İ
İro: Gökkuşağı
İcabalda: İcab-ı halde, gerektiğinde
İsril: bir ot türü
İstah: İştah
İzin doğasi: Hafızlığını tamamlayan kişinin halkın da iştirakiyle hocanın huzurunda Kuranı hıfzetmesi münasebetiyle yapılan dua ve merasim.
İşdoni: İç donu, erkek külodu
İğrib: Düzgün olmayan, eğri büğrü
İgeri: Geri
İsuzlemek: Issız hale gelmek, şenlik bitmek, ev halkı azalmak
İskemi: İskemle
İkileme: Mısır fidelerini ikinci kez seyreltip köklerine toprak çekme
İnce kuşluk: Sabah ile öğle arasında, sabaha daha yakın olan zaman
İngır mıngır etmek: Nazlanmak
İster mi?: Gerek var mı, daha alır mı? Örnek: Sergi doldi mi, daha ister mi?
İrgaç: Dokumada çözgü yerine atılan enine ip
İsril: Bir ağaç ismi
İzdırme: Hastalığın yenilenmesi
İrgamak: Sallamak, sallanarak yerinden kalkmak
İliz: Odun yükünü bağlamakta kullanılan ince fındık çubuğu
İstibis etmek: Yemeğin bozulması
İfteri: Bir ot türü
İsir otu: Yüksek yaylalarda yetişen geniş yapraklı bi ot türü
İsrofil: Bir ot türü
İpsoli: Argoda erkek cinsel organı
İpratmak: yıpratmak
İhdiban: Domuz, porsuk benzeri yabani hayvanların korkutulup tarlalara zarar vermemesi için sırıklara asılan çıngırağa iple bağlı ses düzeneği
İzğolis olmak: El, ayak burkulması
İğriz etmek: Ormandan tarla ve benzeri yer açmak, kazmak
İğratluk etmek: ırgatlık. İmece usulü çalışmak
İşmar etmek: İşaret. Göz, kaş etmek. Baş, göz ve eli ile gizlice bir şey anlatmaya çalışmak
İşkilo: Kart zampara
İşitmek: İsimlendirmek, çağrılmak. Örnek: O gelin ne işidu?
İkten: ilkten, ilk başta
İş olmak: Bir şeyi önemsememek. Umursamamak. Örnek: Gitti da çok iş oldi.
İkiden ikiye konuşmak: anlaşmazlık olan bir meseleyi uluorta değil de gizlice karşılıklı konuşmak
İstimal etmek: Terbiye etmek, düzenlemek. Örnek: Eti istimal etmek, tarlayi istimal etmek
İstemek: karışmak. Örnek: oni ne istersun
İzumayi: Kasım. Üzümün yetiştiği ay
İş aramak: başuna iş araysun. Bela aramak, iş açmak
İş: şey manasında. Örnek: Ne iş oldi bağa biliymisun
İşteyici: İsteyici, dilenci
İkrah almak: Birini sevmemek, ondan nefret etmek
İzname: İzinname’den; resmi nikah muamelesi
İkale/ye almak: Kaale almak, umursamak, önemsemek
İnsanlukli: İnsancıl, merhametli
İşkebit: Üstü sarı çizgili olup bal arısından biraz küçük yabani arı. Bu arı türü yuvasını toprağa yapar
İliz: Ot, odun yükü veya iki şeyi birbirine bağlamaya yarayan ince fındık çubuğu
İşkilo: Yaşlı adam
İro: Bir dikişte çok su içen kişi için kullanılan alaylı söz
İstaç: Taze soğanın, pırasanın kamış, sap kısmı
İskarbis: Mısır, buğday, arpa gibi tahılın eleğe konulup rüzgara tutularak tozlarının ayıklanması işi
İzğolil olmak: Fasulye sırıklarının yağmur ve rüzgarla yere yıkılıp birbirine karışması
İkileme: Mısır fideleri için yapılan ikinci çapalama
İstaş/lamak: Pancar, pırasa, sarımsak soğan gibi bitkilerin tepe kısmından verdiği tohum
İftihali/tevadür ilacı: İnek ve insana değen aazar ve bazı hastalıklar için yapılan okunmuş su ilacı. Ana siftesi (bir annenin ilk çocuğu) adıyla bir bayan veya erkek seçilir. Bu kişi bu muska işlemi süresince hiç konuşmaz. Ona yanındaki kişi tercüman olur. Önce ev içinden veya komşulardan 41 kaşık temin edilir. Bunlar yedişer bağ yapılıp bir süzgece konur. Sonra kıremul, sacayağı ve belin demir ağız kısmı bir ateşe atılır. Bu arada ana siftesi, topraktan çıkan ayrı ayrı altı su kaynağının herbirinden güğümüne yedi kaşık su alır. Sonra değirmene gidip taşını tersine çevirir ve burada bulduğu yedinci su kaynağı ile güğümü doldurur. Akabinde hastanın kesilen tırnakları, evin tozları, biraz mısır unu ve zeytinyağı beraber ateşin küllerine serpilir. Hasta sonra bu ateşin közleri üzerine getirilir. Kaynaklardan toplanan su bu közlerin üzerinde kaşık dolu süzgeçten geçirilerek hastanın başı üzere dökülür. Ve közdeki kremul ve demirlerin havıyla dökülen soğuk su buhar olarak hastanın yüzünü kaplar ve hasta iyileşir.
