VÜCUTTA SUNİ ORGAN, UZUV VE DOKULAR KULLANILABİLİR Mİ?
Ali TORUN
Kâinatın en harika varlığı insandır. Çıplak gözle görülen veya görülmeyen tehlikelerle burun buruna yaşayan insanoğlu kaza ve hastalık nedeniyle çeşitli organ, uzuv ve dokularını kaybetmektedir. Çeşitli nedenlerle organ, uzuv ve doku kaybına uğrayan insan sayısı tahminlerin çok üzerindedir. Sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde her yıl 135 bin kişinin kalçasını, 110 bin kişinin dizini ve onbinlerce kişinin de diğer vücut azalarını kaybettiği düşünülürse, istatistiklere giremeyen diğer ülke insanlarının kayıpları da dikkate alındığında ürkütücü rakamlarla karşı karşıya bulunduğumuz görülür.
Çeşitli organ, uzuv ve doku kaybına maruz kalan insanların ızdıraplarını, maddî ve manevî sancılarını bir an için bir kenara bırakacak olursak muazzam bir organ, uzuv ve doku pazarının mevcudiyeti kendiliğinden ortaya çıkar.
Bir yandan bu çileli insanların ızdıraplarını dindirmek, diğer yandan bu işten kazanç sağlamak amacı ile organ, uzuv ve doku sanayii kurulmuştur. Kazanç oranı diğer sanayi dallarından aşağı kalmayan hatta onlardan kat kat fazla olan bu ilginç sanayi dalının gelir miktarını nazara vermek için sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde vücut denen harika cihazın yedek parçalarına ödenen meblağı vermek sanırım yeterlidir. Amerikan vatandaşlarının yıllık olarak vücut yedek parçalarına ödedikleri rakam 2 milyar doların üzerindedir. Kaybetmeden kıymetini idrak edemediğimiz vücut azalarından sadece kalp valfinin yedek parça olarak satış fiyatının 2 bin dolar olduğunu söylersek, varın sahip olduğunuz hazinenin değerini siz belirleyin. Metal ve plastikten yapılan vücut parçalarını üreten, vücudumuza takan ve sadece vücut görüntüsünü veya kısmî olarak orijinalinin görevini belirli süreler için yerine getiren bu suni organlar için, organın mucidine ödediğimiz meblağı, yaptığımız hayır duasını düşünürken, bize o organın orijinalini ücretsiz olarak üretip ızdırap duymadan vücudumuza takan Zâta (c.c.) şükran borcumuzu ödemek için neler yaptığımızı düşünmek zorundayız..
Aslında fazladan bir şey yapmamız istenmemektedir. İstenilen vücud denen harika cihazın bekası, daha sağlıklı kullanılması ve bizim bu harika cihazdan daha iyi istifade etmemiz içindir.
Vücudun bir yerde Günlük Bakımı olan abdest almayı çok fazla bulanların otomobillerinin motor bakımlarını yaptırırken gösterdikleri hassasiyetleri göstermemelerini anlamak mümkün değildir.
Harika bir cihaz olan insan vücudu elektriki, elektronik ve mekanik parçalardan meydana gelmiştir. Yıldırımlı ve statik elektriğin yoğun olduğu dönemlerde vücud üzerinde yoğunlaşan statik elektrik fazlasını deşarj etmek için yüzü koyun yere uzanmayı akıl eden insanoğlunun gene, sürekli faaliyet halinde olan vücut denen harika cihaz üzerinde biriken fazla elektriği deşarj etmenin en ideal yolu olan abdest almayı ilmi bulmamasını anlamak mümkün değildir. Elektrik, iletken üzerinde hareket eder. Her zaman en kısa yoldan toprağa ulaşmanın yollarını arar. Islak olan maddeler ideal bir iletkendir. Ampulde, TV'de, çeşitli cihazlarda kullandığımız elektrik için iki tel kullanılır. Biri elektriğin kaynağına bağlanan bu tellerden diğeri her zaman toprağa bağlanmak zorundadır. Çünkü elektrik toprağa dönmediği sürece işe yaramaz. Elektrik tellerine konan kuşun bir ayağı toprağa değmediği için elektrik, kuşu çarpmaz. Biz hissetmesek de gözle görmesek de vücutta biriken elektriğin fazlalığı gerek su ile abdest alırken, gerekse toprakla teyemmüm ederken toprağa akar ve vücutta kullanılan parçalar rahatlar, daha sağlıklı çalışır. Vücutta biriken elektrik fazlalığı toprağa layıkı ile deşarj edilmezse çeşitli hastalıklara neden olur. Abdest alan kişilerde sinirsel rahatsızlıklara daha az rastlanılmaktadır. Düzenli namaz kılan kişilerde romatizma vakalarına daha az rastlanılmaktadır. Bizden istenilenleri yapmamız halinde sağlayacağımız faydalardan sadece ilmin ispat edebildiklerini sıralasak aylarca tefrika edilebilecek kitap yazmak gerekir.
