SEMA VAT VE ARZ YEDİ TABAKA MIDIR?
Doç. Dr. Ali BİLGİN
"Allah O'dur ki: yedi göğü ve yerden de onların mislini yaratmıştır. Onların aralarında emri cereyan eder..."76
Cenâb-ı Hak, semavat ve arzı yedi tabaka halinde yarattığını bildirmektedir.
Evvelâ şunu hemen ilâve edelim ki, yedi, yetmiş ve yedi yüz gibi tâbirler, Arap üslûbunda çokluğu ifade ettiği için, "yedi tabaka" ile, o tabakaların çokluğuna da işaret edilmiş olabilir.
Aslında âyet-i kerîmenin bu ifadesinden çok değişik manaları çıkarmak mümkündür
Bugün anlaşıldığı kadarıyla feza, nihayetsiz bir boşluk olmayıp "esir" adı verilen bir madde ile doludur.
Nasıl ki, hidrojen ve oksijenden su, buhar ve buz gibi tabakalar teşekkül ediyor. Kadîr-i Zülcelâl, esir maddesinden de yedi kat semavatı, gayet ince bir nizam ile tanzim etmiş ve yıldızları onun içinde yaratmıştır. Hareket eden yıldızlar, balıklar gibi bu sema içinde gezerler.
Bu âyet-i kerîmeden, bütün görünen gökleri bu dünyanın bir seması sayıp, bundan başka altı sema tabakasının bulunduğunu da anlamak mümkündür.
Tabiî yeryüzü ile alâkalı ifadesinin de farklı mânâlara işareti söz konusu. Ancak biz burada, gerek semavat ve gerekse arzın yedi tabakasıyla alâkalı ifadelerin sadece bir cihetini, yani zahirî mânâsını ele alacağız.
Göklerin ve bizi üzerinde barındıran yer kürenin yedi ayrı tabakadan meydana geldiği, astronomi ve jeolojiyle ispatlanmış bulunuyor.
Belki pek çok kimse; "Tamam, atmosfer yedi katmandan ibaret olabilir. Uzaya yapılan yolculuklar sırasında buralardan geçiyoruz. Fakat 6370 km. yarı çapındaki dünyamızın yedi ayrı tabakadan yapıldığını nereden biliyorsunuz?" diye sorabilir. Zira, şimdiye kadar yapılan en derin petrol sondajlarında yedi km.den daha derine inmek mümkün olmamıştır. Ancak, yer içinin özelliklerini dolaylı yollardan öğrenebiliyoruz. Bu yollardan bazıları şunlardır:
a) Deprem dalgaları: Depremler sonucu meydana gelen dalgalar, farklı yoğunluktaki materyalleri geçerken hızları değişmektedir. Meselâ çok yoğun kayaları geçerken hızları artmakta, yoğunlukları düşük olan kayaların içinde de hızları azalmaktadır. Böylece yer içinin yoğunluğu hakkında bilgi toplanabilmektedir. Deprem dalgalarının diğer bir özelliği de bir katman (tabaka)'dan diğerine geçerken katmanı teşkil eden maddelerin fizikî özelliğine bağlı olarak yansıma ve kırılmalara uğramalarıdır. Deprem dalgalarının analizi sonucu, yerin yedi ayrı tabaka (katman)'dan ibaret olduğu, jeofizikçiler tarafından ispatlanmıştır.
b) Dünyanın yoğunluğu: Yapılan hesaplamalarda, dünyanın kütlesinin hacmine olan oranı, 5.5 gram/cm olarak tesbit edilmiştir. Halbuki dünya kabuğunu meydana getiren kayaların yoğunlukları 3 gram/cm dolayındadır. O halde, yer içindeki manto ve çekirdeğin yoğunlukları, ortalama değer olan 5.5 gram/cm den fazla olmalıdır. İşte yerin iç kısımlarının yoğunluğunun fazla oluşu, burasının fizikî ve kimyevî bileşimi farklı olan değişik katmanlardan yapıldığına ait bir başka delildir.