K
K harfiyle başlayan atasözü/deyimler:
Kalkti rahmetli, oturdi korbakor
Kara biber karadur, diremlan satulıyi. Kar da öyle beyazdur küreklen atulıyi
Kendume yer edeyim bak sağa ne edeyim
Kestane kumuşindan çikti, kerisini beğenmedi
Kız çay yaprağına bencer, zamanını keçurdun mi kartlaşur.
Kim verursa bağa yerum, ben ondan yana derum
Korkma kışun kışundan, kork aprilun beşinden, oküz ayrilur eşinden
Kurdun adi çikti, çakallar paş koparuyi
Kehriz: Yanları ve üstü taşlarla kapatılan su kanalı
Kanava: Yol kenarında suyun akması için kazılan hendek, su oluğu
Kancabaş: Burnunu her işe sokan kişiyi tezyif kabilinden söylenir.
Kanatz: Bir tür ot
Kral oyunu: Kartlaşmış ifteri otunun koparılarak yanlarından iki çıkıntının karşılıklı tutuşturulmasıyla oynanan bir oyun
Kabalak: Yağmurda başa alınan örtü
Kremul: Ocak üstünde tavandan sarkıtılan çengelli ucuna kazan, güğüm asmaya yarayan zincir
Kurşum: Kurşun
Korkot çorbasi: Mısır yarması ve barbunya ile yapılan bir yemek
Kuspa: küçük arazi parçası, tepecik
Kavut: Kavrulmuş buğday, tereyağı, şeker ve pekmezle yapılan tatlı bir yemek
Kurban olduğum adina: Allah’a dua için veya memnuniyet verici bir durumu anlatmaya başlarken söylenen bir ifade
Kirga (Rus): bir tarafı kazma diğer atrafı sivri uçlu tarım aleti
Kürduk: Kütük. Bir kar topağını yuvarlayarak oluşturulan büyükçe kar kümesi
Kavul: Ortak bahis, iddia
Kim var?: Kız için kiminle evli manasında. Örnek: Abulani kim var?
Kelef: Ağaç dallarında biriken kar kümeleri
Keres: Ekmeğin fazla pişmiş ve kurumuş kabuğu
Kermane: Kirmen. Yün eğirmek için kullanılan araç
Kestirmek: İneğin düşük yapması
Kılavlamak: Kılağılamak, bilemek, keskinletmek
Kıbal: Görünüm, kıyafet
Kösre: Ters “V” şeklinde ağaç düzenek üzerine yerleştirilen yaklaşık 60 cm çapında ve ortasına geçirilen demir kolla çevrilen, kesici aletleri bilemek için kullanılan tekerlek şeklinde bileği taşı
Kıran: Sırt, tepe
Kıru gecurmek: kırıp geçirmek
Kıy vurmak, kıylamak: Bir işten kaytarmanın yollarını aramak
Kutr (Ar): çevre, çap, genişlik, alan. Ağacun 1 metre kutri var
Kırcı: Üreticiden süt ürünleri alıp toptancıya satan aracı
Kırgan: Kıran girmek.Toplu ölüm, salgın hastalık
Kırkındi: Ormanlık bir alanın kesilerek yok edilmesi, açılması
Kafkal: İçli meyvelerin dış kabuğundan ayrılması
Kaşukluk: Mide
Kaçma gitmek: kızın kaçarak evlenmesi
Kelb (k harfi kalın telaffuz edilir): kalp
Kebur: kabir
Kazmaç: ineklerin yediği kalın, ovale yakın ve diken yapraklı, kırmızı küçük meyveli bodur ağaç
Kaybolu gitmek: çekip gitmek, bir daha geri dönmecesine gitmek
Kakaç: Yüz
Komak: koyulmak. Örnek: kodi yola gitti, kodi dağdan yukari
Kalem: Bacanın çatı üzerindeki uzantısı
Karnes: bir ot çeşidi
Kan vurmak Sıcaktan bunalarak fenalık geçiren hayvanların kulak ya da kuyruk uçlarını keserek kan akıtmak
Kıdi kıdi: azar azar; yavaş yavaş
Kızlağaç: kızıl ağaç
Karlamadan: Karambole, gözü kapalı arkasını önünü gözetmeden girişmek.