Şimdi isterseniz insan denen makinanın suni yedek parçalarına geçelim. Yedek parça tabirini özellikle kullanıyorum, çünkü mânevi anlamda sahip olduğumuz vücudu idrak etmediğimiz sürece vücuda elektrikî ve mekanikî bir düzen gözü ile bakıyoruz demektir. Elektrikî ve mekanikî düzenlerin elemanlarına da yedek parça tabir edilir... Bugünkü imkânlar ile insan vücudunda kullanılabilen 50'nin üzerinde organ, uzuv ve doku çeşitleri vardır. İnsan vücudu; ıslak, sıcak ve tuzlu olup sürekli hareket halindedir. Kendine has bağışıklık ve direnç sistemi vardır. Bu sistem vücuda uyum göstermeyen yabancı maddeleri reddetmektedir. Bu nedenle vücutta kullanılacak suni organ, uzuv ve doku çeşidi sayısı 50 civarındadır.
Halen kullanılabilen suni azalar daha ziyade mekanikî parçalar olup, ya estetik görünümü düzeltmekte veya kısmî olarak orijinalinin vazifelerini yerine getirmektedir.349
Alman İlim Adamlarının İnanılmaz Başarısı
ARILARLA KONUŞMAK MÜMKÜN MÜ?
Ali TORUN
Arı denilince ilk akla gelen baldır. Yüzlerce arının binlerce çiçekten binbir zahmetle toplayıp özümledikleri çiçek özlerinin, ölüm hariç her derde deva olduğu asırlardır bilinmektedir.
Arıların ikinci önemli özelliği ise, karıncalar gibi ideal bir toplum hayatı sürdürmeleridir.
Böylesine düzenli bir hayat tarzına sahip olan bal arılarının ideal bir işbirliği ile şahane mimari yapılar ortaya koyabilmesi, binbir derde deva olabilecek ilaç sanayiinin dahi muvaffak olamadığı bir ilaç olan Bal'ı asırlardır aynı kalitede üretebilmesi için, tüm ayrıntıları ifade edebilecek bir lisana sahip olmaları gerektiği biliniyor, ancak bu lisan bir türlü öğrenilemiyordu.350
Bal Arıları Nasıl Konuşuyor?
Bal arıları dans ederek konuşuyor. Bunu ilk kez Nobel ödüllü Kari Von Frisch ortaya atmıştı. Ancak teoride hangi arı dansının ne anlama geldiği bilinmiyordu. Batı Almanya'da Würzburg Üniversitesi yıllar süren araştırmalarının meyvelerini toplamaya başladı. Ve bal arıları ile konuşmaya muvaffak oldu.