c) Dünyanın şekli: Bizi üzerinde barındıran dünyamız, tam bir küre şeklinde değildir. Peki, öyleyse nasıldır? Dünyamızın kutuplar bölgesi hafif basık, ekvator bölgesi ise, biraz şişkincedir. Kutupları birleştiren çap ile ekvatoru birleştiren çap arasındaki 43 km.lik bir fark vardır. Dünyanın ekvator bölgesinin şişkince, kutupların da hafifçe basık oluşu, arzın çekirdeğinin daha yoğun maddelerden yapıldığının bir diğer delilidir.77
YEDİ KATLI DÜNYA
Yukarıda verilen ön bilgilerden sonra, 6370 km. yarı çaplı ve yedi katlı dünyayı kabuğundan merkezine doğru tetkik edelim. Şekil l'de görüleceği gibi, bu yapı dıştan içe doğru şu yedi kattan meydana gelmiştir:
1- Sial
2- Sima Kabuk
3- Üst manto
4- Geçiş zonu Manto
5- Alt manto
6- Dış çekirdek
7- îç çekirdek Çekirdek78
Kabuk
Kabuk, dünyanın en dış kısmını teşkil eder. Kalınlığı 5 ile 70 km. arasında değişmekte, ağırlık ve hacim yönünden dünyanın % l'den daha az bir kısmını meydana getirmektedir. Sial ve Sima olmak üzere iki ayrı kattan meydana gelmiştir.
1- Sial, kabuğun en üst kısmında yer aldığından "kıta kabuğu" olarak da bilinmektedir. Dağları meydana getiren kısım bu sialdır.
2- Sima: Bunun kalınlığı 5 km. civarındadır. Bazik ve ultrabazik kayalardan meydana gelmiştir.79
Manto
Manto; üst manto, geçiş zonu ve alt manto olmak üzere üç ayrı kattan oluşur. Hacim olarak dünyanın % 83'ünü, ağırlık bakımından da % 66'sını teşkil eder.
3- Üst mantonun kalınlığı 360 km., yoğunluğu ise 3.3. 4.3 gr/cm arasındadır.
4- Geçiş zonu, üst manto ile alt manto arasında yer alır. Kalınlığı ise 600 km.'dir.
5- Alt manto, yoğunluğu ve elastikiyeti fazla olan kayalardan yapılmıştır. Kalınlığı 1900 km.'dir.80
Çekirdek
Yerin 2900 km.'den itibaren 6370 km.'ye varıncaya kadarki bölümünü çekirdek teşkil eder. Bu da, dış ve iç çekirdek olmak üzere iki kısma ayrılır.
6- Dış çekirdek: Yerin 2900 km. ile 5150 km.'lik bölümünü içine alır. Dış çekirdeğin esas maddesini ergimiş haldeki demir ve nikel oluşturur. Deprem dalgalarından ikincil (S) dalgalar, dış çekirdeği geçemediklerinden bu kısmın sıvı durumda olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü ikincil dalgalar, sıvılardan geçemezler.
Şekil-1. yedi katlı dünyanın iç yapısı.
7- İç çekirdek: Dış ve iç çekirdek sınırında yoğunluk 12.3 gr/cm 'e, sıcaklık da 4300 dereceye ulaşır. Bu iç çekirdeğin bileşimini, kristalize demir ve nikel meydana getirir.
Bilindiği gibi, bizi üzerinde barındıran dünyamız dev bir mıknatıs özelliğine sahiptir. Bunun mağnetik alanı, sıvı olan dış çekirdeğin bir dinamo gibi düzenlenmesinden ileri gelir. Bu Özellik sayesinde pusula ibreleri hep aynı noktaya yönelir.81
Yedi Katlı Semavat
"O'dur ki: Yeri göğü tabaka tabaka olarak yarattı. O Rahmanın yaratmasında hiç bir uygunsuzluk göremezsin,
imdi gözünü çevir bak, hiç bir çatlak görebilir misin?" 82
Biz, atmosferin dibinde hayatımızı sürdürmekteyiz. Tıpkı denizin dibinde yaşayan balıklar gibi. Hava denizinin yukarılarına doğru yükselmeden önce, atmosferin genel, özelliklerini tanıyalım.
Atmosferde % 78 oranında nitrojen, % 21 nisbetinde oksijen ve az miktarda argon, karbondioksit, hidrojen ve diğer nadir gazlar bulunur. Bu oranın devamlılığı sağlanmamış olsaydı, yeryüzünde hayatın varlığı mümkün değildi.
Atmosfer ayrıca, zararlı radyasyonlara karşı dünyadaki canlıları koruyan bir bakıma şemsiye ödevini görür. Meselâ atmosfer, güneşten gelen ultraviyole ışınlarını filitre eder. Söz konusu filitre olmasaydı, bu ışınlar bütün canlıları öldürecekti. Yine atmosfer olmasaydı, gündüz dünyamızda ısı 100C'nin üstünde, geceleyin de dondurucu olacaktı. Demek ki atmosfer, ısı enerjisini de düzenlemektedir.
Atmosferin en önemli yönlerinden birisi de, rüzgârlar yardımıyla rahmet bulutlarını ihtiyaç duyulan alanlara taşımasıdır.
