğü gibi sosyal, iktisadi ve demokratik değer ve uygulamalar, medya alanında önemli açılımları beraberinde getirmiştir. Bu dönemde genel olarak basın, radyo ve televizyon yayıncılığı alanında değişim ve arayışların ana nedeni, toplumda sosyo-ekonomik süreçlerin ve demokratik gelişmenin eşliğinde yayınlarda çoğulculuğu sağlamaktır. Düşünce ve inançları yayma, etkin bir biçimde kamuoyu oluşturma özgürlüğü bağlamında, farklı toplumsal kesimler medya ve yayın stratejilerini, programların içerik, nitelik ve formatını çoğul bir ortamda tartışmaya açmışlardır(Şahin ve Aksoy,1993;31;Seraslan,2001;77).
Yoğun tartışmaların yaşandığı 1990’lı yılların başlarında, Türkiye’de radyo ve televizyon yayıncılığındaki monolitik yapı kırılmış, 1992’nin sonlarına ulaşıldığında özel radyo istasyonu ve televizyon kanalı açma istekleri yoğunlaşmaya başlamıştır. Türkiye’de ilk özel radyo yayıncılığı 1992 yılında Kent FM’in yayın hayatına katılmasıyla başlamış, daha sonraları ülke genelinde özel radyo istasyonları çoğalmıştır(Seraslan,2001;78). Türkiye’de özel ve dini içerikli yayınlar yapan medya geleneği 1993’den sonra TGRT ile başlamış(Şahin ve Aksoy,1993;33:Yengin,2002;166), sonraki tarihlerde programlarında ‘dini içerikli yayınlara’ yer veren veya ‘salt dini yayın’ yapan radyo istasyonları ulusal ya da yerel ölçekte artış kaydetmiştir.
Türkiye’de radyo-televizyonda dini yayın geleneği Batılı ülkelerden çok farklı bir tarihsel süreç ve seyir izlemiştir. Batı’da kilise veya diğer sivil kurumların müstakil istasyonlara ve yayın hakkına sahip olması radyonun tarihi ile eş zamanlı bir gelişim sürecine sahip iken, ülkemizde özel radyoların kuruluşu 1990’lı yıllara kadar pek mümkün olmamıştır. Sadece resmi yayınlar içinde ‘manevi’ ya da ‘sözlü/kültürel yayınlar’ adı altında dini bilgi ve kültüre atıfta bulunan yayınlara az çok yer verilmiştir(Bkz:Kocabaşoğlu,1980;316).
Bugün ise, toplumsal gelişmeye bağlı olarak, çeşitli sivil/ticari ve dini gruplar, iletişim araçlarını bütün çeşitleriyle -kitap, gazete, dergi, radyo, televizyon ve internet gibi- ‘dinin hizmetine’ sunmuş görünmektedir. Ancak mevcut dini yayınların niteliği, modernleşme sürecinin sarsıntıları ve medya formatının etkisiyle, geleneksel dini bilgi, anlayış ve otoriteden kopuşu sergilemesi bir yana, dinin popüler ve çoğul dindarlık formları içinde sunulması sebebiyle dini geleneği ve kamuoyunu bir nevi karmaşa içine itmektedir. Özellikle medya programları yoluyla aktarılan dini bilginin sıhhati ve doğruluğunu denetleyecek dini bir kurum ve otoritenin olmayışı ve medya formatının etkisi yüzünden dinin ve dini yayınların içeriğini tartışılır kılmaktadır. Bu durum aynı zamanda toplumsal bir sorun olma niteliğini de taşımakla birlikte, laiklik ve din tartışmalarının yarattığı toplumsal daralma nedeniyle, bilimsel çevrelerde medya ve din sorunu henüz yeterince dikkat çekici görülmemekte ve çok yönlü olarak ele alınıp incelenmemektedir. Bu yüzden bu çalışma radyo iletişimi ve formatının ortaya çıkardığı yeni dini mesaj iletimi, aracılar ve oluşmakta olan radyo dindarlığı formu üzerinde yoğunlaşmaktadır(Krş:Azak;2000;92-109).