Kovandan çıkan öncü işçi bal arısının çiçeğe gidişini, kovana dönüşünü ve kovana girer girmez yaptığı tüm hareketleri dikkatli bir şekilde inceleyerek tüm bu bilgileri bilgisayara kaydettiler. Yapılan gözlemlerde çiçekten aldığı çiçek özü numunesi ile kovana dönen arı, kovana girer girmez arıların kırmızı ışığa karşı körlük özelliğinden yararlanılarak kovan kırmızı ışık süzmesi ile aydınlatıldı. Kovana, mini, çok hassas mikrofonlar yerleştirildi. Kovana giren öncü işçi bal arısı kanat çırparak görevden döndüğünü, verilecek mesajı olduğunu ifade etti. Öncü arının kanat çırpışını antenleri vasıtası ile algılayan kovan sakinleri antenlerini dans eden arının kanatlarının hemen yanına doğru uzattılar. Çünkü dans eden öncü arı kanatları ile havayı titreştirerek çok kısa mesafede etkili olan ses sinyalleri veriyordu. Öncü arının çizdiği sekiz şeklinin tam ortasındaki hat, bulunan çiçeğin kovan ile güneş arasındaki açısını gösteriyordu. Kanat çırpış hızı ile sekiz şekli üzerinde dans ediş süresi ise bulunan çiçeğin kovana olan uzaklığını belirtiyordu.
Öncü arının dansını yakından takip eden arılar çiçeğin bulunduğu yer hakkındaki bilgileri aldıktan sonra kovanı terk edip tarif edilen yerde bulunan çiçeğe giderken öncü arının çevresine diğer arılar geçiyor ve öncü arı dansını tekrar ediyordu. Öncü arının dansını yaklaşık 200 ila 300 bal arısı takip etti. Dansı takip eden her arı tarif edilen çiçeği eli ile koymuş gibi kolayca buldu ve enfes çiçek özlerini toplayıp kovana getirdi.
Öncü arının danslarını defalarca seyreden ilim adamları öncü arının tüm yaptığı hareketleri, kanat çırpış hızlarını bilgisayara kaydetti: Şimdi sıra gelmişti kovan ahalisi ile konuşmaya...
Arılar ile konuşmanın tek yolu arı kılığına girip dans etmekten geçiyordu. Öyle ise dans edecek mini bir robot arıya ihtiyaç vardı. İlim adamlarının tercümanlığını yapacak mini mekanikü robot arının mucidi Danimarka Odense Üniversitesi Elektronik Mühendisi Bent Bach Andersan'dır.
Normal bal arısından biraz iri olan robot arı, tek kanatlı olup bilgisayar ile kontrol ediliyor. Robot arının tek kanadı arının göz yuvalarında bulunan menteşelere tutturulmuştur. Üstten mekaniki bir tel ile elektriki mıknatıs bağlıdır. Robot arının kanat çırpış hızı bu elektromıknatıs ile sağlanıyor. Başının üzerinden madeni bir çubuk ile bilgisayar kontrollü motora bağlanan robot arının başının hemen üzerinden başka bir boru sarkıyor." Bu borudan çiçek özü yerine kullanılacak sulu şeker damlatılıyor.
Robot arı kırmızı ışıkla aydınlatılan kovana dikkatlice indirildi. Bu işlem çok dikkatli yapılmalıydı, aksi takdirde kovan ahalisi kovana giren yabancı arılara karşı muhafız arılar vasıtası ile saldırıya geçiyordu. Arılar ürkütülmeden kovana sarkıtılan robot arı sanki dışarıdan gelmiş öncü arı gibi elektromıknatıs yardımı ile kanat çırpmaya başladı. Robot arının altında bulunan arılar hemen dans pistini boşalttılar. Antenlerini dikip robot arının kanat hareketleri ile vereceği mesajı algılamaya hazırlandılar. Bu esnada bilgisayar devreye girerek daha önce kaydedilen bilgiler ışığında robot arıyı sekiz şekli çizecek şekilde dans ettirmeye başladı. Robot arı daha önce görevden dönen arının dansını tekrar ediyordu. Robot arı dansına bir süre devam ettikten sonra çevrede bulunan bal arıları gövdeleri ile dans pistine vurmaya başladılar. Bal arıları bu hareketleri ile dans eden arıya tarif ettiğin çiçek adresini anladık. Şimdi bize topladığın çiçek özlerinden numuneler ver de, hem çiçeğin kokusunu alalım hem de bulduğun çiçeğin çiçek özünün ne kadar kaliteli olduğunu anlayalım diyorlardı. Robot arının karın boşluğuna yerleştirilen hissediciler bal arılarının gövdeleri ile dans pist tabanına vuruşlarını hisseder hissetmez bilgisayar, robot arının başının üzerinden sarkan mini hortumdan bir miktar şekerli su damlatıyor. Çiçek özü niyetine verilen şekerli suyu tadan bal arıları dans pistini terk ederek tarif edilen çiçeğe gidip orada bulunan sulu şekeri alıp kovana döndüler. Bu deney çeşitli uzaklık ve açılara yerleştirilen çiçekler ile denendi. Her seferinde bal arıları robot arının tarif ettiği çiçekleri bulup çiçek özlerini aldılar.