Atmosfer, nitrojen (azot), oksijen ve karbondioksitiyle en vazgeçilmez maddelere sahip olan büyük bir nimettir. Düşünün, oksijen olmasaydı vücudumuzun en küçük birimi olan hücrelerimiz çalışır mıydı? Oksijensiz yiyeceklerimizi yakamaz ve gerekli olan kimyevî enerjiyi sağlıyamazdık. Oksijen sayesinde hücrelerde oksidasyon adı verilen yanma olayı olmakta, yiyeceklere vücut veren moleküller kimyevî değişikliğe uğramaktadır.83
Havanın Katları
Atmosferin kalınlığı hakkında bir şey söylemek oldukça zor. Deniz seviyesinde 1 mil küp havanın ağırlığı 6 milyon tondur. 350 km. yukarıda aynı hacimdeki havanın ağırlığı ise, 60 gram kadardır. Buradan da anlaşılacağı gibi, yukarılara çıkıldıkça havanın yoğunluğu azalmaktadır. Yine 130-140 km. yukarıda yeterli hareket halinde hava molekülü olmadığından, ses dalgaları iletilememekte ve bunun sonucu bir çekicin bile sesini duymak mümkün olmamaktadır.
Atmosfer ve uzaya vücut veren katlar şunlardır (şekil 2):
1-Troposfer, 2- Stratosfer, 3- Kemosfer, 4- Mezosfer, 5—-İyonosfer, 6- Ekzosfer, 7- Mağnotosfer.
1- Troposfer: İçinde barındığımız en alt atmosfer tabakasına troposfer adı verilir. Troposfer, bölgelere bağlı olarak ısı ve nem oranı bakımından farklılık gösterir. Bunun kalınlığı 0 ile 16 km. arasında değişir.
2- Stratosfer; Atmosferin ikinci önemli tabakasını teşkil eder ve troposferin üzerinde uzanır. 11 ile 50 km.'ler arasında yer alır. Askeri uçakların pek çoğu bu katta yoluna devam eder. Isı, sıfırın altında eksi ellibeş (-55°C) dolayındadır. Stratosferde hiç bir rüzgâr olmadığı gibi, bunun sonucu bulut da yoktur.
3- Kemosfer: 80 km.'lik yüksekliğe ulaşır ve stratosferin üzerinde uzanır. Gaz molekülleri burada atomik gaza veya tersine dönüşür. Meselâ iki atomluk oksijen molekülü, atomlarına ayrılır. Hidrojen de aynı şekilde.
O2 O + O
► [Dönüşümü gösterir formül
H2 H + H
4- Mezosfer: Atmosferin orta kısmını teşkil eder. Bunun üç üstünde ve üç altında kat uzanmaktadır.
Şekil 2. Yedi katlı göklerin basitleştirilmiş şematik görünüşü.
5- İyonosfer: Mezosferin üzerinde 400 km.'ye kadar uzanır. Bu katta hava elektrikle yüklüdür. Sebebi de, havaya vücut veren gazların atomları elektronlarını kaybetmiş veya kazanmışlardır. Elektrikle yüklü atomları, yani iyonları ihtiva etmesi sebebiyle bu tabakaya iyonosfer denilmektedir.
İyonosfer, elektrikle yüklü parçacıkları ve radyo dalgalarını yansıtmaktadır. Yoksa, dünyanın öbür ucundaki radyo istasyonunun yayınını nasıl duyardık? İyonosferin alt kısımları alelade radyo dalgalarını, üst kısımları ise kısa dalga radyo dalgalarını yansıtır. İşte bu özellik sebebiyle kısa dalgadan, deniz aşırı ülkelerin radyolarını kolayca dinleyebilmekteyiz. Televizyon vericisinin dalgaları ise, buradan yansıtılamamakta ve bu tabakayı kesip geçmektedir.
6- Ekzosfer: İyonosferin üzerinde, havanın yoğunluğunun çok azaldığı kattır. Burada hava yoğunluğu çok az olduğundan sürtünme de ihmal edilecek kadar azdır. Dolayısiyle, insanların yaptığı suni uydular bu katta dünya etrafında dolaşır.
7- Magnetosfer: Uzayın sonsuzluklarını doldurur. Atmosferin, yani havanın yer almadığı uçsuz bucaksız bir mekandır. Kısmen ekzosferi içine almakta 64000 km. ve ötesindeki uzay mekanını kaplamaktadır.
Bu kısa izahtan da anlaşılacağı gibi, Kur'ân-ı Kerîm, ilimlerin en son hududuna işaret ederek beşeriyeti, Cenâb-ı Hakk'ın eserlerinden hikmet, sanat ve nizamı araştırmaya teşvik ediyor. Tabiî bu teşvik ve işaretler, aynı zamanda, her asırdaki insanın anlayış ve idrakine uygun ve değişik yorumlara da açık tarzda olmaktadır.84
Dostları ilə paylaş: |