Araştırma konumuzu oluşturan Gözyaşı FM, 1990 sonrası medya alanında yaşanan gelişmelerin eşliğinde Konya’da, 24 Mart 1996 tarihinde FM bandı 102,9 frekansından yayına başlayan yerel/özel bir dini radyodur. Bütün programlarını dini bir içerik ve formatta sunan Gözyaşı FM’in başarı grafiği yıllara göre gittikçe yükselmektedir. Ulusal/yerel radyo ve televizyonların Konya’da izlenme ve dinlenme oranlarını belirlemek için yapılan bir araştırmada, Gözyaşı FM’in diğer yerel ve ulusal radyolara oranla % 37,5 gibi yüksek bir dinleyici kitlesine sahip olduğu tespit edilmiştir (ACNielsen.Zet,1999;29). Son yıllarda radyo ve televizyon yayınlarında gittikçe artan dini içerikli program ve yayınlar ile toplum katmanlarında mevcut olan talep ve ilginin birbirini beslediği düşünülürse, ‘dini radyo’ gibi yeni bir sosyal ve dini fenomenin medya ve din ilişkisi bağlamında incelenmesi oldukça önemli gözükmektedir.
Batılı ülkelerde dini yayın yapan radyo ve televizyonların tarihi oldukça gerilere giderken, ülkemizde dini yayın yapan radyo ve televizyon istasyonlarının tarihi oldukça yenidir. Bu bağlamda dini radyo ve televizyon yayını fenomeni, iletişim dünyasında meydana getirdiği farklılık ve etkilerle, çeşitli yönleriyle ele alınması ve incelenmesi, araştırılması gereken bir konudur. Bu konunun sosyal bilimsel düzlemde ele alınmasını zorunlu kılan nedenlerden ilki, Gözyaşı FM’in Konya ve çevresinde ulaştığı dinlenme oranı; ikincisi ise, çok yüksek düzeyde dinleyici ilgisi çeken programların içeriğidir. Üçüncü neden ise, böyle bir radyonun meydana getirdiği sosyolojik ve dini etki boyutudur.
Bir medya kuruluşu olarak Gözyaşı FM, 1987 yılında Gözyaşı Dergisi’yle medya hayatına adım atmış, bugüne kadar çeşitli aralıklarla 39 sayı çıkararak ismini bir marka haline getirmiştir. Derginin yanı sıra, dini-edebi hikaye ve denemeler gibi eğitici, öğretici kitaplar yayınlamıştır. Dergi, kitap ve radyo yayını faaliyetine ilave olarak yurt içi ve dışında “Gözyaşı Geceleri’ adı altında 1400’ün üzerinde görsel-dramatik sanatsal etkinlikler düzenlemiştir. Ayrıca Gözyaşı Geceleri’nin tanıtıldığı ve satışa sunulduğu pek çok video kaset, CD, ilahi ve şiir kasetleri piyasaya sürülmüştür. Böylelikle Gözyaşı A.Ş, dini-ticari bir işletme hüviyeti içinde medya faaliyetlerini genişleterek günümüze kadar sürdürmüştür. 8 Ağustos 2004’de, kuruluşunun on sekizinci yılını, Konya’da bir ilk olan Gözyaşı Sanat Merkezi’nin açılışıyla kutlayan Gözyaşı AŞ’nin sahibi Haşim Akten, sürdürdükleri yazılı, işitsel ve görsel dini iletişim etkinliklerine önümüzdeki yıllarda film ve sinema gibi sanatsal alanları da ilave ederek, mesajlarını daha geniş kitlelere ulaştırmayı hedeflediklerini ifade etmiştir. On sekiz yıllık geçmişine bakılınca, Gözyaşı A.