Karak: Çengel, kapı mandalı
Karakos: Ahırdan çıkarılan ineklerin sevinerek koşuşması
Karamus: Uçurum, yar
Karaneş: Yabancı otların bitmediği çayır
Karapşit: Esmer, çirkin
Kanavat: Kendirin cılız kalmış olan fidesi
Kalkmak: çıkmak, bitmek. Örnek: Her yeri fuful kakti.
Kambal: Çilek ipi, bel kemik iliği
Kıyli: Tepsi
Kudal: Kutala (Rumca). Odundan ucu en az iki çıkıntılı yemek karıştırmaya ve yemek vurmaya (lahana, kabak sutlisi gibi) yarar alet. Rumlar, ilkokul çağındaki çocukların derslerini yazdıkları düz ve yassı tahta levhaya bu adı verirlerdi.
Kugara: Çekçek, ağaçları eğmekte kullanılan çengelli sırık
Kunguş: Yemeğin yanıp dibinin kara bağlaması, insanın güneşten aşırı yanması
Kuskut: Meyve sapı
Kunuba: Sivri sineğin larvadan yeni çıkmış uçabilen hali. Yaşına göre boy atmamış küçük ve sevimli çocuklar için de kullanılır. Kunubanın çıkması/artması yakında yağmur yağacağına delalet eder.
Kofin: Yayvan yaprak sepeti
Kufur: Meyve çöpü
Kadara: Kocakarı
Korutmak: ticarette aldığın/kazandığın para kurtarmak. Örnek: korutmayi beni, yoksa mali daha ucuze vereceğum sağa
Kötü demek: kötü konuşmak, küfretmek
Kafega: Güğüm
Koyunci: koyun çobanı
Köpek işesun suraduna: suratsız, gözüme görünme manasında hakaret ifadesi
Kuvitza: Küçük yayvan sepet
Kosifa: Kara tavuk
Koniza: Bit yumurtası
Kukku: 1. İbibik kuşu. Bu kuşun göçetmeye yakın zamanlarda (yaz başında) tükürmeye başladığına inanılır. 2. Özellikle Ramazan akşamları çocukların oynadığı saklambaç oyunu
Kohraga: Karga
Kobel (rusça): Piç. Rusçada, erkek köpek
Kumuş: Kestane dikeni
Köhil: Gölgesiz, izbe yer
Kadifor: Kapı eşiği. Cin çarpması gibi hastalıklara sebep olur korkusuyla kapı eşiğine oturmak tehlikeli görülür.
Kokoç: Böcek, hamam böceği
Kumul-o: Cumulos (latince) ot yığını, küçük tepecik. Toprak, kum tepeciği
Kara Konculo: Kıllı korkunç efsane yaratık, kara koncolos. Yunanlılarda “kallikantzaros” olarak geçer.