Normal öncü bal arısının tarif ettiği çiçeğe 300 bal arısı giderken robot arının tarif ettiği aynı çiçeğe 20 ila 100 bal arısı gitti. Yani robot arı normal bal arısı kadar güzel tarif yapamamıştı. Ancak 100 arıya dahi bir çiçeğin bulunduğu yeri tarif edebilmek başlangıç için muazzam bir başarı idi. En azından bilim adamları dertlerini arılara anlatacak kadar "Arıca" lisanını öğrenmişlerdi.351
Bundan Sonra Ne Yapılacak?
1. Robot arı sekiz şeklinin dışında başka şekiller oluşturacak şekilde dans edecek. Arıların bu dans sonucu hareket tarzları gözlenecek.
2. Robot arı hep aynı noktada durarak sadece kanat çırpışları ile dans ederek normal arılara bir çiçeğin bulunduğu yeri tarif etmeye çalışacak.
3. Robot arı dans ederken 1500 metre uzaklıkta bulunan bir çiçeği tarif ederken kanat çırpışları ile 250 metre uzaklıkta bulunan başka bir çiçeği tarif edecek. Arıların bu dans sonucu hangi çiçeğe gideceği gözlenecek.352
Arılardan Askeri Güç Olarak İstifade Edilebilir mi?
Bunca masraf, bir o kadar da emekten sonra "Arıca" lisanı öğrenilirse bundan kazancımız ne olacak? Arıların istenilen adreslere gönderilmesi ile sadece gül balı, sadece karanfil balı vs. balı üretimi imkân dahiline girecek.
Arıların hayat tarzlarını düzenleyen arı örf ve adetleri hakkında bilgiler edinilebilecek. Belki de arıların bal yapma formülü öğrenilecek, ballar suni olarak üretilecek.
Hepsinden önemlisi arılardan askeri güç olarak istifade edilmesidir. Şu yıllarda Amerikan sınırlarından binlerce vahşi Afrika arısı girmeye başlamıştır. Geçtiği ekili alanı talan eden vahşi353 arıları, şu ana kadar durduracak bir yol bulunamadı. Güney Amerika'dan başlayan vahşi Afrika arısı göçü güzergahı üzerinde bulunan tüm ülkeleri silindir gibi ezerek geçti. Arıca lisanının tam öğrenilmesi ile birlikte bu vahşi arılar ekili alan haricinde bulunan kısımlara yönlendirilebilir. Haberleşmeden tutun da taarruz kuvveti olarak dahi kullanılabilir. Düşünün bir kere mevziye girmişsiniz, düşman mermilerinden emin bir vaziyette cephede bulunuyorsunuz. Bir anda tepenizde sizi çiçek sanan binlerce arı gördünüz. Bir askerin bırakın böyle bir anı yaşamasını, böylesi bir ihtimali düşünmesi bile ürkütücü... Mekke'nin Ebabil kuşları ile korunması bu ihtimalin uzak olmadığını gösteriyor.
Temennimiz ilim adamlarının faydasız ilme talip olmamaları yönündedir.
Kaynak: National Geopraphy, January 1990, sayfa: 134
Yaprak Dökümünü Basit Bir Olay Sayar Geçeriz, Ama Gerçek Öyle mi?
Dostları ilə paylaş: |