Ş dini bir medya kuruluşu olarak faaliyet alanlarını genişleterek sürdüreceğe benzemektedir. Çünkü Gözyaşı A.Ş’nin iletişim etkinlikleri -ve dolayısıyla ticari faaliyetleri-, Haşim Akten’in şahsında ifadesini bulan ve modernliğin karşılamakta yetersiz kaldığı değerler alanını dini-mistik bir mesajlarla doldurmaya çalışmakta ve kendine özgü bir dini iletişim etkinliği/tebliğ türü sunmaktadır. Allah’tan korkmak, İslam ahlakına sahip olmak ve dini vazifeleri yerine getirmek şeklinde özetlenebilecek yayınlar, bugünün tüketim yönelimli sosyal kişiliğinin dışında yeni bir anlam arayışını çağrıştırmaktadır. Bilindiği gibi, iletişim teknolojileri, kültürleri besleyen geniş çaplı ve karşılıklı etkilere sahiptir. Geçmişte yapılan pek çok araştırmada, iletişim sitemlerinin kavramsal uygulamalarla, insan ilişkileri ve etkileşimiyle, eğitim sistemleri, eğlence, iş, ticaret, kültürler arası etkiler, güç düzenlemeleri ve politik sistemlerle nasıl ilişkili olduğu gösterilmiştir (Bkz:Soukup,Buckley ve Robinson,2001). Modern iletişim sistemleri ve uygulamalarının şaşırtıcı bir şekilde dini inanç, ibadet ve toplumsallık üzerinde de oldukça etkili olduğu ve çağımızın dindarlık formlarını belirleyici hale geldiği iddia edilebilir. Bu bağlamda Gözyaşı A.Ş’nin diğer faaliyet alanları ve Gözyaşı FM’in yayınları internet üzerinden dünyanın her yerinden izlenebilir durumdadır.1
DİNİ RADYO İLETİŞİMİ VE DİNİ DEĞİŞİM
Günümüz ölçeğinde geleneksel cemaat/toplum yapılarının parçalanması sonucu kitle kültürünün bir parçası haline dönüşen bireylerin, kitle iletişim araçlarının bilgi formatları aracılığıyla kendisini yeniden gerçeklemeye çalıştıkları gözlemlenmektedir. Bu çalışmanın amacı, birbiriyle organik bağları olmayan modern bir kentin bireylerini, dini radyo formatıyla oluşturduğu dinleyici kitlesini, bir çeşit dini grup şeklinde biçimlendiren Gözyaşı FM’in ‘dini bir dünya görüşü geliştirmede’(Berger,1967;Cornwall,1989,572-573) ve grupsal bir davranış oluşturmadaki etkisini ölçmeye çalışmak olacaktır. Çünkü geleneksel cemaat ve grup dinamiklerinin aksine, grup algısı ve davranışı açısından ‘bir gruba ait olmanın bireyi nasıl etkilemekte olduğu ve grubun bir bütün olarak nasıl işlediği’(Freedman ve diğerleri,1993,501) sorusu yeni cevaplar beklemektedir. Modern toplumsal öngörülere göre, grup ve grup aidiyetinin din-dışı formlarda, rasyonel-toplumsal kurumlar aracılığıyla oluşması beklenirken, dinin kitle iletişim araçları formatıyla modern/popüler formlarla kendini yeniden üretmedeki başarısı hemen herkesi özellikle sosyal bilimcileri yeniden düşünmeye ve klasik öngörüleri yeniden gözden geçirmeye sevk etmektedir.