Kortz: Tahta oturak
Kuyiks: Ulumak, acıdan bağırmak
Kösre: Bıçak, orak, balta gibi kesici alatleri bilemeye yarayan ayaklıklı bileği taşı
Kohliz: Sümüklü böcek. Yukarı doğru gittiği zaman havanın açacağına, aşağı gittiği zaman ise havanın bozacağına ve yağmur yağacağına inanılır
Kuluhtera: Ağaçkakan
Kosi: Kuluçka
Kontari: Kısa kütük
Kaful: Çay, fındık ocağı
Kutsa: Elde ve ayakta çıkan nasırımsı yumru
Kumras: Bir nesnenin aşırı kuruyup buruşması, büzülmesi
Kerendi: Tırpan
Kofteleşmek: Aletin körelmesi
Kodoş: Değirmen oluğundaki suyun çarka daha sert vurmasını sağlamak için deliği daraltan düzenek
Kirbi: Çatının sacak kısmı
Korango: Bir tür ot
Kosoğra: Kuytu köşe
Kirva: İşe yaramaz, beceriksiz ve huysuz kadın
Kintzal: Boyun, boğaz
Kobat: Kaba, biçimsiz
Kofkol: Geçilmesi zor, uçurumluk yer
Kotzer: Tahta çanak. Köpeklerin yal kapı
Kolçak: Kendirden örülen, gittikçe incelen ve ucu püskül haline getirilen ip biçiminde sallandığında ses çıkaran çocuk oyuncağı
Kotzak: Güreşte rakibe çelme atma
Koskodar: Becerikli, önder
Kopya (ing): Askerde ölenlerin resmi yolla gelen ölüm haberi
Kopmak: Koşmak
Kongoç: Eskimiş ayakkabı
Korasitza: Pembe silindirik çiçek açan, yapraklarından yemek yapılan bir dağ bitkisi
Komar: Ormangülü
Kolof: Pişirilerek kurutulmuş yuvarlak peynir
Kemre: Hayvan gübresi
Kubas: Yüzü koyun
Kıleba: beton kalıbı yaparken keresteleri veya perdeyi birbirine tutturmak için kullanılan küçük tahta parçası
Kaava: kavga
Kesman: Kestirme, kısa yol
Kılebeç: Düz taban
Kobel: erkek köpek(rusça)
Kıliga: İncik boncuk, oyuncak
Kalovriya: Büyük bedenli hantal kadınlara verilen sıfat
Karkanatz : Değirmende tanenin oluktan akmasını sağlayan oynak kol
Kadarahti: Evin içinden alttaki ahıra açılan merdiven kapağı
Karmakudal: Karmakarışık
Kavara: Yellenmek
Koytak: Alçak ve çukurda kalan yer.
Kot kafa: Aptal, aklı basmayan.
Kubani: Kurban olduğum manasında. Daha çok şefkat göstergesi olarak çocuklara karşı kullanılır. Bir de yerine göre argoda “yesinler” manasına da gelir.
Kukus: Çam kozalağı
Katzan: Sığırın işkembesi
Kudug: Kuş ve tavuk gagası
Kudug atmak/vurmak: Gagalamak
Kıreniden aşağı adamsun: Beş para etmez insan manasında bir deyim
Kasapetra : Sert toprak
Kastaniça : Beyaz kabak
Kontari: ufak ağaç parçası
Korbakor : Sevilmeyen kişileri kınamak için kullanılır
Kot kafa : Aptal, kıt akıllı
Kotila : Ense
Kırık: birine çok düşkün, bağlı kişi. Örnek: anasina çok kırikdu
Kotorecz: Silindir biçimli kalın dışkı
Kukuta: Çay tohumu
Kupas: Ters
Kuplika : Hıçkırık
Kupsi : bir nesnenin, eşyanın uç kısmı
Kaban kabana etmek: kapış kapış etmek; bir yiyeceğin, şekerlemenin tek tek dağıtılması yerine havaya saçılıp kapışılması
Kudalci : Her iki takım veya kişiye katılan kişi. Yedek oyuncu
Kitaba salmak: Birisini yaptığın şeyin kuranı şahit göstermek yemin ett
Kitabarazisen: Kitaba (Kuran) razı isen. Allah aşkına manasında
Kene: Yine
Kaneyakli: Çaresiz, yetim
Konişuk: Kelime, laf, söz, anlaşma manasında kullanılır. Örnek: Aramuzda bi konuşuk vardu