Bilindiği gibi sekülerleşme teorisi, önemli olduğu kadar, tartışmalı bir konudur da (Roberts,1995;337-359:Yamane;1997). Genel olarak sekülerleşme teorisi bilim, akılcılık, kurumsal farklılaşma ve teknolojik ilerlemenin birleşerek sosyal hayatta etkin bir konuma sahip olan dinin etkilerini zayıflatmakta olduğunu, hatta zayıflatacağını ileri sürer. Ancak din ve toplumsal hayat arasındaki etkileşim sürecinin ulaştığı boyut göz önüne alındığında, dinin toplumsal hayatta görünmez olmak bir yana, gittikçe güç kazandığına dair yeni deliller sunmaktadır. Hatta, R.Stark ve L.R.Iannacone(1994;249), dini hayattaki canlılığın ampirik göstergelerinin sekülerleşme teorisinin tezlerini yanlışlamakta olduğunu iddia etmektedir. Sekülerleşme tartışmalarına katılanlardan biri olan kültür sosyologu Robert Wuthnow(1989;15), “dinin sosyal çevreyi çok geniş ve derinden etkilediğini” söylemektedir. Bu durumda, organize din sorunu görmezden gelinerek sosyal hayatta olup bitenlere tepki göstermek yerine, dini inanç, pratikler veya sembolizmin sadece özel bir alanla sınırlı olmadığını, aksine kitle iletişim araçlarının da içinde bulunduğu pek çok sosyal bağlam içinde yer alabileceğini (Maguire ve Weatherby,1998;172), karşılıklı etkileşim içinde olabileceğini kestirebilmemiz gerekmektedir. Araştırma konumuz olan “medya dindarlığı” organize dinin karşımızı çıkardığı modern bir fenomendir.Gerçekten pek çok sosyal bilimcinin gözlemlediği gibi, “modern ampirik dünya görüşü mucizevi-metafizik özellikler taşıyan dini dünya görüşü2 ile yer değiştirmektedir”(Roberts,1995;337). Günümüzde yer değiştirmekte olan dünya görüşünün ana beslenme kaynağını, büyük ölçüde dinler ya da yarı dini doktrinler teşkil etmektedir.1970’lerin sosyolojik yaklaşımları ışığında bu tip dini yöneliş ve yer değiştirmenin milenyumun sonlarında modern toplumsal kültürün bir parçası olabileceğini kim söyleyebilirdi?
Bu bağlamda Türkiye özelinde de, dini kültürün hızla değişmekte olduğu gözlemlenmektedir. Özellikle, kitle iletişim araçlarının değişim sürecine katkısı düşünüldüğünde, gündelik hayattaki değişimden dini hayatın da aşırı derecede etkilendiği, hatta iletişim araçları dolayımlı gelişmelerle, ‘dinin kendi doğası’nın bile değiştiği söylenebilir. Bu çalışmada, medya ve din ilişkisi, karşılıklı etkileşim süreci ve medya kültürü içinde şekillenen dini bilgi iletiminin dini inanç, pratik ve kültürde meydana getirdiği değişim ve ortaya çıkardığı sonuçlar tartışılmaktadır.
Yeni iletişim teknolojilerinin gelişmesi, diğer pek çok toplumsal kurumu değiştirdiği veya değişmeye zorladığı gibi, geleneksel dini hayatı da –gerek dinin modern yapıların kenarında ürettiği varolma tarzı, gerekse dinin modern süreçlerle birlikte kendini yeniden üretmeye çalıştığı formuyla- derinden etkilemektedir. İletişim teknolojisinin dini hayat üzerindeki etkilerini anlamak için dini geleneğe biraz alışılmadık bir perspektifle bakmak gerekir. Dini geleneğin ne olduğuna dair kapsamlı bir tanım getirecek olursak, dini gelenek;“ inancın, dine göre biçimlenmiş davranışın, yazılı ve sözlü kayıtların, törensel gösteri-ritüellerin ve ibadetlerin, dini ideal ve anlamları görsel olarak temsil eden resim ve