Konuşuk etmek: Konuşarak anlaşmak, sözbirliği etmek
Konuşukli: konuşkan, hoşsohbet
Kara dayak: Aşırı dayak atma, öldüresiye dövme
Kesualmak: Mecazen birine çok benzemek. Örnek: Sayim bobasini kesualmiş
Kara ateş: Ocakta ya da açık arazide yakılan ateş
Kemane vurmak: Aldırış etmemek, bildiğini okumak. Örnek: Ne anlatursan anlat o kemane vuriy
Kovermek: Koyuvermek. Boşamak. 2. Altına yapmak. 3. Bir şeyi birisine verilmek üzere saklamak
Kardeş payi: Fındık kabuğunun içinden iki tane yapışık fındık çıkması durumu
Kaca kaç etmek: Hızlıca kaçmak, uzaklaşmak
Kanduruk atmak: Çocuk dilinde kandırmak, aldatmak
Kandurikçi: Çocuk dilinde kandıran, aldatan
Kaku kovermek: Kızgınlıkta aşırı gitmek, sinirinden ağzına geleni söylemek, önüne gelene kızmak. Örnek: Sinirinden kakti koverdi
Karar/Bi karar olmak. İki nesne veya insan arasında fiziki ölçülerin ve ruhsal durumların uyuşma durumu. Akran, yaşıt 2. yemeğin tadında pişmesi
Kırokmak: Korkmak
Kabilara kalmak: kimsesiz kaldığı veya ihtiyar, alil ve elden ayaktan düştüğü için başkalarının evlerinde kalmak
Katzan: kesilen hayvanın sindirim organları, ciğerleri ve sakatatına verilen toplu ad
Korguzan: Çocuk dilinde korkak
Kot: 5 kiloluk tahıl ölçü birimi
Kugul: Cuculla (lat) coceletta (it). Kukuleta. Meme ucu. Başa takılan bere, fes türü başlıkların üst uç kısmı
Kukulega: Kukuleta
Köpek görsun suradini: Onu görmek, onunla karşılaşmak istemiyorum manasında bir ünlem ifadesi
Köpek işesun suraduna: Hakaret ifadesi
Kirgilas etmek: Silkmek, sarsmak. Samanının ayrılması için teknedeki mısır tanelerini veya unu silkmek
Konşi: Komşu
Kıh: Çocuk dilinde “pislenme, kirlenmek.” Örnek: Girma çamura kıh olursun.
Kapturmak: birden ve hazırlıksız vurmak. Örnek: Kapturdum oğa tokadi
Kaydi mi eymelerune/ahiraltlaruna: Söz, nasihat dinlemeyip başını gözünü yaran, sakatlanan çocuklara söylenen “gördün mü gününü” manasında bir ifade
Kavran: Yağın konulduğu kap
Koros etmek: Ateşte kurutulan bezin kavrulmuş hale gelmesi. 2. Yeterli güneş almamaktan ötürü çamaşırın veya otun tam kurumayıp yaşımsı halde olması
Korbagor: Hortlak, p.ç manasında küfür
Karnal:Yük taşınan ipin içinden geçtiği sıkıştırma görevi gören bir nevi ağaç toka
Kambal: Bel, kemik iliği. Yabani çileğin (hamucara) dibinde biten sicim şeklinde bitki
Kokoç: Böcek, hamam böceği
Kastanica: Bir fındık cinsi
Kapi başi: Evin dış kapısının hemen üstünde bulunan aydınlatma lambası. Örnek: Kapi başini kapat
Kutuçi : Kuş gagası
Klebaj: üzerine sıva yapılmadan veya çimento dökülmeden önce zeminin taş dolgu ile doldurulması işlemi
Kudi kudi: Köpeğe seslenme
Kavara: Osuruk
Kebur: (“k” harfi kalın telaffuz edilir). Kabir
Kalifga: küçük kutucuk. Daha çok kibrik kutusu için kullanılır. Örnek: Bi kalifga kibrit
Kunzi: Sobaya üflemek için kullanılan ketenden çubuk, ince bacaklılar için kullanılır. Örnek: Kunzi bacakli
Kalop: Kalıp
Kurut: Minzinin top yapılarak güneşte kurutulmuşu.