sembollerin, kısaca insan hafızasında iz bırakan ve her alanda ifadesini bulan şeyleri içine alan” (Lawrens ve Wadley,1995:1) bir yapıdır. Bu anlamda her hangi bir dini gelenek, ‘bilgi’yi koruyan ve aktaran bir “sistem” olarak da görülebilir. Dini bilgi, semboller şeklinde kodlanır ve çeşitli ‘aracılar’ ile söz, yazı, ritüelistik davranışlar ve semboller tarafından bir nesilden diğerine taşınır. Dini gelenek, sözlü ve yazılı olarak insanın kullandığı çeşitli araçlar yardımıyla insan hafızasının birikimi olan bu bilgileri depolayan bir baraj gibi de düşünülebilir. Bir ‘bilgi sistemi’ olarak, belli bir zaman ve mekan içinde sistemli bilgi haline dönüşmüş dini geleneği, değişim süreci içinde anlamlanan yeni bir zaman ve mekana aynen ‘aktarmak’ tarih boyunca hep önemli bir sorun olagelmiştir. Sosyal bilimler alanında en çok tartışılan konular arasında din ve değişim sorununun yer alması bilhassa bu yüzdendir. Bizim bu çalışmada tesbit etmeye çalıştığımız husus, bir ‘bilgi’nin alınış, seçiliş ve taşınışı için kullanılan ‘araç’ın, yani sosyal veya teknolojik bir usule göre işleyen bir aygıtın -radyonun- din ve dindarlık üzerindeki etkisini ölçmek ve değişim sürecine olan katkısını açıklamaktır.
Bu çerçevede aşağıdaki soruların cevapları aranacaktır: Mevcut dini radyolar (veya televizyon), bireyin dini dünya görüşü ve algısını; tutum, tavır ve davranışlarını biçimlendirme ve değiştirmesinde ne derecede etkilidir? Bir başka ifade ile, insanlar iletişim araçlarının ilettiği yazı, ses, görüntü ve oluşturduğu imaj karşısında pasif bir alıcı ya da aktif bir dönüştürücü konumunda mıdır? Dini iletişim konusunda radyolarda aktarılan bilgi hangi mekanizmalar tarafından nasıl üretilmekte ve kontrol edilmektedir? Diğer taraftan dini değişim bağlamında, mabetler ve din adamlarının yerini radyo stüdyoları ve DJ’ler mi almaktadır?Ya da modern kitle iletişim araçları vasıtasıyla yeni bir dindarlık, dindar davranışı ve dini grup mu oluşmaktadır?
Araştırmamız çerçevesinde yukarıdaki sorulara cevaplar bulmak, gündelik hayatı şekillendiren araç ve kurumların dini değişime olan etkisi ve değişen toplum hayatında dinin yeri ve önemi ile ilgili tartışmalara önemli katkılar sağlayacaktır.
METODOLOJİ
Örneklem
Bu araştırmada Konya ili, çevre ilçe, kasaba ve köylerden oluşan ve Gözyaşı FM’in yayınının ulaştığı bir evrenden ankete katılan 1180 kişi örneklem olarak alınmıştır.
Veri Toplama Aracı
Araştırmada veri toplama aracı olarak 25 sorudan oluşan bir anket formu kullanılmıştır. Anket formu, örneklemin demografik özellikleri (8 soru), radyo dinleme alışkanlıkları (7 soru), dini bir grup oluşturma dinamikleri (5 soru), radyo dindarlığı (3 soru), radyo dinleme ve psiko-sosyal rahatlama (2 soru) ile ilgili olarak geliştirilen nominal ölçüm seviyesinde sorulardan oluşmaktadır. Sorular oluşturulurken medya ve din ilişkisi, medya dindarlığı konusunda yurt içi ve dışında yapılan çalışmalar ile medya alışkanlığı ve radyo kişiliği ile ilgili çalışmalar göz önüne alınmıştır.
Örneklemin demografik özelliklerine ait sorular; yaş, cinsiyet, eğitim durumu, meslek, medeni durum, gelir durumu, ikamet ettiği yer, (köy-kasaba-ilçe veya il merkezinde) ikamet süresi ile ilgilidir.