Kolof: bi somun ekmek
Karamiş: Kara yemiş
Kabukçi: Başkasının evinde yemek yemekten hoşlanan kişi
Kasgarina: Örülmüş frodiko bezini tezgahta kesmek
Kırk güne çıkmam: Aşırı ve ani bir korkuya maruz kalma durumunda söylenen söz
Kim bilisun: “Kim bilir” anlamında. Örnek: Kim bilisun nasi adamidi
Komsilamak: Birisinin arkasından çekiştirmek, kovuculuk yapmak
Karşi beri: Karşılıklı, yüzyüze
Keren-m: Kere. Örnek: Bi kerem bizum buranın yaylasi yok
Kesim almak: Bir işin fiyatı veya ücretini Götürü
Kurşum: Kurşun
Keh/ğan: Yeni ekin döneminde daha verimli olması için tarlayı çapalamak, büyük toprak kütlelerini ufaltmak
Kulis etmek: hamsinin kafasını koparmak
Kalega: Çocuk dilinde buzağı
Kötü kişi olmak: Bir kötülük, yanlışlık dolayısıyla adının kötüye çıkması, birisiyle aranın bozulması, düşmanlık peyda etmek. Örnek: Kimselan kötü kişi olma
Kes/ilmek: Bir şeyin bozulması, mahiyet değiştirmesi. Örnek: Hava kesti. Sut kesti
Kaçma gitmek: Ebeveynin ve ailenin rızası olmadan kaçarak evlenme
Kuduk,: Gaga
Kuduglamak: Gagalamak
Kopmak: Bir yerden ayrılmak, kalkmak, çıkıp gitmek
Kefenk taşi: Diğer adı pomize olan ve kolay işlenen bir tür yumuşak taş
Kalem: Baca uzantısının çatı üzerinde kalan kısmı
Kuyuzma: sesin çıktığı kadar bağırıp çağırma
Kurt kızanı: hayvanların çiftleşme zamanı
Kudalis etmek: Bir şeyi karıştırmak, karmakarışık etmek
Kupli: Kilit
Kupliga: Hıçkırık
Kaşuklan yemek: Güzel havalar için söylenir. Örnek: Mübarek ne hava, kaşuklan yeni
Koşmak: Bir eşyayı veya nesneyi ilk defa kullanmak. Örnek: Bi orak aldum, hiç koşulmamişydi. 2. Birine bir iş yaptırmak. Örnek: Bu işi yapmağa kim koşdi seni?
Kolan: Ahşap evlerde dış duvara yerleştirilen taş dolmaları kalıp şeklinde bir arada tutan tahta parçaları
Kendume (fars): Gendüm, buğday. Buğdaydan yapılan ve yağli balli de denilen bir tür yemek Kuskus: Çam kozalaklarını oluşturan çıkıntılar
Kongolof: Vücut ölçüleri biçimsiz insan
Kalovra: İri yapılı, pehlivan vücutlu insan
Kutribega: Cüce, küçük boylu insan
Koka: Yaşı gelmesine rağmen ayağını basamayan çocuk
Kabis: Değirmelerde mısır öğütme ücret karşılığı olarak değirmenciye verilecek mısırı ölçmeye mahsus yaklaşık bir kilo ölçeğinde tahta kap olup aynı zamanda bu ücretin de adıdır. Bir çuval mısıra karşılık bir kabis mısır verilir.
Kamaros etmek: Düğünde gelinin baba ocağından ayrılması dolayısıyla ağlaması
Kot şişurmek: Keyfine bakmak, gamsız olmak
Ködine değermen taşi olmak: Üşengeç olmak, oturduğu yerden kalkamamak
Kolot: İnek ya da koyun sütünün yağı alınarak pide biçiminde üretilen bir peynir türü
Kakuc: Yan yan yürüyen, mecazen işe yaramayan kişi
Kocuyo: Boğmaca
Kundo: Uyuşuk, hareketsiz kişi 2. Kaza veya sakatlanma nedeniyle ayak parmaklarından biri eksilen kişiye de denir
Kabiçal: Değirmene giden arkın suyunun gerektiğinde kesilmesine yarayan tahta tıkaç
Kalofka: On tane kibritin sarıldığı paket
Kotla: Ense
Kokana: Yaşı gelmesine rağmen ayağını basamayan bebek
Kopal: Kuru mısır tanelerini koçanından ayırmak için yapılan vurma-döğme muamelesinde kullanılan odun parçası
Kırkla/nmak: Anne ve bebeğin doğum sonrasında içine kırk taş konmuş bir leğen içinde 40 gün boyunca yıkanması
Kondofoz: Vurdum duymaz, umarsız kişi
Kobales: Kara kabak