Radyo dinleme alışkanlıklarıyla ilgili, günlük radyo dinleme süresi, Gözyaşı FM’i dinleme alışkanlığı ve süresi, en çok hangi saatlerde radyo dinlendiği, Gözyaşı FM’in ne zamandan beri dinlenmekte olduğu, Gözyaşı FM ile nasıl tanışıldığı, Gözyaşı FM’de en çok dinlenen programların neler olduğunu ölçmeye yönelik sorulardan oluşmaktadır.
Grup dinamikleriyle ilgili sorular, Haşim Akten’in programlarının dinlemesi ve sıklığı, Haşim Akten’in programlarının etkisi, dinleyicinin kendisini Gözyaşı FM’in bir üyesi görüp- görmemesi, kendisini bir üye olarak görmesinde etkili olan faktörleri ölçmektedir.
Radyo dindarlığı ile ilgili sorular ise, Gözyaşı FM dinleyicisinin dindarlık algısı, radyo dinleme ve dini hayatta yaşanan değişim, dini hayatta yaşanan değişimin sebeplerinden oluşmaktadır.
Uygulama ve Sınırlılıklar
Gözyaşı FM dinleyicilerine yönelik olarak hazırlanan anket soruları, Gözyaşı A.Ş’nin on yedinci kuruluş yıldönümü(2003) etkinliklerine bir hafta boyu katılan dinleyici kitlesi üzerinde uygulanmıştır. 2500 anket formu etkinliklere katılan kişilere dağıtılmış, formun doldurularak salon içinde ve dışında bulunan anketörlere teslim edilmesi istenmiştir. Geriye 1272 anket formu dönmüş, veri işleme esnasında bunlardan kullanılabilecek olanların 1180 adet olduğu tesbit edilmiştir. Uygulama aşamasına geçmeden önce bir ön uygulama çalışması yapılmış, grup tarafından anlaşılamayan ya da ölçmek istediğimiz konuyu tam ölçemeyen sorulardan kaynaklanan sınırlılıklar giderilmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda bazı sorular iptal edilmiş, bazı soruların ifade gücü ve dili gözden geçirilmiştir. Bu sınırlılıklar çerçevesinde araştırmada kullanılan soruların örneklem tarafından anlaşılarak cevaplandırıldıkları varsayılmıştır.
Verilerin Analizi
Araştırmada uygulanan anket formunu oluşturan soruların özellikleri(nominal düzey) doğrultusunda, veri analizinde sadece frekans ve yüzdelerinden yararlanılmış; yanı sıra grup dinamikleri ve radyo dindarlığı ile radyo dinleme alışkanlıklarıyla ilgili bağımsız değişken grupları arasında dini değişim boyutuyla anlamlı ilişkilerin olup olmadığını tespit etmek için çapraz tablolar oluşturulmuş, Ki-kare istatistik tekniği uygulanarak sonuçları değerlendirilmiştir.
BULGULAR
A-Örneklemin Demografik Özellikleri
Radyo dinleme etkinliği bugün belli bir yaşa ve mekana bağlı bir alışkanlık olmaktan çıkmış görünmektedir. Bugün insanlar, dinlenirken, arabada yolculuk yaparken, evde veya işyerinde çalışırken hatta yolda yürür ve koşarken bile radyo dinleyebilmektedir. Bu yüzden formatı ve yayın stratejisini her yaş grubuna hitap edecek şekilde değiştiren/çeşitlendiren radyo istasyonları, her yaş grubundan insanlar tarafından rahatlıkla dinlenilmektedir.
Tablo 1: Yaş Dağılımı
-
Yaş
|
Sayı
|
Yüzde
|
13-17
18-21
22-26
27-40
41 ve daha yukarısı
|
151
210
161
387
271
|
12.8
17.8
13.6
32.8
23.0
|
Toplam
|
1180
|
100.0
|
Gözyaşı FM, yaş itibariyle 27-40 yaş arası (%32.8 s=387) ve 41 ve daha yukarı yaşa sahip olan kişiler (%23.0,s=271) tarafından en yüksek düzeyde dinlenmektedir. 18-21 ve 22-26 yaş grubu radyo dinleyicilerinin toplam oranı ise (%31,4,s=371) dir. Tablo 1’deki verilere göre,
Gözyaşı FM, sadece ‘yetişkinler’ ve ‘yaşlılar’ tarafından değil, bütün yaş grupları tarafından farklı oranlarda dinlenilmektedir. Ayrıca dini kişiliğin oluşumu açısından tablodaki dağılımın kişisel gelişim çizgisine uygun olduğu söylenebilir.
Tablo 2: Cinsiyet Dağılımı
-
Değişken
|
Sayı
|
Yüzde
|
Erkek
Kadın
|
206
974
|
17.5
82.5
|
Toplam
|
1180
|
100.0
|
Radyo dinleme alışkanlığına cinsiyet açısından baktığımızda, Gözyaşı FM’i dinleyenlerin yaklaşık 4/1’ini erkekler, 4/3’ünü kadınlar oluşturmaktadır. Bu durum Radyo’nun daha çok ev ortamında dinlenildiğini ve kadınların ev dışı çalışma hayatına katılım sürecinin oldukça düşük düzeyde olduğunu göstermektedir.
Tablo 3: Öğrenim Düzeyi -
Değişken
|
Sayı
|
%yüzde
|
İlköğrenim
|
654
|
55.4
|
Orta Öğrenim
|
276
|
23.4
|
Yüksek Öğrenim
|
200
|
16.9
|
Lisans Üstü
|
17
|
1.4
|
Cevapsız
|
33
|
2.8
|
Toplam
|
1180
|
100.0
|
Gözyaşı FM dinleyicilerine eğitim ve öğrenim düzeyi açısından bakıldığında, dinleyicilerin %55.4 ‘i ilkokul, %23.4 ü orta öğretim, % 16.9 u yüksek öğrenim, % 1.4 ü lisans üstü öğrenim düzeyine sahiptir. İzleyici kitlesi içinde esas yoğunlaşmanın ilkokul düzeyinde olduğu gözlemlenmektedir. Radyonun izleyici kitlesinin daha çok kadın olması (Tablo 1), eğitim ve öğretim düzeyi ile ilgili dağılımı açıklayıcı bir gösterge kabul edilebilir.
Tablo 4: Mesleki Dağılım
-
Değişken
|
Sayı
|
Yüzde
|
Öğrenci
|
237
|
20.9
|
Memur
|
61
|
5.4
|
Esnaf
|
58
|
5.1
|
Ev Hanımı
|
726
|
63.9
|
Emekli
|
16
|
1.4
|
Çiftçi
|
4
|
0.4
|
İşçi
|
29
|
2.6
|
Sanatkar
|
5
|
0.4
|
Cevapsız
|
4
|
|
Toplam
|
1180
|
100.0
|
Tablo 4’deki verilere göre, Gözyaşı FM en çok ev hanımları (% 63.9,s=726) tarafından dinlenilmektedir. Ev hanımlarını ise öğrenciler (%20.9,s=237) takip etmektedir. Bu dağılımı % 5.4 ile memurlar, %5.1 ile esnaf ve daha düşük oranlarda temsil edilen diğer meslek grupları takip etmektedir. Yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi ve mesleki durum açısından eldeki veriler değerlendirildiğinde, ülkemiz ölçeğinde olduğu gibi, dinleyiciler arasında erkeklere oranla kadın kimlik özelliklerinin daha baskın olduğunu görmekteyiz. Ancak kadınlardan sonra ikinci yüksek oranı öğrencilerin temsil etmesi ise, muhtemelen bunların da kız öğrenciler olabileceği düşünülürse, farklı bir değerlendirmeyi hak etmektedir.
Dostları ilə paylaş: |