Kopuç: Doğuştan değil de sonradan el parmaklarından biri kopan insan
Külür: Bezelye
Katma: İplik
Kadeh: Bir yemek türü
Kavrohto: Pancardan yapılan bir yemek türü
Kabukçi: Başkasının evinde yemek yemekten hoşlanan
Kırkbir taş: Dinen necis sayılan bir hayvanın ıslak veya sulu şeyle dolu bir kaba düşmesi üzerine o kabın kırkbir taşla birçok defa yıkanması
Keyvan: İyi, lezzetli yemek pişiren maharetli kadın
Kolencaş: Dokuma tezgahında dokuma yaparken ipin karışıp düğümlenmesi
Kursi: Mısır püskülü
Kotza: Sepetin düzgün ve dik durmasını sağlayan ayak
Kongoş: Sığır derisinin ayak kısmı
Kumbulera: Ahşap evlerde çatıyı taşıyan en üst orta kereste, mahya, omuz ağacı da denir
Kavran: Dizme tekniği ile tahtadan yapılmış peynir, yağ ve tuz kabı. Dip kısmı geniş, ağız kısmı dardır
Köstere: Döşeme için yanyana gelecek tahtaların kenarlarına dişi-erkek dişler açan bir tür rende
Kundi (fars): Kunt. Yuvarlak veya elips hale getirilmiş şey. Yağ kundisi: Taze yağın kaşıkla yuvarlak hale getirilmesi
Kalif: Kesilen odunların birbiri üzerine dizilmesiyle oluşan dize. 2. Tarla başında kulübe
Prosoban/porsapan: Beşikte çocuğun kollarının bağlandığı bez
Kotila: Ense
Korza kalmiş: Evde kalmış, kocaya gidememiş yaşı geçkin kız
Kaganis etmek: Tavukların bir tehlikeyle karşılaştığı veya ürktükleri anda acı acı bağırması
Karkalaç: Eşek fasulyesi
L
Luba: Yalak
Luzma: Islanarak ağırlaşmış
Langur lungur konuşmak: Kabaca ve düşünmeden konuşmak
Langur lungur yuvarlanmak: Paldır küldür yuvarlanmak
Lans: İneğin baldır kısmı
Lülük: İçi boş boru gibi olan
Lüris etme: Ağlamaklı olmak
-lari/a: Fiilerin sonuna eklenen çoğul zamiri. Örnek: Gördumlari (Gördüm onları)
Ligonizma: Çok sulandırılmış, lezzetsiz ayran
Levin çevirmek: Sıkıntı vererek dolaşmak
Lomlok: Dalı budağı olmayan, düzgün
Lahti: Köpek için yontulmuş odundan yapılan yal kabı
Labaza: Yabani, zehirli geniş yapraklı bir bitki türü
Liksiya: Çay üstünde yayılan sarmaşık türü
Limis: Kokuşmak
Lazut: Mısır
Lavol: Kötü yaratık, şeytan. Beddua ve kınama ifadesi olarak da kullanılır. Örnek: Lavollar yesun seni
Lahmas etmek: Halsizlenmek, gevşemek, çökmek
Lalotso: Çıplak, otsuz, ağaçsız yer
Lori: Özellikle karakabağın dilimlenmiş hali
Livri: Şırfıntı kadın
Lemsa sığır: Bol süt veren bir sığır türü
Loks olmak: İyice ezilmek
Ligoritsa: Kökü yenen ve ilkbaharda yetişen bir bitki
Likunts: Tatsız, lezzetsiz
Likron: İki vadi arasında kalan eğimli sırt
Limas: Karın erimeye başlaması
Lom: Taş vb. sökmek ve sırık dikmek için toprak delmeye yarayan uzunca demir alet
Loha: Sıcak rüzgar, esinti
Ladaris etmek: Acı acı bağırmak
Livor: Tabanca. İnce siyah meyveleri olan acı ot
Lobut: Hantal, kaba, çirkin
Lolo: Beceriksiz, işe yaramaz
Loşo: Kalın dudaklı
Levli: Yarma odun
Lahmi: Uyuşuk, işe yaramaz kişi. Tatsız tuzsuz yemek
Litroba: Kutsal su, ayazma, Hıdrallez günü (22 temmuz)
Lamli: Koca burunlu
Ligarba: Ormanda yetişen nohut büyüklüğünde siyah tadı mayhoş bir meyve
Lifor: Çayırlar kesildıkten sonra yetişen taze ot
Landara landara gezmek: Avare avare dolasmak
Lekur : Uzun boylu kimse
Liplip etmek: Lafı ağzında gevelemek
Lenguri : Uzun boylu, hantal adam
Livor : Yabani yemiş veren bir bitki
Laski: Mantar
Limera: numara
Dostları ilə paylaş: |